Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1958/23 Esas 1962/3 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1958/ 23
Karar No: 1962 / 3
Karar Tarihi: 26.03.1962

(743 S. K. m. 480, 481, 482)

Yargıtay Birinci Başkanlığına başvurma üzerine Yargıtay ikinci Hukuk Dairesi Başkanlığınca Birinci Başkanlığa yazılmış olan 2/72 sayılı yazı ile buna ekli daire kararlarını incelemek üzere toplanan içtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurulunda, özel dairenin bazı kararlarında, okuma yazma, bilen vasiyetçinin Medeni Kanunun 482. maddesi uyarınca resmi vasiyet düzenlettiremeyeceği ilkesi benimsendiği halde, bazı kararlarında okuma yazma bilen vasiyetçinin dahi sözü geçen 482. madde uyarınca resmi vasiyet düzenlettirebileceği ilkesinin benimsendiği ve yine bazı kararlarda 482. madde hükmünce resmi vasiyet yaptıran kimsenin vasiyet senedini imzalamış olmasının bu şekildeki vasiyetin muteberliğine etkili görüldüğü halde diğer bazı kararlarda etkili görülmediği ve bütün bu kararların kesinleşmiş olduğu kabul edilerek kanunun aradığı içtihadı birleştirme sebebinin gerçekleşmiş bulunduğuna oyçokluğuyla karar verildikten sonra konular incelendi; gereği görüşülüp konuşuldu:

1- Medeni Kanun, resmi vasiyetin iki şekilde olacağım kabul etmiştir. Bunlardan birincisi, vasiyetçinin vasiyet senedini okuyabilecek ve imzalayabilecek durumda bulunması halinde söz konusu olabilir ki Medeni Kanunun 480 ve 481. maddelerinde hükme bağlanmıştır, ikincisi, genel olarak, vasiyetçinin vasiyet senedini okuyacak ve imzalayacak durumda bulunmaması halinde söz konusu olabilir ki bunun da, ilk şekilde farklı olan yönleri, Medeni Kanunun 482. maddesinde düzenlenmiştir.

2- Yazılışına bakılarak 482. maddenin, ancak vasiyetçinin okuyup yazamaması halinde uygulanabileceği düşünülebilirse de, bu görüş, doğru değildir. Hiç şüphe yok ki, vasiyetçinin okuma yazma bilmemesi veyahut hastalık yüzünden vasiyet senedinin düzenlendiği sırada okuyup yazamayacak bir durumda bulunması hallerinde, 480. madde gereğince senet düzenletmesi düşünülemeyeceğinden, 482. madde uyarınca işlem yapılması zorunluluğu vardır. Lakin bu, hiç bir zaman, okuyup yazabilen bir kimsenin dahi senedi resmi memura okutturarak vasiyet senedi düzenlettirmesine engel sayılmamalıdır. Kanun, senedi vasiyetçinin okumasını veyahut onun memur tarafından vasiyetçiye okunmasını, memurun senede yazdıklarının vasiyetçinin iradesine uygunluğunu sağlamak amacı ile emretmiştir. Senedi rahatça okuyabilecek durumda bulunan kimsenin onu kendisinin okumak istenmesi esastır. Bir vasiyetçi, senedi memura okutturmayı uygun görürse bunda özel bir sebep var demektir. Senedi vasiyetçi de okusa, memur da okusa, vasiyetçi senette yazılanlardan, yine aynı derecede bilgi edinmiş olur. Buna göre, 481. madde yerine 482. madde gereğince işlem yapılması halinde dahi kanun koyucunun güttüğü amaç, yine gerçekleşmiş bulunur. Gerek 482. madde hükmünden gerekse Medeni Kanunun diğer hükümlerinden, okuyup yazabilecek durumda olan kimsenin vasiyet senedinin 482. madde uyarınca düzenlenmesi halinde şekil bakımından eksik sayılacağı sonucu çıkarılamaz. Nitekim, 482; maddede senedin altına yazılacak yazılar gösterildiği sırada vasiyetçinin okuyup yazamadığının dahi senede yazılması gerektiği emredilmiş değildir. Halbuki (söz konusu ilki maddenin yazılışlarından anlaşıldığı üzere) kanun koyucu, şeklin esas unsurları olan yönlerin, resmi senede yazılmasını ilke olarak, kabul etmiştir. Demek ki, 482. maddede okuyup yazamayanlardan söz edilmesi, bu maddenin zorunluluk olarak uygulanacağı hali bildirmek içindir. O halde, vasiyetçi resmi vasiyeti kendi serbest takdirine göre 481 veya 482. maddede gösterilen şekillerden birisiyle düzenlettirebilir.

3- Vasiyetçi imza atamayacak durumda, ise, 482. madde gereğince düzenlenen resmi senette imzası bulunmayacaktır ve 482. madde hükmü de bunu açıkça öngörmektedir (derpiş etmektedir). Lakin vasiyetçi, resmi memurun okuduğu senedi, kendisi imza ederse, bu imza dolayısıyla senedi şekil bakımından eksik saymak için hiç bir sebep yoktur. Özel olarak yurdumuzda okuma bilmeyen birçok kimselerin sadece imzalarını atabildikleri ve imzalı bir resmi belgenin, ne de olsa imzasız bir resmi belgeden daha çok güven sağlayacak bir nitelikte olduğu göz önünde tutulunca, 482. madde uyarınca düzenlenen bir resmi vasiyet senedinde vasiyetçinin imzasının bulunması, onun muteberliği üzerinde etkisiz sayılmalıdır.

4- Medeni Kanunun birinci maddesi hükmünce kanunun yorumlanmasında ve uygulanmasında hakimin göz önünde tutacağı kaynaklardan bulunan İsviçre ilmi içtihatları incelendiğinde, miras hukuku üzerine en geniş iki şerh yazmış bulunan Tuor ile Eseher'in de, söz konusu 482. (İsviçre kanununda 502.) maddenin uygulanmasında vasiyetçinin serbest seçiminin esas olduğunu, okuyup yazabilen vasiyetçinin, herhangi bir sebep bildirmeksizin, bu şekillerden birisine göre işlem yaptırabileceğini kesin olarak kabul ettikleri görülmektedir (Bern şerhi, Tupr, Art 502 N. 1; Zürih şerhi, Eseher, Aut. 502 N. 2 her ikisi de Almancadır). Yine bu iki hukukçu, imzanın bulunmasının,, 482. madde uyarınca düzenlenen senedin muteberliği üzerinde etkili olmayacağını belirtmektedirler (Tuor, anılan eser, Art. 502 N. 4; Eseher, anılan Art. N. 6 ve 7). Demek ki varılan sonuçları ayrıca ilmi içtihatlar dahi haklı göstermektedirler.

Sonuç: Okuyup yazma bilen bir vasiyetçinin Medeni Kanunun 480 veya 482. maddelerindeki resmi vasiyet şekillerinden birisini, dileğine göre ve hiçbir sebep bildirmeye veya resmi senede yazdırmaya yer olmaksızın seçebileceğine ve 482. madde uyarınca düzenlenmiş bir resmi vasiyet senedinde vasiyetçinin imzası bulunmasının o senedin muteberliği üzerinde hiçbir etkisi olmayacağına, 26.03.1962 günlü birinci toplantıda oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy