(AİHS m. 2, 3, 5, 13, 14, 18, 41, I NOLU PROTOKOL) (2709 S. K. m. 125, 129, 145) (765 S. K. m. 151, 152, 153, 243, 448, 455) (1412 S. K. m. 79, 153) (1632 S. K. m. 89) (2577 S. K. m. 13) (818 S. K. m. 41, 46, 47, 55, 100) (430 S. KHK m. 8) (SELMOUNI - FRANSA DAVASI) (İRLANDA - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI) (KAYA- TÜRKİYE DAVASI) (YAŞA - TÜRKİYE DAVASI) (ERGİ - TÜRKİYE DAVASI) (ÇAKICI - TÜRKİYE DAVASI) (BOYLE VE RICE - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI) (BARBERA, MESSEGUE VE JABARDO - İSPANYA DAVASI (NO. 2)) (YOUNG, JAMES VE WEBSTER - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI (NO. 2)) (SUNDAY TIMES - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI (NO. 2)) (SALMAN - TÜRKİYE DAVASI)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 3. Daire Kararı
(Başkan, J.P. Costa, Üyeler, W. Fuhrmann, F. Tulkens, K, Jungwiert, Nicolas Bratza, K. Traja, F. Gölcüklü)
Başvuru No: 26129/95
Karar Tarihi: 10 Nisan 2001
Çeviren: Cengiz Başak, Yrd.Doç.Dr.
Başvuru sahibi, oğlu Mahmut Tanlı'nın 27-28 Haziran 1994'te poliste gözaltında ifadesi alınırken (sorgulanırken) aniden fenalaşarak öldüğünü iddia etmektedir. Hükümet ise, şüphelinin, gözaltındayken sorgulaması yapılırken, kendisi hakkında PKK militanı olduğuna dair deliller gösterilince aniden fenalaştığını ve şoka girdiğini, daha sonra çağrılan doktorun da tüm çabalarına karşın, şüphelinin kalp yetersizliğinden öldüğünü ileri sürmektedir.
Hükümet, sorgulamayı yapan polislerin hiçbir kötü muamele ve işkence fiillerinin söz konusu olmadığını, ölümün doğal sebeplerden kaynaklandığını ileri sürse de; başvuru sahibi, oğlunun gözaltına alınmadan önce hiçbir sağlık problemi olmayan 22 yaşında genç bir insan olduğunu ve oğlunun çok büyük bir ihtimalle sorgu sırasında işkence ve kötü muameleden dolayı öldüğünü iddia etmektedir.
Başvuru sahibi Sözleşmenin 2, 3, 5, 13, 14 ve 18. maddelerinin ihlal edildiği iddiasını ileri sürmüştür.
Mahkeme,
1. Bire karşı altı oyla, Hükümeti, Mahmut Tanlı'nın gözaltında iken ölümünden dolayı Sözleşmenin 2. maddesini ihlaline
2. Devlet yetkililerinin Mahmut Tanlı'nın ölümünün hangi şartlarda gerçekleştiğini araştırmak üzere etkili bir soruşturma yürütmediğinden oybirliğiyle Sözleşmenin 2. maddesinin ihlaline,
3. Oybirliğiyle Sözleşmenin 3. maddesinin ihlalinin olmadığına,
4. Oybirliğiyle Sözleşmenin 5. maddesinin ihlalinin olmadığına,
5. Bire karşı altı oyla Sözleşmenin 13. maddesinin ihlaline,
6. Oybirliğiyle Sözleşmenin 14. ya da 18. maddesinin ihlalinin olmadığına,
7. Bire karşı alta oyla davalı devletin başvuru sahibine Sözleşmenin m. 44, f. 2. gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde,
a) Maddi tazminat olarak, 38,754 sterlin 77 Pence başvuru sahibinin oğlunun dul eşi ve kızına verilmek üzere
b) Manevi tazminat olarak, 20,000 sterlin başvuru sahibinin oğlunun dul eşi ve çocuğu için ve 10,000 sterlin başvuru sahibinin kendisine, ödeme sırasında TL'na çevrilerek ödemesine:
8. Davalı devleti oybirliğiyle başvuru sahibine üç ay içinde belirttiği banka hesabına 12,000 sterlin KDV'de ilave edilmek suretiyle masraflar ve ücretler olmak üzere ödemesine;
9. ödemenin üç aydan sonra yapılması halinde yıllık yüzde 7.5 faiz uygulanmasına;
10. Oybirliğiyle, başvuru sahibinin diğer taleplerinin reddine karar vermiştir.
1- Madde 2- Başvuru sahibinin oğlunun gözaltında iken güvenlik kuvvetlerince öldürüldüğü iddiası
Yaşama hakkını güvence altına alan ve yaşama hakkından yoksun bırakılmayı haklı gösteren gerekçeleri gösteren 2. madde, Sözleşmenin daraltılması mümkün olmayan en önemli maddelerindendir. Poliste gözaltına alındığında sağlıklı olan bir şahıs, salıverildiğinde yaralı olarak bulunursa, devletin bu yaralanmanın nasıl gerçekleştiğini ikna edici bir şekilde izah etme yükümlülüğü vardır. Gözaltındaki bir şahsa yapılan muamelede yetkililerin dikkatli olma sorumluluğu -o şahıs ölürse- çok daha sıkı bir hale gelir.
Delillerin değerlendirilmesinde davalarda genel prensip olarak makul şüpheye yer vermeyecek derecedeki delil standardına başvurulmaktadır. Ancak böyle bir ispat çok yeterli bir şekilde güçlü, açık, uygun çıkarsamalarla ve olaydaki varsayımların çürütülememesi durumunda mümkündür. Olayların kısmen veya tamamen şahısların gözaltındaki kontrollerinde olduğu gibi yetkililerin bilgisi dahilinde olduğu durumlarda, gözaltında tutulma sırasında gerçekleşen ölüm ve yaralama durumlarında, olayın gerçekleriyle ilgili güçlü varsayımlar ortaya atılacaktır. Gerçekten de ispat yükü tatmin edici ve ikna edici açıklama getirmesi gerekli olan yetkililere düşmektedir.
Bu davada, Mahkeme, 22 yaşındaki Mahmut Tanlı'nın 27 Haziran 1994'de gözaltına alındığında sağlıklı olduğuna, geçmişte herhangi bir hastalığı olmadığına ve askerliğini bir yıl önce herhangi bir sağlık problemi çekmeden tamamladığına. dikkat çekmiştir. Ancak gözaltına alındıktan 24 ya da 36 saat sonra, başvuru sahibinin oğlu, Uluyol Polis Karakolunda sorgulama sırasında ölmüştür.
Resmi ölüm sebebi kısa bir süre sonra gerçekleştirilen ceset incelemesinde kalbe giden damarlardaki tıkanıklıktan Mahmut Tanlı'nın kalp krizinden öldüğü şeklinde ifade edilmiştir. Rapora göre, cesette herhangi bir kötü muamele izine rastlanmamıştır.
Mahkeme, ölüm sonrası cesette yapılan araştırmanın yetersiz olduğunu düşünmektedir. 12 Haziran 1995'te ikinci bir inceleme yapan İstanbul Adli Tıp Kurumu, kalbin inceden inceye tetkik edilmediğini tespit etmiştir. Sonuç olarak, bu durumda, hiçbir bilimsel neticeye ulaşılamayacağını belirlemiştir. Başvuru sahibi tarafından hazırlatılan uzman raporunda da ölüm sebebine esas teşkil edecek hususların yeterince kaydedilmediği ve detaylı inceleme yapılmadığı belirtilmiştir.
Başvuru sahibinin oğlunun işkence edilerek öldürüldüğü iddiasının da aksini ispat edecek bir ceset incelemesi de yapılmamıştır, işkence izlerinin varlığını tespit etmeğe yarar testler de uygulanmamıştır. Mahkemenin yukarıda tespit ettiği gibi, ceset incelemesi prosedürü Mahmut Tanlı'nın ölüm sebebini açıklayamamaktadır. Buradan, hükümetin iddiasının aksine ölüm sebebi hususunda doğal nedenlerden kaynaklandığı sonucuna kesinlikle varılamaz. Yetkililer 22 yaşındaki sağlıklı bir kişi olan Mahmut Tanlı'nın gözaltında ölümüne kabul edilebilir ve tatmin edici bir izahat getirememişlerdir. Hükümet, Uluyol karakolunda Mahmut Tanlı'nın ölümüne ve bu ölümden kendisine atfedilecek herhangi bir mesuliyetinin olmadığı konusuna açıklık getirememiştir. Bu bağlamda Sözleşmenin 2. maddesinin ihlali gerçekleşmiştir.
2- Madde 2- Soruşturmanın yetersizliği/etkin olmadığı iddiası
Mahkeme 2. maddede yaşama hakkını korumayla ilgili sorumluluğu tekrarlamakta ve 1. maddede Sözleşmede tanımlanan hak ve özgürlükleri devletlerin kendi yetki alanları içinde bulunan herkese tanırlar ibaresi, kuvvet kullanma sonucu herhangi bir şahsın ölmesi durumunda etkili bir resmi soruşturma yapılması gerektiği anlaşılmaktadır
Bu bağlamda, Mahkeme, öldürmenin devlet görevlilerince yapıldığının açık olduğu olayların yukarda bahsedilen sorumlulukla sınırlı olmadığına işaret etmektedirler, ölünün babası olan başvuru sahibi, soruşturmakla yetkili makamlara resmi bir başvuruda bulunarak ölümün işkence neticesi olduğunu iddia etmiştir. Buna ilave olarak, gözaltındaki bir ölümden haberdar olan yetkililerin 2. madde gereğince ölümü araştırmaya yönelik etkili bir soruşturma yapmaları gerekirdi.
Davanın özel şartlarına dönülecek olursa, Mahkeme, Mahmut Tanlı'nın ölümünün arkasındaki gerçeklerin belirlenmesinde otopsi araştırmasının son derece önemli olduğunu gözlemlemektedir. Bu araştırma, savcı tarafından başlatılmış olsa da birçok önemli konuda yetersiz olduğu görülmüştür. Özellikle, ölünün organları yerinden çıkartılmamış ve ağırlıkları ölçülmemiş, kalp inceden inceye tetkik edilmemiş, boyun bölgesi dikkatli tetkik edilmemiş, elektrik şoku ya da diğer işkence ve kötü muamele şekillerinin varlığını tespit etmek üzere histopatolojik örnekler alınmamış, toksik madde analizleri yapılmamış, fotoğraf çekilmemiş, ve tıkanıklığa neden olan kan pıhtısı bulgusu yeterince tasvir ve analiz edilmemiştir. Aynı zamanda ceset incelemesi yapan doktorlar, CMUK adli tıp doktorunun varlığını aramasına rağmen, adli patalog değillerdir. Hükümet, 2. paragraftaki acil durumlardaki düzenlemeyi gerekçe göstermiş ancak Mahkeme ölümden sonra katılaşma meydana geleceğinden dolayı acil olarak incelemenin adli tıp doktoru olmadan yapıldığı yönündeki gerekçeden tatmin olmamıştır.
Muhtemel kötü muameleye yönelik ölümü araştırmak üzere etkili bir soruşturma yürütmenin önemi, yeterli bir adli tıp uzmanının otopsiye katılımını gerekli kılmaktadır, ölümün hemen sonrasında, derhal böyle bir doktor bulunamasa da, takip eden günlerde böyle bir doktorun araştırmayı neden devam ettirmediği hususuna açıklama getirilmemiştir. Eğer ceset ölümden kısa bir süre sonra İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş olsaydı bu sorunlar, yaşanmamış olacaktı. 1995'te yapılan 2. incelemede cesette işkence ve kötü muamele izlerini ya da ölüm sebebini bulmağa yarayacak deliller çoktan çürümüştür.
Mahkeme bir ölüm olayında gerekli araştırmaya yönelik adımların atılmasında asli sorumluluğun yetkililerde olduğunu düşünmektedir. Savcı böyle bir incelemeye göndermek için başvuru sahibinin rızasını talep etmemiştir, ölüm sonrası incelemenin kalifiye adli tıp uzmanı tarafından gerçekleştirilmediği; ölünün önceki sağlık durumu ve yaşı gözönüne alınarak ölümün şüpheli olduğu ve ailenin işkence iddiası bulunduğu bir durumda savcı daha ileri bir inceleme için gerekli adımları atmalıydı. Çünkü ilk inceleme raporuna varsayımlarla dayanılarak soruşturma açılmış ve ölümün şüpheli olduğu savcı tarafından kabul edilmiştir, iddianamede muhtemelen çekinildiğinden hipotezi destekleyecek tıbbi ya da uzman raporuna konu intikal ettirilmemiştir.
Yetersiz adli tıp incelemesi sonucunda Mahmut Tanlı'yı ölümünden önce sorgulayan üç emniyet görevlisinin delil yetersizliğinden beraat etmesi pek sürpriz olmamıştır. Her ne kadar, hükümet, başvuru sahibinin davaya müdahil olarak katılmadığını ileri sürse de, katılmış olsaydı bunun davanın seyrini değiştireceği pek açık değildir. Davayı yeniden gözden geçirebilecek temyiz davasına davayı götürebilseydi bile, yine ölüm sebebini aydınlatabilecek etkiyi sağlamayacaktı.
Mahkeme, yetkililerin, Mahmut Tanlı'nın ölümünü çevreleyen sebepleri bulmak üzere etkili bir araştırma yürütmediği neticesine varmıştır. Bu bağlamda Sözleşmenin 2. maddesinin ihlalini tespit etmiştir.
3- Madde 3-İşkence iddiası
Başvuru sahibi Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edilerek oğlunun ölmeden önce işkence edildiğini iddia etmektedir. Başvuru sahibine göre, oğlunun, gözaltına alındığında herhangi bir kalp hastalığı hikayesi yoktur ve sağlık durumu iyidir. Ölüm, polis sorgulaması sırasında polislerin kötü muamelesi sonucu gerçekleşmiştir. Başvuru sahibi ve bazı kişiler cesette birtakım kötü muamele izleri görmüştür. Soruşturma oğlunun doğal sebeplerden öldüğünü ortaya koyamamıştır. Başvuru sahibine göre, Türkiye'de hükümet görevlileri tarafından işkence ve kötü muamele fiillerinin yaygın ve sistematik olarak o tarihlerde uygulandığına dair deliller bulunmaktadır.
Mahkeme, hükümetin sağlıklı olarak gözaltına alınan Mahmut Tanlı'nın ölümüne ikna edici bir açıklama getiremediğini gözlemlemektedir. Ancak başvuru sahibinin ve diğer şahitlerin cesette çürükler gördüklerini ifade etmelerine rağmen, bunun ölüm sonrası değişiklik değil de darbeye dayalı yara olduğunu gösteren tıbbi bir delil bulunmamaktadır.
Başvuru sahibince talimat verilen adli tıp uzmanı da defnedilmeden önce çekilmiş olan fotoğraflardan herhangi bir sonuca varılamayacağını ifade etmiştir. Bu yüzden izah edilemeyen ölüm sebebi dışında işkence yapıldığını destekleyen herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Bu şartlar altında, Mahkeme 2. maddeyle ilgili vardığı neticeyi dikkate almakla birlikte başvuru sahibince işkence ve kötü muameleye ileri sürülen öngörülere varılmasını uygun bulmamaktadır. Başarısız otopsinin kötü muameleyi gösteren kesin delillerin aydınlatılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını engellemesi kapsamında, Mahkeme, şikayetin Sözleşmenin m. 13. kapsamında ele alınması gerektiğini düşünmektedir. Başvuru sahibinin kaybolmalar konusuyla ilgili olarak işaret ettiği içtihat hukuku kapsamında Mahkeme 3. maddenin ihlalini bulamamıştır. Mahkeme netice olarak Sözleşmenin 3. maddesinin ihlalini tespit edememiştir.
4- Madde 5- Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali iddiası
Mahkemenin içtihat hukuku, yetkililerin elinde keyfi yakalama ve tutuklamadan korunmaları için demokratik bir toplumda şahısların haklarını güvence altına almak maksadıyla 5. maddede düzenlenen garantilerin büyük önemine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, Mahkeme, herhangi bir yakalama ve tutuklamanın yalnızca ulusal hukukun müstakil ve usuli kurallarına uygunluğunu değil, aynı zamanda şahsı keyfi yakalama ve tutuklamadan korumaya yönelik 5. maddenin amacına da uygunluğunu aynı şekilde gözetmektedir. Keyfi yakalama ve tutuklama riskini azaltmak için 5. madde müstakil hakların listesini ortaya koymakta ve böylece hürriyeti tahdit edebilmek için bağımsız yargısal incelemeyi yükümlü kılmakta ve bu kriter için yetkililerin mesuliyetini temin etmektedir.
Mevcut olayda, Mahmut Tanlı 27 Haziran 1994'te jandarma tarafından gözaltına alınmış ve aynı akşam polise teslim edildikten yaklaşık 24 saat sonra 28 Haziran 1994'te ölmüştür. Hükümete göre, polislerin ifadeleri ve jandarmadan alınan belgeler göstermektedir ki, Mahmut Tanlı'nın PKK'lı olduğu 7 Şubat 1994 tarihli Ahmet Akkuş'un ifadesinden ve 13 Mayıs 1994'te bir çatışmadan sonra jandarma tarafından ölü ele geçirilen bir teröristin üzerindeki bir listede isminin bulunmasından anlaşılmaktadır.
Mahkemeye göre, Ahmet Akkuş'un Mahkeme Heyeti'ne gözaltında ne imzaladığını ve Mahmut Tanlı'nın PKK ile ilgisi olup olmadığını bilmediğini söylemesine rağmen, verdiği ifadelerden hangisinin gerçeği yansıttığı hususu anlaşılamamıştır. Yerel mahkeme huzurundaki ifadesi şüpheliyi temize çıkarma niyetiyle yapılmış olabilir. Aynı zamanda, bu davada PKK destekçilerinin listesine ait kaydı, uydurma bir belge olarak reddetmeyi mümkün kılacak bir bulgu yoktur. Mahkeme, güvenlik güçlerinin Mahmut Tanlı'nın suç işlediğine dair makul bir şüphe olmadan hareket ettikleri kanaatinde değildir. Yakalama kayıtlarının düzgün bir şekilde belgelendirilmediği gerekçesiyle kanunilik ilkesinin çiğnendiği iddiasına da katılmamaktadır. Gözaltı kayıtlarının kontrolü için başvuru sahibi tarafından hiçbir talepte bulunulmamıştır. Mahmut Tanlı'nın ne zaman ve nerede gözaltına alındığıyla ilgili olarak olaylara dayalı bir problem ortaya çıkmamaktadır.
5. maddenin 2. fıkrasına yönelik ihlal iddialarıyla ilgili olarak, Mahmut Tanlı'ya ölümünden önce hangi suçtan dolayı yakalandığının kendisine bildirildiği ile ilgili bilgi verilmiş olduğunu tespit etmek mümkün değildir. Yazılı bir delilin yokluğunda sebepler ortaya konduğunda, şüphelinin, yakalanma sebeplerini yeterli ve kesin bir şekilde anladığını veya anlayabilir olduğunu, ya da bu sebeplerin yokluğunu çıkartmak mümkün değildir.
5. maddenin 3. bendinin ihlali iddiasına yönelik olarak, Mahkeme, Mahmut Tanlı'nın hakime veya tavzif edilmiş bir yetkiliye gösterilmeden 24-36 saat gözaltında tutulduğunu tespit etmiştir. Eğer ölmeseydi onun bir hakimin huzuruna çıkartılacağı yolunda bir gösterge olmadığı bir gerçektir. O zamandaki Türk hukukuna göre bir şüpheli 30 gün gözaltında tutulabilmektedir. Ancak 5. maddenin 3. bendini ihlale yönelik olabilecek bir ihtimale dair gözaltı süresinin uzatılması için herhangi bir talepte bulunulmamıştır.
5. maddenin diğer şartlarının ihlallerinin kurulmasının yokluğunda 5. maddenin 5. bendinin dikkate alınması için bir sebep yoktur.
Mahkeme, dolayısı ile, bu davada Sözleşmenin 5. maddesinin ihlaline rastlamamıştır.
5- Madde 13-Etkin başvuru yolunun yokluğu iddiası
Mahkemeye göre, Sözleşmenin 13. maddesi, Sözleşmedeki korunan hakların ihlali halinde iç hukukta bu ihlalin zararlarını ortadan kaldırmak için etkin başvuru yollarının varlığını gerekli kılmaktadır. Taraf devletler, bu maddeden kaynaklanan yükümlülüklerine uygun olan gerekli başvuru yollarını belirleme noktasında takdir hakkına sahiptir.
m. 13. altındaki yükümlülüğün esası, Sözleşme dahilinde başvuru sahibinin şikayetinin niteliğine bağlı olarak da değişebilmektedir. Bununla birlikte 13. maddede gerekliliği belirtilen iç hukuk yolu, hukuken olduğu kadar tatbikatta da etkili olmalı, özellikle, iç hukuk yollarının işlerliği, cevap veren devletin yetkililerinin icrai ve ihmali hareketleri ile gerekçesiz ve haksız bir şekilde engellenilmemelidir.
Yaşama hakkını korumanın temel önemine binaen, 13. madde, gerekli görüldüğü durumlarda tazminatın ödenmesine ilaveten, şikayetçinin araştırma prosedürüne etkili bir şekilde katılması da dahil, yaşama hakkından yoksun bırakılmadan sorumlu olan yetkililerin belirlenmesi ve cezalandırılması için etkili bir soruşturma mekanizmasının varlığını gerektirir.
Mevcut davada gösterilen deliller muvacehesinde, Mahkeme, başvuru sahibinin oğlunun gözaltında ölümünden Sözleşmenin 2. maddesi gereğince Hükümeti sorumlu bulmuştur. Bu yüzden, başvuru sahibinin bu husustaki şikayeti 13. maddenin amaçlan dahilinde tartışılabilir nitelik taşımaktadır.
Bu durumda, yetkililer, Mahmut Tanlı'nın ölümünün şartlarıyla ilgili olarak etkili bir araştırma yürütmek zorunluluğu altındadırlar. Mahkeme, ölüm sonrası yürütülen araştırmanın yetersizliği ile ilgili bulgularına yeniden işaret etmektedir. Bir yıl sonra yapılan ikinci inceleme birincideki kusurları giderememiştir. Yetkililerin ortaya koyduğu araştırma-soruşturma sonuçları, gözaltındaki ölümü açıklamaktan uzak olup üç emniyet görevlisine karşı başlatılmış bulunan cezai takibatın etkisini baltalamıştır.
Bu yüzden, 2. madde dahilinde araştırma yükümlülüğünden daha geniş gerekleri olan 13. madde kapsamında etkili bir soruşturma yapılmadığı düşünülmektedir. Mahkeme, bu tam ve etkili araştırma eksikliğinin, başvuru sahibinin oğlunun ölümüyle ilgili olarak, tazminat talebinde bulunma dahil, etkili bir iç hukuk yoluna başvurabilmesinin engellendiğini tespit etmiştir. Netice olarak 13. maddenin ihlali vardır.
6- Madde 14 ve 18-Ayrımcılık yasağı ve sınırlamaların konuşuş amacından farklı bir amaç için kullanılmama prensiplerinin ihlalleri iddiası
Başvuru sahibi, oğlunun gözaltındayken ölümü olayıyla ilgili olarak yetkililerin, kürt kökenli vatandaşlara yönelik Sözleşmenin 14 ve 18. maddesine aykırı olarak ayrımcı bir politikası olduğunu göstermektedir iddiasında bulunmuştur.
Ancak bu davada ortaya konulan gerçeklerin esasını dikkate alan Mahkeme başvuru sahibinin oğlunun etnik kökeni nedeniyle ayrımcı politikanın kasti hedefi olarak ya da Sözleşmenin amaçlarına aykırı sınırlamaların kurbanı olduğu iddialarına katılmamaktadır. Buna göre bu konuda Sözleşmenin ihlali yoktur.
7- Madde 41'in uygulanması
a) Maddi Tazminat
Başvuru sahibinin maddi kayıplarının tam olarak tazmin edilebilmesine yönelik miktarın kesin hesabına, ihlalden doğan zararın kesin olmayan karakteri mani olmaktadır. Zaman aralığı büyüdükçe, ihlal ile zarar arasındaki bağlantı daha çok belirsiz hale gelmesine rağmen, geleceğe ait kayıpların değerlendirilmesinde çok geniş miktardaki ölçülemeyen faktörlere bakmayarak yine de bir miktara hükmedilebilir. Bu gibi davalarda karar verilmesi gerekli olan sorun, başvuru sahibinin giderilmesi gerekli olan geçmişe ve geleceğe yönelik maddi kayıptandır.
Mahkeme, Mahmut Tanlı'nın ölümünde Sözleşmenin 2. maddesinin ihlalinden yetkilileri sorumlu bulmuştur. Bu şartlar altında 2. maddenin ihlali ile maddi desteğini sağladığı eşi ve çocuğunun kayıpları arasında nedensellik ilişkisi mevcuttur. Mahmut Tanlı'nın ölümünden kaynaklanan gelir kaybının hayat sigortası tablolarındaki esaslara göre detaylı olarak başvuru sahibince sunulmasından dolayı Mahkeme 38,754.77 İngiliz Sterlini miktara, ödeme zamanındaki kur dikkate alınmak suretiyle TL'na çevrilerek Mahmut Tanlı'nın eşi ve çocuğuna ödenmesine hükmetmiştir.
b) Manevi Tazminat
Mahkemenin, başvuru sahibinin oğlunun gözaltında ölümünden yetkilileri sorumlu bulduğu, 2. maddenin ihlaline ilaveten yetkililerin tam ve etkili bir soruşturma yürütemediğine ve iç hukukta yetkili makama başvurma hakkını ihlal ettiğine hükmettiği hatırlandığında, Mahkeme hakkaniyet esaslarını gözönüne alarak başvuru sahibi için 10,000 İngiliz Sterlini manevi tazminata, oğlunun dul eşi ve kızı için 20,000 İngiliz Sterlini manevi tazminata, ödeme zamanındaki kur karşılığı olarak TL'na çevrilmesine hükmetmiştir.
c) Ücretler ve Masraflar
Mahkeme, ayrıca, başvuru sahibinin iddia ettiği detayları dikkate alarak yaptığı hakkaniyete uygun değerlendirmeye göre, başvuru sahibine 12,000 İngiliz Sterlini miktarı KDV de ilave edilmek suretiyle Birleşik Krallıktaki banka hesabına yatırılmasına hükmetmiştir.
Sözleşmenin m. 44. f. 2. gereğince hükümetin başvuru sahibine kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde yukarıdaki miktarları ödeme sırasında TL'na çevirerek ödemesine; ödemenin üç aydan sonra yapılması halinde yıllık yüzde 7.5 faiz uygulanacaktır.
KARARDA ATIF YAPILAN DAVALAR
McCahn ve Diğerleri v. Birleşik Krallık kararı, 27 Eylül 1995, Ser. A no.324, s.45-46 ve 146-147.
Selmouni v. Fransa (GC) no.25803/94, ECHR 1999-V (28-7-99), 87.
İrlanda-Birleşik Krallık kararı 18 Ocak 1978, Seri A no.25, 161).
Kaya v. Türkiye kararı, 19 Şubat 1998, Reports of Judgements and Decisions 1998-1, s.329,105).
Ergi v. Türkiye kararı, 28 Temmuz 1998, Reports 1998-IV, s.1778, 82.
Yasa v. Türkiye kararı, 2 Eylül 1998, Reports 1998-IV, s.2438, 100).
Çakıcı v. Türkiye, (GC) no.23657/94, ECHR 1999-V, 98-99).
İlhan v. Türkiye, [GC], no.22277/93, ECHR 2000-VH, 89-93).
Boyle ve Rice v. Birleşik Krallık kararı, 27 Nisan 1988, Seri A. No.131, s.2352.
Barbera, Messague and Jabardo v. İspanya kararı, 13 Haziran 1994, 50. M Seri A no.285-C, s.57-58, 16-20.
Young, James and Webster v. Birleşik Krallık kararı, (önceki 50. M.) 18 Ekim 1982, Seri A. No.55, s.7,11).
Sunday Times v. Birleşik Krallık kararı, (önceki 50. M.) 6 Kasım 1989, seri A. No.38, s.9,15,;
Lustig-Prean and Beckett v. Birleşik Krallık kararı, no.31417/96 ve 32377/96 [3. Bölüm][25-7-00], AİHK 2000, 22-23).
DAVANIN ESASI OLAY
I. DAVANIN OLUŞUM ŞARTLARI
7. Başvuru sahibinin oğlu Mahmut Tanlı'ya 27-28 Haziran 1994'de poliste gözaltında iken gerçekleşen olaylar, taraflar arasında anlaşmazlık konusudur. Olayın gerçekleşmesinden itibaren geçen uzun süre ve tarafların mahkemeye sunduğu belgelerin niteliğini gözönünde bulunduran Mahkeme; şahitlerin dinlenmesini de içeren bir soruşturmanın yürütülmesinin, bu problemlerin çözümüne etkili bir şekilde yardımcı olamayacağına karar vermiştir. Mahkeme, başvuru sahibinin şikayetlerini, tarafların sunduğu belgeler ve yazık sunundan esas alarak incelemiştir.
8. A ve B Bölümünde hükümetin ve başvuru sahibinin olayları anlatımı yer almaktadır. C Bölümünde de olaya ve şikayetlere ait belgeler özetlenmiştir.
A. Başvuru sahibinin olayları anlatımı
9. Bir Kürt kökenli çiftçi olan başvuru sahibi 1933'te doğmuş, Türkiye'nin güney doğusunda Doğubeyazıt'ın örtülü köyünde yaşamaktadır. Oğlu Mahmut Tanlı, 1972'de doğmuştur.
10. Başvuru sahibine göre, 27 Haziran 1994'te Doğubeyazıt Merkez Jandarma Karakolu'ndan gelen jandarmalar, köyde bir arama operasyonu gerçekleştirmiştir. Köylüler caminin dışında toplanmıştır. Başvuru sahibinin oğlu jandarma arama operasyonunu gerçekleştirirken köyün çevresindeki aramaların bazısında jandarmaya refakat etmiştir. Jandarma başvuru sahibini, oğlu hakkında biraz sorguladıktan sonra oğlunu beraberinde götürerek köyü terk etmiştir. Bu sırada oğul Mahmut Tanlı'nın sağlık durumu iyidir
11. 28 Haziran 1994'te başvuru sahibi, oğlu hakkında yetkililerden bilgi almağa çalışmış ancak yetkililer başvuru sahibinin oğlunu görmesini engellemiştir. Bunun üzerine başvuru sahibi oradan ayrılmıştır.
12. 29 Haziran 1994 saat sabah 5.30'da başvuru sahibinin oğlunun evine bir polis otosu gelmiş ve başvuru sahibini polis karakoluna götürmüştür. Daha sonra, emniyet müdürü oğlunun nezarethanedeyken kalp krizi geçirerek öldüğünü söylemiştir. Bunun üzerine, başvuru sahibi, oğlunun hiçbir rahatsızlığı olmadığını ve muhtemelen işkenceden dolayı öldüğünü belirtmiştir. Savcıyla görüşmek istediğini belirtmesi üzerine, emniyet müdürünün odasına gelen savcı, başvuru sahibine, ölüm sebebinin kalp yetersizliğinden kaynaklandığını ifade etmişse de başvuru sahibi oğlunun işkenceden öldüğü iddiasını tekrarlamıştır.
13. 28 Haziran 1994'e, birisi çocuk doktoru diğeri Doğubeyazıt hastanesi sağlık kliniğinde görevli iki doktor İhsan Özlü ve Aydın Mazlum tarafından ceset üzerinde otopsi yapılmıştır.
14. 28 Haziran 1994'de Mahmut Tanlı'nın cesedi Ulusoy polis karakoluna teslim edilmiştir. Ceset çürük içindedir. Göğsün sol tarafından üst karın bölgesine kadar uzanan dikiş atılmış geniş bir yara vardır. Polis, yaranın Mahmut Tanlı kalp krizi geçirirken yapılan ameliyat sırasında oluştuğunu iddia etmiştir. Bu arada, polis başvuru sahibinin bir belgeyi imzalamasını istemiştir. Başvuru sahibi, güvenlik endişesi içinde korkudan, içeriğinin ne olduğunu bilmediği belgeyi imzaladı.
15. Mahmut Tanlı'nın herhangi bir sabıkası veya şüphelenildiği bir suç fiili yoktur. Gözaltına alınmadan önce, herhangi bir sağlık sorunu veya şüphelenilen bir kalp rahatsızlığı da bulunmamaktadır. Başvuru sahibi, başına gelebilecek bir kötülükten çok korktuğu için oğlunun cesedinin adli tıp incelemesinden geçirilmesi talebinde bulunamamıştır.
16. 29 Haziran 1994'de, başvuru sahibi İnsan Hakları Demeği'nin Doğubeyazıt şubesine, oğluna karşı güç kullanılmaktan dolayı vücudunda darbe ve izler oluştuğunu ve buradan da açıkça anlaşılacağı gibi oğlunun işkenceyle öldürüldüğünü rapor eden bir bildirimde bulunur. Başvuru sahibinin kardeşi de benzeri bir bildirimde bulunur.
17. Ayrıca, 29 Haziran 1994'de, başvuru sahibi, Doğubeyazıt savcısına yazılı bir dilekçeyle oğlunun ölümünün şüpheli olduğu yönünde dilekçe verir. Aynı zamanda ölüm sonrası yapılan incelemenin uzman kişilerce yürütülmediği için yetersiz olduğundan şikayet eder. Oğlunun cesedinin Adli Tıp Kurumu'na havale edilmesini ister. Bununla beraber, hayatından endişe ettiği için daha sonra isteğini geri alır.
18. 25 Temmuz 1994'de savcı, örtülü köyü muhtarı ve sakinlerinin Mahmut Tanlı'nın daha önce bir tıbbi rahatsızlığının olmadığını içeren ifadelerini tespit eder.
19. 3 Ağustos 1994'de, Ağrı başsavcısınca, Mahmut Tanlı'yı öldüğü sırada sorgulayan üç polis, Ali Gündoğdu, Murat Demirpençe ve Ökkeş Aybar hakkında dava açılır. 2 Şubat 1995'te mahkeme dosyanın ölüm sebebi konusunda görüşü alınmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verir. 23 Mayıs 1995'de, Kurum, cesedin mezardan çıkarılmasını ister. Kurumun raporu beklenmek üzere davanın ertelemesine karar verilir. 14 Mayıs 1996'da mahkeme, Mahmut Tanlı'nın ölüm sebebi belirlenemediğinden üç sanığın beraatine karar verir.
B. Hükümetin Olayları Anlatımı
20. Eski bir PKK üyesi Ahmet Akkuş, Örtülü Köyünden Mahmut Tanlı'nın silahlı bir PKK militanı olduğunu bildirir. Ölü ele geçirilen bir militanın üzerinden çıkan bir listede de onun ismine rastlanmıştır. Bu yüzden Mahmut Tanlı'nın PKK'ya yardım ve yataklık ettiğinden şüphelenilmektedir.
21. 27 Haziran 1994'de Örtülü'de yapılan bir aramayı müteakiben, Doğubeyazıt jandarması Mahmut Tanlı'yı gözaltına alır. Jandarma aynı gün Tanlı'yı, Uluyol Polis Karakoluna sorgulanmak üzere gönderir ve Tanlı akşam 9.30'da polise teslim edilir. O anda başka şüpheliler polis tarafından sorgulandığı için Tanlı'nın sorgulaması ertesi güne ertelendi.
22. 28 Haziran 1994'de Ali Gündoğdu, Murat Demirpençe ve Ökkeş Aybar isimli üç polis, Mahmut Tanlı'yı sorgulamaya alır. Tanlı, başlangıçta iftira olduğunu iddia ederek PKK ile herhangi bir bağlantısı olduğunu kabul etmeyi reddeder. Akkuş'un ifadesi de dahil, bağlantılarıyla ilgili iddiaların detayları önüne getirilince, heyecanlanır, kekelemeğe ve titremeğe başlar, benzi sararır, sesi değişir ve şoka girer. Sorgulama durdurulur ve bir doktor çağrılır. Doktor 5-10 dakika içinde gelir. Doktor Yunus Ağralı, Tanlı'yı nefes almakta güçlük çekiyor olarak bulur. Bir ambulans çağrılır. Üç dakika içinde nefes alıp verme ve kalp fonksiyonları durur. Polislerin de yardımıyla doktor tarafından 20 dakika boyunca suni teneffüs ve kalp masajı yapılırsa da gayretler neticesiz kalır.
23. Ölümden haber edilen savcı hemen olay yerine gelir. Ambulans cesedi Ağrı Devlet Hastanesi'ne götürür ve orada Doğubeyazıt Devlet Hastanesi'nde görevli olan iki doktor İhsan Özlü ve Aydın Mazlum tarafından savcı gözetiminde otopsi yapılır. Otopsi raporuna göre, herhangi bir organda anormal bir değişiklik, travma, kafaya darbe ve bir çürüğe rastlanmamıştır. Otopsiden sonra savcı, herhangi bir şüphesinin kalmaması için başvuru sahibine, oğlunun cesedinin İstanbul Adli Tıp Enstitüsü'nde yoğun bir incelemeden geçirilmesini önerir. Başvuru sahibi önce bu teklifi kabul eder. Daha sonra ailesinin diğer üyelerine danışınca rızasını geri alır. Savcı cesedi defnedilmek üzere ailesine teslim eder.
24. Savcı Halil Erdem, başvuru sahibinin oğlunun gözaltındayken işkenceden öldüğü iddiası üzerine soruşturma açar. Üç polisi dinler. Doğubeyazıt Askerlik Şubesi'ne, askeri tıbbi kayıtlan elde etmek için yazılı talepte bulunur. Yoğun bir soruşturmadan sonra üç polis hakkında TCK 243. maddedeki suçu işlemekten haklarında iddianame hazırlanır. 14 Mayıs 1996'da delilleri değerlendiren Ağrı Ceza Mahkemesi delil yetersizliğinden üç sanığın beraatine karar verir. 11 Kasım 1996'da temyiz mahkemesince beraat kararı onanır. Başvuru sahibi, polislere karşı yürütülen davanın işleyişi sırasında müdahil olmadığı için başvuru sahibinin temyiz talebi ret edilmiştir.
C. Taraflarca delil olarak sunulan belgeler
1. Başvuru sahibi tarafından başvurusunda sunulan belgeler Başvuru sahibinin İnsan Hakları Derneğince alınan tarihsiz ifadesi
25. Başvuru sahibi, Doğubeyazıt İnsan Hakları derneğine yaptığı müracaatta, 26 Haziran 1994'de Doğubeyazıt jandarma karakolu ve merkez komutanlarının örtülü Köyünde bir arama yaptıklarını, jandarmanın oğlu Mahmut hakkında kendisine sorular sorduğunu, oğlunun hiçbir suç işlememiş olmasına rağmen, Doğubeyazıt Uluyol polisince işkence edilerek öldürüldüğünü, cesedin adli tıp merkezine götürülmesi için bir başvuru yaptığını, ancak hayatından endişe ettiği için bunu gerçekleştiremediğini, tek suçu Kürt kökenli olmak olduğu için oğlunu öldüren kişiler hakkında şikayetçi olduğun belirten bir dilekçe verir. Bu ifade aynı zamanda başvuru sahibinin amcası Ahmet Tanlı tarafından da imzalanmıştır.
Başvuru sahibinin 9 Haziran 1994'de İnsan Hakları derneğince alınan ifadesi
26. Derneğin kayıtlarına göre, 27 Haziran 1994'de başvuru sahibinin oğlu Doğubeyazıt Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınır. Başvuru sahibi, polislerin kendisine, oğlunun gözaltındayken geçirdiği kalp krizinden öldüğünü iddia etmelerine rağmen karakola gittiği zaman oğluna karşı güç kullanıldığı ve darbe izini gördüğünü söyler. Cesedi yara bere içindedir ve işkenceden öldüğü çok açıktır.
Oğlunun vücudun her yerinin yara içinde olduğunu gördüğünü söyler. Olayda kalp krizi söz konusu değildir.
Mahmut Tanlı'nın cesedinin çekilmiş olan fotoğrafları
27. Başvuru sahibi defnedilmeden önce Mahmut Tanlı'nın cesedinin çekilmiş olan 4 renkli fotoğrafını sunar. Fotoğraflar cesedin göğsünü, yüzünü ve ön kolunu göstermektedir. Fotoğrafların görüntü kalitesi zayıftır. Kızarıklar ve sıyrıklar kollarda bedende ve kalçada gözükmektedir. Boyundan göğüse oradan da karın bölgesine doğru dikilmiş bir yara vardır.
2. Soruşturma Dosyasındaki Belgeler
Ahmet Akkuş'un 7 Şubat 1994'de polis tarafından alınmış ifadesi
28. Şüpheli Ahmet Akkuş, Örtülü Köyü'ndendir. PKK için olan faaliyetlerini ve bağlantılarını naklederken, köyde PKK için çalışan köylülerden birisi olarak Mustafa oğlu Mahmut Tanlı'nın ismini verir.
28 Haziran 1994'tarihli olay yeri inceleme raporu
29. Bu belge, savcı ve Doğubeyazıt emniyet müdürlüğü terörle mücadele biriminin amiri şube müdürü Ali Gündoğdu tarafından imzalanmıştır. Ali Gündoğdu, 28 Haziran 1994 gecesi, saat 10.30 da, şüpheli PKK üyesi Mahmut Tanlı'nın Uluyol Polis Karakolunda sorgulanırken kalp krizi geçirdiğinin telefonla rapor edildiğini belirtmektedir. Bu belgeye göre, savcı, polis karakoluna girdiği zaman, bankın üzerinde cesedi boylu boyunca uzanmış olarak bulur. Durumda dikkat çeken bir şey yoktur. Cesedin elbiseleri üzerindedir ve herhangi bir yara, bere ve çürük izi yoktur.
30. Yemin ettikten sonra, Ali Gündoğdu ifadesinde, Mahmut Tanlı'nın 27 Haziran 1994'de, 9-9.30 civarında jandarma tarafından polis karakoluna teslim edildiğini belirtir. Gerekli doktor kontrolünden geçirilir. Mükemmel bir şekilde iyi gözükmektedir. Polis Tanlı'yı o gün sorgulamamıştır. Ali Gündoğdu ve diğer iki polis Murat Demirpençe ve Ökkeş Aybar Tanlı'yı sorgulamak üzere odaya girer. Tanlı'ya, Ahmet Akkuş ve diğer PKK'lılardan alınan ifadelerde adının geçtiği söylenir. Mahmut Tanlı, bunun bir iftira olduğunu iddia ederek PKK ile herhangi bir bağlantısı olduğunu reddeder. Bu sırada, Tanlı, sarsılmaya ve titremeye başlar. Polis, şüpheli Tanlı'nın durumunun iyi olmadığını anlayınca, derhal hastaneden bir doktor çağırır. Doktor geldiği zaman, şüpheli girdiği ani şoktan kurtulamamış ve ölmüştür. Polis Tanlı'yı yeniden hayata döndürmeğe çalışırsa da başarılı olamaz. Polise göre, şüpheli darbeye veya şiddete maruz kalmamış, şoktan dolayı ölmüştür.
31. Doğubeyazıt devlet hastanesinden Dr. Yunus Agralı suni teneffüs ve kalp masajına rağmen şüphelinin öldüğünü ifade etmiştir.
32. Daha sonra, cesedin Doğubeyazıt Devlet Hastanesi'ne otopsi yapılmak üzere götürülmesine karar verilir.
Ölü muayene ve otopsi raporu
33. Rapora göre, kafada darbe veya yara izine rastlanmamıştır. Sağ köprücük kemiğinin 2 cm aşağısında kabuk bağlayan en az iki günlük gözüken bir yara gözükmektedir. Arkalarda kollarda ellerde ve ayaklarda herhangi bir yara izine rastlanmamıştır. Sol kalçada 2x2 büyüklüğünde bir haftalık bir yara tespit edilmiştir.
34. Göğüs boşluğu açıldığında darbe veya şiddet kullanıldığına dair bir ize rastlanmamıştır. Köprücük ve kaburga kemikleri de göğüs kafesindeki kemikler gibi sağlamdır. Kalp dokusu solgun ve tepesine yakın bir bölgede çürümüş gözükmektedir. Ön tarafta kan damarlarının ve kalbin içinde kan pıhtısı gözlemlenmiştir. Akciğerde siyah renkli zerrecikler bulunmuştur. Göğüs ve kafatası boşluğunda herhangi bir anormallik tespit edilmemiştir. Ölüm sebebi kalbe giden kan damarlarındaki bir tıkanıklıktan kaynaklanan kalp durmasıdır. Daha fazla prosedüre gerek kalmadığından, defin ve nakil ruhsatı düzenlenmiştir.
35. Otopsi Doğubeyazıt Devlet Hastanesinde çocuk doktoru İhsan Özlü ve Doğubeyazıt Sağlık Kliniğinde görevli Dr. Aydın Mazlum tarafından yapılmıştır.
Doğubeyazıt Başsavcılığına başvuru sahibinin yaptığı tarihsiz dilekçe başvurusu
36. Başvuru sahibi, dilekçede oğlunun kalbinden rahatsızlığı olmadığını bildirmiştir. Oğlunun kalp krizinden öldüğünü iddia etmek saçma ve şüphelidir. Oğlu, gözaltı öncesinde en ufak bir sağlık problemi olmadan askerlik vazifesini tamamlamıştır. Bulgulardan herhangi bir şiddet izine rastlanmaması kötü muamele yapılmadığı anlamına gelmez; ilaç, iğne, tazyikli soğuk su, elektrik şoku gibi iz bırakmayan ama kalbi etkileyen işkence türleri yapılmış olabilir. Sorumluların cezalandırılabilmesi için Adli Tıp Kurumuna cesedin gönderilmesini istemiştir.
28 Haziran 1994 tarihli defin ve nakil ruhsatı
37. Bu ruhsatta şüphelinin kalp krizinden öldüğü belirtilmiş ve başvuru sahibine cesedi defin ve nakil için ruhsat verildiği hususu düzenlenmiştir.
Başvuru sahibince 29 Haziran 1994'de verilmiş bir not
38. Başvuru sahibi, Cumhuriyet savcılığına yaptığı müracaatta, gerek olmadığını belirterek, daha önceki cesedin Adli Tıp Enstitüsü'nce incelenmesi talebini geri almıştır. Bu geri alma talebini içeren, savcı ve başvuru sahibince imzalanmıştır.
Doğubeyazıt Başsavcılığınca 30 Haziran 1994'de Ali Gündoğdu'dan alınan ifade tutanağı
39. Örtülü Köyünden şüpheli PKK militanı olarak aranan Mahmut Tanlı 27 Haziran 1994'de akşam 9.30 sularında jandarma tarafından kendilerine teslim edilmiştir. Karakoldaki görevlilerin, ertesi günkü arama operasyonlarıyla ilgili başka işleri olduğu için, Tanlı, aynı gün sorgulanamamıştır. Ali Gündoğdu, Murat Demirpençe ve Ökkeş Aybar 28 Haziran 1994 saat akşam 9.00 da sorgu odasında Mahmut Tanlı'yı sorgulamaya başlar. Şüpheli Tanlı'ya, ölü olarak yakalanan PKK militanlarının üzerinden çıkan belgelerde ve Ahmet Akkuş'un ifadesinde, Örtülü Köyünün, Agir kod adlı silahlı militanı olarak isminin geçtiği söylenir. Bunun üzerine, Mahmut Tanlı, aniden heyecanlanır ve her geçen saat heyecanı artan ve sesi titremeğe başlar. Titrek bir sesle, hakkındaki iddiaların yalan olduğunu ve Agir diye bir kod adı olmadığını söyler. Polis, onun isminin belgelerde geçtiğini tekrar eder. Bunun üzerine Tanlı'nın sesi soluğu kesilir, rengi değişir, sallanmaya başlar ve şuurunu kaybeder. Görevliler, derhal yetkililere durumu bildirir ve bir doktor gönderilmesini ister. Görevliler, Mahmut Tanlı'yı yere yatırır ve göğsünü açarlar. Tanlı, nefes almakta güçlük çekmektedir, ilk yardım bilgisi olan ve kurs gören Ökkeş Aybar kalp masajı yapmaya başlar. Bununla beraber, Tanlı'nın durumunda bir değişiklik olmaz. Doktor gelinceye kadar görevliler on dakika bu işleme devam eder. Dr. Yunus Agralı derhal zeminde yatan hastanın nabzını kontrol eder, kalbini dinler ve Tanlı'nın durumunun ciddi olduğunu söyler. O kalp masajı yaparken polislerin de suni teneffüs yapmasını ister. Bu on dakika devam etmesine rağmen hastanın durumunda bir değişiklik olmaz ve doktor Tanlı'nın ölmüş, olduğunu söyler. Ali Gündoğdu'ya göre, ne kendisi ne diğer görevliler, sorgulama sırasında, gözaltındaki şahsa hiçbir şekilde tekmeleme iteleme veya dövme eyleminde bulunmuşlardır. Gözaltındaki şahsın ölümü onun veya meslektaşlarının herhangi bir hareketinin neticesi olarak gerçekleşmemiştir.
Doğubeyazıt Başsavcısı tarafından 30 Haziran 1994'de Ökkeş Aybar'dan alınan ifade
40. Doğubeyazıt Emniyet Müdürlüğü terörle mücadele şubesinde görevli bir polis olan tanık Ökkeş Aybar'a göre, Emniyet Müdürü Gündoğdu ve Murat Demirpençe ile birlikte 28 Haziran 1994'de Mahmut Tanlı'yı sorgularlar. Bu sorgulama işi diğer işlerden dolayı daha erken yapılamamıştır. Aybar, soruşturmayı tek başına yapmamıştır. Görevliler olarak birlikte gözaltındaki şahsa sorulan sormaya başlamıştır. Emniyet Müdürü Gündoğdu, gözaltındaki Tanlı'ya emniyet tarafından arandığını ve kendilerinde onun hakkında belge ve bilgiler olduğunu söyler. Gözaltındaki şahıs önce sakindir ama Emniyet Müdürü Gündoğdu bu bilgileri kendisine söyleyince, sesi değişmeye ve titremeğe başlar. Tanlı, aniden fenalaşır ve baygınlık geçiriyor gibi gözükür. Bunun üzerine derhal Tanlı'yı zemine yatırırlar ve nefes almakta güçlük çektiği için göğsünü açarlar. Tanık Aybar, ilk yardım kursuna gittiği için nasıl ilk yardım verileceğini bilmektedir. Emniyet Müdürü Gündoğdu, emniyet birimini durumdan haberdar eder ve bir polis memurundan derhal karakol otosuyla acil bir doktor getirmesini ister. Dr. Yunus Agralı 10 dakika sonra gelir ve hastanın nabzını ve kalp atışını derhal kontrol eder ve Tanlı'nın durumunun ciddi olduğunu söyler. Doktor, geldikten birkaç dakika sonra, Tanlı'nın öldüğünü fakat kalp masajına ve suni teneffüse devam edilmesinin gerekli olduğunu söyler. O, kalp masajına devam ederken onların da suni teneffüs yapmalarını söyler. Ama netice alınamaz ve doktor hastanın öldüğünü söyler. Aybar'a göre, gözaltındaki şahıs Emniyet binasındayken ne kendisi ne de onun meslektaşları şüphelinin baygınlık geçirmesine veya ölümüne neden olacak herhangi bir eylemde bulunmamıştır.
Doğubeyazıt savcısı tarafından 30 Haziran 1994'de alınmış olan Murat Demirpençe'nin ifadesi
41. Doğubeyazıt Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde bir polis olan tanık M. Demirpençe'nin ifadelerine göre, 28 Haziran 1994'de akşam dokuz sularında Emniyet Müdürü Ali Gündoğdu, Ökkeş Aybar ve kendisi Mahmut Tanlı'yı sorgulamak üzere Uluyol Polis Karakoluna gider ve gözaltındakiler için ayrılan oda da sorguya başlarlar. Başka işleri olduğu için sorgulamayı daha önce yapamazlar. Sorgu odasında yalnız üç emniyet görevlisi vardır. Emniyet Müdürü Ali Gündoğdu gözaltındaki şahsa niçin yakalandığını bilip bilmediğini sorar. Bilmediğini söyleyince, Emniyet Müdürü Gündoğdu 9 Mayıs 1994'de Uzunkaya Köyü'nde çıkan çatışmada öldürülen 24 teröristin üzerinden çıkan not defterlerinde ve Ahmet Akkuş'un ifadesinde, Örtülü Köyünden PKK üyesi olarak isminin geçtiğini söyler. Bundan sonra, gözaltındaki şahıs titremeğe başlar, rengi solar ve aniden yere yığılır. Emniyet Müdürü dununu ekiplere telsizle derhal bildirir ve acil bir doktor getirmelerini ister. Aynı zamanda .odanın dışındaki bir polis memuruna arabayla doktoru getirmesini söyler. Bu sırada nasıl ilk yardım yapılmasını bildiğini söyleyen Ökkeş Aybar gözaltındaki şahsı yere yatırır, göğsünü açar ve kalp masajı yapar. 10 dakika içinde polis memuru ile birlikte dönen Dr. Yunus Agralı hastanın nabzını kontrol eder, kalbini dinler ve durumunun ciddi olduğunu söyler. Doktor, polis memuru Cafer'e gitmesini ve ilaç getirmesini söyler. Doktor kendisi kalp masajı yaparken onların da suni teneffüs yapmasını ister. Onlar buna dakikalarca devam eder. Daha sonra doktor tekrar nabzını kontrol eder, kalbini dinler ve hastanın öldüğünü belirtir. Ancak kalp masajı ve suni teneffüse devam edilmesi gerektiğini söyler. Görevliler de devam eder. Daha sonra doktor hastanın öldüğünü ve yapacak başka bir şey kalmadığını belirtir. Görevliler emniyet birimlerine telsizle durumu rapor eder. Demirpençe'ye göre, kendisi de meslektaşları da gözaltındaki şahsın ölümüne sebep olacak bir şey yapmamışlardır.
Doğubeyazıt savcısı tarafından Ahmet Gerez'in 30 Haziran 1994'de alınan ifadesi
42. Bir hukukçu olan tanık Ahmet Gerez, başvuru sahibiyle birlikte ailenin diğer fertlerinin kendi bürosuna geldiklerini ve Mahmut Tanlı'nın ölümünün şüpheli olduğunu ve hukuken herhangi bir şey yapılıp yapılamayacağını sorduklarını ifade eder. Gerez, ölünün defnedilmeden önce adli tıbba gönderilmesini tavsiye eder ve bu hususta anlaşırlar. Gerez, bir dilekçe yazar ve savcıya birlikte teslim ederler. Savcı bu talebin yerine getirilmesinin mümkün olduğunu söyler ve konuyu araştırmaya başlar. Savcı, Gerez'e birkaç saat sonra telefon eder ve cesedi gönderebileceğini ve özel bir kefen hazırlanması gerektiğini söyler. Savcı, bunu yapmak için savcılığın bütçesinde ödenek olmadığını ancak valilik kanalıyla yardım elde edilebileceğini söyler. Gerez, aileye çinkoyla kaplanmış tabut temin etmeleri durumunda, savcının cesedi Adli Tıp Kurumuna göndereceğini söyler. Aile oradan çıktıktan bir saat sonra geri döner. Gerez ve aile fertleri cesedi göndermenin ve geri getirmenin zor olacağını ve herhangi bir şey olmasından endişe ettiklerini söylerler. Gerez, aile fertleri ile birlikte savcılığa gider ve başvuru sahibi, sözlü olarak, başka bir inceleme yapılması talebinden feragat ettiğini belirtir. Savcı, eğer ceset gönderilirse hukuken gerçeklerin aydınlanmasında büyük bir avantaj yakalanacağını söyler. Başvuru sahibi ailesiyle birlikte gittikten yarım saat sonra geri döner ve cesedi adli tıbba gönderme talebinden kesin olarak vazgeçtiğini ve defnedeceğini tekrarlar. Savcı bunu yapabileceklerini söyler. Aile defin ruhsatını aldıktan sonra cesedi morgdan aldı ve köye geri getirir.
Doğubeyazıt savası tarafından 30 Haziran 1994'de Dr. Yunus Agralı'dan alınmış olan ifade
43. Tanık Dr. Yunus Agralı'ya göre, devlet hastanesinde görevinin başındayken bir polis memuru gelir ve acil bir hastanın olduğunu söyler. Bir polis otosuyla Uluyol Karakoluna götürüldükten sonra, hastayı bir bankın üzerine uzanmış olarak bulur. Nabız dakikada 200 atıyordur, kalp atışı düzensizdir ve nefes alma güçlüğü vardır. Hastanın durumu ciddidir. O, polis memuruna biraz adrenalin atrofin getirmesini ister. Hastanın genel görünüşü ağır uyku halindedir. Nefes alıp verme durmuştur. Herhangi bir kalp atışı duyulmaz. Derhal kalp masajına başlar ve diğer polislere de aynı zamanda suni teneffüs yapmalarını söyler. Bu 5-10 dakika devam eder. Hayati fonksiyonlara dair herhangi bir iz yoktur. Gözbebekleri oldukça açılmıştır ve ışığa karşı herhangi bir duyarlılık yoktur. Hastanın öldüğünü fark eder ve ilk yardıma devam etmenin bir anlamı olmadığını anlar. Ancak suni teneffüs ve kalp masajına yarım saat kadar devam edilebileceği için polislerin buna devam etmesini ister. Ancak o da sonuç vermez.
Doğubeyazıt savcısı tarafından 1 Temmuz 1994'de başvuru sahibinden alınan ifade
44. Başvuru sahibine göre, 27 Haziran 1994'de oğlu Mahmut'u aradıklarını söyleyen jandarmalar köye gelir ve oğlunu götürür. 28 Haziranda oğlunu ziyarete gider fakat konuşmasına izin verilmez. 29 Haziranda oğlu Hasan'ın evindeyken sabah 5.30 da bir polis arabası gelir ve başvuru sahibini ilgili amirinin bürosuna götürür, ilgili amir, ona oğlunun öldüğünü söyler. Başvuru sahibi, oğlunun hasta olmadığını ve ölümün şüpheli olduğunu ve onun işkenceyle ölmüş olabileceğini söyler. Savcıyla konuşmak ister. Savcı büroya gelir ve otopsi sonucunda herhangi bir darbe veya şiddet izine rastlamadığını, oğlunun kalp yetersizliğinden öldüğünü söyler. Başvuru sahibi, onun işkenceyle öldürülmüş olabileceğini tekrar eder.
45. Başvuru sahibi cesedin Adli Tıp Kurumuna gönderilebileceğini söyleyen hukukçu Ahmet Gerez'i görmeğe gider. O, bunun için bir dilekçe hazırlar ve savcıya götürür. Savcı çinkoyla kaplanmış bir tabuta ihtiyaç olduğunu ve bunu temin etmelerini onlara söyler. Mahalli fondan bunun için biraz para temin edilebileceğini söyler. Başvuru sahibi, ailenin yaşlıları ve akrabaları konuyu tartışır, çeşitli zorluklar olabileceği ve baskı altında kalabilecekleri için bu fikirden vazgeçmeğe karar verir. Bunu savcıya söylerler. Savcı, cesedi Kuruma göndermenin çok daha avantajlı olduğunu ve konuyu yeniden düşünmelerini söyler. Aile konuyu tekrar tartışır ve Ahmet Gerez'le birlikte gelerek cesedi göndermemeye karar verdiklerini söyler. Savcı, bir defin ruhsatı hazırlar ve onlar da cesedi köyde defneder.
46. Başvuru sahibi oğlunun ölümüne sebep olanların soruşturulmasını ve cezalandırılmalarını ister.
Doğubeyazıt savcısı tarafından Nihat Acar'ın 1 Temmuz 1994'de alınan ifadesi
47. Bir polis memuru olan tanık Nihat Acar, terörle mücadele şube müdürünün odasında oturuyorken, Emniyet müdürü Ali Gündoğdu, Ökkeş Aybar ve Murat Demirpençe ile birlikte gözaltındakilerin bulunduğu odaya gider. Gündoğdu, Ahmet Akkuş'un ifadesini ister ve onları beraberinde götürür. 10-15 dakika sonra geri döner ve Mahmut Tanlı'nın fenalık geçirdiğini söyler. Orada bulunan bir polis şoföre acele bir doktor getirmesini söyler. Tanık Acar, gözaltındaki şahsı görmek için odaya gider. Ökkeş Aybar gözaltındaki şahsın göğsünü açmış nefes aldırtmağa çalışmaktadır. Dr. Agralı kısa bir süre sonra gelir. Tanlı'nın, suni teneffüs ve kalp masajına ihtiyaç duyduğunu söyler. Bir polis şoföre eczaneden bir ilaç almağa gitmesini söyler. Ancak birkaç dakika sonra Mahmut Tanlı'nın öldüğünü açıklar. Tanık, Mahmut Tanlı'nın darbeye veya şiddete maruz kaldığına dair herhangi bir şey duymadığını ve görmediğini belirtir. Meslektaşlarının odaya girmeleri ile dışarı geri dönmeleri arasında çok az bir süre geçmiştir.
Sava tarafından Cafer Yiğit'in 1 Temmuz 1994'de alınan ifadesi
48. Doğubeyazıt Emniyet Müdürlüğü Terörle mücadele şubesinde görevli polis şoförü olan tanık Cafer Yiğit, o akşam görevdedir. Emniyet Müdürü Gündoğdu ve polislerden Aybar ve Demirpençe akşam saat 9'da Uluyol'a gelir. Emniyet Müdürü elinde bir dosya taşımaktadır. Mahmut Tanlı'nın tutulduğu odaya giderler. Tanık ve diğer memurlar Emniyet Müdürünün odasında bekler. 10 dakika sonra Emniyet Müdürü gözaltındaki şahsın hasta olduğunu söyleyerek dışarı çıkar ve bir doktor getirmek üzere bir araba almasını söyler. O, 800-1000 metre ilerdeki hastaneye arabayı sürer ve Dr Agralı'yı 5-10 dakika sonra getirir. Doktor, gözaltındaki şahsın nabzını ve kalbini kontrol eder ve şahsın kalp masajına ve suni teneffüse ihtiyacı olduğunu söyler. Tanığa, nöbetçi eczaneden bir ilaç alıp getirmesini söyler. Tanık Yiğit, arabaya binmek üzereyken, Dr. gözaltındaki şahıs öldüğü için buna ihtiyaç kalmadığını söyler. Yiğit, karakoldaki herhangi birisinin gözaltındaki şahsa darbe veya şiddet uygulandığını görmemiştir.
Doğubeyazıt savcısı tarafından Ömer Güzel'in 1 Temmuz 1994'de alınan ifadesi
49. İstihbarat bölümünde bir polis memuru olan tanık Ömer Güzel, Uluyol Karakoluna akşam 9 civarında gelir. 3 meslektaşı Mahmut Tanlı'nın ifadesini alırken O da diğerleri ile birlikte çay içmektedir. 10 dakika sonra Emniyet Müdürü Gündoğdu gözaltındaki şahsın hasta olduğunu söyleyerek dışarı çıkar ve polis şoförüne acil doktor getirmesini söyler. Tanık Güzel, odaya girmez. O, doktorun şoföre bir ilaç almasını ancak daha sonra gerek kalmadığını söylediğini işitmiştir. Tanık Güzel'in orada bulunduğu süre içinde hiç kimse gözaltındaki şahsı darbeye veya şiddete maruz bırakacak bir fiilini görmemiş ve duymamıştır.
Doğubeyazıt jandarmasından Doğubeyazıt savcısına 1 Temmuz 1994 tarihli gönderilmiş mektup
50. 13 Mayıs 1994'de cereyan etmiş olayla ilgili olarak gönderilen bir belgede; teröristler ile güvenlik güçleri arasındaki bir silahlı çatışma sonrasında 24 terörist ölü veya diri ele geçirilmiş ve bir miktar belge bulunduğu belirtilmiştir. Bu dokümanlardan bir tanesinde Mahmut Tanlı'nın da isminin geçtiği PKK üyelerinin isim listesi vardır.
Doğubeyazıt Savcısı tarafından Ali Temtek, Musa Sabas, Mahmut Ardın ve Mirsevdin Timur'un 25 Temmuz 1994 tarihinde alınmış olan ifadeleri
51. Köylülerin bu ifadelerinde Mahmut Tanlı'nın herhangi bir sağlık probleminin olmadığı dile getirilmekte ve köylüler Tanlı'nın herhangi bir hastalığını ne gördüklerini ne de duydukları belirtilmektedir.
Doğubeyazıt Askerlik Şubesi'nden Doğubeyazıt Savcısına 27 Temmuz 1994'de gönderilen mektup
52. Askerlik vazifesi sırasında herhangi bir sağlık sorunu yaşayıp yaşamadığı ve tedavi altında tutulup tutulmadığına dair yapılan talebe cevap olarak Mahmut Tanlı'nın dosyası incelenmiş ve sağlık sorunu olduğuna dair herhangi bir rapor bulunamadığı belirtilmiştir.
Ağrı Cumhuriyet Savcısı tarafından Ağrı Ağır Ceza Mahkemesi Heyetine 3 Ağustos 1994'de sunulan iddianame
53. İddianamede, davalılar Ali Gündoğdu, Ökkeş Aybar ve Murat Demirpençe'nin kendilerinin adli görevleri sırasında işledikleri tespit edilen TCK'nun 243/2 maddesinde ifadesini bulan fiilden dolayı dava açılmıştır. Bununla beraber, ölümün kalp yetersizliğinden meydan geldiği, ölümle alakalı herhangi bir şiddet veya darbe izine rastlanmadığına dair otopsi raporu sonucu da dahil deliller özetlenmiştir. Sonuç olarak, davalıların, Tanlı'nın ölüm nedeninin korkutma ya da işkence şüphesini doğuracak herhangi bir ihmali veya kusuru bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Doğubeyazıt Savcısı tarafından başvuru sahibinin 6 Haziran 1995'de alınan ifadesi
54. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış ilişkiler Müdürlüğü'nün mektubu ve ilişiği başvuru sahibine okunmuştur.
55. Başvuru sahibi oğlunun polis gözaltısındayken öldüğünün kendisine bildirildiğini beyan etmiştir. Savcı otopsi yapıldığını ve neticesinde kötü muameleyi gösteren herhangi bir bulguya rastlanmadığım söylemiştir. Başvuru sahibi daha kesin bir sonuç için cesedin Adli Tıp Enstitüsüne götürülmesini istemiştir. Savcı bunu kabul etmiş ve başvuru sahibi de bir tabut bulmak üzere ayrılmıştır. Birkaç saat içinde meseleyi aile büyükleriyle tartıştıktan sonra netice olarak ölüyü oraya götürmenin ve geri getirmenin çok sıkıntılı olacağına karar vermiştir. Bunun üzerine, başvuru sahibi ve yakınları savcının makamına gider ve kararlarından vazgeçtiklerini beyan eder. Savcı her ne kadar ölüm sebebi tespit edilmiş olsa da daha detaylı bir inceleme için cesedi göndermenin hala faydalı olacağını söylemesine rağmen aksi fikirde ısrar edilir ve cesedi köye götürürüler.
56. Başvuru sahibi, yetki belgesini, dilekçesindeki muhteviyatı ve imzayı tasdik eder ve oğlunu öldürenlerin bulunmasını ve cezalandırılmasını ister.
3. Ağrı Mahkemesi Heyetinin Dava Muameleleri
Ağrı Mahkemesi Heyetinin 12 Ağustos 1994 tarihli Tutanakları
57. Mahkeme daha önce herhangi bir sabıka kayıtlarının olup olmadığını tespit etmek için delil ibraz etmek üzere davalıların ve tanıkların (başvuru sahibi, Dr. Agralı, Ahmet Gerez, Ali Temtek, Musa Sabas, Mirsevdin Timur, Mahmut Ardın, Ömer Güzel, Cafer Yiğit, Nihat Açar ve Ahmet Akkuş) mahkemeye çağrılmasına karar verir.
Ağrı Mahkemesi Heyetinin 22 Eylül 1994 tarihli Tutanakları
58. Mahkeme 2 davalının ve şahitlerin delillerini dinler. Murat Demirpençe duruşmaya katılmaz.
59. Ökkeş Aybar'ın ifadesine göre, Aybar ve Arkadaşları gözaltında ölen Tanlı'yı sorgulamalardır. Emniyet Müdürü Gündoğdu Tanlı'ya PKK militanı olarak arandığını söyleyince, Tanlı'nın konuşması ve ses tonu değişir. Tanlı, kendisini iyi hissetmediğini söyleyince, onlar onu bankın üzerine sırtüstü yatırırlar. Nefes almakta güçlük çektiği için ona yardım etmeğe çalışır ve bir doktor çağırırlar. Doktor, geldikten birkaç dakika sonra Tanlı'nın öldüğünü söyler. Hiçbir şekilde müteveffaya işkence veya kötü muamelede bulunulmamıştır.
60. Aybar, Ali Gündoğdu'nun, müteveffaya, hakkındaki suçlamaları ve PKK militanı olduğuna dair delili ifade ettiğini söyler. Müteveffa aniden kötüleşir, sesi titremeğe başlar ve nefes almakta güçlük çekmeğe başlar. Bunun üzerine sorgulama bitirilir. Aybar ve arkadaşları Tanlı'nın nefes almasını kolaylaştırmağa çalışır. Aynı zamanda hastaneyle bağlantıya geçilir. Bir doktor gelir ancak birkaç dakika sonra Tanlı'nın öldüğünü söyler. Aybar, suçlamaları reddeder.
61. Başvuru sahibi oğlunun hiçbir sağlık problemi olmadığını ve askerlik görevini sorunsuz bir şekilde yaptığını söyler. Oğlu öldükten sonra polis kendisini çağırmamıştır. Otopsiyi yapan doktorun baskı altında olduğunu düşünmektedir. Davalılar oğluna işkence ederek öldürmüşlerdir. Başvuru sahibi, bir soruya cevap olarak, misillemede bulunulacağından korktuğu için oğlunun cesedinin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine izin vermediğini söyler. Savcı bunun yapılması gerektiğini tavsiye etmesine rağmen başvuru sahibi Adli Tıp Kurumuna giderken kendisini öldüreceklerinden korkar ve otopsi raporu alınması talebini reddeder. Otopsi raporunda imzası bulunan doktorlardan birisinin gerçekte orada bulunmadığını duymuştur. Oğlunun kalp krizinden ölmesi imkansızdır.
62. Örtülü Köyü'nden Mirsevdin Timur, Mahmut Tanlı'nın hiçbir sağlık problemi olmadığını tasdik etmiştir.
63. Polis memuru Nihat Açar müteveffa ve davalılar oradayken kendisinin sorgu odasının dışında olduğunu söyler. Birkaç dakika sonra Ali Gündoğdu gelir ve bir şoförü, doktor getirmesi için gönderirken müteveffanın iyi olmadığını söyler. O odaya girdiğinde polis memurları müteveffanın nefes alışını kolaylaştırmağa çalıştırmaktadır. Doktor 5 dakika sonra gelir. Müteveffada herhangi bir darbe izi yoktur ve