Yargıtay Büyük Genel Kurul 1976/6 Esas 1976/4 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1976/6
Karar No: 1976/4
Karar Tarihi: 29.06.1976

(506 S. K. m. 109, 134)

Dava: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 109. maddesine göre sigortalıların sürekli işgöremezlik, malüllük ve erken yaşlanma halleri ile hak sahibi kimselerin malüllük durumlarına ilişkin olarak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kararlarına karşı mahkemeye başvurulamayacağı hususunda Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin 1974/1793-3458 sayı ve 30.4.1974 günlü ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1974//9-743-1024 sayı ve 19.9.1975 günlü, 1974/9-455, 1975/455 sayı ve 27.6.1975 günlü kararları ile bu hususta mahkemeye başvurulabileceğini öngören Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin 72/46324. 73/17767 sayı ve 18.5.1973 günlü, 72/39575, 73/10962 sayı ve 13.4.1973 günlü kararları ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1974/9-528, 1976/1278 sayı ve 28.4.1976 günlü kararı arasında içtihat aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek bu aykırılığın giderilmesi Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesinin 29.4.1976 günlü kararı üzerine Daire Başkanlığının 117 sayılı yazılarıyla Yargıtay Birinci Başkanlığından istenmiş ve konu böylece 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 20/1. maddesi uyarınca Yargıtay Büyük Genel Kurulunda incelenmiştir:

I- İçtihat aykırılığının giderilmesi isteminde dayanılan kararlarda beliren görüşlerin özeti:

A) Yargıtay Hukuk Genel kurulunun 1974/9-743-1024 sayı ve 19.9.1975 günlü; 1974/9-455, 1975/455 sayı ve 27.6.1975 günlü kararları ile Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi kararlarında beliren görüşlerin özeti:

506 sayılı yasanın 109. maddesine göre malüllük durumunun tespitinde kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlar esas tutulacak, bu raporlar üzerine kurumca verilecek karara karşı ilgililerce itiraz edilmesi durumunda Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu keyfiyeti karara bağlayacaktır. Yasa bu suretle hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak bir açıklıkla görevli mercii Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu olarak belirtmiştir. Bu da doğaldır; tıbbi bir uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı yerleri değil, sağlık kurulları olmalıdır. Sosyal Sigorta sağlık işleri kendine vergi özellikler taşıyan ve ayrı uzmanlığı öngören sağlık işleridir ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu da bu özellikler göz önünde tutularak kurulmuştur. Diğer taraftan malüliyet oranının saptanması da tespit davası niteliği taşımaktadır; tek başlarına maddi olguların tespit davasına konu olmaları söz konusu edilemez.

B) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1974/9-528, 1976/1278 sayı ve 28.4.1976 günlü kararı ile Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi kararlarında beliren görüşlerin özeti:

506 sayılı yasanın 109. maddesine göre, bu madde uyarınca Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanan husus Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesinde son ve kesin niteliği haizdir. Ancak ilgili söz konusu karara razı olmazsa T.C. Anayasa'nın 31/1. maddesinin kendisine tanıdığı hakka dayanarak karara karşı mahkemeye başvurabilir. Anayasanın 7 ve 132/1. maddeleri gereği olarak, 506 sayılı yasanın 109. maddesinin son fıkrası uyarınca Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanan husus mahkemeler için kesin ve bağlayıcı nitelikte değildir. Malüliyet oranının tespitinde ilgilinin hukuksal yararı olacağı ve ayrıca uyuşmazlıkların genişletilmeden, süratle ve az giderle çözümlenmesi ilkesine uygun düşeceği cihetle bu husus tespit davasının konusunu oluşturabilir.

II- İçtihadı Birleştirmenin konusu ve gerekçe:

28.6.1976 günü Yargıtay Büyük Genel Kurulu, 1730 sayılı Yargıtay Kanununun öngördüğü çoğunluk ile toplanarak, Raportör üyenin sözlü açıklamalarını dinlemiş ve yukarıda belirtilen iki grup karar arasında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 109. maddesinde sözü edilen sigortalıların sürekli işgöremezlik, malüllük ve erken yaşlanma halleri ile hak sahibi kimselerin malüllük durumlarının tespiti ile ilgili olarak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kararına karşı mahkemeye başvurulup vurulamayacağı konusunda içtihat uyuşmazlığının bulunduğu sonucuna oybirliği ile varıldıktan sonra esasın incelenmesine geçilerek gereği görüşüldü.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 109. maddesi ile aynen şu hükümler getirilmiştir: "Bu kanunun uygulanmasında: A) Sigortalıların işgöremezlik, malüllük ve erken yaşlanma hallerinin, - B) Hak sahibi kimselerin malüllük durumlarının,- tespitinde, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızalar esas tutulur.- Raporları yeter görülmeyen ilgililer kurumca yeniden muayene ettirilebilirler,- ilgililerin durumlarının tespitinde son muayene raporu esas tutulur.- Yukarıda belirtilen raporlar üzerine, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilirse, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır." Yasa koyucu bu madde ile ilgiilerin durumlarının tespitinde kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağını ve kurumun yaptıracağı incelemelerin kendi açısından Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nun kararı ile sona ereceğini hükme bağlamıştır. Ancak ilgili 109. maddenin son fıkrası ile karara bağlanan hususun gerçeğe uygun olmadığı inancında olursa T.C. Anayasası'nın 31/1. maddesinin "Herkes meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir" hükmü ile Anayasal güvence altında bulunan hakka dayanarak mahkemeye başvurabilir. Bu takdirde mahkeme yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabilir; zira bağımsız yargı organının 506 sayılı yasanın 109. maddesinde sözü edilen Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kararı ile bağlı olacağı düşünülemez. Yargı organını bu kararla bağlı tutmak, uyuşmazlığın gerçekte yargı organı dışındaki bir kurul tarafından çözümlenmesi sonucunu doğurur ki bu da doğrudan doğruya Anayasa'nın "Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır" ilkesini öngören 7 ve "hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler" biçiminde düzenlemede bulunan 132/1. maddelerine açıkça aykırı düşer. Mahkemeler ise yasaların uygulanmasında, Anayasaya uygun yorum yapmak zorunda olup Anayasaya aykırı düşen bir yorum benimseyemezler. O halde 506 sayılı yasanın 109. maddesi uyarınca Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağanan hususa karşı ilgililer mahkemeye başvurabilecekleri gibi bu kararın mahkemeler için kesin ve bağlayıcı nitelikte bulunduğu da kabul edilemez.

Genel kuruldaki görüşmeler sırasında mahkemelerin görevlerinin yasalarla gösterilmesinin bir Anayasal kural olduğu, tıbbi bir uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı yerleri değil sağlık kurullarının olması gerektiği, 109. maddenin son fıkrasının ise görevli yeri Sosyal Sigorta Sağlık Kurulu olarak belirlediği görüşü ileri sürülmüş ise de çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır:

Gerçekten Anayasa'nın 136. maddesi hükmünce "Mahkemelerin uruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir". Ancak yasa koyucu mahkemelerin görevlerini yasa ile tespit ederken diğer bir Anayasal ilke olan "Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır" (Anayasa M. 7) hükmünü de göz önünde tutmak zorundadır. O halde yasa koyucu yargı yetkisi alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünü bu niteliği haiz olmayan bir kurula yasa ile bırakamaz. Uyuşmazlığın çözümü kuşkusuz tıbbi bir sorunun çözümünü gerektirmektedir. Mahkeme tıbbi sorunu, bilirkişi incelemesini gerektirir diğer işlerde oduğu gibi usulünce incelettikten sonra kararını verecektir. Sosyal Sigorta sağlık işlerinin kendine vergi özellikler taşıyan ve ayrı uzmanlığı öngören sağlık işleri oduğu düşüncesi dahi az önce açıklanan esaslardan ayrılmayı haklı gösteremez. Kaldı ki 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 134. maddesi "Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür" demek suretiyle görevli yeri de iş davalarına bakmakla görevli mahkeme olarak hükme bağlamıştır.

Sonuç: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 109. maddesinde sözü edilen sigortalıların sürekli işgöremezlik, malüllük ve erken yaşlanma halleri ile hak sahibi kimselerin malüllük durumlarının tespitine ilişkin raporlar üzerine, kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilerek durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanması halinde ilgililerin buna karşı mahkemeye başvurabileceklerine, mahkemenin söz konusu kararla bağlı bulunmadığına ve içtihat aykırılığının bu suretle giderilmesine 28.6.1976 gününde Yargıtay Büyük Genel Kuruluna katılan üyelerin üçte ikiyi aşan çoğunluğu ile karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy