Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/992 Esas 2016/348 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/992
Karar No: 2016/348
Karar Tarihi: 11.10.2016

Ceza Genel Kurulu         2016/992 E.  ,  2016/348 K.
"İçtihat Metni"



Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 17.12.2012
Sayısı : 331-449

Sanıklar ... ve ...'ın yağma suçundan TCK'nun 149/1-c-h, 168/3, 62/1 ve 53/1. maddeleri gereğince 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraatlerine ilişkin Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2012 gün ve 331-449 sayılı hükmün, sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.10.2015 gün ve 16877-44253 sayı ile yağma suçundan verilen hükmün onanmasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen hükmün ise;
"Katılanlar .... ve ..... aşamalardaki anlatımlarına göre, olay günü gecesi İstanbul-Ulus istikametinde kiraladıkları 06 ...... plaka sayılı araç ile seyir halinde iken, aynı istikamette idarelerindeki 06..... ve 06 ..... plaka sayılı araçlarla seyir halinde olan sanıkların, ani fren yapmaları ve bu nedenle araçlarında hasar oluştuğu gerekçesi ile kendilerini sıkıştırıp durdurdukları, aşağıya indirerek alınan adli muayene raporlarına göre basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte dövmek suretiyle yaralayarak hasar bedelini istedikleri, paralarının olmadığını söylediklerinde alkollü olduklarını iddia edip araçlarına binmelerine izin vermeyerek, kendi araçlarına bindirip Ulus'taki Yapı Kredi Bankasına ait bankamatiğe götürdükleri, burada katılan ...'ın hesabından 630 Lira çektirip 610 Lirasını aldıkları, dosya kapsamından olayın 27.08.2012 günü saat 23.30 sularında başladığı, katılan ...'a ait Yapı Kredi Bankasına ait hesap kartından yapılan incelemede 630 Lirasının 28.12.2012 tarihinde çekildiği, buna göre para çekme işleminin saat 12.00'den sonra yapıldığı ve aradaki geçen süre dikkate alındığında, sanıkların para çekme işlemi için katılanları zorla araçlarına bindirip istedikleri parayı tahsil edene kadar katılanların özgürlüklerini kısıtladıkları bu suretle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu sübut bulduğu halde mahkumiyetleri yerine yazılı gerekçelerle beraatlerine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.05.2016 gün ve 115066 sayı ile;
"I- Sanıkların süreçte mağdurlara yönelik olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri sübut bulmamıştır.
Olay gecesi yönetiminde bulunan 06 ..... plaka sayılı araçla İstanbul yolunu müteakiben Ulus istikametine doğru seyir halinde olan sanık ... yönetimde bulunan, içinde davanın diğer sanığı olan ...'ın yolcu olarak bulunduğu Honda Cıvıc model araçla; mağdur ...'ın yönetimde bulunan ......Oto Kiralama firmasından kiralanmış Fiat Doblo model 06 ..... plaka sayılı kamyoneti sollamaya başlamış; çok şeritli yolda seyir halinde olan ... aracıyla o anda seyir halinde olan araç sürücülerinin hayatlarını riske sokan bir tarzda otoyolda slalom yapmaya devam etmiş, kendisini geçmek üzere olan sanık ...'nın aracının önüne direksiyon kırmış; ciddi bir kaza olgusuyla karşı karşıya kalan sanık ... direksiyon ve fren önlemine başvurmuş, otoyol kenarında bulunan bariyerlere aracını sürtmüş, aracında hasar meydana gelmiştir.
Araçlarda meydana gelen maddi hasarlar konusunda herhangi bir bilimsel donanım sahibi olmayan; bu konuda teknik ve mekanik bilimsel yeterlikleri şüpheli, kolluk görevlileri ...,..... tarafından düzenlenmiş 28.08.2012 tarihli 'Görgü ve Tespit Tutanağı' başlıklı tutanak içeriğine yansıtılan 06.....plaka sayılı 2011 Model ......otonun bağlantı noktalarının üst uç kısmının dışarı çıkık olduğuna, ancak tamponda ve otoda çarpma ve sürtme izinin olmadığına ilişkin belirlemeyi bilimsel veri olarak, kanıt olarak kabul etmek mümkün değildir. Soruşturma evresinde teknik, uzman bir servisten incele yaptırılma olanağı varken, soruşturma makamı bu konuda yöntem hatası yaparak sanıklar lehine olan hasar iddiasını nesnel, bilimsel bir yöntem çerçevesinde soruşturmanın genişletilmesine konu yapmamıştır.
Mağdurun alkollü olmadığına ilişkin raporu olaydan uzunca bir süre sonra alınmıştır. Mağdurların bu süre zarfında kanlarındaki alkol miktarını sıfırlayacak bir yönteme başvurmaları mümkündür. Mağdurlar olay yerine kolluk görevlilerini çağırmak istememişlerdir. Cep telefonlarıyla kolluktan olayın sıcağı sıcağına yardım isteme olanakları varken bu yola başvurmamışlardır.
Mağdur ...'ın olay günü ve saatinde kasti davranışlarıyla, muhtemelen alkollün etkisiyle, kasten tehlikeye soktuğu, TCK'nın 179. maddesine aykırılık yaratacak sonuçta tehlikeli bir biçimde araç sevk ve idare ettiği bir olgudur.
Sanık ...'ın olay gün ve saatinde, mağdur ...'dan kaynaklanan TCK'nın 29. maddesi bağlamında haksız tahrik teşkil edecek bir davranışın yarattığı, öfkenin etkisi altında sinirlerine hakim olmadığı, davanın diğer sanığı Dilaver'le birlikte olay yerinde araçla kaçan mağdurları Yenimahalle Köprü civarında kıstırıp durdurdukları, mağdurları basit tıbbi tedaviyle giderilebilecek ölçekte darp ettikleri diğer bir olgudur.
Tehlikeli bir biçimde araç sevk ve idare eden, sanık ...'ın aracında hasar oluşmasına neden olan mağdur ..., mağdur ...'la sanıklar arasında bir husumet ve düşmanlığın oluştuğu diğer bir olgudur.
Maddi hasarlı trafik kazalarında kazanın taraflarının önce hararetli bir tartışma yaptıkları, birbirlerine karşı hakaret ve tehdit ihtiva eden sözlere başvurdukları, kavga ettikleri; daha sonra sakinleşerek aralarında anlaştıkları; bazen de tarafların medeni ölçüler içinde sinirlerine hakim olarak, olay yerine trafik polisini çağırmadan hasarın giderimi konusunda anlaşmaları toplumsal hayatta mümkün, sıkça rastlanan bir durumdur.
Süreçte mağdurların, sanıkların kendilerine yönelik olarak hakaret ve tehdit söylemine başvurduklarına ilişkin bir açıklamaları da olmamıştır.
Olayda tarafsız kamu tanığı yoktur. Mağdurlar araçlara zorla bindirildiklerini iddia etmişlerdir. Yapı Kredi Bankasına ait bankamatik, günün her saatinde insan, araç, kolluk görevlisi trafiğinin yoğun olduğu bir mahalde bulunmaktadır. Zorla hürriyetinden alıkonulan bir kimse, esaretten kurtulmak için uygun şartlarda kaçma, çevrede bulunan insanlardan yardım isteme gibi reflekslere başvurur. Mağdurlar bankamatiğin bulunduğu mahalde insanlardan yardım istememişler, imdat çığlığı atmamışlar veya kaçma olanakları varken neden kaçmamışlar, neden hemen kolluktan yardım istememişlerdir? Bu durum mağdurlarca açıklanması gereken bir durumdur. Mağdurların olay yerine zorla götürüldükleri iddiası kanıtlanmamıştır.
Mağdur ...’ın kovuşturma evresinde tespit edilen ‘(...) Tolga gelerek arabanın içinde iken bana vurmaya başladı, ‘hem arabaya vuruyor hem kaçıyorsunuz’ dedi, diğer sanık ... de arkadaşım Nurullah'a saldırıyordu, sanıklar çok sinirli idiler, sanki kriz geçiriyorlardı, sanık ... daha sonra olay yerine geldi, arabalarına hasar verdiklerini söyleyerek sanık ... 150 Lira istedi, daha sonra sanık ... tamirci ile konuştu 700 Lira tutar deyince sanık ... arabası kaydığı için ön balataları ve arka balatalarında hasar olduğunu söyledi, bunun üzerine ben baskı altında hep birlikte bankamatiğe gittik, sanık ... tüm paramın çekilmesini istedi, 630 Liram vardı, sanık ... 'bu kadar fazla' dedi, 630 Lirayı çektim, sanık ...'ya verdim, bu arada sanıklar araba kiralama şirketi sahibi ile görüştüler, olayın olduğu ruh hali ile beni de görüştürdüler; arabayı bırakmamı istedi, arabayı bıraktım, o anda oto kiralama şirketinin sahibi ile görüştüm, ancak hiçbir şey anlamadan arabayı sanıklara bıraktım...’ biçimindeki anlatımıyla;
Nitekim mağdur ...'ın kovuşturma evresinde tespit edilen: ‘(...) müşteki ...... 'kartım var' dedi, o sırada sanıklar bize vuruyorlardı, sanık ... bize vurmadı, alkollü değildik, bunun üzerine hep birlikte bankamatiğe gittik ve hesabındaki 630 Lirayı çekti, ....n hesabında o kadar para vardı, sanıklar ayrıca araba kiralama şirketinin sahibi ile görüştüklerini arabayı kendilerine vermesini söylediğini belirttiler, arabayı onlara bıraktık ve bize 20 Lira yol ücreti olarak verdiler, (...)’ biçimindeki anlatımı da kişiyi hürriyetinden yoksun kılma savının gerçek olmadığını gösteren bir durumdur.
Mağdurların hürriyetlerinin TCK'nın 109/2. maddesi bağlamında cebir, tehdit veya hileyle kısıtlanması soyut iddia boyutunda kalmıştır.
Yerel mahkeme kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşmadığına ilişkin olarak şu gerekçeye başvurmuştur:
‘Her ne kadar sanıkların, mağdurları hürriyetlerinden yoksun kıldıkları iddia edilmiş ise de, sanıkların birbirini doğrulayan anlatımları ve katılan ...'ın beyanında, sanıkların araç ile kendilerini takip etmeye başladıktan sonra camdan ellerini kollarını sallayarak durmalarını istedikleri, ayrıca sanıklardan birisinin kiralama şirketini tanıdıklarını beyan etmesi üzerine, araçlarını durdurdukları yolundaki anlatımı dikkate alındığında, sanıklar Tolga ve Dilaver'in katılanların aracını durdurmaya yönelik eylemlerinin katılanların hürriyetini tahdit etmeye yönelik olarak değil, kaza olduğu düşüncesine dayanarak kendileri ile konuşma amacına yönelik olduğu, nitekim katılanlar durduktan sonra aralarında tartışma ve itiş kalkış olduğu anlaşıldığından, sanıklar Tolga ve Dilaver'in kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak suçunu işledikleri yolunda cezalandırılmalarına yeter ve inandırıcı delillere ulaşılamadığı kanaatine varıldığından, bu suç nedeniyle her iki sanığın CMK'nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar vermek gerekmiştir’
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin bu konuyla alakalı gerekçesinde yer verdiği belirleme oluşa, realiteye, mevcut kanıt durumuna uygun düşen bir gerekçedir.
Taraflar arasında oluşan husumet olgusu, kuşkudan sanık yararlanır, in dubio pro reo ilkesinin sanıklar lehine mevcut kanıtlar dahilinde işletilmesi için koşullar gerçekleşmiştir.
Bu nedenlerle Başsavcılığımızca sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerine ilişkin Yüksek Dairenin bozma gerekçesine katılmamız mümkün değildir.
II- Sanıklar ... ve ... haklarında nitelikli yağma suçundan kurulan hüküm bakımından yapılan incelemede:
‘Daha az cezayı gerektiren hâl’ başlıklı 5237 sayılı TCK'nın 150-(1) maddesine göre: ‘Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.’
Olay günü, mağdur ...'ın karayolu güvenliğini tehlikeye düşürecek bir yöntemle araç kullandığı, bunun neticesinde sanık ...'ın aracının maddi hasar görmesine, sanıklar Tolga ve Dilaver'de bir öfke patlamasına haksız hareketleriyle, Borçlar Kanunu bağlamında haksız fiil teşkil edecek kusurlu davranışıyla neden olduğu anlaşılmaktadır. TCK'nın 150/1. maddesinde yer verilen 'hukuki ilişki' kavramını sadece alacak-borç ilişkisine indirgemek mümkün değildir.
‘Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafın ödemekle yükümlü olduğu parasal değeri ya da yerine getirme taahhüdünde olduğu edimi ifade eder. Hukuki alanda kullanılışı, geniş anlamıdır. Borç ilişkisi, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan hukuki bağdır. Edim, borçlu açısından bakıldığında borç, alacaklı açısından bakıldığında ise alacaktır. İki farklı kelime aynı davranışın iki farklı açıdan bakılması ile oluşturulmuş adlandırmalardır. Edim fiili, yapma, yapmama veyâ verme olarak üç şekilde tezâhür edebilir.
Borcun kaynakları
- Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri ( TBK Madde 1-48)
- Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri ( TBK Madde 49-76)
- Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri (TBK Madde 77-82)
Kıta Avrupası Hukuk Sistemi'nin kökeni olan Roma Hukuku'nda ‘borç’ ve ‘alacak’ kavramları yoktur. Dava kavramı vardır. Bir hakkın temin edilebilmesi için o hakka ilişkin bir dava hakkı olması gerekir.
Her borç ilişkisinde üç unsur vardır.
- Borçlu, alacaklı ile aralarındaki bir borç ilişkisi dolayısıyla bir edimi yerine getirmekle yükümlü olan taraftır.
