Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/220 Esas 2003/242 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu 2003/4-220 E., 2003/242 K.

Ceza Genel Kurulu 2003/4-220 E., 2003/242 K. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ KAPSAMINDA SAVUNMA GÖREVİ İHMAL MÜDAFİİDEN YARARLANMA SAVUNMA HAKKI

765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 230 ] 1136 S. AVUKATLIK KANUNU [ Madde 62 ] 1136 S. AVUKATLIK KANUNU [ Madde 95 ] 1136 S. AVUKATLIK KANUNU [ Madde 176 ] 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 135 ] 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 138 ]

"İçtihat Metni"

Görevi savsama suçundan sanıklar Muhsin, Metin, ve arkaaşlarının beraatlerine ilişkin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 14.11.2000 gün ve 148-256 sayılı hüküm C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı ince-leyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 9.5.2002 gün ve 4421-8282 sayı ile;

"C.Y.Yasasının 138, 140. maddelerinde öngörülen zorunlu müdafilik hizmetlerini yürütme işinin barolara ve barolar aracılığıyla da avukatlara yüklenen yasal bir görev olması, görevleri 1136 sayılı Yasanın 95. maddesinde gösterilen baro yönetim kurullarının belirtilen müdafilik hizmetlerini durdurma yetkilerinin bulunmaması, aksine yasalarla verilen görevleri yerine getirmek ve mesleki görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemekle yükümlü bulunmaları karşısında Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu'nun 25.6.1999 gün ve 1999/46 sayı ile aldığı "... kolluk aşamasında CMUK. gereği zorunlu müdafilik hizmetinin durdurulması" kararının yasalara aykırı oluşu nedeniyle baro mensuplarına uyma zorunluluğu getirmeyeceği ve öte yandan 1136 sayılı Yasanın 62. maddesi uyarınca, yasalarla avukatlara verilen görevlerin yapılmamasına yönelik emirlerin suç oluşturması nedeniyle Anayasa'nın 137/2. madde ve fıkrası gereği kanunsuz emre uyanların sorumluluktan kurtulamayacağı da gözetilerek, baro tarafından görevlendirildikleri dosya içerisinde bulunan 1999 yılı Temmuz-Eylül aylarına ilişkin nöbet listelerinden anlaşılan sanıkların zorunlu müdafilik görevlerini yasal olmayan gerekçelerle yapmamaları biçimindeki eylemlerinin 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 62. maddesi göndermesi ile TCY.nın 230. maddesinde yazılı suçu oluşturacağı düşünülmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle beraat hükümleri kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel Mahkeme 18.2.2003 gün ve 281-38 sayı ile;

"Ceza Yargılaması Yasasının 138. maddesinde zorunlu müdafilik sistemine yer verilmiştir. Bu baronun müdafi ataması sistemidir. Buna göre: Yakalanan kişi veya sanık müdafi se-çebilecek durumda olmadığını beyan ederse talebi halinde kendisine bir müdafi tayin edilecektir. Ayrıca eğer yakalanan kişi veya sanık 18 yaşından küçük veya sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul ise müdafisi de yoksa, talebi aranmaksızın kendisine müdafi ta-yin edilecektir.

CMUK 138. madde gereğince müdafinin harekete geçmesi yasadan kaynaklanan görevini yerine getirebilmesi için ilk şart Baro'ca atanmasının yapılması ve bu atanmanın sürmesidir. Öte yandan atamayı yapan merci atamayı kaldırabilecektir.

Bu saptamalarla olayımıza baktığımızda: Baro Yönetim Kurulu 25.6.1999 gün 1999/46 sayılı kararıyla yapmış olduğu müdafi atamalarını kaldırmıştır. O halde, sanıklarımız açısından "Atama yoluyla görevlendirme" söz konusu olmadığından görevin savsaklanması da söz konusu değildir" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsav-cılığının 15.7.2003 gün ve 88592 sayılı "bozma" isteyen tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıkların görevi savsama suçundan beraatlerine karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

İnceleme konusu olayda;

Kişisel şikayeti nedeniyle kolluk güçlerine başvuruda bulunan bir meslektaşlarına kolluk görevlileri tarafından kötü davranışta bulunulduğundan bahisle 23.6.1999 günü toplanan Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulunca, "bu saldırı olayına ilişkin polis memurları hakkında ciddi ve somut adımlar atılıncaya kadar kolluk aşamasında CMUK gereği zorunlu müdafilik hizmetinin durdurulması" yolunda karar alındığı, olayın hemen ardından C.Başsavcılığı tarafından hazırlık soruşturmasına başlanıp kısa süre içinde sonuçlandırıldığı ve olayla ilgili kamu davası açıldığı halde, bu kararın üç ayı aşkın süreyle uygulamada tutulduktan sonra yeni bir kararla ortadan kaldırıldığı, ancak bu süre içinde zorunlu müdafilik hizmetini önceden belirlenen gün ve haftalar itibariyle yürütecek olan nöbetçi avukatların isim ve telefonlarını gösterir listelerin aylık olarak hazırlanıp Baro Başkanının imzası ile ilgili kamusal makamlara düzenli olarak bildirilmeye devam edildiği, buna karşın yine bu süre içinde Diyarbakır ilinde yakalanan ve göz altına alınan bir kısım suç faillerinin ifadelerinin alınabilmesi bakımından CYUY'nın 138. maddesi uyarınca müdafi tayininin zorunlu olduğu hallerde, kolluk görevlileri tarafından telefonla aranmalarına karşın zorunlu müdafilik hizmeti ile görevlendirilen nöbetçi avukatların iletişimi engelleyerek ya da Baro Yönetim Kurulu kararını gerekçe gösterip gelmeyeceklerini bildirmek suretiyle zorunlu müdafilik görevlerinde savsama gösterdikleri savunma, dosyadaki tutanaklar, Baro Yönetim Ku-rulu kararı ve dosyadaki diğer kanıtlardan anlaşılmaktadır.

Geniş bir kavram olan savunma hakkı, sanık denilen ferdi ilgilendirdiği kadar, bir gün sanık konumuna düşebilecek herhangi bir ferdi, dolayısıyla toplumu ve yine adaleti sağlamakla görevli bulunan Devleti de ilgilendirmektedir. Zira savunma, yargılamanın sonucunda verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan kararın doğru olmasını sağlar. Bu da ceza adaletinin hakkıyla yerine getirilmesi demektir. Böylece savunma, temeli adalet olan Devleti korumuş olur. Savunma bu nedenle Devlet bakımından da önemlidir. Bu yönüyle, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, esasen bir çok hakkı içerir. Bunlar arasında, müdafiden yararlanma, susma, soru sorma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma v.d sayılabilir.

Savunma hakkı, temel bir hak olarak Anayasamızın 36. maddesinde, "hak arama hür-riyeti" kavramı içinde düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü, yetkili merciler önünde beyanda bulunma, derdini söyleme ve dinletme hakkı demektir. Bu özgürlük, iddiayı da savunmayı da içine almaktadır. Anılan maddede; "herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yargı merci-leri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma" hakkına sahip bulunduğu belirtilmek-tedir. Savunma meşru bir yol, müdafi de meşru bir vasıtadır. Bu açıdan söz konusu hüküm, müdafi marifeti ile savunulmayı da anayasal güvence altına almaktadır.

Savunma hakkı, hukuki ve siyasi öneminden dolayı, uluslararası belgelerde de değerine uygun yerini almıştır. Bunlardan, Birleşmiş Milletler Örgütünün 10.12.1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 121/I. maddesinde, sanığın savunması için kendisine gerekli tüm güven-cenin sağlandığı bir yargılamadan sözedilmiş, aynı örgütün Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Milletlerarası Andlaşma adıyla yayınladığı metnin 14/3-b maddesi ile Ülkemizin 10.3.1954'de onayladığı Avrupa İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesinin 6/3-b maddesinde, bir suçla suçlanan her kişinin, savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, aynı Sözleşmenin 6/3-c maddesinde ise her sanığın, kendi kendini savun-maktan başka, kendisinin seçeceği veya ekonomik gücü yoksa ve adaletin selameti gerektiri-yorsa, mahkemenin atayacağı bir avukatın yardımından, para ödemeden yararlanma hakkına da sahip olduğu belirtilmekte ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Milletlerarası Andlaşma adlı metnin 14/3-d maddesi ile de, benzer biçimde, sanığın müdafiden yararlanması konusunda açık hüküm getirilmiş bulunmaktadır.

Savunma hakkı bağlamında müdafiden yararlanma hakkının, iç hukukumuzdaki düzenlenme biçimi ve nedenlerini inceleyecek olursak;

Savunma makamları ferdi ve kamusal savunma makamlarıdır. Ferdi savunma, sanığın bizzat veya bir temsilci marifetiyle kendi yararına kendisini savunması demektir.

Savunma görevinin Devlet bakımından önemi ise, "kamusal savunma" için ayrı bir makam gerektirmiştir. Bu da müdafilik makamıdır. Sanığın bir kamu görevi yapan müdafi vası-tasıyla savunulmasının gerçek nedeni Devletin de suçtan sorumlu olmasıdır. Devletin suçtan zarar görmesi kamusal iddia görevinin; suçtan Devletin sorumlu olması da kamusal savunma görevinin neden

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat