Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1955/ 20
Karar No: 1955 / 29
Karar Tarihi: 14.12.1955
(743 S. K. m. 933)
Dava: 5602 sayılı Tapulama Kanununun yirmiyedi ve yirmidokuzuncu maddelerinin tatbikinde Temyiz Mahkemesi Hukuk Umumi Heyetine ait 2.2.1955 tarih 1/38 esas ve 36 karar sayılı ilamla Temyiz Birinci Hukuk Dairesine ait 17.5.1955 tarih 1955/3102 esas 2913 karar sayılı ilam arasında içtihat ihtilafı bulunduğu beyan ve işbu ihtilafın tevhidi içtihat yoluyla giderilmesi Ankara Avukatlarından Emin Halim Ergun tarafından Temyiz Birinci Reisliğine verilen 4.7.1955 tarihli dilekçede istenilmiş ve bahsi geçen ilamlar dilekçeye eklenmiş ve Birinci Reislikçe dilekçe ve ekleri ve alakalı Daire Reislerinin mütalaalarını muhtevi yazılar Temyiz Mahkemesi Büyük Tevhidi İçtihat Heyetine tevdi edilmiş olmakla yapılan müzakere sonunda:
Karar: Temyiz Hukuk Heyeti Umumiyesine akseden davada davacılar murislerinin tapu ile mutasarrıf bulundukları gayrimenkulün 5602 sayılı Tapulama Kanununun tatbiki sırasında hatalı olarak davalı adına tesbit edildiğini ve işbu tesbit kesinleşerek tapuya tescil işlemi yapıldığını ileri sürerek davalı üzerindeki kaydın kendi adlarına tashihini istemişlerdir. Mahalli mahkemesince davalı üzerindeki kaydın iptaline ve gayrimenkulün davacılar adına verasetteki hisseleri nispetinde tesciline karar verilmiştir. Temyiz Birinci Hukuk Dairesince tapulama muamelesine müddetinde itiraz edilmediği cihetle davalı lehine tesbit edilen vaziyetin katiyet kespettiği gözönünde tutulmadan davanın kabulü yolsuz görülmüş mahalli mahkemesinin hükmü bozulmuştur. Israr kararı üzerine Hukuk Heyeti Umumiyesince (Kadastro Heyetince yapılan tesbitin ilanından itibaren 30 gün içinde itiraz vukubulmıyan hallerde alakalıların umumi hükümler dairesinde vazifeli mahkemeye dava açmağa hakları olup olmadığının anlaşılabilmesi için 5602 sayılı Kanunun bu mevzu ile ilgili maddelerinin bir arada tetkiki icabeder. 5602 sayılı kanun kadastro heyetlerinin işlerini süratle neticelendirilmesini derpiş ve bu maksatla da bu heyetlerin bünyesine Gezici Arazi Kadastrosu Mahkemelerini ithal eylemiştir. Yirmialtı ve otuzikinci maddeler hükümlerinden anlaşılacağı veçhile kanun kadastro heyetlerinin vazifelendirildikleri bölge veya birliklerde uzun müddet kalmamalarını ve tesbitin ilanından itibaren bir ay içinde vaki olacak itirazların hallini göz önünde tutmuş ve bu suretle de Gezici Arazi Kadastrosu Mahkemelerinin vazifeleri hududunu tayin ve tahdit etmiştir. Kanunun yirmidokuzuncu maddesinin birinci fıkrasında tutanakların tapu kütüğüne geçirilmesinden sonra kadastro çapları ayrıca verilmek üzere tapu senetlerinin doldurulup birliklerinde ilgililere dağıtılacağı ve son fıkrasında da ölçü sebebiyle; sınırlara, mülkiyet haklarına veya diğer ayni haklara müteallik hiç bir itiraz veya davanın dinlenemeyeceği hususu kabul edilmiştir. Maddenin 2 inci fıkrasında ise kadastro ölçmelerine tutanak ve sicil muhteviyatının esas olacağı yazılıdır. Birinci fıkra yeknazarda sınırlara, mülkiyet haklarına veya diğer ayni haklara müteallik itiraz veya davanın artık dinlenemeyeceği esasının vazedildiği fikrini tevlit etmekte ise de; bu fıkra ile dinlenmemesi kasdedilen itiraz veya dava, fıkranın başında yer alan "Ölçü sebebiyle" mefhumu ile mukayyet bulunmaktadır. Bunun dışında yani ölçü sebebinden başka bir esasa istinat ettirilen sınır veya mülkiyet ihtilafının mesmu olacağı fıkranın tarzı tahririnden anlaşılmaktadır. Aksinin iltizamı ana kanunlarla teminat altına alınmış olan hakların ziyaını mucip olur. Esasen yirmidokuzuncu madde kendisine tapu senedi verilmiş olan kimsenin ölçü sebebiyle yeniden bazı itiraz ve davaya kalkışmasını önlemek için sevkedilmiştir. Bu hal haricinde lehlerine tescil yapılmış olan kimselerin veya üçüncü şahısların aynı haklara müteallik ihtilaflarının umumi mahkemelerde rüyetine mani olacak bir hükme kanunda yer verilmemiştir. Yanlış tahkika müstenit tapulama işleminin kesinleşmiş bulunması ve bahsi geçen fıkra hükmü asıl hak sahibinin umumi hükümler dairesinde tescilin tashihi yolunda bir dava açmasına mani olamaz) mütalaasiyle ısrar kararı varit ve muvafık görülmüştür.
Temyiz Birinci Hukuk Dairesine akseden davada; davacıların irsen hissedar bulunduktan gayrimenkuldeki hisseleri ketmedilmek suretiyle gayrimenkulün tamamının Tapulama Kanunu tatbiki sırasında Kadastroca davalılar adına tesbit edildiği ve ona müsteniden tapuya tescil olunduğu ileri sürülmüş, tescilin iptali ile hissei irsiyeleri üzerinden tapu kayıtlarının tashihi istenmiş, mahalli mahkemesince davanın esasına girişilmiş ve husumetin noksan tevcih edilmiş olması bakımından dava reddedilmiş, davacıların temyizi üzerine Birinci Hukuk Dairesince (5602 sayılı kanun mucibince tapulama muamelesine ihtilaflı gayrimenkullerin bulunduğu mıntakada tevessül olunduğu ve usulen tapuların tevzi edildiği ve müddetini geçirdiğinden umumi hükümlere tevfikan mahkemeye müracaat ettiğini davacı istidasında beyan etmiştir. 5602 sayılı kanunun yirmiyedi ve yirmidokuzuncu maddeleri mucibince davacının dava hakkı zeval bulduğu cihetle neticesi itibariyle hükmün doğru olduğu) belirtilerek mahalli mahkemesi kararı tastik olunmuştur.
Hukuk Heyeti Umumiyesi ilamiyle Birinci Hukuk Dairesi ilamı arasında içtihat ihtilafı mevcuttur. Şöyle ki: Heyeti Umumiye ilamında kesinleşen tapulama ve tescil işlemi muvacehesinde (Ölçü sebebiyle) alaka ve irtibatı bulunmıyan ve bilhassa üçüncü şahıslarla tehaddüs eden ihtilafların umumi mahkemelerde tetkik edilebileceği kabul olunduğu halde hususi daire ilamında 5602 sayılı Kanunun yirmiyedi ve yirmidokuzuncu maddelerinin bu gibi davaların dinlenmesine mani teşkil ettiği, kesinleşen tapulama işlemi muvacehesinde bütün dava haklarının zeval bulduğu kabul ve içtihat olunmuştur.
Tevhidi içtihat büyük heyetine dahil zevattan bir kısmı tarafından;
a) Kadastroca hendesi ve hukuki durumun tesbiti şeklinde cereyan eden iki muamelenin yekdiğerini tamamlayıcı mahiyette olduğu, kanunen tefriki kabil olamayacağı ve bu itibarla mesaha ve ayni hak tesbiti muamelelerine itiraz ve bunların iptali için tevessül olunacak kanuni yolların aynı usule tabi kılındığı;
b) 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununda Medeni Kanuna muhalif hükümler mevcut olmadığı halde 5602 sayılı Tapulama Kanununda Medeni Kanuna uymıyan hükümlerin bulunduğu;
c) 5602 sayılı kanunla ne Medeni Kanunun ve ne de Usul Kanununun tadili düşünülmediği yalnız halkın tapu dairelerinde iş takibetmelerinin külfetli bulunması sebebiyle Medeni Kanuna uygun olarak yapmadıkları temlik muameleleri muvacehesinde o muamelelerin tasfiyesi için 5602 sayılı kanunda hususi hükümlerin sevkedildiği ve 1515 sayılı kanunun dahi tanziminde aynı sebep ve düşüncenin hakim olduğu;
ç) Medeni Kanunun amir hükümlerinin tadil veya ilgası bahis mevzuu olmadığından umumi hükümlere tevfikan rüyet edilecek bir davada 5602 sayılı kanunun istisnai hükümlerinin tatbik olunamayacağı, bahsi geçen istisnai hükümlerin mekan ve zaman itibariyle tahdit olunduğu şöyle ki; Kanunun tatbik sahası Vilayet ve Kaza Belediyeleri sınırları dışında kalan yerlerde hasredildiği gibi kanunun onbeşinci maddesi ile müddeti içinde bir itirazın vukuu takdirinde istisnai hükümlerin tatbikine imkan verildiği ve şu suretle zaman itibariyle kanunun tatbiki tahdit olunduğu;
d) Kanunun tayin ettiği müddet zarfında itiraza maruz kalmamış bulunan ayni hakların tesbitine dair tapulama tutanaklarının katiyet kesbedeceği ve keyfiyetin yirmiyedinci maddede belirtildiği, yirmidokuzuncu maddede de katiyet kesbeyleyen tutanaklara karşı hiç bir itiraz veya davanın dinlenmeyeceğinin kaydolunduğu;
e) 5602 sayılı kanuna müvazi olan 2613 sayılı kanunda Medeni Kanuna muhalif hükümler mevcut olmadığından o kanunda yukarıki bentte yazılı hükümlere müşabih hükümlerin sevkedilmediği, 5602 sayılı kanun umumi hükümlerden ayrıldığı için tatbik müddetinin tahdit ve nitekim otuzaltıncı madde ile tapulamadan mütevellit ihtilafların halli için tesis olunan mahkemelerin salahiyetleri dahi müddetle takyit olunduğu;
f) Kesinleşen tapulama muvacehesinde umumi hükümlere tevfikan ve umumi mahkemelere açılacak davaların kabulü takdirinde tapulama tutanaklarından bir çoğunun iğfali cihetine gidilebileceği ve çünkü umumi mahkemelerde Tapulama Kanununun gerek maddi hukuk bakımından ve gerek isbat şekline müteallik usul hukuku bakımından vazettiği istisnai hükümlerin umumi mahkemelerde tatbik edilemeyeceği ve mesela tapulama sırasında şahadetle tesbit edilen bir vakıanın umumi mahkemelerde münakaşasına girişildiği takdirde umumi hükümler muvacehesinde o vakıa şahitle isbat edilemeyeceğinden tesbitin iptali cihetine gidilmesi zarureti hasıl olacağı,
g) Tapulamada bir planın yapıldığı ve bu planın ölçüye müsteniden tanzim edildiği, gayrimenkul sınırının bu ölçü neticesinde tespit olunduğu, bu itibarla ölçme ve sınır kelimelerinin mutat ve lügat manalarına göre umumi heyet kararında işaret edilmiş bulunan ölçme sebebinden başka bir esasa istinat ettirilebilen bir sınır ihtilafının tasavvuru mümkün olamayacağı,
h) 5602 sayılı kanunun yirmiyedi ve yirmidokuzuncu maddeleri Hükümet teklifine nazaran Adliye Encümeninde daha vazıh olarak kaleme alındığı, bu meyanda yirmidokuzuncu maddeye son fıkranın eklendiği ve Meclis müzakerelerinde ayrıca bir mutalaa dermeyan olunmadığı;
İleri sürülerek yirmiyedi ve yirmidokuzuncu maddeler ve yukarıda yazılı mucip sebepler muvacehesinde hususi daire içtihadının muvafık olduğu mütalaa edilmiştir.
Tapulama Kanununun birinci maddesinde belirtildiği veçhile bu kanunun gayesi Vilayet ve Kaza Belediye sınırları dışında kalan bütün tapusuz gayrimenkul malların tapulanmasını, tapulu olanların ise kayıtlarının yenilenerek Kadastro planlarının vücuda getirilmesini teminden ibaret bulunmaktadır. Kanun bu hususu temin için gerek hendesi durumun tesbiti ve gerek hukuki durumun tayini bakımlarından basit ve hususi hükümler sevketmiş bulunmaktadır. Bu hükümlerden hiç biri müktesep hakları ihlal edici ve mevcut bir hakkın iptalini ve zevalini icabettirici karekter ve mahiyet taşımamaktadır. Tapulama zımnında vaki tesbitler ve o tesbitlere müsteniden ihdas olunan sicil kayıtları muvacehesinde mevcut hakkı ihlal olunan kimsenin umumi usulere tevfikan umumi mahkemelere dava açmak salahiyetleri ana kanunlarla ve bilhassa Medeni Kanunun 933 üncü maddesiyle teminat altına alınmıştır. O suretle teminat altına alınmış bulunan dava hakkının tapulama faaliyetleri dolayisiyle zeval bulduğunu kabul etmek için bu kanunda sarih bir hükmün sevkedilmiş olması icabeder. Kadastroca hendesi ve hukuki durumun tesbiti şeklinde cereyan eden muamelelerin gayri kabili tefrik olduğunu kanundan istihraç mümkün olmadığı gibi bu muamelelerden biri veya her ikisi yolsuz cereyan etmişse, aksine sarih bir hüküm bulunmadıkca, tapulamanın kesinleşmiş olması yolsuz cereyan eden muamelenin umumi mahkemelerde dava ve münakaşa konusu olmasına engel teşkil etmez. Tapulama Kanununun onüçüncü ve elllkinci maddeleriyle maddi huku