- Akıl Hastalığı İçin Rapor Aldırılması Talebi
- Talep Sonucu
- Ekler
TÜRK CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA SANIĞIN AKIL SAĞLIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ, RAPOR ALDIRILMASI USULÜ VE CEZA SORUMLULUĞUNA ETKİLERİ
1. GİRİŞ
Ceza hukukunun temel prensiplerinden biri olan kusur ilkesi (nulla poena sine culpa), bir fiilin failine isnat edilebilmesi ve fail hakkında cezai bir yaptırıma hükmedilebilmesi için failin kusurlu olmasını şart koşar. Kusur yeteneği, failin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme (algılama yeteneği) ve davranışlarını bu algılama doğrultusunda yönlendirebilme (irade yeteneği) kabiliyetini ifade eder. Akıl sağlığının yerinde olmaması, bu yetenekleri doğrudan etkileyerek failin kusur yeteneğini ortadan kaldırabilir veya azaltabilir. Bu nedenle, ceza muhakemesi sürecinde sanığın akıl sağlığının durumu, isnat edilen suç açısından cezai sorumluluğun belirlenmesinde hayati bir öneme sahiptir. Sanığın akıl hastalığına ilişkin şüphelerin ortaya çıkması halinde, bu durumun uzman hekim raporuyla tespiti, adil bir yargılanma ve hukuka uygun bir karar verilebilmesi için zorunludur. İşbu makalede, Türk ceza hukuku ve muhakemesi hukuku çerçevesinde sanığın akıl sağlığına ilişkin rapor aldırılması talebinin hukuki dayanakları, unsurları, süreci ve sonuçları, işbu Dilekçe'de belirtilen hususlar da dikkate alınarak ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.
2. SANIĞIN AKIL SAĞLIĞININ CEZA SORUMLULUĞU BAKIMINDAN ÖNEMİ VE İLGİLİ MEVZUAT
Ceza sorumluluğunun temelini oluşturan kusur yeteneği, kişinin işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğini anlama ve bu anlayışa uygun hareket etme yeteneğidir. Akıl hastalığı, bu yeteneklerden birini veya her ikisini birden etkileyebilir. Türk Ceza Kanunu (TCK), akıl hastalığının ceza sorumluluğuna etkisini Madde 32'de düzenlemiştir:
a. Tam Akıl Hastalığı (TCK m. 32/1): Kanun, "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez." hükmünü amirdir. Bu durumda failin kusur yeteneğinin tamamen ortadan kalktığı kabul edilir. Algılama veya irade yeteneğinden birinin bulunmaması yeterlidir. Böyle bir durumda faile ceza verilemez, ancak hakkında güvenlik tedbirlerine hükmolunabilir (TCK m. 57). İşbu Dilekçe'de talep edilen raporun öncelikli amacı, sanığın bu madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini tespit etmektir (Madde 10).
b. Azalmış Kusur Yeteneği (TCK m. 32/2): Kanun, "Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye verilecek ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezasıdır. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir." demektedir. Bu halde, failin akıl sağlığındaki bozukluk, kusur yeteneğini tamamen ortadan kaldırmamakla birlikte önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu durumun tespiti halinde faile verilecek cezada kanunda belirtilen oranlarda indirim yapılır. İşbu Dilekçe'de bu ihtimalin de araştırılması talep edilmektedir (Madde 10).
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ise sanığın akıl sağlığının tespiti sürecine ilişkin usul hükümlerini içerir. Bu konudaki temel düzenleme CMK Madde 74'tür:
a. Sanığın Gözlem Altına Alınması (CMK m. 74): Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan sanık veya şüphelinin akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir. Gözlem süresi üç haftayı geçemez, ancak bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa, resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her defasında üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez. Gözlem altına alma kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilir.
Bu madde, akıl sağlığına ilişkin şüphenin ciddiyeti ve durumun karmaşıklığı halinde, daha detaylı bir inceleme için sanığın belirli bir süre resmi bir sağlık kuruluşunda gözlem altında tutulmasına olanak tanır.
Ayrıca, CMK'nın bilirkişi incelemesine ilişkin genel hükümleri (CMK m. 62-73) de akıl sağlığı raporu aldırılması sürecinde uygulama alanı bulur. Özellikle bilirkişinin atanması, raporun hazırlanması ve mahkemece değerlendirilmesi bu genel hükümler çerçevesinde yürütülür.
3. AKIL SAĞLIĞI RAPORU ALDIRILMASI TALEBİNİN ŞARTLARI VE SÜRECİ
Sanığın akıl sağlığına ilişkin rapor aldırılması, mahkemenin resen (kendiliğinden) karar verebileceği bir husus olduğu gibi, Cumhuriyet savcısı, katılan, sanık veya müdafii tarafından da talep edilebilir. Mahkemenin veya hakimin bu yönde bir karar vermesi ya da talebi kabul etmesi için sanığın akıl sağlığına dair "şüphe" bulunması yeterlidir. Bu şüphenin makul ve ciddi olması beklenir. İşbu Dilekçe'de bu şüpheyi oluşturan çeşitli gerekçeler sunulmuştur:
a. Sanığın geçmişte yaşadığı ruhsal sıkıntılar ve depresyon hali (Madde 2).
b. Yargılamaya konu olaydan önce bu rahatsızlıkların yoğunlaştığına dair aile beyanları (Madde 2).
c. Sanığın belirli bir tarihte hastanenin psikiyatri bölümünde teşhis almış olması, tedavisinin devam etmesi ve ilaç kullanması (Madde 3).
Bu tür iddialar, sanığın fiili işlediği sırada TCK m. 32 kapsamında kusur yeteneğini etkileyen bir akıl hastalığının bulunup bulunmadığına dair ciddi bir şüphe oluşturabilir (Madde 4). Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da, sanığın tavır ve davranışları, dosyaya yansıyan bilgi ve belgeler veya tarafların beyanları nedeniyle akıl sağlığına dair en ufak bir şüphe uyanması halinde dahi mahkemenin bu hususu araştırması ve uzman hekim raporu alması gerektiğini vurgulamaktadır. Rapor alınmamasının Yargıtay tarafından bozma nedeni sayıldığına ilişkin atıf da bu önemi teyit etmektedir (Madde 8).
Talep üzerine veya resen rapor aldırılmasına karar verildiğinde, mahkeme genellikle sanığı Adli Tıp Kurumu'na (ATK) veya tam teşekküllü bir devlet hastanesinin sağlık kuruluna sevk eder (Madde 9, Madde 12.2). Uygulamada, özellikle ceza sorumluluğunu etkileyen akıl hastalığı iddialarında Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesi'nden rapor alınması tercih edilmektedir.
Raporu hazırlayacak uzman hekim veya kuruldan beklenen, CMK m. 74 ve TCK m. 32 ışığında şu hususları netleştirmesidir:
a. Sanığın suç tarihinde (fiili işlediği sırada) akıl hastası olup olmadığı.
b. Eğer akıl hastası ise, bu hastalığın sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini tamamen ortadan kaldırıp kaldırmadığı.
c. Eğer akıl hastası ise, bu hastalığın sanığın işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme (irade) yeteneğini önemli derecede azaltıp azaltmadığı (TCK m. 32/1 kapsamında).
d. Algılama veya irade yeteneğindeki azalmanın TCK m. 32/1'deki dereceye varmamakla birlikte, yine de mevcut olup olmadığı (TCK m. 32/2 kapsamında azalmış kusur yeteneği).
İşbu Dilekçe'de de raporun bu sorulara yanıt vermesi gerektiği açıkça belirtilmiştir (Madde 10).
Mahkeme, raporun hazırlanması sürecinde gerekli gördüğü tüm bilgi ve belgeleri (örneğin sanığın geçmiş sağlık kayıtları, tanık beyanları vb.) ilgili kuruma gönderir. İşbu Dilekçe'de de sanığın hastane kayıtlarının celbi (Madde 6, Madde 12.4, Madde 14) ve aile üyelerinin tanık olarak dinlenmesi (Madde 4, Madde 12.3, Madde 14) bu amaca hizmet etmektedir.
Alınan rapor, mahkeme açısından bağlayıcı değildir; takdiri bir delildir. Ancak mahkeme, yeterli ve bilimsel gerekçelere dayanmayan bir raporu kabul etmeyebilir veya raporda çelişkiler ya da eksiklikler görürse ek rapor veya yeni bir rapor alınmasına karar verebilir. Hâkim, raporu diğer delillerle birlikte değerlendirerek sanığın cezai ehliyeti hakkında nihai kararını verir.
4. İŞBU DİLEKÇE KAPSAMINDAKİ TALEPLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İşbu Dilekçe, sanığın akıl sağlığının tespiti için rapor aldırılmasına yönelik usulüne uygun bir talep içermektedir. Dilekçede, talebin gerekçeleri somut olgulara dayandırılmaya çalışılmıştır:
a. Şüphe Oluşturan Olgular: Sanığın ruhsal sıkıntıları, depresyon hali (Madde 2), spesifik bir hastanede teşhis konulması ve tedavi görmesi (Madde 3) gibi hususlar, TCK m. 32 kapsamında bir değerlendirme yapılmasını gerektirecek nitelikte şüphe uyandırabilecek iddialardır.
b. Deliller: İddiaların ispatı amacıyla tanık dinletilmesi (Madde 4, Madde 12.3, Madde 14) ve hastane kayıtlarının celbi (Madde 6, Madde 12.4, Madde 14) talep edilmektedir. Bu deliller, mahkemenin şüphenin ciddiyetini değerlendirmesi ve rapor aldırılmasına karar vermesi halinde uzman hekimlerin incelemesine sunulması açısından önem taşır.
c. Raporun Kapsamı: Talep edilen raporun içeriği, TCK m. 32/1 ve 32/2 hükümleri doğrultusunda, sanığın suç tarihindeki algılama ve irade yeteneklerini kapsayacak şekilde belirlenmiştir (Madde 10). Bu, hukuken aranan ve mahkemenin karar vermesi için gerekli olan temel hususlardır.
d. Yasal Dayanaklar: Dilekçede TCK m. 32 ve CMK m. 74'e atıf yapılması (Madde 10) ve Yargıtay içtihatlarına değinilmesi (Madde 8), talebin hukuki temelini güçlendirmektedir.
Sonuç olarak, işbu Dilekçe'de ileri sürülen iddialar ve talepler, ceza muhakemesi hukukunun sanığın akıl sağlığının araştırılmasına ilişkin prensipleriyle uyumludur. Mahkemenin, sunulan gerekçeleri ve delilleri (tanık beyanları, celbedilecek hastane kayıtları) değerlendirerek, sanığın akıl sağlığına ilişkin ciddi bir şüphenin mevcut olup olmadığına karar vermesi ve şüphenin varlığı halinde CMK m. 74 ve TCK m. 32 uyarınca Adli Tıp Kurumu'ndan veya yetkili başka bir sağlık kuruluşundan rapor aldırması yasal bir gerekliliktir.
5. SONUÇ
Sanığın akıl sağlığının durumu, ceza sorumluluğunun temel taşı olan kusur yeteneğini doğrudan ilgilendiren ve adil yargılanma hakkı kapsamında titizlikle ele alınması gereken bir konudur. Türk Ceza Kanunu'nun 32. maddesi, akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmayan veya azalmış olan kişilerin hukuki durumunu özel olarak düzenlemiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 74. maddesi ve ilgili diğer hükümleri ise bu durumun tespiti için izlenecek usulü belirlemiştir. Sanığın kendisi, müdafii veya diğer muhakeme sujeleri tarafından ileri sürülen veya dosyadaki delillerden kaynaklanan makul bir şüphe halinde, mahkemenin resen veya talep üzerine sanığın akıl sağlığı hakkında uzman hekim raporu alması zorunludur. İşbu Dilekçe'de ortaya konulan gerekçeler ve talepler de bu hukuki çerçeve içerisinde yer almaktadır. Alınacak rapor, sanığın fiili işlediği sıradaki algılama ve irade yeteneklerini bilimsel olarak değerlendirecek ve mahkemenin TCK m. 32 kapsamında adil ve hukuka uygun bir karar vermesine esas teşkil edecektir.
T.C.
...
... CEZA MAHKEMESİNE
ESAS NO : /
SANIK :
MÜDAFİ : Av.
KONU : Akıl hastalığının tespiti için rapor aldırılması talebidir.
AÇIKLAMALAR :
1. Müvekkil hakkında "..." suçunu işlediği iddiasıyla _._.20_ tarihinde kamu davası açılmıştır.
2. Müvekkil ve ailesiyle tarafımızca yapılan görüşmeler neticesinde, Müvekkilin sürekli bir şekilde ruhsal sıkıntılar yaşadığı ve buna bağlı olarak da bir depresyon halinde olduğu yargılamaya konu olaydan bir süre önce de rahatsızlıkların yoğunlaştığı bilgisi tarafımıza verilmiştir. İzah edilen durumun ispatı için aile üyelerinin Mahkemeniz huzurunda dinlenmesini talep etmekteyiz.
3. Müvekkile bu rahatsızlığından dolayı _._.20_ tarihine ... Hastanesi Psikiyatri Bölümünde kendisine ... teşhisi konulmuş olup, tedavisi devam etmekte ve ilaç kullanmaktadır. Bu durumun ispatı bakımından