Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 3. Daire 2003/29109 Esas 2008/ Karar
Karar Dilini Çevir:
(AİHS m. 2, 3, 5, 6, 8, 13, 34, 41, 44) (KILIÇ - TÜRKİYE DAVASI) (AKKOÇ - TÜRKİYE DAVASI) (TAHSİN ACAR - TÜRKİYE DAVASI) (MORDENİZ - TÜRKİYE DAVASI) (ÇAKICI - TÜRKİYE DAVASI) (MCCANN VE DİĞERLERİ - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI) (ERGİ - TÜRKİYE DAVASI) (HUGH JORDAN - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI) (OĞUR - TÜRKİYE DAVASI) (SALMAN - TÜRKİYE DAVASI) (BAYRAK VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI) (KAYA - TÜRKİYE DAVASI) (TANRIKULU - TÜRKİYE DAVASI) (AKSOY - TÜRKİYE DAVASI) (AYDIN - TÜRKİYE DAVASI) (SELÇUK VE ASKER - TÜRKİYE DAVASI) (KURT - TÜRKİYE DAVASI) (TEKİN - TÜRKİYE DAVASI)

(Başvuru No: 29109/03)

STRAZBURG

17 Haziran 2008

USUL

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan (19728/02) no’lu davanın nedeni T.C. vatandaşı Cesim Yıldırım, Ali Yıldırım, Osman Yıldırım, M. Emin Yıldırım, Şemsettin Yıldırım, Cevahir Bayraktar ve Zezo Yıldırım’ın (başvuranlar) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) 19 Ağustos 2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’nin (AİHS) 34. maddesi uyarınca yapmış oldukları başvurudur.

Başvuranlar, AİHM önünde İzmir Barosu avukatlarından N. Osmanoğlu ve H. Kaya tarafından temsil edilmektedir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOŞULLARI

Başvuranlar sırasıyla 1954, 1945, 1952, 1953, 1949, 1948 ve 1920 doğumludur ve Van’da ikamet etmektedirler. Başvuranlar İzzettin Yıldırım’ın erkek, kız kardeşleri ve annesidir.

İzzetin Yıldırım Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı’nın (Zehra Vakfı) başkanıydı. Kürt kökenli olan adı geçen bu vakıf bünyesindeki eğitim faaliyetleri ile tanınmaktaydı. Zehra Vakfı 1990 yılında kurulmuş ve Doğu Anadolu Bölgesi de dahil Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılmıştır. Vakıf yoksul öğrencilere barınak, yiyecek ve çeşitli yardımlarda bulunmakta; kültürel faaliyetler yürütmekteydi.

İzzettin Yıldırım’ın arkadaşları Mehmet Kanlıbıçak ve Mehmet Şehit Avcı sırasıyla 27 ve 28 Aralık 1999 tarihlerinde kaybolmuştur. Kayıpların aileleri gerekli başvurularda bulunmuştur.

İzzettin Yıldırım’ın avukatı 30 Aralık 1999 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunarak müvekkilinin 29 Aralık 1999 tarihinden bu yana kayıp olduğunu bildirmiştir. Avukat sivil giyimli iki kişinin İzzettin Yıldırım’ı H.B. ile beraber oturduğu evinden kaçırdıklarını öne sürmüştür.

31 Aralık 1999 tarihinde Mazlum-Der (İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği) ve Zehra Vakfı İstanbul’da son aylarda meydana gelen bir dizi kayıp olayı ile ilgili ortak bir basın toplantısı düzenlemişlerdir. Dokuz kayıp olayı polise bildirilmiş ancak sonuçsuz kalmıştır. Yayınlanan kayıplar listesinde Mehmet Kanlıbıçak, Mehmet Şehit Avcı ve İzzettin Yıldırım’ın adları da yer almıştır.

Zehra Vakfı aynı gün başka bir basın toplantısı yaparak vakfın «yasadışı hiçbir örgüt ile bağlantısı» olmadığının altını çizmiş ve kimseyi suçlamadıklarını, başkan İzzet Yıldırım’ın «tek amacının demokratik ve yasal bir platformda ülke sorunlarına çözüm bulunması olduğunu ve bunun için yapıcı görüş ve eleştiriler yönelttiğini» ifade etmiştir.

Polis kayıplar hakkında yürütülen soruşturmalar çerçevesinde 31 Aralık 1999 tarihinde saat 21.30’da Mehmet Kanlıbıçak’ın eşini dinlemiştir. Bu kişi kocasının dayısı Mehmet Şehit Avcı’nın şirketinde denetçi olarak çalıştığını ifade etmiş, polis kendisine İzzettin Yıldırım’ı tanıyıp tanımadığını sormuş, o da adı geçenden bahsedildiğini hiç duymadığı karşılığını vermiştir.

