- İtirazın İptali Talebi
- Usuli Cevaplar
- İcra İnkar Tazminatı
- İhtiyati Tedbir
- Talep Sonucu
- Delil Listesi
KEFİLİN ASIL BORÇLUYA RÜCU TALEBİNE DAYALI SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME İDDİASIYLA AÇILAN İTİRAZIN İPTALİ DAVASININ HUKUKİ ANALİZİ
Türk Hukuk Sistemi içerisinde, alacakların tahsili amacıyla başlatılan icra takiplerine borçlu tarafından yapılan itirazların bertaraf edilmesi ve takibin devamının sağlanması amacıyla alacaklıya tanınan hukuki yollardan biri itirazın iptali davasıdır. Özellikle kefalet ilişkisinden kaynaklanan ve kefilin asıl borçluya rücu etmesi neticesinde doğan alacaklar için başlatılan takiplerde, borçlunun itirazı üzerine açılacak itirazın iptali davası, hem icra hukuku hem de borçlar hukuku prensiplerinin bir arada değerlendirilmesini gerektiren karmaşık bir yapı arz etmektedir. İşbu makalede, kefilin asıl borçluya karşı sahip olduğu rücu hakkına dayanarak ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine atıfla başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali talepli bir dava dilekçesi ekseninde, ilgili hukuki müesseseler, davanın unsurları, uygulama ve ilgili mevzuat hükümleri detaylı bir şekilde incelenecektir.
1. İTİRAZIN İPTALİ DAVASI (İİK m. 67)
İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası, ilamsız icra takibine süresi içinde itiraz ederek takibi durduran borçluya karşı, alacaklının, alacağının varlığını genel mahkemelerde ispat ederek itirazın kaldırılmasını ve takibin devamını sağlama amacı güden bir eda davasıdır.
a. Davanın Hukuki Niteliği ve Amacı: İtirazın iptali davası, maddi hukuk temelinde alacağın var olup olmadığının tespitini ve buna bağlı olarak icra takibine yapılan itirazın haksızlığının saptanmasını hedefler. Davanın kabulü halinde, borçlunun itirazı iptal edilir ve alacaklı, durmuş olan icra takibine aynı dosya üzerinden devam edebilir. Bu dava, alacaklıya, alacağını genel hükümlere göre ispat etme imkanı tanırken, borçluya da itirazlarını ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı sunar. İşbu Dilekçe'de de dava konusu "İtirazın iptali talebidir" (Dava Konusu) ve talep sonucunda "...İcra Dairesi ... / ... Esas Sayılı dosyasındaki alacağa... yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına" karar verilmesi istenmektedir (Talep Sonucu 4).
b. Dava Açma Süresi: Alacaklının, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması gerekmektedir (İİK m. 67/1). Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve mahkemece re'sen dikkate alınır.
c. Görevli ve Yetkili Mahkeme: İtirazın iptali davalarında görevli mahkeme, dava konusunun değerine ve uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenir. Genel kural olarak Asliye Hukuk Mahkemeleri veya alacağın kaynağına göre (örneğin ticari bir iş ise) Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olabilir. Yetkili mahkeme ise, İİK m. 67/1 uyarınca icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki (HMK) genel ve özel yetki kurallarına göre belirlenecek mahkemedir. İşbu Dilekçe'de, takibin yapıldığı yer mahkemesinin yetkili olduğu belirtilmiştir (Madde III.B.1).
d. İspat Yükü: İtirazın iptali davasında ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir (TMK m. 6). Davacı, alacağının varlığını ve miktarını hukuka uygun delillerle (senet, sözleşme, fatura, ticari defterler, tanık, bilirkişi, yemin vb.) ispat etmekle mükelleftir. İşbu Dilekçe'de davacı, ödeme dekontları ve kredi sözleşmesi gibi belgelerle alacağın varlığının karine olarak ispatlandığını, aksini ispat yükünün davalıda olduğunu ileri sürmektedir (Madde III.C.1). Ancak genel kural, alacağın varlığını ispat yükünün davacıda olduğudur; davalı ise borcun sona erdiğini veya hiç doğmadığını ispatla yükümlüdür.
e. İcra İnkar Tazminatı: İtirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse ve davacının talebi varsa, borçlunun kötü niyeti aranmaksızın, takip konusu alacağın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilir (İİK m. 67/2). Bunun için alacağın likit (belirli veya belirlenebilir) olması şarttır. İşbu Dilekçe'de, alacağın likit olduğu ve davalının haksız itirazı nedeniyle tazminat talep edildiği belirtilmektedir (Madde IV.B.1, Talep Sonucu 5).
2. KEFİLİN ASIL BORÇLUYA RÜCU HAKKI VE SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
İşbu Dilekçe'nin temelini oluşturan maddi hukuk ilişkisi, kefilin ödediği borç nedeniyle asıl borçluya rücu etmesi ve bu rücu talebinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırılmasıdır.
a. Kefalet Sözleşmesi ve Kefilin Ödeme Yükümlülüğü: Kefalet sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 581. maddesinde tanımlanmıştır. Bu sözleşmeyle kefil, asıl borçlunun borcunu ifa etmemesi riskini kişisel olarak üstlenir. Asıl borç ifa edilmediğinde ve alacaklı tarafından talep edildiğinde (adi kefalette önce asıl borçluya başvurma, müteselsil kefalette doğrudan kefile başvurma şartları dairesinde), kefil borcu ödemekle yükümlü hale gelir. İşbu Dilekçe'de, müvekkilin kefil sıfatıyla asıl borçlunun borcunu ödemek zorunda kaldığı ifade edilmektedir (Madde IV.A.1).
b. Kefilin Asıl Borçluya Rücu Hakkı (TBK m. 596): Kefil, alacaklıya yaptığı ödeme oranında, alacaklının haklarına halef olur (TBK m. 596/1). Bu halefiyet ilkesi gereğince kefil, ödediği miktar kadar alacaklı sıfatıyla asıl borçluya başvurarak ödediği bedelin kendisine ödenmesini talep edebilir. Bu hak, kefilin yaptığı ödeme anında doğar ve kefilin asıl borçluya karşı kendi kişisel alacak hakkıdır. Rücu hakkı, sadece ödenen anaparayı değil, aynı zamanda ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ve varsa diğer fer'ileri de kapsayabilir.
c. Sebepsiz Zenginleşme (TBK m. 77 vd.): Sebepsiz zenginleşme, haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen kişinin, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olmasıdır. Unsurları şunlardır:
i. Bir tarafın malvarlığında artış (zenginleşme).
ii. Diğer tarafın malvarlığında azalma (fakirleşme).
iii. Zenginleşme ile fakirleşme arasında nedensellik bağı.
iv. Zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmaması.
Kefilin asıl borçluya rücu etmesinde temel hukuki dayanak TBK m. 596'daki halefiyet ilkesi olmakla birlikte, uygulamada ve doktrinde, kefilin yaptığı ödeme neticesinde asıl borçlunun kendi borcundan kurtulması suretiyle sebepsiz zenginleştiği de kabul edilmektedir. Zira kefilin ödemesiyle asıl borçlunun pasifi azalmakta, yani malvarlığı kefilin zararına olacak şekilde artmaktadır ve bu artışın (borçtan kurtulmanın) temelinde kefilin yaptığı ödeme yatmaktadır. İşbu Dilekçe'de de rücu isteminin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırıldığı belirtilmiştir (Başlık, Madde IV.A.2). Bu durum, özellikle kefalet sözleşmesinin geçersizliği gibi halefiyet ilkesinin doğrudan uygulanamayacağı durumlarda veya ek bir hukuki dayanak olarak önem kazanabilir. Ancak TBK m. 596 varken, genellikle sebepsiz zenginleşme ikincil bir dayanak olarak ileri sürülür.
d. Rücu Hakkının Kapsamı: Kefil, alacaklıya ödediği anapara ve faizleri, yaptığı zorunlu masrafları ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi asıl borçludan talep edebilir.
3. DAVA SÜRECİ VE USULİ HUSUSLAR
Kefilin rücu hakkına dayalı itirazın iptali davasında dikkat edilmesi gereken usuli noktalar şunlardır:
a. Zamanaşımı: Kefilin asıl borçluya karşı rücu hakkı, TBK m. 146 uyarınca on yıllık genel zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre, kefilin alacaklıya ödeme yaptığı tarihten itibaren işlemeye başlar. İşbu Dilekçe'de, ödeme tarihinden itibaren on yıllık sürenin dolmadığı belirtilerek zamanaşımı itirazına karşı çıkılmaktadır (Madde III.A.1).
b. Yetki: Daha önce belirtildiği gibi, yetkili mahkeme icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi veya HMK'daki genel/özel yetki kurallarına göre belirlenir (HMK m. 5 vd.). Dilekçede takibin yapıldığı yer mahkemesinin yetkili olduğu savunulmuştur (Madde III.B.1).
c. Deliller: Davacı kefil, iddiasını ispatlamak için;
i. Asıl borç ilişkisini gösteren sözleşme (örneğin kredi sözleşmesi) (Madde 10).
ii. Geçerli bir kefalet sözleşmesi.
iii. Alacaklıya ödeme yaptığını gösteren banka dekontları, makbuzlar veya icra dosyası kayıtları (Madde 7, Madde 10).
iv. İcra takip dosyası (Madde 9).
v. Gerekirse tanık beyanları (Madde 1), bilirkişi incelemesi (Madde 2), yemin (Madde 4) gibi diğer delillere başvurabilir.
d. İhtiyati Tedbir: Davacı, alacağını dava sonunda elde etmesinin tehlikeye gireceği veya önemli ölçüde zorlaşacağı kanaatindeyse, HMK m. 389 vd. hükümleri uyarınca, davalının malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep edebilir. Bu talep, genellikle dava dilekçesiyle birlikte yapılır ve mahkeme, talebin şartlarının oluşup oluşmadığını değerlendirerek teminatlı veya teminatsız olarak tedbire karar verebilir. İşbu Dilekçe'de de bu yönde bir talep bulunmaktadır (Madde V.1, Talep Sonucu 2).
4. DEĞİNİLMESİNDE GEREKLİLİK OLABİLECEK HUSUSLAR
Bu tür davalarda başarı için bazı kritik noktaların üzerinde durulması faydalı olabilir:
a. Kefalet Sözleşmesinin Geçerliliği: Kefalet sözleşmesi, TBK m. 583 ve 584'te düzenlenen sıkı şekil şartlarına tabidir (yazılı şekil, kefilin sorumlu olacağı azami miktar ve kefalet tarihinin belirtilmesi, eş rızası gereken haller vb.). Davacının rücu hakkını ileri sürebilmesi için dayandığı kefalet sözleşmesinin geçerli olması ön şarttır. Bu nedenle, davanın temelini oluşturan kefalet sözleşmesinin geçerlilik unsurlarını taşıdığının açıkça ortaya konulması veya ispat edilmesi, davanın esası açısından kritiktir. Bu husus, deliller kısmında sunulan kredi sözleşmesi (Madde 10) veya ayrı bir kefalet sözleşmesi ile desteklenmeli ve "Esasa İlişkin Detaylı Vakıalar" (Madde IV) bölümünde gerekirse vurgulanabilir.
b. Ödeme Bildirimi (TBK m. 596/3): TBK m. 596/3 uyarınca, kefilin alacaklıya ödeme yapmadan önce, durumu asıl borçluya bildirmesi ve borçlunun alacaklıya karşı sahip olduğu savunma imkanlarını kullanması için fırsat tanıması beklenir. Bildirim yapılmaması tek başına rücu hakkını ortadan kaldırmasa da, eğer asıl borçlu, bildirim yapılsaydı alacaklıya karşı ileri sürebileceği ve borcu ortadan kaldıracak veya azaltacak bir def'iyi (örneğin ödemezlik def'i, takas vb.) kefile karşı ileri sürebilir. Bu durumun somut olayda mevcut olup olmadığı ve etkileri, "Esasa İlişkin Detaylı Vakıalar" (Madde IV) bölümünde ele alınabilir.
c. Halefiyetin Kapsamı ve Sebepsiz Zenginleşme İlişkisi: Kefilin rücu hakkı, TBK m. 596'daki halefiyet prensibine dayanır. Bu, kefilin sadece ödediği tutarı değil, alacaklının sahip olduğu (faiz, teminat gibi) yan hakları da devraldığı anlamına gelir. Sebepsiz zenginleşme ise daha genel bir ilkedir. Davada, rücu hakkının öncelikle halefiyete dayandırılması, talep edilebilecek kalemlerin (özellikle faiz ve diğer fer'iler) kapsamı açısından daha net bir hukuki zemin sunabilir. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılması, özellikle halefiyetin teknik olarak uygulanamadığı istisnai durumlarda veya destekleyici bir argüman olarak önem taşır. Bu ayrımın hukuki argümantasyonda (Madde IV) netleştirilmesi faydalı olabilir.
SONUÇ
Kefilin, ödediği borç nedeniyle asıl borçluya karşı başlattığı icra takibine yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası, İcra ve İflas Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin birlikte uygulandığı bir dava türüdür. Davacı kefilin, geçerli bir kefalet ilişkisi bulunduğunu, asıl borçlunun borcunu alacaklıya ödediğini ve bu ödeme nedeniyle asıl borçlunun sebepsiz zenginleştiğini veya TBK m. 596 uyarınca halefiyet gereği rücu hakkının doğduğunu ispatlaması gerekmektedir. Davanın usulüne ilişkin olarak zamanaşımı, yetki, ispat yükü ve ihtiyati tedbir gibi konuların dikkatle ele alınması, esasa ilişkin olarak ise kefalet sözleşmesinin geçerliliği, ödeme olgusu ve rücu hakkının kapsamının doğru bir şekilde ortaya konulması davanın seyri açısından belirleyicidir.
T.C.
...
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
DAVACI : TC:
Adresi:
VEKİLİ : Av.
DAVALI : TC:
Adresi:
KONU : İtirazın iptali talebidir.
DAVA DEĞERİ : ... TL'dir.
AÇIKLAMALAR :
I. MÜVEKKİL HAKKINDA ESASA İLİŞKİN BİLGİ:
...
II. DİLEKÇE ÖZETİ:
Aşağıda ayrıntılı olarak açıklanan dava konusu olayların maddeler halindeki kısa özetidir:
1. ...
2. ...
III. USULE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR:
A. Zaman aşımı İtirazı Yönünden Açıklamalarımız.
1. Tarafımızca başlatılan icra takibine her ne kadar borçlu tarafından zaman aşımı yönünden itiraz edilmiş ise de kefalet nedeni ile ödeme ... tarihinde gerçekleşmiş olup bu tarihten itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresi dolmamıştır.
B. Yetki İtirazı Yönünden Açıklamalarımız.
1. İtiraz edilen takip ... İcra Dairesinde başlatılmıştır. Bu bağlamda itiraza konu takibin başladığı icra dairesi yeri mahkemesi olan ... Mahkemesi yetkili mahkemedir.
C. İspat Yükü Yönünden Açıklamalarımız.
1. Sunulu ödeme dekontları ve kredi sözleşmesi içerikleri ile kefaletten kaynaklı rücu alacağımızın varlığı karine olarak tespit edilmiştir. Aksi yönde itirazda bulunan davalı iddiasını ispatla yükümlüdür.
2. ...
IV. ESASA İLİŞKİN DETAYLI VAKIALAR VE HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Esasa ilişkin vakıaların ve hukuki iddialarımızın ayrıntılı açıklamalarıdır:
A. İtirazın Hukuki Dayanağı Bulunmamaktadır:
1. Davalı tarafça yapılan itiraz haksız ve kötü niyetl