Yargıtay Büyük Genel Kurul 1939/5 Esas 1941/4 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1939/5
Karar No: 1941/4
Karar Tarihi: 19.02.1941

(818 S. K. m. 113, 305, 347, 384) (2004 S. K. m. 196, 180) (743 S. K. m. 576)

Dava: Borçlunun ölümüyle müeccel ve faizli bir para borcunun faizi münkati olup olmıyacağı hususunda Temyiz 4. Hukuk Dairesinin 2.2.931 tarih ve 431/287 ve 17.12.937 tarih ve 3178/2651 numaralı kararları arasında hasıl olan içtihat ihtilafının halli Adliye Vekaleti Hukuk İşleri Umum Müdürlüğünün (tarihsiz) 585 numaralı yazısı ile istenilmesine mebni 12.2.941 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye 44 zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve mezkur müzekkere ile ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar okunduktan ve hadise bir kerre de 1. reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan;

4. Hukuk Reisi Fevzi Bozer; Borçlunun ölümüyle müeccel ve faizli bir para borcunun faizi münkati olup olmıyacağı hakkında dairemizin iki kararı arasında ihtilaf vardır. 1. kararda ölümle faizin münkati olacağı, 2. kararda ise faizin münkati olmıyacağı zikredilmiştir.Mevzuatımıza göre bu kararlardan hangisinin isabetli olduğunu arz ve izah etmek isterim:

Evvela şurasını arzedeyim ki ne Borçlar Kanununda, ne kavanini sairede borçlunun vefatıyla faizin münkati olacağı hakkında bir kayıt ve sarahat yoktur. Yalnız İcra ve İflas Kanununun 195 ve 196. maddeleri mucibince rehin ile temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflas ile borç muaccel olur. Ve müflise karşı faiz işlemez. Bu hüküm iflasa münhasır olup ölüme şümulü yoktur.

Borcun sukutunu müstelzim olan haller Borçlar Kanununun 113. ve müteakip maddelerinde zikr ve tadat edilmiştir. Bu maddelere göre tediye, ibra, tecdit, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi, borcun ifası mümkün olmaması, takas ve mahsup ve müruruzaman gibi sebepler, borcu ıskat eden hallerdendir. ölüme gelince, ölüm kaideten borcu ıskat eden sebepler meyanında zikredilmemiştir. Yalınz Borçlar Kanununun 305, 347, 371, 384, 397. maddeleri bu kaidenin istisnasını teşkil eder. Filhakika ariyet, hizmet akdi, istisna, neşir mukavelesi, vekalet gibi akit ve tasarruflarda ölümle akit nihayet bulmaktadır. Fakat faiz borcu bu müstesniyat meyanına dahil değildir.

Kaldı ki Kanunu Medeninin 539, 568, 581, 616. maddeleri mucibince gerek terekenin taksiminden evvel, gerek taksiminden sonra mirasçılar müteveffanın borcundan şahsan ve müteselsilen mesuldürler. Bu mesuliyetin faiz borcu gibi teferruata da şümulü tabiidir. Ancak zikrolunan kanunun 576. maddesi hükmü bundan müstesnadır. Yani terekenin iflas kaidesine tevfikan tasfiyesi halinde iflasa kıyasen faizin münkati olması lazım gelir. Şu izahattan anlaşıldığına göre terekenin iflas kaidesine tevfikan tasfiyesi hali müstesna olmak üzere borçlunun vefatiyle faiz münkati olmaz. Buna binaen ikinci kararımızın isabetine kaniim.

Galip; Borç sahsadır. Borç faiziyle vereseye intikal eder. Son karar doğrudur, demeleriyle neticede:

Tevhidi içtihat suretiyle tetkik ve halli icap eden mesele, müeccel ve faizli bir borcun faizi, borçlunun ölümünden sonra işleyip işlemeyeceği hususundan ibarettir.

İcra ve İflas Kanununun 195 ve 196. maddeleri mucibince borçlunun gayrimenkul mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması, müflisin borçlarını muaccel kılar ve rehin ile temin edilmemiş olan bütün alacakların faizleri iflasın açılması ile müflise karşı işlemez. Fakat ne bu kanunda, ne de diğer mevzuatta borçlunun vefatiyle faizin münkati olacağı hakkında bir kayıt ve işaret yoktur. Borçların sukutundan bahis olan Borçlar Kanununun 113. maddesiyle müteakip maddelerinde tediye, ibra, tecdit, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi, borcun ifası mümkün olmaması, takas ve mahsup ve müruruzaman gibi sebeplerle borcun sukut edeceği gösterilmiştir. Ölüme gelince, kaideten ölüm borcu ıskat eden sebeplerden addolunmamıştır. Borçlar Kanununun 305, 347, 371, 384 ve 397. maddelerinde gösterilen akit ve tasarruflarda ölümle aktin nihayet bulacağı istisnaen kabul edilmiş olup faiz borcu bu müstesniyata dahil değildir.

Kaldı ki Medeni Kanununun 539, 568, 581, 616. maddelerinde gerek terekenin taksiminden evvel gerek taksiminden sonra mirasçıların müteveffanın borcudan şahsan ve müteselsilen mesul oldukları tasrih edilmiştir. Bu mesileyitn faiz gibi borcun teferruatına da şümulü tabiidir. Ancak zikrolunan kanunun 576. maddesinde "mevcutu borcuna yetişmeyen terekenin tasfiyesi mahkemece iflas kaidesine göre yapılır" diye yazılı olasına binaen terekenin iflas kaidesine tevfikan tasfiyesi halinde, İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin tatbiki icap eder. Binaenaleyh yalnız bu halde, rehin ile temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere borçlunun ölümüyle faiz münkati olur.

Sonuç: Zikr ve izah olunan mucip sebeplere binaen, terekenin iflas kaidesine tevfikan tasfiyesi hali müstesna olmak üzere, borçlunun ölümüyle faizin münkati olmıyacağına ekseriyetle 12.2.1941 karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy