Yargıtay Büyük Genel Kurul 1944/32 Esas 1949/1 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1944/32
Karar No: 1949/1
Karar Tarihi: 12.01.1949

(1086 S. K. m. 414, 415, 434)

Posta ücretini vermeyen temyiz eden hakkında temyiz isteğinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi hususunun mahalli mahkemesine mi, yoksa Temyiz mahkemesine mi, ait olacağı noktasında Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinin 16.10.1943 Tarih ve 4152/2801, 30.12.1943 Tarih ve 4982/3668 ve Ticaret Dairesinin 29.06.1944 Tarih ve 913/1590 sayılı kararlarını havi ilamları arasında meydana gelen içtihat uyuşmazlığının çözülmesi Ticaret Dairesi Başkanlığının 16.09.1944 Tarih ve 127 sayılı yazısiyle istenilmesine mebni uyuşmazlık konusunu teşkil eden ilam örnekleri çoğaltılarak 05.01.1949 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 9.30 da müzakerenin başlıyacağı genel kurul üyelerine bildirilmişti.

Bugün toplanan kurula ellibir zatın iştirak ettiği görülerek müzakere nisabının tahakkuk ettiği anlaşılmakla Birinci Başkan Halil Özyörük'ün Başkanlığında müzakereye başlanarak uyuşmazlık konusu kağıtlar Birinci Başkan tarafından okunduktan ve olayın özeti anlatıldıktan sonra söz alan;

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Evvelki Tevhidi İçtihat müzakeresinde bu mühim noktayı da halletseydik, bugün bu, ihtilaf çıkmazdı. Hükmü temyiz eden posta masrafını vermezse evrak temyize gönderilemez. Bundan kim zarar görür. Şüphe yok ki, temyiz eden zarar görecektir. Fakat hüküm; menkul ve nukuda mütedair, olursa mesele yoktur. Çünkü, temyiz evrakı temyize gelmedikçe ve tehiri icra kararı verilmedikçe icra memuru hükmü icra eder. Fakat hüküm gayrimenkule müteallik olursa mesele çatallaşır. Ekseriyetle gayrimenkule müteallik işlerde temyiz masrafı verilmiyor, bu gibi hallerde temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilecektir. Bu kararı kim verecek. Hükmü veren hakim mi? Yoksa tabi olduğu Yargıtay Dairesi mi? Evvelki içtihadı birleştirme kararının sarahat ve delaletinden anlaşıldığı üzere bu kararı vermek; hükmü veren mahkemeye aittir. Çünkü posta ücreti verilmedikçe bu gibi hususi evrakın Yargıtaya ücretsiz olarak gönderilmesi, posta mevzuatına muhalif olur. Usulün 415 inci maddesi mucibince temyiz muamelesi, resen icrası emrolunan muamelelerden olmadığı cihetle bu ücretin Devletçe tesviyesine de karar verilemez. Bu sebep ve zaruret karşısında bu hususta karar vermek mahalli mahkemesine ait olduğu kanaatındayım.

Beşinci Hukuk Dairesi Başkanı Y. Kemal Arslansan; Resmi taahhütlü olarak gönderilir.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Resmi taahhütlü olarak hususi işler gönderilemez, posta kanunlarına muhalif olur.

Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Bize halli arzedilen ihtilaf konusu olan mesele basittir. Burada tesis ettiğimiz ve bendenizce hiç de isabetli olmıyan bir içtihada göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 414 üncü maddesine istinat edilerek verilen mühlete rağmen posta ücretini vermeyen mümeyyizin temyiz talebinden feragat etmiş sayılmasına ait kararı mahalli mahkemesi mi, yoksa Yargıtay Dairesi mi, vereceği hususudur. Biz yani dairemiz ve dördüncü hukuk dairesinden maada zannederim diğer bütün daireler bu husustaki kararın Yargıtay dairesi tarafından verileceği merkezindedir. Sebebi açıktır. Mahalli mahkemesi esas hakkında hükmünü vermiş olmakla o dosya ile alakasını kesmiş ve bu suretle o mesele hakkında kaza yetkisi sona ermiştir. Binaenaleyh Temyiz Mahkemesine hitabeden ve temyiz talebini ihtiva eden bir dilekçenin Temyiz Mahkemesinden gayri ve kaza yetkisi sona ermiş olan madun bir mahkeme tarafından reddedilmesi elbette doğru değildir. Mahalli hakiminin paranın yatırılması hakkında usulün malum hükmüne istinaden vereceği mühlet hakkındaki muamelesi tamamen Temyiz Mahkemesine niyabeten yapılmaktadır. Yoksa bizatihi bu salahiyeti haiz değildir. Bu yetkiyi Temyiz Mahkemesinin bütün hüküm ve kaza hakkına teşmil etmek yanlıştır. Kanunun açık hükümlerini aşarak bunun pratik kıymeti olduğundan bahsetmekte doğru değildir. Eskidenberi dairemizin tatbikatına uygun olarak devam eden müstekar noktai nazarda mucibi iştibah bir cihet görmüyoruz. Yüksek Dördüncü Hukuk Dairesi Başkam da bu noktai nazarı doğru ve kanuni bulmakta ancak, kolaylığı temin bakımından içtihatlarında değişiklik yapmış olduklarım bildirmektedir. Nitekim müellif Mustafa Reşit Bey de eserinde dördüncü hukukun eski içtihadının isabetini teyit ederek dairenin kararını eserinde zikretmektedir. Asliye mahkemesi esas hakkında hükmünü verdikten sonra yine aynı dava hakkında karar vermeğe müncer olacak içtihat bence doğru değildir. Mahalli mahkemesinin karar vermesi gerektiği yolundaki noktai nazarı kabul edersek fasit bir daire içine düşmüş oluruz. Hiç şüphesiz o kararın da temyiz kabiliyeti olacak ve bu suretle bu tevali edip gidecektir.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Mahalli mahkemesinin esas hakkında karar vermesi posta ücreti verilmediği hallerde temyizden vazgeçilmiş sayılmasına karar vermesine mani olmaz. Çünkü, mahalli mahkemesi bu karariyle esas hakkındaki kararını tebdil ve tağyir edecek değildir. Esas karar mahfuzdur, Hukuk Usulü Kanunu bu hususu sakitdir. Fakat Ceza Muhakemeleri Usulünde sarahat vardır. Şüphesiz bundan faydalanabiliriz. Sonra bunları temyize getirmekte hiç bir fayda tasavvur edilemez. Temyizi bunlarla bunaltmak doğru değildir. Asliye mahkemesine bırakılmalıdır.

Üçüncü Ceza Dairesi Başkam İ. Ethem; Ceza usulündeki hükmü nazara almak için bu maddeyi tetkik lazımdır. Orada iki hal vardır, biri temyizin şartını yerine getirmemesi diğeri müddet meselesidir.

Güçlük şüphesiz ki, hatıra gelen şey şudur: Haddi zatında salahiyeti olan Temyiz Mahkemesidir. Bütün bunlar da niyabeten mahalli mahkeme tarafından yapılan şeylerdir. Bu iyi noktaya maksuren müddet ve şarta uyarak onlar karar veriyor. Maksat maslahatı teshildir.

Tatbikatta bir çok mahkemelerimiz 315 i tatbik etmiyorlar, biz mutlaka onu zorlamayız. Çünkü, asıl salahiyet bizimdir. Bize niyabeten yapmak için sarahat lazımdır. Bu sarahatin bir zerresini mahalli mahkeme tecavüz etti mi, biz müdahale eder, sen bunu yapamazsın deriz. Çünkü, mahalli mahkeme sade iki noktadan karar verebilir. Bu böyle olunca Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundan istiane meselesi olmamak lazımdır. O halde bu tevhidi içtihat kararı karşısında yeniden bir tevhidi içtihat yapmak lazımdır. Feragat davalarında hukuta ne olur. Cezada ya Müddeiumumi vaz geçmiştir ya taraflardan biri. Müddeiumumi vazgeçmişse onu dinlemeyiz, usulde bu hususta hüküm vardır. Taraflardan biri zımnen feragat etmişse ne olacak? Bu hususta temyiz karar verecek. Ceza usulünden istiane ettiğiniz için söz aldım. Böyle olunca ceza usulünden istiane edilemez. Böyle olunca evrak temyize nasıl gelecek. Bir defa mutlak bu kararı temyizin vermesi lazım, bu noktada tereddüt yoktur. Fakat bu işi temyize nasıl getirelim. Temyizden vaz geçmiş saymayı mahalli mahkeme karar veremez. Bunu temyize nasıl getireceğiz, müşkilat buradadır.

Birinci Ceza Dairesi Başkanı Fuat Tuğcu; Acaba Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 415'e uymıyor mu? 15 gün içinde posta ücretini veriniz dedik, verilmedi. Mahkeme bir karar verir 50 kuruş ilerde icap edenlerden istifa edilmek üzere Devlet hazinesinden ödenir. Evrak temyize gelir. Bilahare haksız çıkana ödetilir. Kanun böyle demekte iken neden Ceza Usulü Muhakemelerinden istiane edilemez.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkam Fevzi Bozer; O resen icrası icra olunan muameledir, bu oraya girmez.

Başkan; Kendiniz bir hükme varıyorsanız onu söyleyin!

Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Bizim ihtilafımız posta ücretini hazine versin mi, vermesin mi, noktasından değildir. Buradaki ihtilaf kararı kimin vereceği noktasıdır.

Beşinci Hukuk Dairesi Başkanı Y. Kemal Arslansan; Hükmü temyiz edenin posta ücretini vermekte temerrüdü halinde temyiz faslında yalnız harç ve resimden bahis olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434 üncü maddesi hükmü değil kıyas yoluyla 414 üncü madde hükmü uygulanacağı hakkındaki 24/12/1941 tarihli içtihadı birleştirme kararı üzerine posta ücretini vermeyen temyiz edenin, temyiz isteminden vaz geçmiş sayılması hükmü veren mahkemece mi, yoksa Temyiz mahkemesince mi, verileceği ihtilafı çıkmış bulunmaktadır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 414 üncü maddesi hükmü lahik olmadan evvelki muamelelere ait ve münhasır olduğu maddenin açık hükmü icaplarındandır. 414 üncü madde hükümden sonraki muamelelere bir veçhile teşmil olunamaz.

Her ne kadar 434 üncü maddede yalnız harç ve resim denilmiş ise de, çağrı kağıtlariyle ilam ve sair belgelerin ücreti olarak alınan para mahiyeten harç olduğu gibi dava dosyasının temyize gönderilmesi için verilmesi gereken posta ücreti de harç mesabesindedir. Sair yargılama gideri gibi haksız çıkana yüklenecektir. Binaenaleyh hükmü temyiz edenin posta ücretini vermekte temerrüdü halinde 434 üncü madde uygulanmak gerekir.

Yüksek kurulunuzca 434 üncü maddenin uygulanması lazım geleceği kabul olunduğu takdirde anlaşmazlık kalkacaktır. 414 üncü maddenin uygulanması üzerinde durulduğu takdirde verilecek mehil içinde posta ücreti ödenmezse 415 inci madde gereğince hazinece verilerek Harç Tarife Kanunu hükümlerince maliyeye verilecek liste ile haksız çıkandan tahsil olunmak icap eder. Temyiz Ticaret Dairesinin kararı veçhile temyiz isteminden vaz geçmiş sayılmasına karar vermek hasren temyiz mahkemesine ait ve racidir.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Eğer böyle derseniz mesele kalmaz. Çünkü, tevhidi içtihat Usulün 415 inci maddesine dayanmaktadır. Bu eski tevhidi içtihat kalkarsa o zaman laf söylemeye bile lüzum yoktur. Sayın Fuat Tuğcunun gösterdiği 415 inci maddenin hadiseye şümulü yoktur. Çünkü, bunlar resen yapılacak muamelelerdir. Şahsi muameleler buraya girmez. Mesela; Hakim meselenin aydınlanması için keşfe lüzum görebilir. Bu resen yapılacak muameledir. Fakat taraflar keşif masrafı vermezse o zaman masraf Devletten alınır. Sayın İbrahim Ertem de Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundan istiane olunamaz buyurdular. Biz de temyizi dava eden kimsenin posta ücretini vermesi şarttır. Bu şartın yerine getirilmemesinden dolayı pekala Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundan da istifade olunabilir.

Talat Tokuz; Ben tevhidi içtihattan istifade etmeyi düşünüyorum. Bay Fevzinin noktai nazarı kabul olunursa iki mahzur olur. 1 - Teselsül olur dairei faside çizilir. 2 - Hakim ben temyiz arzuhalini reddettim derse o zaman adamın hakkı kaybolur. Devlet bunun masrafını vermeye mecbur değildir. Hükümlerde temyizin icrayı durdurmadığı hallerde mesele yoktur. Fakat gayrimenkule müteallik kararlarda mesele ne olacak? Bunda on gün zarfında masrafı ver dedik vermedi. Diğer taraf ilamın icrasını istiyor. İcra memuru ben bunu infaz edemem diyor. Bu halde bunu mahkumunaleyhden tahsil etmek doğrudur.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Sayın Talat Tokuz diğer taraftan alınır diyorlar. Evvelki tevhidi içtihat kararında lazım olmıyan masrafla diğer taraf ilzam edilemez diyor. Bu hale göre diğer tarafa bunu yüklemek olamaz. Tevhidi içtihadı kaldırırsak mümkündür. Binaenaleyh mütalaaları evvelki tevhidi içtihat kararına muhaliftir.

Vehbi Yekebaş; Bir defa Ceza Usul Muhakemeleri hususi bir usulü muhakemedir. Diğeri yani Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu umumidir derler, bence ikisi de umumi usulü muhakemedir. Asıl mevzua gelince 414 üncü maddedeki sair muamele tabirinin muzafunileyhi, mukaddemi nedir? Onu tayin etmedikçe bunun medlulünü tayin eylemek lisan ve edebi kaidelere münafi olur. Madde iki taraftan her biri istimaını talebettiği şahitler ve ehli hibrenin veya talebine mebni icra kılınacak keşif ve sair muamelenin masrafını tediye eder diyor. Görülüyor ki, sair muamelenin matuf olduğu hadiseler duruşma esnasında ileri sürülecek taleplerdir. O kabil taleplere matuf olunca, ve bu irtibatı genişletecek bir sarahat, ve hiç olmazsa, bir karine de olmayınca bu sair muamele hükümden mukaddem mahkemece yapılacak muameleyi müfid bulunmak zaruri olur. Hükümden sonraki kararlara şümulü yoktur. İkincisi eğer başka çare bulamazsa Bay Fuat'ın dedikleri gibi 415 den istiane kabildir. Vakıa o madde resen yapılacak muamelelerden bahistir, bu oraya girmez dediler. Bu meselenin halli için istinat etmek istedikleri diğer halde neden ceza usulünden tevsi ediyorlardı bu hükümden tevsie meyl etmiyorlar. Zaten tefsir haricinde kalan bir hadiseyi onu tazammun etmeyen bir edanın tevsiinden başka bir şey midir? Bu suretle Ceza Muhakemeleri Usulünden istianede de kıyas ve tevsi caridir. Bu maddede de Ceza Muhakemeleri Usulündeki mahalli mahkemesinin ittihaz edeceği karar şart ve müddete aittir. Vakıa Bay Fevzi bu da şart değil mi dediler. Cezadaki şart kanunen muayyen, mahdut bir şarttır. Burada hakim bizzat kendisi tayin ediyor ve serbestçe tayin ediyor. Bunu tayin ederken hakim resen bir muamele yapıyor demek değil midir? Kaldı ki, tevhidi içtihada rücu edip 434 den istiane etmek bence daha doğru olur. Tevhidi içtihat kanun hükmündedir. Bizzat kanun değildir. Binaenaleyh tevhidi içtihattan da rücu mümkündür. Bundan yani rücudan bir faide melhuz mudur? Ben 434 üncü maddeden bunun mümkün olduğu neticesine vardım. Temyiz arzuhali ile temyiz için lazım gelen harçlar ve diğer resimler verilmemiş ise diyor, burada ne yapmak lazımdır. Evvela bu harcı nereye verelim. Ve bunu vermek için müddeti kim tayin edecek? Temyiz mi? Zannetmem! Bunu tayin edecek mahalli mahkeme reis veya hakimidir. Bu müddet zarfında parayı vermediği takdirde mahkeme kendi tayin ettiği müddete riayet edilmemenin, diğer tabirle kendi kararının neticesini tayin etmiş olacaktır. Bunlarda bir mani yoktur. Acaba icraen bu parayı vermek yani temyiz şartını yerine getirmek mümkün müdür? Bunu tetkik etmedim.

İcraya hükme giderse bu hüküm icraca nasıl tatbik edilir. Bence temyizin hakkım mahkeme kullanıyor demeye lüzum yoktur. Eski tevhidi içtihattan dönmek lazımdır diyorum.

Bedri Köker; Hukuk işleri müstesna olmak üzere Bakanlığa tahmil edilen masraf senede bir milyondan fazla idi. Bunu hukuka teşmil edersek bilmiyorum bu rakam kaça çıkar. Bugün savcılar bile masrafı ödüyorlar. Temyiz istidasını kaydeden evrakı buraya gönderen mahalli mahkemedir. Posta ücretini vermezsen senin istidanı reddedeceğim demesinde ne mahzur vardır. Temyiz eden sade mahkumunaleyh olmaz, mahkumunleh de olabilir. Temyiz tetkikatı yaparken kim masraf vermişse onun tetkikatını yapıp diğerinin masrafı vermeyip de temyiz edenin tetkikatını yapmıyacak mıyız? (mahkumunaleyhin hükmü temyiz ettiği hallere aittir ve posta ücretini biri vermiş diğeri vermemiştir.)

Birinci Hukuk Dairesi Başkam Şefkati Özkutlu; Davanın temyiz edilmemiş sayılmasına dair kararın hükmü veren mahkeme tarafından verilmesi isteniyor. Kanunda bir boşluk bulunsaydı böyle bir şey düşünülebilirdi. Halbuki kanunda böyle bir boşluk yoktur. Tayin olunan süre içinde harcı vermeyen kimsenin davayı temyiz etmemiş sayılacağına dair hükmün temyiz faslına konulmuş olması bu kararın Temyiz Mahkemesi tarafından verileceğini açıkça göstermektedir. Bence, 24 Aralık 1941 tarihli içtihatları birleştirme kurulu kararı yeni bir hüküm ortaya koymamıştır. Çünkü, temyiz dilekçelerinin çoğu hükmü vermiş olan mahkemeye verilmekte ve Usulün 434 üncü maddesinde söylenen harç da tabiatiyle bu mahkeme tarafından istenilmektedir. Mahkemenin mühlet tayinine dair kararına 414 veya 434 üncü maddeyi dayanak tutması da değişik bir netice vücuda getirmez.

Mühlet tayinine dair hüküm her iki maddede aynıdır. Aralık 1941 tarihli karar posta ücretinin harç ve resim mefhumuna girmiyeceği esasına dayanmaktadır. Halbuki 434 üncü maddede bir boşluk yoktur. Kanun Koyanın harç ile masraf mefhumları arasında bir fark gözetmediği 413 ve 414 üncü maddeler ile onikinci faslın unvanından açıkça anlaşılmaktadır. 434 üncü maddedeki kanuni kaydı da harç mefhumuna hususi bir mana izafe edemez. Çünkü, harcın kanuni olmayanı olamaz. Tarafların ödemek mecburiyetinde oldukları masrafların hepsi kanunidir. Taraflardan biri kanun dışı bir masraf yapmış ise bunu tabiatiyle öbür taraftan isteyemez. Posta ücretinin kanuni harç mefhumunun şümulüne giren bir masraf sayılmaması için hiç bir sebep yoktur. Hükmün kesinleşip kesinleşmediğini ilam isteyen tarafa bildirmek mecburiyetinde olan hakim, temyiz edenden posta ücretini istemekle mükellef olduğu gibi bunun verilmemesi halinde de temyiz edilmemiş sayılması hakkında Temyiz Mahkemesinden karar almakla da vazifelidir. Nasıl ki, Bay Talat Tokuz da bu noktaya işaret etti. Dosyayı karar almak için Temyiz Mahkemesine göndermek mecburiyetinde bulunan hakimin 415 inci madde hükmünden faydalanacağı şüphesizdir. Mevcut kanun hükümleri karşısında bunun nasıl tahsil edileceği de düşünülemez. Kanun uygulanırken bütün hükümleri göz önünde tutulmak iktiza eder. Çünkü kanun bir bütündür. İçindeki hükümlerin her biri öbürünü tamamlar. 414 üncü maddeyi uygulamak istediğimiz vakit diğer hükümleri göz önüne almazsak doğru bir hükme varamayız, 1941 tarihli kararımız bunları düşünmemize engel teşkil etmez.

Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Sayın Bedri Köker'in sözlerinden bazı arkadaşların, işin pratik kıymet ve cazibesine kapıldıklarını görüyorum. Biz kanun adamıyız. Üç kuruş tasarruf için varacağımız netice ile bir meselenin kanuni mecradan ayrılarak hallini kabul etmek bu müessesenin işi değildir.

Bunun mahzurunu vereceğimiz kararı yazarken de göreceğiz. Hangi mucip sebebe dayanacağız. Biz bu kararı temyizin vermesi lazımdır, diyoruz. Bu kararın verilmesine kanunen hangi mahkemenin yetkili olduğunun tayini bahis konusudur. Zımnen temyizden feragat sebebiyle talebin reddini Temyiz Mahkemesinden başka kim verebilir? Açıkça feragat halinde nasıl talebi biz reddediyorsak zımni feragat halinde de yine biz vermeliyiz. Tatbikata gelince; şimdiye kadar bu hususta tatbikatta bir şikayet de yoktur. Usulün 415 inci maddesinden istifade ederek masrafın hazineden alınması ve bilahare rücu edilmesi de mümkündür. Mesele burada değildir. Biz mahalli mahkemenin böyle bir karar vermeye hakkı olup olmadığını tesbit edeceğiz. Temyize hitaben yazılmış temyiz talebini ihtiva eden dilekçeyi mahalli mahkeme tetkik edemez diyoruz.

Üçüncü Ceza Dairesi Başkanı İ. Ethem Ertem; İşin umumi kısmını nazara almazsak karar akamete uğrar. Buyurdukları gibi karar verdik. Mesele yine evrakın temyize irsaline müncer oluyor. 415 den istifade edelim buyurdular. Maddei kanuniye edebilir diyor. Amma biz fiili iktidariyi kaldıralım, mecburi bir hal olsun diyoruz. Tevhidi içtihadı bozsak yenisini yapabilecek miyiz? O halde çok kuvvetli miyiz ki, eski noktai nazardan dönelim. Kuvvetli isek bu işi yapalım. Karar meydanda 415 nci maddenin verdiği manada önümüzde bilahara almak üzere hazineden alalım diye bir karar verebilirsek verelim. Yani iktidarı fiili cebri yaparsak olmaz.

Bu salahiyet Temyiz Mahkemesinindir. Bunu mahalli mahkemeye veremeyiz dedik, fakat bunu temyize nasıl gönderelim. Bunun umumi safhasını nasıl tatbik edeceğiz. Sadece bu iş temyize aittir, deyip kesersek evrak temyize nasıl gelecek? Bu noktayı meskut bıraksak ihtilaf binnetice gene bize gelecek, vereceğimiz kararın tatbik kabiliyeti olmazsa hiç kıymeti olmaz kağıtta kalır:

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Zannederim ikibuçuk senedenberi biz böyle yapıyoruz. Temyiz ücretini vermeyenler; ekseriyetle temyizden bir şey kazanamayacağını düşünenler olduğundan mahkemeler tarafından bunların temyizden vaz geçmiş sayılacağına karar verildiği halde hiç bir şikayet vaki olmamıştır. Temyiz eden ne zaman posta ücretini verirse o zaman evrak temyize gelir. Mücerret temyiz arzuhalini vermekle iş temyiz dairesine gelmiş olmaz? Arzuhal müddeti içinde verilecek ve şartları yerine getirilecek posta ücreti de verilmiş olacaktır ki, evrak temyize gelmiş ve Temyiz Mahkemesi vazifedar kılınmış olsun.

Birinci Hukuk Dairesi Başkam Şefkati Özkutlu; Tefsir Usulü ile uğraşanlar kelimelerin manalarına takılıp kalınmamasını tavsiye etmektedirler. 415 inci maddedeki karar verebilir cümlesinden hakimin kendi keyfine göre hareket edeceği manası çıkarılamaz, İş böyle yapılmağı yani resen bir muamele yapılmağı ve bu muamele yapılmadıkça hüküm verilmemeği icap ettiriyorsa hakim muhayyer olamaz yapmağa mecburdur. Buradaki iktidari fiil muhayyerliği değil hakime verilen salahiyeti ifade etmektedir. Posta ücretinin verilmemesi halinde de hakim bu salahiyetini kullanır. Çünkü, hakim davanın temyiz edilmemiş olduğu hakkında Temyiz Mahkemesinden karar almak mecburiyetindedir. Bu hakimin kendiliğinden yapacağı bir vazifedir. 414 üncü madde başka bir hüküm koymuş değildir. Muhakeme masraflarına dair hükümlerle bu maddeyi birlikte mütalaa edince bu neticeye varabiliyoruz. Kanun temyiz edilmemiş sayma kararım Temyiz Mahkemesine vermektedir. Bu meseleyi bu suretle tanzim etmiştir. Temyiz edilmemiş sayma kararını vermeğe dosyayı gönderecek mahkemenin görevli olduğu kabul olunduğu takdirde bu kararın nihai bir karar sayılması da lazımdır. Halbuki kanunumuz bu yolu ihtiyar etmemiştir. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin kıyas yoluyla hukuk davalarında uygulanması caiz olmadığı gibi esasta hukuk usulünde de bu hususta bir boşluk yoktur. Kanun koyan hukuk usulündeki hal tarzım belki daha kolaylıklı bulmuştur. Çünkü, ilk mahkemelerin verecekleri temyiz edilmemiş sayma kararlarının taraflara tebliğ olunması, layihalar teati ettirilmesi gibi külfetlerden kararın Temyiz Mahkemesi tarafından verilmesi halinde taraflar azade kalmış olmaktadır.

İcra ve iflas Dairesi Başkanı Talat İltekin; Mevcut hukuk dairelerinden altı hukuk dairesi böylece işleyip duruyor. Dördüncü hukuku da aramıza alalım, geçip gidelim.

Başkan; Muhalif kararlar olduğundan bahsile müracaat var.

Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Bize arzedilen temyiz arzuhalinin reddi kararını biz mi vereceğiz, veya mahalli mahkeme mi verecek meselesidir.

Başkan; Mesele o kadar hissi bir noktaya dokunuyor ki, mutlak hal lazımdır. Devlet hazinesi neden hususi işlere ait şeylerde masraf etsin. Mahkemece hükme bağlandıktan sonra bundan kanunen bir harç alınıyor, ilamın tebliği için bu lazımdır. Bunlar tabii, zaruri masraflardır. Muamele tekemmül etti. Mesele dosyanın temyize gönderilmesine gelse ve taraflardan birisi ben dosyayı kendim temyize göndereceğim dese verir miyiz? Hayır; vermeyiz. Belki tahrif edersin deriz. Bir mektup onbeş kuruş mukabilinde gönderiliyor. Bu nakil ücretidir. Bunun esas dava ile sununla bununla alakası yoktur. Bir harç, resim değildir. Bunun esas mesele ile alaka ve irtibatı yoktur. Bu doğrudan doğruya dosyanın gönderilmesidir. Dosya olmaz eşya da olabilir. Bunun dava ile alakası yoktur. Bu davanın içersine çerçevesine girmez. Usul Kanunu bir davanın müntehasına kadar gidilecek usullerdir. Dosyanın temyize gönderilmesini temin eden posta kanunudur. Adanı temyiz etti. Temyiz eden daima haksız çıkan değildir. Bu parayı ödemesi lazımdır. Posta kanunlarına göre bir ücret ödemesi zaruridir. Bunu verecek temyizi isteyen kimsedir. Bir temyiz istidasını vermekle mesele biter mi? Hayır! Başkatip sen buna mahkeme ilamım rabteceksin, ilamı tebliğ ettireceksin ve pullu sureti bana vereceksin istidaya ekleyeceğim. Kendisine onbeş günlük bir mehil veriliyor. Onbeş gün içinde posta ücretini getirmiyor. Dosyayı mevkii muameleden kaldırıyorlar. Bu mahkeme hükmünün işleyişine bağlı bir şeydir. Hakimin kararı ile alakası yoktur. Bu tevhidi içtihat olmasa idi bir kerre 414 ve 415 inci maddelerin bununla alakası yoktur. Kanunun hükmü dairesinde temyiz masrafını hakim taraflara tahmil edebilir. Temyize göndermenin istilzam ettiği posta ücreti vardır. Devlet bunu bir şirkete dese ki pekala bunu yapabilir. O zaman ne olacak, gene ücret verecektir. Bu nakil ücretidir. Dava ile alakası yoktur. Olsa, olsa 434'e göre bir veçhi telif olabilir fakat ne harçtır, ne resimdir. Tevhidi içtihatta 414'e kıyas yoluyla yaparız, demiştik. Temyiz ücretini vermeyen vaz geçmiş sayılır dedik. Diyoruz ki, öbür tarafın hakkını ihlal ediyor diyoruz, bu taraf vermeyince kalsın mı diyelim. Ne yapalım olmazsa diğer taraf versin. Esasen kanunda posta ücretini kimin vereceğine dair sarahat yoktur. Ancak mantıken temyiz talebinde bulunanın vermesi lazımdır. Zaten buna dair de tevhidi içtihadımız vardır. Biz kanunda boşluk varsa bunu doldurmaya çalışalım. Hakime karar verdirmekte hem usret var, hem de onun netayici vardır. Hakimin kararı acaba doğru mudur? Ne yapalım bunu tetkik lazımdır. Hatta kaleme bırakıldığı takdirde dahi tetkik lazımdır.

Esas dosyanın ücretini vermeyen adam meseleyi temyize nasıl intikal ettirecektir. Bence bunu kalemine terketmek en doğru harekettir. Eğer 434 de göre kanuni harç sayıyorsak bu halde temyiz edilmemiş sayılır. Ve mevkii muameleden kaldırılır. Mevzuatın eksikliği bizi böyle yollara sevkediyor. Vazııkanunun salahiyeti dahilinde tamamlaması lazım gelen bir hükümdür. Bu olmadığı için kendimizi zorluyoruz. Bana öyle geliyor ki, bunun neticesi çıkmaza girecektir. Bu işi zorlamamak daha doğrudur.

Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; İki daireden biri mahkemeye terketmiş, diğeri de Temyiz Mahkemesine verilir demiştir. Binaenaleyh bunların telifi lazımdır. Mahalli mahkeme verdiği takdirde bir dereceden hak sahibini mahrum etmiş oluyor.

Başkan; Kanunun ibaresine göre karar verilir sözü yoktur.

Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Bu şekle sokmuşuz, daireler karar verip gidiyorlar.

Başkan; Hakkınız var; bunu büsbütün çatallaştırmakta mana yoktur. Üçüncü Ceza Dairesi Başkanı t. Ethem Ertem; Karar mevzuu temyiz edilmemiş sayılır deyince karar veriyorlar mı? Şu halde Bay Fevzinin noktai nazarına uyarak bu kararları mahalli mahkeme versin diyeceğiz.

Başkan; Söylediği sözleri Vazııkanunun maksadından ayırarak başka şekle sokmaya hakkımız var mıdır? Müddetin mürurundan sonra verilen arzuhaller reddolunur, karar temyiz edilmemiş sayılır diyor. Burada karar sözü yoktur.

Üçüncü Ceza Dairesi Başkanı İ. Ethem Ertem; Bu karar mevzuudur. Gerek Bay Kemal ve gerekse Bay Fevzi noktai nazarını kabul edenler bile bunun bir karar mevzuu olduğunda ittifak ediyorlar. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 295 inci maddesine göre biz de karar veriyoruz.

Zımni feragatlarda da sarihlerde de olduğu gibi mutlaka karar vardır.

Arif Güngören; Bir mütemerridi himaye etmek için bu kadar uğraşmaya değer mi?

Vehbi Yekebaş; Gayrimenkule taalluk eden ilamı öbür taraf icraya koyabilir mi?

