Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/6-106 Esas 2013/284 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/6-106
Karar No: 2013/284
Karar Tarihi: 04.06.2013

(5237 S. K. m. 62, 149) (5271 S. K. m. 150, 193, 194, 195, 196, 200, 204, 289) (765 S. K. m. 497)

Dava: Yağma suçundan sanığın 5237 sayılı TCK'nun 149/1-a ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;

Sanığın dosya arasında bulunan başka suçtan tutuklu bulunduğu Ümraniye Cezaevi idaresi aracılığıyla 17.07.2007 tarihinde yazmış olduğu dilekçesinde devam eden duruşmalarını takip etmek istediğini belirtmesi karşısında sanık, son oturumda hazır bulundurulmadan yokluğunda yargılama yapılarak hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nun 196. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve ... sayı ile;

Sanığın UYAP üzerinden alınan ve itiraz evrakına eklediğimiz belgeden de görüleceği üzere, 23.04.2008 tarihinden itibaren Kastamonu Kapalı Cezaevinde bulunduğu anlaşıldığından; dosyada sanık için CMK'nun 196. maddesinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

Karar: CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Sanığın yağma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılandığı mahkemede sorgusu yapılan ve başka suçtan yargı çevresi dışındaki cezaevinde tutuklu olan sanığın hükmün tefhim edildiği duruşmada hazır bulundurulmamasının CMK'nun 196. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Sanığın inceleme konusu suçtan soruşturma aşamasında 10.07.2004 tarihinde tutuklandığı, 17.09.2004 tarihli ilk celsede yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'na uygun şekilde sorgusunun yapıldığı, 10.12.2004 tarihli vekaletname ile Av. Ö. E.'ı müdafii olarak görevlendirdiği,

Tutuklu bulunan sanığın 26.11.2004, 03.02.2005, 05.04.2005 ve 31.05.2005 tarihli celselere vekaletnameli müdafii ile birlikte katıldığı, 31.05.2005 tarihli celsede tahliyesine karar verildiği,

08.11.2005 tarihli celseye sanığın mazeret bildirmeksizin, vekaletnameli müdafiinin de müdafilik görevinden istifa ettiğini bildirerek katılmadığı, mahkemece CMK'nun 150/3. maddesi uyarınca sanığa müdafi görevlendirilmesi için baro başkanlığına yazı yazıldığı,

07.03.2006 ve 11.07.2006 tarihli celselere CMK'nun 150/3. maddesi uyarınca müdafii olarak görevlendirilen Av. H. B.'ın katıldığı, sanığın mazeret bildirmeksizin katılmadığı,

11.12.2006 tarihli celseye başka suçtan Metris Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan sanık ile Av. H. B.'ın katıldığı, sanığın bu şekilde CMK'nun 150/3. maddesi uyarınca müdafii olarak atanan avukattan haberdar olduğu,

13.04.2007 tarihli celseye sanık müdafiinin katıldığı,

Metris Kapalı Cezaevinde bulunan sanığın 17.07.2007 tarihli dilekçe ile duruşmalara katılmak isteğini bildirdiği,

21.09.2007 ve 27.12.2007 tarihli celselere sanık ve müdafiinin birlikte katıldığı,

04.03.2008 tarihli celseye mahkemece sanığın cezaevinden getirilmesi için yazı yazılmasına rağmen duruşmada hazır edilmediği, sanık müdafiinin mazeret bildirerek duruşmaya katılmadığı,

22.04.2008 tarihinde başka suçtan Ümraniye Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan sanığın Kastamonu Cezaevine sevkinin yapıldığı,

22.05.2008 ve 08.07.2008 tarihli celselerde sanık müdafiinin hazır bulunduğu, mahkemece sanığın duruşmada hazır bulundurulması için Ümraniye Kapalı Cezaevine yazı yazıldığı, ancak sanığın duruşmaya getirilemediği,

06.11.2008 tarihli celseye sanık müdafiinin katıldığı, Kastamonu Kapalı Cezaevinde başka suçtan tutuklu bulunan sanığın katılmadığı, bu celsede Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı, sanık müdafiinin esas hakkındaki savunmasını yaptığı, yargılamaya son verilerek hükmün tefhim edildiği,

Anlaşılmaktadır.

Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK'nun Sanığın duruşmada hazır bulunmaması başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, Kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir şeklinde olup, bu kuralın istisna halleri ise aynı maddenin 2. fıkrasında Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir,

194. maddenin ikinci fıkrasında, Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir,

195. maddede Suç, yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır,

200. maddenin birinci fıkrasında, Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir,

204. maddesinde Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır şeklinde gösterilmiştir.

Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutacak olan Sanığın duruşmadan bağışık tutulması başlıklı 196. maddesi ise;

(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.

(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.

(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı halinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.

(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.

(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir biçiminde düzenlenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan vareste tutulabileceği kabul edilmiş,

Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.

Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hali bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiştir.

Buna göre, sorgusu yapılan sanığın, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastaneye veya tutukevine nakledilmesi durumunda, yerel mahkemece duruşmada hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için sanığın duruşmaya getirilmemesine karar verilebilir. Bu karar, duruşmada verilecek bir ara kararla açıklanabileceği gibi, duruşmaya gelmeyen veya getirilmeyen sanığın duruşmaya getirilmesini sağlayacak usul işlemlerinin yapılmaması veya sanığın bulunmadığı celsede duruşmaya devam edilmesi suretiyle örtülü olarak da verilebilir. Diğer bir anlatımla sorgusu daha önce yapılan tutuklu sanığın zorunlu nedenlerle yargı çevresi dışındaki bir cezaevine nakledilmesi durumunda, sanığın hazır bulunmadığı celsede duruşmaya devam edilmiş ise mahkemece sanığın duruşmada hazır bulundurulmasına gerek görülmediğine karar verildiğinin kabulü gerekmektedir.

Bununla birlikte mahkemece, sanığın duruşmada hazır bulundurulmasının gerekli görüldüğü her durumda bu karardan dönebilecek ve sanığın duruşmada hazır bulundurulmasına karar verilebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın sorgusunun yürürlükte bulunan usul kanununa uygun şekilde 17.09.2004 tarihinde yapıldığı, yargılama sırasında müdafi yardımından yararlandığı, başka suçtan tutuklu iken 22.04.2008 tarihinde idari zorunluluklar nedeniyle yargı çevresi dışında bulunan Kastamonu Kapalı Cezaevine nakledildiği, 06.11.2008 tarihli celseye sanık müdafiinin katıldığı, Kastamonu Kapalı Cezaevinde başka suçtan tutuklu bulunan sanığın duruşmaya getirilemediği, sanık müdafiinin sanığın duruşmaya getirilmesi yönünde bir talebinin olmadığı, mahkemece de sanığın duruşmada hazır bulunmasına gerek görülmeyerek duruşmaya devam edildiği, duruşmada Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün alındığı ve sanık müdafiinin esasa ilişkin savunmasını yaptığı, böylece sorgusu yapılan ve yargılama boyunca yapılan birçok celseye katılan sanığa son celsede müdafii vasıtasıyla yeterince savunma imkanı verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirilerek hükmün tefhim edildiği, bu uygulamanın CMK'nun 196. maddesine aykırılık teşkil etmediği gibi, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde de olmadığı anlaşıldığından, Özel Dairenin bozma kararında isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, hükmün esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi A. C.; Sanık hakkında 30.06.2004 tarihinde müştekiyi yağmaladığı iddiası ile 765 sayılı TCK'nun 497/1. maddesi gereğince cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış olup, sanığın tutuklu olarak yargılanmasına başlanmış, sanık 08.11.2005 tarihli celsede bu dosyadan tahliye edilmiş, başka suçtan tutuklu olması nedeni ile cezaevinden serbest bırakılmamıştır. Mahkemece duruşmalarda hazır edilmesi için cezaevine yazı yazılmasına rağmen sonraki duruşmalarda hazır edilmemiştir.

Sanık, önceleri İstanbul Cezaevlerinde bulunurken karar duruşmasında Kastamonu Cezaevinde bulunmaktadır.

Sanık, 17.07.2007 tarihinde cezaevi vasıtası ile mahkemeye gönderdiği dilekçede 'yokluğunda alınacak karar ve kararları kabul etmediğini, bu nedenle cezaevine yazı yazılarak mahkemeye getirilmesini istediğini' bildirmiştir.

Bu talebine rağmen müştekinin beyanının alındığı duruşma, hakkındaki akıl sağlığına ilişkin raporun okunduğu duruşma ve Cumhuriyet Savcısının mütalaasını bildirdiği 06.11.2008 tarihli karar duruşmasında da hazır edilmemiştir.

Sanık, 26.05.2008 ve 07.11.2008 tarihinde Kastamonu cezaevinden dilekçe göndermiş olup, karar tarihinde Kastamonu Cezaevinde olduğu UYAP kayıtlarından da anlaşılmaktadır.

CMK'nun 193/1. maddesi Kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamaz şeklindedir.

CMK'nun 196. maddesinde belirtilen sanığın yokluğunda duruşma yapılabilecek haller dosyada mevcut değildir. Zira sanığın duruşmadan vareste tutulma talebi olmadığı gibi mahkemece de duruşmanın yokluğunda yapılmasına ilişkin verilmiş bir ara karar bulunmamaktadır. Aksine mahkeme her defasında sanığın duruşmalarda hazır edilmesi için cezaevine müzekkere yazmıştır.

Başka suçtan tutuklu olması nedeni ile özgürlüğü kamu gücü tarafından kısıtlanmış olan sanığın talebi doğrultusunda, CMK'nun 193. maddesi gereğince duruşmada hazır edilmesi gerekirken buna uyulmaksızın yokluğunda duruşmaların yapılarak Cumhuriyet savcısının mütalaasına karşı savunması alınmadan, savunma hakkının kısıtlanması suretiyle TCK'nun 149/1-a maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi, adil yargılamanın temel ilkeleri olan savunma hakkının kutsallığı, yüzyüzelik ve silahların eşitliği ilkelerinin açık ihlali niteliğinde olup, CMK'nun 289. maddesi gereğince mutlak bozma nedenlerindendir.

Bu nedenlerle Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bozma kararı isabetli olup, sayın çoğunluğun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü yönündeki kararına katılmıyorum düşüncesiyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle karşıoy kullanmışlardır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin ... gün ve ... sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, hükmün esastan incelemesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.06.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy