- Velayetin Kaldırılması ve Vasi Atanması Talebi
- Adli Yardım
- Talep Sonucu
- Delil Listesi
VELAYETİN KALDIRILMASI VE VASİ ATANMASI TALEBİNE İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Velayet hakkı, Türk Medeni Kanunu (TMK) sistematiği içerisinde, reşit olmayan çocuğun veya kısıtlı ergin çocuğun (TMK m. 335/2) bakımı, eğitimi, korunması ve temsili gibi konularda ana ve babaya yüklenen yükümlülükler ile bu yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilebilmesi için tanınan hakların bütününü ifade etmektedir. Velayet, kamu düzenine ilişkin olup, bu hak ve yükümlülükler kullanılırken öncelikli olarak çocuğun üstün yararının gözetilmesi esastır. Ancak bazı durumlarda, ana ve/veya babanın velayet görevini yerine getirememesi veya ağır şekilde ihmal etmesi gibi nedenlerle, çocuğun menfaatini korumak amacıyla velayetin kaldırılması ve çocuğa bir vasi atanması gündeme gelebilmektedir. İşbu makalede, velayetin kaldırılması ve vasi atanması kurumları, ilgili mevzuat hükümleri, doktrindeki görüşler ve yargı kararları ışığında detaylı olarak incelenecektir.
1. VELAYET KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Türk Medeni Kanunu'nun 335. maddesi uyarınca, ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz. Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar. Velayet, kural olarak evlilik birliği devam ettiği sürece ana ve baba tarafından birlikte kullanılır (TMK m. 336/1). Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir (TMK m. 336/2).
Velayetin kapsamı TMK m. 339 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre velayet;
a. Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması (TMK m. 339),
b. Çocuğun temsili (TMK m. 342),
c. Çocuğun mallarının yönetimi (TMK m. 352 vd.)
gibi hak ve yükümlülükleri içerir. Ana ve baba, velayet görevini yerine getirirken çocuğun menfaatini göz önünde bulundurmakla yükümlüdür. Çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması velayetin temel amacıdır. Velayet hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olup, devredilemez ve feragat edilemez niteliktedir. Ancak kanunda belirtilen ağır koşulların varlığı halinde kaldırılması mümkündür.
2. VELAYETİN KALDIRILMASI SEBEPLERİ
Velayetin kaldırılması, çocuğun korunması amacıyla başvurulan en ağır tedbirlerden biridir ve ancak kanunda sınırlı olarak sayılan hallerde ve diğer koruma önlemlerinin yetersiz kalması durumunda gündeme gelir. TMK'nın 348. maddesi, velayetin kaldırılmasına ilişkin temel düzenlemeyi içermektedir. İlgili maddeye göre: "Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir:
a. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi. (İşbu Dilekçe, Madde IV/3 ve Madde IV/5-1)
b. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması." (İşbu Dilekçe, Madde IV/2, Madde II/1 ve Madde IV/5-2)
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, velayetin kaldırılması ultima ratio (son çare) niteliğinde bir tedbirdir. Öncelikle TMK m. 346 ve 347'de düzenlenen daha hafif koruma önlemlerinin (örneğin, çocuğun bir kuruma yerleştirilmesi, aileye danışmanlık verilmesi, ana babaya ihtar) denenmesi veya bu önlemlerin baştan yetersiz kalacağının anlaşılması gerekir. İşbu Dilekçe'deki iddialar, TMK m. 348/1-a ve 348/1-b bentlerinde sayılan sebeplere dayanmaktadır (Madde IV/1, IV/2, IV/3, IV/5).
Doktrinde ve Yargıtay kararlarında "yükümlülüklerin ağır biçimde savsaklanması" kavramı geniş yorumlanmaktadır. Bu durum, süreklilik arz eden, çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki veya sosyal gelişimini ciddi şekilde tehlikeye düşüren ihmal ve ihlalleri kapsar. Örneğin;
a. Çocuğun temel bakım ihtiyaçlarının (beslenme, barınma, giyim, sağlık) sürekli olarak karşılanmaması,
b. Çocuğun eğitiminin engellenmesi veya aksatılması,
c. Çocuğa fiziksel, duygusal veya cinsel istismarda bulunulması veya bu tür risklere karşı korunmaması,
d. Ana veya babanın alkol/madde bağımlılığı, akıl hastalığı gibi nedenlerle velayet görevini fiilen yerine getiremez durumda olması,
e. Çocuğun terk edilmesi veya uzun süre ilgisiz bırakılması
gibi durumlar velayetin kaldırılması sebebi olarak kabul edilebilir. Deneyimsizlik veya hastalık gibi durumların ise, velayet görevinin "gereği gibi" yerine getirilmesini sürekli ve önemli ölçüde engelleyen bir boyutta olması aranır (Madde IV/3).
3. VELAYETİN KALDIRILMASI DAVASININ USULÜ
a. Görevli ve Yetkili Mahkeme: Velayetin kaldırılması davalarında görevli mahkeme, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun uyarınca Aile Mahkemeleridir (Madde 1). Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakar. Yetkili mahkeme ise, genel yetki kuralı gereği davalının (velayet hakkı kaldırılması istenen ana veya babanın) yerleşim yeri mahkemesi veya çocuğun oturduğu yer mahkemesidir.
b. Taraflar: Davacı, velayetin kaldırılmasını isteyen diğer eş, çocuğun kendisi (ayırt etme gücüne sahipse), Cumhuriyet Savcısı, çocuğa atanmış kayyım veya ilgili kamu kurumları (örneğin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı) olabilir. İşbu Dilekçe'de davacı, muhtemelen çocuğun menfaatini düşünen bir yakınıdır (Madde 1). Davalı ise, velayet hakkının kaldırılması talep edilen ana ve/veya babadır (Madde 1).
c. Yargılama Usulü: Velayetin kaldırılması davaları, kamu düzenini ilgilendirdiğinden ve çocuğun üstün yararı ilkesi gereği re'sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalardandır. Mahkeme, tarafların sunduğu delillerle bağlı kalmaksızın, gerekli gördüğü tüm araştırmaları kendiliğinden yapabilir. Yargılama, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca basit yargılama usulüne tabidir (HMK m. 316/1-ç). Yargılama sırasında gizliliğe önem verilir.
d. İspat Yükü ve Deliller: Velayetin kaldırılmasına ilişkin sebeplerin varlığını ispat yükü, davacı tarafa aittir. Ancak mahkemenin re'sen araştırma yetkisi bulunduğundan, bu yük mutlak değildir. Bu tür davalarda en önemli delillerden biri, mahkeme tarafından görevlendirilecek uzmanlar (pedagog, psikolog, sosyal çalışmacı) tarafından hazırlanacak sosyal inceleme raporu (SIR) ve uzman raporlarıdır (Madde 18/9, Madde 20/10). Bu raporlarda, çocuğun ve ailenin sosyal ve psikolojik durumu, yaşam koşulları, ana-babanın velayet görevini yerine getirme yeterliliği, çocuğun beyanları (anlama ve anlatma yeteneği varsa mutlaka alınmalıdır - BM Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 12) gibi hususlar detaylı olarak değerlendirilir. Tanık beyanları (Madde 18/1), keşif (Madde 18/3), taraf isticvabı (Madde 18/6), nüfus ve adli sicil kayıtları, sağlık raporları, okul kayıtları gibi her türlü delil kullanılabilir. Yemin deliline bu tür davalarda genellikle başvurulmaz (Madde 18/4).
4. VASİ ATANMASI
Velayetin kaldırılması durumunda, eğer çocuk küçük ise ve velayet altında değilse, kendisine bir vasi atanması zorunluluğu doğar. TMK m. 404/1, "Velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır" hükmünü amirdir. Velayetin kaldırılması kararı, vesayeti gerektiren bir hal oluşturur.
a. Vesayeti Gerektiren Haller: Küçükler için temel vesayet sebebi, velayet altında bulunmamaktır. Velayetin ana ve babadan kaldırılması bu durumu yaratır.
b. Vasi Atama Usulü: Vasi atanmasına karar verme görevi, kural olarak vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi'ne aittir (TMK m. 397/2). Ancak uygulamada ve doktrinde kabul edildiği üzere, velayetin kaldırılmasına karar veren Aile Mahkemesi, işin ivediliğini ve çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak, aynı kararla birlikte uygun gördüğü bir kişiyi vasi olarak atayabilir veya vasi atanması için yetkili Sulh Hukuk Mahkemesi'ne bildirimde bulunabilir. İşbu Dilekçe'de, Aile Mahkemesi'nden doğrudan vasi atanması talep edilmektedir (Madde 16/3). Mahkeme, vasi olarak atanacak kişiyi belirlerken TMK m. 413 vd. hükümlerini dikkate alır. Mümkünse ana veya babanın veya küçüğün kendi göstereceği kişiler tercih edilir, ancak öncelik her zaman küçüğün menfaatidir. Vasi olarak atanacak kişinin, TMK m. 418'de sayılan vasi olmaya engel bir durumunun bulunmaması gerekir. Atanacak kişinin ergin, görevini yapabilecek yetenekte ve güvenilir olması şarttır. İşbu Dilekçe'deki davacının vasi olarak atanma talebi (Madde 10, Madde 16/3), mahkeme tarafından bu kriterlere göre değerlendirilecektir.
c. Vasinin Görevleri: Atanan vasi, küçüğün kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (TMK m. 403/1). Vasinin görevleri, velayete benzer şekilde çocuğun bakımı, eğitimi, temsili ve mallarının yönetimi (vesayet makamının denetimi altında) gibi konuları kapsar (TMK m. 445 vd.).
5. İŞBU DİLEKÇE KAPSAMINDAKİ TALEPLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İşbu Dilekçe, velayetin kaldırılması ve vasi atanması taleplerini içermektedir (Konu). Dilekçede, davalı ana ve babanın velayet görevini yerine getiremediği, çocuğu ağır biçimde savsakladığı ve deneyimsiz olduğu iddia edilerek TMK m. 348'de belirtilen velayetin kaldırılması sebeplerine dayanılmıştır (Madde II/1, Madde IV/1, IV/2, IV/3, IV/5). Davacı, aynı dava kapsamında kendisinin çocuğa vasi olarak atanmasını talep etmektedir (Madde 10, Madde 16/3). Ayrıca, yargılama giderlerini karşılayacak maddi gücü bulunmadığı gerekçesiyle adli yardım talebinde bulunulmuştur (Madde V/1-V/4, Madde 16/2). Adli yardım talebi, HMK m. 334 vd. hükümlerine göre, kişinin yoksulluğunu kanıtlaması halinde mahkemece değerlendirilecektir. Dilekçede, iddiaların ispatı için tanık, bilirkişi, keşif, isticvap, uzman görüşü, pedagog ve sosyal araştırma raporu gibi çeşitli delillere dayanılmış ve bunların celbi talep edilmiştir (Madde 16/4, Madde 18, Madde 20). Bu talepler, davanın niteliği ve ispat külfeti açısından yerindedir. Mahkeme, özellikle sosyal inceleme raporu ve uzman görüşlerini dikkate alarak çocuğun üstün yararı doğrultusunda bir karar verecektir.
6. DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Velayetin kaldırılması ve vasi atanması davalarında, davanın hassasiyeti ve doğrudan çocukla ilgili olması nedeniyle bazı hususlara özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir:
a. Çocuğun Dinlenilmesi: Yargılama sırasında, idrak çağında olan çocuğun (genellikle 8-12 yaş ve üzeri, ancak her çocuğun gelişimine göre değişir) mahkeme tarafından veya görevlendirilecek uzman aracılığıyla mutlaka dinlenilmesi ve görüşünün alınması, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve TMK gereğidir. Çocuğun görüşü tek başına belirleyici olmasa da kararda önemli bir etkendir. Bu hususun "Açıklamalar" bölümünde (Madde IV) veya delil listesinde (Madde 18) açıkça belirtilmesi faydalı olabilir.
b. Diğer Koruma Önlemlerinin Yetersizliği: TMK m. 348'in amir hükmü gereği, velayetin kaldırılabilmesi için daha hafif koruma önlemlerinin (TMK m. 346, 347) yetersiz kaldığının veya kalacağının açıkça ortaya konulması gerekir. Dava dilekçesinin "Esasa İlişkin Açıklamalar" kısmında (Madde IV), bu önlemlerin neden yetersiz olduğuna dair somut gerekçelere yer verilmesi, davanın kabul edilebilirliği açısından önemlidir.
c. Vasi Adayının Uygunluğunun İspatı: Davacının kendisinin vasi olarak atanmasını talep etmesi durumunda (Madde 10, Madde 16/3), sadece talepte bulunmak yeterli değildir. Davacının vasi olmaya uygun olduğunu (kişilik özellikleri, yaşam koşulları, çocukla ilişkisi, ekonomik durumu vb.) gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması veya "Esasa İlişkin Açıklamalar"da (Madde IV) bu uygunluğa dair detaylı beyanlarda bulunulması, talebin kabulü şansını artıracaktır.
d. Geçici Tedbir Talebi: Eğer çocuğun mevcut durumda ciddi bir tehlike altında olduğu düşünülüyorsa, dava dilekçesinde HMK m. 389 vd. veya TMK'nın ilgili koruma hükümleri uyarınca, dava sonuçlanıncaya kadar çocuğun geçici olarak davacıya veya güvenilir bir üçüncü kişiye/kuruma teslimi gibi geçici koruma tedbirleri talep edilebilir. Bu, "Talep Sonucu" bölümüne (Madde 15-16 arasına) eklenebilecek önemli bir unsurdur.
e. Sosyal İnceleme Raporunun Kapsamı: Talep edilen sosyal inceleme raporunun (Madde 20), sadece mevcut durumu değil, aynı zamanda vasi adayı davacının koşullarını ve çocukla ilişkisini de kapsamlı bir şekilde değerlendirmesini istemek faydalı olacaktır.
SONUÇ
Velayetin kaldırılması, ana ve babanın velayet görevlerini ağır şekilde ihmal etmeleri veya yerine getirememeleri durumunda, çocuğun üstün yararını korumak amacıyla başvurulan son çare niteliğinde, istisnai bir hukuki yoldur. Bu kararın alınabilmesi için TMK m. 348'de belirtilen şartların somut olayda gerçekleştiğinin, özellikle sosyal inceleme raporu ve uzman görüşleri gibi güçlü delillerle ispatlanması gerekmektedir. Velayetin kaldırılması halinde, velayet altında bulunmayan küçüğe TMK hükümleri uyarınca bir vasi atanması zorunludur. Bu süreçte görevli Aile Mahkemesi, re'sen araştırma ilkesi çerçevesinde hareket ederek, çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki ve sosyal gelişimi için en uygun çözümü bulmakla yükümlüdür. İşbu Dilekçe, bu hukuki süreci başlatmak üzere temel iddia ve talepleri içermekte olup, yargılama sırasında sunulacak deliller ve yapılacak araştırmalar sonucunda mahkeme tarafından çocuğun menfaatine en uygun karar tesis edilecektir.
T.C.
...
AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI : TC:
Adresi:
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 1. TC:
Adresi:
2. TC:
Adresi:
KONU : Velayetin kaldırılması ve vasi atanması talebidir.
AÇIKLAMALAR :
I. MÜVEKKİL HAKKINDA ESASA İLİŞKİN BİLGİ:
...
II. DİLEKÇE ÖZETİ:
Aşağıda ayrıntılı olarak açıklanan dava konusu olayların maddeler halindeki kısa özetidir:
1. Çocuk ... (TC: ) üzerinde velayet hakkına sahip olan anne ... ve baba ...; velayetin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirememektedir.
2. ...
III. USULE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR:
1. ...
2. ...
IV. ESASA İLİŞKİN DETAYLI VAKIALAR VE HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Esasa ilişkin vakıaların ve hukuki iddialarımızın ayrıntılı açıklamalarıdır:
1. Velayet hakkına sahip olan baba ... ve anne ... , _._.20_ doğumlu olan ... üzerindeki velayetten kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirememektedir.
2. Anne ve baba velayet görevini ağır bir biçimde savsaklamakta, çocuğa karşı yeterli ilgiyi göstermemektedir.
3. Aynı zamanda anne ve baba çocuğun bakımı konusunda oldukça tecrübesizdir.
4. TMK'nın ilgili hüküml