Başkan; Posta ücretini verdim, dosyamı neye göndermediniz diyebilir.

Vehbi Yekebaş; Temyiz etmeyen onun temyize isali için muktazi harçları, masrafları vermeğe ve bu suretle temyiz tetkikatı için lazım gelen şartları ikmale mecbur değildir. Halbuki meydanda da bir temyiz vardır. 434'e göre bu varken temyiz edilmemiş sayılır demek, bu müracaatnamenin kaldırılmış olmasını istilzam eder, işte bunu temin sadedinde hakim bu hususta bir karar ittihaz eder, o karar üzerine isali lazimesi ikmal olunmıyan temyiz arzuhali ortadan kalkar ve böyle olunca da karar kesinleşir.

Başkan; Bu kararın mahiyeti nedir? Kabili temyiz midir? Vehbi Yekebaş; Kabili temyiz değildir, ret kararıdır.

Ethem Kaymak; Usulün 414 üncü maddesine dayanan tevhidi içtihat kararı temyiz eden ve verilen mehle rağmen posta ücretini vermeyen tarafın temyizinden vaz geçmiş sayılacağına dair olup bu hususta karar vermek lüzumundan ve bu kararı hangi mahkemenin vermesi lazım geleceğinden sakıt kalmıştır. Ve sakıt kalmakta da isabet görülüyor. Şöyle ki: 414 üncü madde gereğince emredilen masrafları vermeyen talebinden vaz geçmiş sayılacağına göre o davayı gören hakimin buna dair ayrıca bir karar vermeğe lüzum kalmaz. Çünkü, Kanun -yani 414 üncü madde- o tarafı talebinden vaz geçmiş diye saymıştır. 414 üncü maddeye dayanan tevhidi içtihat kararı gereğince de temyiz eden. temyizinden vaz geçmiş sayılacağına göre bu hususta da ne mahalli mahkemece ve ne de Temyiz Mahkemesince ayrıca bir karar lüzum olmamak neticesine varılır. Ve temyiz edilmiş olan hüküm dahi bu suretle kesinleşir ve ilgililer batıl olan devir ve tesellümden kurtulmuş olurlar. Bu hususta ayrıca bir karar verilmesine lüzum olmadığına göre de bir daha temyiz ve diğer kanuni yollar kapanmış olur. Diğer taraf hükmün kesinleştiğine dair şerhle kalemden ilamı alıp infaza verebilir. Ancak, bu mehlin verilip verilmediği veya kanuna aykırı ve yolsuz şekilde verilmiş olduğu yolundaki iddia ve itirazlar usulen müracaat vukuunda umumi hükümler dairesinde mahalli mahkemece incelenerek temyiz edenin hakları bu suretle korunabilir. Demeleriyle: Sonuçta;

Temyiz eden taraf; tayin olunan süre içinde posta ücretini vermek zorundadır. Vermediği takdirde, Yargıtay Genel Kurulunun 24.12.1941 tarih ve 9/32 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince temyiz isteminden vaz geçmiş sayılmasına karar verilir. Bu hususta karar vermek yetkisinin mahalli mahkemesine mi? Yoksa temyiz olunan hükmü tetkik ile mükellef olan Yargıtay dairesine mi? ait olduğu hususunda bahsi geçen içtihadı birleştirme kararında sarahat olmadığından Yargıtay daireleri arasında yeniden anlaşmazlık çıkmıştır.

Hukuk Muhakemeleri Usulünün 434 üncü maddesinde (...temyiz arzuhali ile beraber kanuni harçlar verilmemiş ise Reis tarafından tayin edilecek müddet içinde harç ve sair resimler tediye olunmak lazımdır. Bu müddet içinde tediye olunmadığı takdirde temyiz edilmemiş addolunur) diye yazılı bulunmasına göre bu maddedeki harç ve resimlerin verilmediği takdirde temyiz edilmemiş sayılmasına karar vermek Yargıtaya ait bulunmuş ise de, bahsi geçen içtihadı birleştirme kararının sarahat ve delaletinden anlaşıldığı üzere posta ücreti 434 üncü maddedeki kanuni harç ve resimlerden olmayıp 414 üncü maddedeki masraflar cümlesinden bulunmasına ve temyiz istemi, 415 inci madde mucibince resen icrası emrolunan muamelelerden olmadığından posta ücretinin Devlet hazinesinden tediye olunmasına karar verilemiyeceği gibi hususi evrakın Yargıtay'a ücretsiz olarak sevk ve irsaline de posta mevzuatının müsait bulunmamasına binaen posta ücretinin süresinde verilmemesinden ötürü temyiz edilmemiş sayılmasına karar vermek yetkisinin Yargıtay'a değil mahalli mahkemesine ait olduğuna 05.01.1949 tarihinde üçte iki çoğunlukla karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy