Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1944/29 Esas 1945/8 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1944/ 29
Karar No: 1945 / 8
Karar Tarihi: 18.04.1945

(765 S.K. m. 526)

Dava: Beden Terbiyesi Kanununun 4. maddesindeki mükellefiyete riayet etmeyenler hakkında cezai müeyyide mevcut olup olmadığı hususunda Yargıtay İkinci Ceza Dairesi'nin 10.4.1941 gün ve 3191/2752, 30.6.1943 gün ve 5530/5708, 14.6.1941 gün ve 4743/5113, 14.6.1941 gün ve 4744/5116 sayılı ilamları arasında hasıl olan tezat ve mübayenetin halli C. Başsavcılığının 7.7.1944 gün ve 2078 sayılı yazısıyla istenilmesine mebni toplanan Tevhidi İçtihat Genel Kurulu'nda mesele incelenerek:

SONUÇTA:

Ceza Kanunu'nun 526. maddesi, yetkili makamlarca verilip veya alınıp da hilafına hareket suç teşkil eden emirler veya tedbirlerin ne yoldaki emirler ve tedbirler olacağını bizzat göstermiş bulunmaktadır.

O maddeye göre emir ve tedbirin kanun ve nizamlara aykırı olmaması nefaz ve tesirinin ilk şartıdır. Bu ana şart dahilinde emir ve tedbir ittihazına yetkili makamın bu selahiyeti ister nefselemirden doğup da gözönünde bulunan kimselere karşı mahalli bir şekilde kullanılmış olsun, ister bir kanunun sureti mahsusada tefvizinden neş'ed edip de genel mahiyette olarak mahallinde tebliğ ve ilan suretiyle tatbik edilmiş bulunsun, ihtiva eylediği mükellefiyetler adli muamelelere taalluk eylediği yahut ammenin güvenliği, düzeni veya esenliği düşüncelerinden birine dayandığı takdirde başka bir kanunun ayrıca atfına hacet kalmaksızın doğrudan doğruya 526. maddenin ceza müeyyidesiyle sağladığı yükümlerden olur. Çünkü, Türk Ceza Kanunu'nun bir hareketi suçlandırmada genel olarak kabul ve her maddesinde terkip ve teyit edilmiş olduğu şart ve ceza unsurlarıyla kurulu cezai hükümlerin bünyeleri ne şekilde kurulmuşsa 526. maddenin bünyesi de aynıyla o şekilde kurulmuş, yani her maddesinde olduğu gibi 526. maddesinde de olmaması istenilen olayın mahiyeti ve ona suçluluk verecek surette amire, emre ve faile terettüp eden vasıfları gösterdikten sonra o şartlar ve vasıflar çevresinde meydana gelen olaya gereken ceza da belirtilmiştir. Böyle olunca kanunun diğer herhangi maddesinde men ve zecrolunan bir fiilin mücerret o men ve zecri gerekli kılan şekil ve suret çevresinde vukua gelmiş olması, kovuşturmak ve cezalandırmak için başka bir hükme nasıl ihtiyaç bırakmıyorsa 526. maddede men ve zecrolunan hareket aynı maddede gösterilen vasıf ve şartları haiz bir emir ve tedbire karşı vukubulması halinde kovuşturulup cezalandırılması için o anı bir hükme öylece ihtiyaç bırakmaması tabiidir. Zaten 526. maddenin ilk şeklindeki (Her kim salahiyettar merciden kanun ve usul dairesinde verilmiş bir emre itaatsizlik eder) cümlesi 3038 sayılı kanunla kaldırılarak yerine (Her kim salahiyettar merciden kanun ve nizamlara aykırı olmayarak verilmiş bir emre itaatsizlik eder...) cümlesinin konulmuş olması ve bu değişmenin, aynı maddede metninde 4055 sayılı kanunla yapılan son tadilde öylece muhafaza edilmiş bulunması, o madde içine giren hallerde o maddenin tatbiki için başka bir kanunda ayrıca mahsus bir atıf aramak ihtiyacına mahal bırakmamaktan başka bir maksada hamlolunamaz.

Bu sebeple 526. madde hükmü, metninde gösterilen adli muamelelere veya ammenin güvenliği, düzeni ve esenliği düşüncelerinden birine taalluk etmek şartıyla herhangi kanunda konulan hüküme dayanılarak ittihaz olunan emir ve tedbirlerin de bizatihi müeyyidesini teşkil eder.

Hususi kanunda konulan bir mecburiyetin yetkili makam tarafından tatbik ve ilzamına itaat etmeyenlerin 526. madde ile cezalandırılacağına dair kanunda ayrıca bir kayıt ve atıf bulunması lüzumu ancak o mecburiyetin 526. maddede sayılan düşünceler haricinde kalan mülahazalara dayanması halinde varit olabilir. Aksi halde kanunun açık bir hükmü pek çok yerde tatbikten mahrum ve adeta yürürlükten sakit bir hale getirilmiş olur ki böyle bir sonuca meydan vermediği mazur gösterebilecek mucip sebebi kanunda almanın imkanı yoktur. Ceza Kanunu birinci maddesinin yine aynı kanunun 526. maddesiyle çevrelenip pekleştirilmiş olan mukteza karşısında mevzu ile bir guna münasebeti düşünülemez.

İmdi, Bakanlar Kurulu'nca Beden Terbiyesi Kanunu dairesinde yaşları belli edilmiş kimseler hakkında, şekil ve sureti yani yerleriyle zamanları ve talim müddetleri tespit ve tamim, mahallerinde de o veçhile ilzam ve tahmil olunan yükümlere aykırı gidenlere karşı 526. madde hükmünün uygulanabilip uygulanamayacağı bahsinde de:

3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanunu'nun 4. maddesinde ayniyle:

(Gençler için klüplere girmek ve boş zamanlarında beden terbiyesine devam etmek mecburidir.)

(Hangi yaştaki vatandaşların ne kadar müddetle ve ahengi mevsimlerde spor mükellefiyeti altında bulunacakları.... İcra Vekilleri Heyeti'nce tayin olunur.)

Hükmü konulmuş olmasına göre şu veçhile kanun ile konulup şekil ve suretinin tayini Bakanlar Kurulu'na bırakılmış olan yükümlerin memleket gençliğini gürbüz ve sıhhatli olarak yetiştirmek amacına dayanması bakımından Ceza Kanunu'nun 526. maddesinde gözönünde tutulan ammenin sıhhati düşüncesine giren konulardan olduğu gibi diğer taraftan Bakanlar Kurulu'nca bu yolda ittihaz olunmuş bir karar dahi Beden Terbiyesi Kanun ile sureti mahsusada verilen yetki ve ödevden neşet eylemiş ve bahusus Beden Terbiyesi Kanunu'nun 26. maddesindeki açık emir ve iltizama dayanılarak düzenlenen tüzüğün 7. maddesi son fıkrasında da, (Mükellefiyet dahilinde bulunan azaların mükellefiyete icabet etmemekten mütevellit suçları .... kanuni hükümler dahilinde takip edilir) denilmek suretiyle mükellefiyete icabet etmenin kanun dairesinde takip yapılmasını gerektiren bir suç olduğu açıklanarak pekleştirilmiş olması itibariyle yine sözü geçen 526. maddede gözönünde tutulan (Kanun ve nizamlara aykırı olmamak) kayıt ve vasfını haiz bulunduğu cihetle adı geçen kurul tarafından o yolda ittihaz olunmuş bir karar ile gözönünde tutulan kimselere tevcih ve mahallerinde tebliğ ve ilzam olunan yükümler, zikrolunan 526. maddedeki ceza tehdidiyle sağlanan yükümlerden olacağına, bununla beraber zikrolunan Beden Terbiyesi Kanunu'nda Başbakanlığa verilmiş olan işler 4235 Sayılı Kanun'la bütün görevleri ve yetkileriyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığı'na devrolunmuş bulunması itibariyle o Bakanlık tarafından Beden Terbiyesi Kanunu'yla tüzüğüne dayanılarak verilip mahallerinde uygulanacak emirlere ve aldırılacak tedbirler dahi Ceza Kanunu bakımından aynı kuvvet ve tesiri haiz bulunacağına 18 Nisan 1945 tarihine rastlayan Çarşamba günü Yargıtay Genel Kurulu'nca üçte ikiyi geçen oy çokluğu ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy