Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/16-1013 Esas 2017/528 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/16-1013
Karar No: 2017/528
Karar Tarihi: 12.12.2017


(5237 S. K. m. 37, 53, 63, 312, 327, 329, 330) (3713 S. K. m. 3, 5)

 

Dava: 1- Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davada;

 

A- Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesince 15.07.2015 gün ve 172-176 sayı ile şüpheliler ..., ..., ..., ... ve ... hakkında; cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme ile devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 312/1-2, 327/1, 329/1, 63/1 ve 53. maddeleri uyarınca Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılamalarının yapılması için son soruşturmanın açılmasına karar verilmiş, adı geçenler hakkında Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla 2015/1 esas sayı ana dosyada yargılamaya başlanmıştır.

 

B- Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 07.05.2014 gün ve 19640-11969-772 sayılı iddianamesi ile şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,...,...,...,...,...,'ın; siyasal ve askeri casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37. maddesi delaletiyle 328/1 ve 330/1. maddeleri gereğince cezalandırılmaları isteğiyle Adana Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

C- Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2014 gün ve 30800-28146-2080 sayılı iddianamesi ile şüpheliler ..., ..., ...,...,...,...,.,...,...,...,...,...,...,...,..., ve ...'in; siyasal ve askeri casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37. maddesi delaletiyle 328/1 ve 330/1. maddeleri gereğince cezalandırılmaları isteğiyle Adana Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

D- Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 26.02.2015 gün ve 78106-5020-430 sayılı iddianamesi ile şüpheli ...'in; siyasal ve askeri casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37. maddesi delaletiyle 328/1 ve 330/1. maddeleri gereğince cezalandırılması isteğiyle Adana Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

E- İskenderun Ağır Ceza Mahkemesince 04.09.2015 gün ve 185-162 sayı ile şüpheliler ... ve...'ın; devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme ile devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37. maddesi delaletiyle 327/1 ve 329/1. maddeleri uyarınca Hatay Ağır Ceza Mahkemesince yargılamalarının yapılması için son soruşturmanın açılmasına karar verilmiş, bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

F- Osmaniye Ağır Ceza Mahkemesince 11.09.2015 gün ve 220-241 sayı ile şüpheli ...'ın; cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme ile devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37. maddesi delaletiyle 312, 327/1, 329/1 ve 53. maddeleri uyarınca Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesince yargılamasının yapılması için son soruşturmanın açılmasına karar verilmiş, bu dava da Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

G- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.10.2015 ila 12.05.2016 tarihleri arasında düzenlenen dört ayrı iddianame ile toplam yüz yirmi yedi sanık hakkında silahlı terör örgütü kurma, yönetme ve bu örgüte üye olma, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, siyasal ve askeri casusluk, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, gizli kalması gereken bilgileri açıklama ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından açılan ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/297 esas sayılı dosyasında yürütülen yargılama sırasında, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dosyasındaki yargılamaya konu dava ile aralarında irtibat bulunduğu gerekçesiyle toplam kırk altı sanık hakkında iki ayrı ayırma kararı verilmiş, bunlardan 2016/99 esas sayılı dosyada dava konusu eylemle ilgili otuz biri Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı davada yargılamaları devam eden toplam kırk iki sanık; 2016/226 esas sayılı dosyada da iki sanık hakkındaki davaların, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülmekte olan 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesine ilişkin talep kabul edilmiştir.

 

Birleştirmelerine muvafakat edilen bu davalardan;

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/99 esas sayılı dosyasında; sanıklar ...,...,, ..., ..., ..., ...,...., ..., ..., ..., ..., ..., ...,....,...,...,...,..., ...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,..., hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23.10.2015 tarihli iddianamesi ile; silahlı terör örgütüne üye olma, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, siyasal ve askeri casusluk, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama ve gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçları ile gizli kalması gereken bilgileri açıklamaya teşebbüsten TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 314/2, 312/1, 328/1, 330/1, 330/1 ve 35/1-2. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılmaları isteğiyle kamu davası açılmış,

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesince 14.04.2016 tarihinde; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/99 esasına kayıtlı dosyasında askeri personel olan ve otuz biri aynı eylemden dolayı Özel Dairece yargılanmakta olan toplam kırk iki sanık hakkındaki davanın, 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesine ilişkin talep kabul edilmiştir.

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/226 esas sayılı dosyasında sanıklar Hayati Hamzaoğlu ve ... hakkında da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12.05.2016 tarihli iddianamesi ile; silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, siyasal ve askeri casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 314/1, 312/1, 328/1, 330/1, 53, 63/1 ve 58/9. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılmaları isteğiyle kamu davası açılmış,

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesince 07.06.2016 tarihinde; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/226 esas sayılı dosyasına konu iki sanık hakkında açılan dava ile Dairenin 2015/1 esas sayılı davasının birleştirilmesine ilişkin talep kabul edilmiştir.

 

H- Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2017 gün ve 73110-5205-626 sayılı iddianamesi ile şüpheli ...'ın; Anayasayı ihlal ve silahlı terör örgütünü yönetme suçlarından TCK'nun 309/1, 314/1, 53 ve 58/9. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

I- Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 27.03.2017 gün ve 5759-5442-656 sayılı iddianamesi ile şüpheli ...'ın; Anayasayı ihlal ve silahlı terör örgütünü yönetme suçlarından TCK'nun 309/1, 314/1, 53 ve 58/9. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

J- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2017 gün ve 46813-11997-2097 sayılı iddianamesi ile şüpheli ...'nın; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK'nun 314/2, 53, 63/1, 58/9 ve 54. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

K- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2017 gün ve 63096-11988-2076 sayılı iddianamesi ile şüpheli Y. K.'nun; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK'nun 314/2, 53, 63/1 ve 58/9. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

L- Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2017 gün ve 11476-8113-1137 sayılı iddianamesi ile şüpheli Ahmet Karaca'nın; silahlı terör örgütünü yönetme suçundan TCK'nun 314/1, 53, 63/1 ve 58/9. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, açılan bu dava da Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülmekte olan 2015/1 esas sayılı davayla birleştirilmiştir.

 

2- İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 2017/153 esas sayı ile görülmekte olan davada;

 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 04.07.2017 gün ve 120206-20335-3472 sayılı iddianamesi ile; şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın Anayasayı ihlal suçundan TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 309/1, 53 ve 58/9. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi,

 

A. A., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ün; silahlı terör örgütünü yönetme, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve siyasal veya askerî casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 314/1, 312/1, 328/1 ve 330/1. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi,

 

A. Y., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nun silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve siyasal veya askerî casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 314/2, 312/1, 328/1 ve 330/1. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi,

 

Gereğince cezalandırılmaları isteğiyle açılan kamu davası İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/153 esas sayısına kaydedilmiştir.

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 21.07.2017 gün ve 153-112 sayı ile; bu davanın Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesince 09.08.2017 tarihinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/153 esas sayılı davasının, ilk derece yargılama yapılan 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesine yer olmadığına ve bu konudaki birleştirme talebinin reddine karar verilmiştir.

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesince verilen birleştirme talebinin reddi kararından sonra dava dosyası İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/174 esas sayısına kaydedilmiş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtay 16. Ceza Dairesi ile oluşan olumsuz birleştirme uyuşmazlığının giderilmesine ilişkin 21.08.2017 gün ve 174-116 sayılı kararı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararının kaldırılması istekli 25.09.2017 gün ve 52360 sayılı görüş yazısı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kuruluna intikal etmiştir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

CEZA GENEL KURULU KARARI

 

Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken konu, Yargıtay 16. Ceza Dairesi ile İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi arasında oluşan olumsuz birleştirme uyuşmazlığının giderilmesine ilişkin olup; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 2017/153 esas sayı ile görülmekte olan davanın, Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

 

OLUMSUZ BİRLEŞTİRME UYUŞMAZLIKLARINA KONU DAVALAR:

 

1- YARGITAY 16. CEZA DAİRESİNCE İLK DERECE MAHKEMESİ SIFATIYLA GÖRÜLMEKTE OLAN 2015/1 ESAS SAYILI DAVANIN KONUSU VE AŞAMALARI:

 

07.05.2014 ila 22.05.2017 tarihleri arasında düzenlenen üç ayrı son soruşturmanın açılması kararı ve on ayrı iddianame ile toplam elli dört sanık hakkında silahlı terör örgütünü yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, siyasal ve askeri casusluk, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama ve gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçlarından davalar açılmıştır.

 

A- Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesince 15.07.2015 tarihinde; Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan, 19.01.2014 tarihinde ise Ceyhan'da durdurulduğu tarihlerde Adana Cumhuriyet Başsavcısı, TMK 10. madde ile yetkili Cumhuriyet savcısı ve İl Jandarma Komutanı olarak görev yapan sanıklar hakkında, devletin güvenliği veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerden olan ve 2937 sayılı Kanun kapsamında MİT tarafından yasal olarak gerçekleştirilen, özünde devlet sırrı niteliğinde olan faaliyete özgülenmiş tırları durdurma, usul ve yasaya aykırı olarak arama yaptırmaya kalkışma ve arama yaptırma, görüntü ve numune aldırma, bu görüntü ve bilgilerin basın yayın organlarında yer almasına neden olma, MİT mensuplarının gözaltına alınması talimatı verme gibi eylemlerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükûmetini gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakma ve itibarsızlaştırma, El Kaide gibi terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası yargı organları nezdinde hukukî ve cezaî sorumluluk altına sokma amacıyla, haklarında ayrı dava açılan askeri personelle birlikte planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen organizasyonun parçası olarak örgütlü bir şekilde devlet sırlarını ifşa etme kastı ile hareket ettikleri, ayrıca suç tarihinde Adana Cumhuriyet Başsavcısı olan ...'ın, 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan ilçesinde MİT'e ait tırın durdurulması olayı ile ilgili olarak kendisini telefonla arayan Adalet Bakanı ve Müsteşarının, tırın MİT'e ait olması nedeniyle 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26. maddesi uyarınca işlem yapılması ve hukuk kurallarının uygulanması taleplerine müteakip, 02.01.2014 tarihinde ilgililer hakkındaki şikayetini içerir, sadece kendi isim ve imzasının bulunduğu, hukuki anlamda tutanak vasfını haiz olmayan “Telefon Görüşme Tespit Tutanağı" başlıklı bir yazı düzenleyip, yapılan görüşme içeriğinin terör suçu ile ilgili olmamasına rağmen üst yazıya bağlayarak Kırıkhan ilçesinde MİT'e ait tırların durdurulması olayına ilişkin soruşturma dosyasına konulmak üzere 13.01.2014 tarihinde Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan ...'ya gönderdiği, bu suretle açıkça kanuna aykırı olarak başlatılmış terör örgütüne silah sağlama suçu kapsamındaki bir soruşturmaya dâhil edilmelerini sağladığı, ...'nın bu yazıyı soruşturma dosyasına ekledikten sonra ayırma kararı vererek ayrı bir soruşturma numarasına kaydedip Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan Ahmet Karaca'ya gönderdiği, Ahmet Karaca'nın da hukuka aykırı şekilde Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne hitaben ...'ı davacı-mağdur, dönemin Adalet Bakanı ve HSYK Başkanı Bekir Bozdağ'ı ise yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs suçundan şüpheli olarak gösterip, terör örgütü üyesi olduğu algısını oluşturmak amacıyla fezleke düzenlediği, sanıkların cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettikleri iddialarıyla haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,

 

B- Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 07.05.2014 tarihli iddianamesi ile; MİT'e ait tırların 19.01.2014 tarihinde Ceyhan'da durdurulup aranması olayıyla ilgili on üç askeri personel hakkında dava açıldığı,

 

C- Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2014 ve 26.02.2015 tarihli iddianameleri ile; MİT'e ait tırların 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan'da durdurulması, 19.01.2014 tarihinde ise Ceyhan'da aranması olayıyla ilgili ondokuz askeri personel hakkında dava açıldığı,

 

D- İskenderun Ağır Ceza Mahkemesince 04.09.2015 tarihinde; MİT'e ait tırların 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan'da durdurulması olayıyla ilgili o tarihte Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcısı ve Kırıkhan İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yapan kişiler hakkında son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,

 

E- Osmaniye Ağır Ceza Mahkemesince 11.09.2015 tarihinde; MİT'e ait tırların 19.01.2014 tarihinde Ceyhan'da aranması olayıyla ilgili Ceyhan İlçe Jandarma Komutanı hakkında son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,

 

G- İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/297 esas sayılı dosyasında yargılamaları devam etmekte iken ayırma kararı verilerek mahkemenin 2016/99 ve 226/226 esas sayılı dosyalarına kaydedilen ve Yargıtay 16. Ceza Dairesince 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirme taleplerine muvafakat edilen davalardan;

 

a) 2016/99 esas sayılı dosyada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23.10.2015 tarihli iddianamesi ile; kırk iki askeri personelin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi oldukları ve Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan, 19.01.2014 tarihinde ise Ceyhan'da durdurulması ve aranması eylemlerinden sorumlu oldukları isnadıyla dava açıldığı,

 

b) 2016/226 esas sayılı dosyada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12.05.2016 tarihli iddianamesi ile; Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan, 19.01.2014 tarihinde ise Ceyhan'da durdurulduğu tarihlerde Adana Jandarma Bölge Komutanı olarak görev yapan sanık ...'nun, her iki olayda da tırların durdurulması ve aranması eylemlerini koordine ettiği ve yönetici pozisyonunda rol aldığı, Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Dairesi Başkanlığı görevini yürüten sanık ...'nun ise 19.01.2014 tarihinde Ceyhan'da gerçekleştirilen örgütsel eylemden haberdar olduğu, tırları durduran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yönetici ve üyesi konumundaki sanıklarla örgütsel irtibat içerisinde bulunduğu iddialarıyla dava açıldığı,

 

Öte yandan, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/297 esas sayılı dosyasında yargılanmakta iken, Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların durdurulması ve aranması eylemleri yönünden kırk iki askeri personel ile birlikte dosyaları ayrılarak mahkemenin 2016/99 esas sayısına kaydedilip haklarındaki dava Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilen sanıklar ... ve... yönünden Yargıtay 16. Ceza Dairesince 14.04.2016 tarihinde 1-14 sayı ile; davaların, 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesi talebinin reddine karar verildiği,

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin sanıklar ... ve... hakkında verdiği birleştirme talebinin reddi kararı üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 2015/297 esas sayılı davanın 09.06.2016 tarihli oturumunda; "sanıklar ... ve...'nun mahkemenin 2015/297 esas sayılı dosyasına ayrı ayrı eklenmelerine" şeklinde karar verildiği,

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 02.09.2016 tarihinde 297-248 sayı ile; sanıklar ... ve... yönünden oluşan olumsuz birleştirme uyuşmazlığının giderilmesi ve birleştirme kararı verilip verilmeyeceğinin takdiri bakımından dosyanın ortak yüksek görevli mahkeme olan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği,

 

Oluşan olumsuz birleştirme uyuşmazlığının ise Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 22.11.2016 gün ve 1280-432 sayı ile; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.04.2016 gün ve 1-14 sayılı kararı usul ve yasaya uygun görülerek, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2016 gün ve 99-78 sayılı birleştirme kararının sanıklar ... ve... yönünden kaldırılmasına karar verilmek suretiyle çözümlendiği,

 

H- Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2017 ve 27.03.2017 tarihli iddianameleri ile; Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırlar 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan, 19.01.2014 tarihinde ise Ceyhan'da durdurulduğunda Adana Cumhuriyet Başsavcısı ve TMK 10. madde ile yetkili Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanıklar ... ve ...'ın, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Devletini, yurt içi ve yurt dışında itibarsızlaştırmak ve terör örgütlerine yardım ediyor görüntüsü vermek maksadıyla, bilerek ve isteyerek, haklarında bu nedenle kamu davası açılan asker şahıslar ile birlikte planlı ve sistematik bir organizasyonun parçası olarak, MİT tarafından 2937 sayılı Kanun kapsamındaki faaliyetlere özgülenmiş tırlarda usul ve yasaya aykırı biçimde arama yapmak, yaptırmak, yapmaya teşebbüs etmek, sessiz kalmak suretiyle bu görüntü ve bilgilerin basın-yayın organlarında yer almasına, devletin gizli sırlarını ifşa etmek kastı ile hareket ettikleri, bu faaliyetleri kapsamında yanlış ve yalan bilgilerle dünya kamuyounda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü verdikleri, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üst düzey yönetim kadrosuyla birlikte hareket edip özel toplantılar gerçekleştirdikleri, bu nedenle söz konusu örgütün yöneticilerinden oldukları, ayrıca FETÖ/PDY'nin yargı ayağı kapsamındaki söz konusu eylemleriyle 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan darbe teşebbüsünü gerçekleştiren kişilerle aynı amaç ve saik doğrultusunda ortak hareket ederek bu darbe teşebbüsüne zemin oluşturdukları isnadıyla dava açıldığı,

 

J- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2017 tarihli iddianamesi ile; sanık ...'nın, Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların durdurulduğu tarihlerde Adana TMK'nun 10. maddesi ile görevli Cumhuriyet savcısı olarak, mesleğinden kaynaklanan yetkilerini kanunlara açıkça aykırı olacak şekilde, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda kullandığı ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu isnadıyla dava açıldığı,

 

K- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2017 tarihli iddianamesi ile; Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların durdurulduğu tarihlerde Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcısı olan sanık Y. K.'nun; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün ideolojisini, amaçlarını, faaliyetlerini benimsediği, örgütle organik bağ kurduğu ve anılan örgütün üyesi olduğu isnadıyla dava açıldığı,

 

L- Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2017 tarihli iddianamesi ile; Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların durdurulduğu tarihlerde Adana TMK'nun 10. maddesi ile görevli Cumhuriyet Başsavcı Vekili olan sanık Ahmet Karaca'nın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yöneticilerinden olduğu isnadıyla dava açıldığı,

 

Açılan bu davaların Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece yargılaması yapılan 2015/1 esas sayılı davada birleştirildiği, toplam elli dört sanığın yargılandığı, yapılan 41 oturumda tüm sanıkların sorgusunun tamamlandığı anlaşılmaktadır.

 

2- İSTANBUL 14. AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE 2017/153 ESAS SAYI İLE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVANIN KONUSU VE AŞAMALARI:

 

Milli İstihbarat Teşkilatına ait tırların 01.01.2014 ve 19.01.2014 tarihinde durdurulması ve aranması olaylarına ilişkin eylemleri ile ilgili elli dört sanık yönünden Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas, sanıklar ... ve... yönünden de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/297 esas sayılı dosyasında yargılamaların devam ettiği aşamada, elli beş sanık hakkında düzenlenen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 04.07.2017 tarihli iddianamesi ile; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülmekte olan 2015/297 esas sayılı davayla birleştirilmesi talebiyle, haklarında Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dosyasında yargılamaları devam eden on iki askerî personel sanık ile diğer kırk üç sanık hakkında elde edildiği belirtilen yeni deliller kapsamında, sanıkların örgüt yöneticilerinden aldıkları talimat doğrultusunda Milli İstihbarat Teşkilatına ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten tırı 01.01.2014 tarihinde Hatay ili Kırıkhan ilçesinde durdurdukları, tırın içerisinden görüntü almayı başaramayınca yeni bir operasyonla 19.01.2014 tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatına ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten tırları Adana ili Ceyhan ilçesinde durdurup aradıkları ve tırların durdurulmasından bir saat önce olay yerine çağırdıkları basın mensupları aracılığıyla olayı canlı olarak tüm dünya kamuoyuna duyurdukları, tırların içerisinden görüntü alarak, tüm devlet yetkililerinin bu görüntülerin devlet sırrı kapsamında olduğunu açıklamalarına rağmen, bu görüntüleri 07.06.2015 tarihli milletvekili genel seçimlerinden bir hafta önce gazetede yayınlattıkları, böylece tüm sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni teröre destek veren ülke konumuna sokmaya çalıştıkları, devlet sırrını casusluk amacıyla temin ederek ifşa ettikleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasal düzenini hedef aldıkları isnadıyla açılan dava, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/153 esas sayısına kaydedilmiştir.

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/153 esas sayılı dosyasında verilen birleştirme kararı üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesince verilen birleştirme talebinin reddi kararı sonrasında dosyanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/174 esas sayısına kaydedildiği, dosyada iddianamenin okunmadığı ve sanıkların sorgularının yapılmadığı anlaşılmaktadır.

 

BİRLEŞTİRME UYUŞMAZLIKLARINA İLİŞKİN AŞAMALAR:

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 21.07.2017 gün ve 153-112 sayı ile;

 

"Mahkememizin 'Selam-Tevhid ve Kudüs Ordusu Terör Örgütü' davası olarak bilinen ve halen 2015/297 esas sayılı dava dosyasına kayden yürütülen yargılamanın devamı sırasında, 01.01.2014 ve 19.01.2014 tarihlerinde cereyan eden MİT tırlarının durdurulması olaylarına ilişkin dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı ..., TMK'nun 10. maddesi ile görevli Cumhuriyet Başsavcı vekili Ahmet Karaca, Cumhuriyet savcıları ... ve ... ile Adana İl Jandarma Alay Komutanı ... hakkında aynı suçlardan Yargıtay 16. Ceza Dairesi nezdinde son soruşturma (dava) açıldığının ve 2015/1 esas nolu dosyasına kayden yargılamalarının devam ettiğinin anlaşılması karşısında; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dosyası ile mahkememizin 2015/297 esas sayılı dava dosyasında MİT tırları eylemlerine ilişkin yargılanan sanıklar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle 2015/297 esas sayılı dava dosyasından tefrik ile oluşturulan 2016/99 esas sayılı dava dosyası ile, yine sanıklar ... ve ... hakkındaki 2015/297 esas sayılı dosyasından tefrik edilen 2016/226 esas sayılı dosyasının 'bağlantı' nedeniyle, daha önce Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği, keza daha önce birleştirilen dosyaların sanıklarından olan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın bu dosyanın iddianamesinde de yer aldığı göz önüne alındığında her iki dosya arasında şahsi, fiili ve hukuki irtibat bulunduğu ve yargılamanın birlikte yürütülmesinde zorunluluk bulunduğu kanaatine varılmış,

 

Bu itibarla; Milli İstihbarat Teşkilatına ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüttüğü iddia edilen tırların 01.01.2014 tarihinde Hatay ili Kırıkhan ilçesinde ve 19.01.2014 tarihinde Adana ili Ceyhan ilçesinde durdurulması olayında yukarıda adı geçen sanıkların HTS ve baz bilgileri, sanık ilişkisi ile bir kısım sanıkların soruşturma dosyası kapsamında alınan ifadeleri doğrultusunda olayla ilgili irtibat ve ilişiklerinin tespit edilerek sanıklar hakkında düzenlenen 04.07.2017 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dava dosyasıyla fiili ve hukuki yönden irtibatlı olup bu haliyle yargılamalarının birlikte yürütülmesinde zorunluluk olduğu" gerekçesiyle, sanıklar hakkında açılan davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülmekte olan 2015/297 esas sayılı dava ile birleştirilmesi talebinin reddine ve davanın Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece yargılaması yapılmakta olan 2015/1 esas sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

 

Dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesince 2015/1 esas sayılı dosyada verilen 09.08.2017 tarihli ara karar ile;

 

"5271 sayılı CMK'nun bağlantılı bulunan davaların kovuşturma aşamasında birleştirilme yöntemini düzenleyen aynı Kanunun 10/1. maddesine göre: 'Kovuşturma evresinin her aşamasında bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.',

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Dairemizce de benimsenen 28.09.2010 tarih ve 2010/162-179 sayılı kararında da tespit edildiği üzere ilk derece yargılaması yapılan hallerde de yüksek görevli mahkemenin Dairemiz olduğunda şüphe yoktur.

 

Kanunun açık hükmüne rağmen Dairemizin muvafakati temin edilmeden dava dosyasının re'sen Dairemizin yukarıda zikredilen dava dosyası ile birleştirilerek gönderildiği görüldüğünden hukuka uygun verilmiş bir birleştirme kararı bulunmamaktadır.

 

Buna göre; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Dairemizin muvafakatini almadan verdiği birleştirme kararının CMK'nun 16/2. maddesi uyarınca davaların birleştirilmesine muvafakat isteme niteliğinde olduğu kabul edilmekle;

 

5271 sayılı CMK'nun 'Bağlantılı davalar' başlığı altında bu konuyu düzenleyen 8. 9, 10 ve 11. madde hükümleri incelendiğinde, kamu davaları arasında irtibat bulunmasının birleştirmeyi zorunlu kılmadığı, bu hususta mecburiyet ilkesinin geçerli olmadığı ve davaların birleştirilmesinde bağlantı yanında yarar da bulunması gerektiği, Dairemizdeki 2015/1 esas sayılı dava dosyasının geçirdiği safahat, hacmi ve sanıklara isnat edilen suçların niteliği gözetildiğinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince birleştirilmesi talep edilen dava dosyası ile birleştiğinde yargılamanın uzayacağı ve karara bağlanmasının güçleşeceği, bu durumda da adil yargılanma hakkının ihlâline neden olabileceği de nazara alınarak davanın birleştirilmesinde yarar ve hukuki zorunluluk bulunmadığı" gerekçesiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/153 esas sayılı davasının birleştirilmesine muvafakat edilmediğine karar verilmiştir.

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince de 21.08.2017 tarihinde 174-116 sayı ile;

 

"...Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09.08.2017 tarih ve 2015/1 esas sayılı ara kararında ilk derece yargılaması yapılan hallerde yüksek görevli mahkemenin 16. Ceza Dairesi olduğu belirtilmiş ise de; bakmakta olduğu davada Yargıtay 16. Ceza Dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmakta olup bu durumda yüksek görevli mahkeme olduğuna dair açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Aksinin kabulü halinde yukarıda yer verildiği şekilde 2802 sayılı Kanunun 86. maddesinde yer verilen birleştirme zorunluluğu, Dairenin bu aşamadaki olumsuz görüşü nedeniyle hükümsüz kalacak ve bilahare temyiz aşamasında bu hususun yeniden değerlendirilecek olması nedeniyle usuli bakımdan emek ve zaman kaybına yol açılacaktır.

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi) 09.08.2017 tarih ve 2015/1 esas sayılı kararı ile birleştirme yönündeki kararımızın birleştirme muvafakat talebi olarak değerlendirerek muvafakat verilmediğine dair ara kararı ile dosyanın mahkememize iade edilmesiyle Mahkememiz ile Yargıtay 16. Ceza Dairesi arasında, Mahkememizin 21.07.2017 tarihli re'sen birleştirme yönündeki kararımız ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09.08.2017 tarihli birleştirmeye muvafakat verilmemesi yönündeki ara kararı ile olumsuz birleştirme uyuşmazlığı çıktığı"

 

Belirtilerek, birleştirme uyuşmazlığının giderilmesi ve birleştirme kararı verilip verilmeyeceğinin takdiri bakımından dosyanın ortak yüksek görevli mahkeme olan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

 

Uyuşmazlıkların isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.

 

İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER:

 

5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ:

 

Bağlantı kavramı

 

Madde 8 - (1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.

 

(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.

 

Davaların birleştirilerek açılması

 

Madde 9 - (1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.

 

Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması

 

Madde 10 - (1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.

 

(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.

 

(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur.

 

Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme

 

Madde 11 - (1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.

 

Bağlantılı suçlarda yetki

 

Madde 16 - (1) Yukarıdaki maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.

 

(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.

 

(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.

 

(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.

 

Yetkide olumlu veya olumsuz uyuşmazlık

 

Madde 17 - (1) Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi belirler.

 

2802 SAYILI HÂKİMLER VE SAVCILAR KANUNUNUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ:

 

Soruşturma:

 

Madde 82 - Hâkim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle yaptırılabilir.

 

Soruşturma ile görevlendirilen hakim ve savcılar, adalet müfettişlerinin 101 inci maddedeki yetkilerini haizdirler.

 

Suça katılma:

 

Madde 86 - Hâkim ve savcıların suçlarına iştirak edenler aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabidirler.

 

Kovuşturma kararı ve ilk soruşturma:

 

Madde 89 - Hâkim ve savcılar hakkında görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde evrak, Adalet Bakanlığınca ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılığına; Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında görevli hâkim ve savcılar hakkındaki evrak ise Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.

 

Cumhuriyet savcısı beş gün içinde iddianamesini düzenleyerek evrakı, son soruşturmanın açılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.

 

İddianamenin bir örneği Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince, hakkında kovuşturma yapılana tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine ilgili, Kanunda yazılı süre içinde delil toplanmasını ister veya kabul edilebilir istekte bulunursa bu husus göz önünde tutulur ve gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.

 

Son soruşturma mercileri:

 

Madde 90 - Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtay’ın görevli ceza dairesinde görülür.

 

Birinci fıkra dışındaki hâkim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.

 

Son soruşturma merciinin saptanması:

 

Madde 91 - Bu Kanun gereğince haklarında kovuşturma yapılacak olanların, son soruşturma mercilerinin saptanmasında, son soruşturma zamanındaki son soruşturmadan önce görevden ayrılanların ise ayrılma zamanındaki sıfatları esas alınır.

 

Geçici yetkililer hakkında soruşturma ve kovuşturma mercilerinin saptanmasında yetkili bulundukları yerdeki sıfatları esas tutulur.

 

Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma:

 

Madde 93 - Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.

 

Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir.

 

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri

 

Madde 94 - Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yürütülür.

 

Bu halde durumun hemen Adalet Bakanlığına bildirilmesi zorunludur.

 

Bu bilgi ve belgeler ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde;

 

Gerek Anayasanın 154. gerekse Yargıtay Kanununun 1. maddelerine göre, Yargıtay’ın kuruluş amacı ve genel görevinin, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu, bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmasının tali ve istisnai bir görev olduğu,

 

Ceza yargılamasında genel kaide, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılama yapılması olup uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğunda, bağlantının mahiyeti icabı bu kurala aykırı hareket edilebildiği, 5271 sayılı CMK'nun 8 ve 11. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi istisnai durumlardan biri olan davaların birleştirilmesine karar verebilmek için; davalar arasında bağlantı olması, davaların birleştirilmesinde yarar görülmesi, birleştirmenin gerekli olması, birleştirmeye olanak bulunması ve birleştirme yasağının mevzubahis olmaması gerektiği, kural olarak birleştirmede yarar bulunup bulunmadığının her olayda tetkik ve takdir edilmesinin de o yargılamayı yürüten hâkime ait olduğu,

 

Keza, Ceza Genel Kurulunun 11.07.2014 tarih ve 52-354 sayılı kararında da benimsendiği gibi; birleştirme zorunluluğu ya da yasağının olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davaların birleştirilebileceği, fakat birleştirmenin zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakıldığı, davaların birleştirilmesi hususu, muhakemenin hızlı ve basit bir şekilde sürdürülmesi, muhakeme işlemlerinde gereksiz tekrarların önlenmesi ve bir an evvel maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının sağlanmasına yönelik olarak benimsenmiş bir kurum olduğundan, Anayasamızın 141. maddesindeki "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen davaların makul sürede görülmesi ilkeleri gözetildiğinde, davaların uzatılması için bir sebep olmaması gerektiği,

 

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 86. maddesinde, hâkim ve savcıların suçlarına iştirak edenlerin aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabi olduklarının düzenlendiği, anılan maddenin komisyon gerekçesinde; hâkim ve savcılarla birlikte suç işleyen veya bunların suçlarına katılanlar hakkında da aynı soruşturma mercilerinin görevli olduğunun belirtildiği,

 

Yargıtay, bir temyiz mahkemesi olduğundan, ilk derece yargılamasına ilişkin görevi oldukça sınırlı ve istisnai bir durum olup Kanunda belirtilen şahısların belirtilen suçlarına ilişkin olarak yargılama yapabileceği, bu hususta 2802 sayılı Kanunun 90. maddesinde; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinde yargılanabileceklerinin belirtildiği, bu kuralın bir istisnasının aynı Kanunun 86. maddesinde düzenlendiği, buna göre; yukarıda sayılan kişilerin işledikleri suçlara "iştirak" eden (hâkim veya savcı olmayan ya da birinci sınıfa ayrılmamış hâkim ve savcılar) diğer kişilerin de Yargıtay’ın ilgili dairesinde yargılanacağı, 2802 sayılı Kanunun 86. maddesinde "hâkim ve savcıların suçuna iştirak" ifadesinin bulunduğu, bu ifadenin bir neticesi olarak, 86. madde uyarınca Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinde yargılanması gereken kişilere ait yargılama dosyaları ile diğer kişilerle ilgili yargılama dosyalarının 2802 sayılı Kanunun 86. maddesi uyarınca birleştirilebilmesi için kanun koyucunun "bağlantı"yı yeterli görmediği, ayrıca "iştirak" ilişkisini aradığının kabulü gerektiği,

 

Davaların ayrı ayrı görülmesi halinde pek çok suçu kısa bir zaman zarfında aydınlığa kavuşturmak ve hükme bağlamak mümkün iken, suçların bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği ön kabulünden hareketle gereksiz yere davaların birleştirildiği, birbirleriyle ilgisi olmayan pek çok suçun aynı davanın konusunu oluşturduğu ve birbirlerini tanımayan pek çok sanığın da aynı dava kapsamında yargılanabilir hale getirildiği, bu uygulamanın mahkemelerin hüküm vermesini oldukça güçleştireceği gibi, vereceği kararları da toplumu oluşturan bireyleri tatmin etme bakımından kuşkulu kılacağı, (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayınları, 10. Baskı, sayfa 53)

 

Bu bakımdan örgüt kapsamında işlenen suçlar nedeniyle birden çok sanık hakkında yürütülmekte olan davaların birleştirilmesinde, bağlantı ve iştirak kavramlarının dar yorumlanması ve uygulanması gerektiği,

 

Öte yandan, AİHM'nin Hentrich v Fransa A 296-A (1994) ve Rezette v Lüksemburg (2004) vb. kararlarında, iki ya da daha fazla sanığın davasının birleştirilmesinin makul olabileceği, ancak bu durumun sanıklardan herhangi birinin davasındaki gecikmeyi meşru kılmayacağının gözden ırak tutulmaması gerektiğini; hem cezai hem cezai olmayan davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığının davanın özel koşullarına göre değerlendirilmesini (König v Federal Almanya A 27, 1978), mutlak bir süre sınırının bulunmadığını, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde her zaman gözetilen etkenlerin davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu ve yetkili idari ve yargısal makamların tutumları olduğunun vurgulandığı,

 

Hukuk yargılamasından farklı olarak taraflarca hazırlama ilkesinin egemen olmadığı ceza muhakemesinde, yargılama makamlarının davayı gerekli hızla bakıp yürütme yükümlülüğünün bulunduğu, verilen birleştirme kararlarının hak ve adaletin tesisi için gerekli olduğu düşünülse dahi, bu tür kararların sanık sayısı, olayın karmaşıklığı, sanıklar ve eylemleri arasındaki bağlantı ve iştirak ilişkisinin birleştirmeyi zorunlu kılıp kılmadığı, birleştirmede yasal zorunluluk olup olmadığı, yargılamayı uzatıp uzatmayacağı gibi hususlar nazara alınarak verilmesi gerektiği, eğer davaların birleştirilmesi sanıkların makul sürede yargılanma haklarını ihlal edecekse bu yönteme başvurulmaması gerektiğinin izahtan vareste olduğu,

 

Bağlantı ve iştirak kavramları hususunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Anayasa Mahkemesince verilen kararlar irdelendiğinde;

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.2013 tarihli, 137-58 sayılı ilamı ile; birinci sınıf hâkim olan ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay özel dairesinde yargılanan sanık hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme suçundan verilen beraat kararının, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve kurulan örgüte üye olma suçlarından genel mahkemede yargılanan diğer sanıklar hakkındaki dava ile birleştirilmesine gerek görülmeyerek onanmasına karar verildiği,

 

Anayasa Mahkemesinin rüşvet alma suçundan yargıladığı Yargıtay Dairesi eski başkanının davası ile rüşvet verme suçundan genel mahkemede yargılanan sanıkların davasını bu suçla sınırlı olarak birleştirilmesine karar verdiği, suç örgütü kurmak ve üyesi olmak, nitelikli dolandırıcılık, yargı görevi yapanları etkilemek, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak suçlarını ise birleştirmediği (Anayasa Mahkemesinin 2011/1 Yüce Divan Esas, 2012/1 sayılı Kararı), dolayısıyla dar anlamda bağlantı ve iştirak hususunun Yüksek Mahkemelerce de benimsendiği,

 

Yine, Anayasa Mahkemesinin 2014/679 sayılı ... başvurusunda; davada yer alan kişi sayısı, davanın örgütlü suçlara ilişkin olması, birçok olayın dava konusu edilmesi, başvurucuya yönelik çok sayıda suçlama bulunması, dosyada birleştirme kararı verilmesi olgularının, başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koyduğu dikkate alındığında ve davaya bir bütün olarak bakıldığında, yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikme olduğu sonucuna varıldığı ve başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesi ile İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi arasında birleştirme uyuşmazlığına konu olan ve Ceza Genel Kuruluna taşınan somut olayda; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/1 esas sayılı dosyasında, öncelikle özel soruşturma usullerine tabi olan Cumhuriyet savcıları ve il jandarma komutanı hakkında açılan davanın, bu soruşturma usullerine tabi başka sanıklar ile diğer askerî personeller hakkında açılan davalar ile aralarındaki bağlantının mahiyeti itibarıyla birleştirilmesi sonucunda toplam elli dört sanık yönünden yargılamanın devam etmekte olduğu, yapılan kırk bir oturumda tüm sanıkların sorgularının tamamlandığı, bu davada yargılanan sanıklardan on ikisi hakkında aynı eylemle ilgili olarak farklı suç adları ve sevk maddeleriyle, kırk üç sanık yönünden de ilk kez olmak üzere toplam elli beş sanık hakkında açılan ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/153 esasında kayıtlı davada ise henüz oturum yapılmadığı, Ceza Genel Kurulunun 22.11.2016 gün ve 1280-432 sayılı kararı doğrultusunda aynı eylemle ilgili olarak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/297 esas sayılı dosyasında da sanıklar ... ve ... yönünden yargılamanın devam ettiği, her iki davanın sanıkları ile haklarında ilk kez dava açılan asker ve sivil diğer kişiler arasındaki bağlantı ve iştirak ilişkisinin, CMK’nun 10 ve 11. maddeleri ile 2802 sayılı Kanunun 86. maddesi anlamında birleştirmeyi zorunlu kılacak boyutta olmadığı, gerek yargılanan sanık sayısı, gerek yargılamaya konu edilen eylemlerin karmaşıklığı gerekse kapsamları, davaların ayrı ayrı görülmesinin makul sürede yargılanma hakkına sağlayacağı yarar, birleştirilerek görülmesi halinde ise bu hakkın ihlaline neden olabilecek zarar dikkate alındığında ve açıklanan sebeplerle; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin davaların ayrı ayrı görülmesine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.

 

Bu itibarla, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.07.2017 gün ve 153-112 sayılı birleştirme kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.

 

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,

 

1- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09.08.2017 günlü kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.07.2017 gün ve 153-112 sayılı birleştirme kararının KALDIRILMASINA,

 

2- Tutuklama tarihi, sevk maddeleri ve CMK'nun 102/2. maddesindeki sürenin aşılmamış olması nazara alındığında, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden tutukluluk incelemesinin mahallinde DEĞERLENDİRİLMESİNE,

 

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy