Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/22471 Esas 2016/9267 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: 10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/22471
Karar No: 2016/9267
Karar Tarihi: 06.06.2016

10. Hukuk Dairesi         2014/22471 E.  ,  2016/9267 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi


Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir. Aynı Kanunun 41. maddesi hükmüne göre, sigortalının iş kazası sonucu ölmesi halinde, Kurum hak sahiplerine prim ödeme süresine bakmaksızın ölüm aylığı bağlar ve bunun ilk peşin değerini üçüncü kişiler ve onları istihdam edenler ile araç sahipleri ve diğer sorumlulardan rücuan tazminat yoluyla ister.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.
Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Öğreti ve yargı kararlarında, borçların aynı sebepten doğması durumuna “tam teselsül” denilmekte ve değinilen 50. maddenin bunu karşıladığı ifade edilmekte, borçların farklı nedenlerden (kanun, sözleşme, haksız eylem) doğması halinde ise “eksik teselsül”ün varlığından söz edilerek 51. maddenin de bunu tanımladığı kabul edilmektedir. 50. maddede, aynı zarardan dolayı birden çok kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları, birden çok kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. 51. maddede ise, müteselsil sorumluluk, ortak kusur yerine farklı hukuksal nedenlere bağlanmıştır ve bunlar kanun, sözleşme veya haksız eylemdir. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas - 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas - 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas - 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas - 2015/1743 Karar sayılı ilamlarında aynı görüşlere yer verilmiştir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
Somut olayda ise davacı kurum tarafından davalılar hakkında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci maddeleri kapsamında teselsüle dayalı olarak açılmış olması karşısında kurumca bağlanan gelirlerin ve cenaze masrafının kusur karşılıklarından davalıların tamamının müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekirken kusurlara göre ayrıştırılarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hüküm fıkrasının tamamen silinmesi ile yerine;
“Davanın kısmen kabulü ile,
1-27.111,95 TL peşin sermaye değerli gelirin onay tarihi olan 09/07/2006 tarihinden itibaren, 129,88 cenaze giderinin 21/03/2007 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine,
2-Davalı Kurum harçtan muaf olmakla, 492 Sayılı Harçlar kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.860,88 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 12 adet davetiye gideri toplamı 94,00 TL, bilirkişi ücreti toplamı 1250,00 TL, müzekkere ve talimat gideri masrafları toplamı 145,80 TL olmak üzere toplam 1.489,80 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı nazara alınarak 1.042,86 TL‘sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T ne göre hesaplanan 3.269,02 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma verilmesine„ hükmünün yazılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.








Full & Egal Universal Law Academy