Yargıtay Büyük Genel Kurul 1942/9 Esas 1942/28 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1942/9
Karar No: 1942/28
Karar Tarihi: 16.12.1942

(2004 S. K. m. 72, 68)

İcra takibine borçlu tarafından vukubulan itirazın icra tetkik merciince muvakkat olmayarak ref'ine karar verildiği surette borçlunun borçtan kurtulma davası mı yoksa borcu tamamiyle ödedikten sonra İcra ve İflas Kanununun yetmiş ikinci maddesi gereğince istirdat davası mı açması lazım geleceği hususunda Temyiz, Ticaret Dairesinin 15/10/936 tarih ve 1373/3209 ve Dördüncü Hukuk Dairesinin 26/12/940 tarih ve 3548/2840 sayılı kararları arasında husule gelen içtihat ihtilafının halli Birinci Reislik Yüksek Makamından istenilmesine mebni 16/12/942 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye kırk iki zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar okunduktan ve hadise bir kerre de birinci Reis İhsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan:

Şemsettin: Takip hukuku denilen şeyde umumî hükümlere müessir olacak kaziyyei muhkeme mevzuu bahis olamaz. Bu gibi kararlar ancak kendi, icra safhasında muteberdir. Aksini mütalaa etmek mümkün olsa istirdat davası mevzuubahis edilemezdi.

Meselenin halline müessir olacak amil müruruzaman hakkındaki iddiada umumî hükümler dairesinde halledilir. Bir adam icra devam etsin der, fakat bu senedin her hangi bir suretle ademi muteberiyeti iddia edilirse bu iddianın umumî hükümler dairesinde tetkikine de hiç bir mani yoktur. Ancak icra muamelatına müessir olmaması şarttır.

Kazım: Yetmiş ikinci madde hükmüne göre borçlu borcun tamamını ödemedikçe istirdat davası açamaz. Borçlunun itirazı üzerine mercice kat'î olarak itirazın ref'ine karar verildiği halde borçlu tarafından borçtan kurtulma davası açılmış olursa icra takibinin tekemmülü halinde mahkeme neye karar verecektir? Bir senede müsteniden yapılan icra takibine itiraz edilmemişse kat'ileşmiş olan icra muamelesi nazara alınmayarak mahkemeye müracaat edilebilmesi teşevvüşü mucip olur.

Cevat: Takip hukuku şeklinde bir müessese teşekkül etmiştir ve ne vakit mehakimi umumiyeye gidileceği tasrih edilmemiş olsa bile umumî hükümlere gidilemez. Yalnız sahtekarlık başkadır.

Fuat Hulusi: İlamsız takip para alacağına maksurdur ve alacaklılara bir suhûlet olması için yapılmıştır. Yalnız istirdat davasını açabilmek şeklinde kaziyyei muhkeme yoktur. Mahkemeler ancak istirdat davasını dinleyebilir. Yoksa borçtan kurtulma davasını dinleyemezler. Sahtelik başkadır. Borç ödenir demek kemaline masruftur. Kısmen ödemek borcu ödemek demek değildir.

Abdullah Aytemiz : İtirazın kat'iyyen ref'i halinde borçlunun borçtan kurtulma davası açabilip açamayacağı hakkında İcra ve İflas Kanununda sarahat yoktur. Tamamen meskut kalan bu husus hakkında umumî kaidelerin icapları dahilinde hareket zarurîdir. İcra takibi suretiyle muaraza edilen bir kimsenin mahkemeye müracaatla bunun men'ini isteyebilmesi pek tabiîdir. Mademki kendisine ödediği paranın istirdadına dava hakkı veriliyor, daha evvel mahkemeye müracaatla vaki muarazasının men'i talebine kanunî hiçbir mani yoktur. Hatta tahsilden evvel müracaat kestirme bir yol olur, böyle olmakla beraber iki tarafın da menfaatlerine uygun düşer. Mademki borçlu mahkemeye müracaatla verdiğini geri alabilecek, şu halde malî haysiyetini ihlal ve malları satılmak suretiyle iz'ac ve ızrar edilmeden bunun önüne geçmesi menfaati iktizasından olduğu gibi alacaklının da zararını müeddi değildir. Nasıl olsa tahsil olunan para kendisinden geri alınacaktır. Mesele daha evvel hal olunursa alacaklı da fazla külfet ve masraf ihtiyarından kurtulmuş olur. Binaenaleyh kat'i ref'i halinde de borçlu mahkemeye müracaatla borçtan kurtulma davasını açabilir. Aradaki fark, muvakkat refilerde icra durur, kat'i refilerde ise icra muameleleri yürür.

Kazım: İcra ve İflas Kanununda men'i arayacaklarına cevazı ararlarsa daha iyi olur.

Zahir: Hak sahibi olası herkes umumî hükümler dairesinde mahkemeye giderse icra Kanununa icra takibi yolundaki borçtan kurtulmadır. Umumî hükümler yolu açıktır.

Şefkati: Herkes dava edebilir, bu bir medeni haktır. Kanun alacaklı ile borçlu arasında iki yol kabul etmiştir. Biri icra, diğeri dava yoludur.

Alacaklının takip ettiği yolu takip etmek mecburiyetindedir. Bir dava iki yerde takip edilemeyeceği gibi icra yoluyla takip edilen bir şey için artık mahkemeye gidilemez, demeleriyle neticede:

İhtilafa sebep olan hadiselerin birisinde borçlu borcunu ödemiş olduğu halde, alacaklı tarafından icra takibine girişilmiş bulunduğundan vaki tediyenin borca mahsubu suretiyle borçtan kurtulmasına karar verilmesini istemiş, diğerinde de borçlu senetle borçlanmış olduğu kira karşılıklarını tamamen tesviye eylemiş iken temlik senedine müsteniden takip yapıldığından muarazanın men'ini ve icra takibinin iptalini talep etmiştir.

Alacaklının yapmış olduğu takip talebine borçlu tarafından hiç itiraz edilmediği veya itiraz edilmesine binaen alacaklının itirazın ref'ini talep etmesi üzerine bu itirazın İcra ve İflas Kanununun altmış sekizinci maddesinin ikinci ve sonuncu fıkraları gereğince tetkik mercii tarafından muvakkat olmayarak ref'ine karar verildiği surette borçlunun borçtan kurtulma davası açmasına cevaz verilmesi kesinleşmiş olan icra takibinin ihlaline, icra muamelelerinde bir takım teşevvüşler husule gelmesine sebebiyet vereceği gibi İcra ve İflas Kanununun hadiseye taalluk eden hükümlerine muhalif bulunmuş ve Ticaret Dairesince teessüs etmiş olan içtihat bu itibarla isabetli görülmüş olduğundan icra takibine hiç itiraz etmemesi veya ettiği itirazın muvakkat olmayarak ref'ine karar verilmiş olması dolayisiyle hakkındaki icra takibi kesinleşmiş bulunan borçlunun ancak İcra ve İflas Kanununun yetmiş ikinci maddesi mucibince borcunu tamamen ödedikten sonra umumî hükümler dairesinde mahkemeye müracaat ederek paranın geriye alınması hakkında dava açabilip borçtan kurtulma davası açamayacağına çoğunlukla karar verildi.



Full & Egal Universal Law Academy