Polis aynı gece saat 22.30’da Mehmet Şehit Avcı’nın ortağı B.S.’nin ifadesine başvurmuştur. B. S. 29 Aralık 1999 tarihinde yanında çalışan F.S.’nin Mehmet Kanlıbıçak’ın ve Mehmet Şehit Avcı’nın işyerine gelmediklerini kendisine haber verdiğini ifade etmiştir. B.S. İzzettin Yıldırım’ı Zehra Vakfı’ndaki kültürel faaliyetleri nedeniyle tanıdığını fakat nerede olduğunu bilmediğini söylemiştir.

Polis yine aynı gece Mehmet Kanlıbıçak’ın arkadaşı R.K.’yı ve Mehmet Şehit Avcı’nın eşini dinlemiş, ancak kayıplar hakkında daha fazla bilgi edinmemiştir. Bu kişiler de aynı şekilde İzzettin Yıldırım’ı Zehra Vakfı’ndaki faaliyetleri nedeniyle tanıdıklarını dile getirmişlerdir.

Takip eden günlerde kırk kadar sivil toplum örgütü kamuoyunun dikkatini kayıplara çekmiş, kayıplar arasında bir kültür vakfının başkanı olarak İzettin Yıldırım’ı ve kadının durumuna ilişkin açıklamaları ve Kuran’a getiridiği modern yorum ile tanınan islamcı yazar Konca Kuriş’i saymıştır.

5 Ocak 2000 tarihinde, polis, Mehmet Kanlıbıçak’ın arkadaşı F.S.’nin ifadesini almıştır. F.S. İzzettin Yıldırım’ı Zehra derneğinin faaliyetlerinden tanıdığını ancak ortadan kaybolması hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını ifade etmiştir.

Aynı gün B.S., polis tarafından yeniden dinlenmiştir. B.S. İzzettin Yıldırım hakkında verdiği ilk ifadesini teyit etmiştir.

17 Ocak 2000 tarihinde, İstanbul’un Beykoz mahallesinde, yasadışı örgüt olan Hizbullah’a yönelik yürütülen bir operasyon sırasında, polis, bir apartman dairesinde söz konusu örgütün militanları tarafından İzzettin Yıldırım’a işkence yapılırken çekilen bir kaset bulmuştur. Söz konusu kaydın çözümünden, iki sesten birinin kurbana diğerinin ise “X” kişi olarak tanımlanan kişiye ait olduğu anlaşılmıştır. Polis, arama sırasında İzzettin Yıldırım’ın nüfus cüzdanını ve kaybolmalarından beri hesaplarından para çekildiği anlaşılan Mehmet Şehit Avcı ve Mehmet Kanlıbıçak’ın banka dekontlarını bulmuştur. Ayrıca, birçok belgeye, çok sayıda silaha ve aralarında yazar Konca Kuriş’in de bulunduğu alıkonulan kişilere uygulanan işkence görüntülerinin yer aldığı videokasetler de bulmuştur.

Sözkonusu operasyon sırasında, Hizbullah örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu öldürülmüş ve diğer iki örgüt mensubu yakalanmıştır. Beş saat süren operasyon, televizyon kanallarında naklen yayınlanmıştır.

19 Ocak 2000 tarihinde, İstanbul Üsküdar’da bir evin bahçesinde, aralarında Konca Kuriş’in de bulunduğu on ceset çıkarılmıştır. Kimlik tespiti için polis başvuranları çağırmıştır. Cesetlerin çürümüşlük derecesinden dolayı başvuranların kardeşlerini teşhis edememeleri üzerine başvurulan dişçisi, cesetlerden hiçbirinin İzzettin Yıldırım’a ait olmadığını belirtmiştir.

20 ve 27 Ocak 2000 tarihlerinde, Doğu ve Güneydoğu’da Mardin ve Batman illeri çevresinde yürütülen operasyonlar sırasında, Hizbullah’a ait evlerde ateşli silahlar ve cephaneler ele geçirilmiş ve bunlar medya aracılığıyla sergilenmiştir. Kaçırılan kişileri hapsetmek için özel olarak yapılmış ve sadece yiyecek yollamaya yarayan delikler dışında tamamen kapalı olan hücreler de bulunmuştur.

