Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1939/12
Karar No: 1940/65
Karar Tarihi: 11.04.1940
(818 S. K. m. 125, 126, 132) (2762 S. K. m. 27, 28, 29, 30, 45)
Mukataa ve icareteynli vakıf gayrimenkullerin muakataa ve icarei müeccelesinde müruruzaman cereyan edip etmeyeceği, müruruzaman cari olursa bu müruruzamanın kaç seneden ibaret olduğu hususunda Temyiz Mahkemesi dördüncü Hkuk Dairesinin 14 Temmuz 936 tarih ve 4120/1807 ve 24 mayıs 934 tarih ve 36/782 numaralı ve Üçüncü Hukuk Dairesinin 28 mayıs 1933 tarih ve 6408/4935 numaralı ilamları arasında muhalefet husule gelmiş olduğundan vaki ihtilafın tevhidi içtihat yoliyle halli lüzumu Temyiz Dördüncü Hukuk dairesi Reisliğinden 25.2.1939 tarih ve 96/46 numaralı müzekkere ile talep edilmesine mebni 3.4.1940 tarihinde toplanan Heyeti umumiyeye kırk dokuz zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar okunduktan ve hadise bir kerre de Birinci Reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan;
Dördüncü Hukuk reisi Fevzi; Yüksek heyetinizce tetkik ve halledilecek meselenin birincisi mukataa ve icareteynli vakıf gayrimenkullerin mukataa ve icarei müeccelesinde müruruzaman cereyan edip etmeyeceği, ikincisi müruruzaman cari olursa müruruzamanın kaç seneden ibaret olduğu hususlarından ibarettir.
Yüksek Temyiz Üçüncü Hukuk Dairesi bu gibi alacaklarda müruruzaman cereyan etmeyeceğne karar vermiştir. Dairemiz ise esas itibariyle müruruzaman cereyan edeceğini kabul etmiş ve fakat mukataanın on senelik ve icarei müeccelenin ise beş senilik müruruzamana tabi olacağı içtihadında bulunmuştur.
Mülga Mecellenin 1600 ncı maddesinde akaratı mevkufede muakataa veya icaretyn ile tasarruf ve meşruta tevliye ve galle davaları gibi asıl vakfa ait olmayan davalar on beş sene terkolunduktan sonra istima olunmaz diye yazılı olmasına ve mukataa ve icarei müeccele galle nevinden olmalarına göre mukataa ve icarei müeccele davalarında müruruzaman cereyan edeceği tabiidir. Gerçi Medeni Kanunun meriyetinden itibaren müruruzamanın bilcümle hükümleri yeni kanun ahkamına tabi bulunmuş ise de yeni kanunda da bu gibi alacaklar hakkında müruruzaman cereyan etmeyeceğine dair bir hüküm mevcut bulunmamıştır. Kanunu Medeninin meriyete vaz'ından mukaddem vücuda getirilen evkaf hakkında ayrıca bir tatbikat kanunu neşir olunacağından bahis olan Tatbikat Kanununun sekizinci maddesi asıl vakıf hakkında olup vakfın gallesine şamil değildir. Binaenaleyh bu gibi alacaklar hakkında da müruruzaman cereyan eder.
Her ne kadar dairemizce mukataanın on senelik ve icarei müccelenin beş senelik müruruzamana tabi olduğuna karar verilmiş ise de her ikisi de ayni mahiyette ve kiradan madut olmasına mebni müruruzaman hususunda da ayni ahkama tabi olması yani Borçlar Kanununun 126 ncı maddesi mucibince beş senelik müruruzamana tabi bulunması icap eder.
Birinci Reis ; Biri akarın icarıdır, dieri de arsanın zemin icarıdır.
Sait; Sultanahmet Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesince müddei Arif ile müddealeyh Vakıflar İdaresi arasında 185 lira 52 kuruş icarei müecceleden dolayı müdahalenin meni hakkında tekevvün eden dava üzerine cari muhakeme neticesinde icarei müeccele talep edilen gayrimenkulde müddei Arif'in intifaı devam ettikçe icarei müeccelenin müterafikan husul bulmasına ve henüz müddeaaleyhin zilyetliği ve intifaı devam etmekte olup tasarrufu münkati olmadığına göre hadisede müruruzaman mevzuubahis olmayacağından şeraiti sıhhattan ari olan işbu davanın reddine 20.4.1933 tarihinde karar verilmiş ve işbu karar dairemizin 8.5.1933 tarihli kararı ile tasdik edilmiştir.
Kanunu Medeninin Meriyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki Kanunun sekizinci maddesinde (Kanunu Medeninin mevkii meriyete konulduğundan mukaddem vücuda getirilmiş evkaf hakkında ayrıca bir tatbik kanunu neşredilecektir. Kanunu Medeninin meriyete vaz'ından sonra vücuda gerilicek tesisler Kanunu Medeni ahkamına tabidir) diye yazılı bulunmaktadır. Şu hale, hadise ve karar tarihine göre evkafa ait icarei müecceleden doğan alacaklarda ahkamı sabıkanın nazarı dikkate alınması zaruridir. İcarei müeccele ahkamı sabıkaya göre vaz ve tesis edilmiş vakfın bir alacağıdır. Buna ne ecri müsemma ve ne de ecrimisil denebilir. Vadesi olmayan müeccel bir vakıf alacağıdır. Buna vakfın gallesi demek caiz olursa Mecellenin 1660 ncı maddesi mucibince 15 senelik nukudu mevkuteden addedilirse 1661 nci maddesi hükmünce 36 senelik müruruzamana tabi olması lazım gelir. İster 15 senelik, ister 36 senelik müruruzamana tabi olsun ihtilaf müruruzamanın başlamasında ve cereyanındadır. Mahalli mahkemesinin gösterdiği esbaba ve dairemizin tetkikat ve kanaatına göre icareteynle tasarruf edilen bir akarda mutasarrıf olan kimsenin vermesini taahhüt ettiği icarei müecceleden mutasarrıfın tasarrufu o akar üzerinde devam ettikçe, yani ittsal ve irtibatı hukukisi baki oldukça müruruzaman cereyanı başlamaz. Ancak tasarrufun inkıtaından sonra mevzuubahis olabilir. Ve ondan sonra müruruzamanın müddetini nazarı dikkate almak icap eder. İcarei müeccelenin teessüsten beri teraküm eten matlubatı ancak ferağ sırasında tapu idaresince alınır. Ve canibi vakfa verilir. Bundan evvel mevzuubahis bile edilemez. Bu ihtilaf muahharan neşredilen icarei müeccelenin Tahsili Emval Kanunua tevfikan tahsiline salahiyet veren kanunun tatbikinden doğmuştur. Huzurunuzda arz ve izahtan müstagni olduğu üzere İstanbul'da büyük yangınlardan sonra icarei V. li akarların vakıf idarelerin ve vakıflardan tarafından yeniden inşaası mümkün olamamış ve şehrin imarı ve vakıfların ipkası noktasından hasıl olan zaruret netiesinde icarei muaccele ve müeccele mukabilinde vakıfların icareteynle inşası teemmül edilmiş ve olsuretle muacceler peşin alınmış ve müecceler de senede bağlanmıştır. bu müeccelerin tarihi itası ve tesviyesi hakkında bir sarahat bulunmamış, vakıf idarelerinin talebine bırakılmış ve vade gösterilmemiştir. Müruruzaman ise vade hululünden başlar. Bu itibarla mutasarrıfların tasarrufları münkati ve ittisali hukukileri mürtefi olmadıkça müeccele tamamiyle muacceliyet kesbetmez ve müruruzaman da cereyana başlamaz.
Ahkamı sabıkada bundan başka bu yolda ahkam varmıdır? Evet vardır. Bir kimse evlediği zaman mehri muaccel ve müeccel tesmiyesiyle bir karı alırdı. Mehri muacceli peşin verir, mehri müeccel ise zimmetinde borç olarak kalır ve ancak zevciyet rabıtasının inkıtaında yani ya talak veya vefat vukuunda aranılırdı. Aradan ne kadar müddet geçse müruruzaman hesaba katılmaz ve mehri müecceli talebe zevcenin hakkı olur. Ancak talak veya vefatın vukuundan itibaren müruruzaman cereyana başlar ve aradan 15 sene geçtikten sonra karı bu talepde bulunsa diğer taraf müruruzaman dermeyanı suretiyle bu iddiaya karşı defide bulunabilir.
Yeni kanunlarda böyle ahkam varmıdır? Evet mevcuttur. Borçlar Kanununun 132 nci maddesi tamamiyle bu hadisenin şebihidir ve hatta üçüncü fıkrasında (Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğer zimmetinde olan alacakları hakkında) müruruzamanın cereyan etmediğini tasrih etmiştir.
Mezkur maddenin beşinci fıkrası da tamamiyle hadiseye uygundur. (Borçlu alacak üzerinde intifa hakkını haiz olduğu müddetçe) müruruzamanın cereyan etmiyeceği sarahatla beyan olunmuştur. İşte bu tamamiyle hadisemize medarı tatbiktir, müruruzamanın cereyan etmiyeceğine delildir. Yukardaki yazılar hadise ve karar tarihine göre yazılmıştır. Bundan sonraki hükümlere gelince yine ayni ahkam ziyadesiyle bakidir. Çünkü 2762 numaralı Vakıflar Kanununun 27, 28, 29 ve 30 ncu maddeleri icarei müeccele ve mukataa ve taviz bedellerine karşı icareteynli gayrimenkulleri birinci derecede ve birinci sırada ipotekli olarak kabul etmiştir. Medeni Kanunun 779'nci maddesinde (Gayrimenkul bir rehnin tescili, alacak hakkında müruruzamanın cereyanına mani olur) diye yazılıdır. Şu halde tapu senedinde yazılı icarei müecceleler hakkında müruruzaman cereyan etmiyeceği pek açık olarak tebarüz eder.
Yukarki yazılara nazaran hangi tarihte olursa olsun mutasarrıfın icareteynli vakıf olan gayrimenkul üzerinde tasarruf ve ittisali hukukisi deam ettiği müddetçe vakfın alacağı olan müeccele hakkında müruruzaman cereyan etmez ve mutasarrıfın müruruzaman iddiası kanunen şayanı iltifat ve istima olmamak lazım gelir.
Cevat; Meseleyi ikiye ayırmak lazımdır. Müeccele ve mukataanın Vakıflar Kanununun neşrinden evvel ve sonra müruruzamana tabi olup olmaması keyfiyeti. Hadise Vakıflar Kanunundan evvel olduğuna gre o cihetten tetkik etmekliğimiz lazım gelir. Müeccele vakfın gallesidir. Çünkü vakfın iradı demek olan gallede kira dahildir. Ve icarei müeccele kira demektir. Borçlar Kanununun 126 ncı maddesi mucibince beş senelik müruruzamana tabidir. Mukataa ile icareteyn arasında bir fark yoktur.
Fuat Hulusi; Evkafın aldığı icare ve saire bunlar hepsi galledir. Evvelki ahkama göre müruruzamana tabi olunca Kanunu Medeni meriyete geçince müruruzamana tabidir. Borçlar Kanununun 125 nci maddesine mi 126 ncı maddesine mi girer? Bence beş senelik müruruzamana tabidir. Yeni evkaf kanunu çıkınca mazbut ve mülhak vakıflar her biri şahsiyeti hükmiyedir. Yine Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edildiğine göre bunun mahiyetini değiştirirmi? Rica ederim mahkemelerden kimseyi koğmasınlar. Eskiden on beş sene olan bu müruruzaman şimdi beş senedir.
Ali Himmet ; Bir galle tabii semeredir. Mukataa ile icarei zemin arasında fark yoktur. Müruruzamana tabidir. Şüphe yoktur. Borçlar Kanununa göre icare ve mukataanın müruruzamanı nedir? Borçlar Kanunu mukataa suretiyle böyle bir muamele düşünmemiştir. Borçlar Kanununda yeri yoktur. Beş senelik müruruzamana da tabi denilebilir, on senelik müruruzamana da tabi denilebilir. Ücret menfaatın bedelidir.
Sait; Bu akitler izni hakimle olur.
Hulusi; İzni hakime tevakkuf etmesi işin mahiyetini değiştirmez. Bu kiradır. Sene besene verilmesi lazım gelen bir şeydir. 2762 numaralı kanunun neşrinden sonra gayrimenkul mükellefiyeti hükmüne geçmiştir, demeleriyle;
NETİCEDE Borçlar ve Vakıflar Kanunlarının meriyetinden evvel vakıfta rekabe davaları 36 sene ve mevkuf akarlarda tasarruf ve galle ve her nevi icar bedeli davaları 15 senelik müruruzamana tabi idi. 2762 numaralı Vakıflar Kanununun 45. maddesine göre vakıflarda 36 senelik başlamış olan müruruzaman müddetine 5 sene ilave olunarak rekabe müruruzamanı hasıl olacak ve bundan sonra vakıflar hakkında dahi Borçlar Kanunundaki müruru zaman hükümleri cereyan edecektir.
İcareteynli vakıf, harap olan bir vakıf gayrımenkulün tamirine vakfının kudreti olmamasından ve kısa icarla isticarına talip bulunmamasından kıymetine müsavi muaccele namıyla müstecirinden alınacak bir meblağ ile vakıf canibinden inşa veya tamir olunduktan sonra her sene canibi vakfa tediye edilecek müccele namiyle cüz'i bir bedel mukabilinde bila müddet talibine tahakkuk eden müsevviğ üzerine mütevellinin reyi, hakimin hükmü ve Hükümet reisinin izniyle icar ve tefviz olunan mevkuf akardır.
Her ne kadar bunda icar müddeti olmadığı gibi müstecirin vefatiyle icar aktinin münfesih olmaması ve müsaadei mahsusa olarak intifa hakkının muayyen vereseye intikal etmesi gibi bir takım hususiyetler varsa da bu hakikatta bir icar aktinden başka bir şey değildir. Çünkü bunda gayrimenkulün rekabesi vakfın olup tasarruf ancak intifaa münhasır kalmaktadır.
Ferağ gibi tasarruflar mütevellinin iznine mütevakkıf bulunmaktadır. İşte bu nevi akit ve taahhütlerde muaccele tacil şartıyla lüzum ifade eden kiranın bir kısmı olduğu gibi her sene vakfı canibine tediyesi meşrut olan müeccele de vakıftan bir senelik intifaın karşılığı ve kirasıdır. Diğer icar bedellerinde olduğu gibi tediye vadesinin hululünden itibaren bu müeccele hakkında da vakıf için mutalebe salahiyeti tahakkuk eder ve mutalebeye salahiyet geldiği tarihten itibaren müruruzaman cereyan eder. Asıl vakfın rakabesine ve icareteynli vakfın tasarrufuna müteallik davalar müruruzamana tabi olunca vakfın menfaat ve gallesi demek olan müecceleyi müruruzamanda istisna etmenin vech ve sebebi yoktur. Hususaki bir müeccele de zimmete terettüp eden bir deyimdir. Hiç bir susaki bu müeccele de immete terettüp eden bir deyimdir. Hiç bir deyn davası ise müruruzamana tabi olmaktan istisna denilmemiştir.
Kira hakkında vade tarihinden itibaren cereyan etmesi lazım gelen müruruzaman müddeti icarenin devamıyla tatile uğramaz.
Aktin devamı eski ve yeni hükümlerimizde müruruzamanı tatile uğratan sebeplerden addedilmemiştir. Çünkü icar aktinin devamı müddetince intifaa mukabil tesmiye edilmiş olan kirayı işledikçe mucir müstecirder isteyebilir. Tatil ise istenmesi mümkün olmayan veya müteazzir olan alacakların müruruzamanlarında tatbik olunur.
Binaenaleyh icareteynli akaratı mevkufede müeccelenin müruruzamana tabi olduğunda şüphe edilemez.
Mukataaya gelince, hakimin izni üzerine mütevelli ile talibi arasında vaki bir akte müsteniden her sene canibi vakfa tediye olunacak maktu bir zemin icaresi mukabilinde vakıf bir yer üzerinde mülkiyet üzere tasarruf olunacak bina inşa ve ağaç ve kürüm garsetmek mukavelesidir. Muhdesat sahibinin vakfa her sene ödeyeceği mukataa bedeli, vakıf zeminin senelik kirasıdır. Bu itibarla bu da bir kira bedeli ve zimmete terettüp eden bir borçtur. Bunun da müruruzamana tabi olacağında tereddüt edilemez.
Müeccele ve mukataanın müruruzamana tabi olacağı bir reye karşı ekseriyetle karargir olduktan sonra müzakere, her iki menfaat bedelinin müruruzaman müddetinin miktarına intikal ettikte her ne kadar icareteynli ve mukataalı akitler adi kira ve hasılat icarından bir az farklı olduklarından Borçlar Kanununun 126. maddesinin hini vaz'nda bu kabilden müstesna akitler mülahaza edilmemiş olacağı zihne tebadür eder ve bunların alelade on senelik dava müruruzamanına tabi tutulmaları icap edeceği vehleten hatıra gelebilirse de Borçlar Kanununun mezkur 126. maddesinde mevcut (Alelumun kiralar) tabirinden hariç kalsalar bile bu maddenin mazmunu kira mefhumu haricinde kalan mevkuten tediyesi meşrut her nevi aidat tabirinden hariç kalamıyacaklarından gerek müeccele gerekse mukataa her itibarla Borçlar Kanununun 126. maddesi hükümlerinin şümulü dairesine giderler. Ve mutalebeleri için salahiyet geldiği tarihten itibaren bunlara müteallik davaların beş sene müruriyle sakıt olmaları lazım gelir.
Sonuç: Netice olarak müeccele ve mukataaların 5 senelik müruru zamana tabi tutulmaları lazım geleceğine ekseriyetle 3.4.1940 tarihinde karar verildi. (¤¤)
Full & Egal Universal Law Academy