Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1944/19
Karar No: 1945/4
Karar Tarihi: 28.02.1945
(1086 S. K. m. 178, 179, 423, 473)
Dava: Tahriri tebligata tabi olan asliye mevaddında şifahen vaki olan ve zapta geçen talep üzerine vekalet ücreti hükmedilip edilemeyeceği hususunda Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinin 27.6.1941 tarih ve 1812/1663 ve Ticaret Dairesinin 18.2.1944 tarih 43-1250/420 sayılı kararlarını havi ilamları arasında hasıl olan tezat ve mübayenetin halli Birinci Başkanlığın 18.5.1944 tarih ve 4/42 sayılı yazısiyle istenilmiş olmakla ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar teksir olunarak Genel Kurul Üyelerine dağıtılmıştı.
Müzakere için tayin olunan 7.2.1945 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 9,30 da toplanan Genel Kurul Birinci Başkan Halil Özyörük'ün başkanlığı altında müzakereye başlıyarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar hulasaten Birinci Başkan tarafından izah edildikten sonra söz alan:
Ticaret Dairesi Başkanı Fuat Hulusi Demirelli: Mahkeme tarafların istememiş olduğu bir şeyi hüküm altına alamayacağı gibi asliye mahkemelerine istekler ve iddia neticileri ancak yazılı şekilde yani dilekçe ile bildirilmek lazım gelir. Vekalet ücreti isteği de bu yazılı usule bağlıdır. Hadiseler hakkındaki usul para isteği demek olan avukat ücreti isteği hakkında uygluanamaz. Hatta bir taraf dava veya karşı davada bulunduktan sonra avukat göndermişse bunun ücretini ancak asliye mahkemesine verip bir örneğini diğer tarafa tebliğ ettireceği bir dilekçe ile istemelidir. Başka hallerde ilk dilekçe ve layihada bu isteğin bulundurulması gereklidir. Dilek neticeleri yalnız dava zamanına kadar olanlarla bağlı olmayıp mesela bir paranın tahsil olununcaya kadar işleyecek faizi ve vekilin ücreti davanın başında istenebilir. O zaman istenmemişse sonradan bunların istenmesi dava edilen parayı artırmak demek olur ve diğer tarafın muvafakati olmaksızın dinlenemez. Hadiselerde de karşı davacı avukatı için ücret istediğini dilekçesinde bildirmemiş ve yargılama sırasında ağızdan talepte bulunmuştur. Diğer tarafın buna muvafakat ettiği de zabıtlarda yazılı değildir.
Faiz ve masraflardan yalnız dava zamanına kadar olanların asıl dava edilen şeye veya değerine katılması ve sonraki faiz ve masrafların bu hesap dışında bırakılması yalnız mahkemelerin yetkisini yani vazifeyi tayin bakımındandır. Zaten usulün birinci maddesinde yalnız bunların katılacağının gösterilmesi dava zamanından sonrakilerinin de istenmiş olabileceğini gösterir. Öyle olmasa bunların katılmıyacağını ve yalnız dava zamanına kadar olanlara bakılacağını söylemeye hacet görülmezdi. Gerçi avukat ücreti de yargılama masraflarındansa da bu sadece bir pusula ile tayin edilmeyip yargılamaya ihtiyaç gösterir. Bundan dolayıdır ki öteden beri asliye mahkemelerine vekalet ücreti isteği yazı ile bildirilegelmiş ve zamanında dilekçe ile bildirilmeyen istekler kabul olunmamıştır. Ayrıca ayni mahkemede dava açılarak istenmesi ise daima mümkündür.
Her iki tarafın haklarına uygun olan bu şeklin değiştirilmesi iç in bir sebep görülemez.
Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer: Yazılı tebligata tabi olan ve vekil marifetiyle takip olunan asliye işlerinde davayı kaybeden taraf kendiliğinden vekalet ücretile mesul olmaz. Mahkeme tarafından karar verilmek lazımdır; mahkemece karar verilmek için talep edilmesi şarttır. Bunda ihtilaf olunmuyor. İhtilaf sözlü yapılan ücret talebinin mesmu olup olmıyacağı hususundadır. Usul kanunumuza göre vekalet ücreti mahkeme masrafların cümlesindendir. Umumiyetle mahkeme masraflarına hükmedilebilmek için bunun dava dilekçesinde yahut layihada talep edilmesi icap ettiğine dair kanunda bir kayıt ve sarahat yoktur. Zaten taraflara böyle bir mecburiyet de yükletilemez. Çünkü mahkeme masrafları çok defa dava açıldıktan sonra belli olur; yahut vekil dava esnasında tutulmuş olabilir.
Dava dilekçesinde ne gibi kayıtların bulunması lazım geldiği Usulün 179. maddesinde gösterilmiştir ki o da şunlardır:
1- Vakıalar
2- Hukuki sebepler
3- İddia ve müdafaa
4- Cevap müddetinden ibarettir. Görülüyor ki vekalet ücreti hakkında bir kayıt yoktur. Vekalet ücreti; vakıa olmadığı gibi iddia ve müdafaa da değildir. Çünkü iddia ve müdafaa; esasa ait iddia ve müdafaa demektir. Bunun vekalet ücreti gibi teferrüata şumulü yoktur.
Kanunumuzda talebin yazılı olacağına dair bir kayıt olmadığı gibi kanun için bir süre de tayin olunmamıştır. Binaenaleyh davanın önünde veya sonunda şifahen de talep olunabilir. Hele dava dilekçesinde yahut layihasında mahkeme masrafları istenmişse vekalet ücretini hükmolunmak için ayrıca talep şart değildir. Çünkü (mahkeme masrafları) tabirinde ücreti vekalet de dahildir. Evvelce dairemizin içtihadı bu merkezde idi. Heyetin değişmesiyle içtihat da değişmiştir. Dairemizin kararları arasında da ihtilaf vardır; içtihatların birleştirilmesi zaruridir. Bu hususta sözlü talebin kabulü kanununun ruh ve maksadına ve maslmahata daha uygun olur fikrindeyim. Takdiri yüksek heyetinize aittir.
Şefkati Özkurtlu: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bir maddesinde müddeabih gösterilmiştir. Ücreti vekalet müddeabih değildir. Dava dilekçesinde veya cevap layihasında ücreti vekaletin gösterileceğine dair kanunda bir kayıt da yoktur. Zaten bizim memleketimizdeki şekle göre bu imkansızdır. Çünkü bizde davayı vekil ile takip ettirmek mecburiyeti yoktur. Davacı veya karşı taraf isterse bir kaç oturum sonra vekil getirebilir. Kanunda vekil geldiği oturumda tahriri olarak ücret talebinde bulunacaktır diye bir kayıt da mevcut değildir. Zaten Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu mahkeme masraflarına ücreti vekaleti de dahil etmek suretile bunu halletmiştir. Yalnız şifahi olarak istenebilir mi meselesi kalıyor. Usul kanununun 426. maddesi şöyle der (okudular) Binaenaleyh masraflar bir pusla ile hakimden talep edilince hükmedilecektir. Nihayet 426. maddeye uygun bir talep edilince hükmedilecektir. Nihayet 426. maddeye uygun bir talep mevcutsa ücreti vekalete hükmetmek lazımdır. Burada bir kaç kalem olan masrafları hakime kolaylık olsun diye bir pusla ile göstermek mevzuubahistir, mesele budur.
Bir kısım işler vardır ki onlarda haksız çıkan taraf suiniyeti sebebiyle vekalet ücretini karşı taraftan isteyebilir. Fakat bunlar hadise şeklinde hallolunur. Bu gibi hadiselerde eğer taraflar oturumda hazırsa şifahen halledilir ki bu tarz usule de aykırı değildir. Taraflardan biri ben buraya yirmi liraya geldim, beş gün kaldım, şu kadar masraf ettim diye şifahen beyanda bulunur ve bunları isteyebilir. Bunların muhakkak dilekçede gösterilmiş olması şart değildir. Dilekçenin mevzudiyeti yalnız kanunda yazılı hallerde şarttır. Kanunda her talep tahriri şekilde vaki olmalıdır yolunda bir kayıt görmüyoruz. Çünkü arzettiğim masraflar henüz arzuhalin verildiği tarihte tahakkuk etmemiştir, meçhuldür. Dilekçeyi veren kimse bunların ne olacağını ve miktarını da o zaman bilmemektedir. Evet mahkeme pulları ve diğer sabit ve belli masraflar münazaalı değildir ve bellidir, fakat yukarda gösterdiğim masraflar böyle değildir.
Birinci Hukuk Dairesi Başkanı Cevat Gücün: Kanun ücreti vekalete masarifi muhakeme demişse de bir şeyin bir şeye benzemesi bütün hükümlerde ayni mukadderata tabi olmalarını icap ettirmez. Ücreti vekalet ve masarifi muhakeme mahiyet itibariyle farklıdır. Bazı zevat ücreti vekalet dava esnasında tahassul edeceği için başlangıçta talep edilmezse de olur diyorlar. Fakat kanun dava esnasında tahassul eden şeyler için bazen dilekçe vermek mecburiyetini koymuş bazen de şifayi olabileceğini göstermiştir. Mesela mahkeme ortasında vuku bulan feragat gibi. Fakat bu masarifi muhakemeye girer.
Her dava vekalet ücreti ve yol masrafları yapılmasını icap ettirmez. Binaenaleyh ücreti vekaletin masarifi muhakeme sayılması -ki bu takdirde şifahi talep kaifidir- sebebiyle taraflar bunu şifahen de isteyebilecektir. Kanaatıma göre Ticaret Dairesiyle Dördüncü ve Birinci Hukuk Daireleri ayni fikirdedir ve ihtilaf mevcut değildir.
Aziz Yeğer: Kanaatımca halihazırdaki ilamlar arasında ihtilaf mevcut değildir; eğer başka kararları mevcutsa onlar hakkında bir şey söyleyemem.
Dördüncü Hukuk dairesi Başkanı Fevzi Bozer: İhtilaf mevcuttur ve halli zaruridir.
Osman Nuri Köni: Kanaatımca müzakeremizde üc nokta üzerinde durulmaktadır:a) Dilekçede masraflar talep edilmemişse hakime verilecek masraf puslası üzerine bunlara hükmetmelidir. b) İstidada talep yoksa ücreti vekalet şifahen istenebilecekmidir, c) Madem ki mahkemeden her şey tahriri olarak istenecektir, o halde burada da vaziyet aynı mıdır.
Davanın başında ücreti vekalet hakkı henüz taayyün etmemiştir denemez. Dava tarihinde artık hakkı talep gelmiştir. Bunu istemenin zamanıdır. Zira o hak davanın lazımı gayri mufarıkıdır, ondan ayrılamaz. Davanın başında bu hak gayri muayyendir, bunun için esnayı muhakemede şifahen istenebilir denemez. Çünkü böyle anlaşıldığı takdirde o hak yargılamanın ortasında da henüz taayyün etmemiştir ve vekil henüz istihkak kespetmemiştir diye düşünmek pekala mümkündür.
Feragattan bahsettiler: Feragatın şifahen yapılabilmesini kabul edebilirim çünkü o karşı tarafı ilzam eden bir hukuki müamele değildir. Fakat ücreti vekalete hükmetmek halinde karşı taraf ilzam edilmiş olacaktır.
Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Şemsettin Temizer: Hukuki sahada tahaddüs eden ve halli lazım gelen her mesele kanunun sarahatına dayanılarak halledilmek lazımdır. Binaenaleyh görüştüğümüz mevzuda da bu şekilde hareket edilm