Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1988/5-107 Esas 1988/359 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1988/5-107
Karar No: 1988/359
Karar Tarihi: 17.10.1988

(765 S. K. m. 61, 429)

Dava: Kadın kaçırmak suçundan sanıklar (H.C.) ve (H.K.)nin TCY.nın 429/2, 59. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin, Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 23.12.1986 gün ve 1985/209, 1986/216 sayı ile verilen hükmün sanıklar vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen 5. Ceza Dairesi, 6.7.1987 gün ve 3545/3771 sayı ile;

(Mersin.... Bucağında oturmakta olan mağdurenin olay günü saat 20.00 sıralarında evini terkederek Gökçebelen Köyü'nde babası yanına giderken asvaltta köprüye 100 metre uzaklıkta sanıkların oto ile önüne çıktıkları, eskiden tanıştıkları sanık H.C.nin ismen hitaberek nereye gittiğini sorduğu, yanıt aldıktan sonra kendisine oto ile bırakma önerisinde bulunduğu mağdurenin isteksiz davranması üzerine hiçbir kötülük yapmayacağı güvencesi vererek ikna edip, sanık (H.K.)nin kullandığı otoya aldığı, Mersin Cumhuriyet Mahallesi'ne geldiklerinde tali yola saptıkları, sanık (H.C.) "Pavyon karısını bulduk, pavyona gitmeye gerek yok" demesi üzerine, mağdurenin kaçırıldığını anladığı, direnip inmeye çalıştığı, mücadele sırasında otonun yavaşlamasından yararlanıp kendisini aşağıya attığı, mağdurenin samimi anlatımları ve dosya içeriğinden anlaşılmıştır.

Mağdurenin kendi doğal güvenlik alanından çıkarılıp sanıkların nüfuz ve hakimiyetleri altına alındığı anda kaçırma suçu tam olarak oluşur.

Olayda ise; sanıkların mağdureyi otoya bindirdekten sonra ana yoldan bir süre götürmek suretiyle güvenlik alanı dışına çıkardıkları Mersin Cumhuriyet Mahallisine tali yola saptıklarında kaçırılacağını anlayan mağdurenin direnip kendisini otodan dışarı atması nedeniyle onu tam anlamıyla nüfuz ve hakimiyetleri altına alamadan olay yerinden uzaklaşmak zorunda kaldıkları bu suretle suçun icrai hareketlerini bitirdikleri halde sonucu elde edemedikleri, böylece eylemin tam kalkışma derecesinde kaldığı gözetilmeden suçun tamamlandığının kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizliğinden bozmuştur.

Yerel Mahkeme ise; (Sanıklar Mersin iline geldiklerinde Gökçebelen Köyünün yolu yerine 100. Yıl Mahallesi yoluna saptıklarında, mağdure kaçırılacağını anlamış, otodan inmek istediği halde sanıklar 4-5 Km. kadar oto ile giderek 45 Evler Mahallesi'ne kadar götürmüşler, burada bağırması üzerine oto yavaşlayınca mağdure kendisini çocuğu ile birlikte otodan atmıştır. Bu oluşa göre mağdure doğal güvenlik alanından tamamen çıkarılarak sanıkların nüfuz ve hakimiyet sahası içine sokulmuştur. Bu itibarla suç tamamlanmıştır. Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hüküm de sanıklar vekili tarafından süresinde temyizi üzerine, C.Başsavcılığının "Daire kararı doğrultusunda bozma" isteyen 7.3.1988 gün ve 6583 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmiş olmakla; Ceza Genel Kurulunda okundu, gereği konuşulup düşünüldü :

Karar: Ceza Genel kurulunda duruşma yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığından sanıklar vekilinin bu yöndeki isteminin reddine,

İncelenen dosya ve kanıtlara göre:

Oluş konusunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık yoktur ve Ceza Genel kurulunca da olayın yukarıda açıklandığı şekilde geliştiği kabul edilmiştir. Bu oluşa göre eylem tamamlanmış suçu mu oluşturur? Yoksa tam kalkışma aşamasında mı kalmıştır? Uyuşmazlık konusu bu noktadadır.

Sanıklardan (H.C.) önceden tanıdığı mağdureyi akşam saatlerinde kucağında çocuğu olduğu halde tesadüfen yolda görünce babası evine götürmek üzere otoya almıştır. Bu aşamada ve Mersin iline gidinceye dek sanıkların mağdureyi kaçırmak düşüncesinde olduklarına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Mersin İli'ne geldiklerinde, tali yola sapınca ve "pavyon karısını bulduk, artık pavyona gitmeye gerek yok" diye söyledikleri anda kaçırmaya karar vermişler ve bu andan itibaren mağdurenin direnmesine karşın bir miktar yol almışlar, direnme devam edince yavaşlayan otodan mağdure atlamıştır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; mağdure doğal güvenlik alanından uzaklaştırılarak sanıkların nüfuz ve hakimiyet sahasına sokulmamıştır. O halde suç tamamlanmamıştır.

Ancak sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için çözülmesi gereken bir başka husus karşımıza çıkmaktadır. Suç kalkışma aşamasında kaldığına göre eksik kalkışma mıdır? Yoksa tam kalkışma mıdır? Öğretide kaçırma suçlarına tam kalkışmanın mümkün bulunmadığı konusunda yazarlar birlik içerisindedirler (Prof. F. Erem, TCY.Hususi Hükümler Cilt: II, Sh. 703; Prof. S.Dönmezer, Umumi Adap ve Aile Nizamı Aleyhinde Cürüm, Sh. 159) Aynı görüşü Prof. Ayhan Önder, Prof. S. Erman ve Prof. Turhan Tufan Yüce'de benimsemektedirler. Zira kaçırma suçları hareket (maddi sonucu olmayan suçları olup dış dünyada maddi sonuç doğurmadıklarından bu tür suçlara tam kalkışma olası değildir. Netice harekete bitişiktir.

Olayda sanıklar işlemeyi kastettikleri mağdureyi kaçırmak suçuna elverişli vasıta ile başlamışlar, mani sebep nedeniyle (mağdurenin direnmesi) icra fillerini tamamlayamamış bulunduklarından suç eksik kalkışma aşamasında kalmıştır. Zaten icra fiillerinin tamamlamış olsalarda suçun tamamlanmış sayılması gerektiğini kabulde zorunluluk vardı. O halde Yerel Mahkeme direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Sanıklar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan sebeplerle yerinde görüldüğünden yerel mahkeme direnme hükmünün belirlenen bu değişik gerekçe ile BOZULMASINA, 17.10.1988 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy