Yargıtay Büyük Genel Kurul 1957/16 Esas 1957/28 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1957/16
Karar No: 1957/28
Karar Tarihi: 18.12.1957

(2004 S. K. m. 74, 75, 337)

Dava: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 337. maddesinin mazereti olmaksızın müddeti içinde mal beyanında bulunmayan borçluların icra dairesinin vereceği müzekkere üzerine tetkik mercii tarafından bir aya kadar hafif hapis cezasıyla mahkum edileceği tasrih edilmiş ve 1940 senesinde 3890 sayılı kanunla bu madde tadil edilerek "müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın İcra Dairesi'ne gelmeyen veya yazı ile beyanda bulunmayan borçlular bu yüzden zarar gören alacaklının şikayeti üzerine tetkik mercii tarafından bir aya kadar hafif hapis veya beş liradan 200 liraya kadar hafif para cezasına mahkum edileceği" şeklini almıştır. Maddenin bu son şekline göre borçlu hakkında ceza takibi yapılabilmek için alacaklının şikayette bulunması şarttır. Ancak maddede "Bu yüzden zarar gören alacaklı" kaydı bulunduğuna göre şikayet eden alacaklının "borçlu iddia ettiği surette" zarar gördüğünü ispat mecburiyeti bulunup bulunmadığı hususunda İcra ve İflas Dairesi'nin eski ve yeni içtihatları arasında ihtilaf husule gelmiş ve eski içtihat uyarınca borçlu hakkında cezai takibat için alacaklının mutlak surette şikayeti kafi olduğu halde yeni içtihada göre suçun tekevvünü için alacaklının zarar görmesi şartı kabul edilmiştir.

İki içtihat arasında açık mübayenet mevcut olduğundan keyfiyet İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Umumi Heyetince sevkedilmiş olmakla Başmüddeiumumi'nin huzuruyla yapılan müzakere sonunda aşağıdaki karar verilmiştir.

İcra ve İflas Kanununun muaddel 337. maddesindeki "Bu yüzden zarar gören alacaklının" tabiri ihtirazi bir kayıt olmayıp vukui bir kayıttır. Zira borçlunun müddet içinde beyanda bulunmamasından dolayı alacaklının zarar göreceği tabiatiyle mefruzdur. Zarar görmek alacaklıya merbut bir vasıftır. Kanunun metin ve ruhundan bu mana çıktığı gibi, esbabı mucibe layihalarında da buna muhalif bir mütalaaya rastlanmamıştır. Ceza taalluk eden maddelerin heyeti umumiyesi nazara alınırsa bu kayıt ayrıca manalandırmaya imkan görülmemektedir. Bu itibarla (Zarar görmek) suçun unsuru sayılamaz. Borçlunun yapılan tebliğ üzerine müddetinden mazereti olmaksızın beyanda bulunmaması halinde suç tekevvün eder. Başka bir husus aramaya mahal yoktur.

Prensip itibariyle İcra ve İflas Kanuna vazolunan cezai hükümler; borçluyu kanun emirlerine karşı itaate mecbur etmek ve dolayısıyla alacaklının hakkını kolayca istihsal eylemek için bir nevi müeyyideden ibarettir. Bunlar şekli suç mahiyetindedirler. Nitekim mezkur kanunun 354. maddesi mucibince borç ifa edilirse dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşmektedir.

"Zarar görme" kaydının suç unsuru olduğuna dair ileri sürülen mütalaalar ekseriyetin düşüncesine uygun görülmemiştir.

Sonuç: Binaenaley; İcra ve İflas Kanununun muaddel 337. maddesi uyarınca müddetinde mazereti olmaksızın beyanda bulunmayan borçlular hakkında cezai takibat için alacaklının bu yüzden zarar gördüğünün ispatı mecburiyetiolmadığına ve İcra ve İflas Dairesi'nin eski içtihadının doğru olduğuna, 11.12.1957 tarihinde ikinci müzakere sonunda mutlak ekseriyetle karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞ

Tahir Sebük (Ticaret Dairesi Bşk):

İcra İflas Kanununun 337. maddesi: (müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen ve yazı ile beyanda bulunmayan borçluların bu yüzden zarar gören alacaklının şikayet üzerine tetkik mercii tarafından bir aya kadar hafif hapis veya beş liradan 200 liraya kadar hafif para cezasıyla mahkum edileceği) hükmünü ihtiva etmektedir.

Münakaşa mevzuu olan mesele takibi şikayete bağlı olan suçun teşekkülü için şikayet edenin zarar görmüş olması zaruri midir, değil midir? meselesidir. Heyeti umumiyye azalarından bazıları madde metnindeki "zarar gören" tabirinin (ihtirazi bir kayıt olmayıp vukui bir kayıt olduğunu) bu itibarla şikayetçinin zarar görüp görmediğini araştırmaya lüzum olmadığını ve bazıları da şikayetin bir suç unsuru olmayıp suçun tahkik sebebi olduğunu bu itibarla şikayet edenin zarar görüp görmemesinin suçun teşekkülü bakımından bir tesiri bulunmadığını dermeyan etmişlerdir. Bu son noktainazar tevhidi içtihat kararına eksettirilmemiş (zarar gören ibaresinin vukui bir kayıt olduğu mucip sebebi kararda yer almıştır.

İcra İflas Kanununun 337. maddesi 1940 senesinde yapılan tadil ile hali hazır şekli almış ve mezkur tadil ile madde çok isabetli olarak 338. madde ile hemahenk bir hale getirilmiştir. 338. madde ile hemahenk bir hale getirilmiştir. 338. maddede de zarara uğrayan alacaklının şikayet edebileceği hükmü mevcuttur. Bu maddedeki ceza bir aydan bir seneye kadar hapistir. Tevhidi içtihat kararıyla 337. madde için yapılan tefsir tamamen aynı unsurları ihtiva eden 338. maddenin de tefsiri demek olacaktır. Bu takdirde ortada bir güna zarar mevcut olmadığı halde mücerret şikayet üzerine maznunun hareketi suç sayılacaktır ki, bu suretle kanunun sarih hükmüne muhalefet edilmiş olunacağı gibi, ceza adaletine de aykırı hareket edilmiş olacaktır. (Zarar gören) ibaresi (İhtirazi değildir, vukuidir) sözleri tatmin edici bir mucip olmaktan uzaktır. Borcun ifası halinde dava ve cezanın düşeceğini natık olan 354. maddeye istinaden fiilin şekli bir suç olduğunun beyan edilmesi de isabetli değildir. Zira mühim olan nokta, suç teşekkül etmediği halde bir kimseye ceza verilmesidir. Fiilde zarar görmeyen bir kimsenin şikayeti üzerine yani zarar unsurunun mevcut olmamasına rağmen bir kimsenin suçlu sayılacağı yolundaki hatalı tavsif İcra ve İflas Kanununun suçu ortadan kaldıran diğer bir maddesiyle meşru gösterilemez.

Şikayetin suç unsuru olmadığı bir tahkik şartı olduğu yolunda müzakere sırasında ortaya atılan noktayı nazara gelince bunda da isabet görmemekteyim.Şöyle ki bu mesele nazariyatta münakaşalı olmakla beraber hakim telakkiye göre şikayet müessesesi muhtevası itibariyle maddi ceza hukukuna ait bir müessesedir. Bu itibarla, bir suç unsurudur. Usul hukukuna ait olan kısım sadece şikayet hakkının kullanılmasının şekline ait olan hususattır. (Dr. Faruk Erem Türk Ceza Hukuku 1954 sa. 97 B. ve atıfta bulunduğu müellif Battağlini yine Faruk Erem ayni eser sa. 99 ç)

Şikayet maddi hukuka ait bir müessese ve bu itibarla da bir suç unsuru olunca bunu tam olarak nazara almak yani kanunun şikayetle bir arada mütalaa ettiği zarar unsurunu da suçun teşekkülü bakımından göz önünde tutmak zaruridir.

Şikayet müessesesi maddi hukuka ait bir unsur olarak kabul edilmeyip muhtevası bakımından da bir usul meselesi olarak kabul edilecek olursa, vazgeçmenin de aynı şekilde bir usul meselesi olarak kabulü gerekir. Halbuki böyle bir görüş isabetsizdir. Çünkü şikayetten vazgeçmede şikayet müessesesi gibi maddi ceza hukukuna aittir. Zira vazgeçme takibi şikayete bağlı suçlarda, hususi ve umumi şartlara tekaddüm eden bir şarttır. Şikayet edilmiş olmayı ortadan kaldırılması dolayısıyla fiili suç olmaktan çıkaran bir sebeptir. Fiilin suçluluğunu ortadan kaldıran sebepler ise maddi ceza hukukuna taalluk eder. Doktor Faruk Erem aynı eser sahife 573 b).

İzahına çalışılan işbu sebepler dolayısıyla İcra ve İflas Kanununun 337. maddesine göre borçlunun cezalandırılması için alacaklının zarar görmüş olması şarttır. Alacaklı hiç zarar görmemiş ise mesela borçlunun beyanda bulunmamasına rağmen maaşı haczedilme suretiyle bir gecikme vaki olmamış ve başkaca bir zarar tahaddüs etmemiş ise borçluya ceza verilemez. Bu itibarla ekseriyetin görüşü kanuna uygun bulunmadığından tevhidi içtihat kararına muhalifim.


Full & Egal Universal Law Academy