Yargıtay Büyük Genel Kurul 1939/24 Esas 1940/81 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1939/24
Karar No: 1940/81
Karar Tarihi: 09.10.1940

(1412 S. K. m. 154)

Dava: Jandarmanın; muhafazasına memur olduğu bir mahkum ve mahpusun firarına sebebiyet vermek suçunun adli veya mülki vezaiften mütevellit bir suç olup olmadığı noktasında Temyiz Ceza Umum Heyeti ile Dördüncü Ceza Dairesi arasında hasıl olan mübayenetin tevhidi içtihat suretiyle halli C. Başmüddeiumumiliğinin 22.5.1939 tarih ve 1969 numaralı müzekkeresiyle istenilmesine ve işin mevzuubahis edildiği birinci toplanmada karar nisabı hasıl olamamasına mebni 25 eylül 940 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye (45) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra Birinci Reis İhsan ezgü tarafından ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar okutturulduktan sonra sözüne devamla, Jandarmaların bir çok vazifeleri vardır. Askeri, idari ve madlidir. Jandarmalar esas itibariyle hapishanenin muhafazasiyle mükelleftir.

Fahrettin; Noktai nazarı anlaşılmak üzere Adliye Vekaletinin de evrak arasındaki tamiminin okunması.

Vehbi; Bendeniz de nazari kanaatlarımı arzedeyim. Adliyenin vazifesi nefsi kaza ve neticesi olarak icra ve tenfizi de vardır. Adliyenin bir teşkilatı idariyesi olmakla beraber hapishane cezanın tenfiz kısmına aittir. hapishanelerin harici muhafazası adlimi, idari mi? Bir defa Hapishaneler ve Tevkifhaneler Nizamnamesi adli bir vazife olduğunu kabul etmiştir. Usulülesas hapis ve tevkif icra vazifeolduğunu kabul etmiştir. Usulülesas hapis ve tevkif icra vazifesi adlimidir? Hukukta icra daireleri vazifesi nasıl idari değilse tevkif işi de idari olamaz.

Ferit; Bir mevkufu bir mahalden diğer mahalle nakletmek vezaifi icraiye meyanında değildir. Vezaifi dahiliyedir.

İbrahim Etem; Usulümüzün 154 ve muvakkat maddesi (C) bendi vardır. Meselenin hallinde esas olacak nokta muvakkat ve daimi oluşu ile ölçebiliriz. Muvakkat maddeye göre tebligat memurları hakkında memurin muhakemata gidildiği gibi Jandarmaya muvakkaten verilmemiş olan bir işten dolayı memurin muhakematına gitmek lazımdır.

Fahrettin; Mübaşirler zabıtai adliye memurladından değildir. Oradaki istisnai bir hükümdür. Bendenizce Jandarma Teşkilatı Nizamnamesi ceza usulümüzün 154. maddesiyle konulan esası ihlal etmiş değildir ve esasen edemez.

Ferit; Bir mevkuf nakli vezaifi idariyeden mi vezaifi icraiyeden mi? İşi bu noktadan mütalaa etmek lazımdır. Yoksa işin muvakkaten verilişi veya verilmeyişi hadisenin hallinde kıstas olamaz.

Hulusi; Bu adli vazifedir. Bir mevkufu muhafaza etmek nasıl olur da idari deyebiliriz. Bütün bu işler adlidir. Bu Adliye Vekilinin mesuliyeti altında cereyan eden işlerdir. Bir istizah karşısında cevap vermek mevkiinde olan Dahiliye Vekili değil, Adliye Vekilidir. Binaenaleyh jandarmaya bu vazife verilmiştir.

İbrahim Etem; Zabıtai adliye işidir. Fakat rabıtai asliyesi kesilmeden muvakkati bir surette verilmiştir.

Vehbi; Bahsi uzatmamak için, bu infaz mücazattır, bu adlidir. Bir mahpusu naklederken kaçırırsa adli oluyar da kaçtıktan sonra yakalamaya mübaşeret adli sayılıyor. Kendimce ve kendi mantıkımca burada mantıksızlık görmüyorum, demeleriyle reye konularak neticede karar nisabı hasıl olamadığından celsei atiyeye taliki tensip kılındı.

İkinci celse : 25.9.1940

Başmüddeiumumi; Heyeti Umumiye ahiren eski kararından rücu etmiştir. Binaenaleyh tevhidi, içtihada lüzum kalmamıştır. Bu itibarla tevhidi içtihattaki evrakın çıkarılması lazımdır. Şunu da arzedeyimki bu iş müruruzamana uğrayacaktır.

Reye müracaat olundu. İttifakla tevhidi içtihada lüzum vardır demeleriyle neticede:

Zat ve mahiyeti : Bir katil mahkumunun mahbus bulunduğu ceza evinden telgraf çekmek için telgrafhaneye götürülmek bahanesiyle müddeiumuminin haber ve malümatı olmaksızın gardiyan tarafından kendiliğinden çıkarılıp jandarmaya teslim olunması ve vedaatına teslim olunduğu jandarma erinin de muhafazası altında bulunan bu mahkuma o sırada rakı aldırmak ve bir yerde beraberce oturup içmek gibi aynı zamanda jandarma nizamınca mesleki disiplin cezasını da istilzam edecek mahiyette bazı mübalatsızlıklara meydan vermesi suretiyle mahkumun kaçmasına sebebiyet verilmesinden ibaret olan hadisede hall-ü tevhidi matlup içtihat, bir mahkumu mahpus bulunduğu cezaevinden kaçıran veya kaçmasına müsamaha eden jandarma erinin bu hareketi adli adli bir vazife ifasından mı, idari bir vazife ifasından mı neşet etmiş bir suç sayılacağı bu suçtan dolayı hakkında yapılacak kanuni takibatta ahkamı umumiyeye istisna teşkil edecek usul ve muamelata tabi tutulup tutulmıyacağı keyfiyetidir.

1929 mali yılı bütçesiyle idaresi de adliyeye devir ve nakil edilmiş olan cezaevlerinin bu devir ve naklinden sonra neşrolunan 14 Haziran 1930 tarihli ve 1721 numaralı kanunun 6. 7. ve 8. maddelerinde cezaevlerinin emniyet ve muhafazasının temin tayin olunacak müdür ve memur ve müstahdemlere müfevvez ve bunların hapishaneden firara teşebbüs edenlere karşı indelhace silah istimaline de mezun bulunduğu ve vazefelerini ifadan mütevellit hususattan dolayı haklarında kanunen tahkikat icrasının doğrudan doğruya Adliye Mercilerine aidiyeti musarrah bulunmasına göre mahkumların cezaevlerine konulmaları ve mahpus bulundukları müddetçe muhafazaları ve firarlarına meydan vermeyecek tedbirler alınması ve firara teşebbüs edenlerin men'iyle indelhave silah istimali hususlarının bu kanunda dahi adli vazife olarak kabul ve teyit olunduğu müsteban olmakta ve 1 kanunevvel 1937 tarihli Jandarma Teşkilat ve Vazifesine Mütedair Nizamname) nin 5. faslının 3. kısmında da hapishane ve tevkifhanelerin muhafazasiyle jandarmanın alakası (Adliyece muhafaza teşkilatı yapılıncaya kadar) kaydiyle takyit olunmaktadır.

Yine aynı nizamnamenin 2. maddesiyle 5. faslının 1. ve 2. kısımlarında jandarmanın umumi emniyet ve asayişi ve işlenmiş olan suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı vazifeleri yapmak ta adli zabıtaya müteallik işlerden olduğu ve bunların sureti ifası tavzih olunmakla beraber adli zabıta vazifelerinin sureti ifasına mütedair ahkam Ceza Muhakemeleri Usülu Kanunu hükümlerine uygun bir surette mevzu bulunmaktadır.

Beriden Ceza Muhakemeleri usulü Kanunun 154. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında da yalnız vali, kaymakam ve nahiye müdürleri Memurin Muhakemat Kanunu ile mevzu usule kemakan bağlı ve müstesna bulunmak üzere kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenilen adliye müteallik vazifelerde suistimal veyahut ihmal ve terahileri görülen bütün Devlet Memurları haklarında (Zabıta amirleri de müstesna olmaksızın C.Müddeiumumuliklerince doğrudan doğruya takibat icra olunacağı müsarrahtır.

İmdi, kanunen ifasiyle mükellef bulundukları adli vazifelerin gerek mahiyeti ve gerek o vazifelere diğer Devlet teşekkülerinden fazla olan mesleki irtibat ve intisaplarının kuvvet ve karabeti itibariyle hakikatı halde adli faaliyetin muharrik kuvvetini teşkil eden ve bu mahiyetinden dolayı kendi faaliyet mihverinde meşhut olacak en küçük bir inhirafın ayniyle adliye cihazında vuku bulabilen inhiraflar gibi memleket adaletinin umumi hareket ve faaliyetine tesir etmemesi mümkün olmayan jandarmanın adli zabıta sıfatından neşet eden icaplara tebean kendisine tevdi olunan adli bir vazifenin doğrudan doğruya olmayıp ta niyabeten müfevvez bulunmuş olması o vazifeyi ifadan doğabilen neticelerin kanuni icablarını tebdil ve tağyire müessir olamıyacağı tabii olmasına ve kanun ahkamı bakımından ise bir mahpusun firarına meydan vermeyecek tedbirlerin ittihazı adli bir vazife olunca o vazifeyi suistimal suretiyle bir mahpusun firarına meydan verilmesi de adli bir vazife sadedinde bir cürüm işlemekten başka bir şey olamıyacağına ve böyle bir cürmün kanunen ve nizamen zabıtai adliye idadına dahil o sıfatı haiz bir teşekküle mensup kimseler tarafından ikaı halinde mücerret ika edenlerin zabıtai adliye sıfatından başka sıfatları da haiz bulunmalarını sebep tutarak asıl cürme saik ve amil olan ve tazammun ettiği salahiyet olmasa öyle bir cürüm işlenmesine imkan mutasavver olmayan sıfatı tefriki ile istihdaf olunan ahenk ve muvazene gayesini ihale müeddi olması tabii ve çünkü o tefrik ile istihdaf olunan gaye, ikisi birden nazara alınınca biri diğerini itmam ve istikmal eden bir kuvvet teşkil etmek ve fakat her biri kendi faaliyet mihverinde diğerinin müdahalesinden azade bulunmak suretiyle ammenin hayat ve münasebatı içtimaiyesine nazım olmaktan ibaret olup bu takdirde ise iki kuvvetten her birinin kendi faaliyeti matlubesine engel olan inhirafatı yine kendisinin izale etmesi tabiatı maslahat bakımından ne derece zaruri ise aksi ihtiyarak ile tefriki kuvvanın tatili kuvvaya müncer olabilmesi o derece içtinabı gayri kabil neticelerden olacağına ve işte Ceza Muhakemeleri Usülu Kanunun 154. maddesiyle yukarda zikri geçen hükmü aslinin konulmasıda bu sadette hukuk ve ahkamı esasiyeyi haleldar edecek inhiraflara meydan vermemek gayesine mübteni olup hukuku esasiyemizden kuvvet alan ve ona dayanan bu hükmü asli muvacehesinde onunla telifi kabil olmayacak herhangi bir hükmün hatta herhangi bir nizamname ile dahi ihlali kabil olamıyacağına mebni bir mahkumu mahpus bulunduğu cezaevinden kaçıran veya kaçmasına müsamaha eden jandarma erinin bu hareketinden dolayı C.Müddeiumumiliğince doğrudan doğruya takibat icrası lazım geldiğine 25.9.1940 tarihinde (12) muhalif reye karşı (33) reyi ekseriyetle karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

İbrahim Ertem (3. Ceza Dairesi Reisi) :

Her ne kadar Jandarma Teşkilat ve Vazifesine Mütedair Nizamnamenin beşinci faslının üçüncü kısmında, hapishane ve tevkifhanelerin muhafazası jandarmaya tevdi edilen vezaif meyanında gösterilmiş ise de, bu vazife jandarmaya adliye muhafaza teşkilatı yapılıncaya kadar muvakkaten tevdi edilmiş ve yine bu nizamnamede jandarmanın bu husustaki vazifelerin ifasından dolayı yine zabıta erlerinin emir ve kumandası altında kalmaları esasının mahfaz tutulduğu irae ve tasrih olunmuştur. Her ne kadar Ceza Muhakemeleri usulü Kanununun 154. maddesi ile adli vazifenin suistimali şeklinde tebarüz eden hareketlerden dolayı müddeimumilere doğrudan doğruya kanuni takibatta bulunmalarına salahiyet verilmiş ise de, bu madde hükmü aslen ve esasen adli vezaiften sayılan bir vazifenin ifası sırasında işlenen suçlara maksur bulunmaktadır.

Nitekim mezkür muhakeme usulü kanununun muvakkat maddesinde, (Zabıta memurları hakkında adliye tebligat işlerinden dolayı yapılacak takiplerde Memurin Muhakematı Kanunu tatbik olunur). Gerek bu maddenin metninden ve gerek bu maddenin esbabı mucibe mazbatalarından, muvakkaten verilen bir adliye vazifesinin ifası sırasında işlenmiş olan suçlardan dolayı zabıta memurları hakkında takibat icrası asıl ve esasi vazife ve sıfatları itibariyle Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun hükümlerine tabi bulunduğu anlaşılmaktadır. Binaenaleyh adliye muhafaza teşkilatı yapılıncaya kadar hapishane ve tevkifhanelerin muhafazası hususu muvakkaten kendilerine verilmiş olan jandarmanın bu vazifesinin ifası sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında takibat icrası Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun hükümlerine tabi olduğu reyindeyim.


Full & Egal Universal Law Academy