Yargıtay Büyük Genel Kurul 1941/9 Esas 1941/16 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1941/9
Karar No: 1941/16
Karar Tarihi: 14.05.1941

(765 S. K. m. 230)

Dava: Temyiz Mahkemesi Ticaret Dairesi'nce; Denizbank yerine kaim olan Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü ile (S) Tesisatı Elektrikiye Türk Anonim Şirketi arasında cereyan eden aktin butlanı davasından dolayı vrilen hükmün, (S) binasının maksadı iştirasına ve Ticaret Kanunu'nun yirmi beşinci maddesine ve 3633 numaralı kanun hükümlerine nazaran vazife ve husumete müteallik temyiz itirazları varit değilse de Denizank Kanunu'nun birinci maddesinde bankanın yapacağı muamelelerin bu kanun ile hususi ve ticari hukuk hükümlerine tabi olup bunlar hakkında Muhasebei Umumiye, Artırma ve Eksiltme ve İhale kanunlarıyla Divanı Muhasebat vize ve murakabesi usulleri tatbik edilmez denilmekle, banka muamelelerinin süratle cereyanına engel teşkil eden bazı kanun hükümlerine tabi olmaktan bankanın istisna edilmek istenildiği anlaşılmış ve mezkûr kanunun yirmi birinci maddesiyle vaaz olunan hüküm, Denizbank'ın ifa ettiği hizmetlere lüzumlu bulunan gayrimenkullerin elde edilmesi için icabında sahiplerinin rızalarına bakılmayarak istimlak hakkındaki kanun hükümlerinden müstefit olabilmesini temin maksadıyla vaz olunmuş bir hüküm olup bu mütalaanın aksini kabul etmek kanunun birinci maddesiyle istihdaf edilen gayeyi baltalamak demek olduğu hade, mahkemece yirmi birinci maddeye başka türlü mana verilerek Denizbank'ın gayrimenkul iştirasınad behemehal istimlak hakkındaki kanun hükümleri dairesinde hareket etmesi lazım geleceği neticesine varılarak ilamda yazılı olduğu üzere karar verilmesi ve bununla beraber bir an için gayrimenkul bey'i muteber sayılmasa dahi banka idare meclisinin hatası yüzünden ihtiyar edilen masraf ve harçların müddeaaleyhe yükletilerek anın vaziyetinin ağırlaştırılmasını, hata eden tarafın kendi hatasından istifade etmesi esasının kabulü demek olacağının teemmül olunmaması yolsuz ve bu cihetlere müteallik temyiz itirazları varit görüldüğünden hükmün mezkûr sebeplerden dolayı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesine tevfikan bozulmasına dair ittihaz olunan 25.11.1940 tarih ve 40-253/2734 numaralı kararı ile Birinci Ceza Dairesi aliyesince veriip Başmüddeiumumilik makamınca vaki itiraz üzerine Ceza Umum Heyetince, sekseninci maddenin tatbik edilmesinin yolsuzluğuna dair olan bozma sebebi dosya münderecatına ve fiilin mahiyetine göre varit olduğundan itiraznamede bu cihete ait olan itiraz ittifakla yerinde görülmemiştir, ancak, vazifelerinde terahi suçundan mahkemeye sevk edilen ve mahalli mahkemesince hareketleri sabit görülmüş ve fakat kastı cürmileri bulunmadığından bahsile beraatlerine karar verilmiş olan meclisi idare azaları (Z.T) ve (C.Ş) ve (S.U)'nun hareketlerinin, hadisenin cereyan tarzına göre cezayı müstelzim olduğu nazara alınarak satılan binanın kıymeti hakkında ferağ muamelesinin icrasından evvel ve sonra verilen raporlar arasındki külli mübayenet göz önünde bulundurularak mahkemece usulü dairesinde tayin edilen vukuf ehline binanın satıldığı tarihte hakiki kıymeti kati bir surette tespit ettirildikten sonra devletçe bir zarar husule gelip gelmediğine göre bu suçlular hakkında 230. maddenin hangi fıkrasıyla ceza verilmesi lazım geldiği teemmül olunmamasının ve vazifei memuriyeti suisstimal suçundan dolayı mahkûm olup mahalli müddeiumumiliğinden dahi hadisede sahtekârlığın mevcudiyetinden ve saireden bahsile aleyhe olarak haklarındaki hüküm temyiz edilmiş olan umum müdür (Y.Z.Ö) ve müdür muavini (T.K.) ve yapı şefi (N.K)nin satılan binanın bidayetinden başlayıp nihayetine kadar devam eden ve (N.K) tarafından ferağ muamelesinden evvel verilmiş olan rapuron ferağ muamelesinden sonra ortadan kaldırılarak yırtılması ve satılan bina hakkında satış bedelinden fazla kıymeti gösteren ve başka esaslara dayanan diğer bir raporun üzerine eski tarihler konulduktan sonra kaldırılan ilk raporun yerine konulması suretiyle neticelenmiş olan fiil ve hareketlerinde, devlete zarar verebilecek bir mahiyet bulunup bulunmadığına göre fiillerinin sahtekârlık suçunu teşkil edip etmediğinin araştırılmamasının teşkil ettiği kanuni mugayeretten dolayı mahalli mahkemesi hükmünün bozulması lazım gelirken bu cihetler nazara alınmaksızın ve haklarındaki hükme karşı mahalli müddeiumumiliğinden temyizi dava edilmediği cihetle aleyhlerine tetkikat icrasına imkân olmayan maznunlardan hukuk müşaviri (İ.İ.C.) ve uumi kâtip (S.G.S.)nin sabit görülen fiilleri mahiyeti itibarıyla cezayı müstelzim bulunduğu ve mahalli mahkemesince vazifei memuriyeti suiistimal olarak tavsif ve hükmolunduğu göz önünde bulundurulmaksızın ortada suç unsuru bulunmadığından ve mucibi muaheze bir fiil ve hareket mevcut olmadığından bahsile hükmün bozulmasında ve maznunlardan (Z.T) ve (C.Ş) ve (S.U.) haklarındaki beraat hükmünün de tasdik olunmasında isabet görülmemiş ve itirazname mündericatı bu itibarla varit bulunmuş olduğundan mezkûr bozma sebepleriyle tasdik hükmünün kaldırılmasına ve yukarda gösterilen sebeplerin de hadisede ayrıca sekseninci maddenin tatbikinin yolsuzluğuna matuf Hususi Dairenin bozma sebebine ilavesine mütedair verilen 25.11.940 ve 206/205 numaralı kararı arasında ihtilaf hasıl olduğu Ticaret airesi'nin yukarda tarih ve numaralı kararının tashihan tetkikinde taraflarca iddia edilmiş olması münasebetiyle bu iddia müşarünileyh Ticaret Dairesi'nce yerinde görülerek tevhidi içtihat suretiyle bir karar verilmesi talebini mutazammın 15.2.941 tarih ve 41/275 numaralı müzekkeresiyle bu işe ait dosya daireye verilmekle hadise telhisen Heyeti Umumiyeyi terkip eden zevata bildirildikten sonra 7.5.941 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye kırk beş zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra evvelemirde hukuk daireleri ile ceza daireleri arasında ihtilaf mevzuubahis olup olamayacağı noktasından cereyan eden müzakerede; bu hadisenin Tevhidi İçtihat Heyeti Umumiyesince müzakeresi lazım geleceği on sekiz reyi muhalife karşı yirmi dokuz reyle karargir olduktan sonra söz alan;

Başmüddeiumumi; Denizbank hakkında Temyiz Mahkemesi Ceza umum Heyetinden sadır olan kararla Temyiz Ticaret Dairesi'nce bu bapta ittihaz edilen karar arasında ihtilaf olduğundan bahsile dairei müşarünileyha riyaseti tarafından tevhidi içtihat suretiyle meselenin halli lazım geleceği bildirilmektedir.

1- Halbuki ticaret ve ceza meseleleri gerek nazariyat ve gerek kanun hükümleri itibarıyla aynı mesele olmadığı cihetle bence hasıl olduğu beyan edilen ihtilaf tevhidi içtihadı mucip değildir.

2- Temyiz Mahkemesi'nin Tevsii Teşkilatına Mütedair Kanunun sekizinci maddesinde, (Temyizin iki dairesi veya bir dairesinin iki kararı arasında aynı mesele hakkında tezat ve mübayenet görüldüğü veya takarrür eden bir içtihadın tebdiline lüzum hasıl olduğu takdirde) tevhidi içtihat yoluna gidilebileceği gösterilmekte olmasına nazaran böyle ceza ve ticaret gibi başka başka meseleler arasında tevhidi içtihadı vazııkanun kast etmemiştir.

3- Kanunda mevzu olan tevhidi içtihat meselesi muhterem Başreisimizle birlikte 341 senesinde in'ikat eden kongreye ilk defa biz teklifte bulunduğumuz sırada nazarı dikkate aldığımız hadiseler böyle ceza ve hukuk işleri arasındaki mübayenet değil, birinci ve ikinci İstida Daireleri arasında aynı meselelere dair daima tebarüz eden tezat ve mübayenetten ibarettir. Nitekim aynı sene zarfında yazılıp elimde bulunan ve Temyiz Mahkemesi Heyeti Umumiyesince kabul edilen esbabı mucibe mazbatasında dahi arzeylediğim tezat ve mübayenete matuf olarak (aynı mesele) kaydı ikame edilmişti. 926 senesinde Temyiz Mahkemesi'nin Tevsii Teşkilatına Mütedair Kanunun tadiline mütedair esbabı mucibe mazbatasında dahi (mümasil mesailde) hasıl olacak ihtilafın tevhidi içtihadı mucip olması lazım geleceği işaret edilmektedir.

4- Bugün meri olan mezkûr kanunun arzeylediğim sekizinci maddesinin bir fıkrasında dahi, (Ceza işlerinde Başmüddeiumuminin sahibi rey olarak hazır bulunacağına) dair kaydı kanuni dahi bugünkü gibi Ticaret ve Ceza Daireleri arasında iddia edilen ihtilafın vazııkanunca tasavvur bile edilmediğini göstermektedir.

5- Aksi mütalaayı dahi nazarı itibara almış olsak bile gerek Ceza Umumi Heyetince ve gerek Ticaret Dairesince müttehaz kararlar arasında asla bir mübayenet ve tezat dahi mevzuubahis edilemez. Çünkü Ceza Umumi Heyetinin karar hülasası, 1- Ferağdan evvel ve sonra iki rapor arasındaki mübayenet ve devletçe bu babta bir zarar hasıl olup olmadığı meclisi idarece tetkik edilmemesi, 2- Ferağdan evvel verilen raporun sonradan ortadan kaldırılması ve yırtılması ve bir ikinci rapor tanzim olunması sahtekârlık suçunu teşkil edecek bir mahiyet ihraz edip etmediğinin araştırılması sebeplerinin teşkil eğlediği mugayeretten dolayı bozulması lazım eden bulunduğu ve vazifeyi suistimal olarak tavsif olunan fiillerin cezai bir vasfı haiz olduğu halde suç unsuru bulunmadığından bahsile Yüksek Birinci Ceza Dairesi'nin bozma kararını kaldırmaktan ibarettir ki bu hülasai hükümde Ticaret Dairesi'nin bahseylediği İstimlak Kanunu'ndan bir gûna kayıt ve işaret yoktur.

6- Hadise dahi nazarı dikkate alınacak olursa İstimlak Kanunu'na ait bir fiil ve hareket dahi mevzuubahis olmamıştır. Nitekim, 1- Cereyanı muamele 27 Haziran 938 tarihinde komisyoncu (J) bina için (S) şirketine teklifte bulunmuştur. 2-4 Ağustos 938'de (N.K) muahharen yüz altı bin lira tahmin edilen binanın kıymetini iki yüz yirmi üç bin liraya rapor vermiş. 3-4 teşrinievvel 938 J.S.'nin haberi olmadan bankaya binanın 250 bin liraya başka talipleri olduğunu bildirmiştir. Hemen ertesi gün (Y.Z) bila tetkik kabul etmiştir. 4- Bu muvafakatından yirmi iki gün sonra 27 teşrinievvel 938'de meclisi idareden karar alınmıştır ve mecis itimada binaen kararını vermiştir ve işi tetkik etmemiştir.

1 teşrinisani 938'de Nafia Vekaleti bina satın almak istemiş ve Denizbank'ın feregatını talep etmiş ve bu keyiyet 8 teşrinievvel 938'de Denizbank'tan İktisat Vekaleti tarafından istilam edilmiştir. Bu istilama kasten cevap verilmemiş ve ancak acilen satış muamelesini ikmal ve ferağ muamelesi kesbi katiyet ettikten sonra ancak 16 teşrinisani 938 tarihinde cevap verilmiştir ve zaten binanın fiili tasarrufta olduğu da bildirilmiştir. 12 kanunuevvel 938'de bu ferağ uamelesi üzerine İktisat Vekaleti malumat istemiş ve vekaleti ikna maksadıyla binanın üç yüz bin lira kıymet iolduğu ve otuz altı bin lira da kira götürdüğünü bildirmiştir. Diğer taraftan 26 kanunuevvel 938'de Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü'nden binanın istimlaki hakkındaki noter vasıtasıyla tebliğine karşı Denizank müdürü menafii amme namına bu binanın satın alındığını İktisat Vekaletine bildirmiştir. İktisat vekaleti iş'arları üzerine ikna için 27, 28 kanunuevvel 938 tarihinde verilen birinci rapor ikinci raporla tebdil edilmiş ve bu rapor yırtımıştır. 30 kanunuevvel 938 tarihinde vekalete gönderilen dosyada bu ikinci rapor esas ittihaz edilmiştir. Bu yazılara cevaben 3 kanunusani 939 tarihinde İktisat Vekaleti tarafından dört kişilik bir heyet marifetiyle binanın kıymetinin takdir edilmesi emrolunmuş ve erbabı vukuf tarafından binanın istimlak kıymeti yüz altı bin lira ve istimlak usul harici yüz on üç bin lira takdir olunmuş ve raporu verilmiştir. Bu müteselsil muamelelerde İstimlak Kanunu'na muhalefet meselesi asla mevzuubahis olmamıştır.

7- Bundan başka ticaret mahkemesinde tarafeyn Denizbank yerine kaim Devlet Limanları ve S. tesisatı Elektrikiye Türk Anonim Şirketi olduğu halde ceza cihetinde tarafeyn hukuku amme namına müddeiumumi ve Denizbank memurları. Anlaşılıyor ki her iki davada tarafeyn bir değildir.

8- Ticaret mahkemesinde esas dava eşkal ve merasimde sıhhat ve selamet bulunmayan aktin iptalini mutazammın bulunduğu halde ciheti cezaiyede esas dava ihmal ve vazifei suiistimal ve sehtakârlık maddeleridir. Bu noktadan dahi Ticaret Dairesi ile Ceza Umumi Heyeti arasında mevzuubahis edilen meseleler ayni değildir.

9- Ticaret Dairesi iptali akte müteallik hükmün nakız sırasında İstimlak Kanununun hükümlerine bankaca riayet lazım gelmeyeceği kanaatını izhar ederken Ceza Umumi Heyeti kararı bozma kararını itirazen kaldırmakla beraber meselede sahtekârlık, vazifei suiistimal cihetlerinin tetkiki lüzumundan bahsetmektedir ki her iki kararda dahi nakız sebepleri aynı meseleye mütedair değildir.

10- Ticaret Dairesi Ticaret Kanunu ile Denizbank teşkilatına mütedair kanunu esas ittihaz ederken Ceza Umumi Heyeti Kanunu Ceza hükümlerine istinat etmektedir. Bu kanunlar karşısınd dahi bittabi ayni meseleden bahsolunamaz.

11- En nihayet bu nakız kararları henüz takarrür etmiş ve kati mahiyeti haiz bulunmuş bir içtihat sayılamayacağından tevhidi içtihada saik olamaz.

12- Bu maruzat ve mütalaamı hülasa edeyim: 1- Ceza davası ile ticaret davası arasındaki ihtilaf aynı meselede tebarüz etmiş bir ihtilaf olmadığı cihetle tevhidi içtihada mahal yoktur. 2- Her iki nakız kararı henüz takarrür etmiş bir içtihat sayılamayacağı ve mahall imahkemelerinin bu kararlara karşı hakkı ısrarları bulunduğu cihetle tevhidi içtihat için Temyiz umumi Heyetinin karar vermesine mahal yoktur. 3- Gerek Ceza Umumi Heyetinin ve gerek Ticaret Dairesi'nin kararlarında asla bir mübayenet ve tezadı mutazammın bir kayıt ve işaret olmadığı cihetle dahi tevhidi içtihada mahal yoktur.

Halil İbrahim; Denizbank Kanununun yirmi birinci maddesi mucibince istimlak muamelesi cereyan etmez diye dairemizce ittihaz olunan karar Ceza Umum Heyeti'nce kaldırıldığına göre Ticaret Dairesi'nin bizim kaldırılan kararımıza göre müttehaz kararı ile Heyeti Umumiye kararı arasında ihtilaf vardır.

Cevat; hadisede ihtilaf var amma Ticaret ile Ceza Daire kararları arasında ihtilaf olamaz. Böyle yaparsak hakimleri takyit eylemiş oluruz.

Kazım; hadienin tevhidi içtihat suretiyle hallini dairemiz istediğine görem yirmi birinci madde muvacehesinde ihtilaf vardır.

Halil İbrahim; Teşkilat Kanunu'nda temyizin bir dairesi kararları veya iki daire kararları arasında demek suretiyle hukuk ve ceza zümresi diye bir tasnif yapılmamıştır. Esasen takyide lüzum yoktur. İhtilaflar da ortada kalsın, demek doğru değildir.

Fevzi; bizim dairimezde de emsali vardır. Bilhassa tramvay ve otomobil kazalarında muavenetinden mahrum kalanlar tarafından ikame edilen tazminat davalarında hukuk daireleri muavenetten mahrum kalanın vereseden olmasını mevzuubahis etmediği halde ceza dairesi vereseden olması lazımdır, diyor. ihtilaf bu suretle meydana gelince tetkik etmek lazım gelmez mi:

Başmüddeiumumi; şimdiye kadar Ticaret ve Ceza Dairesi'nde ihtilaf asla mevzuubahis olmamıştır. Bu kanunun tedvininde iki İstida Dairesi aynı davaları bakmakta olması hasebiyle hasıl olan mübayenetlerin halli derpiş edildi ve bu kanun çıktı ve kanunun vaz'ındaki hikmet budur.

Mübayenet kaziyyei muhkeme halini alan kararlar arasındadır. Mahalli mahkemelerinin hakkı ısrarları vardır. Bu hadiselerde taraflar da başka başkadır. Tarafeynin teşekkülü itibariyle aynı değildir.

Ceza dairesi ile hukuk ve ticaret daireleri arasında tevhidi içtihat yapılabileceğine Cevat, Başmüddeiumumi ve Rasim ve Asım Beylerin muhalefetiyle karar verildikten sonra ceza ve ticaretteki hadiseyi Baş Reis bey mufassalan izah ettiler.

Kazım; Biz bu işin tevhidi içtihat suretiyle hallinde ısrar etmiyoruz. Bize gelen tashihi karar istidasında, Ceza Heyeti Umumiyesi kararı ile dairemiz kararı arasında ihtilaf olduğu Denizyolları avukatı tarafından iddia edilmiştir. Biz de öyle gördük, heyeti umumiyeye verdik. Mahalli mahkemesinin ısrarını bekleyin, diye kanunda bir hüküm yoktur. Biz kanaatımızı izhar etmişizdir. Heyeti Umumiye de böyledir. Hadiselerde son sözler söylenmiştir.

Halil İbrahim; Bir dairenin müstakar içtihadının hilafına yeni bir ekseriyetin tahassülü halinde bile tevhidi içtihada gidilebileceğini tasrih eden teşkilat kanununa göre katiyet kespetmiş demek nasıl olur, anlayamadım.

İbrahim Ethem; İtiraz üzerine Heyeti Umumiyece verilen karar okununca görüleceği veçhile bu kararda Denizbank Kanununun yirmi birinci maddesinden asla bahsedilmemiştir. Bir an için Başmüddeiumumilik makamının itiraznamesinde kanunun bu maddesinin zikredilmiş olmasını da hatıra getirirsek ve Heyeti Umumiye kararını başka sebeplerle ve (bu itibarla) kaydıyla itiraznameyi kabul ettiğine göre yine ihtilaf mevzuubahis olamaz.

Bedri; Burada prensip işi haledilir. Hadise dosya münderecatına uygun değildir. Bunu istitraden arzediyorum. Çünkü Heyeti Umumiyeye okudum. Mahalli mahkemesi kararında Denizbank Kanunu'nun yirmi birinci maddesine istinat edilmemiş olabilir, fakat Başmüddeiumumilik tebliğnamesinde, İstanbul müddeiumumisi temyiz layihasında, Başmüddeiumumilik itirazında bu maddeyi ileri sürmüşlerdir. Biz kararımızda bunlara cevap vermek sadedinde yirmi birinci maddeyi mevzuubahis etmekle hatamı işlemiştik? Biz iflas işlerine de iflas dairesiyle bakıyoruz. Maşmüddeiumumilik makamı ceza ilamlarını her zaman tashihi karar edebileceğine göre kaziyyei muhkeme nerede? Şimdilik esas hakkında söz hakkımı muhafaza ederek sözüme nihayet veriyorum.

Başmüddeiumumi; katiyet kespetmeden içtihat tevhidine gidilemez. Mahalli mahkemesinin söz söylemek hakkı vardır.

Şemseddin; Temyiz daireleri arasında kaziyyei muhkeme tasavvur edilemez. O asliye mahkemelerinde olur.

(İKİNCİ CELSE)

Kâzım; Biz itiraznamede yirmi birinci maddenin açıkça mevzuubahis edildiğini gördük. Bunun üzerine verilen Heyeti Umumiye kararını da okuyorum dediler ve okudular. Biz itiraznamenin birinci maddesini gördü, bunu için Heyeti Umumiyeye müracaat ettik.

Cevat; Biz muhaliftik, onun için yalnız kararın muhalefet kısmını imza ettim. Pek tabii idi. Bu yirmi birinci maddeyi uzun uzun mevzubahis ettim.

Başmüddeiumumi; Heyeti Umumiyece (Bu itibarla) dendiğine göre itiraznamenin değil, temyiz ilamının mütalaası lazım gelir. Kararlar arasında tezat ve mübayenet yoktur.

Şefkati; Yirmi birinci madde mucibince yapması lazım gelen istimlak farzedilerek sahtekârlık denildiğini anlıyoruz.

Halil İbrahim; dairei hususiye kararını okudular. Bu karara göre yirmi birinci maddeye temas eden itirazler reddedildikten sonra Heyeti Umumiyece bizim kararımızın kaldırılması halinde Heyeti Umumiye kararında yirmi birinci madde mevzuubahis edilmemiştir, denilebilir mi?

Başmüddeiumumi; Bu itibarla demekle söylenen şeyler kabul edilmiş demektir. Diğer sebepler merduddur, demeleriyle neticede;

S. davası hakkında Birinci Ceza Dairesi'nden verilen bozma kararına Başmüddeiumumilik canibinden vukubulan itiraz üzerine Ceza Heyeti Umumiyesi'nce bozma kararı ref olunarak hülasası yukarda gösterilen sebeplere müsteniden karar verilmiş olmasına göre Temyiz Ticaret Dairei Aliyesinin müzekkeresinde bahsolunan mübayenetin Heyeti Umumiye kararı ile Ticaret Dairesi kararında hasıl olması icap etmesine ve Heyeti Umumiye kararında Ticaret Dairesi'nin istinat eylediği 205 numaralı kanunun yirmi birinci maddesi hakkında bir sarahat olmadığı ve mezkûr karar Ticaret Dairesi'nin içtihadına muhalif ve maznunların aleyhine olarak mezkûr madde esas tutulmadığı cihetle hadisede tevhidi içtihadı mucip ihtilafın mevcut olmadığına ekseriyetle karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy