Yargıtay Büyük Genel Kurul 1940/33 Esas 1943/6 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1940/33
Karar No: 1943/6
Karar Tarihi: 27.01.1943

(Lozan Anlaşması - Türk Ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename Ve Protokol m. 1)

Muhtelit Mübadele Komisyonundan etabli vesikasını almış bulunan bir şahsın gayrimenkulleri hakkında kanun hilafına yapılan muameleye karşı Muhtelit Mübadele Komisyonu dağıldıktan sonra itirazla mal iadesine dair ait olduğu mahkemeye vukubulan talep ve müracaatının kabul edilip edilmeyeceği hususunda Temyiz Mahkemesi Birinci ve Üçüncü Hukuk Daireleri arasında hasıl olan içtihat ihtilafının halli. Adliye Vekaleti Hukuk İşleri Umum Müdürlüğünün 24 Temmuz 940 tarih ve 7346 sayılı yazısına ilişik olarak gönderilen Maliye Vekaleti Hukuk Müşavirliğinin 4/7/940 tarih ve 42246/3302 sayılı yazısıyla istenilmesine mebni 27/1/943 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye kırk iki zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve mezkur yazılarla ihtilafın mevzuunu teşkil eden dosyada mevcut ilamlar ve daire reisliklerinin mütalaanameleri okunduktan ve hadise bir kerre de Birinci Reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan:

Fuat Hulusi: Cümlenizin bildiği veçhile Lozan Ahidnamesinde Türkiye ve Yunanistan arasında bir ahali mübadelesi kararlaşmıştı. Atina itilafnamesinde bunun esasları ve şartları konmuş ve tatbik yolları da Ankara anlaşmasının konusunu teşkil etmiştir. Bunlarda esas bazı ahalinin mübadelesidir. Mal mübadelesi bunun ferilerindendir. Mübadele edilecek ve edilmeyecek şahısları bu anlaşmalara göre Muhtelit Mübadele Komisyonu kararları tayin eder. O şahısların malları hakkında da ona göre muamele olunur.

Sonra 1934 tarihinde Muhtelit Mübadele Komisyonu ilga edilmiştir. İki Hükümet arasında bu ilga keyfiyeti hakkında Ankara'da yapılan anlaşma 2374 sayılı kanunla tasdik buyurulmuştur. İlga hakkındaki bu itilafnamenin dördüncü maddesi anlaşmaların tatbikinden çıkacak ihtilaflar için mahkemelerin vazifesini tanıyor. Yalnız ikinci ve üçüncü maddelerdeki istisnaları mahfuz tutuyor. Bunlardan bahsimize taalluku olan üçüncü maddedir. Mezkur madde şöyledir: (maddeyi okudu) Burada muterize arasında numaraları gösterilen Ankara İtilafnamesi maddelerinden onuncu madde de şöyledir: (maddeyi okudu). Buna göre bir kimse vaktiyle Muhtelit Mübadele Komisyonundan etabli olduğuna dair bir karar ve vesika almamışsa ve gayrimenkulünün Hazineye intikali bu sebeple mezkur komisyonca tasvip edilmişse mahkemeye gelip ben etabli olmak şartlarını haizim, gayrimenkulum bana geri verilsin yahut satılmışsa bedelini isterim, diyemez. Birinci Hukuk Dairesi tamamıyla bu içtihattadır. Hatta hilafına verilmiş mahkeme kararlarını nakzedegelmiştir. Bu noktada diğer muhterem daire ile hiç bir fark ve ihtilafımız yoktur. Fakat dikkat buyurulursa görülecektir ki, Ankara İtilafnamesinin on üçüncü maddesi ilga hakkındaki itilafnamenin üçüncü, maddesinin muterize arasında saydığı maddeler içinde yoktur (On üçüncü maddeyi okudu). Şu halde onuncu madde hükmünce etabli olduğu hakkında mahkemeden karar istemek mevkiinde olmayan ve çünkü zaten muhtelit komisyondan etabli vesikası almış ve Yüksek Heyetinize içtihadın tevhidi için arzolunan hadiselerde olduğu gibi Türk vatandaşlarına mahsus hüviyet cüzdanını bu sebeple hamil bulunmuş olan bir kimsenin gayrimenkulü hakkında yanlış muamele yapılmışsa velevki bu muamele mülga komisyonun tasvip ettiği cedvele müstenit bulunsun, ilga itilafnamesinin üçüncü maddesi bu muamele aleyhine mahkemeye müracaat etmesini men etmiyor. Men ettiği şey evvelce arzettiğim Ankara İtilafnamesinin onuncu maddesinden istifade eden etablilerden olduğu hakkında yeni bir iddiaya mukarin olan mal davasıdır. Çünkü etabli mi değil mi mahkeme bunu tetkik edemez. takat etabli olduğu, Türk vatandaşlığında kaldığı muhakkak olan bir kimse mahkemeden Ankara İtilafnamesinin onuncu maddesinin değil, on üçüncü maddesinin tatbikini istiyorsa ki, hadiselerimiz böyledir, arzettiğim sebepten dolayı bu istek ve bu yoldaki dava ilga hakkındaki itilafnamenin üçüncü maddesi çerçevesi içine sokulamaz ve mezkur itilafnamenin dördüncü maddesi hükmünce bu yoldaki davaya mahkeme bakar. Elverir ki, davacının etabli vesikası bulunsun.

Zaten bir Türk vatandaşının gayrimenkulu yanlışlıkla zabtedilmişken ve bu hususta esas komisyonun etabli vesikası olduğuna göre yanlışlık meydanda iken o vatandaşa mahkemenin kapısı kapatılabilir mi? Elbette ki, mahkeme her Türk vatandaşına kanun ve usul dairesinde açıktır. Ancak Muhtelit Mübadele Komisyonunun 109 numaralı bir kararı vardır ki, mahkeme bu gibi davalarda o kararı nazara almalıdır (Mezkur kararı okudu). Bu kararda bir tarih var: 19 ilkteşrin 934. Bu, komisyonun dağıldığı tarihtir. Şu halde bu tarihten evvel Hazine namına Gayri Mübadil Komisyonunca müzayedeye çıkarılmış olan gayrimenkuller bahis ve muhakeme mevzuu olamaz. Çünkü komisyon bunlardan yanlış olanları ben kendim düzelttim diyor. Diğer yanlışlıkların tashihini mezkur karar dahi kabul ediyor. Zaten başka türlü olamaz. Bir kimse ki, mübadil değildir, ona muhtelit komisyon etabli demiş, bugün Türk vatandaşıdır, böyle bir kimsenin gayrimenkulu yanlış bir kararla zabtedilir, müzayedeye çıkarılır veya satılır da kendisine aynen iade veya satılmışsa bedeli tediye edilmek lazım gelmez diye düşünülsün, böyle şey olur mu? Şayet böyle olsa, o Türk vatandaşı, mübadil Rum'dan daha aşağı bir mevkide tutulmuş olur. Çünkü mübadil olsa Yunanlı olacak ve Yunanistan Hükümetinden bir taviz alabilecekti. Şimdi hem gayrimenkulu bedelsiz elinden alınsın, hem de dava hakkı olmasın, bu nasıl olur? Ne adalet buna kail olur, ne de bir Türk vatandaşının hakkı iki Hükümet arasındaki tasfiye hükümlerine halel geleceği bahanesiyle ihlal edilebilir. 109 numaralı kararın ihtiva ettiği hükümlere gelince hadiselerdeki vaziyet şöyledir: Davacı etabli vesikası ve Türk vatandaşlığı hüviyet cüzdanını almış, gayrimenkulünde de malik gibi tasarruf ediyor. Komisyonun bir yanlışlık yaptığını aklına nerden getirsin? Bir de günün birinde görüyor ki, malı satılığa çıkarılmış yahut satılmış. Gayri Mübadiller Komisyonuna başvuruyor, bir netice alamıyor. Ne yapsın mahkemeye gidemesin mi? Mahkemeye geldi. Ona diyorlar ki, sen geç kaldın. Gayri Mübadiller Komisyonu ve Hazine böyle müruruzaman definde bulunuyorlar. Bu defi bence yerinde olur, fakat şu şartla: önce senesi içinde tebligat veya kafi derecede ilanlar yapılmışsa. Dairemizin ekseriyeti ise ilgaya müteallik, itilafnamenin arzettiğim dördüncü maddesine istinat etmekte ve 109 numaralı kararda yazılı bir sene müddetin idari makamlara, bankalara veya bizde olduğu gibi gayri mübadiller komisyonuna müracaat müddeti olduğu fikrinde bulunmaktadır. Fakat neticeyi pek değiştirmeyen bu ihtilafımız içtihadın tevhidi mevzuu haricindedir. Mevzuumuz sırf şudur: mahkeme böyle davalara bakacak mı bakmayacak mı? Biz dairece bu hususta müttefikiz ki, mahkeme etabli ve vatandaş olduğu muhakkak olanların bu mal davalarına bakmalıdır, Yüksek Üçüncü Hukuk Dairesi ise öyle bir işe ait bir ilamında komisyonun ilgası hakkındaki mukavelenamenin üçüncü maddesini tahammülünden çok geniş tutarak ve muterize içindeki madde numaralarını nazara almayarak başka türlü karar vermiş, içtihadın tevhidi müzakeresinin mevzuu bundan ibarettir.