28 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah’a ait bir evde düzenlenen ikinci operasyon sırasında, bahçede gömülü dokuz ceset bulunmuştur. Polis bir basın toplantısı düzenlemiş ve ilk bulgulara göre, söz konusu cinayetlerin Beykoz’da gerçekleştirilen operasyon ardından işlenmiş olabileceğini ifade etmiştir. Aynı gün, başvuranlardan biri, dokuz ceset arasından İzzettin Yıldırım’ın cesedini teşhis etmiştir. Mehmet Şehit Avcı ve Mehmet Kanlıbıçak’ın cesetleri de bahçede bulunmuştur. İstanbul Savcılığı ön soruşturma başlatmıştır.

İzleyen günlerde, basına göre, İstanbul, Ankara, Konya, Tarsus ve Adana’da toplam 33 ceset bulunmuştur. Başvuranlar tarafından dosyaya eklenen gazete kupürlerinden, “domuz bağı ile boğma” olarak nitelendirilen “çömelmiş pozisyonda boğazını sıkarak boğma”, “erimiş naylon parçacıkları veya sigara ile yakma”, “kafatasına çivi çakma” “kolları, bacakları kesip diri diri toprağa gömme”, “tırnaklarının altından iğneler batırma” gibi barbar eylemler olarak nitelendirilen ve kurbanlara uygulanan işkencelerin temsili resimlerinin, cesetlerin bulunmasının ardından geniş bir biçimde medyada yayınladığı anlaşılmaktadır. Söz konusu yayınların ardından, milletvekilleri, gazete yazarları, siyasetçiler, “Susurluk raporuna” atıfta bulunarak, siyasi kişiler, devlet kurumları ve mafya arasındaki üçlü gayrımeşru ilişkilere yönelik imalarda bulunmuşlardır. Ulusal gazetelerde, devlet görevlilerinden bazılarının Hizbullah’a yardım ettiklerini ileri süren iddiaları içeren çok sayıda yazı yayımlamıştır.

31 Ocak 2000 tarihinde, İzzettin Yıldırım’ın cesedine otopsi yapılmıştır. 30 Haziran 2000 tarihli otopsi raporu, İzzettin Yıldırım’ın 31 Ocak 2000 tarihinden üç ila yedi gün önce işkence gördükten sonra boğazlanarak öldürülmüş olabileceğini belirtmektedir.

4 Mart 2000 tarihinde, İzzettin Yıldırım’ın ev arkadaşı H.B.’nin ifadesi alınmıştır. H.B. 29 Aralık 1999 tarihinde, sivil üç kişinin, saat 18’e doğru evlerine geldiklerini ve İzzettin Yıldırım’dan kendileri ile gelmesini istediklerini beyan etmiştir. İzzettin Yıldırım endişelenmiş ancak arkadaşı Mehmet Şehit Avcı ile telefon görüşmesi yaptıktan sonra sözkonusu kişiler ile gitmeyi kabul etmiştir. Bilahare gece, H.B. bir saatliğine evden çıkmış ve döndüğünde, İzzettin Yıldırım’ın odasının karıştırılmış olduğunu fark etmiştir. H.B., Zehra Derneği’ndeki arkadaşlarını aramış ve bu kişiler aracılığıyla, olay, polisin bilgisine sunulmuştur.

24 Mayıs 2000 tarihinde, Hacı İnan diye biri yakalanmış ve Hizbullah’a yönelik düzenlenen operasyon çerçevesinde Savcılık tarafından ifadesi alınmıştır.

Hacı İnan, İzettin Yıldırım’ın Müslüman Kürt kimliği ile Hizbullah’a rakip olan Zehra Derneği’nin başkanı olduğu için Hüseyin Velioğlu tarafından öldürülmüş olabileceğini söylemiştir. Sessiz kalma hakkını kullanan Hacı İnan daha fazla bilgi vermeyi reddetmiştir.

İstanbul DGM Savcılığı 8 Haziran 2000 tarihli bir iddianame ile on beş kişinin kaybolması ve aralarında Mehmet Şehit Avcı ve Mehmet Kanlıbıçak’ın da bulunduğu 23 kişinin öldürülmesi ile ilgili olarak cezai takibat başlatmıştır. Mağdur yakınlarından kırk üç kişi müdahil taraf olmuşlardır. Cumhuriyet Savcısı Hacı İnan’ın da aralarında bulunduğu on bir kişi aleyhinde Hizbullah’a üye olmak ve anayasal düzeni değiştirerek şeriat esaslarına dayalı bir sistem kurmak amacıyla suç eylemleri düzenledikleri suçlamasında bulunmuştur. İzzettin Yıldırım’ın kaybolması ve avukatlarının yaptığı suç duyurusu da isnat edilen suçlar arasında sayılmıştır. İddianameye ayrıca Hacı İnan’ın emri üzerine İzzettin Yıldırım’ın bankadaki parasını çekmek üzere İzzettin Yıldırım’ın hüviyetini kullanan sanık A.A.’nın ifadesi de eklenmiştir. Ancak İzzettin Yıldırım’ın öldürülmesi sanıklara isnat edilen suçlar arasında yer almamıştır.

Başvuranların otopsi raporunun bir nüshasını elde etmeye yönelik taleplerine 12 Ocak 2001 tarihine kadar bir cevap verilmemiştir. Söz konusu tarihte raporun okunamayacak durumdaki bir nüshası başvuranlara tebliğ edilmiştir.

Başvuranların avukatı 25 Şubat 2003’te İstanbul DGM Savcılığı’ndan İzzettin Yıldırım’ın ölümü üzerine açılan ceza soruşturmasının sonuçları hakkında bilgi talep etmiştir.

Aynı gün savcılık söz konusu talebi ‘Hizbullah davasına’ bakmakla görevli İstanbul DGM’ye sevk etmiştir. İstanbul 5 No’lu DGM Hakimliği, görülmekte olan davanın İzzettin Yıldırım’ın ölümünü kapsamadığı cevabını vermiştir.

Savcı 31 Mart 2006 tarihli ek iddianamesinde İzzettin Yıldırım ile ilgili ön soruşturmanın Hacı İnan ve diğer şahısların sanık olduğu Hizbullah ile ilgili ceza davasıyla birleştirilmesini talep etmiştir. Savcı talebini, sanıkların İzzettin Yıldırım’ın öldürülmesiyle ilgili olarak sessiz kalma haklarını kullanmalarına karşın adı geçen şahsın cesedinin ilgililerce kiralanan evde bulunduğunun kanıtlandığı gerekçesine dayandırmıştır. Savcı, Hacı İnan ve diğer sanıklardan bazılarının Hizbullah’ın karar kurulunda yer aldıklarına bu nedenle de sorguya çekme ve kaçırılan ve zorla alıkonulan kimseleri infaz etme konularında örgütün bunlara yetki verdiğine dikkat çekmiştir. Savcı son olarak Hacı İnan’ın ifadesine atıfta bulunmuştur.

16 Mayıs 2006 tarihli duruşma tutanağına göre sanıklar İzzettin Yıldırım’ın öldürülmesi olayından kendilerini sorumlu tutan ek iddianameye itiraz ederek kendilerine bir avukat tayin edilmesini talep etmişlerdir. İstanbul DGM duruşmayı ertelemiştir. Bavuran tarafın müdahil olma talebini kabul etmiş ve Cesim Yıldırım’ı ifade vermek üzere çağırmıştır.

Dava hala derdesttir.

HUKUK

I. KABULEDİLEBİLİRLİK HAKKINDA

Hükümet İzzettin Yıldırım’ın katil zanlıları hakkında yürütülen ceza davasının iç hukukta halen devam etmesi dolayısıyla iç hukuk yollarının tüketilmediğini savunmakta ve kabuledilemezlik itirazında bulunmaktadır.

Başvuranlar Hükümetin savına karşı çıkmakta ve İzzettin Yıldırım’ın öldürülmesine ilişkin iddianamenin adı geçenin kaybolmasından altı yıl üç ay sonra ve bu başvurunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılmasının ardından yapıldığını ileri sürmektedirler.

AİHM, davanın mevcut koşullarında Hükümetin itirazının başvuranların AİHS’nin 2. maddesi bakımından yapmış oldukları şikayet ile ilintili olduğunu hatırlatmaktadır. AİHM sonuç olarak bu itirazı şikayetin esası ile birleştirmekte ve başvuruyu kabuledilebilir bulmaktadır.

II. AİHS’NİN 2. MADDESİ’NİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuranlar İzzettin Yıldırım yargısız infaz kurbanı olduğundan AİHS’nin 2. maddesinin ihlal edildiğinden şikayetçi olmaktadırlar. Başvuranlara göre yakınlarının hayatını koruyamayan ve katil zanlısına karşı etkili bir soruşturma yürütemeyen Hükümet bu durumdan sorumludur. Başvuranlar bu yönde AİHS’nin 2. maddesini ileri sürmektedir.

A. Tarafların gö

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat