Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1963/1 Esas 1964/1 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1963/ 1
Karar No: 1964 / 1
Karar Tarihi: 06.01.1964

(765 S. K. m. 97)

Dava: 23.2.1963 gününde yürürlüğe giren 218 sayılı Af Kanununun 4. maddesine göre (kanunda müstelzim olduğu cezanın genel affa girip girmediğine bakılmaksızın) 113 sayılı Af Kanununun 134 sayılı kanunla değişik 1. maddesinin B ve C bentlerinden eylemli olarak yararlanmış olanların 27.5.1960 tarihinden sonra işledikleri suçlarda 218 sayılı Af Kanundan yararlanıp yararlanmayacakları konusunda Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26.4.1963 gün ve 2591/3591 sayılı ilamiyla Ceza Genel kurulunun 8.7.1963 gün ve 5-40/38,15.7.1963 gün ve 46/42 sayılı ilamları arasında meydana gelen içtihat uyuşmazlığının çözülmesi için 6.1.1964 gününde toplanan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda söz konusu ilamlar incelenerek uyuşmazlık bulunduğuna oybirliği ile karar verildikten sonra işin esası görüşülüp gereği düşünüldü:

Karar: Bir görüşe göre, 113 ve 134 sayılı Af Kanunlarının 1. maddesinin A bendindeki affın bir genel af olduğu, 5 yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı bir cezayı gerektiren bir kanun maddesiyle açılan davanın duruşması sonunda sanığın kişiliğine, işin ve oluşun özelliğine uygun bulunarak 5 yılın altında hürriyeti bağlayıcı ceza tertibi ile verilmiş olan hükmün (bunun dava safhasındaki aslı genel affa girdiği için) genel affın kapsamına gireceği, bu sebeple bu şekilde verilmiş olan hükümlerin de Af Kanunu ile ortadan kaldırılmış sayılması gerekeceği, diğer bir deyimle özet olarak, hükümlünün eskiden işlediği suçların gerektirdiği ceza 5 yılı geçmediği takdirde genel affa tabi bulunan ve Ceza Kanunun 97. maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gereken cezanın 113 sayılı Af Kanunun 1. maddesinin A bendi yerine B bendi ile ortadan kaldırılmış olmasının hükümlünün hukuki durumunu yararlanmış sayılamayacağı cihetle 218 sayılı Af Kanunundan yararlanacağı ileri sürülmüştür.

1 - 218 sayılı Af Kanununun 4. maddesinde (113 sayılı Af Kanunun 134 sayılı kanunla değişik 1. maddesinin B ve C. işledikleri suçlar hakkında bu kanunun 1. maddesi uygulanmaz) diye hüküm konmuştur. Bu hükmün kanuna konmasıyla kanun koyucunun güttüğü amacı araştırmak lazımdır. Madde hükmü, açık ve yoruma yer verir nitelikte bulunmamakla beraber kanun koyucu, (134 sayılı Af Kanununa göre) 2 sene 2 ay 23 gün önce çıkan Af Kanunlarından faydalanarak, hükümlü olduğu cezayı hiç çekmemiş veya bu cezadan indirme yapılmış veyahut cezasının bir bölümünü çektikten sonra geri kalanından (af dolayısıyla) kurtulmuş ve böylelikle 113,134 sayılı kanunlardan yararlanmış olduğu halde tekrar suç işlemiş olanları, bu defaki Af Kanununun dışında bırakmak istemiştir. 218 sayılı Af Kanunu da, diğer Af Kanunları gibi bir lütuf ve atifet eseridir; önce mahkum olmuş ve fakat sonradan bir Af Kanunu ile affedilmiş bulunan bir kimseyi bu defa affa layık görmemiştir. Ancak, dava safhasında veya kesin hükümlülükten önce affa uğramış bir kimsenin kendisine yükletilen suçu işleyip işlemediği tespit edilmiş olmayacağından, kesin hükme bağlanmadan önce 113 sayılı Yasanın 1. maddesinin A bendi ile suçu affa uğrayanları, 218 sayılı Af Kanunu, haklı olarak, affın kapsamına almıştır. Bu amaç, gerek 218 sayılı kanunun 4. maddesi metninden, gerekse kanunun gerekçe ve tutanaklarının incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Gerçekten, adı geçen kanunun 4. maddesinin yukarıda yazılı kesin metninden, kanunun (gerekçe) sinde (..113 ve 134 sayılı kanunlardan faydalanmış olan şahısların 27.5.1960 tarihinden sonra işledikleri suçlar affın dışında bırakılmıştır) denilmiş olmasından ve 13. cilt (Millet Meclisi Tutanak Dergisi) nin 55. birleşim 20.2.1963 günlü tutanağın 674,675 ve 676. sahifelerindeki yazılardan anlaşılacağı üzere, 113 ve 134 sayılı kanunların B ve C bentlerinden faydalanmış olanların bu Af Kanunundan 218 sayılı faydalanamayacaklarının açıklanmasıyla kanun koyucunun maksadı belirmiştir. Bu itibarla, metnin başkaca yorumu, madde hükmü ve çeşitli belgelerle meydana çıkmış bulunan kanun koyucunun iradesine aykırı düşer. Bu sebeplerle gerektirdiği ceza 5 yılı geçmemiş olsa bile kesin hükme bağlanmış bir cezadan dolayı 113 ve 134 sayılı kanunlardan yararlananlar, 27.5.1960 tarihinden sonra işledikleri suçları yüzünden, 218 sayılı Af Kanunundan tekrar yararlanamayacaklardır.

2 - Öte yandan, 113 sayılı Af Kanununun 134 sayılı kanunla değişik 1. maddesinin B bendindeki hüküm, ister özel, ister genel af olarak kabul edilsin, bu yön, 218 sayılı Af Kanununun 4. maddesinin mutlak hükmünü değiştirecek bir dayanak olamaz. Adı geçen kanunların ilk ikisinden yararlanmış olmak, 27.5.1960 tarihinden sonra işlenen suçlarda 218 sayılı kanundan yararlanmaya engeldir. Zira bu kanunun 4. maddesi, kesin hükme bağlanmış ve fakat 113 sayılı kanunun 134 sayılı kanunla değişik 1. maddesinin B ve C bentlerinden yararlanmış olanların, belli tarihten sonaki suçlarının hiç bir ayırım gözetmeksizin, affın dışında kalması hedefini gütmüştür. Gerçekten, Türk Ceza Kanununun 97. maddesi, hükümlülükten önce ve hükümlülükten sonra olan genel af hükümlerini kapsamaktadır; diğer bir deyimle genel af hem, henüz kesin hükme bağlanmamış suçlara, hem kesin hükme bağlanmış cezalara ilişkin olabilir (Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Cilt 2/11, sahife 952, 953; Faruk Erem. Türk Ceza Hukuku. 1. cilt. Genel hükümler. S. 629,630; mehas İtalyan Ceza kanunu şerhi. cilt 1. S. 475). Şu suretle 113 ve 134 sayılı Af Kanunlarından yararlanan kimsenin yararlandığı hükümlülüğünün genel veya özel affın kapsamında bulunması, 218 sayılı kanunun 4. maddesi hükmü karşısında, sonuca etkili değildir. Kaldı ki, adı geçen kanunun 4. maddesinin söz konusu ettiği 134 sayılı kanunun B bendinde (.... müstakilen hükmedilmiş ve para cezasına mahkum olanlar..) ibaresi, bu bendin genel af niteliğinde olduğunu göstermesine rağmen B bendinden yararlananlar affın dışında bırakılmıştır. Diğer taraftan (affedilen suçlar Ceza Kanunundaki cezalarına göre tayin edilmişlerse "mücerret ceza" nın esas tutulması) gerektiği prensibi göz önüne alınırsa, 4. maddenin başka türlü yorumuna da imkan yoktur (Faruk Erem. Aynı kitap S. 630). Keza bir Af Kanunu "belirli suçlar kategorilerine tatbik edileceğine veya edilemeyeceğine dair sarahatı ihtiva" edebilir (Sulh Dönmmezer. Sahir Erman, aynı kitap S. 956). Nitekim, 5677 sayılı Af Kanununun 2/9 maddesinde tekerrür hükümlerinin tatbikini gerektiren aynı cinsten suçları işleyenlerin, 2330 sayılı kanunda, hırsızlıktan mükerrir ve diğer cürümlerden her hangi biriyle ikiden fazla mahkum olanların bu kanunlardan faydalanamayacakları belirtilmiştir. Halbuki bu kanunlarla tekerrüre ve hükümlülüklere dayanak olanlar içinde genel affa uğrayanlar da bulunmasına rağmen, açıklanan sebeplerden dolayı, bu gibilerin suçları affın dışında bırakılmıştır. Yine cezası affa uğradığı ve aftan yararlandığı halde belli şartların gerçekleşmesi halinde önceki hükümlülüğün çektirilmeyen kısmının yerine getirileceği; 5677 sayılı kanunun 3. maddesinde yazılı olduğu gibi bu kanunun ve 113 sayılı kanunun 6. maddeleri affı, bazı şartlara bağlamıştır. Görülüyor ki kanunun koyucu, kamu yararı, kamu oyunda yapacağı tepki, zaman şartı gibi düşünceler ve sebeplerle, aftan yararlanacakları sınırlandırma gereğini duymuş olabilir. Bu bakımdan da 113 sayılı kanunun 134 sayılı kanunla değişik 1. maddesinin B ve C bentlerinden yararlanmış olanların, 218 sayılı Af Kanundan yararlanamayacakları yolundaki görüş kanunun özüne ve sözüne her yönden uygundur.

3 - 11.12.1950 gün ve 12/11 sayılı içtihadı birleştirme kararı, özel bir yazılış ve düzenleyişi bulunan 5677 sayılı Af Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra bu kanunun uygulanması sırasında çıkmış bir karardır. Eski Af Kanunlarında ve özellikle 5677 sayılı kanunda, 113,134 ve 218 sayılı af kanunlarındakinden farklı olarak genel affın kapsamına alınan suçlar, kesinleşmiş hükme bağlanmış olup olmamasına bakılmaksızın, bir maddede genel olarak gösterildikten sonra, başka bir madde ile de özel affa giren suç ve cezalar ve yapılacak indirme oranları bildirilmiştir. Gerçekten, 5677 sayılı kanunun 1. maddesinde genel affa giren suçlar belli edilmiş ve 2. maddesinde genel affın dışında bırakılan suçlar sayılmış ve 5. maddesinde de, genel affın dışında bırakılan suçlar sayılmış ve 5. maddesinde de, genel affın dışında kalan cürümler için hükmedilmiş ve edilecek cezalarda indirme oranı gösterilmiştir. Her kanun gibi, Af Kanunlarının dahi, yazılışlarına ve çıkarılmalariyle kanun koyucunun güttüğü amaçlara göre yorumlanması gerekeceği cihetle, söz konusu içtihadı birleştirme kararı, 218 sayılı Kanunun 4. maddesinin uygulanmasında dayanak olacak nitelikte görülmemiştir.

4 - Genel af, suçluluğu ve suçu ortadan kaldırdığından, genel affa uğramış bir kimsenin, hiç suç işlememiş bir kimse sayılması gereklidir, ancak, bu, bir Anayasa hükmü olmayıp Türk Ceza Kanununun 97. maddesinin hükmü olduğundan, başka bir kanunun buna aykırı bir hüküm koymasına engel yoktur. Nitekim seçim kanunlarında, seçileceklerde aranacak yeterlik şartları için bu türlü hükümler konulmuştur (Mesela Belediye kanununun 307 sayılı ve 19.7.1963 günlü Yasa ile değişik 24. maddesinin A fıkrasının 2. bendi). Hatta, 334 sayılı Anayasanın 68. maddesinin 2. fıkrasında da böyle bir hüküm yer almış bulunmaktadır.
Sonuç: Kanunda gerektirdiği cezanın miktarına bakılmaksızın, kesin olarak hükümlendirilmiş bulunup da 113 sayılı Af Kanununun 134 sayılı kanunla değişik 1. maddesinin B bendinden eylemli olarak yararlanmış bulunanların, 27.5.1960 gününden sonra işledikleri suçların, 218 sayılı Af Kanununun 4. maddesi hükmü gereğince affın dışında bırakılmış bulunduklarına ve bu gibilerin 218 sayılı Af Kanunundan her hangi bir şekilde yararlanamayacaklarına 6.1.1964 gününde üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞLER
S.Yörük :
H. Yaveroğlu :

113 sayılı kanunun 134 sayılı kanunla değiştirilen 1. maddesinin A bendinde sayılan fiillere matuf affın, umumi affı tazammun etmek ve umumi affın ise (hukuku amme davasını ve hükmolunan cezaları) bütün neticeleriyle birlikte ortadan kaldıracağı TCK.nun 97. maddesinde kesin bir hüküm olarak vazedilmiş bulunmasına göre; Af Kanununun yürürlüğe girmesiyle bu kabil suçlara ait amme davalarıyla birlikte bu suçlardan dolayı hükmedilmiş olan cezalar dahi tamamen ortadan kalkmış bulunmaktadır. Bu bent hükmünü bir taraftan umumi af olarak kabul ederken diğer taraftan bunun yalnızca amme davasını ortadan kaldırıp kesinleşmiş cezayı affın şümulü dışında bıraktığını kabul etmek, hukuk anlayışıyla ve 97. maddenin sarih metni ile bağdaşmasına imkan olmayan bir tenakuz ifade eder.

Davaya mevzu teşkil eden suç, af ile ortadan kalktığına göre; suçun mevcut olmadığı yerde cezadan bahsetmeye - bir Anayasa hükmü olan - TCK. 1 ve 2. maddeleri metni karşısında imkan kalmaz. Gerçi affın, sanıklar için bir hak olmayıp yalnızca bir (atıfet) ifade ettiğinde şüphe mevcut değilse de; bir kanun hükmü olarak vaz ve tedvin edildikten sonra bu hukuki müessese, eşit şartlar içinde bulunan herkes için bir hak teşkil eder. Bu itibarla, aksi tezin - hangi sebeplerle olursa olsun- kabulü takdirinde; aynı suçtan dolayı aynı hükümle mahkum olan müşterek iki failden biri hakkındaki hükmün kesinleşmesi ve diğerine ait kısmın şu veya bu sebeple henüz kesinleşmemiş olması hallerinde ve daha da genişletilmesi mümkün olan mümasil vaziyetlere, her ikisinin hukuki durumu da aynı olmasına rağmen; bunlardan birinin vaziyetini zikrolunan Af Kanununun 1. maddesinin A bendi ile ve diğerinin vaziyetini de B bendi ile mütalaa etmek, hiç de hukuki olmayan ve Anayasanın "kanunlar karşısında eşitlik" prensibi ve umumi af mefhumiyle de telifi kabil olmayan gayri adil bir netice bidayeten kabul edilmiş olacaktır ki, bunun hukuki prensiplerle izahı imkansızdır. Diğer taraftan umumi af hükmü vazedilirken yalnızca suçtan bahsedilerek cezanın meskut bırakılması - 97. madde muvacehesinde - cezanının istisna edildiğini asla ifade etmez.

Sözü geçen Af Kanununun 1. maddesinin ihtilaf mevzuu olan B bendi ise; kanunda yazılı hürriyeti bağlayıcı cezanın yukarı haddi beş seneden fazla olup A bendi şümulü dışında kalan ve muhtelif indirici sebeplerle beş sene veya daha az ceza tertibi suretiyle mahkumiyetle neticelenen suç ve cezalara münhasır ve binnetice hususi af mahiyet ve vasfındadır. Esasında A bendinde tasrihan tadat olunan ve umumi affa tabi bulunması sebebiyle ortadan kalkmış olan suçtan dolayı evvelce verilen kazanın mücerret kesinleşmiş bulunması; bu cezanın dahi B bendinde sayılan suç ve cezalardan olduğunu kabul etmeye - yukarıdan beri açıklanan sebepler dolayısıyla - imkan vermez.

Netice olarak : 218 sayılı Af Kanununun 4. maddesi, yalnızca, 113 sayılı kanunun değişik 1. maddesinin B ve C bentlerinden faydalananları aftan istisna eylemiş olmasına, B bendi ise; A bendi dışında kalan suçlara ve bu suçlardan dolayı verilmiş olan cezalara maksur ve münhasır bulunmasına; haddi zatında A bendinde sayılan ve umumi affa tabi bulunan suçlardan dolayı evvelce tayin edilmiş olan cezanın mücerret kesinleşmiş ve infaz edilmemiş olması; bu cezanın B bendi şümulü içinde mütalaasına imkan vermeyeceğine nazaran; A bendi şümulüne dahil suçlardan dolayı verilen cezaların dahi TCK.nun 97. maddesinin sarih hükmü karşısında umumi af ile ortadan kalkmış ve B bendi ile bir istifade bahis mevzuu bulunmamış olması itibariyle; bu kabil suçlardan dolayı verilmiş olan evvelki mahkumiyetlerin, 218 sayılı Af Kanunundan, istifadeye mani olmayacağı cihetle çoğunlukluk kararına bu sebeple muhalifiz.


Full & Egal Universal Law Academy