Ben dairemizin içtihadını ve mesnetlerini Yüksek Huzurunuza arzettim. Üçüncü Hukuk Dairesinin bugünkü celsede hazır olan muhterem azaları da dairemizin düşündüğü gibi düşündüklerini söylüyorlar. Artık hüküm ve karar Yüksek Heyetinizindir;

Cevat Gücün: 30 kanunsani 923 tarihli Lozan'da, mün'akid Türk ve Rum ahalinin, mübadelesine dair Türkiye Hükümetiyle Yunan Hükümeti arasında imza edilen bir mukavele ve protokol hükümleri mucibince metruk malların tasfiyesi için Cemiyeti Akvam Meclisince müntehap üç azadan mürekkep muhtelif bir komisyon ile tali komisyonlar teşkil edilmişti. Bu mukavelenin meriyete vaz'ından sonra komisyonlar tasfiyeye devam, ederken 925 tarihinde iki Devlet murahhasları arasında Ankara'da imza edilmiş olan ilk Ankara İtilafnamesini muaddil 1.12.926 tarihinde Atina'da Türkiye ile Yunanistan arasında bir mukavele imzalanarak bu mukavelename hükümleriyle tasfiyenin hududu genişletilmiştir. Fakat bu mukavele ahkamı da işlerin süratle bitmesine kafi gelmemiş, ihtilaflar çoğalmış, bunun üzerine yani Atina İtilafnamesinin imzasından dört sene sonra 17.6.930 tarihinde (Ankara İtilafnamesi) adını yaşıyan bir mukavele imzalanmış ve 1725 numaralı ve 1.7.930 tarihli kanunla tasdik edilmiştir. Bu mukavelenamenin onuncu maddesiyle en çok dai-i ihtilaf olan (Etabli) meselesi için esaslar konulmuş ve denilmiştir ki, İstanbul'a geldikleri tarih ve doğdukları yer ne olursa olsun mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntıkasında elyevm hazır bulunan Türk tabiiyetindeki Rum ortodoksların (Etabli) sıfatını, Türkiye tanır. Ayni etabli sıfatı istanbul'u Türkiye Cumhuriyeti pasaportiyle terketmiş olan gayri mübadil şahıslara da tanır. Aile efradı da aile reislerine iltihak etmek hakkını haizdir. Etabli olanların mallarından takyidat kaldırılacaktır.

Bu mukavelenamenin hususî hükümler faslından, sahibine iadesi icap eden bir gayrimenkulün iadesi imkansızlığı karşısında komisyon, onun kıymetini takdir edecek ve sahibine, Türkiye için komisyona mevdu Yunanistan'ın verdiği paranın muayyen taksitinden tenzil ve sahibine tesviye edecektir. Muhtelit Komisyonun faaliyeti nihayete erdikten sonra hiç bir vazı'yed, haciz ve işgal yapılmayacak ve şimdiye kadar durdurulmuş olan intikal muamelelerine de cereyan verilecektir.

Bu mukavelenin imzası tarihinde İstanbul'da bulunmayan ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu hamil olmaksızın Türkiye'yi terketmiş olan Türk tabiiyetindeki gayri mübadil Rum ortodokslar avdet hakkından mahrum olacaklardır. İki taraf Hükümetlerine intikal etmiş olan mallar haricinde her iki taraf Hükümetleri bundan böyle hiç bir vaz'ıyed yapmayacaklardır. Bu mukavelenamenin tatbikinden mütevellit ihtilaflar muhtelit mübadele komisyonu bitaraf azasının reyleriyle kati surette halledilecektir. Bu mukavelenamenin muhtevi olduğu ahkama muhalif bulunan veya tatbikine mani olan her nevi kanunlar, emirnameler, nizamnameler, kanun ve resmi tefsirler veya emir ve tamimler her iki memlekette bu mukavelename ile kendiliğinden mülgadır.

Muhtelit Mübadele Komisyonu bu minval üzere daha üç sene çalıştıktan sonra Türkiye Cumhuriyetiyle Yunanistan arasında 9.1.933 tarihinde imza edilen bir mukavelename ile Muhtelit Mübadele Komisyonunun ilgası kabul edilmiş ve bu da 2374 numaralı kanun ile tasdik edilmiştir.

Bu mukavelenameye nazaran Muhtelit Mübadele Komisyonunca neticelendirilmeyen işler, bitaraf azanın mesbuk kararlarına tevfikan halli, her iki memleket salahiyettar mahkemelerine tevdi olunacaktır. Tabiiyet ihtilafları Komisyonunun ilga tarihine kadar neticelendirmediği hususat her iki Hükümetçe bitaraf azalardan birinin hakemliğine müracaat suretiyle halledilecektir. Komisyon dağıldıktan sonra Ankara Mukavelenamesiyle istihdaf edilen eşhasın malları hakkında mübadil veya avdet hakkından mahrum şahıslara aidiyetleri sabit olsa bile hiçbir vaz'ıyed veya işgal veya takyit gibi bir tedbir muamelesine tevessül edilemeyecektir.

Lozan ve Ankara mukavelenamelerinden müstefit olmak hakkının tanınması Muhtelit Mübadele Komisyonunun dağılmasıyla nihayete ereceğinden dağılmadan sonra mal iadesi ve etabli sıfatının tanınmasına mütedair olarak iki memleket makamları nezdinde hiç bir kimse tarafından bir gûna talepte bulunulmayacaktır. Fakat muayyen mühlet zarfında Muhtelit Mübadele Komisyonuna arzedilmiş olan Ankara mukavelenamesinin ve Muhtelit Mübadele Komisyonu veya bitaraf aza mukarreratının tayin ve tarif ettikleri emlak, hukuk ve menafie mütedair bulunan talep ve müracaatları iki memleketten biri veya diğeri mehakimi aidesince zikri geçen mukavele ve mukarrerat hükümlerine tevfikan hallolunacaktır. Bu mukarrerat salahiyettar mahkemelere tebliğ olunacaktır, denilmiştir. Ve bu mukarrerat mahkemelerde medarı hüküm olunmak üzere tamimen gönderilmiştir. Kalın bir cilt tutan bu mukarrerat arasında bahsimizle münasebetli şu kararlar vardır:

A - Muhtelit Mübadele Komisyonu gerek şahsi vaz'iyetler ve gerek malların akıbeti noktai nazarından mukavelename hükümlerine tabi olan şahısların tabiiyetini tetkik edecektir.

B - Mübadele Komisyonu dağıldıktan sonra etabli sıfatı hiç kimse tarafından (yeniden) istenilemez (İlga mukavelesi madde:3).

C - Karar No. 109 - Bir kimsenin şahsî vaziyeti, Muhtelit Mübadele Komisyonu tarafından bir karar ile tesbit edilmiş ise, Ankara Mukavelenamesinin yirmi beşinci maddesinin tatbiki sırasında buna muhalif olarak verilen diğer bir karar Muhtelit Mübadele Komisyonunca mezkur şahsın vaziyeti hakkında verilmiş olan ilk kararın neticelerini bozamaz ve kaldıramaz.

Muhtelit Mübadele Komisyonu müfarekatın arifesinde tapu müdürlüğüne gönderdiği 19.10.934 tarihli karar sureti de aynen ikinci bir hakkın imzasını havi olarak şöyledir:

1 - Ankara Mukavelesinin meriyete girdiği 23 temmuz 930 tarihinden sonra tapuda muamele ve tedavül gören gayrimenkuller komisyon tarafından verilen devir cedvellerine dahil olsalar bile bu cedvellerden ihracı ve sahipleri lehine muamele ifası lazımdır.

2 - Kayden mübadele ile alakası olmayan eşhas (mesela Rum ortodokslarından maada Türk tebası hıristiyanlar ve saire ile ecnebi tebası) üzerinde bulunan gayrimenkullerin keza devir cedvellerinden eğer mevcut ise ihracı ve tapu kaydı mucibince muamele ifası lazım gelir.

3 - Kayden bizzat etabli namına muharrer gayrimenkuller devir cedvellerinde var ise ihracı ve alakadarların tasarruf haklarının tanınması lazımdır.

4 - 23 temmuz 930 tarihinden evvel vefat etmiş bir muris namına mukayyet olup da haklarında etabli varis tarafından müracaat edilen gayrimenkulun veya hissesinin de eğer mevcut ise devir cedvellerinden ihracı lazımdır. Şu kadar ki, varisin eski nüfus kaydiyle isbat edilmesi icap eder Veresenin birinci derecedeki füruğa yani evlada veya evladının evladına münhasır olması ve talebinin 19 teşrinievvel 930 tarihinden evvel yapılmış olması şarttır.

5 - Devir cedvellerinde mevcut olup, 19 teşrinievvel 934 tarihinden evvel bankaca veya milli emlakça tescil suretiyle satılmış ve haklarında mübadele komisyonunca bilahare tashihi karar çıkmamış bulunan gayrimenkuller hakkında alakadarların bir şey talep etmeye hakları yoktur.

6 - Tapuda Türk olarak mukayyet oldukları halde devir cedvellerine idhal edilmiş bulunan gayrimenkuller hakkında Mübadele Komisyonunun tashihi kararı olmadıkça alakadarların iddia edecekleri Yunan veya ecnebi tabiiyeti mesmu değildir.

7 - Haklarında tasvip kararı çıkmamış olan ve bittabi cedvellerle devredilmemiş olan veya devredildikleri halde bilahara ihraçları için tezkere yazılan gayrimenkuller ya tasarruf kararı veya mübadil eşhasa ait bulunsalar dahi 9 kanunevvel 933 tarihli ikinci Ankara İtilafnamesine tebean sahiplerinin yed'i tasarruflarında kalır. Binaenaleyh bunlar hakkında alakadarların istediği muamelenin ifasında hiç bir mahzur yoktur.

8 - Mübadeleye tabi menatıkdaki kiliselere ait olup, hususi cedvellerle milli emlake devredilmiş bulunan gayrimenkuller hiçbir suretle cedvelden çıkarılamaz.

imza

(ikinci murahhas)

Muhtelit Mübadele Komisyonunun dağılmadan evvel ittihaz edip diğer mukarrerat gibi muta ve medarı tatbik ittihaz olunması lazım gelen zikri geçen 109 numaralı ve 18 teşrinievvel 934 tarihli kararın ikinci fıkrasında (Ankara Mukavelenamesinin yirmi beşinci maddesi mucibince Türk Hükümetinin tasarrufuna geçen gayrimenkulleri idare ve tasfiyeye memur edilen herhangi Türk makamları, bankaları ve müesseseleri nezdinde, evvelce Muhtelit Mübadele Komisyonunca etabli veya Yunanlı olarak tanınmış olan kimselere ait veya tapuda Yunan tebası namına mukayyet mallar yanlış olarak Türkiye'yi, Cumhuriyet pasaportu olmaksızın terkeden kimselere ait gibi ve bu suretle Türk Hükümetine geçmiş gibi telakki olunduğu tahakkuk ederse bu takdirde mezkur makamlar, banka ve müesseseler ilişiklilerin veya nüfus kayıtlarıyla musaddak evlatlarının 19 teşrinievvel 936 tarihinden itibaren bir sene mühlet zarfında yapacakları istek üzerine yirmi beşinci maddenin tatbiki sırasında verilmiş olan mezkur hükümleri hükümsüz addedecekleri ve temlik edilmemiş ise bu gayrimenkulleri sahiplerine iade edecekleri ve temlik edilmiş ise satış bedelini sahiplerine teslim edecekleri) sarahaten yazılıdır.

Kararın bu ikinci fıkrasında tayin edilmiş olan bir sene mühlet, idari makamların hatayı idareten tashih için konulmuş bir mehil midir? Yoksa mahkemeye müracaat için mevzu bir müruruzaman müddeti midir? İhtilafın menşe'i budur.

Birinci Hukuk Dairesi Aliyesi gayet muhik olarak ikinci fıkrada tayin edilen bir sene mühlet, evvelce şahsi vaziyetleri Muhtelit Mübadele Komisyonunca etabli veya Yunanlı olarak tanılıp bir karar ile tesbit edilmiş kimselere ait olan yahut tapuda Yunan tebasına ait olarak mukayyet bulunan gayrimenkullerin Ankara mukavelesinin yirmi beşinci maddesinin tatbiki sırasında Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu almaksızın Türkiye'yi terkeden kimselere ait olduğu ve binaenaleyh Türk Hükümetinin mülkiyetine geçeceği yolunda yanlış telakkiye uğrayarak o gayrimenkullere vaz'ıyed ve müdahale eden idari makamlara ve bankalara ve sair müesseselere alakadarların veya nüfus siciline mukayyet evlatlarının müracaatları için mevzu ve ana maksur olup mahkemeye müracaat için bir mehil tayin edilmemiş olduğu ve bu kararın şümulüne giren ihtilafların halli hususunda mahkemenin selahiyetini kaldırır bir hüküm mevzu bulunmadığı cihetle hakkı dava adi müruruzamana uğramadıkça alakadarlar veya varisleri tarafından yukarıda bahsolunan Komisyon kararının birinci ve ikinci fıkraları hükümlerine istinaden mahkemede ikame edilen davaların niyet ve tetkiki lazım geleceğine ekseriyetle karar vermiştir.

Muhtelit Mübadele Komisyonunun lağvına dair olan mukavelenamenin yirmi beşinci maddesi okunduktan ve bu mukavelenamenin Fransızca olan asıl nüshasındaki makamlar için (Administratif) vasfının sarih mevcudiyeti görüldükten ve Komisyonun zikri geçen 109 numaralı kararı okunduktan sonra Temyiz Birinci Hukuk Dairesinin mucip sebeblere mukarin kararını tasvip etmemeye imkan kalmaz.

Hâlâ istanbul mahkemelerini işgal eden işler de hep bu kabildendir. Yani Muhtelit Mübadele Komisyonu bir rumun şahsî vaziyetini mukaddema tetkik etmiş, onu etabli addetmiş, bu karar istanbul Nüfus idaresince mesnet ittihaz edilerek o ruma etabli olduğundan bahsile yeniden nüfus cüzdanı verdikten sonra bu binlerce şahıslar arasında nisyan ve hata eseri olarak bazılarının malları Türk Hükümetine geçen mallar meyanında devir cedvellerine girmiş, satılığa çıkarılmış, buna ahiren muttali olan o Türk sıfatını haiz etabli rum mahkemeye müracaatla Muhtelit Mübadele Komisyonunun mahkemece muta' olan 109 numaralı kararına istinaden ve evvelce komisyona müracaatı mesbuk olmasına dayanarak hatanın idareten tashihine imkan bulamadığından kazaen ve ahde tevfikan tashihini istemektedir. Mahkeme bu müracaatlar için daima küşadedir. Komisyon kararı ve mukavelenin yirmi beşinci maddesi bu mahkeme kapısını ne sarahaten ve ne delaleten kapamamıştır. Kapamış olsaydı mukavelenamenin dördüncü maddesinde dağıldıktan sonra natamam işlerin iki Hükümet mahkemelerinde rüyet edileceği kabul edilmezdi. Madem ki, Muhtelit Mübadele Komisyonuna müracaat edilmemiş ise ilgasından sonra etabliyim diye yeni bir taleple mahkemeye müracaat olunamayacağı üçüncü maddesinde yazılıdır, eğer 109 numaralı karar ile yirmi beşinci madde hükümleri dairesinde tashihi hata için mahkemeye müracaat imkanı da yok ise o halde dördüncü madde ile mahkemelerin bakacağı işler hangileridir?

