Yargıtay Büyük Genel Kurul 1957/5 Esas 1957/5 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1957/5
Karar No: 1957/5
Karar Tarihi: 17.04.1957

(431 S. K. m. 7)

Sakıt Osmanlı Hanedanına mensup ve 5958 sayılı kanundan istifade ile Türkiye'ye dönmüş ve vatandaşlığa alınmış olan kadın aza'nın henüz 431 sayılı kanun uyarınca tasfiye edilmemiş gayrimenkullerine tasarruf edip edemeyecekleri hususunda Temyiz Mahkemesi Birinci Hukuk Dairesi ve ikinci Hukuk Dairesi ilamları arasında tahaddüs eden içtihat ihtilafının tevhidi içtihat yoluyla halli ve bir karara bağlanması Naciye Killigil vekili tarafından 2.7.1956 tarihli arzuhal ile istenmiş ve Birinci Riyasetçe daire reisliğinin mütalaasını havi yazılar ve daire ilamları Temyiz Mahkemesi Tevhidi içtihat Hukuk Kısmı Umumi Heyetine tevdi edilmiş olmakla gereği görüşülüp konuşuldu:

İhtilaf mevzuu olan hususi: 431 sayılı kanun hükümleri dairesinde Türkiye Cumhuriyeti memaliki dahilinde ikamet etmek hakkından ebediyyen menedilen ve Türkiye haricine çıkarılan münderis Osmanlı Saltanatı Hanedanına mensup olanlardan 5958 sayılı kanundan istifade ederek Türkiye'ye gelmiş ve Türk vatandaşlığına kabul edilmiş bulunan kadın aza'nın 431 sayılı kanunun, 7 inci maddesi uyarınca henüz tasfiye edilmemiş gayrimenkullerine halen tasarruf edip edemeyecekleri ve bu gayrimenkuller hakkında şahıslar aleyhine dava açmak salahiyetleri bulunup bulunmadığı noktasına taalluk etmektedir. Temyiz Mahkemesi İkinci Hukuk Dairesi 15.3.1955 tarih, 827 esas 1429 karar sayılı ilamında: Davacının 431 numaralı kanun gereğince mallarından mahrum olmayıp tasfiye hakkına malik ve 5958 numaralı kanun gereğince de tasarruf ve temellüküne bir manii kanuni gayrimevcut bulunması hasebiyle miras hak ve hissesini talep ve dava edebileceği içtihat olunmuştur.

Temyiz Mahkemesi Birinci Hukuk Dairesi'nin 2.4.1956 tarih 2444 esas 2047 karar sayılı ilamı 5958 sayılı kanundan istifade eden kadın azanın üçüncü şahıs aleyhine açtığı kayıt tashihi ve men'i müdahale davasına taalluk etmektedir. Mahalli mahkemesince dava 2510 sayılı kanunun 23 üncü maddesine dayanılarak bir senelik müddetin mürurundan bahis ile reddedilmiştir.

Dairece davalıya vaki idari tahsis ve temlikin 2510 sayılı kanuna istinat etmediği göz önünde, tutulmuş (Taraftarların dayandıkları kayıtların tedahül eden kısımlarında kadim ve sahih esasa müstenit bulunan kayıt sahibinin hakkının tercihi suretiyle ihtilafın halli icap edeceği mütalaasiyle hüküm davacı lehine bozulmuş ve 431 ve 5958 sayılı kanunların münakaşasına girişilmemiştir.

Aynı daire aynı şahıs tarafından ikame olunan dava zımnında sadır olan asliye mahkemesi hükmünü 5.4.1956 tarih 2486 esas 2092 karar sayılı ilam ile (davacının gayrimenkul üzerinde mülkiyet hakkı mevcut olmamasına binaen) neticesi itibariyle doğru görerek tasdik etmiştir.

Aynı daire aynı şahıs tarafından ikame olunan diğer bir davanın reddine mütedair asliye mahkemesi kararını 25.5.1956 tarih, 2487 esas 3121 karar sayılı ilam ile: Davacının sakıt hanedana mensup olduğu anlaşılmaktadır. 431 saydı kanun bu kabil kimselerin haiz olduğu mülkiyet hakkının zeval bulduğunu kabul etmiştir. Zeval bulan mülkiyet hakkının ihyasını mucip olan bilahara bir kanunda kabul edilmemiştir. 20.4.1955 tarih ve 23/562 sayılı İstanbul Vilayeti Defterdarlığı' ndan mahkemeye yazılan, yazıdaki kanun hükümlerinin izahına mütedairdir. 3 üçüncü fıkrası mahkemeyi ilzam edemez. Münazaalı yer üzerindeki davasının mülkiyet hakkı zeval bulduktan sonra Hazinece eşhasa bu yer temlik olunmuştur. Bakırköy Sicil Muhafızlığı'nın 29.4.1955 tarihli yazısından da davacının memlekete avdetten sonra ihtilaflı yeri iktisap etmediği memleket haricine çıkarılmasından evvel gayrimenkulun namına tescil olunduğu anlaşılmaktadır. 431 sayılı kanun mucibince mülkiyet hakkı zeval bulmuş olan davacının eski kayda dayanmaya salahiyeti bulunmadığından) mucip sebebiyle neticesi itibariyle doğru görerek tasdik etmiştir.

İkinci Hukuk Dairesi'nin bahsi geçen ilamı ile Birinci Hukuk Dairesi'nin 5.4.1956 ve 24.5.1956 tarihli ilamları arasında içtihat ihtilafı mevcuttur. Her üç ilamda da davacı münderis Osmanlı Hanedanına mensup 5958 sayılı kanundan istifade etmiş olan kadın azadır. Dava mevzuu 431 sayılı kanunun 7 inci maddesinde derpiş edilen ve tasfiye edilmesi lazım gelen ve fakat henüz tasfiye edilmemiş olan bir gayrimenkuldur. Dava şahıslar aleyhine açılmıştır. Aynı gayrimenkul hakkında istihsal edilen muahhar tapunun iptali ve müdahalenin men'ine dair bulunmaktadır, ikinci Hukuk Dairesi bu nevi gayrimenkuller üzerindeki mülkiyet hakkının zeval bulmadığını, 5958 sayılı kanun muvacehesinde dava hakkının mevcut olduğunu kabul ektiği halde Birinci Hukuk Dairesi 431 sayılı kanun uyarınca mülkiyet hakkının zeval bulduğunu ve 5958 sayılı kanun ile bu hakkın avdet etmediğini ve bu itibarla davacının dava hakkı mevcut olmadığını içtihat etmiştir.

431 sayılı kanun ikinci maddesiyle mahlu halifeyi, Osmanlı Saltanatı münderisesi erkek ve kadın bilcümle azasını ve damatları Türkiye Cumhuriyeti memaliki dahilinde ikamet etmek hakkından edebiyyen meneylemiş, üçüncü maddesiyle bunları Türkiye Cumhuriyeti arazisini terke mecbur tutmuş, dördüncü maddesiyle de Türk vatandaşlık sıfat ve haklarını kaldırmıştır.

Aynı kanunun 5 inci maddesinde bu kimselerin Türkiye Cumhuriyeti dahilinde emvali gayrimenkuleye tasarruf edemeyecekleri ancak ilişiklerinin katı için bir sene müddetle bilvekale mahkemelere müracaat edebilecekleri belirtilmiştir.

Bu kanunun derpiş ettiği kimselere ait gayrimenkul emval ayrı ayrı iki hükme tabi tutulmuştur. Şöyle ki; padişahlık etmiş olan kimselerin Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki tapuya merbut emvali garimenkuleleri 8 inci madde uyarınca millete intikal ettirilmiştir. Bahsi geçen ilamların bu nevi gayrimenkuller ile alakası yoktur. 8 inci madde haricinde kalan kimselere ait emvali gayrimenkulenin bir sene zarfında tasfiyeye malikleri mecbur bırakılmıştır. Bir sene zarfında tasfiye etmedikleri gayrimenkullerin hükümet marifetiyle tasfiye olunacağı ve bedellerinin kendilerine verileceği 7 inci maddede gösterilmiştir, İhtilaf mevzuu ilamlar işbu 7 inci maddede derpiş edilen ve fakat henüz tasfiye edilmemiş olan gayrimenkullere taalluk etmektedir.

431 sayılı kanun hanedan erkek ve kadın azasını ve damatları vatandaşlıktan ıskat edip memleketi terke mecbur tutarken, 7 inci maddede derpiş edilen gayrimenkul emvali doğrudan doğruya millete intikal ettirmemiş, tasfiyeye tabi tutmuştur. Tasfiye için iki merhale kabul edilmiştir. Mal sahipleri tasfiyeyi Hükümetin izin ve muvafakatıyla bir sene zarfında bizzat yapacaklardır. Bu müddet zarfında kendileri tasfiye etmezlerse tasfiye Hükümet marifetiyle yapılacak ve bedelleri kendilerine verilecektir. Alelumum tasfiyeye tabi emval üzerinde malikin mülkiyet hakkı zeval bulmaz. Tasfiye neticesinde mülkiyet hakiki ahar kimseye geçinceye kadar malih mülkiyet hakkı devam eder. Yalnız tasfiyenin icap ettirdiği muameleler haricinde malikin tasarruf hakkı takyit edilmiş olur. Kanunun 7 inci maddesi ile 5 inci maddesinin karşılıklı mütalaasından 5 inci maddede yazılı (Emvali gayrimenkuleye tasarruf edemezler) hükmünün 7 inci maddede derpiş edilen emvali gayrimenkuleye hasren tasfiye haricindeki tasarruf muamelelerinden memnuniyeti tazammun ettiği anlaşılmaktadır. 5 inci madde hükmünden mülkiyet hakkının zeval bulduğu manası çıkarıldığı takdirde tasfiyenin ve tasfiye bedelinin kendilerine verilmesinin hukuki mesnedi ortadan kalkar. Tasfiyeye tabi olup da henüz tasfiye edilmemiş bulunan gayrimenkul üzerinde mülkiyet hakkının devamını kabul zaruridir.

5958 sayılı kanun ile 431 sayılı kanunun 2 inci maddesi değiştirilmiş bu madde padişahlar sulbünden olarak erkek aza ile bunların erkek füruuna hasredilmiştir. Bunların dışında kalanların bu meyanda davacı gibi kadın azanın Türkiye'ye gelebilmesine imkan verilmiştir. Muaddel 2 inci maddenin bugünkü şekli muvacehesinde o Suretle Türkiye'ye avdet etmiş olan kimseler hakkında 431 sayılı kanunun 5 ve 7 inci maddelerinin tatbikine imkan kalmamıştır. Aynı kanun ek 2 inci madde ile bu kanundan istifade edenlerin bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren umumi hükümler dairesinde mal edinebileceklerini kabul eylemiştir.

Bu suretle bu kanundan istifade edip Türkiye'ye gelen ve Türk vatandaşlığına kabul edilen kadın azanın malik oldukları gayrimenkul emvale tasarruf etmelerine ve bunlardan dolayı dava açmalarına halen kanuni bir mani kalmamıştır.

Henüz tasfiye edilmemiş olan gayrimenkuller üzerindeki mülkiyet hakkı 431 sayılı kanun ile zeval bulmamış olmasına, tasfiye sebebinin ortadan kalkmasıyla bu gibi kimselerin gayrimenkullerine her türlü tasarruf salahiyeti umumi hükümler dairesinde avdet etmiş bulunmasına göre bunların henüz tasfiye edilmemiş olan gayrimenkulleri üzerinde tasarruf ve dava haklarının kabulü lazım gelir. Aynı sebepten dolayı bu hususta 5958 sayılı kanunda ayrıca buna cevaz veren bir hüküm aramaya lüzum ve mahal de yoktur. Bu itibarla :

5958 sayılı kanundan istifade ederek Türkiye'ye gelen ve Türk vatandaşlığına kabul edilen Osmanlı Hanedanı'nın kadın azasına alt olup 431 sayılı kanunun 7 inci maddesiyle tasfiyesi derpiş olunan ve fakat henüz tasfiye edilmemiş bulunan gayrimenkuller hakkında maliklerinin tasarruf ve dava salahiyetlerinin mevcut olduğuna ve Temyiz İkinci Hukuk Dairesi içtihadının isabetli bulunduğuna 10/4/1957 günü yapılan müzakerede üçte iki ekseriyet hasıl olmaması üzerine müteakip toplantı tarihi olan 17/4/1957 tarihinde mutlak ekseriyetle karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞLER

Recai Seçkin (4. HD. Bşk.) Nuri Ülgenalp

431 sayılı kanunun 5 inci maddesiyle padişahların da, hanedanın kadın azasının da gayrimenkul mala tasarruf edemeyecekleri kabul edilmiş ve 7 inci maddesiyle de padişahlardan gayri hanedan azasının mallarının mecburi olarak tasfiye edilmesi esas kabul edilmiştir. 431 sayılı kanunu değiştiren 5958 sayılı kanun ile 431 sayılı kanunun 7 inci maddesine dokunulmamış sadece kanunun 5 inci maddesindeki gayrimenkule tasarruf yasağının istisnası olanak 5958 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra hanedanın kadın azasının Türkiye'de umumi hükümler uyarınca gayrimenkul edinebileceklerini hedef tutan ek ikinci maddesi hükmü konulmuştur. Kararda yazıldığı üzere 431 sayılı kanunun ikinci maddesinin koyduğu Türkiye'ye dönme yasağının kadın aza hakkında kaldırılmış olması, onların malları üzerindeki mecburî tasfiye hükmünün kaldırılmış sayılmasını gerekli kıla bir hukukî sebep olamaz. Zira 431 sayılı kanunun 7 inci maddesine dokunulmuş değildir ve bu 7 inci madde ise aynı kanunun değişik ikinci maddesinde anılan bütün kimseleri hedef tutmaktadır ki bu kimseler arasında memlekete dönemeyecek olanlar bulunduğu gibi, dönebilecek olanlar dahi vardır.

Nihayet, 431 sayılı kanun, hanedanı memleket içindeki eski iktisadi kudretinden mahrum kılmayı dahi hedef tutmak üzere konulmuştur ve 5958 sayılı kanun memlekete dönebilecek kimselerin sadece ilerisi için gayrimenkul edinebileceklerini kabul etmiştir ve ek ikinci maddenin metnine bu ciheti bilhassa yazmıştır. Bu bakımdan ekseriyetin görüşü, kanunun lafzına aykırı olduğu gibi ruhuna da aykırıdır. Bu sebeplerle ekseriyetin görüşüne muhalifim. (¤¤)



Full & Egal Universal Law Academy