Yargıtay Büyük Genel Kurul 1974/5 Esas 1974/7 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1974/5
Karar No: 1974/7
Karar Tarihi: 25.05.1974

(2004 S. K. m. 96, 97)

Dava: Borçlu aleyhinde yapılan icra takibi sırasında, haksız yere malı haczolunan üçüncü kişinin bu yüzden doğan gerçek zararının tazminini İ.İ. Yasasının 97. maddesinde öngörülen özel hüküm dışında, genel hükümlere göre açılacak bir dava ile isteyebilmesinin mümkün olup olamıyacağı hususunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve 12. Hukuk Dairesi ile, 4. Hukuk Dairesi ilamları arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülerek ve içtihadın birleştirilmesi yolu ile bu aykırılığın giderilmesi istenilmekle; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda sözü edilen ilamlar arasında birbirini tutmazlık bulunduğuna oybirliği ile karar verildikten sonra durum incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1 - Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.3.1970 gün ve 966/D. 4-1433 E. 148 K. sayılı ilamında; icra takibi sırasında haksız yere malı haczolunan 3. kişinin, bu yüzden doğan gerçek zararının ödetilmesini İcra-İflas Yasasının 97. maddesinin 15. fıkrasında yazılı özel hüküm dışında, genel hükümlere göre ve genel mahkemelerde dava açarak isteyebileceği İcra İflas Yasasının 97. maddesinin 15. fıkrası hükmünün icra ve infaz prosedürünün özelliği ile ilgili olarak, özel bir durumu yansıttığı, icra takibi nedeniyle 3. kişinin meydana gelen gerçek zararını genel hükümlere göre dava edebilmek hakını ortadan kaldırmak gibi bir amaç taşımadığı, icra tetkik merciinin anılan özel hüküm dışında açılmış olan bir davayı tetkik ve hükme bağlıyamıyacağı görüşü benimsenmiş, 12 Hukuk Dairesinin 2.7.1970 gün ve 7268 sayılı kararında açıklanan daire görünüşününde Hukuk Genel Kurulunun içtihadı doğrultusunda bulunduğu anlaşılmıştır.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.5.1965 gün ve 1965/E. 2149 K. 1577, 21.9.1965 gün ve 1964-E.2115 - 1965 - K. 4162, 17.9.1968 gün ve 968 - E. 7249 - K. 6612, 22.5.1973 gün ve 1972 - E. 7627 - K. 6466 ve 5.7.1973 gün ve 1972 - E. 1523 - K. 7812 sayılı imalarında ise; tamamen aksi görüş kabul edilerek, icra takibi sırasında konan haciz yüzünden doğan zararların istihkak davasında ayrı bir davaya konu edilemeyeceği, İ.İ. Yasasının 97. maddesinin 15 nci fıkrasındaki hüküm özel görev hükmü niteliğinde bulunduğu, özel kuralın, genel kuraldan öncelikle uygulanması gerektiği, İ.İ. Yasasının 97. maddesinin 15. fıkrasındaki açık emredici hükme göre bu tür zaarların ikinci bir dava ile istenilemiyeceği, istihak davası ile birlikte, icra tetkik merciinde ileri sürülmesi gerekli olduğu görüş ve içtihadı benimsenmiş bulunmaktadır.

2 - İçtihad uyuşmazlığını doğuran hüküm, İcra Hukukuna taalluk eden infaz prosedürünü düzenleyen İ.İ. Yasasında düzenlenmiş ve aynen şu şekilde bulunmuştur. (İstihkak davası sabit olur ve 1. fıkra gereğince istihkak iddiasına karşı itiraz eden alacaklı veya borçlunun kötü niyeti tahakkuk ederse haczolunan malın değerinin % 15 inden aşağı olmamak üzere itiraz edenden tazminat alınmasına asıl dava ile birlikte hükmolunur.) İçtihadı birleştirme görüşmesi sırasında bu hükmün takip hukukunun özelliği ile ilgili ve bu özellikle sınırlı olduğu, kanun koyucunun bu özelliğe uygun bir amacı gerçekleştirmek için anılan hükmü getirdiği esası benimsenmiş, aksine bir görüş ileri sürülüp savunulmamıştır. Bir yasa hükmünün; hakkın alınmasını önleyecek, işleri imkansızlıklara, karışıklıklara sürükleyecek şekilde yorumlanmasının doğru olamıyacağı, yasanın ve hükümlerinin yorumlarındaki esasın, bu hükümlerin konuluş amaçlarının gözönünde tutulması, yasa ve hükümlerin yalnız sözüne değer verilerek, konuluş amaçlarına aykırı durumların gerçekleşmesine meydan verilmesi gerektiğinde birleşmiştir.

3 - Gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının müzakere ve kabulü sırasında ve gerekse, sözü edilen Yasanın muhtelif değişikliklerinde ve özellikle 538 sayılı değiştirme esnasında ortaya konulmuş bulunan yasa teklifine dair esbabı mucibe layihası ve ilmi heyet raporu, Adalet Encümeni esbabı mucibe mazbataları, Hükümet Gerekçeleri, Anayasa, Adalet Komisyonu raporları, B. M. Meclisi, Cumhuriyet senetosu müzakere tutanaklarının tetkikinden de anlaşılacağı gibi; yasa koyucunun içtihad aykırılığına konu ve sebep teşkil eden İ.İ. Yasasının 97. maddesinde yazılı tazminat, öngören özel hükmü getirmiş olmasının nedeninin; alacaklı veya borçlunun 3. kişinin istihkak iddiasına itiraz ederek 3. kişiyi kötü niyetle ve haksız yere, maddi ve manevi masrafa, külfete ve zarara sokmasını, 3. kişinin de haksız yere istihkak iddia ve davasında bulanarak, alacaklının alacağının tahsilini geciktirmesini, muvazaa teşebbüslerini önlemek olduğu, icra işlemlerinin devletin de ilgili olduğu iktisadi düzen bakımından haklı bir nizam, çabukluk ve emniyet içinde cereyan etmesini temin amacına dayandığı ortaya çıkmakta, kanun koyucunun bunların dışında ve özellikle 3. kişinin gerçek zararını umumi hükümlere göre, umumi mahkemelerde ayrıca dava edip istemesine, engel teşkil etmek amacıyla 97. maddedeki tazminat hükmünü koymuş bulunduğunu kabule yarayacak bir ima, işaret ve amaca rastlanmamaktadır.

4 - Doktrine gelince; icra ve infaz hukuku prosedürü alanında oluşan doktriner görüşlerde; mesele ile ilgili olanların kendi özel görüş ve gerekçelerini yansıtan fikirlerine rastlanamamış, buna dair bazı eserlerde 4. Hukuk Dairesinin söz konusu içtihadına işaret edilmekle yetinildiği görülmüş, binnetice doktrinde içtihat aykırılğına, tatbikat alanında ışık verecek tutarlı bir tetkikin ve görüşün varlığı tespit ve kabul edilmemiştir.

5 - Müzakerede ileri sürülen görüşlerde; İ.İ. Yasasının nitelik ve düzeni üzerinde daralmış, özellikle İ.İ. Yasasının 67, 69, 72., 101/2., 142/1., 156., 170. ve daha birçok maddelerinde pek açık bir şekilde belirtildiği üzere bu düzenin muayyen bazı istisnalar dışında ihtilafları daha ziyade geçici olarak halle yarayan, bu prosedür içinde tatmin olmayan tarafı nihai hal ve kesin hükümler için umumi hükümlere göre umumi mahkemelere gitmekte serbest bırakan bir düzenleme niteliğinde olduğu görüşüne varılmıştır. Herne kadar İ.İ. Yasanın 97. maddesinde istihkak davası konusu ile ilgili fıkra hükmünde, (İstihkak davasına umumi hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılır.) hükmü yer almakta ise de; bu hükmün 15. fıkradaki tazminatı kapsamayan, merciin davada takip edeceği yolu gösteren bir usul hükmü olduğu kabul edilmiştir.

6 - İ.İ. Yasanın 97. maddesinin 15 nci fıkrasında yer alan tazminat sözcüğünün, tabanı haciz edilen malın değerinin % 15 inden aşağı olmayan götürü bir tazminatı ifade ettiği gerçek zararı karşılamak gibi bir amaç taşımadığı, bir çok ahvalde gerçek zararın üstünde bir miktar olabileceği gibi pek çok ahvalde de gerçek zararın çok altında kalabileceği münakaşaya muhtaç bulunmamıştır. O halde İ.İ. Yasanın 97. maddesini sevketmekteki amacı yukarıda tespit ve açıklama yasa koyucunun 3 üncü kişinin haciz yüzünden meydana gelen gerçek zararının ödetilmesi maksadıyla düzenlemediği bu maddeyi gerçek zarara teşmil edebilmenin izah veçhi olamıyacağı gibi yasa koyucuya malı haciz olunan 3 ncü kişiye bu yüzden doğan ve 97/15 nci madde ve fıkranın kapsamı dışında kalan zararına katlanması lazım geldiği şeklinde tutarsız bir zihniyet atfedilemez. Hukukta; genel kural, haksız eylemleri veya haksız iktisabı sebebiyle bir başkasının zararına sebebiyet veren kimsenin; bu zararı tazmin ile mükellef olmasıdır. Pek açık olan bu genel hükümden de haksız yere malı haciz olunan 3 üncü kişinin dava hakını, gerçek zararı yönünden düşünülüp getirilmemiş bu nedenle de yetersiz bulunmuş olan İ.i. Yasanın 97. maddesinin 15. fıkrası hükmü ile sınırlamaya mevzu hukukun gerek genel ve gerekse özel kuralları müsait bulunmamaktadır.

7 - Zarar sözcüğü huksukta; maddi ve manevi olan her iki tür zararıda kapsar. Ve pek çok halde sadece kötü niyette değil ihmalden teseyyüpten veya tedbirsizlikten de zarar doğabilir. Bir icra takibi sırasında haksız yere malı haciz edilen 3 üncü kişinin bu yüzden doğmuş olan zararı maddi olabileceği gibi manevide olabilir ve kötü niyetin dışındaki mesuliyet sebeplerinden de meydana gelebilir. Ve özellikle bu zarar istihkak davasının netilecelenmesinden sonradan tahakkuk edebilir. Kaldı ki; tatbikatta en çok rastlanan haller istihkak davasının netilecelenmesinden, icra merciinin verdiği hükümle davadan elçekmesinden sonraki, mahcuzun malın sahibine teslimi anına kadar geçen süredeki durumlara ve asıl dava ile tazminata hüküm vermek mevkiinde olan ve ancak dava sonuna kadar doğmuş bulunan ve kötü niyette ileri gelen zararı kestirebilecek hukuki durumda bulanan icra tetkik mercii hakiminin hükümden sonraki devrede gerçekleşebilecek tam zararı bilemiyeceğine göre; tabanı mahcuzun değerinin % 15 olan tazminat miktarını anılan fıkrada tavanı belirtilmeyen bir takdir hakkı ile karşılayabilmesine olanak bulunamaz bir esasa dayanmayan nedemleri belirlenmeyen bir takdirle meselini halledilebileceğnin bir faraziye olarak kabulü ise hukuk kuralları ile bağdaşamaz. Bundan da anlaşılacağı üzere, 3 üncü kişinin istemesine kanuni hiçbir engel bulunmayan gerçek zararının icra hakimi yetki hudutları, takdir imkanı ve dava süresi içinde tespit ve hüküm altına alamaz. Yukarıda açıklandığı gibi zarar da bağışlanamaz, O halde 3 üncü kişinin umumi hükümlere göre dava açabilmesi hak ve kanuni zarureti böylece kendiliğinden meydana çıkmış olur. Buna rağmen, 3. kişiyi İ.İ. Yasasının sadece icra hukukunun özelliği, işleyişi ve şekil kalıpları ile ilgili olan dar ve yetersiz bir hükmü ile bağlı kılmak hak ve nesafet duygusunada yabancı düşmekten başka, Anayasa'nın 31. maddesinde açıklanan (Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak, iddia ve savunma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davayı bakmaktan kaçınamaz.) şeklindeki emredici hükmüne de açıkça aykırı düşer, oysaki Anayasa'nın 8. maddesinde ifadesini bulduğu üzere kanunlar Anayasaya aykırı olamıyacağı gibi kanun maddelerinin Anayasanın meti ve esprisine ters düşecek bir yorumu da hukuken mümkün değildir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihadının kabulü ise yukarıdan beri belirtilen nedenlerle, Yasal kurallara ve Anayasa hükümlerine uygun olamaz.

Sonuç: Yukarıda gösterilen nedenlerle; borçlu hakkında yapılan bir icra takibi sırasında haksız yere malı haciz edilen 3. kişinin bu yüzden doğan gerçek zararının ödetilmesini İ.İ. Yasasının 97. maddesinde öngörülen ve sınırlı kalan hükmü dışında, genel hükümlere göre genel mahkemelerde açabileceği ayrı bir dava yoluyla isteyebileceğine, bu yönü kabul ve yansıtan Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesi içtihatlarının doğru bulunduklarına 24.5.1974 gününde yapılan birinci toplantıda üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.

KARŞI OY

F. Müderisoğlu, H. Ertem, M. Çenberci, F. Kıyak, S. Tüzün, S. Kurtuluş, N. İstemi, N. Ozanalp, N.A. Aksoy, A. Çoşar, B. Cebi, İ. Ocakçıoğlu, A.R. Düzceer :

İlaveli H.G.K.
M. Gökgöl :
4. Hukuk Görüşü.
S. Çetintaş :
Zararını umumi hükümler dairesinde isteyebilir.

Full & Egal Universal Law Academy