- Alacaklı, borç ilişkisine konu olan edimin yerine getirilmesini isteme hakkına sahip olan taraftır. Bu edimin yerine getirilmesini isteme hali, borçlunun edimi kendiliğinden yerine getirmemesi halinde ortaya çıkar ve alacaklının talep hakkı olarak tanımlanır. Alacaklı bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda yasal yollara başvurarak borçlunun edimi yerine getirmesini sağlayabilir. Buna dava hakkı denilmektedir.
- Edim, borçlunun bir şey vermek, bir şey yapmak ya da bir şey yapmamak şeklindeki yükümlülüğüdür.
Sorumluluk, borçlunun malvarlığının alacaklının alacağının güvencesini oluşturmasıdır.
Borçlu borcunu ifâ etmediği takdirde alacaklı mahkemeye ya da icrâya başvurabilir.
Borcun kaynakları, taraflar arasında bir borç ilişkisi doğmasına yol açan olaylar, olgulardır. Borçlar Kanunu, borcun kaynaklarını üç grupta düzenlemiştir.
Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri (TBK Madde 1-48)
Bir hukuki işlemden doğan borçlardır.
Hukuki işlem, hukuki bir sonuç doğurmak amacıyla, irade beyanında bulunmaktır. Hukuki işlemler, irade beyanında bulunan tarafların sayısı açısından, tek taraflı hukuki işlemler ve çok taraflı hukuki işlemler olmak üzere iki grup içinde düzenlenmişlerdir. Tek taraflı hukuki işlemler, sadece bir tek tarafın -doğal olarak borçlu tarafın- irade beyanıyla hüküm ifade eden borç ilişkileridir. Bir borç ilişkisi, tek bir kişinin irade beyanıyla gerçekleşmiştir. Çok taraflı hukuki işlemler, birden çok tarafın karşılıklı ve birbiriyle örtüşen irade beyanlarıyla ortaya çıkan hukuki işlemlerdir. Günlük hayatta en sık rastlanan türü, iki taraflı hukuki işlemlerdir. Hukuk literatüründe bu tarz hukuki işlemlere sözleşmeler denilmektedir. Eski dilde akit ya da mukavele denirdi.
Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri (TBK Madde 49-76)
Haksız fiiller, Türk Borçlar Kanunu’nun 49-76. maddelerinde tanımlanmış olup, çağdaş hukuk düzeni açısından kabul edilemez tutum ve davranışlar sonucunda karşı tarafın uğrayacağı kaybı ifade etmektedir.
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri (TBK Madde 77-82)
Çoğu kez, haksız iktisâb olarak da geçen bu hukuk terimi, herhangi bir kimsenin mal varlığının, hukuk düzeni açısından kabul edilir bir nedene dayanmaksızın, başka bir kimsenin malvarlığı zararına olacak şekilde artmasıdır.
Sanık ...'nın olay gecesi aracında meydana gelen hasarla ilgili olarak, diğer sanık ...'le birlikte gece yarsına yaklaşan bir zaman diliminde tamirciyle olası zarar konusunda görüşmeler yaptığı, kendince kafasında oluşan zarara karşılık, mağdur ...'a karşı dava ve icra yoluna başvurma olanağı varken, 'kim bu işlerle uğraşacak' mantığını işleterek, kendince belirlediği zararını karşılaması için sanık ...'le birlikte fikir ve eylem birlikteliği içinde hareket ederek mağdur üzerinde cebir uyguladığı, mağduru basit tıbbi tedaviyle giderecek ölçekte darp ettikten, mağduru cebirle, zora başvurarak ikna ettikten sonra, mağdur ...'ın Yapı Kredi Bankasında bulunan hesabından banka kartıyla 630 Lira çekmesini sağladığı, bu paranın 20 Lirasını mağdura iade ettiği anlaşılmaktadır.
Sanık, .....Tamir-Elektrik-Lastik işyeri işleteni ...'ın, aracını oluşan hasar nedeniyle tamir ettiğine, tamirat karşılığı ...'a 910 Lira ödediğine ilişkin olarak soruşturma evresinde 16.09.2012 tarih ve 044168 sayılı faturayı savcılığa ibraz etmiştir.
Tanık olarak 07.12.2012 tarihli duruşmada anlatımına başvurulan ... belge içeriğini, yaptığı tamiratı doğrulamıştır.
a- Sanıklara ek savunma olanağı tanınmadan hüküm kurulmuştur.
İddianamede sanıklar haklarında TCK'nın 86/2, 149/1-c, 150/2, 109/3-b, 53 maddelerinin tatbiki; Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin görüşünde sanıklar ... ve ... haklarında TCK'nın 149/1-b-d-h maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları talep edilmiş; Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla adı geçen sanıkların TCK'nın 149/1-c-h, 168/3, 62/1, 53/1, 53/1-c maddeleri gereğince ayrı ayrı 6 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Süreçte sanıklara veya savunmanlarına ek savunma fırsatı tanınmayarak CMK'nın 226. maddesi ihlal edilmiştir.
b- Sanıklar ... ve ... nitelikli yağma eylemlerini TCK'nın 150/1. maddesi bağlamında işlemişlerdir.
Türk Borçlar Kanunu madde 49- ‘Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür’
Sanık ...'nın aracında oluştuğunu belirttiği hasarın, bu konuyla alakalı olarak soruşturma evresinde ibraz etmiş olduğu 16.09.2012 tarih ve 044168 sayılı faturanın içeriği tanık olarak dinlenen ... tarafından doğrulanmıştır. 28.08.2012 tarihli ‘Görgü ve Tespit Tutanağı’ başlıklı tutanak içeriğine yansıtılan, 06..... plaka sayılı ..... model araçtaki ‘ön tampon bağlantı noktasının, üst kısmının çıkık olduğuna...’ ilişkin tespit yeterli bir tespit değildir. Vasıtanın diğer mekanik aksamında herhangi bir hasar olup olmadığı, soruşturma evresinde yetkin bir uzmanca incelenmemiştir. Bu durum sanıklar lehine değerlendirilmesi gereken kuşkulu bir durumdur. Sanık ..., davanın diğer sanığı ...'la, Tolga'nın zararını gidermek amacıyla onunla fikir ve eylem birlikteliği içinde hareket etmiştir.
Süreçte bir hukuki ilişkiye (haksız fiile) dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanan kişi konumunda TCK'nın 37/1, 150/1 maddesi bağlamında hareket ederek, mağdur ...'ın TBK'nın 49. maddesi çerçevesinde oluşan zararı giderim borcunu, dava veya icra yoluna başvurmaksızın cebren tahsil eden, mağdurun 610 Lirasını alan sanıkların TCK'nın 37, 150/1. maddeleri göndermesiyle, TCK'nın 86/2. maddesi gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi gerekirken, suç nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek sanıkların TCK'nın 149/1-c-h madde, fıkra ve bendi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu konuyla alakalı gerekçesinde yer verdiği belirleme oluşa, realiteye uygun düşmemektedir. Bu nedenlerle Başsavcılığımızca sanıklar ... ve ...'ın nitelikli yağma suçundan mâhkumiyetlerine ilişkin kararın onanmasına yönelik olarak Yüksek Dairenizce verilen onama kararına katılmamız mümkün değildir" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 30.05.2016 gün, 3866-4653 sayı ve oyçokluğu ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar ... ve ...’a atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sübut bulup bulmadığı,
2- Sanıklar ... ve ...’a atılı yağma eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı,
3- Sanıklar ... ve ... hakkında TCK'nun 149/1-c-h, 168/3, 62/1 ve 53/1. maddeleri gereğince hüküm kurulurken ek savunma hakkı tanınıp tanınmadığı,
Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
27.08.2012 günü saat 23.30 sıralarında sanık ...'ın sevk ve idaresindeki otomobil ile İstanbul-Ulus istikametinde sol şeritte seyrettiği sırada, orta şeritte seyreden katılan ...'ın aniden sol şeride geçmek için yönetimindeki otomobilin direksiyonunu kırdığı, sanık ...'nın katılanın aracına çarpmamak için frene basıp manevra yaptığı, ancak aracını bariyere çarptığı, otomobilde oluşan hasar nedeniyle sanıkların katılanları takip edip Yenimahalle Köprüsü altında durdurdukları, katılanları araçlarından indirip darp ettikleri ve hasar bedelini istedikleri, alkollü olduklarını iddia edip katılan ...’ın aracını kullanmasına izin vermeyerek, katılan ...’ı sanık ...'nın aracına, katılan ...’ı ise sanık ... yönetimindeki kiralanan araca bindirip Ulus'taki Yapı Kredi Bankasına ait bankamatiğe götürdükleri, katılan ...'ın hesabından 630 Lira çekip 610 Lirasını sanıklara verdiği, ardından sanıkların yanlarından ayrıldıkları,
Katılanların adli muayene raporlarında basit bir tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralandıklarının belirtildiği,
Görgü tespit tutanağında; sanık ...'ya ait 06 ......plakalı otomobilin ön tampon ile sol ön teker üstündeki bağlantı noktasının üst uç kısmının dışarı doğru hafif çıkık olduğu, ancak tamponda ve otomobilde çarpma veya sürtme izinin olmadığı tespitine yer verildiği,
Sistem Oto Tamir Bakım Servisince düzenlenen 16.09.2008 tarihli fatura ve ekinde; 01.09.2012 günü getirilen 06 TZG 72 plakalı aracın ön sol tarafından almış olduğu darbe sonucu tamir olan parçaların ön tampon, tampon bağlantısı, ön sol far yıkama motoru, ön sol far ayarı, ön sol far bağlantı ayakları olduğu, işçilikle birlikte toplam 910 Liraya tamir edildiği bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... aşamalarda; sevk ve idaresindeki Aris Oto Kiralama Şirketinden kiraladıkları araç ile olay tarihinde saat 23.30 sıralarında İstanbul yolunda seyrederken, sağ şeritten sol şeride geçmek istediği sırada sol şeritte arkasında yakın mesafeden seyreden aracın fren sesini duyması üzerine eski şeridine geri dönüp yola devam ettiğini, sanık ... ile İmran'ın yönetimlerindeki araçlarla kendisini sıkıştırarak durmasını istediklerini, ancak durmadığını, sanıkların takibe devam ederek “Aris oto kiralama şirketi elemanlarıyız” demeleri üzerine durmak zorunda kaldığını, sanıklar Tolga ve Dilaver’in kendisine ve katılan ...’a tekme ve tokatla vurmaya başladıklarını, sanıkların araçlarında hasar olmadığı halde 150 Lira istediklerini, üzerinde para olmadığı için sanık ...’nın isteği dışında kolundan çekip aracına bindirdiğini, para çekmek üzere Anafartalar'da bulunan Yapı Kredi Bankasına ait bankamatik önüne getirdiklerini, sanık ...’in telefon ile aracın hasarlarını ilettiği tamircinin "hasar ücreti 750 Lira tutar" dediğini söyleyerek 750 Lira istediğini, sanık ...’nın da araba kaydığı için ön ve arka balatalarda hasar olduğunu söylediğini, bankamatikten çektiği 630 Liradan 610 Lirayı sanık ...’ya verdiğini,
Katılan ...; katılan ... yönetimindeki araç ile giderken şerit değiştirdikleri sırada bir otomobil sürücüsünün aniden frene bastığını, ardından bu araç ve başka bir aracın kendilerini takip etmeye başladıklarını, her iki aracın önlerini kestiğini, araçtan inen sanıklar Dilaver ve Tolga’nın kendilerini darp ettiklerini, kaza olmadığı halde katılan ...’dan 750 Lira istediklerini, .....“param yok bankadan para çekebilirim” dediğini, sanık ...’nın ....ı kolundan tutarak kendi aracına bindirdiğini, kiraladıkları aracı ise sanık ...’in kullandığını ve kendisini de bu araca bindirdiğini, bankamatik önüne geldiklerini, Ali Olcay’ın istemeyerek para çekip içinden 20 Lira alarak 610 Lirayı sanıklara verdiğini,
Tanık ... mahkemede; 2012 yılı Ağustos ayının sonunda sanık ...'nın kardeşinin tamir için bir otomobil getirdiğini, otomobilin ön tamponunun çıkık, silecek bidonunun, far ayaklarının ve far yıkama motorunun kırık olduğunu, işçiliği ile beraber 910 Liraya yaptıklarını, 600 Lirasını peşin alıp 310 Lirası için senet düzenlediklerini, faturayı da senedi aldığı tarih olan 16.09.2012 tarihinde verdiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda; olay günü saat 23.00 sıralarında sanık ... yönetimindeki araçla en sol şeritte seyir halinde iken, katılanların aracının orta şeritte zikzak çizerek arkalarından geldiğini ve sürücünün direksiyonu önlerine kırdığını, kendilerini sıkıştırmaları sonucu bariyere çarptıklarını, selektör yaparak katılanların durmasını istediklerini, katılanların durmaması üzerine ..... Oto Kiralama Şirketi'nin sahibini arayıp katılanların aracı maganda gibi kullandıklarını söylediğini, onun da "şahıslara aracı kenara çekmelerini söyleyin" dediğini, kendisinin katılanlara aracın .... Oto Kiralamaya ait olduğunu ve durmalarını söylemesi üzerine katılan ...'ın aracı Yenimahalle Köprüsü altında durdurduğunu, sanık ... ile birlikte arabadan indiklerini, katılanların ise arabadan inmediklerini, onlarla konuşmak için yanlarına gittiklerini, katılanların alkollü olduğunu, kendisinin katılan ... ile itiştiğini, sanık ...'nın da katılan ... ile muhatap olduğunu, ikisinin atıştığını, katılanlara “arabamıza hasar verdiniz polis çağıralım” dediklerini, katılan ...’ın “üzerimde para yok, bankamatiğe gidip para çekelim” dediğini, telefonla aradığı tamircinin aracın masrafı için“tahminen 600-700 Lira tutar” dediğini, bunun üzerine her iki katılan ve sanık ... ile birlikte arabaya bindiklerini, arkalarından inceleme dışı sanık ...’ın geldiğini, katılan ...'ın bankamatikten 630 Lira para çektiğini, bunun 20 Lirasını katılana iade ettiklerini, aracı ...'a yaklaşık 1000 Liraya yaptırdıklarını, katılanlardan zorla para almadıklarını, araçlarına zarar vermelerinden dolayı aldıklarını, araç kendilerinde bir hafta on gün kaldıktan sonra tamirciye verdiklerini,
