Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1975 Dava No / Karar Tarihi 30.12.1975
Numara: 3/1975
Dava No: /
Taraflar: Emine Münire Mehmet Salih ile
Mehmet Salih
Konu: Pek fena muameleden boşanma. Şiddetli geçimsizlikten boşanma. – Boşanmaya hükmedilmesi halinde kusurlu tarafın kusursuz tarafa Mahkemenin uygun göreceği tazminat ödemesi.
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 30.12.1975
- T.C.M. İstinaf No. 3/75
(T.C. Mahkemesi - Lefkoşa: 13/75)
TÜRK CEMAATI İSTİNAF MAHKEMESİ HUZURUNDA
Mahkeme Heyeti -: M.Necati Münir (Başkan),
Ahmed İzzet ve Şakir S.Ilkay
İstinaf Eden : Emine Münire Mehmet Salih, namı diğerle
Emine Münire Hasan, Stroncilo, Mağusa
- (Davacı)
ile
Aleyhine İstinaf Edilen : Mehmet Salih, Elye
(Davalı)
arasında
İstinaf Eden Namına- : H.Cahit Yılmazoğlu
Aleyhine İstinaf Edilen
Namına : Rifat Mehmet
Fasıl 339, Türk aile (Evlenme-Boşanma) Kanunun, Madde 26 (b) Pek fena
muameleden boşanma. Madde 26 (f) Şiddetli geçimsizlikten boşanma. Madde 32 - Boşan-maya hükmedilmesi halinde kusurlu tarafın kusursuz tarafa Mahkemenin uygun göreceği tazminat ödemesi.
Tazminat - Türk Medeni Kanununun, 14. maddesi ile Fasıl 339 Türk Aile
(Evlenme ve Boşanma) kanununun 32. maddesi - Farkı - Boşanma neticesi mevcut ve mu-ntazar bir menfaatin haleldar olmasında kabahatsiz karı
veya kocanın maddi ve şahsi menfaatinin ağır bir surette haleldar olması
halinde manevi tazminata hükmedilmesi. Yasanın 32. maddesinegöre tazminata hükmedileceğinde kusurlu tarafın maddi durumu veya i-ntizar ettiği şeyler ve kusursuz tarafın şahıs ve Şöhretine yapılan zararın dikkate
alınması gereklidir. 'Türk Medeni Kanununda tazminata karar verilirken kabahatsiz tarafın düçar olduğu maddi zararı esas unsur olarak alınırken, Kıbrıs Hukuku kabahatli t-arafın maddi durumu ve intizar ettiği şeyleri faktör olarak almaktadır. Fasıl 339, Madde 32'ye göre kusurun esas faktör olarak alınması kastedilmektedir. Türk Medeni Kaııunu Madde 143'e göre manevi zarar tesbitinde "ağır" olması gerekmemektedir.
Tazmin-at - Maddi tazminat karının nafaka menfaatini kapsar. Evvelce iaşesi
ve bakımı kocası tarafından temin edilen karı, boşanma halinde yaşamını kendi geliri ile sürdürecek durumda değilse uğradığı zarardan tazminat isteyebilir. Tazminatın tesbitinde kabaha-tli tarafın tavır ve hareketi ile tarafların sosyal durumları da gözönünde bulundurulmalıdır.
Davacı 38 yaşında bir ev hanımı, Davalı ise 56 yaşında çiftçilikle iştigal eden bir kimsedir. Taraflar 30 Mayıs 1971'de Stronciloda evlendiler ve evlilik yuvasın-ı :3 Mayıs 1971'de Elye'de kurmak üzere düğün yaptılar. Düğünü müteakip Davalı Davacıyı bakire bulmadığını iddia ederek, onu terzil edici ve küçük düşürücü bir tarzda aile yuvasından atmış ve tanıdıklarının yanında kötü muameleye tabi tutmuştur. Buna göre,- Davacı, Davalı aleyhine Mağusa Türk Cemaat Mahkemesinde pek fena muameleden veya geçimsizlikten dolayı boşanma, davalının kusurları sebebiyle evliliğin feshinden dolayı maddi ve manevi tazminat ve yeniden evleneceği tarihe veya hayatının sonuna kadar 50.-- aylık nafaka talep etmiştir.
Davalı müdafaa ve mukabil talebinde bu iddiaları reddetmiş ve Davalının cinsi münasebete karşı ilgisizliği ve anormal hareketlerinden ve Davalıya karşı pek fena muamelelerinilen boşanma talep etmiştir. Dava dinlenmiş ve Biday-et Mahkemesi Davacının Davalı tarafından pek fena muameleye tabi tutulduğuna, buna göre birlikte yaşaınanın imkansız ve çekilmez olduğuna, geçimsizliğin Davalının ağır kusurundan ileri geldiğine
kanaat getirerek Davacı leyhine boşanma, Davalının Davacıya 5-00.- tazminat ödemesini emretmiş, kaydı hayat şartıyla nafaka talebini reddetmiştir.
Davacı hükmedilen tazminat miktarının az olduğunu, bunun yalnız manevi zararı kapsadığını, maddi zararı vermediği için Mahkemenin hata ettiğini, büyük miktarda tazminat v-ermek temayülünde olmadığı için kaydı hayat şartı ile nafakaya hükmetmemekle de hata ettiğini iddia ederek istinaf etmiştir.
Türk Cemaati İstinaf Mahkemesi maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için Davanın tüm şartları ile Davacının yaşının ilerlemi-ş olması, başka bir izdivaç yapamayacağı sıhhat ve sinirlerinin bozulması, Davalının kendisini üçüncü şahıslara karşı küçük düşürmesi, kocanın maldar olması nedeniyle müreffeh bir hayattan mahrum olacağı, evlilik hayatının çok kısa sürmesi ve evlenmeden ön-ce örgü yapması ve boşanmanan sonra da bu işi yapacağı göz önünde tutulduğunda takdir edilen £500.- tazminat miktarının çok az olduğuna ve bunun yerine
£ 1.200.- nın daha adil olacağına, davanın olgularına göre nafaka yerine tazminatın uygun olacağırıa ka-rar vermiş ve mukabil istinafı reddetmiştir.
--------------------------------
H Ü K Ü M
M.Necati Münir Ertekün, Başkan:
Sayın Ahmed İzzet'in şimdi vereceği hükmü daha evvel okumak fırsatını buldum. Orada izhar edilen görüşlerle tamamen hemfikir-im.
Ahmed İzzet:
İstinaf eden (davacı) 38 yaşında bir ev hanımı, aleyhine istinaf edilen
(davalı) ise 56 yaşında çiftçilikle iştigal eden birisidir. Taraflar, 30 Mayıs 1971 tarihinde Stroncilo'da, Vadili Evlendirme Memuru huzurunda evlenmişler ve evlilik -yuvasını Elyede kurmak üzere 13 Mayıs 1973 tarihinde düğün yapmışlardır.
Davacı Mağusa Türk Cemaat Mahkemesinde dosyaladığı bir dava ile 13 Mayıs 1973 tarihinde yapılan düğünü müteakip Elye köyüne gelin gittiğini davalı ile cinsi münasebetten sonra bakire- olmadığı iddiasıyla, davalı tarafından terzil edici veya küçük düşürücü bir tarzda davalı tarafından aile yuvasından ihraç edildiğini, ve bütün tanıdıkları yanında kötü muameleye maruz bırakıldığını iddia ederek pek fena muameleden veya geçimsizlikten dol-ayı boşanma, davalının kusurları sebebiyle evliliğin feshinden dolayı maddi ve manevi tazminat ve davalının yeniden evleneceği tarihe kadar veya hayatının sonuna kadar £ 50.- nafaka talep etmiştir.
Davalı müdafasında veya mukabil talebinde bu iddiaları re-ddederek davacının cinsi münasebete karşı ilgisizliği ve anormal hareketlerinden, davalı ile temastan kaçınmasından ve davacının davalıya karşı pek fena muamelesinden dolayı boşanma talep etmiştir.
Bidayet Mahkemesinin inandığı şahadete göre dava konusu o-layla şu şekilde cereyan etmiştir:
Evlenme akdinin yapıldığı tarihten zifaf odasına girene kadar geçen iki yıl zarfında davacı ile davalı arasında hiçbir geçimsizlik olayı vuku bulmamıştır. Bu müddet zarfında davacı Stronciloda ailesinin yanında kalırken-, davalı daima ziyaretine gider, birbirleri ile iyi anlaşırlardı. Bir ara davalının ayağı kırıldığı için taraflar düğünlerini ertelemişler ve nihayet 13'Mayıs 1973 tarıhinde düğün yapmışlar ve 5ir ziyafet vermişlerdir. Ziyafeti müteakip zifaf odasına girdı-kten sonra cinsi münasebet neticesi kan çıkmayınca, davalı "istemem seni", "kimin altından kalktın da bana geldin". "seni götüreyim babanın evine gece atayım", "istemem seni atacağım, seni kız bulmadım" gibi laflar etmiş ve davacının boynundaki altınları a-lmıştır. Davacı bunun üzerine "ben kimse ile yatmadım, nere istersen muayene ettir" demiştir. Bunun üzerine davalı doktorlara inanmadığını söyleyerek, "ben muayenemi yaptım" demiş ve sabah ezanı okununca evden çıkmıştır. Bilahare 2. şahit Hüseyin Erer ile -karşılaşmış ve bu şahide "kızınızı gelin alın, kız bulmadım, kendini anne ve babasının yanına götürmek istedim gitmedi, intihara teşebbüs etti" demiştir. Daha sonra Hüseyin Erer, kızın kardeşi Mehmet Hasan'ı bularak konuştular ve davacının bir doktor taraf-ından muayene edilmesini teklif ettiler. Davalı ilk önce muayeneye karşı çıktı ve "ben muayenemi yaptım, doktora lüzum yok" demişse de daha sonra, muayeneye razı olmuş ve hep beraber Elye'deki aile birlığinin kurulduğu eve gitmişlerdir. Davacı, Hüseyin Ere-r
ve kardeşini görünce davalıyı kastederek, "yaktı beni" demiştir. Hemen sonra davalıya hitaben "gözlerime bak ve bana söyle benim suçum var mı? Ben suçlu birisi miyim? Ben tamam olmamış olsam sana varır mıydım?" demiştir. Bilahare davacı davalı, 2. şahit -ve davacının kardeşi, davacıyı muayene ettirmek üzere Dr. Necdet Ünel'in muayenehanesine gitmişlerdir. Orada sıralarını beklerken akşamdan beri aç olduğunu söyleyen davalı yemek yemek bahanesi ile oradan ayrılmış ve geri dönmemiştir. Bunun üzerine davacını-n muayenesi davalının gıyabında yapılmıştır.
Dr. Necdet Ünel'in muayene hakkında verdiği şahadet, davacının kızlık zarının annuler tipte, elâstiki bir zar olduğunu, bu tipte olan elâstiki zarların halkavi olup çok geniş olduklarını, cinsi temas yapıldığı -halde hiç kanamadıklarını, lastik gibi açılıp duhulden sonra kapandığını, normal fizyolojik temaslarda kanamadığını ve zorlama olmadığı için de duhul olduğunu ve morarma ve iz bırakmadığını ifade etmiştir.
Mahkemenin bulgusuna göre zifaf gecesi davacı ile- davalı arasında cinsi münasebet yapılmış, ancak münasebet neticesi davacının kızlık zarının elastiki olması nedeni ile kan çıkmamış, kan çıkmayınca da davalı davacın.ın kız olmadığından şüphelenerek davacının namus ve şerefi hakkında ağır sözler sarfetmiş-tir.
Muayeneden sonra Elye'ye döndüklerinde Hüseyin Erer davacıyı evde bırakarak davalının abiasının evine gitmiş, davalıyı orada bulmuş, davalının ablasının, köy muhtarının ve davacının kardeşinin huzurunda muayene neticesini anlatmış ve davacının kız ol-duğunu, ancak Zarın elastiki olması nedeniyle kan akmadığını izah etmiş ise de davalı yine bu fikre karşı çıkmış "ben muayenemi yaptım, doktor muayenesi ne geçer, siz bana çürük mal vermeye çalışırsınız, beni son zamanımda boynuzlatacak mısınız? Kabul ede- mem... Bu yüzden evime bile gidemiyorum" gibi sözler sarfetmiştir. Davacının tekrar herhangi bir hastanede veya klinikte muayene edilmesi teklif olunduğu halde, davalı kabul etmemiş, akşam 18.30'a kadar evine gitmediği için davacı ve ailesi Lefkoşa'ya dön-mek zorunda kalmışlardır. Bu tarihten sonra davalı, davacıyı hiçbir şekilde arayıp sormamıştır.
Davacı şahadetinde Elyede şahsına karşı yapılan bu ağır muamele karşısında çok müteessir olduğunu, hastalanıp sinirlerinin bozulduğunu, bu durumu ağır bir haka-ret olarak kabul ettiğini, aile şerefinin bozulduğunu, evlenip de tekrar baba evine dönmenin kendisi için çok ağır geldiğini ve dav