- Tutukluluğa İtiraz Talebi
- Talep Sonucu
- Ekler
SORUŞTURMA AŞAMASINDA TUTUKLULUĞA İTİRAZ KURUMUNUN CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ceza muhakemesi hukukunun temel amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti tesis etmektir. Bu süreçte, şüpheli veya sanığın haklarının korunması ile kamu düzeninin ve adaletin sağlanması arasında hassas bir denge kurulması gerekmektedir. Koruma tedbirleri, bu dengeyi sağlamak amacıyla başvurulan ve muhakemenin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini, delillerin korunmasını ve hükmün infazını güvence altına almayı hedefleyen araçlardır. Bu tedbirler arasında en ağır olanı ve kişi hürriyetine en yoğun müdahaleyi teşkil edeni şüphesiz tutuklamadır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı (Anayasa Md. 19, AİHS Md. 5), tutuklama tedbirine ancak zorunlu ve istisnai hallerde başvurulmasını gerektirir. İşbu makalede, soruşturma aşamasında verilen tutuklama kararına karşı başvurulan itiraz kanun yolunun hukuki çerçevesi, şartları, usulü ve bu süreçte ileri sürülebilecek argümanlar, sunulan "Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi (Soruşturma Aşamasında)" taslağı ekseninde, Türk Ceza Muhakemesi Hukuku prensipleri ve ilgili mevzuat ışığında ayrıntılı olarak incelenecektir.
1. TUTUKLAMA TEDBİRİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ VE ŞARTLARI
Tutuklama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 100. ve devamı maddelerinde düzenlenen, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olması koşuluyla başvurulabilen bir koruma tedbiridir. Temel hak ve özgürlüklere getirdiği sınırlama nedeniyle, en son çare (ultima ratio) olarak başvurulması gereken bir tedbirdir (Madde 18).
CMK Madde 100 uyarınca bir kişinin tutuklanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
a. Kuvvetli Suç Şüphesinin Varlığını Gösteren Somut Deliller: Tutuklama kararının verilebilmesi için öncelikle şüphelinin veya sanığın suçu işlediğine dair objektif, inandırıcı ve somut olgulara dayanan güçlü bir şüphenin bulunması şarttır (Madde 5). Soyut iddialar, varsayımlar veya genel kanaatler kuvvetli şüphe olarak kabul edilemez. İşbu Dilekçe'de de bu şartın müvekkil açısından gerçekleşmediği ileri sürülmektedir (Madde 6).
b. Bir Tutuklama Nedeninin Bulunması: Kuvvetli suç şüphesinin yanı sıra, aşağıdaki tutuklama nedenlerinden en az birinin varlığı aranır (Madde 3, 5):
i. Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması (kaçma şüphesi). Şüphelinin sabit ikametgah sahibi olması, çağrı üzerine kendiliğinden gelmesi gibi durumlar bu şüphenin olmadığını gösterebilir (Madde 8, 9).
ii. Şüpheli veya sanığın davranışlarının; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması (delilleri karartma veya baskı yapma şüphesi). Soruşturmanın geldiği aşama, delillerin toplanmış olması, şüphelinin samimi beyanlarda bulunması bu şüphelerin var olmadığını destekleyebilir (Madde 10, 11, 12).
c. Katalog Suç Şüphesi (CMK m. 100/3): Kanun, bazı suçlar açısından tutuklama nedenlerinin varsayılabileceğini kabul etmiştir. CMK Madde 100/3'te sayılan (katalog) suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı hâlinde, bir önceki bentte sayılan tutuklama nedenlerinin (kaçma, delil karartma, baskı) ayrıca somut olarak ortaya konulması gerekmeyip, var olduğu kabul edilebilir. Ancak bu durum, kuvvetli suç şüphesi şartını ortadan kaldırmaz ve ölçülülük ilkesinin göz ardı edileceği anlamına gelmez. İşbu Dilekçe'de, isnat edilen suçun katalog suçlardan olmadığı belirtilmektedir (Madde 13).
d. Ölçülülük İlkesi: Tutuklama kararı verilebilmesi için, tedbirin işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olması gerekir (CMK m. 100/1). Tutuklama, hedeflenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalı, bu amaca ulaşmak için gerekli olmalı ve kişi üzerindeki etkisi ile sağladığı fayda arasında makul bir denge bulunmalıdır. Beklenen cezanın azlığı veya adli kontrol tedbirleri ile de amaca ulaşılabilecek olması durumunda tutuklama kararı verilmemelidir (Madde 19, 20). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları da tutuklamanın en son çare olması ve alternatif tedbirlerin öncelikle değerlendirilmesi gerektiğini vurgular (Madde 21, 22).
e. Adli Kontrol Tedbirlerinin Yetersizliği: CMK Madde 101/1 uyarınca, tutuklama kararı verilirken adli kontrol hükümlerinin neden yetersiz kalacağı gerekçede belirtilmelidir. Sulh Ceza Hakimi, tutuklama kararı vermeden önce, CMK Madde 109'da düzenlenen adli kontrol tedbirlerinin (yurt dışına çıkamamak, belirli yerlere gitmemek, imza yükümlülüğü, güvence bedeli yatırmak vb.) somut olayda yeterli olup olmayacağını değerlendirmek zorundadır (Madde 18). İşbu Dilekçe'de de mahkemenin aksi kanaatte olması halinde adli kontrol tedbirlerinin uygulanması talep edilmektedir (Talep Sonucu - Madde 3).
2. TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ USULÜ
Tutuklama kararı, Sulh Ceza Hakimi tarafından verilen ve kişi hürriyetini kısıtlayan ağır bir tedbir olduğundan, bu karara karşı kanun yolu açıktır. Soruşturma aşamasında verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz usulü CMK Madde 267 ila 271 arasında düzenlenmiştir.
a. İtiraz Edebilecek Kişiler: Tutuklama kararına karşı şüpheli ve/veya müdafii (avukatı) itiraz edebilir (CMK m. 267). İşbu Dilekçe, şüpheli müdafii tarafından sunulmaktadır.
b. İtiraz Süresi: İlgili, kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde itiraz başvurusunda bulunabilir (CMK m. 268/1). Süre tutumu olmaksızın yapılan itirazlar dikkate alınmaz. İşbu Dilekçe'de de karara süresi içinde itiraz edildiği belirtilmiştir (Madde 2).
c. İtiraz Mercii: İtiraz, kararı veren Sulh Ceza Hakimliğine bir dilekçe ile veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır (CMK m. 268/2). Kararı veren hakimlik, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir. Soruşturma evresinde Sulh Ceza Hakimi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla Sulh Ceza Hakimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hakimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hakimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek Sulh Ceza Hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek Sulh Ceza Hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine aittir (CMK m. 268/3-c). İşbu Dilekçe'nin "... Sulh Ceza Hakimliğine Gönderilmek Üzere ... Asliye Ceza Mahkemesine" şeklinde başlık atılması, muhtemelen o yerde birden fazla Sulh Ceza Hakimliği bulunmaması ve en yakın Asliye Ceza Mahkemesinin itiraz mercii olarak belirlenmesi ihtimalini veya eski uygulamaya ilişkin bir alışkanlığı yansıtabilir, ancak mevcut CMK düzenlemesine göre itiraz mercii kural olarak başka bir Sulh Ceza Hakimliğidir. Başvurunun doğru mercie yapılması ve gönderilmesi önemlidir.
d. İtirazın İncelenmesi: İtirazı inceleyecek merci, kural olarak dosya üzerinden inceleme yapar. Ancak gerekli gördüğünde Cumhuriyet Savcısı ve müdafiin de dinlenmesine karar verebilir (CMK m. 271/1). İnceleme sonucunda itiraz haklı bulunursa, tutuklama kararı kaldırılır ve şüpheli derhal serbest bırakılır veya adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir. İtirazın reddedilmesi halinde ise tutukluluk hali devam eder.
3. İTİRAZ DİLEKÇESİNDE İLERİ SÜRÜLEN ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
İşbu Dilekçe, tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini savunmak üzere kurgulanmıştır. Dilekçede ileri sürülen temel argümanlar şunlardır:
a. Tutuklama Şartlarının Yokluğu: Dilekçede öncelikle CMK Madde 100'de aranan tutuklama şartlarının somut olayda gerçekleşmediği iddia edilmektedir (Madde 3). Bu kapsamda;
i. Müvekkil hakkında kuvvetli suç şüphesi oluşturacak somut delillerin bulunmadığı belirtilmiştir (Madde 5, 6).
ii. Tutuklama nedenlerinden olan kaçma şüphesinin bulunmadığı (sabit ikametgah, kendi rızasıyla ifadeye gelme) (Madde 8, 9), delil karartma şüphesinin olmadığı (samimi beyanlar, toplanacak delil kalmaması) (Madde 10, 11) ve tanıklar üzerinde baskı kurma ihtimalinin bulunmadığı (Madde 12) vurgulanmıştır.
iii. İsnat edilen suçun CMK Md.100/3 kapsamındaki katalog suçlardan olmadığı ifade edilerek, tutuklama nedenlerinin varsayılamayacağı, somut olarak ortaya konulması gerektiği ima edilmiştir (Madde 13).
b. Ölçülülük İlkesi ve Son Çare Olma Prensibi: Tutuklamanın en son çare olması gerektiği, adli kontrol tedbirleri yeterli olabilecekken doğrudan tutuklamaya başvurulmasının hukuka aykırı olduğu (Madde 18), somut olayda tutuklamanın ölçüsüz olacağı (Madde 19) ve işin önemi ile beklenen ceza karşısında orantısız bir tedbir niteliği taşıdığı (Madde 20) belirtilmiştir. AİHM içtihatlarına atıf yapılarak bu ilkenin uluslararası hukuk boyutu da vurgulanmıştır (Madde 21, 22).
c. Temel Hak ve Özgürlükler: Tutuklamanın Anayasa (Md.19) ve AİHS (Md.5) ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ağır bir müdahale teşkil ettiği, bu hakların ihlal edilmemesi gerektiği savunulmuştur (Madde 16, 17).
d. Subjektif Durum ve Mağduriyet: Şüphelinin suç işleme kastının bulunmadığı (Madde 14), suçun unsurlarının yargılama sürecinde lehe değişebileceği (Madde 15) ve tutukluluğun devamının şüpheli ve ailesi açısından mesleki ve kişisel mağduriyetlere yol açacağı ifade edilmiştir (Madde 16 - içerik olarak Madde 23'e daha uygun). Bu tür kişisel durumlar, özellikle ölçülülük ilkesi ve adli kontrol tedbirlerinin yeterliliği değerlendirilirken dikkate alınabilir.
e. Talep Kısmı: Yukarıdaki gerekçelerle itirazın kabulü ile şüphelinin serbest bırakılması (gerekirse kefaletle), bu mümkün olmazsa tutuklama kararının CMK Madde 109 uyarınca adli kontrol tedbirlerine çevrilmesi talep edilmiştir (Talep Sonucu - Madde 1, 2, 3).
4. İHTİYAÇ HALİNDE DİLEKÇEDE DEĞİNİLEBİLECEK HUSUSLAR
Genel olarak tutukluluğa itiraz dilekçelerinde, somut olayın özelliklerine göre etkinliği artırmak amacıyla aşağıdaki hususlara daha detaylı yer verilmesi faydalı olabilir:
a. Delillerin Tartışılması: Tutuklama kararının gerekçesinde belirtilen ve "kuvvetli şüphe" oluşturduğu iddia edilen delillere (örneğin tanık beyanları, HTS kayıtları, belge vb.) spesifik olarak atıf yapılarak, bu delillerin neden kuvvetli şüphe oluşturmadığı veya neden şüpheli aleyhine yorumlanamayacağı ayrıntılı olarak açıklanabilir. Dilekçede genel olarak delil olmadığı belirtilmekle birlikte (Madde 6), mevcut delillere karşı argüman geliştirmek savunmayı güçlendirebilir.
b. Tutuklama Nedenlerinin Çürütülmesi: Kaçma, delil karartma veya baskı yapma şüphelerine ilişkin olarak, şüphelinin lehine olan somut olgular (örneğin düzenli iş hayatı, aile bağları, sağlık durumu, daha önce adli sicilinin olmaması, soruşturmaya yaptığı katkılar, karartılabilecek bir delil kalmadığının ispatı vb.) daha detaylı ve somut örneklerle desteklenebilir. Dilekçedeki argümanlar (Madde 8-12) bu yönde olmakla birlikte, somutlaştırma önemlidir.
c. Ölçülülük ve Adli Kontrolün Vurgulanması: İsnat edilen suçun kanundaki ceza miktarı, olası bir mahkumiyet halinde infaz rejimi (örneğin cezanın ertelenmesi, HAGB ihtimali) gibi hususlar belirtilerek, tutuklamanın neden ölçüsüz olduğu daha güçlü bir şekilde ortaya konulabilir (Madde 19, 20). Aynı zamanda, CMK Madde 109'daki hangi adli kontrol tedbirinin (veya tedbirlerinin) somut olayda yeterli olacağı ve tutuklamanın sağladığı faydayı sağlayabileceği somut gerekçelerle açıklanabilir (Talep Sonucu - Madde 3).
SONUÇ
Tutuklama, ceza muhakemesinde başvurulan en ağır koruma tedbiridir ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına doğrudan bir müdahale niteliğindedir. Bu nedenle, ancak kanunda öngörülen sıkı şartların (kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedeni, ölçülülük, adli kontrolün yetersizliği) tamamının somut olayda gerçekleşmesi halinde başvurulabilir. Soruşturma aşamasında verilen tutuklama kararlarına karşı CMK'da düzenlenen itiraz kanun yolu, hukuka aykırı olduğu düşünülen veya şartları ortadan kalkan tutuklama kararlarının yeniden değerlendirilmesi ve kaldırılması için önemli bir hukuki güvencedir. İşbu Dilekçe'de de görüldüğü üzere, itiraz başvurusunda tutuklama şartlarının bulunmadığı, özellikle kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin ve/veya tutuklama nedenlerinin (kaçma, delil karartma, baskı) mevcut olmadığı, tutuklamanın ölçüsüz olduğu ve adli kontrol tedbirlerinin yeterli olacağı gibi hususlar, ilgili yasal dayanaklar ve somut olgularla desteklenerek ileri sürülmelidir. İtiraz merciinin yapacağı inceleme sonucunda, kişi hürriyetinin esas, tutuklamanın ise istisna olduğu prensibi çerçevesinde bir karar vermesi beklenir.
T.C.
...ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
Gönderilmek Üzere
...SULH CEZA HAKİMLİĞİNE
SORGU NO : /
ŞÜPHELİ :
MÜDAFİ : Av.
KONU : Tutukluluğa itiraz talebidir.
AÇIKLAMALAR :
1. Müvekkilim, ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın / soruşturma numaralı dosyasında tutuklama talebi ile sevk edilmiş olup, ... Sulh Ceza Hakimliğinin _._.20_ tarihli / sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır.
2. Tutukluluk kararına karşı itiraz süresi 7 gün olup, hukuka aykırı olan işbu karara süresi içerisinde itiraz etmekteyiz.
3. Müvekkil açısından CMK Md.100’de belirtilen tutuklama nedenleri mevcut değildir. Tutuklama nedenleri;
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması,
- Şüpheli veya Sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması,
- Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme hususunda kuvvetli şüphenin olması,
- Tanık, Mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması hususunda kuvvetli şüphenin bulunması,
- CMK Md.100/3'te yer alan katalog suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının bulunmasıdır.
4. ...
5. Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere Müvekkil hakkında devam eden soruşturma dosyasında Şüphelinin suç işlediğini gösterir herhangi bir delil yer almamakta olup, kuvvetli suç şüphesinin varlığından