- Usulsüz Tebligatın İadesi ve Yapılmamış Sayılması Talebi
USULSÜZ TEBLİGATIN HUKUKİ NİTELİĞİ, TESPİTİ VE HUKUKİ SONUÇLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME
Türk hukuk sisteminde, yargısal süreçlerin adil ve etkin bir şekilde yürütülmesi, tarafların hak ve menfaatlerinin korunması bakımından tebligat müessesesi hayati bir öneme sahiptir. Tebligat, hukuki işlemlerin veya yargısal kararların ilgili kişilere kanunda öngörülen usullere uygun olarak bildirilmesi işlemidir. Bu bildirimin usulüne uygun yapılması, Anayasa ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı (AY m. 36) ve onun ayrılmaz bir parçası olan hukuki dinlenilme hakkının (HMK m. 27) temel gereğidir. Usulüne uygun yapılmayan bir tebligat, muhatabın savunma hakkını kullanmasını engelleyebilir, hak düşürücü sürelerin veya zamanaşımı sürelerinin başlamasına engel teşkil edebilir ve sonuç olarak ciddi hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle, tebligatın usulsüzlüğü iddiası ve bu iddianın ileri sürülme biçimi, koşulları ve sonuçları, hem doktrin hem de uygulama açısından titizlikle ele alınması gereken bir konudur. İşbu makalede, usulsüz tebligat kavramı, hukuki dayanakları, tespiti isteminin koşulları, sonuçları ve bu isteme ilişkin dilekçenin temel unsurları, ilgili mevzuat ve Yargıtay içtihatları ışığında ayrıntılı olarak incelenecektir.
1. TEBLİGAT HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ VE USULSÜZ TEBLİGAT KAVRAMI
Tebligat hukukuna egemen olan temel ilkeler, bilgilendirme ve belgelendirme işlevlerinin tam olarak yerine getirilmesini amaçlar. Tebligatın amacı, hukuki bir işlemden veya durumdan ilgili kişiyi haberdar etmek suretiyle, onun bu duruma karşı tavır almasını, haklarını kullanmasını veya yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmesi için tebligatın, kanun ve ilgili yönetmelikte belirtilen şekil ve usullere harfiyen uyularak yapılması zorunludur.
Usulsüz tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'te öngörülen kural ve formalitelere aykırı olarak yapılan tebligat işlemidir. Tebligatın usulsüz sayılmasına neden olabilecek durumlar çeşitlilik gösterebilir. Örneğin:
a. Tebligatın yetkisiz kişiye yapılması.
b. Tebligat yapılacak adresin yanlış belirlenmesi veya adreste bulunmama halinde yapılması gereken işlemlerin (örneğin komşuya veya yöneticiye haber verme, ihbarname yapıştırma, PTT memurunun şerhi gibi) usulüne uygun yapılmaması.
c. Tebliğ mazbatasındaki bilgilerin eksik veya yanlış olması.
d. Tüzel kişilere veya kamu kurumlarına yapılacak tebligatlarda yetkili temsilciye veya usulde belirtilen görevliye yapılmaması.
e. Elektronik tebligat usulüne ilişkin şartların ihlal edilmesi.
Bu ve benzeri aykırılıklar, yapılan tebligat işlemini usulsüz kılar. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, her usul hatası tebligatı kendiliğinden geçersiz kılmaz. Tebligatın usulsüzlüğünün hukuki sonuç doğurabilmesi için, muhatabın bu durumu öğrenmesi ve kanunda belirtilen süre içinde ilgili mercie başvurması gerekmektedir.
2. USULSÜZ TEBLİGATIN HUKUKİ DAYANAKLARI (MEVZUAT)
Usulsüz tebligata ilişkin temel düzenleme 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesidir. Bu maddeye göre: "Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." Bu hüküm, usulsüz tebligatın varlığı halinde tebligatın tamamen geçersiz sayılmadığını, ancak muhatabın öğrendiğini beyan ettiği tarihte yapılmış sayılacağını düzenlemektedir. Bu durum, "ıttıla" (öğrenme) kavramını ön plana çıkarmaktadır.
Usulsüz tebligata ilişkin diğer önemli yasal düzenlemeler şunlardır:
a. 7201 sayılı Tebligat Kanunu: Genel olarak tebligatın nasıl yapılacağını, kimlere yapılabileceğini, tebliğ imkansızlığı ve usulsüz tebligat hallerini düzenler (Özellikle m. 10, 11, 12-20, 21, 21/a, 23, 28, 32).
b. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik: Tebligat Kanunu'ndaki hükümlerin uygulanmasına ilişkin ayrıntılı usul ve esasları belirler (Özellikle Yönetmelik m. 16 vd., 30, 31, 35, 53).
c. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK): Hukuki dinlenilme hakkı (m. 27) ve sürelerin başlangıcı (m. 94) gibi hükümler, tebligatın usulüne uygun yapılmasının önemini vurgular. HMK m. 119/1-f uyarınca dava dilekçesinde davalının adresinin belirtilmesi ve m. 121 uyarınca tebligat giderlerinin avans olarak yatırılması da tebligat süreciyle ilgilidir.
d. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK): İcra takiplerinde ödeme emri (m. 60, 61) veya icra emrinin (m. 32) tebliği, itiraz süreleri (m. 62) ve şikayet (m. 16) gibi müesseseler doğrudan tebligatın usulüne uygun yapılmasına bağlıdır. İİK m. 21, Tebligat Kanunu hükümlerine atıf yaparak, icra dairelerince yapılacak tebliğlerde de bu kanun hükümlerinin uygulanacağını belirtir.
Bu mevzuat hükümleri, tebligatın şekil şartlarına sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve bu şartlara uyulmamasının usulsüzlük sonucunu doğuracağını ortaya koymaktadır.
3. USULSÜZ TEBLİGATIN TESPİTİ VE YAPILMAMIŞ SAYILMASI TALEBİNİN KOŞULLARI
Usulsüz bir tebligatın yapıldığını iddia eden tarafın, bu durumun hukuki sonuç doğurması için belirli koşulları yerine getirerek ilgili mercie başvurması gerekir.
a. Talepte Bulunacak Kişi: Tebligatın usulsüz yapıldığı iddiası, kural olarak tebligatın muhatabı tarafından ileri sürülebilir. Muhatap adına vekaleten hareket eden avukat da bu talepte bulunabilir.
b. Başvurulacak Merci: Usulsüz tebligat iddiası, tebligatı çıkaran mercie (örneğin mahkeme, icra dairesi, savcılık) bir dilekçe ile bildirilir (İşbu Dilekçe gibi). Eğer usulsüz tebligata dayanılarak bir işlem yapılmış ve bu işleme karşı kanun yolu (örneğin itiraz, istinaf, temyiz, şikayet) öngörülmüşse, usulsüz tebligat iddiası bu kanun yoluna başvururken de ileri sürülebilir. Özellikle icra takibinde ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiası, İİK m. 16 uyarınca şikayet yoluyla icra mahkemesine taşınır.
c. Süre: Tebligat Kanunu m. 32, usulsüz tebligatın öğrenilmesi halinde muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağını belirtir. Doktrin ve Yargıtay içtihatlarında, usulsüz tebligatı öğrenen muhatabın, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren makul bir süre içinde ilgili mercie bildirmesi gerektiği kabul edilir. İcra ve İflas Kanunu'nda ise, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayet için özel bir süre düzenlenmiştir. İİK m. 16/1 uyarınca, şikayet süresi kural olarak şikayet konusu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gündür. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Dolayısıyla, usulsüz tebligatı öğrenen borçlunun, öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde icra mahkemesine şikayette bulunması gerekir.
d. İspat Yükü: Usulsüz tebligat iddiasında bulunan taraf, hem tebligatın usulsüz yapıldığını hem de tebligatı hangi tarihte öğrendiğini (ıttıla tarihini) ispatlamakla yükümlüdür. Tebligatın usulsüzlüğü genellikle tebliğ mazbatası ve ilgili tebligat evrakı incelenerek tespit edilebilir. Öğrenme tarihinin ispatı ise daha zor olabilir ve muhatabın beyanına, hayatın olağan akışına uygun delillere dayanabilir. Yargıtay, öğrenme tarihinin ispatında muhatabın beyanının esas alınacağını, ancak bu beyanın aksi karşı tarafça veya mercice kesin delillerle ispatlanırsa beyana itibar edilmeyeceğini kabul etmektedir.
e. Talebin İçeriği: Talepte bulunan, tebligatın neden usulsüz olduğunu somut olarak açıklamalı, usulsüzlüğe dayanak olan mevzuat hükümlerine işaret etmeli ve tebligatı öğrendiği tarihi belirterek, bu tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesini istemelidir. İcra takibi bağlamında, genellikle usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte, eğer süreler geçmişse, itiraz hakkının veya diğer hakların kullanılması için sürenin yeniden başlatılması da talep edilir. İşbu Dilekçe’de olduğu gibi, tebligatın iadesi ve yapılmamış sayılması şeklinde bir talep (Madde 2), uygulamada tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesi istemini içerir.
4. USULSÜZ TEBLİGAT HALİNDE HUKUKİ SONUÇLAR VE SÜRELERİN BAŞLANGICI
Usulsüz tebligat iddiasının ilgili merci (örneğin icra mahkemesi) tarafından kabul edilmesi halinde, Tebligat Kanunu m. 32 gereğince, muhatabın bildirdiği öğrenme (ıttıla) tarihi, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Bu durumun en önemli sonucu, tebligata bağlı olan sürelerin (örneğin cevap süresi, itiraz süresi, kanun yoluna başvuru süresi vb.) bu yeni kabul edilen öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlamasıdır.
Örneğin, bir icra takibinde ödeme emri borçluya usulsüz tebliğ edilmiş ve borçlu bu durumu takibin kesinleşmesinden sonra öğrenmişse, öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde icra mahkemesine şikayette bulunarak usulsüz tebligatı ispatladığı takdirde, mahkeme öğrenme tarihini tebliğ tarihi olarak kabul edecektir. Bu durumda, borçlunun ödeme emrine itiraz süresi (genellikle 7 gün), mahkemenin belirlediği bu öğrenme tarihinden itibaren yeniden işlemeye başlar. Böylece borçlu, usulsüz tebligat nedeniyle kaçırmış olduğu itiraz hakkını kullanma imkanına kavuşur.
Eğer muhatap, usulsüz tebligata rağmen tebligatın içeriğini tam olarak öğrenmiş ve buna göre hareket etmişse (örneğin süresi geçmeden cevap vermiş veya itiraz etmişse), artık tebligatın usulsüzlüğünü ileri süremez. Zira bu durumda tebligat amacına ulaşmış sayılır ve usulsüzlük iddiası dürüstlük kuralına (TMK m. 2) aykırılık teşkil edebilir.
5. TALEP DİLEKÇESİNİN UNSURLARI (İŞBU DİLEKÇE BAĞLAMINDA)
Usulsüz tebligatın tespiti ve yapılmamış sayılması (yani tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesi) talebini içeren bir dilekçenin, genel dilekçe yazım kurallarına ek olarak aşağıdaki unsurları içermesi beklenir:
a. Başvurulan Merci: Dilekçenin sunulacağı makam (Mahkeme, İcra Dairesi vb.) açıkça belirtilmelidir. İşbu Dilekçe’de "T.C. ... İCRA MÜDÜRLÜĞÜNE" şeklinde merci belirtilmiştir.
b. Dosya Numarası: İlgili olduğu dosyanın (dava veya icra dosyası) esas numarası doğru ve eksiksiz olarak yazılmalıdır (Madde 1).
c. Taraflar: Talepte bulunan (muhatap/borçlu) ve varsa vekilinin bilgileri ile karşı tarafın (tebligatı çıkaran alacaklı/davacı) bilgileri yer almalıdır. İşbu Dilekçe'de talepte bulunan "BORÇLU VEKİLİ" olarak belirtilmiştir.
d. Konu: Talebin özeti (örneğin, "Usulsüz tebligatın tespiti ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan .../.../... olarak düzeltilmesi talebidir" veya "Usulsüz tebligatın iadesi ve yapılmamış sayılması talebi") açıkça yazılmalıdır. İşbu Dilekçe başlığında ve talep kısmında bu husus ifade edilmiştir.
e. Açıklamalar:
i. Hangi tebligatın usulsüz olduğu (örneğin, ... tarihli ödeme emri tebligatı) belirtilmelidir. İşbu Dilekçe'de müvekkile yapılan tebligattan bahsedilmektedir (Madde 2).
ii. Tebligatın hangi nedenle usulsüz olduğu (Tebligat Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine aykırılıklar) somut olarak açıklanmalıdır. İşbu Dilekçe'de bu sebep "..." olarak boş bırakılmıştır (Madde 2), ancak gerçek bir başvuruda bu kısmın detaylandırılması şarttır.
iii. Tebligatın öğrenildiği (ıttıla) tarih net olarak belirtilmelidir. Bu tarih, sürelerin başlangıcı açısından kritik öneme sahiptir.
iv. Usulsüzlük ve öğrenme tarihi iddialarını destekleyen deliller (örneğin, tebliğ mazbatası sureti, tanık beyanları, adres kayıtları, seyahat belgeleri vb.) sunulmalı veya sunulacağı belirtilmelidir.
f. Hukuki Nedenler: İlgili mevzuat hükümleri (Tebligat Kanunu m. 32, İİK m. 16, 21, 62, HMK m. 27 vb.) belirtilmelidir.
g. Sonuç ve İstem: Talep net bir şekilde ifade edilmelidir. Örneğin, tebligatın usulsüzlüğünün tespiti, öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi, sürelerin bu tarihten itibaren başlatılması ve varsa diğer talepler (itiraz hakkının kullandırılması gibi) belirtilmelidir (Madde 2).
h. Tarih ve İmza: Dilekçe tarih atılarak talepte bulunan veya vekili tarafından imzalanmalıdır. İşbu Dilekçe'de imza kısmı bulunmaktadır.
6. DİKKATE ALINMASI GEREKEN EK HUSUSLAR
Usulsüz tebligata ilişkin talepte bulunurken veya bu konuyu içeren bir dilekçe hazırlarken, yukarıda belirtilen temel unsurlara ek olarak aşağıdaki hususların da göz önünde bulundurulması, talebin başarıya ulaşması açısından önem taşımaktadır:
a. Usulsüzlük Sebebinin Somutlaştırılması: Dilekçenin "Açıklamalar" kısmında, tebligatın hangi kanun veya yönetmelik maddesine, hangi nedenle aykırı olduğunun çok net ve somut bir şekilde ortaya konulması gereklidir. Örneğin, "Tebligat Kanunu m. 21/1'e aykırı olarak muhatabın adreste bulunmama nedeni araştırılmadan ve en yakın komşusuna haber verilmeden ihbarname kapıya yapıştırılmıştır" gibi spesifik açıklamalar yapılmalıdır. İşbu Dilekçe'nin 2. maddesinde yer alan "... sebebiyle" kısmının bu detayda doldurulması kritik öneme sahiptir.
b. Öğrenme (Ittıla) Tarihinin Belirtilmesi ve İspatı: Tebligat Kanunu m. 32 uyarınca tebliğ tarihi olarak kabul edilecek olan "öğrenme tarihi"nin dilekçede açıkça belirtilmesi ve bu tarihin nasıl ispatlanacağının (örneğin, başka bir dosyadan UYAP üzerinden öğrenme, harici araştırma, tanık beyanı vb.) ortaya konulması son derece önemlidir. Sürelerin başlangıcı bu tarihe göre belirleneceğinden, bu hususun netleştirilmesi gerekir.
c. Yetkili ve Görevli Merci: Talebin doğru mercie yöneltilmesi usul ekonomisi açısından önemlidir. İcra takibindeki usulsüz tebligat şikayetleri için görevli merci İcra Mahkemesi'dir (İİK m. 16). Dilekçenin doğrudan icra dairesine verilmesi halinde, icra müdürünün bu konuda karar verme yetkisi olmayıp, şikayetin süresi içinde icra mahkemesine yapılması gerekliliği doğabilir. İşbu Dilekçe'nin doğrudan icra müdürlüğüne hitaben yazılmış olması (Başlık ve Madde 2), talebin niteliğine göre (eğer bir şikayet ise) yetkili merciye ayrıca başvurma gerekliliğini ortaya çıkarabilir.