Sanık ... aşamalarda; olay günü yönetimindeki araç ile en sol şeritte seyrederken, katılan ...'ın kullandığı araçla zikzak yaparak tehlikeli şekilde seyir halinde olduğunu, katılanın direksiyonu aniden kırarak aracıyla şeridine girmesi üzerine ani fren yaptığını, aracının sol ön kısmının bariyere çarptığını, aracında hasar olması nedeniyle katılanların aracını durdurmaya çalıştıklarını, Yenimahalle Köprüsü altında durduklarını, sanık ... ile araçtan indiklerini, arkalarından İmran'ın geldiğini, kendisinin katılan ... ile sanık ...'in ise katılan ... ile muhatap olduğunu, katılan ...'a yaklaşarak "neden durmuyorsun, beni tehlikeye sokuyorsun, bariyere vurmak zorunda kaldım, aracımızda zarar var" dediğini, katılan ...'ın eli ile işaret yaparak aracından inip saldırdığını, katılan ...'ın da araçtan inerek sanık ... ile kavga ettiğini, o sırada İmran'ın geldiğini, kendisine ve katılanlara kızdığını, bunun üzerine katılan ...'ın zararı karşılayacağını söyleyerek polise haber vermemelerini istediğini, sanık ...'in telefonla aracın tamir bedelini sorduğunu, tamiricinin 700 Lira olduğunu söylediğini, katılan ...'ın "o kadar param yok bankamatiğe gidip para çekelim" dediğini,..... 630 Lira çekip verdiğini, kendisine "eve gitmek için 20 Lira verir misin" dediğini, 20 Lirayı katılana geri verdiğini, aracın sol alt tamponun çıkmış, farın içine gömülmüş vaziyette olduğunu, aracı tamir ettirdiğini, faturasının olduğunu,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1- Sanıklar ... ve ...’a atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sübut bulup bulmadığının değerlendirilmesinde;
5237 sayılı TCK’nun “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ya da kısıtlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde de; “bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir” şeklinde belirtilmiştir. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir. Serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması sonucunu doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, s.130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, s.31; Durmuş Tezcan - Mustafa Ruhan Erdem - Murat Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, s.363 vd.; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara-2009, cilt:3, s.2830 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, s.87) ve yargısal kararlarda da (CGK’nun 29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Olay günü sanık ... yönetimindeki araçla, yanında diğer sanık ... ile birlikte seyir halinde iken, hatalı manevra yapan katılan ... yönetimindeki araca çarpmamak için ani fren yaptığı, bu sırada bariyerlere vurması sonucu aracında hasar meydana geldiği, bunun üzerine sanıkların katılanların aracını sıkıştırıp durdurdukları ve araçtan aşağı indirip katılanları darp ettikleri, sanık ...'nın aracında meydana gelen hasar bedelini istediği, katılan ...'ın üzerinde para olmadığını söylemesi üzerine katılanların oradan ayrılmalarına izin vermeyip, katılan ...'ı katılanların aracına, katılan ...'ı ise sanık ...'nın aracına zorla bindirdikleri, katılanların aracını sanık ...'in kullandığı, bu şekilde katılanları Yenimahalle Köprüsü civarından Ulus Anafartalar'da bulunan Yapı Kredi Bankasına kadar götürdükleri, burada katılan ...'ın bankamatikten çektiği parayı hasar bedeli olarak sanık ...'ya vermesinden sonra sanıkların katılanları serbest bıraktıkları anlaşılan olayda; sanıkların bulunduğu araçta meydana gelen hasar bedelini tahsil etmeden katılanların olay yerinden ayrılmalarına izin vermeyip, her iki katılanı da zorla farklı araçlara bindirerek bankamatiğin bulunduğu yere götürüp, katılan ...'dan hasar bedelini aldıktan sonra serbest bıraktıkları zamana kadar geçen süre zarfında katılanları hukuka aykırı olarak alıkoymaları nedeniyle, üzerlerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Dairenin sanıklar Tolga ve Dilaver'in üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluştuğuna ilişkin bozma kararı isabetli olup, bu uyuşmazlık yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
2- Sanıklar ... ve ...’a atılı yağma eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı hususuna gelince;
5237 sayılı TCK’nda, 765 sayılı TCK’nun 308. maddesindeki "kendiliğinden hak alma" suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş, onun yerine kanunda belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş, bu bağlamda hırsızlık suçunda 144, yağma suçunda 150/1, dolandırıcılık suçunda 159, belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir. Nitekim 5237 sayılı TCK’nun "Daha az cezayı gerektiren hal" başlığı altındaki 150. maddesinin konumuzu ilgilendiren 1. fıkrası; "Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" şeklindedir.
Buna göre, 765 sayılı TCK’nun 308. maddesinde adliye aleyhine işlenen bir suç olarak yaptırıma bağlanan eylemlerin bir kısmı, 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesiyle malvarlığına ilişkin bir suç haline dönüştürülmüştür. Bu düzenlemeye göre, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılması halinde eylem yağma suçunu oluşturmakla birlikte, bu özel düzenleme nedeniyle fail kasten yaralama ve/veya tehdit suçundan cezalandırılacaktır. Böylece, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş olması daha az ceza verilmesini gerektiren bir hal olarak kabul edilmiş, başka bir anlatımla failin saikine önem verilmiştir.
Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak hakkı doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili kanunda belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp, hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. Başka bir anlatımla, şekil şartına uyulmadan kurulan bu ilişkinin ilgili kanun hükümleri uyarınca özel hukuk alanında hukuki sonuç doğurmayacak olması, ceza hukuku alanında dikkate alınmasına engel olmayacaktır. Burada önemli olan şekil şartına uyulsun veya uyulmasın meşru bir hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı ve bu hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hareket edilip edilmediğidir.
Bununla birlikte fail tarafından alacağın tahsili amacıyla gerçekleştirilen yağma eyleminin alacak ile orantılı olması gerekmektedir. Alacak miktarından bariz bir şekilde çok daha fazla miktarın alınması durumunda artık TCK’nun 150/1. maddesinin uygulanması mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Bir numaralı uyuşmazlık konusunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; sanık ...'nın sevk ve idaresindeki araç ile seyrederken hatalı manevra yapan katılan ... yönetimindeki araca çarpmamak için aracını bariyerlere vurması neticesinde aracında hasar oluştuğu, katılan ...’ın Borçlar Kanunu kapsamında haksız fiil teşkil eden eylemi nedeniyle sanık ...’nın zarara uğradığı, sanıkların mahkemeye sundukları faturaya göre olay sonucunda 910 Liralık zararın bulunduğu, bu zararın tanık ... tarafından da doğrulandığı, faturada kolluk tarafından araç üzerinde yapılan görgü ve tespit sonucu düzenlenen tutanağa aykırı olacak bir hasarın yer almadığı hususları gözetildiğinde; sanık ...'nın haksız fiilden kaynaklı hukuki ilişkiye dayanan alacağı ile orantılı olacak miktardaki parayı tahsil amacıyla katılanlara cebir uyguladığı, aracında bulunan sanık ...'in de sanık ...'nın bu alacağını tahsil amacıyla eyleme iştirak ettiği anlaşılmakla, sanıkların eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, bu uyuşmazlık yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanıkların eyleminin TCK'nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yağma suçundan hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Bu uyuşmazlık konusunda çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; "itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
İkinci uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesi sonucunda, sanıklar ... ve ...’ın eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığının kabulü ile sanıkların eyleminin TCK'nun 149/1-c-h maddesinde düzenlenen nitelikli yağma suçunu oluşturmadığı sonucuna ulaşılması karşısında, sanıklar ... ve ... hakkında TCK'nun 149/1-c-h, 168/3, 62/1 ve 53/1. maddeleri gereğince hüküm kurulurken ek savunma hakkı tanınıp tanınmadığına ilişkin üçüncü uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.
Sonuç olarak; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, sanıklar ... ve ...'a atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sübut bulması nedeniyle bu yönden reddine, sanıklar ... ve ...'a atılı yağma eyleminin TCK'nun 150/1. maddesi kapsamında kalması nedeniyle bu yönden kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkemece yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklara atılı eylemin TCK'nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) Sanıklar ... ve ...’a atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sübut bulup bulmadığına ilişkin uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
b) Sanıklar ... ve ...’a atılı yağma eyleminin TCK’nun 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığına dair uyuşmazlık yönünden ise KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 28.10.2015 gün ve 16877-44253 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.12.2012 gün ve 331-449 sayılı hükmünün, sanıklara atılı yağma eyleminin TCK'nun 150/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece onanması üzerine sanıklar hakkındaki hükmün kesinleştirilerek infaz için Cumhuriyet savcılığına gönderilmesi nedeniyle, sanıklar hakkında bu suçtan dolayı infaza başlanılmış olması halinde İNFAZIN DURDURULMASINA, sanık ...'ın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde sanıkların derhal salıverilmeleri için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede 1. uyuşmazlık konusu yönünden oybirliğiyle, 2. uyuşmazlık konusu yönünden oyçokluğuyla karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy