GİRİŞ
Hacizden ve iflâs
kararından önce, malları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilen borçlular,
henüz alacaklıların -haciz ve iflâs yolu ile- takibine hedef olmadan, onlardan
«mal kaçırmak» (yani, onların hakkında yapacağı takibi semeresiz bırakmak)
amacı ile, malvarlığının tamamını ya da bir kısmını, bir takım «hileli» içlemlerle
(yani, bedelsiz olarak ya da çok ucuz bedelle) başkalarına (özellikle,
yakınlarına, kendisinin bu amacını bilen arkadaşlarına) devredebilirler ya da
bedelini kendisi ödeyerek yakınları üzerine taşınır/taşınmaz mal satın alarak
malvarlığını azaltabilirler.
İşte bu gibi kötü niyetli borçluların «mal kaçırmak kastı
ile» yaptıkları bu tür işlemlerden zarar gören alacaklıları korumak amacı ile,
onlara iptal davası denilen bir dava açma hakkı tanınmıştır.
Şufa hakkı, diğer bir deyişle önalım hakkı ise paylı
mülkiyette herhangi bir paydaşın payını üçüncü kişilere satması halinde diğer
paydaşlara söz konusu payı öncelikle satın alma hakkı veren bir haktır.
Günlük hayatta borçlunun,
alacaklısının giriştiği icra takibini sonuçsuz bırakmak için, taşınmazdaki
payını üçüncü kişiye satması ve hissedarın da satılan taşınmaz hissesi için şu
’fa hakkını kullanması durumunda tasarrufu iptali davası ve şu ‘fa hakkına
bağlı tapu iptal ve tescil davasının birbirine bekletici mesele yapılıp
yapılamayacağı, tasarrufun iptali davasının bedele dönüşüp dönüşmediği ve şu
‘fa hakkı sahibinin tasarruf iptali davasına asli müdahale talebinde bulunup
bulunamayacağı gibi bazı sorunlar gündeme gelebilmektedir. Çalışmamızda
bu sorunlar Yargıtay kararları çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır
YARGITAY
KARARLARI ÇERÇEVESİNDE TASARRUFUN İPTALİ DAVALARININ ŞU’ FA HAKKI KARŞISINDAKİ
DURUMU
(II)
AV. UĞUR MENGÜTAY
GİRİŞ
Hacizden ve iflâs
kararından önce, malları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilen borçlular,
henüz alacaklıların -haciz ve iflâs yolu ile- takibine hedef olmadan, onlardan
«mal kaçırmak» (yani, onların hakkında yapacağı takibi semeresiz bırakmak)
amacı ile, malvarlığının tamamını ya da bir kısmını, bir takım «hileli» içlemlerle
(yani, bedelsiz olarak ya da çok ucuz bedelle) başkalarına (özellikle,
yakınlarına, kendisinin bu amacını bilen arkadaşlarına) devredebilirler ya da
bedelini kendisi ödeyerek yakınları üzerine taşınır/taşınmaz mal satın alarak
malvarlığını azaltabilirler.
İşte bu gibi kötü niyetli borçluların «mal kaçırmak kastı
ile» yaptıkları bu tür işlemlerden zarar gören alacaklıları korumak amacı ile,
onlara iptal davası denilen bir dava açma hakkı tanınmıştır.
Şufa hakkı, diğer bir deyişle önalım hakkı ise paylı
mülkiyette herhangi bir paydaşın payını üçüncü kişilere satması halinde diğer
paydaşlara söz konusu payı öncelikle satın alma hakkı veren bir haktır.
Günlük hayatta borçlunun, alacaklısının giriştiği icra
takibini sonuçsuz bırakmak için, taşınmazdaki payını üçüncü kişiye satması ve
hissedarın da satılan taşınmaz hissesi için şu ’fa hakkını kullanması durumunda
tasarrufu iptali davası ve şu ‘fa hakkına bağlı tapu iptal ve tescil davasının
birbirine bekletici mesele yapılıp yapılamayacağı, tasarrufun iptali davasının
bedele dönüşüp dönüşmediği ve şu ‘fa hakkı sahibinin tasarruf iptali davasına
asli müdahale talebinde bulunup bulunamayacağı gibi bazı sorunlar gündeme
gelebilmektedir. Çalışmamızda bu sorunlar Yargıtay kararları çerçevesinde
incelenmeye çalışılmıştır.
A – TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
VE ŞU ‘FA HAKKINA BAĞLI TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASININ BİRBİRİNE BEKLETİCİ
MESELE YAPILIP YAPILAMAYACAĞI SORUNU
Tasarrufun iptali davası ve şu ‘fa hakkına bağlı tapu
iptal ve tescil davasının birbirine bekletici mesele yapılıp yapılamayacağı
hususunun tetkikinden önce şu’ fa hakkının hangi devirlerde
kullanılabileceğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Gerek doktriner görüşler gerek yüksek yargı kararları ile
de sabit olduğu üzere şu’ fa hakkı yalnızca gerçek satışlarda söz konusu
olabilmekte, gerçekte satış maksadı içermeyen devirlerde şu’ fa hakkının
kullanılmasından söz edilememektir.
İÇTİHATLARI
BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU 1956/12 E, 1957/2 K.
Müşterek mülkün hissedarı, hissesini kan ve
kocaya evlada veyahut akrabaya temlik etmesi halinde şeklen satış akti bulunsa
hile hakikatte satıştan gayri miras hukukuna müteferri maksatların veya hibe
gibi mülahazaların hakim olduğu ahvalde Medeni Kanunun hakiki satışlarda kabul
eylediği şufa hakkının cereyan etmeyeceğine 27/3/1957 tarihinde ittifakla karar
verildi.
Yukarıda açıkladığı üzere şu’ fa hakkı yalnızca gerçek
satışlarda söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla ilk derece mahkemelerince,
hatalı olarak, “önalım hakkının yalnızca gerçek satışlarda kabul
edilebileceği, tasarrufun iptali davasında satışın iptal edilmesi halinde
önalım hakkından bahsedileceğinden bahisle” tasarrufun iptali
davasının, şu ‘fa hakkına bağlı tapu iptal ve tescil davasında bekletici mesele
yapılmasına karar verilebilmektedir.
Tasarrufun iptali davasının, şu ‘fa hakkına bağlı tapu
iptal ve tescil davasında bekletici mesele yapılması yönünde verilen kararlar
yerinde değildir zira tasarrufun iptali davası hukuki niteliği
itibarıyla, dava konusu taşınmaz payının aynına ilişkin olmayıp şahsi bir
davadır. Davanın kabulüne karar verilmesi halinde, dava ve tasarrufa konu mal
devir alanın mal varlığından çıkartılarak, borçlunun mal varlığına iade edilmez
sadece alacaklıya alacağını alabilme imkânını sağlar. Dava konusu payın
satışıyla ilgili olarak önalım davasının kabulüne karar verilmesi durumunda,
dava konusu pay davacı paydaşın mülkiyetine geçecek ise de alacaklının açtığı
tasarrufun iptali davası, davalı borçlu lehine hükmedilecek olan önalım
bedeline yöneleceğinden, alacaklı alacağını önalım bedelinden talep ve tahsil
imkânına sahip olacaktır. Bu nedenle, görülmekte olan önalım davasının sonucu,
tasarrufun iptali davasının sonucuna esas olacağından, bu davanın tasarrufun
iptali davasının sonucunu beklemesi gerekmez.
B - TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ BEDELE DÖNÜŞÜP
DÖNÜŞMEDİĞİ VE ŞU ‘FA HAKKI SAHİBİNİN TASARRUF İPTALİ
DAVASINA ASLİ MÜDAHALE TALEBİNDE BULUNUP BULUNAMAYACAĞI SORUNU
Şu’ fa (önalım) davası sonucu, dava konusu pay üçüncü kişinin
elinden çıkmışsa; yani, takip borçlusu, alacaklısının yaptığı icra takibini
sonuçsuz bırakmak için; bir taşınmazdaki payını düşük bir bedelle üçüncü kişiye
satar, bu taşınmazda borçlu ile paydaş olan bir kişi de borçlunun payını -düşük
bedelle- satın almış olan üçüncü kişi aleyhine şu’ fa (önalım) davası (TMK.
mad. 732-735) açar ve mahkeme bu davayı kabul ederek «dava konusu payın davacı
-paydaş adına- tesciline» karar verir ve bu karar kesinleşirse, İcra ve İflas
Kanunu’ nun 278, 279 ya da 280. maddenin kapsamında bulunması halinde bu satış
hakkında iyi niyet iddiası dinlenmeyecek olan üçüncü kişi, bu payın önalım
hakkının kullanıldığı tarihteki serbest piyasa koşullarına göre belirlenecek
değerini alacaklıya ödemek zorunda kalacaktır.
Dava konusu payın satışıyla ilgili olarak önalım davasının
kabulüne karar verilmesi durumunda, dava konusu pay davacı paydaşın mülkiyetine
geçecek ise de alacaklının açtığı
tasarrufun iptali davası, davalı borçlu lehine hükmedilecek olan önalım
bedeline yöneleceğinden, alacaklı alacağını önalım bedelinden talep ve tahsil
imkânına sahip olacaktır
Yüksek mahkeme,
bu konuyla ilgili olarak;
«Dava konusu parseldeki ... hissenin, şu’
fa (ön alım) hakkının kullanıldığı tarih itibariyle gerçek değerinin
bilirkişi aracılığıyla saptanıp, bu hisseyi satın almış olan 3. kişinin davacı
alacaklıya bu miktarda tazminat ödemeye mahkum edilmesi gerekeceğini»
«Borçlunun, alacaklısının giriştiği icra
takibini sonuçsuz bırakmak için, taşınmazdaki payını üçüncü kişiye satması
halinde, şu’ fa hakkını kullanan hissedarın, alacaklının
açtığı tasarrufun iptali davasına müdahil olarak katılabileceklerini, bu
durumda tasarrufun iptali davası bedele dönüştüğü için, şu’ fa hakkının
kullanıldığı tarih itibariyle, hisselerin bedelinin serbest piyasa
rayicine göre belirlenmesi ve „bu bedelin taşınmazları borçludan satın alan
davalıdan alınarak, alacaklı olan davacıya ödenmesine‟ karar verilmesi
gerekeceğini » belirtmiştir.
T.C.
YARGITAY 14. HD E:2018/4132 K :2019/2638 K. TARİHİ: 25.03.2019
(2004 S. K.
m. 277, 283)
Dava:
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden
verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 03.04.2018 gün ve
2017/3592 Esas, 2018/2600 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti.
Süresi içinde asıl davada davacı vekili ile birleştirilen davada davacı vekili
tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün
evrak incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava,
önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı ...,
29096 ada 8 (eski 27480 ada 2) parsel sayılı taşınmazda davalı tarafından satın
alınan 19/316 payın, önalım hakkı nedeniyle iptali ile kendi adına tescilini
istemiştir.
...,
07.12.2005 tarihli dilekçesiyle önalım hakkına dayanarak asli müdahale
talebinde bulunmuştur. Mahkemece, ...'in süresinde yaptığı asli müdahale talebi
kabul edildikten sonra 26.12.2007 tarihli duruşmada önalım hakkına dayalı tapu
iptali ve tescil davası açması için süre verilmesi sonucu, 16.01.2008 tarihinde
açılmış olan önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davası işbu dava ile
birleştirilmiştir.
...,
06.03.2007 tarihli dilekçesiyle, önalım hakkına dayanarak asli müdahale
talebinde bulunmuştur.
...,
07.12.2005 tarihli dilekçesiyle, boşandığı eşi tarafından nafaka borcunun
ödenmemesi nedeniyle, yaptıkları icra takibinin sonuçsuz bırakılması amacıyla
dava konusu payın muvazaalı olarak temlik edildiğini ileri sürerek, dava konusu
paya ilişkin tasarrufun iptalini talep etmek suretiyle asli müdahale isteminde
bulunmuştur.
Davalı,
davaya konu payın değerinin daha yüksek olduğunu, söz konusu payın devrinin
satış iradesi taşımayıp inançlı işlem niteliği taşıdığını belirterek davanın
reddini savunmuştur.
Mahkemece,
tasarrufun iptali davasının kabulüne, önalım davası yönünden ise konusuz
kaldığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin verilen kararın, Yargıtay
17. Hukuk Dairesinin 01.12.2011 tarih, 2011/846 Esas-2011/11487 Karar sayılı
ilamı ile "önalım davası ile tasarrufun iptali davasının tefrik edilerek
esas hakkında karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmasına karar
verilmiştir.
Bozma
ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu mahkemece, ... tarafından ikame
olunan tasarrufun iptali davasının tefrik edilerek ayrı esasa kaydedildiği ve
davacı ...'in davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine, davacı ...'nın
davasının ise kabulüne dair verilen kararın temyizi üzerine Dairemizin
05.05.2014 tarih, 2014/822 Esas- 2014/5766 Karar sayılı ilamı ile
"...Davacı ...'in 31.01.2005 tarihinde satılan davaya konu payla ilgili olarak
davacı ... tarafından 28.03.2005 tarihinde açılan önalım hakkına dayalı tapu
iptali ve tescil istemli davaya 07.05.2005 tarihinde asli müdahale talebinde
bulunmuş ve payın yarısının adına tescilini istemiştir. Davacı ...'in asli
müdahale talebi kabul edildiği halde daha sonra ayrı bir önalım hakkına dayalı
tapu iptali ve tescil davası açması için süre verilmiş, 16.01.2008 tarihinde
açtığı önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davası hak düşürücü süreden
reddedildiği anlaşılmıştır. Ancak davacı ... 07.12.2005 tarihinde usulüne uygun
olarak diğer davacı ...'nın açtığı önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil
davasına asli müdahil olarak katıldığından davasının esastan incelenerek
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken daha sonra mahkemenin talebi
doğrultusunda açtığı davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğru
görülmemiştir.
Dava konusu
taşınmazdaki payın satışı işlemine karşı satıcı ...'in eski eşi ... tarafından
tasarrufun iptali davası açılmıştır. Önalım hakkı gerçek satışlarda kabul
edileceğinden satışın iptali halinde önalım hakkından bahsedilemez. Mahkemece
ilgili tasarrufun iptali davasının sonucunun beklenmesi gerekirken bu husus
üzerinde durulmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir"
gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece,
dava ve birleştirilen davanın kabulüyle davaya konu 29096 ada 8 parsel sayılı
taşınmazda davalı adına kayıtlı 19/316 payın yarısının davacı ..., diğer
yarısının davacı ... adına tesciline dair verilen kararın, Dairemizin 10.10.2016
tarih, 2016/2499 Esas- 2016/7999 Karar sayılı ilamı ile "davalıya ait
19/316 hissenin iptali ile 19/632 hissenin davacı ..., 19/632 hisseninde davacı
... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt
oluşturacak şekilde yarı yarıya davacılar adına tesciline karar verilmesi doğru
görülmemiştir" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece
bozma ilamına uyularak, asıl ve birleştirilen davanın kabulüyle, 29096 Ada, 8
Parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 19/316 hissenin iptali ile
19/632 payının asıl davada davacı ..., 19/632 payının birleşen davada davacı
... adına tapuya kayıt ve tesciline dair verilen kararın temyizi üzerine
Dairemizin 03.04.2018 tarih, 2017/3592 Esas- 2018/2600 Karar sayılı ilamı ile
"...Tasarrufun iptali davasında yapılan yargılama sonunda davaya konu
edilen satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde ..., satışa konu edilen
maldan da alacağın tahsili için yararlanabilecektir. Tasarrufun iptali
davasında davacının bu hakkı şahsi sonuç doğuracağından, davanın kabul edilmesi
halinde tapu kaydının iptaline değil, İİK'nun 283/1. maddesi gereğince, iptal
ve tescile gerek olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verileceğinden
önalım isteğiyle iptal edilecek bir pay kalmayacağı görülmektedir. O halde, ...
tarafından açılan tasarrufun iptali davasının sonucunun beklenmesi gerekirken,
bu husus üzerinde durulmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru
görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı ...
vekili ile birleştirilen dava davacısı ... vekili, karar düzeltme talebinde
bulunmuştur.
İcra ve
İflas Kanununun 277. ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun
iptali istemine ilişkin davaların dinlenebilmesi için alacaklının borçluda
gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu
hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz
belgesinin bulunması gereklidir. Tasarrufun iptali davasının kabulü durumunda,
yapılan tasarrufun alacaklının gerçek alacak ve ayrıntılarına yetecek miktar
dışında kalan kısmı geçerliliğini koruyacaktır. Kanun koyucu bu özelliği
gözeterek, İİK’nun 283. maddesinde; davacının, iptal davası sabit olduğu
takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak
yetkisini elde edeceğine ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs
üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını
isteyebileceğine hükmetmiştir.
Borçlunun,
alacaklısının giriştiği icra takibini sonuçsuz bırakmak için taşınmazdaki
payını üçüncü kişiye satması olayında, diğer paydaşın bu paya ilişkin olarak
önalım davası açması, pay satanın alacaklısı tarafından bu payın satışına
yönelik tasarrufun iptali davası açması halinde hangi davanın diğerini
bekleyeceği uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Tasarrufun iptali davası hukuki niteliği
itibarıyla, dava konusu taşınmaz payının aynına ilişkin olmayıp şahsi bir
davadır. Davanın kabulüne karar verilmesi halinde, dava ve tasarrufa konu mal
devir alanın mal varlığından çıkartılarak, borçlunun mal varlığına iade
edilmez. Sadece alacaklıya alacağını alabilme imkânını sağlar. Dava konusu
payın satışıyla ilgili olarak önalım davasının kabulüne karar verilmesi
durumunda, dava konusu pay davacı paydaşın mülkiyetine geçecek ise de alacaklının
açtığı tasarrufun iptali davası, davalı borçlu lehine hükmedilecek olan önalım
bedeline yöneleceğinden, alacaklı alacağını önalım bedelinden talep ve tahsil
imkânına sahip olacaktır. Bu nedenle, görülmekte olan önalım davasının sonucu,
tasarrufun iptali davasının sonucuna esas olacağından, bu davanın tasarrufun
iptali davasının sonucunu beklemesi gerekmez.
Anılan
hususlar ve bu haliyle, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve
inceleme yapılarak verilmiş olan mahkeme kararının onanması gerekirken,
yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulması maddi hataya dayalı olduğundan davacı
... vekili ile birleştirilen dava davacısı ... vekilinin karar düzeltme
isteminin kabulü ile hükmün onanması gerekmiştir.
Sonuç:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... vekili ile birleştirilen dava davacısı
... vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 03.04.2018 tarihli
ve 2017/3592 Esas- 2018/2600 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, hükmün
yukarıdaki değişik gerekçeyle ONANMASINA, yatırılan karar düzeltme ret
harçlarının temyiz edenlere iadesine, aşağıda yazılı onama harcının davalıya
yükletilmesine, 25.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
KAYNAKÇA
- KAÇAK,
NAZİF(2003), İCRA VE İFLAS KANUNU ŞERHİ, ADALET YAYIN EVİ
- TASARRUFUN
İPTALİ DAVALARI (http://www.ankarabarosu.org.tr/)
TALİH UYAR
- UYAR,
TALİP(2018), İCRA VE İFLÂS HUKUKUNDA TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI, BİLGE
YAYIN EVİ
- PEKCANITEZ,
HAKAN (2016), İCRA VE İFLAS HUKUKU DERS KİTABI, YETKİN
YAYINLARI
KAYNAKÇA
- KAÇAK, NAZİF(2003), İCRA VE İFLAS KANUNU ŞERHİ, ADALET YAYIN EVİ
- TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI (http://www.ankarabarosu.org.tr/) TALİH UYAR
- UYAR, TALİP(2018), İCRA VE İFLÂS HUKUKUNDA TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI, BİLGE YAYIN EVİ
- PEKCANITEZ, HAKAN (2016), İCRA VE İFLAS HUKUKU DERS KİTABI, YETKİN YAYINLARI
Giriş yaptıktan sonra yorum yapabilirsiniz