Mahkemeler zaten üçüncü maddeye göre vaktiyle komisyona müracaat edilmemiş olan yeni etabli iddialarını reddetmekte ve Temyiz Birinci Hukuk Mahkemesi de bu içtihadı tatbik ve tasvip eylemektedir.

Şu hale göre Temyiz Birinci Hukuk Dairesinin içtihadı savâb olup Üçüncü Hukuk Dairesinin kararı ise bir hadiseye maksur bir eseri zühul olsa gerektir.

Fevzi; ihtilafın mevzuunu öğrenmek lazımdır. Etabli olan ile diğer bir Türk vatandaşı arasında fark yoktur. Binaenaleyh bunların mallarına her nasılsa vaki bir müdahalenin men'ini talep etmeleri müruruzaman haddine kadar mümkündür ve bunlar mahkemeye müracaat ederler, demeleriyle neticede:

Türk - Rum Ahali Mübadelesi Muhtelit Komisyonunun ilgasına mütedair olup, 2374 sayılı kanunla tasdik buyurulmuş olan mukavelenamenin dördüncü maddesinde hükümleri mahfuz tutulan mukavele maddelerinden iki daire arasındaki ihtilafın taalluk ettiği hadiselere temas eden üçüncü maddesinde Lozan ve Ankara Mukavelenamelerinden müstefit olmak sıfatının tanınması Muhtelit Komisyonun dağılmasıyla nihayete ereceği beyan edilip bu sıfatın nelerden ibaret olduğu anlaşılmak için muterize içinde Ankara Mukavelenamesinin mevzu ile ilgili maddeleri numaralarıyla gösterilmiştir. Bunlardan işbu mevzu ile alakalı olan onuncu maddede, Türkiye, İstanbul'a geldikleri tarih ve doğdukları yer ne olursa olsun İstanbul mıntakasında elyevm hazır bulunan Türk tabiiyetindeki bütün rum Ortodokslara etabli sıfatı tanır, Ayni etabli sıfatı İstanbul'u Türkiye Cumhuriyeti makamatı tarafından verilmiş pasaportlarla terketmiş bulunan gayri mübadil şahıslara da tanınmıştır. denilmektedir. Bundan dolayıdır ki, Muhtelit Komisyon tarafından şahsî vaziyetleri etabli olarak tanınmamış olan yani mezkur komisyondan bu suretle bir karar istihsal etmemiş bulunan kimselerin mezkur onuncu maddeye göre etabli olarak tanınmaları ve gayrimenkul mallarının bu sebeple kendilerine iadesi lazım geldiği hakkındaki davaların dinlenemeyeceği hususunda her iki daire tamamen ayni içtihadı takip ve muhafaza etmişlerdir. Pek açık olan bu nokta esasen ihtilaflı olmayıp bu husustaki içtihadın isabetli olduğunda şüphe edilemez.

Ancak sıfatları ve diğer tabirle şahsî vaziyetleri Muhtelit Mübadele Komisyonunun kararıyla etabli olarak tanınmış olan şahısların gayrimenkullere müteallik müracaatları zikri geçen Ankara Mukavelenamesinin ön üçüncü maddesine temas eder ki, mezkûr madde aynen şöyledir: Mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntıkasında hazır bulunan etabli rumların ve keza işbu mukavelenamenin onuncu maddesi hükmüne göre avdet hakkından istifade eden şahısların mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntıkasındaki menkul ve gayrimenkul malları üzerinde mevcut mülkiyet hakları işbu mukavelename ahkamiyle hiçbir veçhile ihlal olunmamıştır. Bu maddenin yukarki fıkrasında zikredilen mallar üzerinde yapılan bilcümle vaz'ıyet ve haciz muamelesi bila teehhür kaldırılacak ve sahibinin veya kanuni mümessilinin bu mallara tam ve serbestçe tasarrufu ve onlardan intifaı tekrar elde etmesi hiçbir veçhile talik edilmeyecektir. İmdi işbu on üçüncü madde yukarıda zikri geçen üçüncü maddenin muterize içinde saydığı maddeler arasında yer bulmamıştır. Bundan da anlaşılmaktadır ki, etabli olduğu Muhtelit Komisyonun kararıyla katileşmiş bulunan bir kimsenin gayrimenkulu hakkında o kimse mübadeleye tabi imiş gibi yanlışlıkla muamele yapılmış veya o yolda karar alınmış ise o kimsenin bu hususa dair vaki olacak müracaatı dördüncü maddenin mahfuz tuttuğu üçüncü maddenin çerçevesinden hariç ve dördüncü madde hükmüne tabi yani mahkemelere arzı kabildir. Üçüncü maddede mal iadesi ve etabli sıfatının tanınması kelimeleri arasındaki atıf edatı da başka türlü tefsire müsait değildir. Buna göre yanlışlıkla bir gayrimenkulu zaptedilmiş olan kimsenin, içtihadın tevhidi müzakeresine mevzu teşkil eden hadiselerde olduğu gibi elinde Muhtelit Mübadele Komisyonundan verilmiş etabli vesikası mevcut iken o gayrimenkulu ve şayet satılmışsa bedeli idarî makamlar veya bankalar tarafından kendisine verilmediği takdirde mahkemeye müracaatla dava açmaya hakkı vardır. Şu kadar ki, gayri Muhtelit Komisyonun 109 numaralı kararında beyan edildiği gibi o gibi yanlışlıklar cümlesinden olarak 19 ilkteşrin 1934 tarihinden önce müzayedeye konulmuş bulunan gayrimenkuller hakkında lazım gelen tashihler Muhtelit Mübadele Komisyonunca yapıldığı cihetle bu tarihten evvel yapılan satışlar için malların iadesine veya satış bedellerinin tediyesine müteallik hiç bir istek kabul olunmaz. İçtihadın tevhidi yoliyle tetkik edilen hadiselerde ise müzayedeye, zikrolunan tarihten sonra tevessül edilmiş bulunmaktadır. Esasen bu hadiselerde olduğu gibi mübadeleye tabi tutulmayı? Türk vatandaşı olduklarına dair ellerinde hüviyet cüzdanları ve Muhtelit Mübadele Komisyonundan verilmiş etablilik vesikaları mevcut bulunmuş ve bu vesikaları mahkemeye ibraz edilmiş olan şahısların malları hakkında nasılsa yapılmış olan yanlış muamelelerin tashihini mahkemeden isteyebilmeleri her Türk vatandaşına kanunun verdiği açık haklar cümlesindendir. Bundan dolayı Türkiye ve Yunanistan Devletleri arasındaki tasfiye meselesine taalluk edeceği ve bu tasfiyenin kat'iliği o gibi davaları itilafname hükümleri ve Muhtelit Mübadele Komisyonunun umumi mahiyetteki kararları dairesinde rüyet ve fasleden mahkemelerin hükümleriyle ihlal edilmiş bulunacağı hakkındaki mütalaa tamamıyla yersizdir. Bilakis kendisine gayri mübadil denilen ve Türkiye'ye avdet ve burada ikamette devam etmesi kabul buyurulmuş olan velhasıl Türkiye vatandaşı olarak kalan bir şahsın gayrimenkulüne Hazinece tesahüpte devam edilmesi o şahsın Türkiye vatandaşı sıfatıyla kanunen haiz olduğu mülkiyet ve tasarruf haklarını ihlal eder. Bu suretle o kimse bir bakıma göre mübadeleye tabi kimselerden, dahi daha şiddetli muameleye maruz bırakılmış olacağı ve çünkü mübadeleye tabi tutulmuş olsa Yunanistan da bir tavize nail olacağı da mülahazaya şayandır. Yukarıda zikrolunan sebeplere mebni Ankara Mukavelenamesinin on üçüncü maddesinden istifade edebilmek için mahkemeye müracaat hakkı hadiselerde olduğu gibi Türk vatandaşlığı sıfatını muhafaza etmiş bulunanlar için mahfuz ve kat'i olduğuna ve o gibi davaların mevzu ve mer'i kanun ve kararlara tevfikan niyet ve intacı umumî mahkemelerin vazifesi dahilinde bulunduğuna oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy