Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1986/4
Karar No: 1987/5
Karar Tarihi: 25.05.1987
(1086 S. K. m. 187, 79, 179, 93) (818 S. K. m. 18) (743 S. K. m. 466)
Dava: 12.3.1985 günlü dilekçe ile, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi'nin 26.2.1985 gün ve 1985 ve 1985/101-2246 sayılı kararı ile "tenkis davasında muvazaa davasının sonucunun beklenilmesi gerekeceği" esasının benimsendiği, Ondördüncü Hukuk Dairesi'nin 5.12.1974 gün ve 1974/2014-3521 sayılı kararında ise "tenkis davası açılmış halinde muvazaaya dayanılarak iptal istenemeyeceği, zira evvelce vazgeçilmiş bir hakkın bilahare dava konusu yapılabilmesinin hukuk prensibi olan işlem güvenliği ile bağdaşamayacağı görüşüne yer verildiği" bu suretle kararla arasında aykırılık meydana geldiği ileri sürülerek, içtihadı birleştirme yolu ile aykırılığı giderilmesi istenilmiştir.
2927 sayılı Yargıtay Kanunun 16/5 ve 45/2. maddeleri uyarınca konuyu inceleyen Birinci Başkanlık Kurulu, isteği yerinde görerek, içtihat aykırılığının, içtihadı birleştirme yolu ile giderilmesine, 15.5.1986 gün ve 46 sayı ile karar verilmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlığı'nın 13.4.1987 gün ve 1536 sayılı yazısı ile Hukuk Genel Kurulu kararının varlığı da gözetilerek, Yargıtay İçtihadı birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda gündeme alınan konu hakkında raportör üyenin açıklamaları dinlenerek öncelikle kararlar arasında aykırılık bulunup bulunmadığı yönü tartışılmış ve "miras bırakanın yaptığı temliki tasarrufun tenkisi için dava açılması halinde sonradan bu tasarruf için muvazaaya dayalı iptal davası açılıp açılmayacağı hakkında "Hukuk Genel Kurul, Birinci ve Ondördüncü Hukuk Dairelir kararları arasında içtihat aykırılığının bulunduğunun oybirliği ile belirlenmesi üzerine, işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Karar: Birinci Hukuk Dairesi kararlarında; hukuksal tasarrufun kısmen iptalini hedef tutan başka bir anlatımla tenkis isteğini kapsayan davanın açılmasının, tasarrufun tümüyle ortadan kaldırılmasını hedef tutan muvazaa davasının sonucunun beklenmesi, muvazaa davanın tenkis davası yönünden bekletici mesele oluşturacağı; birbirinden farklı dava türü olan bu isteklerin ayrı bir davaya konu olabilecekleri gibi kademeli olarak da ortaya konulabilecekleri, biri hakkında verilecek kararın diğeri için kesin hüküm oluşturmayacağı esasları benimsenmiştir.
Ondördüncü Hukuk Dairesi kararında ise; mirasçının tasarruf nisabının lehine tasarrufta bulunulanda kalmasını kabul ederek, tasarruf nisabını aştığı ölçüde tasarrufun tenkisini isteme hakkını kullanma yolunu seçmekle karşı tarafta uyandırdığı irade beyanıyla, tasarruf nisabı sınırı içinde kalan hakkından vazgeçmiş sayılacağı bu sebeple de tenkis davası açan kişinin sonradan tasarrufun geçersizliğini iddia ile tamamının iptalini isteyemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 16.10.1957 gün ve 50/47 sayılı kararında; davacı iptal ve tenkis isteklerinde bulunmakla, davanın terditli sayılacağı iptali gerektiren nedenlerle, tenkisi gerektiren nedenlerin farklı bulunduğu, isteğin tavzih ettirilerek hangisine dayanıldığının belirlenmesi gereğine değinilmiş; gene Hukuk Genel Kurulu'nun 8.1.1964 gün ve 15/3 sayılı kararında ise, daha önce tenkis davası açılmakla, tasarrufu kabul etme durumuna girildiği, tenkis davalarının özünde geçerli olan işlemler için açılabileceğibenimsenmiştir.
Gerçekten tenkis davaları ile muvazaaya dayalı, iptal davaları ileri sürülüş biçimleri, hukuksal esaslar, kapsamları ve nihayet başta tenkis davası açan kişinin tasarrufun geçerli bulunduğunu zımnen benimsendiği düşüncesi akla gelebilirse de, kendi yararına bir hukuki sonuç elde etmek isteyen ve kapsamları farklı hukuki sonuçlar doğurabilecek birden fazla dava açma durumunda bulunan bir kimse bu davalardan birini diğerine tercihan açmaya zorlayamayacağı gibi, yasaların uygulanmasında, hakların korunması doğrultusunda hareket etme gereği karşısında bu davalardan birini açmakla, açık bir irade beyeni olmadan diğerinden feragat edildiğinin kabulü de uygun bulunmamıştır.
Bu nedenlerle miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçıların tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya tenkis davası açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile Borçlar Kanunun 18. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle iptal-tescil davası açabileceklerinin kabulü ile içtihat aykırılığının bu suretle giderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Sonuç: Miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçıların tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya tenkis davası açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile Borçlar Kanununun 18. maddesine, dayalı muvazaa nedeniyle iptal-tesçil davası da açabileceklerine, 22.5.1987 gününde ilk toplantıda üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Murisin yaptığı temliki tasarrufun tenkisi için dava açıldıktan sonra, bu tasarrufun murisin muvazaası nedeniyle iptali (sonuçta lehine temlik yapılan mirascı adına oluşturulan tapu kaydının iptali) konusunda ayrıca dava açılıp açılamayacağı, Birinici ve Ondördüncü Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu arasında içtihat uyuşmazlığına yol açtığından içtihadın birleştirilmesi yoluna gidilmiş ve İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan müzakereler sonunda, tenkis davasından ayrıca, tapu iptali davası da açılabileceği kararlaştırılmıştır.
Bu karara aşağıdaki nedenlerle karşıyım:
1- Değişik kararlara yol açan maddi olay şudur:
Muris, mirasçıdan mal kaçırma (mahfuz hisse kaidelerine bertaraf etmek) kasdiyle, bazı mallarını, sağlığında mirasçılarından birine veya üçüncü kişiye, aslında bağışladığı halde, tapuda satış göstererek temlik etmiştir.
Mahfuz hisseli öteki mirasçı, MK m. 507&4'e dayanarak, tasarrufun tenkise tabi tutulması için dava açmıştır. Sayın çoğunluğun 1.4.1974 gün ve 1974/1-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının etkesinde kalarak ve o kararın bu konuda da Büyük Genel Kurulu bağlayacağını kabul ederek, İçtihadı, Birinci Hukuk Dairesi'nin görüşü paralelinde birleştirmiştir.
Oysa; ilk önce, 1.4.1974 gün ve 1974/1-2 İçtihadı Birleştirme Kararı hatalıdır. zira bu kararda, murisin öteki mirasçısı veya üçüncü kişi ile yaptığı muvazaa ile illetli akitten dava mirasçının üçüncü kişi sıfatıyla zarar gördüğü ve bu sıfatla iptal davası açabileceği kabul edilmiştir. Halbuki, iptal davası açabileceği öngörülen kişi, üçüncü şahıs değildir. Muvazaa ile illetli akitten davacı mirasçının üçüncü kişi sıfatıyla zarar gördüğü ve bu sıfatla iptal davası açabileceği kabul edilmiştir. Halbuki, iptal davası açabileceği öngörülen kişi, üçüncü şahıs değildir. Muvazaa ile illetli aktin bir tarafını teşkil eden murisin mirasçısıdır. Bu kişi murisin sağlığında tasarrufun ve sonuçta tapunun iptali için dava açamazdı. Zira BK m. 18'e göre üçüncü kişinin muvazaa ile illetli tasarrufun iptali konusunda dava açabilmesi için dava tarihinde mevcut bir hakkı olması lazımdır ki, dava açmakta hukuki yararı sözkonusu olabilsin. Muris sağken haleflik sözkonusu olamayacağı ve müstakbel mirasçının bir