Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1955/18
Karar No: 1955/27
Karar Tarihi: 14.12.1955
(2004 S. K. m. 68)
Dava: Haricen tanzim edilen gayrimenkul satış senetlerine müsteniden verilmiş olan paranın iadesi için icra dairesine mi yoksa mahkemeye mi mürcacaat lazımgeldiği hususunda Temyiz İcra ve İflas Dairesi kararları arasında mübayenet görülmüş olduğundan mezkur ihtilafın içtihadı birleştirme suretiyle halli tensip olunarak keyfiyet tevhidi içtihat müessesesine sevkelidmiş olmakla tetkik ve müzakere olundu.
Karar: İcra ve İflas Dairesinin 26.12.1952 tarihli kararında Tapu Memuru huzurunda ferağı yapılmadıkca gayrimenkulün haricen alım ve satımı ve esasen iştirak halinde bulunması sebebiyle akit, satış vaadini tazammun etse de, kanunen muteber olmadığından talep vukuunda alınan paranın iadesi lazım geleceği ve alacaklının icrada takibine kanuni mani bulunmadığı ve 12.04.1955 tarihli kararında ise takibin istinat ettiği Noterlikçe resen tanzim edilen senet doğrudan para borcu ikrarını muhtevi olmayıp gayrimenkul satışı zımnında bir akte taalluk etmiş olmasına ve tarafların iddia ve müdafaalarına göre hadisedeki uyuşmazlığın mahkemece halli iktiza ettiği beyan edilmek suretiyle birbirine mübayin içtihatlar husule gelmiştir.
Birinci karar gayrimenkulün haricen alım ve satımı esasen muteber olmadığından icra takibi yoluyla alınan paranın iadesi talebolunabileceği merkezindedir. Bu gibi akitlerin kanunen muteber olmadığı açık ve zahir olup İcra Dairelerince de malum bir keyfiyet olduğundan verilen paranın istirdadı için alacalıyı mahkemeye sevketmek; bir hakkın istihsali için uzun yollara müracaata mecbur kılmak demek olacağı ve takip yoluyla hakkın daha kolay elde edilebileceği mülahaza edilmiş bulunuyordu.
Ahiren teessüs eden içtihat ise şöyledir: İcra ve İflas Kanunu ilamsız takip usulünü kabul etmiştir. Bu usule istinaden para borcunun yapılacak takip 68. maddede gösterilen vesikalara dayanmak icabeder. Bu maddedeki vesikaların hepsi de para borcunu ihtiva etmektedir. Yani doğrudan doğruya bir alacağı göstermektedir. Haricen gayrimenkul satış veya satış vaadi hakkındaki senetler ise para borcundan ibaret olmayıp bir bukavele ve bir akti tazammun etmektedir. Böyle bir aktin muteber olup olmadığı ve alınan paranın iadesi lazım gelip gelmeyeceği hususunun tetkiki ise icra dairesinin vazifesi haricinde olup mahkemeye aittir.
Prensip itibariyle vazife tayininde dava ve takip talebinin mahiyeti esas olup bu gibi takiplerde alacak istenmeyip verilen paranın istirdadı ve bunun zımnında akdin feshi talebildilmekte olmasına göre talebin mahiyeti de takip hukukundan hariç ve mahkemece çözülmesi gereken bir ihtilafdan ibarettir. Gerçi tetkik mercii işleri de hakimler tarafından görülmekte ise de; bunlar takip hukukuna müteallik vazifeler olup esas ihtilafları halle salahiyetleri yoktur.
Sonuç: Haricen gayrimenkul satışına veya satış vaadine müteallik senetler hangi şekilde olursa olsun satış bedelinin istirdadı İcra Dairesinden talebedilemeyip mahkemeye ait ve bu gibi taleplerin tetkiki İcra Dairesinin vazifesi haricinde olduğuna ve İcra ve İflas Dairesinin son içtihadının kanunun ruhuna uygun bulunduğuna üçte iki ekseriyetle 07.12.1955 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Tapuda kayıtlı olan gayrimenkullerin haricen satışı muteber olmadığından Borçlar Kanununun 61. maddesi gereğince alınan paranın iadesi lazımdır. Alacaklı sebepsiz iktisaptan mütevellit borçlu zimmetindeki alacağını her zaman talebedebilir. Borçlununu aldığı para miktarı senette tespit olunduğundan bu vesika İcra ve İflas Kanununun 68. maddesindeki vesikalardandır. Ortada hükmün halli icabeden esasta bir ihtilafta düşünülemez. Şayet gayrimenkul sahibi batıl akte müsteniden gayrimenkulünü fiilen müşteriye teslim etmiş ise istirdadını talep edebileceğinden evvelki içtihadın kanuna uygun olduğu reyindeyim.
Full & Egal Universal Law Academy