Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5944 Esas 2011/6507 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: 1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/ 5944
Karar No: 2011 / 6507
Karar Tarihi: 01.06.2011

(818 S. K. m. 28)

Dava: Taraflar arasında görülen davada:

Karar: Davacı, 1095 ada 37 parsel sayılı taşınmazdaki payını, davalıya kendisine ev alacağı yönündeki vaadlerine inanarak satış suretiyle temlik ettiğini, bir bedel almadığını, davalının hilesi sonucu işlem yaptığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil istemiştir. Davalı, davacının iradesine uygun işlem yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Ş. D. İ.'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, çekişme konusu 37 parsel sayılı taşınmazın 3 numaralı bağımsız bölümündeki adına kayıtlı 1/4 payın çıplak mülkiyeti ile 1/4 payın tam mülkiyetini davalı kardeşine satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan bu temliki işlemin, davalının hileli hareketleri sonucunda gerçekleştirildiğini, davalının yanıltması sonucu iradesinin fesada uğradığını, bu sebeple temlikin geçersiz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. B.K'nun 28/I maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olaya gelince; davacının, çekişmeli 3 numaralı bağımsız bölümdeki 1/4 payın çıplak mülkiyeti ile 1/4 payın tam mülkiyetini 12.4.2007 tarihinde 7.500,00 TL. bedelle satış suretiyle davalı kardeşine temlik ettiği, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı. Mahkemece, yapılan uygulama sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, davacının temlike konu paylarının satış tarihindeki gerçek değerinin 44.000, 00 TL olarak belirlendiği; tanık anlatımlarına göre ise, davalının, çekişme konusu taşınmazdaki paylarını kendisine devretmesi halinde davacıya, TOKİ'den ucuza ev alacağı yönünde beyanlarda bulunduğu, bu sebeple araştırmalar yaptığı, davacının da, paylarını devretmesi halinde kendisine ev alınacağını düşünerek davalıya temlik ettiği görülmektedir.

Bu durumda, yukarda açıklanan ilkeler, somut olayla birlikte değerlendirildiğinde, davalının aldatması sebebiyle davacının çekişmeye konu temliki işlemi gerçekleştirdiği sonucuna varılmaktadır.

Sonuç: Hal böyle olunca, açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan sebepten ötürü H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince bozulmasına, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 01.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy