Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 4. Daire 1993/23145 Esas 2003/ Karar
Karar Dilini Çevir:
(AİHS. m. 3, 5, 8, 25, 35, 41,I NOLU PROTOKOL) (2709 S. K. m. 90, 125)(1136 S. K. m. 58, 59) (1412 S. K. m. 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 135, 151, 152, 153, 154, 155) (2845 S. K. m. 9, 10) (765 S. K. m. 64, 65, 125, 131, 146, 147, 149, 156, 168, 169, 179, 181, 191, 243, 245) (2577 S. K. m. 13) (818 S. K. m. 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 50, 55, 100) (657 S. K. m. 13) (2935 S. K. m. 11) (TEKİN - TÜRKİYE DAVASI) (İRLANDA - BİRLEŞİK KRALLIK DAVASI) (AVŞAR - TÜRKİYE DAVASI) (VAN DER LEER - HOLLANDA DAVASI) (AKDIVAR VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI) (ŞARLI - TÜRKİYE DAVASI) (ÖZGÜR GÜNDEM - TÜRKİYE DAVASI) (AKSOY VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI)

Başvuru No: 23145/93

Karar Tarihi: 13 Kasım 2003

Mevcut davadaki başvuru sahipleri on altı kişi olup hepsi de avukattır. Başvuru sahipleri 1993 yılında PKK terör örgütü adına kuryelik yapmak ve bu örgütün yurt içi ve dışında propagandasını yapmak iddiaları ile gözaltına alınmışlardır. Bu iddiaların kaynağında ise bir PKK itirafçısının vermiş olduğu ifadeler bulunmaktadır.

Başvuru sahiplerinin bir çoğu jandarmaya vermiş oldukları ifadelerde bu iddiaları kabul etseler de mahkemede bu ifadeleri zorla verdiklerini ve kötü muameleye uğradıklarını iddia etmişlerdir. Mahkeme 22 Şubat 2001 tarihinde başvuru sahipleri aleyhine yürütülen adli işlemleri, benzer veya daha ağır bir suç işlediklerinde adli işlemlerin tekrar başlatılmasını, böyle bir suç işlenmemesi durumunda da dosyanın tamamen kapanmasını öngörecek şekilde beş yıl boyunca ertelemiştir.

Bununla beraber başvuru sahipleri 1993 ve 1994 yıllarında Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na yapmış oldukları başvurularda, gözaltı alınma işlemlerinin kanunsuz olduğunu, gözaltında iken kendilerine kötü muamele yapıldığını, gözaltı sürelerinin çok uzun olduğunu, yakalama esnasında yapılan aramaların özel hayatlarına haksız bir müdahale olduğunu ve Sözleşme organlarına müracaatlarının engellendiğini ileri sürmüşlerdir.

Hükümet ise, başvuru sahiplerinin işkence iddialarının tamamen asılsız olduğunu ileri sürmüştür. Birçok delil başvuru sahipleri tarafından bizzat sunulmuştur ve bunlar tarafsızlık ve bağımsızlıktan uzaktırlar. Bunun aksine başvuru sahiplerinin sorgulamalarını gösteren video kayıtları bu kişilerin herhangi bir kötü muameleye maruz kalmadıklarını göstermektedir.

Başvuru sahiplerinin gözaltına alınmalarının kanuniliği konusunda ise Hükümet, başvuru sahiplerinin kanun dışı veya keyfi olarak gözaltına alındıkları iddialarını reddetmektedir. Güvenlik güçlerinin, Avukatlık Kanunu'nun 58 ve 59. maddelerinden ayrılmalarının sebebi, bu kanunu hükümlerinin 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Kanunu ile değiştirilmesidir. Başvuru sahipleri hakkındaki terör bağlantılı iddialar önünde Kamu Görevlilerinin yargılama Usulleri Kanunu ile Avukatlık Kanunu'nun uygulanmadığı DGM'lerinin yargılama alanına girmektedir. Yine bir yorum ile başvuru sahiplerinin haklarında soruşturma yapılan fiiller, bunların mesleki faaliyetleri alanına girmemektedir ve bu yüzden Avukatlık Kanunu'nun korumaları başvuru sahipleri için geçerli değildir.

Sözleşme'nin 8. maddesi ve 1 No.lu Protokolün 1. maddesi altında yapılan şikâyetleri ise Hükümet; "bazı başvuru sahiplerinin ev ve bürolarının aranması ve kişisel eşya ve dosyalara el konulmasının, sırasıyla 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11. maddesi, 430 sayılı Kararnamenin 3. maddesi ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 90 ila 97. maddeleri ile uygunluk içerisinde olduğunu ileri sürmüştür. Bu işlemler, Sözleşme'nin 8/2. maddesinde belirtilen ulusal güvenlik, kamu güvenliği, suçun önlenmesi ve diğer kişilerin hak ve özgürlüklerinin terör saldırılarından korunması adına önem arz etmektedir. Dahası, bu konular 1 No.lu Protokolün 1. maddesinin alanına girmemektedir. Bu bağlamda Hükümet, mevcut davada yapılan aramaların, ekonomik ve sosyal kayıplara mâl olmakla beraber binlerce ölüm ve yaralanmaya da sebep olan PKK'ya karşı yapılan bir operasyonun bir parçasıdır", "Bununla birlikte bir suç ile ilgisi olma ihtimali bulunan eşyalara Savcı tarafından el konulmuştur. Diğer eşyalar da sahiplerine geri verilmiştir. Hükümet, herhangi bir eşyanın kaybolması durumunda başvuru sahiplerinin sorumlu görevliler aleyhinde şikâyette bulunabileceğini ileri sürmüştür. Bununla beraber başvuru sahiplerinin, mahkeme dosyasındaki herhangi bir belgenin kopyasını isteyebileceğini, özel hukuk işlemleri başlatabileceği gibi CMUK madde 307 ve 308. maddelerindeki düzenlemelerdeki uygunsuzluklar için başvuru haklarına sahip olduğunu ileri sürmüştür. Başvuru sahipleri, kendilerine verilmediği iddia edilen herhangi bir mesleki belge için resmi bir başvuruda bulunmamıştır", "Son olarak Tüm arama tutanakları ilgili şahısların rıza ve imzalarını içermek zorundadır. Mevcut davada, imzaladıkları tutanaklardan da anlaşılacağı üzere başvuru sahipleri aramalar için rıza göstermişlerdir. Başvuru sahipleri iddia edilen uygunsuzluklar ile ilgili olarak adli işlemler sırasında şikâyette bulunabilirlerdi" savları ile reddetmiştir.

Hükümet, Sözleşme'nin eski 25. maddesi bağlamında yapılan şikayetlerin tamamen temelsiz olduğunu ileri sürmüştür.

Mahkeme ise, bu iddiaları öncelikle genel prensiplerini ortaya koymak daha sonra da bu prensiplerini mevcut davaya uygulamak suretiyle incelemiştir.

(a) Sözleşme'nin 3. maddesi (Kötü Muamele Yasağı)

Mahkeme, 3. maddenin demokratik bir toplumun en temel değerlerinden birisini oluşturduğunu hatırlatmaktadır. Sözleşme, terörizmle mücadele gibi, en zor şartlarda dahi işkence, insanlık dışı ya da aşağılayıcı cezalandırma veya muameleleri kesin ifadelerle yasaklamaktadır. Sözleşme ve ek Protokollerindeki diğer temel hükümlerinde olduğunun aksine, burada herhangi bir istisnai durum tanımamıştır ve bu hükmün uygulanmasını 15. madde bağlamında askıya almak da mümkün değildir (İrlanda v. Birleşik Krallık, 18 Ocak 1978, par. 163; Selmouni v. Fransa, 28 Temmuz 1997, par.95). (par. 632)

Bir kötü muamelenin, 3. madde alanına girmesi için çekilen acının asgari bir seviyeye ulaşmış olması gerekir. Bu seviyenin tespiti esas olarak göreceli olup davanın verilerinin tamamına, özellikle muamelenin süresi ve bedensel ve zihni etkileri ile bazen mağdurun cinsiyet, yaş ve sağlık durumuna bağlıdır (İrlanda v. Birleşik Krallık, par.163). Mahkeme, gözaltına alınarak özgürlüğü kısıtlanan bir kişiye, kendi hal ve hareketlerinin gerekli kılmadığı fiziksel bir gücün kullanılmasının, insan onurunu zedeleyici ve aşağılayıcı bir durum olduğunu ve bunun 3. maddenin ihlali anlamına geldiğini hatırlatmaktadır (Ribitsch v. Avusturya, 4 Aralık 1995, par. 38; Tekin v. Türkiye, 9 Haziran 1998, par. 53 ve Selmouni v. Fransa, par. 99). (par. 633)

Bir kötü muamelenin işkence sayılıp sayılmaması gerektiği konusunda Mahkeme, 3. maddede belirtilen işkence ile insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele arasında bir ayrım yapmaktadır. Mahkeme'nin daha önce de tespit ettiği gibi, Sözleşme'nin böyle bir ayrım yapmasının sebebi, çok ciddi ve zalimane şikayetlere sebebiyet veren insanlık dışı muamelelere özel bir sıfat ekleme isteğidir (Selmouni v. Fransa, par. 96). Bununla beraber Mahkeme, "işkence" ile karşılaştırıldığında geçmişte "insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele" olarak nitelendirdiği fiilleri, kişi hak ve özgürlükleri ile insan haklarının korunmasında benimsenmesi gereken yüksek standartlar ve kaçınılmaz olarak temel demokratik toplum değerleri ihlallerine karşı daha sağlam değerlendirmeler yapılabilmesi için gelecekte farklı şekilde sınıflandırabilir (adı geçen karar, par. 101). (par. 634)

Mahkeme, daha sonra, yargı içtihatlarında, Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlali iddialarındaki delilleri değerlendirmesinde, "makul şüphenin ötesinde kesin" delil standardını uyguladığını hatırlatmaktadır. Bu tip deliller; yeterli derecede güçlü ve açık delillere ve birbirlerini destekleyen sonuçlara veya çürütülemeyen çıkarımlara dayanmalıdır (İrlanda v. Birleşik Krallık, par. 161). (par. 635)

Mahkeme, kendisinin ikincil mahiyetteki rolü hususunda çok hassastır ve aynı zamanda belirli bir olayın şartlarının kaçınılmaz olarak tam bir şekilde ortaya konamadığı bir durumda birinci derece mahkemesinin rolünü üzerine alma hususunda çok dikkatli olmalıdır (bak. McKerr v. Birleşik Krallık kararı, no. 28883/95, 4 Nisan 2000). Bununla beraber, iddiaların, mevcut davada olduğu gibi, Sözleşme'nin 3. maddesi ile ilgili olması durumlarında Mahkeme, daha sıkı bir inceleme uygulamak zorundadır (Ribitsch v. Avusturya, par. 32; Avşar v. Türkiye, par. 283,). (par. 636)

Mahkeme, önüne herhangi bir delil getirilmediği için Elçi'nin Cizre polisi tarafından kötü muameleye uğradığı iddialarının gerçekliğini, aranılan delil standardında tespit etmenin mümkün olmadığını düşünmektedir. (par. 638)

Mahkeme, başvuru sahiplerinin, nezarethane koşulları ile ilgili vermiş olduğu ifadeleri güvenilir ve tutarlı bulmuştur. Mahkeme, aynı zamanda, Tur, Acar, Kurbanoğlu, Mesut Beştaş ve Erten'in hakarete uğradıkları, küçük düşürüldükleri, tokatlandıkları ve önlerine konulan belgeleri imzalamaları konusunda dehşete düştükleri iddialarını da tutarlı ve güvenilir bulmuştur. Dahası, Güven ile yüzleştirilme ve sorgulama anları gibi en kritik zamanlarda başvuru sahiplerin gözlerinin bağlı olduğuna karar vermiştir. (par. 641)

Cumhuriyet Savcısının karşısına çıkartılmadan önce, başvuru sahiplerinin toplu olarak yapılan sağlık kontrollerinin sonuçlarının belirtildiği rapor (par. 284-286 ve 291) ancak, gelişigüzel ve baştan savma olarak nitelendirilebilir. Mahkeme, bu yüzden bu rapora herhangi bir değer atfetmemektedir. Bunun aksine, Bayan Beştaş'ın (par. 549) zatürre olduğu ve Arif Altınkalem ile Hüsniye Ölmez'de (par. 548) küçük morarırlıklar olduğunun tespitinin yapıldığı doktor raporu başvuru sahiplerinin iddialarına biraz daha güvenilirlik katmaktadır. (par. 642)
Davanın tüm şartları içerisinde Mahkeme, Elçi, Çem, Meral Danış ve Ölmez'in, Kasım ve Aralık 1993 tarihlerinde jandarmanın elinde gözaltında tutuldukları sırada fiziksel ve zihinsel şiddete maruz kaldıklarını tespit etmiştir. Bu tip bir kötü muamele Sözleşme'nin 3. maddesine aykırı bir şekilde, bu kişiler üzerinde aşırı bir acı ve ızdırap doğurmuştur ve çok ciddi ve zalimane kabul edilmelidir. Bu sebeplerle, bu muamele, 3. madde anlamında işkence oluşturmuştur. (par. 646)

Mahkeme, Tur, Acar, Kurbanoğlu, Mesut Beştaş ve Erten'in de 3. maddeye aykırı bir şekilde kötü muameleye maruz kaldıklarına karar vermiştir. Mahkeme, başvuru sahiplerinin maruz kaldıkları muameleyi insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele olarak tanımlamıştır. (par. 647)

Mahkeme, yargı mercilerinin başvuru sahiplerinin iddiaları hakkında soruşturma başlatmaları ve bir sonuca varmaları konusunda başarısız olduklarına karar vermiştir (par. 645). Yetkililerin, başvuru sahiplerinin jandarma nezaretinde kötü muameleye uğradıkları iddialarını araştırmadaki eylemsizlikleri sebebiyle Mahkeme, Sözleşme'nin 3. maddesinin usul gerekleri bakımından da ihlal edildiğine karar vermiştir. (par. 648)

(b) Sözleşme'nin 5. maddesi (Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı )

Mahkeme, Sözleşme'nin 5/1. maddesinin, her türlü özgürlük kısıtlanmasının "kanuni" ve "kanunla belirlenmiş bir prosedür" çerçevesinde yapılmasını gerektirdiğini hatırlatmaktadır. Sözleşme bu terimleri kullanmak suretiyle, özellikle iç hukuka atıf yapmakta ve bu uygulamalar için somut ve usulü kurallar düzenlenmesi zorunluluğu getirmektedir. Bununla beraber bu fıkra, her türlü özgürlük kısıtlamasının, bireylerin keyfilikten korunabilmeleri amacıyla, 5. maddenin amacı ile uyumlu olmasını gerektirmektedir (özellikle bakınız: Winterwerp v. Hollanda, 24 Ekim 1979, par. 39-45 ve Van der Leer v. Hollanda, 21 Şubat 1979, par. 22). (par. 667)

Mahkeme, daha sonra, 5. maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin, özgürlüğünden mahrum bırakılan bir kişi üzerinde, tarafsız bir gözlemciyi, ilgili kişinin soruşturulmakta olan suçu işlediğine inandırabilecek nitelikte olaylar veya bilginin varlığından çıkarılabilecek "makul bir şüphe"nin olmasını gerektirdiğini hatırlatmaktadır. Bununla beraber neyin "makul" kabul edileceği olayların bütününe bağlıdır (bakınız, Fox, Campell ve Hartley v. Birleşik Krallık, 30 Ağustos 1990, par. 32). (par. 668)

Mahkeme, adaletin hüküm sürmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesi için avukatlık mesleğinin önemli rolüne vurgu yapmaktadır. Avukatların hiçbir engellemeye maruz kalmadan mesleklerini icra etme özgürlükleri, demokratik toplumun önemli bir parçası olup Sözleşme'nin özellikle adil yargılanma ve kişi güvenliği hakları ile beraber diğer düzenlemelerinin de etkin bir şekilde uygulanmaları için önemlidir. Bu meslek mensuplarına karşı yapılacak baskı veya tacizler, Sözleşme sisteminin özüne yapılmış saldırılardır. Bu yüzden, her ne şekilde olursa olsun baskı iddiaları ama özellikle avukatların geniş ölçekli tutuklanmaları ve gözaltına alınmaları ve bürolarının aranmaları, Mahkeme tarafından oldukça sıkı bir incelemeye tutulacaktır. (par. 669)

Başvuru sahiplerinin gözaltına alınmalarının kanuniliği konusuna gelince, Mahkeme, Komisyon Temsilcileri tarafından alınan ifadelerin, suç işleyen kişilerin yakalanmaları ve gözaltına alınmalarını düzenleyen iç hukuk gereklilikleri bağlamında çeşitli tanıklar arasında bariz bir karışıklık ve tutarsızlık olduğunu ortaya çıkardığını gözlemlemektedir. (par. 675)

En düşündürücü konu ise başvuru sahiplerinin gözaltına alınmaları için talep yazılarının veya Selçuk tarafından verilen başvuru sahiplerinin gözaltına alınmaları konulu yazıların olmamasıdır. Gül'ün ifadesine (par. 323) rağmen, bu tip bir kaydın mutlak suretle tutulması gerekirdi. Savcıyı konudan bilgilendiren kişi ve gözaltına alma emrini isteyen kişi hakkında herhangi bir belge getirilememiştir. Cumhuriyet Savcılığı ile jandarma arasında gözaltına alma, talep, talimatlar veya herhangi bir konuda herhangi bir yazışma sunulamamıştır. Gözaltına alınma ile ilgili olarak yapılan tek yazışma jandarmanın kendisinin yaptığı yazışmalardır ki bunlar da Cizre ve İstanbul polisine fakslanan yakalama talepleridir (par. 386 ve 418). Başvuru sahiplerinin neden gözaltına alındıklarına dair herhangi bir belge de sunulmamıştır. Bu konuda yakalama tutanaklarında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. (par. 681)

Bu kaynakların yokluğunda Mahkeme, başvuru sahiplerinin yakalanmaları ve jandarma tarafından Kasım ayında 7 ila 25 gün gözaltında tutulmalarına, iç hukuk düzenlemeleri gereğince veya Sözleşme'nin 5. maddesi bağlamında "kanun ile düzenlenmiş bir usule uygun olarak" bir Cumhuriyet Savcısı tarafından yetki verildiğinin yeteri kadar kanıtlanamadığına karar vermiştir. (par. 682)

Mahkeme, Hükümet'in Sözleşme'nin 15. maddesine dayanarak 5. madde tarafından korunan haklara getirdiği kısıtlanmaya atıf yapmaktadır. Bununla beraber, kısıtlama ve bunun sonucunda yapılan yasal kararnameler mevcut davanın koşulları ile beraber ele alındığında, Mahkeme, başvuru sahiplerinin kanun dışı gözaltına alınmalarının bu düzenlemelerle meşru olacağı konusunda ikna olmamıştır. Hükümet, başvuru sahiplerinin yeterli yetki olmaksızın gözaltına alınmalarının nasıl Sözleşme'nin 15/1. maddesinde düzenlenen zaruret halleri içerisine girdiğini açıklayamamıştır (Şen v. Türkiye, 17 Haziran 2003, par. 22-29). (par. 683-684)

Bu sebeplerle, tüm başvuru sahipleri bakımından, Sözleşme'nin 5. maddesinin 1. fıkrasının bir ihlali söz konusudur. (par. 685)
(c) Sözleşme'nin 8. maddesi ve 1 No.lu Protokolün 1. Maddesi (Özel Hayata Saygı Duyulmasını İsteme Hakkı)

693. Mahkeme, başvuru sahiplerinin yakalanmaları esnasında ev ve/veya bürolarının arandığını ve bazı belgelere el konulduğunu belirtmektedir. Güvenlik güçleri hiçbir arama kararı göstermemişler ve başvuru sahiplerine ne arandığına dair bir bilgi verilmemiştir. Mesleki gizliliği olması gereken bazı dava dosyaları ile beraber Kürt konulu veya PKK ile ilgili uzaktan bir bağlantısı olan her şey alınmıştır. (par. 667)

Mahkeme, ilk olarak başvuru sahiplerinin Sözleşme'nin 8. maddesi altında ileri sürdükleri şikayetleri inceleyecektir. Mahkeme, beş başvuru sahibinin evinin aranması ve kişisel belgelere ve diğer eşyalara el konulmasının başvuru sahiplerinin evlerine ve iletişimlerine saygı duyulmasını bekleme haklarına bir müdahale oluşturduğunu tespit etmiştir. Mahkeme, benzer olarak, Elçi ve Kaya'nın bürolarının aranmasının ve dava dosyalarına el konulmasının Mahkeme'nin yargı içtihadında belirtildiği gibi (Niemitz v. Almanya, 16 Aralık 1992, par. 30) aynı müdahaleyi doğurduğunu tespit etmiştir. (par. 696)

Bu müdahalelerin Sözleşme'nin 8. maddesinin 2. paragrafı bağlamında ve daha da özel olarak bu paragrafın amaçlarından "kanuna uygun olma" prensibi doğrultusunda yapılıp yapılmadığı sorusu hala cevapsızdır. Bu bağlamda Mahkeme, yukarıdaki, başvuru sahiplerinin yakalanma ve gözaltına alınmalarında jandarmanın kanunda öngörülmüş olan usulü takip etmede eksikliklerinin olduğu tespitini hatırlatmaktadır (par. 675-685). Benzer olarak, Mahkeme, Cumhuriyet Savcısı veya bir Hakim tarafından verilmiş bir arama kararının ve adli makamlar tarafından aramadan önce veya sonra aramanın amacı ve çerçevesini belirten herhangi bir resmi belge veya sözlü talimatın olmadığını tespit etmiştir. (par. 697)

Her ne kadar 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11. maddesi ve 430 sayılı Kararname'nin 3. maddesi Olağanüstü Hal Bölge Valisine, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde arama ve el koyma emri verme yetkisi verse de Mahkeme, Hükümet tarafından, Vali'nin bu aramalar ve bunların amaç ve çerçevesini sınırlayan herhangi bir talimatını sunmadığını tespit etmiştir. Bununla beraber arama ve el koymalar çok geniş tutulmuş olup özel bir yetki olmaksızın mesleki belgelere de el konulmuştur. Mahkeme, burada da görevlilerin doğrudan sorumluluk almalarına ve güvenilirliliklerinin eksikliğine takılmıştır. (par. 698)

Özet olarak Mahkeme, mevcut davada arama ve el koyma önlemlerinin herhangi uygun bir yetki ve koruma olmaksızın yapıldığını tespit etmiştir. Bu şartlar altında Mahkeme, bu müdahalelerin "kanuna uygun" olmadığı ve bu sebeple de ilgili beş başvuru sahibi adına Sözleşme'nin 8. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. (par. 699)

Sözleşme'nin 8. maddesinin ihlal edildiği sonucuna atıf yapmak suretiyle Mahkeme, başvuru sahiplerinin 1 No.lu Protokolün 1. maddesi altındaki şikayetlerini ayrıca incelemenin gerekli olmadığına karar vermiştir. (par. 700)

(d) Sözleşme'nin 25. maddesi (Bireysel Başvuru Hakkı)

Mahkeme, başvuru sahiplerinin, yetkililerin şikayetlerinden vazgeçmeleri veya bunları değiştirmeleri konusunda herhangi bir baskısı olmaksızın Sözleşme organları ile özgürce iletişim kurmasını düzenleyen eski 25. maddenin önemini hatırlatmaktadır (Şarlı v. Türkiye, 22 Mayıs 2001, par. 84). Bu bağlamda "baskı" sadece doğrudan zorlamaları içermekle kalmayıp başvuru sahiplerini Sözleşme yollarından vazgeçmelerine sebep olabilecek diğer uygun olmayan dolaylı hareketleri ve ilişkileri de içermektedir. (par. 711)

Mevcut davada, Mahkeme, sorgulamalarda ve başvuru sahipleri hakkında hazırlanan iddianamede Avrupa ve Avrupa'daki insan hakları kurumlarına yapılan atıflar üzerinde oldukça fazla karışıklık olduğunu kaydetmektedir. Bununla beraber Mahkeme, bu atıfların Sözleşme organlarına veya Komisyona iletilen başvurulara yapıldığını tespit edememiştir. Mahkeme, bu atıfların daha çok PKK ile bağlantılı olduğu veya insan hakları bağlamında hedefleri olan hükümet dışı kurumlara yapıldığını kabul etmektedir. (par. 712)

Mahkeme, başvuru sahipleri; Tahir Elçi, İmam Şahin, Arzu Şahin, Sabahattin Acar ve Baki Demirhan'ın Komisyon'a başvuruda bulunabildiklerini ve önemli engeller olmadan bu başvurularını Sözleşme organları önünde takip edebildiklerini görmektedir. (par. 713)

Mahkeme, başvuru sahiplerinin maruz kaldığı uygulamaların mesleki faaliyetlerine kötü etkilerinin olabileceğini ancak bunun da geçici nitelikte olacağını kabul etmektedir. (par. 714)

Yukarıdaki düşüncelerin ışında, Mahkeme, Sözleşme'nin 25. maddesinin ihlali oluşturacak şekilde başvuru sahiplerinin bireysel başvuru haklarına yapılan belirgin bir engellemenin olmadığına karar vermiştir. (par. 715)

Mahkeme, diğer başvuru sahiplerinin 34. madde altında yaptıkları engelleme şikâyetlerini zaman aşımına uğradığı için değerlendirmeye almamaktadır (Sözleşme'nin 35/1 ve 4. fıkraları). (par. 716)

Sonuç olarak Mahkeme,

1. Oybirliğiyle, Hükümetin ön itirazının reddine;

2. 1'e karşı 6 oy ile, Tahir Elçi, Niyazi Çem, meral Danış Beştaş, Hüsniye Ölmez, Şinasi Tur, Sabahattin Acar, Mehmet Selim Kurbanoğlu, Mesut Beştaş ve Vedat Erten'in dosyalarında hem maddi hem de usul yönünden Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlal edildiğine;

3. Oybirliğiyle, Sözleşme'nin 5/1. maddesinin ihlal edildiğine;

4. Oybirliğiyle, Tahir Elçi, Şinasi Tur, Sabahattin Acar, Niyazi Çem ve Mehmet Selim Kurbanoğlu'nun dosyalarında Sözleşme'nin 8. maddesinin ihlal edildiğine;

5. Oybirliğiyle, başvuru sahiplerinin 1 No.lu Protokolün 1. maddesi altındaki iddialarını ayrı olarak incelenmesine gerek olmadığına;

6. Oybirliğiyle, Sözleşme'nin eski 25. maddesinin ihlal edilmediğine;

7. 1'e karşı 6 oyla,

(a) Sorumlu Devlet'in kararın son bulmasından itibaren üç ay içerisinde Sözleşme'nin 44/2. maddesi uyarınca başvuru sahiplerine aşağıdaki miktarlarda tazminat ödemesine;

(i) Tahir Elçi'ye 1.510 euro maddi, 25.200 euro manevi tazminat,

(ii) Nevzat Kaya'ya 1.660 euro maddi, 6.600 euro manevi tazminat,

(iii) Şinasi Tur'a 1.750 euro maddi, 15.000 euro manevi tazminat,

(iv) Sabahattin Acar'a 1.750 euro maddi, 15.000 euro manevi tazminat,

(v) Niyazi Çem'e 1.510 euro maddi, 25.500 euro manevi tazminat,

(vi) M. Selim Kurbanoğlu'na 1.600 euro maddi, 12.000 euro manevi tazminat,

(vii) Meral Danış Beştaş'a 1.720 euro maddi, 36.000 euro manevi tazminat,

(viii) Mesut Beştaş'a 1.720 euro maddi, 14.400 euro manevi tazminat,

(xi) Vedat Erten'e 1.510 euro maddi, 10.200 euro manevi tazminat,

(x) Baki Demirhan'a 1.720 euro maddi, 7.200 euro manevi tazminat,

(xi) Arif Altınkalem'e 1.720 euro maddi, 8.500 euro manevi tazminat,

(xii) Gazanfer Abbasioğlu'na 1.720 euro maddi, 14.400 euro manevi tazminat,

(xiii) Fuat Hayri Demir'e 1.210 euro maddi, 2.100 euro manevi tazminat,

(xiv) Hüsniye Ölmez'e 1.720 euro maddi, 36.000 euro manevi tazminat,

(xv) İmam Şahin'e 1.420 euro maddi, 4.200 euro manevi tazminat ve

(xvi) Arzu Şahin'e 1.420 euro maddi, 4.200 euro manevi tazminat.

(b) Sorumlu Devlet'in, üç aylık süre içerisine başvuru sahiplerine masraf ve harcamalar için 46.240 euro ödemesine;

(c) Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerindeki miktarlara uygulanabilir her türlü verginin eklenmesine;

(d) Yukarıdaki (a), (b) ve (c) bentlerindeki miktarların ödeme zamanı İngiliz Sterlinine çevrilmesi suretiyle başvuru sahiplerinin belirteceği banka hesap numaralarına yatırılmasına;

(e) gecikme faizi oranının, Avrupa Merkez Bankası'nın uygulamış olduğu faiz oranın %3 fazlası olarak hesaplanmasına,

8. Hakkaniyete dair diğer taleplerin reddine karar vermiştir.


DAVADA ATIF YAPILAN DİĞER KARARLAR

1. Özkan ve Diğer 31 Kişi v. Türkiye başvuru no. 21689/93
2. Çekirge v. Türkiye başvuru no. 21895/93
3. Ertak v. Türkiye başvuru no. 20764/92
4. Özgür Gündem v. Türkiye, başvuru no.23144/93
5. Nebahat Akkoç v. Türkiye, başvuru no. 22947/93
6. Demir ve Diğerleri v. Türkiye, 23 Eylül 1998
7. Aksoy v. Türkiye, 18 Aralık 1996
8. Akdıvar ve Diğerleri v. Türkiye, 16 Eylül 1996
9. Şarlı v. Türkiye, 22 Mayıs 2001
10. Asenov v. Bulgaristan, 28 Ekim 1998
11. İrlanda v. Birleşik Krallık, 18 Ocak 1978
12. Selmouni v. Fransa, 28 Temmuz 1997
13. Ribitsch v. Avusturya, 4 Aralık 1995
14. Tekin v. Türkiye, 9 Haziran 1998
15. McKerr v. Birleşik Krallık kararı, başvuru no. 28883/95, 4 Nisan 2000
16. Avşar v. Türkiye
17. Fox, Campbell ve Hartley v. Birleşik Krallık, 30 Ağustos 1990
18. Contrada v. İtalya
19. Winterwerp v. Hollanda, 24 Ekim 1979
20. Van der Leer v. Hollanda, 21 Şubat 1979
21. Şen v. Türkiye, 17 Haziran 2003
22. Soc v. Hırvatistan, 9 Mayıs 2003
23. Niemitz v. Almanya, 16 Aralık 1992

PROSEDÜR

1. Söz konusu karar Türk vatandaşı olan Tahir Elçi, Nevzat Kaya, Şinasi Tur, Sabahattin Acar, Niyazi Çem, Mehmet Selim Kurbanoğlu, Meral Danış Beştaş, Mesut Beştaş, Vedat Erten, Baki Demirhan, Arif Altınkalem, Gazanfer Abbasioğlu, Fuat Hayri Demir, Hüsniye Ölmez, İmam Şahin ve Arzu Şahin (başvuru sahipleri) tarafından 21 Aralık 1993 ve 28 Nisan 1994 tarihlerinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) eski 25. maddesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti (Hükümet) aleyhine Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na (Komisyon) yapmış oldukları 23145/93, 25091/94 numaralı başvurulardan kaynaklanmaktadır. Başvurular 9 Eylül 1994 tarihinde birleştirilmiştir.
2. Başvuru sahipleri önce Profesör Kevin Boyle, Profesör Françoise Hampson tarafından temsil edilmişler daha sonra yerlerine Alice Faure Walker ve Anke Stock tarafından destek olunan ve İngiltere'de görev yapan avukatlar Timothy Otty ve Philip Leach geçmiştir. Başvuru sahipleri ayrıca Mustafa Sezgin Tanrıkulu, Osman Baydemir ve Mehmet Emin Aktar adlı Türk avukatların da yardımını almışlardır. Türk Hükümeti ise, Mahkeme'de diğerlerinin yanında, özellikle Aslan Gündüz, Şükrü Alpaslan ve Münci Özmen aracılığıyla temsil edilmiştir.
3. Tüm başvuru sahipleri avukat olup, Kasım ve Aralık 1993 tarihlerinde bazı suçlara karıştıkları iddiasıyla gerçekte ise Devlet Güvenlik Mahkemeleri önünde yargılanan sanıkları savundukları ve insan hakları konusu ile ilgilenmeleri gerekçesi ile güvenlik görevlileri tarafından gözaltına alınmışlardır. Tüm başvuru sahipleri gözaltına alınmalarının kanunsuz olduğunu (Sözleşme'nin 5. maddesi) iddia etmiştir. Bazı başvuru sahipleri - Tahir Elçi, Şinasi Tur, Sabahattin Acar, Niyazi Çem, Mehmet Selim Kurbanoğlu, Meral Danış Beştaş, Mesut Beştaş, Vedat Erten ve Hüsniye Ölmez- gözaltında bulundukları süre içerisinde kendilerine işkence veya kötü muamele yapıldığını (3. madde) iddia etmişlerdir. Tahir Elçi, Şinasi Tur, Sabahattin Acar, Niyazi Çem ve Mehmet Selim Kurbanoğlu, gözaltına alındıkları esnada yapılan arama ve el koyma işlemleri hakkında da şikâyette bulunmuşlardır (Sözleşme'nin 8. ve 1 No.lu Protokolün 1. maddesi). Dava konusu başka bir şikayet ise, Tahir Elçi, İmam Şahin, Arzu Şahin, Sabahattin Acar ve Baki Demirhan'ın Sözleşme organlarına şikayette bulunma haklarının kısıtlanması iddiasıdır (eski 25. madde, şimdi 34. madde).

4-9. Başvurular, Komisyon tarafından 2 Aralık 1996 tarihinde kısmen kabul edilebilir bulunmuştur. Komisyon delegeleri 7-11 Aralık 1998 tarihlerinde Ankara'da tarafların ifadelerine başvurmuştur. Dava 1 Kasım 1999 tarihinde Mahkeme'ye sevk edilmiştir. Burada ilk olarak 2. Daireye sevk edilen başvuru, Mahkeme'nin Dairelerinin oluşumunun değişmesiyle 4. Daireye gönderilmiştir.

OLAYLAR

I. DAVAYA KONU OLAN OLAYLAR

10. Dava, başvuru sahiplerinin, Kasım ve Aralık 1993 tarihlerinde PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ile ilgili bağlantıları hakkında ifadelerinin alınması amacıyla güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmaları ile ilgili olayları içermektedir.

11-12. Dava konusu olayların gelişimi hakkında taraflar arsında anlaşmazlık vardır. Komisyon, olayları araştırmak için bir temsilci grubunu Ankara'ya göndermiş ve grup 7-11 Aralık 1998 tarihleri arasında çeşitli kişilerin ifadelerine başvurmuştur. Bu ifadeler ve tarafların olayları anlatımı aşağıdaki bölümlerde sunulmuştur.

A. Başvuru sahiplerinin olaylar hakkındaki mütalaaları

1. Tahir Elçi'nin dosyası

13. 23 Kasım 1993 günü saat sabah 08:30 sıralarında iki sivil polis Tahir Elçi'nin Cizre'deki bürosuna gitmiştir. Arandıktan sonra başvuru sahibi jandarma karakoluna götürülmüştür. Saat 10:00'da altı polis memuru, başvuru sahibi ile birlikte tekrar büroya gitmişlerdir. Burada yaptıkları arama neticesinde başvuru sahibinin tüm defterlerine, avukatlık diplomasına, dava dosyalarına (özellikle Komisyon'a yapılan başvuru dosyalarını; Özkan ve Diğer 31 Kişi v. Türkiye başvuru no. 21689/93, Çekirge v. Türkiye başvuru no. 21895/93 ve Ertak v. Türkiye başvuru no. 20764/92), gazete arşivine (Özgür Gündem, Özgür Halk ve Rawson), dergi ve kitaplarına el koymuşlardır. Saat 11:00'da polisler başvuru sahibini evine götürmüşler, burada da arama yapmışlar fakat herhangi bir eşyaya el koymamışlardır. Bir gün sonra Cizre Jandarma Komutanlığı'na götürülünceye kadar polis karakolunda tutulmuştur.

14. Başvuru sahibi, Cizre polisi tarafından kendisine kötü muamele yapıldığını iddia etmiştir. Burada çırılçıplak soyulmuş, hakarete uğramış, tehdit edilmiş ve dövülmüştür. Aynı zamanda testisleri sıkılmış ve üzerine soğuk su dökülmüştür. Bu uygulama yaklaşık bir saat sürmüştür. Daha sonra kendisini Cizre Bölge Jandarma Komutanlığına götürmüşlerdir. Birkaç gün süreyle zemin katta gözleri bağlı bir şekilde kalmıştır. Daha sonra buradan da Diyarbakır Bölge Jandarma Komutanlığına götürülmüştür.

15. 25 Kasım 1993 tarihinde başvuru sahibinin kardeşleri, Tahir Elçi'nin 24 Kasım günü gözaltına alındığı hususunda soruşturma yetkilileri tarafından bilgilendirilmişlerdir.

16. Başvuru sahibi 10 Aralık 1993 tarihinde tutuklanıncaya kadar herhangi bir haberleşme imkanı bulunmaksızın (incommunicando) Diyarbakır'da gözaltında tutulmuştur. Bu süre içerisinde müvekkillerinin Komisyon'a yapmış oldukları başvuruları doldurduğu gerekçesiyle işkence altında sorgulandığını iddia etmiştir. Söz konusu başvurularla ilgili yazışmalar ve belgeler sorgulama esnasında önüne getirilmiştir. Bu belgeler ile PKK ile ilişkisini ve PKK'ya elçilik yaptığını itiraf etmiş olduğu düşünülmüştür. Bu iddiayı reddettiğinde kendisine işkence yapılmıştır. Sorgulamaya katılanlar özellikle Komisyon'a taşımış olduğu dosyalardan Ormaniçi köyünde olan olaylar ile ilgili dosya1 sebebiyle kendisine saldırmış ve küfür etmişlerdir. Başvuru sahibi, bağlanmış ve soyulmuştur. Köylerin boşaltılması ve kaybolma olayları ile ilgili iddiaları takip etmesi durumunda ölümle tehdit edilmiştir. Bir keresinde askeri bir araçla kırsal bölgeye götürülmüş ve öldürüleceği söylenmiştir. Buna rağmen kendisine hortumla soğuk su sıkılana (Niyazi Çem gibi) ve testisleri ezilene kadar herhangi bir ifade metnini imzalamayı reddetmiştir.

17. Jandarma komutanlığında, gözleri bağlı bir şekilde hiç kimseyle konuşmasına ve ayağa kalkmasına izin verilmeksizin beton bir zeminde yatmaya zorlanmıştır. 24 saatli bir sürede kendisine bir dilim ekmek verilmiş ve iki kere tuvalete gitmesine izin verilmiştir. Başka ihtiyaçlar için yapılacak bir istek yeni işkence seansının başlaması için yeni bir bahaneden başka bir sonuç getirmeyecektir.

18. 10 Aralık 1993 günü, kendisine, Pişmanlık Yasasından faydalanan PKK itirafçısı Abdülhakim Güven'in iddialarına dayanan suçlamaların yapıldığı bir savcının önüne çıkartılmıştır. Bürosunda yasadışı bir dergi ve evrak bulunduğu iddia edilmiştir. Başvuru sahibi, arama esnasında arama mahallinde olan ve arama tutanağını imzalayan kardeşleri Ömer ve Mehmet'in bu yanlışlığı ispat edebileceklerini ileri sürmüştür. Sahte bir arama tutanağı (orijinal olmayan ve faks çekilmiş) gerçeğinin yerine mahkemeye verilmiştir.

19. Başvuru sahibi, 10 Aralık 1993 ila DGM'de yapılan duruşma tarihi olan 17 Şubat 1994 tarihine kadar hakim kararıyla tutuklu kalmıştır. Avukatlarının tüm taleplerine rağmen dava dosyaları ve Komisyon ile yapılan yazışmaları bir daha kendisine geri verilmemiştir. Bu sebeple işi onarılamayacak şekilde zarar görmüştür ve bu sebeple Diyarbakır'a taşınmak zorunda kalmıştır.

2. İmam ve Arzu Şahin'in dosyaları

20. İmam Şahin 7 Aralık 1993 günü, İstanbul'da, DGM'de görüşülmekte olan bir davayı izlerken polis tarafından göz altına alınmıştır. Terörle Mücadele Şubesinde bir müddet tutulduktan sonra evine götürülmüştür ve burada bir arama yapılmıştır. Yapılan aramada suç unsuru olabilecek hiçbir şeye el konulmamıştır. Karısı, Arzu Şahin de nezarete alınmıştır. Neden göz altına alındıklarına dair kendilerine herhangi bir bilgi verilmeksizin Emniyet Müdürlüğü'ndeki bir hücrede gözleri bağlı bir şekilde tutulmuşlardır.

21. 11 Aralık 1993 günü Diyarbakır'dan gelen sivil jandarmalara teslim edilmişlerdir. İmam Şahin, kendisinin, eşinin ve jandarmaların Diyarbakır'a uçak biletlerini ödemek zorunda bırakılmıştır. Diyarbakır'da Jandarma İl Komutanlığı'nda nezarete alınmışlardır. İmam Şahin, 14 gün boyunca işkenceye maruz kaldığını, bu süre içerisinde kendisine sadece 200 grama tekabül eden çeyrek ekmek verilmiştir. Eşini göremediği gibi kendisi hakkında bilgi de alamamıştır. Mahkemeye çıkartılmadan önce gece yarısı sorgulanmış, karısına tecavüz edileceği tehdidi altında ve gözleri bağlı iken bazı kâğıtları imzalamak zorunda kalmıştır. Bu kağıtların içeriğini bilmemektedir.

22. Arzu Şahin de baskı altında sorgulandığını ifade etmiştir. Diğer başvuru sahipleri gibi aynı şartlar altında nezarette tutulmuştur; kendisine sınırlı ekmek verilmiş olması ile beraber tuvalete ihtiyacını gidermesi de sınırlanmıştır.

23. 21 Aralık 1993 günü Bay ve Bayan Şahin, DGM Yedek Hakiminin karşısına çıkartılmıştır. DGM Yedek Hakimi başvuru sahiplerinin, yukarıda bahsedilen Abdülhakim Güven'in suçlamalarına dayanarak tutuklanmalarına karar vermiştir. İmam Şahin bu adamı hiç tanımadığını ve kendisi ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını, bağlantıları ile ilgili Güven'in bahsettiği cezaevlerinin çoğuna hiç gitmediğini, mahkum ziyaretçi kayıtlarının bunu doğrulayabileceğini belirtmiştir.

24. Bu süreç boyunca başvuru sahipleri çocuklarını komşularına bırakmak zorunda kalmışlardır.

25. 22 Aralık 1993 tarihli iddianamede Arzu Şahin, diğerleri ile birlikte, Türk Devleti'ni küçük düşürücü belgeler hazırladığı ve bunları Avrupa ülkelerindeki insan hakları kuruluşlarına fakslamakla suçlanmıştır. Bu Bayan Şahin'in Özgür Gündem gazetesinin Komisyon'a Aralık 1993'te yaptığı başvurunun (Özgür Gündem v. Türkiye, no.23144/93, AİHM 2000-II) hazırlanmasındaki rolüne bir atıf olabilir.

26. Başvuru sahipleri, DGM'ndeki 17 Şubat 1994 tarihli duruşmadan sonra serbest bırakılmışlardır.

3. Nevzat Kaya'nın dosyası

27. 18 Kasım 1993 günü üç silahlı jandarma Kaya'nın bürosunda, rızası doğrultusunda arama yapmışlardır. Buradan Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. JİTEM'e teslim edilmeden önce sağlık raporu alınmıştır.

28. JİTEM görevlileri araca bindikten sonra Kaya'nın gözlerini bağlamışlardır. Yolculuk 25 ila 30 dakika sürmüştür. Araçtayken PKK ile ne bağlantısı olduğu sorulmuş, tokatlanmış ve konuşmaması durumunda ölümle tehdit edilmiştir. Kaya, PKK'yı desteklediğini yalanlamış ve bazı müvekkillerinin PKK'nın işlediği suçlardan yargılanmakta olduğunu söylemiştir. Kaya daha sonra bilmediği bir yere götürülmüştür. Burada bir odaya alınmış ve yere çökmesi emredilmiştir. İnsanların bağrıştığını ve yüksek sesli müzik çalındığını duymuştur.

29. Ertesi gün bütün akşam Kaya sorgulanmıştır. PKK'nın avukatı olmakla suçlanmış ve kendisini anlatması emredilmiştir. Kaya, PKK ile profesyonel iş hayatının ötesinde herhangi bir bağlantısı olmadığı konusunda ısrar etmiştir. Kendisinin PKK'nın avukatlarını ayarladığını iddia eden Abdülhakim Güven ile yüzleştirilmiştir. Kaya, mahkumların temsilcisi olan Güven ile daha önce müvekkillerini görmek için gittiği Diyarbakır E tipi Cezaevinde karşılaşmıştır.

30. Ertesi gün Kaya, cinsel organlarına zarar verilmesi tehditleriyle karşılaştığı ve işkencenin devam ettiği sorgu odasına tekrar götürülmüştür. Kaya, PKK ile iddia edilen ilişkilerini reddeden bir ifade yazmıştır. Gözaltında tutulanların hepsinin gözleri kapalıdır ve yerde beton üzerinde uyumak zorunda bırakılmıştır. Her gün yarım ekmek ve iki kere tuvalete gitme izini verilmiştir. Gözaltına alınmasında 7 veya 8 gün sonra, Kaya ve iş arkadaşları iki buçuk gün süren açlık grevi yapma kararı almışlardır.

31. 8 Aralık 1993 gecesi, herkes birer birer kaldırılmış ve bazı kağıtlar imzalattırılmıştır. Kaya ilk denemede bunları imzalamamıştır. İkinci denemede Fuat Hayri Demir, kendisi haricinde herkesin kağıtları imzaladığını söylemiştir. Daha sonra kağıtları okumadan imzalamaya zorlanmıştır. Bu yüzden içeriği hakkında herhangi bir bilgisi yoktur. Meslektaşları Bayan Elçi, Beştaş ve Ölmez ile Bay Çem'in kötü sağlık şartları sebebiyle 9 Aralık 1993 günü kimse mahkemeye çıkartılmamıştır.

32. 10 Aralık 1993 günü mahkemeye çıkartılmadan evvel sağlık raporu alınmıştır. Doktorun jandarmalardan çekindiği açıkça belli olmaktadır ve raporunda işkence ile ilgili bir bulguya rastlanmamıştır. Serbest bırakıldıktan sonra Kaya, böbrek ve mide sorunları sebebiyle tedavi olmuştur.

4. Şinasi Tur dosyası

33. 15 Kasım 1993 akşamı, başvuru sahibi, babasının rızası doğrultusunda evi arandıktan sonra polis tarafından gözaltına alınmıştır. Arama tutanağında suç unsuruna rastlanılmadığı yazılmıştır. Başvuru sahibi, herhangi bir yetki ve mahkeme kararı olmaksızın yakalanmasına karşı çıkmıştır (Tur, 1991, 1992 ve 1993 tarihlerinde PKK faaliyetleri ile bağlantısı sebebiyle üç kere yakalanmış, sonuncusunda ise olayın geçtiği zamanda temyizde olan hapis cezası almıştır).

34. Tur, daha sonra Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına teslim edilmiş ve burada 26 gün boyunca (resmi makamlara göre 25) sorgulanmıştır. Eski bir PKK mensubu, itirafçı Abdülhakim Güven, başvuru sahibi ile yüzleştirilmiş ve kendisini PKK'ya yardım eden avukatlardan olmakla itham etmiştir. Suçlamalar, PKK ve bu örgütle olan organik bağlantılar ile ilgili belgelerin cezaevleri arasında taşınması üzerinde yoğunlaşmıştır. Başvuru sahibi, daha önceden hazırlanmış ifade tutanaklarını imzalamaya zorlanmıştır. Belgelerin muhtevası hakkında bir bilgisi yoktur. Daha sonra bilgilendirildiğinde bunları reddetmiştir.

35. Başvuru sahibi, gözaltında kaldığı sürece ciddi şekilde dövüldüğünü, infaz edilmekle tehdit edildiğini, hakarete uğradığını, uykusuz ve aç bırakıldığını ve çoğu zaman gözlerinin bağlı olduğunu iddia etmiştir. Tahir Elçi, Niyazi Çem ve Meral Danış Beştaş soğuk suyla işkenceye maruz kaldıklarını beyan etmiştir.

36. 10 Aralık 1993 günü, hakim nezarette alınan ifadeleri göz önüne almadan başvuru sahibini serbest bırakmıştır.

5. Sabahattin Acar dosyası

37. 15 Kasım 1993 akşamı saat 18:30 sıralarında Acar'ın kapısı polis tarafından çalınmıştır. Acar, polis olduğunu söyleyen kişilerce son zamanlarda bölgedeki insan hakları çalışanlarının kaçırılması ve öldürülmesi olaylarını düşünerek, kapıdakilerin doğru söylediğini tespit etmek için DGM Savcısını aramıştır. Kuzeni Burhan Acar bir misafiri ile beraber evdedir. Üç saat sonra Diyarbakır jandarmasından Acar'ın tanıdığı bir yetkilinin gelmesi ile beraber Acar yaklaşık 15 polis, jandarma ve özel tim görevlisine kapıyı açmıştır. Daha sonra evinde iki saat süren sıkı bir arama yapılmıştır.

38. Başvuru sahibi, bazı kitapları, kasetleri İnsan Hakları Derneği yönetimindeyken hazırladığı bazı makaleleri ile birlikte jandarmalar tarafından evinden alınmıştır. Jandarma komutanlığına gidene kadar gözleri bağlanmıştır. Yakalanması ile ilgili sebepler kendisine bildirilmemiştir. Burada kendisine bir battaniye verildikten sonra karanlık, nemli bir hücreye kapatılmıştır. Bu arada dışarıdaki hava sıcaklığı sıfırın altındadır.

39. Gözaltına alınmasının üçüncü gününde sorgu için bir yere götürülmüştür. Burada kendisine Londra merkezli Kürt İnsan Hakları Projesi ile ilişkisi ile beraber PKK ile bir ilişkisi olup olmadığı, DGM önünde PKK militanlarının yargılanmasına katılıp katılmadığı ve insan hakları konusunda raporlar hazırlayıp hazırlamadığı sorulmuştur (Buradan kendisinin Nebahat Akkoç v. Türkiye, no. 22947/93 başvurusuna bir atıf yapıldığı çıkartılabilir). Daha sonra itirafçı Abdülhakim Güven ile yüzleştirilmiştir. Başvuru sahibi kendisine yöneltilen suçlamaları reddettiğinde dışarı çıkartılmış ve kıyafetleri çıkartılmıştır. Kırsala götürülüp öldürülmekle tehdit edilmiştir. Sorgulamalar süresince tokatlanmış, tekmelenmiş ve dövülmüştür. Başvuru sahibi son olarak gözleri bağlı bir halde iken hasta ve korkmuş olduğu için bir ifade tutanağını imzalamıştır.

40. Gözaltında kaldığı sürece günde iki kere tuvalete gitmesine izin verilmiştir. Yine günlük olarak sadece bir dilim bayat ekmek verilmiştir.

41. 26 gün sonra (resmi makamlara göre 25) 10 Aralık 1993 günü, imzaladığı tutanaklar hakkında bilgi edindiği DGM Savcısı önüne çıkartılmıştır. Bu tutanaklarda sorgulamalar sırasında bahsi geçmemiş bir çok eylem ile suçlanmaktadır. Buradan Diyarbakır E-Tipi Cezaevine gönderilmiştir.

6. Niyazi Çem dosyası

42. Başvuru sahibi, 23 Kasım 1993 günü, İstanbul DGM binası önünde öğle vakti TEM Şube Müdürlüğünde görevli beş polis memuru tarafından gözaltına alınmıştır. 23 Kasım tarihli yakalama tutanağında, başvuru sahibinin, Diyarbakır Jandarma Komutanlığı'nın isteği üzerine kurye olarak PKK'nın kurumsal faaliyetlerine katılmak gerekçesi ile yakalandığı belirtilmektedir. Yine aynı tarihli "muvafakatlı ev arama tutanağı"nda başvuru sahibinin DGM Başsavcısının izini ile yakalandığı vurgulanmıştır.

43. Çem, Emniyet Müdürlüğüne götürülmüştür. Bu arada evi aranmış fakat herhangi bir eşyasına el konulmamıştır. Çantası da aranmış ve akşam kaldığı koğuşa atılmıştır.

44. 26 Kasım 1993 günü Bursa Osmangazi'ye gönderilmiş, ertesi akşam tekrar Gayrettepe'ye getirilmiştir. 28 Kasım günü başvuru sahibi ve Bursa'dan bir şüpheli, hava yolu ile Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı bünyesindeki JİTEM görevlilerine teslim edilmiştir.

45. Çem, ilk iki gün sorgulanmamıştır. Sorgulama 1 Aralık günü saat 23:30 gibi başlamıştır. Başvuru sahibi, Rıza Altun'a PKK'ya katılmak üzere İstanbul'a kadar eşlik etmek ve buradan da yurt dışına çıkmasını sağlamak, cezaevleri arasında PKK'nın kuryeliğini yapmak, PKK'nın İstanbul ve Avrupa ile olan ilişkilerini düzenlemek, Özgür Gündem ve Özgür Halk gazeteleri gibi PKK'nın siyasi kolları ile ilişkileri olmak ile suçlanmıştır. Başvuru sahibi, PKK ile olan ilişlerini reddetmiş DGM'ler önünde savunmalarını yaptığı belli müvekkilleri haricinde diğer iddiaları da kabul etmemiştir. Bunun üzerine kendisine küfür edilmiş, vurulmuş ve saçları çekilmiştir. Abdülhakim Güven içeriye alınmış ve bu şahıs da başvuru sahibini kurye olmak ile itham etmiştir. Başvuru sahibi, Güven'in "Pişmanlık Yasası"ndan faydalanmak amacıyla bunları uydurduğunu, cezaevlerindeki müvekkillerini görmek amacıyla yaptığı ziyaretlerdeki durumunu anlatmış ve bu şahıs ile bir kere karşılaştığını beyan etmiştir. Ertesi gün de sorgulanmış, aynı ithamlara maruz kalmış ve kendisi de bunları reddetmiştir.

46. Başvuru sahibi, gözaltında kaldığı 18 gün (resmi makamlara göre 17 gün) boyunca; dövüldüğünü, tehdit edildiğini, küçük düşürüldüğünü, kendisine hakaret edildiğini, yüksek seste müzik dinlemeye, soğuk ve beton bir zeminde uyumaya zorlandığını ve gözlerinin her zaman bağlandığını ifade etmiştir. Kendisine günde yarım ekmek verilmiş ve iki kere tuvalet imkanı tanınmıştır.

47. Tahir Elçi ile beraber çırılçıplak soyulmuş, 9 Aralık günü, içerikleri hakkında kendilerine bilgi verilmeyen ifade tutanaklarını imzalamayı kabul etmediği için kendisine basınçlı soğuk su sıkıldığını iddia etmiştir. Tahir Elçi, Meral Danış Beştaş ve Hüsniye Ölmez de aynı muameleye maruz kalmıştır. Herkes Hüsniye Ölmez'in çığlıklarını duymuştur.

48. 8 Aralık akşamı boyunca, sorgulamacılar, okumasına izin vermedikleri bir ifade tutanağını imzalatmaya çalışmışlardır. Bunu reddettiği için dövülmüştür. 9 Aralık günü tekrar aynı tutanak imzalattırılmaya çalışılmış yine ret cevabı alınınca Tahir Elçi ile beraber yukarıdaki paragrafta bahsedilen muameleye maruz bırakılmışlardır. Ertesi gün mahkemeye çıkartılmıştır.

7. Mehmet Selim Kurbanoğlu dosyası

49. 20 Kasım günü başvuru sahibi, sabah saat 07:20'de, jandarmalar tarafından evinde yakalanmıştır. Evi aranmış, hiçbir şeye el konulmamıştır. Kurbanoğlu, yakalanma sebebinin, cezaevlerindeki müvekkillerini ziyaret ettiğinde tanıştığı ve kendini kurtarmak isteyen Abdülhakim Güven'in gerçek olmayan ifadeleri olduğuna inanmaktadır. Aynı zamanda yakalanmasının Avukatlık Kanunu'na aykırı olması sebebi ile kanunsuz olduğunu düşünmektedir.

50. Başvuru sahibinin gözleri bağlanmış ve Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. Tuvaletin yanında, sadece bir battaniye ile yerde yatmak zorunda bırakıldığı nemli ve kalabalık bir koridora yerleştirilmiştir. Herkesin gözü bağlı olduğu için diğer avukatlarla sesli ilişki kurabilmiştir.

51. Nezaretteki 21 gün (resmi makamlara göre 20 gün) boyunca, yumruklandığını, tokatlığını, tekmelendiğini, ölümle tehdit edildiğini ve gözlerinin hep bağlı olduğunu iddia etmiştir. Günde yarım ekmek haricinde hiçbir şey yemesine imkan verilmemiştir. Daha önceden hazırlanmış, uydurma bir arama tutanağını (PKK'nın bir notuna el konulduğunu içeren) ve Cumhuriyet Savcısının karşısında daha sonra reddedeceği bir ifade tutanağını imzalamaya zorlanmıştır.

52. 10 Aralık günü, serbest bırakıldığı Diyarbakır DGM önüne çıkartılmıştır. 15 Aralık günü Cumhuriyet Savcısının temyiz talebi sebebiyle tekrar yakalanmış ve Diyarbakır E-Tipi Cezaevine gönderilmiştir.

8. Meral Danış Beştaş dosyası

53. Bayan Beştaş ve kocası 16 Kasım 1993 günü sabah saatlerinde Diyarbakır DGM çıkışında gözaltına alınmışlardır. Kontr-gerilla olduklarını söyleyen kişilerce araba ile Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına götürülmüşlerdir. Yolculuk süresince başvuru sahibi ve kocası ölümle tehdit edilmişlerdir. Birkaç saat bir duvara bakacak şekilde ayakta bekletilmiş daha sonra çok soğuk ve karanlık bir hücreye kapatılmıştır. Kendisine bir battaniye verilmiştir. Yarım saat sonra sorgu odasına alınmış ve PKK kuryesi olmak ile suçlanmıştır. İşi gereği bazı kişileri ziyaret etmek zorunda olduğunu anlatmıştır. İki kere tokatlandığını ve kendisine soyunmasının söylendiğini beyan etmiştir. Bluzunu çıkartmak üzereyken tekrar giyinmesi söylenmiştir. İtiraf etmesini yoksa kendisine işkence yapılacağı söylenmiştir. Buradan tekrar hücresine götürülmüştür. Ertesi gün tüm akşam boyunca tekrar sorgulanmıştır. İnsan Hakları Derneğinin sekreteri olmak ve PKK için çalışmakla itham edilmiştir. Bir hafta boyunca Dernek'teki faaliyetleri özellikle de Türkiye aleyhine Avrupalı kuruluşlara yapılan başvurular hakkında sorgulanmıştır.

54. Mahkemeye çıkartılmadan iki gün önce gece yarısı koğuşundan alınmış ve kendisinden bazı kağıtları imzalaması istenmiştir. Okumadan imzalamayı reddetmiş, bunun üzerine başka bir yere götürülmüş, burada işkence görmüş, soyulmuş, sürekli hakaretlere maruz kalmış, ve her defasında en az bir saat süreyle üç kere basınçlı soğuk su altına tutulmuştur. Kocasının önünde işkence yapılmakla tehdit edilmiştir. Soğuk su uygulaması sebebiyle zatürre olmuştur.

55-56. Nezarette geçirdiği 25 gün (resmi makamlarca 24 gün) başvuru sahibine iki kere tuvalete gitme izini ve bir parça ekmek verilmiştir. Bu sürece yine sağır edici şekilde müziğe maruz kalmış ve diğerlerinin çığlıklarını duymuştur. 10 Aralık 1993 tarihinde serbest bırakılmıştır.

9. Mesut Beştaş dosyası

57. Bay Beştaş da 16 Kasım günü yakalanmalarına müteakip eşiyle aynı muamelelere maruz kalmıştır (par.53). Jandarma komutanlığında soğuk bir hücreye kapatılmıştır. Kendisine nezarette kaldığı sürece bir dilim ekmek verilmiştir.

58. PKK kuryesi olmakla suçlanmıştır. Başvuru sahibi, sadece kendisine gelen her türlü dosyayı kabul eden bir avukat olduğunda ısrar etmiştir. Sık sık sorgu odasına götürüldüğünü, yolda dövüldüğünü ve işkenceyle tehdit edildiğini beyan etmiştir. Nezarette kaldığı 25 gün (resmi makamlara göre 24 gün) boyunca gözleri bağlanmış, çok yüksek sesli milliyetçi şarkılar dinlemeye zorlanmıştır. Karısına yöneltilen cinsel tehditlerle bir ifade tutanağını imzalamaya zorlanmıştır.

59. Başvuru sahibi, 10 Aralık 1993 günü DGM savcısı önüne çıkartılmıştır. Kendisine yöneltilen suçlamalar eski bir PKK'lı olan, itirafçı Abdülhakim Güven'in ifadelerine dayanmaktadır. Serbest bırakılmış fakat 14 aralık günü Savcının temyizi sebebiyle tekrar yakalanarak Diyarbakır E-Tipi Cezaevine gönderilmiştir. DGM önündeki 17 Şubat 1994 tarihli duruşma sonrasında serbest bırakılmıştır. Jandarma nezaretindeyken maruz kaldığı soğuk su tutulması sebebiyle zatürre olduğunu iddia etmiştir.

10. Vedat Erten dosyası

60. 20 Kasım 1993 tarihinde başvuru sahibi Diyarbakır DGM'den ayrılırken jandarmalar tarafından yakalanmış ve İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. Burada siyasi davaları alması ile ilgili sorgulanmıştır. Başvuru sahibi, Erten, bir avukat olarak bunun, görevi olduğunu ve tüm davalarının siyasi olmadığını söylemiştir. Erten, çırılçıplak soyulduğunu, kendisine hakaret edildiğini, tekmelendiğini ve tokatlandığını iddia etmiş ve meslektaşları, bayan Elçi, Çem, Beştaş ve Ölmez'in de soyulduğunu ve tazyikli soğuk suya tutulduklarını söylemiştir. Abdülhakim Güven tarafından, kendisinin kabul etmediği asılsız iddialarda bulunmuştur.

61. 8 Aralık 1993 günü bazı kağıtları imzalamaya zorlanmış ve kendisi de korktuğu için bunları imzalamıştır. Gözleri kapalı olduğu için kağıtların muhtevası hakkında bilgisi yoktur. Nezarette kalma koşulları insanlık dışıdır: günlük bir dilim ekmek ve iki kere tuvalet ihtiyacı izni. Dahası, gözaltında tutulan herkes ıslak bir koridorda tutulmaktadır.

62. 10 Aralık günü mahkemeye çıkartıldığında, Abdülhakim Güven tarafından kendisine yöneltilen suçlamaları öğrenmiştir. Savcı, kendisini PKK'nın belgelerini bulundurmakla suçlamıştır. Başvuru sahibi, bunun imkansız ve mantıksız olduğunu söylemiştir. Zira, kendisi meslektaşlarının yakalanma furyası ve Abdülhakim Güven hakkındaki söylentiler hakkında bilgi sahibidir ve bu tip belgeleri yanında taşıması için aklını kaybetmesi gerektiğini iddia etmiştir.

63. Başvuru sahibi, serbest bırakılmıştır fakat daha sonra Cumhuriyet Savcısı'nın itiraz talebi sonucu çıkartılan 14 Aralık 1993 tarihli yakalama müzekkeresi icabınca tekrar yakalanmış ve Diyarbakır E-Tipi Cezaevi'ne konulmuştur. 17 Aralık 1993 günü DGM'si kararı ile serbest bırakılmıştır.

11. Baki Demirhan dosyası

64. 16 Kasım 1993 günü başvuru sahibi, Diyarbakır DGM'den ayrılırken yakalanmış ve İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. Genel olarak, PKK itirafçısı Abdülhakim Güven'in, kendisi aleyhine; PKK'nın kuryeliğini yapmak ve cezaevlerine yasa dışı maddeler (sustalı bıçak gibi) sokmak gibi ithamlar hakkında bilgilendirilmiş başvuru sahibi de bunları reddetmiştir.

65. Başvuru sahibinin kardeşi de, Bay Güven adı altında yakalanmıştır. Güven de başvuru sahibinin müvekkilleri ile yaptığı tüm görüşmelere katılmıştır. Başvuru sahibinin, Güven ile birlikte, gözleri bağlanmıştır. İçeriğini bilmediği bazı tutanakları kendisine yapılan psikolojik baskılar sebebiyle imzalamıştır. 10 Aralık 1993 günü serbest bırakılmıştır.

12. Arif Altınkalem dosyası

66. 16 Kasım 1993 günü başvuru sahibi, saat 16:30 sıralarında Diyarbakır DGM'den ayrılırken, Meral Danış Beştaş, Mesut Beştaş ve Baki Demirhan ile birlikte yakalanarak İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. DGM'leri önünde savunduğu davalar hakkında sorgulanmıştır. Tutuklu PKK'lılara, kuryelik yapmak ve yaptığı iş sebebiyle ücret almamak suretiyle yardım etmekle suçlanmıştır. Başvuru sahibine, PKK itirafçısı, Abdülhakim Güven'in kendisi ve diğer avukatlar hakkında ciddi iddialarda bulunduğu söylenmiştir. Başvuru sahibi, bu iddiaları reddetmiş fakat maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik baskı sebebiyle içeriği hakkında bilgisi olmadığı bazı tutanaklar imzalamıştır. 10 Aralık 1993 günü serbest bırakılmıştır.

13. Gazanfer Abbasioğlu dosyası

67. 30 Kasım 1993 günü başvuru sahibi, başka bir avukatın bürosunda iken jandarmalar tarafından yakalanmıştır. Hazırlanan resmi arama tutanağında herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı belirtilmiştir. Abbasioğlu, daha sonra İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüş ve PKK mensubu olmak ve PKK'ya yardım etmekle suçlanmıştır. Başvuru sahibi, bu iddiaları yalanlamış ve işkenceye uğramamak için bazı belgeleri imzalamıştır. Gözleri bağlı olduğu için bunların içeriğini bilmemektedir. 10 Aralık günü serbest bırakılmıştır.

14. Fuat Hayri Demir dosyası

68. 3 Aralık 1993 başvuru sahibi, saat 12:30 sıralarında Diyarbakır DGM çıkışında jandarmalar tarafından yakalanarak İl Jandarma Komutanlığı'na çıkartılmıştır. Bir iki gün sonra sorguya alınmış ve PKK için cezaevleri arasında kuryelik yapmak ve PKK'ya yardım ve yataklık yapmakla suçlanmıştır. Kendisine Bay Güven denilen bir şahıs da oradadır ve başvuru sahibini kendisi gibi itiraf etmeye davet etmiştir. Başvuru sahibi, bu iddiaları reddetmiştir. İşkence tehdidi altında, gözleri bağlı olduğu için içeriği hakkında bilgi sahibi olmadığı bazı belgeleri imzalamıştır. 10 Aralık günü serbest bırakılmıştır.

15.Hüsniye Ölmez dosyası

69. 16 Kasım 1993 günü başvuru sahibi, yakalanarak Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. Çırılçıplak soyulduğunu, gözaltı süresince dayak ve tazyikli su ile işkenceye maruz kaldığını iddia etmiştir. Sürekli tehdit edilmiş ve elleri tutulurken, gözleri bağlı olduğu için muhtevasından bilgi sahibi olmadığı bazı belgeleri imzalamaya zorlanmıştır. 10 Aralık günü tutuklanmasına karar verilmiş 17 Şubat 1994 günü DGM'nce serbest bırakılmıştır.

B. Olaylar hakkında Hükümetin mütalaaları

70. Abdülhakim Güven'in, terörist örgüt PKK'nın aktif bir üyesi olmak suçu ile yargılandığı sırada vermiş olduğu ifadeler neticesinde başvuru sahipleri hakkında bir soruşturma başlatılmıştır. Güven, başvuru sahiplerinin çeşitli şekillerde PKK'ya yardım ve yataklık ettiklerini iddia etmiştir.

71. Başvuru sahiplerinin, polis veya jandarma nezaretinde geçirdikleri süreler ve bir mahkeme kararı ile tutukluklarının devam ettiği süreler aşağıdaki tabloda verilmiştir:

Polis veya Jandarma nezaretinde geçirilen süre Bir hakim tarafından verilen karar neticesinde geçirilen tutukluluk süresi

Tahir Elçi 23.11.93 - 10.12.93 10.12.93 - 17.02.94
İmam Şahin 07.12.93 - 21.12.93 21.12.93 - 17.02.94
Arzu Şahin 07.12.93 - 21.12.93 21.12.93 - 17.02.94
Nevzat Kaya 18.11.93 - 10.12.93
Şinasi Tur 15.11.93 - 10.12.93
Sabahattin Acar 15.11.93 - 10.12.93
Niyazi Çem 23.11.93 - 10.12.93
Mehmet Selim Kurbanoğlu 19.11.93 - 10.12.93 20.12.93 - 17.02.94
Meral Danış Beştaş 16.11.93 - 10.12.93
Mesut Beştaş 16.11.93 - 10.12.93 15.12.93 - 17.02.94
Vedat Erten 23.11.93 - 10.12.93 15.12.93 - 17.02.94
Baki Demirhan 16.11.93 - 10.12.93
Arif Altınkalem 16.11.93 - 10.12.93
Gazanfer Abbasioğlu 30.11.93 - 10.12.93
Fuat Hayri Demir 03.12.93 - 10.12.93
Hüsniye Ölmez 16.11.93 - 10.12.93 10.12.93 - 17.02.94

72. Başvuru sahiplerine hiçbir zaman kötü muamele yapılmamıştır. Kendilerine kanunun öngördüğü şekilde davranılmış olup nezaret koşulları kabul edilebilir seviyededir.

73. 10 Aralık 1993 günü başvuru sahipleri, Hakim Cafer Sadık Ural'ın karşısına çıkartılmışlardır. Bay Elçi ve Acar ile Bayan Ölmez haricindeki tüm başvuru sahipleri serbest bırakılmışlardır. Bununla beraber Diyarbakır DGM Savcısı bu karara itiraz etmiş ve DGM başvuru sahiplerinden Kurbanoğlu, Beştaş ve Erten'in tekrar tutuklanmasına karar vermiştir. Bay ve bayan Şahin, 21 Aralık 1993 günü Hakim İsmail Gündüz'ün karşısına çıkartılmış ve tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.

74. Önceki bir soruşturmanın sonucu olarak Diyarbakır DGM savcılarından, Savcı Ünal Haney, 22 Aralık 1993 günü, bu davadaki başvuru sahipleri ve bazı cezaevi görevlilerinin de içerisinde bulunduğu 23 kişi hakkında terörist örgüt PKK mensubu olmak ve bu örgüt için faaliyette bulunmak suçlamalarıyla bir iddianame hazırlamıştır. Bunlardan bazıları PKK teröristlerinin silah teminine yardımcı olmak, cezaevlerine sokulması yasak bıçak gibi maddeleri içeri sokmak veya dışarı çıkartmak, PKK'nın lider kadrosundan talimat almak ve bu talimatları uygulamak gibi ağır suçlarla itham edilmişlerdir.

75. 17 Şubat 1994 günü tüm başvuru sahiplerinin DGM önündeki ilk duruşmaları yapılmıştır ve hepsi kefaletle serbest bırakılmışlardır. Kovuşturmada üç önemli tanık mevcuttur. En önemli tanık, PKK itirafçısı olan başvuru sahipleri aleyhinde suçlamalarda bulunan Abdülhakim Güven'dir. İkinci tanık, PKK mensubu olan Fatma Demirel'dir. Mahkemede, daha önce vermiş olduğu bir ifadesini tekrarlamak üzere bulunmuş ancak bu ifadenin jandarmalar tarafından işkence altında alındığını beyan etmiştir. Söz konusu ifade PKK mensubu olan avukatlarla ilgilidir. Üçüncü tanığın ifadesi ise yetersiz görülmüştür.

76. Başvuru sahipleri aleyhindeki diğer deliller kendilerinin nezarette iken vermiş oldukları ifadelerdir ki bunları da baskı altında verdiklerini iddia etmişlerdir. DGM, bu ifadelerin kabul edilebilirlik konusuna ihtiyatlı yaklaşmıştır. Diğer deliller ise PKK notları, haber bültenleri ve makbuzları gibi illegal belgelerdir. Başvuru sahipleri, bunların uydurma olduklarını iddia etmişlerdir.

77. 22 Şubat 2001 tarihinde DGM, başvuru sahipleri aleyhine yürütülen adli işlemleri, benzer veya daha ağır bir suç işlediklerinde adli işlemlerin tekrar başlatılmasını, böyle bir suç işlenmemesi durumunda da dosyanın tamamen kapanmasını öngörecek şekilde beş yıl boyunca ertelemiştir.

C. Sözlü ifadeler

78. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'nun üç temsilcisi, 7-11 Aralık 1998 tarihleri arasında, Ankara'da, Hüsniye Ölmez haricindeki diğer tüm başvuru sahiplerinin ve bazı Hükümet temsilcilerinin ifadelerine başvurmuştur. Bayan Ölmez, hamile olması ve o günleri tekrar yaşamak istememesi sebebiyle ifade vermemiştir. Alınan ifadeler özetle aşağıda verilmiştir.

1. Tahir Elçi

79-80. Tahir Elçi, 1966 doğumlu olup olay zamanında Cizre'de avukatlık yapmaktadır. Şu an Diyarbakır'da çalışmaktadır. 1993 yılında Cizre'de on avukat vardır ve Elçi, Cizre Barosuna kayıtlıdır. O zaman dilimi içerisinde göz altına alınan kişilerin sayılarının artmasıyla Elçi, DGM önünde daha fazla dosya savunmaya başlamıştır.

81-82. 23 Kasım 1993 günü saat sabah 8:30 sıralarında iki silahlı görevli bürosuna gelerek kendilerine polis karakoluna kadar eşlik etmesini istemişlerdir. Bunun üzerine karakola gitmişlerdir. Bir müddet sonra Elçi, tekrar bürosuna götürülmüştür. Burada yapılan arama esnasında, dava dosyaları, defterleri, kitapları, gazeteleri, dergileri, adres defteri ve diğer belgeleri çuvallara doldurulmuştur. Dava dosyaları arasında Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna yapılan başvurular da bulunmaktadır. Hazırlık aşamasında olan yaklaşık 50 dava dosyası, iç hukuka ilişkin dava dosyalarının aksine bir daha kendisine geri verilmemiştir.

83-84. Elçi, kendisi aleyhine kullanılan ve bürosunda bulunduğu iddia edilen "Yoldaş Elçi" başlıklı ve ERNK damgalı belge için ise; bu belgenin düzmece olduğunu, görevlilerin kısa bir arama tutanağı hazırladıklarını, suç unsuru herhangi bir eşyaya rastlanılmadığını belirten bu tutanağı kardeşi Ömer Elçi'nin de imzaladığını beyan etmiştir.

85. Başvuru sahibinin evinde de bir arama yapılmış burada da suç unsuru herhangi bir şeye rastlanılmamıştır. Buradan Cizre Emniyet Amirliği'ne götürülmüş ve kişisel eşyaları alınmış ve gözleri bağlı bir şekilde zemin katta bulunan karanlık bir hücreye konulmuştur.
86. Bir müddet sonra bir grup polis kendisini hücreden çıkartmış, tekmelemiş, hakaret etmiş ve ölümle tehdit etmiştir. Kıyafetleri çıkartılmış ve üzerine soğuk su dökülmüştür. Kendisine evlerinden çıkartılan köylüler ile ilgili davaları neden üstlendiğini ve Türkiye'yi yurt dışında neden küçük düşürdüğü sorulmuştur. Başvuru sahibi, bunun bir sorgulama olmaktan ziyade memurların sinirlerini kendi üzerinde boşaltması olarak görmüştür. Bu muamele 15 ila 20 dakika sürmüştür.

87. Başvuru sahibi, Diyarbakır İnsan Hakları Derneği üyesi olması sebebiyle Cizre polisi tarafından daha önce de tehdit edilmiştir.
88-89. O gece Cizre İlçe Jandarma Komutanlığına ertesi gün de Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına götürülmüştür. Burada gözleri bağlanmış, beton zeminde uyumaya zorlanmıştır. Burada başvuru sahiplerinden Mehmet Selim Kurbanoğlu'nun da bulunduğu üç kişi vardır. İki veya üçüncü gün Elçi, sorguya alınmıştır. Kendisine PKK ile olan ilişkileri sorulmuş, bunları reddedince yumruklanmıştır.

90. İki gün sonra tekrar sorgulanmış, Abdülhakim Güven ile yüzleştirilmiştir. Güven, Elçi'nin kendisine Cizre'de PKK'ya yardım için kuryelik yaptığını söylemiştir. Elçi, bu iddiaları reddetmiş ve akabinde dövülmüştür.

91-92. Komisyon temsilcileri, Elçi'ye, Güven'in Berivan adlı PKK bağlantısı ile Elçi'nin evinde buluştuklarını belirttiği ifadesini sormuşlar, Elçi, bu ifadeleri reddetmiş ve kendisinin başarılı bir avukat olması Güven'in ise sıradan bir suçlu ve katil olması sebebi ve kıskançlık saikıyla böyle bir suçlamada bulunmuş olabileceğini ileri sürmüştür. Elçi, kendisiyle yapılan iki mülakat ve Güven ile yapılan yüzleştirme tutanaklarının düzmece olduğunu, kendisinin bunları imzalamamasından da bunun anlaşılabileceğini ileri sürmüştür.

93. Birkaç gün sonra Elçi kırsal bir araziye götürülmüş, arkasından 10 el ateş edilmiş ve konuşması söylenmiştir. Dönüş yolunda tekrar abradan indirilmiş ve arkasında yine ateş edilmiştir. Elçi çok korkmuştur.

94-96. Üç veya dört gün sonra Cumhuriyet Savcısı'nın önüne çıkartılmıştır. Bununla beraber, ifadesinin daha sonra değiştirilmesinin önüne geçmek için ifade tutanağını imzalamamış, akabinde dövülmüş ve hücresine geri götürülmüştür. Birkaç gün sonra mahkemeye çıkartılmadan önce bir odaya alınmış, göz bağları açılmış, imzalaması için önüne bir ifade tutanağı konulmuştur. Görevlilerin tüm hilelerine rağmen imzalamayı reddetmiş, bunun üzerine çırılçıplak soyulmuş ve üzerine basınçlı su tutulmuştur. Testisleri iki veya üç kez sıkılmıştır. Kış aylarında oldukları için donma seviyesine gelmiştir. Kendisi ile birlikte üç kişi daha nezarettedir. Başvuru sahiplerinden Fuat Hayri Demir bir keresinde Elçi'yi ceketi ile sararak kendisini soğuktan korumaya çalışmıştır. Hüsniye Ölmez'in inlediğini ve ağladığını duymuştur. Elçi daha sonra tutulduğu eski hücresine getirmiştir. Burada bulunan şahıslar belgeleri imzaladıklarını söylemişlerdir.

97-100. Elçi, başka bir gün Niyazi Çem ile birlikte aynı şekilde soğuk suya tabi tutulmuştur. Aynı anda yüksek sesli, milliyetçi şarkılar da çalınmaktadır. Belgeleri imzalamaları aksi takdirde öldürülecekleri söylenmiştir. Bununla beraber ikisi de belgeleri imzalamamışlardır. Çem, İstanbul'dan getirilmiştir. Ancak İstanbul'dan getirilen diğer şahıslar, Bay ve Bayan Şahin ile karşılaşmamıştır. Nezarette kaldığı sürece kendisine günde bir parça ekmek verilmiş ve iki kere tuvalete gitmesi sağlanmıştır. Kış olmasına rağmen battaniye verilmemiştir. Bazı tutuklulara ince battaniyeler verilmiştir. Nezarete alındığı ilk gün doktor muayenesinden geçmemiştir. Sadece Cumhuriyet Savcısı'nın karşısına çıkartıldığı 10 Aralık günü doktora götürülmüş fakat doktorda bir şikayeti olup olmadığını sormanın ötesinde kendisini muayene etmemiştir. Elçi, nezaret süresini uzatmamak için kendisine kötü muamele edildiğini söylememiştir. Zaten vücudunda da gözle görülür bir yara yoktur.

101. Elçi, Cumhuriyet Savcısı ve Diyarbakır DGM'ye, maruz kaldığı kötü muameleleri anlatmış fakat ciddiye alınmadığını sezmiştir. 10 Aralık 1993'ten 17 Şubat 1994'e kadar tutuklu kalmış fakat herhangi bir kötü muameleye uğramamıştır. 17 Şubat'ta mahkemede kötü muamele iddialarını tekrarladıktan sonra serbest bırakılmıştır. Hakkındaki kovuşturma hala devam etmesine rağmen o tarihten bugüne kadar herhangi bir şey olmamıştır. İlk olarak yasadışı bir organizasyona üye olmakla suçlanmış daha sonra suçlama bu organizasyonun üyelerine yardım ve yataklık etmeye dönmüştür.

102. 1995 veya 1996'da, Cizre'de maruz kaldığı muameleler ile ilgili ifadesinin alınması için Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü'ne çağrılmıştır. 1998 yılında Cizre İlçe İdare Kurulunun, Cizre'deki görevliler hakkında men-i muhakeme kararından haberdar edilmiştir. Elçi bu karara itiraz etmiştir. Başvurusunun sonucunu bilmemektedir.

2. İmam Şahin

103-106. Şahin, 1958 doğumlu olup olay zamanı İstanbul'da avukatlık yapmaktadır. 7 Aralık 1993 günü, İstanbul DGM'de iken İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri tarafından yakalanmıştır. Buradan evine gidilmiş ve bir arama yapılmıştır. Eşi ile birlikte Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülmüştür. Görevliler neden nezarete alındıkları sorusuna cevap verememişler ancak Diyarbakır jandarmasının talimatları uyarınca hareket ettiklerini söylemişlerdir. Diyarbakır'dan iki veya üç kişi gelmiş ve havaalanına gitmişlerdir. Şahin herkesin bilet parasını ödemiştir. Burada İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür.

107-108. Şahin, hakkında yapılan suçlamalardan haberdar edilmemiştir. Sorgulanması esnasında Eskişehir Cezaevinin kapatılmasında rol oynamak, cezaevleri arasında PKK kuryeliği yapmak ve Türkiye'yi küçük düşürülmekle suçlanmıştır. Eskişehir Cezaevi'nin kapanması için düzenlenen kampanyaya katılmıştır. Kendisine hiç görüşmediği ve tanımadığı Abdülhakim Güven hakkında da sorular sorulmuştur. Güven'in kendisini kuryelikle itham ettiği söylenmiştir. Şahin ve eşi sol görüşlü dosyaları ve PKK dosyalarını savunmakla suçlanmıştır.
109. Beş gün sonra Diyarbakır DGM önüne çıkartılmıştır. Burada Güven'in kendisi aleyhinde resmi olarak suçlamalarda bulunduğunu öğrenmiştir. Nezarette kaldığı sürece Güven ile yüzleştirilmemiştir.

110. Şahin, Türkiye'nin dışında müvekkilleri adına herhangi bir başvuruda bulunmamıştır. Eskişehir Cezaevi'ndeki hücre sistemi ile ilgili olarak iddia edilen insanlık dışı şartlar hakkında İnsan Hakları Derneği ve benzer kuruluşlarla irtibata geçmiştir. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu nezdinde müvekkilleri adına herhangi bir başvuruda bulunmamıştır.

111-113. İşkence akabinde ve baskı altında iken imzaladığı ve sonra kabul etmediği bir yüzleştirme ve ifade tutanağını imzalamıştır. Bir gün, iki çocuğuna rağmen kendisini ve eşini gözaltına almaktan dolayı özür dileyen fakat "şefi" tarafından emredileni yapmak durumunda olduğunu söyleyen bir DGM Yedek Hakiminin önüne çıkartılmıştır. Şahin, 17 Şubat 1994 tarihinde eşi ile birlikte serbest bırakılmıştır. İstanbul'daki görevine devam edebilmesi ve yaşadığı tecrübenin etkilerinden kurtulabilmesi için iki buçuk yıl geçmiştir. Bu arada askerlik hizmetini de yapmıştır. İşe başladığında hiç müşterisi kalmamıştır.

3. Arzu Şahin

114-115. Bayan Şahin 1961 doğumlu olup olay zamanı İstanbul'da avukatlık yapmaktadır. 7 Aralık 1993 günü sabah saat on sıralarında eşi telefon etmiş, gözaltına alındığını ve evde beklemesini söylemiştir.

116. Dört polis memuru ve eşi saat 11 gibi evlerine gelmiştir. Kendisinin de gözaltına alınacağı söylenmiştir. 40-45 dakika süren bir arama yapılmış ve imzalamadıkları bir tutanak hazırlanmıştır. Hiçbir şeye el konulmamıştır. Bir komşularından, birkaç gün uzakta olacakları için iki çocuğuna bakmalarını istemiştir. Bay ve Bayan Şahin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Birinci Şubesine götürülmüştür. Görevliler neden yakalandıklarını bilmediklerini söylemişlerdir.

117. 11 Aralık günü eşi ile beraber, Diyarbakır'dan gelen iki sivil görevlinin eşliğinde Diyarbakır'a uçmuşlardır.

118. Diyarbakır'da ne ile itham edildikleri kendilerine söylenmemiştir. Kendilerine sorulan soruların muhtemel bir suçla herhangi bir bağlantısı yoktur. Kendisine, ayrılıkçı "Özgür Gündem"in de dahil olduğu gazete sahipleri ile olan işleri hakkında sorular sorulmuştur. Ayrıca neden bir Kürt ile evlendiği ve muhaliflerin davalarını üstlendiği de sorulmuştur. Kendisine hain ve bölücü olduğu söylenmiştir. Avrupa ile ilgili herhangi bir imada bulunulmamıştır.

119. Abdülhakim Güven'in kendisi aleyhine suçlamalarda bulunduğundan, 21 veya 22 Aralık'ta Cumhuriyet Savcısı'nın önüne çıkartıldığında haberdar olmuştur. Güven ile yüzleştirilmemiştir. Cumhuriyet Savcısı, Güven'in kendisini PKK kuryesi olmak, gazete için PKK avukatlığı yapmak ve bunlar tarafından finanse edilmekle suçladığını söylemiştir.

120-122. 22 Aralık 1993 tarihli kendisi ve diğer tutuklular hakkındaki iddianame, yayınlanmasından 20-25 gün sonra, Diyarbakır'da cezaevindeyken avukatları tarafından gösterilmiştir. İddianamede, Bayan Şahin'in, bazı belgeler hazırladığı ve bunları Avrupa ülkelerindeki insan hakları kuruluşlarına gönderdiği yer almaktadır. Şahin, bazı belgeler hazırladığını ve bunların Avrupa'daki meslektaşları tarafından AİHK'na ulaştırıldığını kabul etmektedir. Aynı zamanda Türkiye'deki yasadışı olaylar ile ilgili kampanyalara katılmış ve Türkiye'ye gelen insan hakları temsilcilerine demeç vermiştir. Yakalanmasından önce, "Özgür Gündem" gazetesi için hazırladığı bir araştırma için Diyarbakır'da bir cezaevini ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında Abdülhakim Güven odadır. PKK'lı herhangi bir mahkumun savunmasını üstlenmemiştir.

4. Nevzat Kaya

123-125. Nevzat Kaya, 1961 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 18 Kasım 1993 günü saat 15-16 sıralarında üç sivil polis bürosuna gelerek, Kaya'nın rızası doğrultusunda arama yapmışlar, herhangi bir şeye el koymamışlardır. Kaya tutanağı imzalamıştır. Gözaltına alınarak önce polis karakoluna, JİTEM görevlilerine teslim edilmeden evvel doktor raporunun alınmasından sonra da Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür.

126-127. Sorgulama boyunca kendisine PKK bağlantıları hakkında sorular sorulmuş ve PKK'nın avukatı olduğu söylenmiştir. Abdülhakim Güven olduğu söylenen bir kişi ile yüzleştirilmiştir. Kaya gözleri bağlı olduğu için bu şahsı görmemiştir. Ancak Diyarbakır cezaevindeki müvekkillerini ziyarete gittiğinde mahkum temsilcisi olduğu için Güven ile karşılaşmıştır. Kaya, Mardin ve Gaziantep cezaevleri arasında kuryelik yapmakla suçlanmıştır. Ancak Kaya, Gaziantep'e hiç gitmemiştir ve iddiaları reddetmiştir. Güven, aynı zamanda kendisini PKK için avukat temin etmekle suçlamış, Kaya bunu reddetmiştir.

128-130. Kaya, tekmelemeler ve dayakların akabinde sakat kalma korkusu ile bazı belgeleri imzalamıştır. Beraber gözaltında bulunduğu kişiler arasında Tahir Elçi ve Meral Danış Beştaş da vardır. Elçi, dövülmüş ve acılar içindedir. Danış'ın ise inlemelerini duymuştur ve tahminen üzerine soğuk su döküldüğü için de donmak üzeredir. Bu muamele Elçi ve Niyazi Çem'e de koridorun sonundaki tuvalette yapılmıştır. Hep beraber bir koridorda tutulmuşlar ve yerde uyumak zorunda kalmışlardır. Her gün kendilerine bir parça ekmek verilmiştir. İki kere tuvalete gitmelerine izin verilmiştir. Sağır edici milliyetçi müzik her zaman çalmaktadır ve hepsinin de nezarette kaldıkları sürece gözleri bağlıdır.

131-132. Cumhuriyet Savcısı'nın önünde iken işkence altında imzaladığı ifadeleri yalanlamıştır. Mahkemece serbest bırakılmalarının akabinde, Jandarma Alay Komutanı, Eşref Hatipoğlu, kendileri ile konuşmuş ve serbest bırakılmalarının güvenlik güçlerinin ilgilendiği şüphelerden kendilerini temizlemek anlamına gelmediğini söylemiştir.

5. Şinasi Tur

133-134. Tur, 1971 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 15 Kasım 1993 günü saat 20:30 sıralarında polis, evine gelmiş ve bir arama yapmıştır. Herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığını ve hiçbir şeye el konulmadığını belirten bir tutanak hazırlanmıştır. Tur, Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'nda gözaltına alınmıştır.

135. Tur, jandarma tarafından gözaltında tutulmasına, böyle bir yetkilerinin olmaması sebebiyle itiraz etmiş, kendisine jandarma istihbarat servisi olan JİTEM'in elinde olduğu söylenmiştir.

136-138. 26 gün gözaltında kalmış, mesleki faaliyetleri ve PKK'ya mensubiyeti hakkında sorgulanmıştır. Diyarbakır Cezaevi'nde mahkum temsilcisi olarak tanığı Abdülhakim Güven ile yüzleştirilmiştir. Tur, Güven'in iddialarını şiddetle reddetmiştir. Resmi iddiaların aksine, teyzesinin kocası, Seyfettin Aslan ile yüzleştirilmemiştir. Bu kişi ile birlikte yaralı bir PKK mensubuna yardım ve yataklık etmek gibi PKK'nın bazı görevlerini yaptığını yalanlamıştır.

139-141. Tur, 2_1 metrelik bir hücrede kalmıştır. Hücrede olduğu zaman göz bağını açabilmektedir. Her gün çeyrek ekmek alabilmiş ve hatırladığı kadarı ile de günde bir kez tuvalete gidebilmiştir. İçme suyu sıkıntısı çekmiş ve diğer şahıslarla konuşması yasaklanmıştır. Ciddi şekilde dövüldüğünü, hakarete uğradığını ve infaz edilmekle tehdit edildiğini iddia etmiştir. Her zaman çalan yüksek sesli müzik sebebiyle uykusuzluk çekmiştir. 25 günlük baskının sonucu olarak ifade tutanaklarını imzalamıştır. Bunların içeriklerini ise kabul etmemektedir. Tahir Elçi, Hüsniye Ölmez, Meral Beştaş ve ihtimal Niyazi Çem de işkenceye maruz kalmışlardır. Kendilerini iyi tanıdığı için seslerini çıkartmıştır. Kilo vermişler ve sonuç olarak genel davranışları bozulmuştur.

143-144. Tur, gözaltı süresinin bitiminde doktor muayenesine götürülmüştür. Görünen herhangi bir iz de gösteremediğinden doktor herhangi bir aksaklık kaydetmemiştir. Bununla birlikte, doktora, Cumhuriyet Savcısına ve DGM Yedek Hakimine işkence iddialarını anlatmıştır. Mahkemece serbest bırakıldıktan sonra bir jandarma komutanı kendilerine davanın kapanmadığını, kendilerini izlemeye devam edeceklerini söylemiştir.

145. Tur, daha önce, kardeşi Cesur Tur'un PKK ile ilişkili yasa dışı faaliyetleri ile ilgili olarak üç kere gözaltına alınmıştır. Kardeşi 1992'de bir çatışmada öldürülmüştür. Tur, PKK'ya yardım ve yataklık yapmak suçundan iki kere suçlu bulunmuş ve hapis cezasına çarptırılmıştır. Temsilcilerin karşısına çıktığında PKK ile bağlantılı suçlardan dolayı aldığı altı yıllık cezasını çekmektedir.

6. Sabahattin Acar

146-147. Acar, 1964 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. Hem özel davalarla hem de ceza davalarıyla ilgilenmektedir. İşi gereği bazı cezaevlerinde müvekkillerini ziyaret etmiştir. 15 Kasım 1993 günü yaklaşık 15 polis, jandarma ve özel tim mensubu başvuru sahibinin evine gelmişler kendisinin rızasını almaksızın ve açıklama yapmaksızın burada üç saatlik bir arama yapmışlardır. Tüm kişisel belgelerine, makalelerine, raporlarına ve illegal olarak görülen kitaplarına el konulmuştur. El konulan eşyaları gösteren bir tutanak hazırlanmıştır. Bunlar başvuru sahibine geri verilmemiştir. Bazıları ise kovuşturma dosyasına eklenmiştir.

148-149. Hastaneye Başkomiser Numan'ın refakatinde gitmiştir ve burada doktor raporu alınmıştır. Daha sonra gözleri bağlanarak Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. Bu esnada dövülmüş ve hakarete uğramıştır. İki veya üç gün sonra sorguya alınmıştır. Neden siyasi mahkumlarla görüşmek için cezaevlerine gittiği, savunmalarını neden üstlendiği, İnsan Hakları Derneğine neden üye olduğu, neden insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak delil topladığı ve raporlar hazırladığı ve PKK ile ilişkilerinin ne olduğu sorulmuştur. Sorgu esnasında hakarete uğramış, tokatlanmış, dövülmüş ve ölümle tehdit edilmiştir.

150-151. Abdülhakim Güven kendisi aleyhinde suçlamalarda bulunmuştur. Acar, Güven'i mahkum temsilcisi olarak tanımaktadır. Gözleri bağlı olmasına rağmen Güven ile yüzleştirildiğini kabul etmiştir. Ancak Güven'in tüm suçlamalarını reddetmiştir. Kendi suçlarının cezalarından kurtulmak için bunları uydurmaktadır. İşkence baskısı altındayken ve daha önceki böbrek rahatsızlığının tekrar etmemesi için içeriğinden haberdar olmadığı bazı tutanakları imzalamıştır.

152-154. 26 gün gözaltında kalmıştır. Meral Danış Beştaş, Mesut Beştaş, Arif Altınkalem, Tahir Elçi, Vedat Erten, Fuat Hayri Demir, Nevzat Kaya ve Hüsniye Ölmez de gözaltındadır. Bunlardan bazılarına değişik işkenceler yapılmıştır. Çığlık ve inlemelerini duymuştur. Kaldığı hücre küçük, karanlık, nemli ve çok soğuktur. Herhangi bir ısıtma ve aydınlatma yoktur. Kendisine yırtık bir battaniye, günde bir parça bayat ekmek ve iki kere su verilmiştir. İki kere de tuvalete gitmesine izin verilmiştir.

155-156. 10 Aralık günü doktora götürülmüştür. Görünen herhangi bir iz olmaması sebebiyle başvuru sahibinin işkence iddialarını doktor raporuna yazmamıştır. Cumhuriyet Savcısına da işkence iddialarını tekrarlamış fakat bu da kayıtlara geçmemiştir. DGM Yedek Hakimi, iddialarının bir kısmını not almışsa da hepsini değerlendirmemiştir.

157-158. İnsan hakları ihlalleri üzerine yazmış olduğu makaleler ve raporlar da Cumhuriyet Savcısı'nın iddianamesinde yer almıştır. İddianamede aynı zamanda Avrupa'daki bazı insan hakları kurumlarına çektiği fakslara da atıf yapılmıştır.

7. Niyazi Çem

159-160. Çem, 1965 doğumlu olup olay zamanı İstanbul'da avukatlık yapmaktadır. 23 Kasım 1993 günü İstanbul İnsan Hakları Derneği'nin, bazı avukatların JİTEM tarafından gözaltına alınmaları ve sorgulanmalarını protesto ettiği bir basın konferansına katılmıştır. Aynı gün saat 12-13 gibi gözaltına alınmıştır.

161-163. İki gün İstanbul Gayrettepe'teki Emniyet Müdürlüğü'nde tutulmuş buradan Bursa Orhangazi Jandarma Karakolu'na götürülmüştür. 25 veya 26 Kasım tarihinde Diyarbakır'a gönderilmiştir. Evi ve bürosu aranmış fakat hiçbir şeye el konulmamıştır. Diyarbakır'da üç sivil polis kendisini bilmediği bir yere götürmüştür. İlk gün sorgulanmamıştır.

164. 27 veya 28 Kasım günü, sorgulanmış ve Rıza Altun'a, daha sonra üyesi olacağı PKK ile irtibat kurması için yardım etmekle suçlanmıştır. Başvuru sahibi bu iddiayı reddetmiştir. Bu suçlamanın Abdülhakim Güven tarafından yapıldığı söylenmiştir. Güven'i cezaevinde mahkum temsilcisi olarak tanımıştır. Güven ile yüzleştirildiği söylenmiş ancak gözleri kapalı olduğu için yüzleştirildiği kişinin o olup olmadığından emin olmadığını beyan etmiştir. İçeriklerini bilmediği için herhangi bir yüzleştirme veya ifade tutanağını imzalamamıştır.

165-166. İlk günler ciddi şekilde dövülmüş, saçlarından çekilmiş ve çeşitli işkence metotları ile tehdit edilmiştir. Çırılçıplak soyulmuş ve basınçlı soğuk suya maruz bırakılmıştır. Sağır edici Arap ve askeri müzikle uykusuz bırakılmıştır. Tahir Elçi de basınçlı soğuk su uygulamasına tabi tutulmuştur. Meral Beştaş ve Hüsniye Ölmez'in çığlıklarını duymuştur. Gözaltına alınmadan önce bu kişileri tanımamaktadır. Elçi ile birbirlerine isimlerini fısıldamışlardır.

167-168. Serbest bırakıldığı gün doktor kontrolüne götürülmüş. Burada doktor, kendilerine görünen herhangi bir yaraları olup olmadığını sormuştur. Herhalde bir tek Arif Altınkalem'in bir yarasını raporuna yazmıştır. Başvuru sahibi, Cumhuriyet Savcısı'na ve DGM Yedek akimine maruz kaldığı işkenceleri anlatmış ancak her ikisi de bu iddiaları değerlendirmemiştir. Daha önce imzaladığı ifadeleri yalanlamıştır.
169. DGM önünde PKK için eroin taşımacılığı yapmak, Güven'den aldığı paraları İstanbul'daki "Özgür Halk" gazetesine vermekle suçlanmıştır. Güven daha sonra son suçlamayı geri almıştır.

170-172. Başvuru sahibi, 10-15 kişi ile birlikte tutulmuştur. 3-4 kişi bir battaniyeyi paylaşmak zorunda kalmıştır. Günde kendisine çeyrek ekmek verilmiştir. Herhangi bir yıkanma imkanı sağlanmamıştır. Çem, basınçlı soğuk suya tabi tutulurken göz bağının kayması ile iki sorgucuyu görmüştür. Daha sonra Cumhuriyet Savcısı'nın bürosuna götürülürken de bu kişileri görmüştür. Cumhuriyet Savcısı'na işkencecilerden en az ikisini tanıyabileceğini söylemiştir ancak dikkate alınmamıştır. Mahkemece serbest bırakılmasının akabinde bir alay komutanı olan Eşref Hatipoğlu, diğer avukatlarla beraber kendisini tehdit etmiş ve takip edileceklerini söylemiştir.

8. Mehmet Selim Kurbanoğlu

173-174. Kurbanoğlu, 1970 doğumlu olu olay zamanında Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 20 kasım 1993 günü saat 07:20'de silahlı adamlar kapısını çalmışlar ve kendilerini tanıtmaksızın evini aramışlardır. Kuzeni, Sadık Ateş'i aramasına izin vermişlerdir. Hiçbir şeye el konulmamıştır.

175. Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'nda gözaltına alınmış, gözleri bağlanmış ve 21 gün süreyle bir koridorda tutulmuştur. 2 veya 3 gün sonra gece yarısı sorguya alınmıştır. PKK'lılara hukuki temsil sağlamanın ötesinde bazı faaliyetlerle suçlanmıştır. Sorgucular, kendisine Diyarbakır'da değil de "kaybolan" kişilerin bulunduğu yer olarak bilinen Elazığ'da olduğunu söyleyerek yanıltamaya çalışmışlardır.

176. Sürekli dövülmüş ve gece yarıları sorguya alınmıştır. 21 gün boyunca gözleri bağlı kalmış ve yıkanma imkanı bulamamıştır. Koridor çok kalabalıktır ve ayaklarını uzatacak imkanı dâhi bulamamıştır. Her akşam kendisine yarım ekmek verilmiştir. Günde bir kere içecek su verilmiş ve iki kere tuvalete gitmeleri sağlanmıştır. Acil durumlarda tuvalete gitmelerine izin verilmiştir. Kış aylarında olduklarında hava soğuktur ve bir fan da havayı daha soğuk yapmıştır. Gece 2 veya 3 saatlik bir ara ile sürekli yüksek sesli müzik çalınmıştır.

177-178. Tahir Elçi ve Niyazi Çem de onunla beraber tutulmuştur. Bir ara tuvalete götürülmüşlerdir ve kendisi de onların bağırmalarını duymuştur. Çem ıslak bir halde geri dönmüştür ve başvuru sahibi de saçlarını kurutmaya çalışmıştır. Gazanfer Abbasioğlu ve Fuat Hayri Demir kendisinden sonra getirilmişlerdir ve hücrede tutulmaktadırlar. Şinasi Tur, Arif Altınkalem ile Bay ve Bayan Beştaş da gözaltında bulunanlar arasındadır.

179-180. Başvuru sahibi, mahkum temsilcisi olan Güven ile Diyarbakır E-Tipi Cezaevinde tanışmıştır. Bir sorgu esnasında Güven olduğu iddia edilen bir kişi ile yüzleştirilmiştir ancak gözleri bağlı olduğu için bu kişinin Güven olup olmadığını tam olarak bilmemektedir. Bu kişi, başvuru sahibinin yardımcısı Şinasi Tur aleyhine bazı iddialarda bulunmuştur. Kurbanoğlu, Tur'un daha sonra suçlandığı ve mahkum edildiği iddia edilen PKK faaliyetlerinden haberdar değildir. Bu kişi ile sadece okul arkadaşıdır ve hukuk işlerinde beraberdirler. Daha sonra bir sorgucu, Güven'in kendisi aleyhinde PKK kuryeliği iddiasında bulunduğunu söylemiştir.

181-187. Dövüldükten ve ölümle tehdit edildikten sonra bazı tutanakları imzalamıştır. Yumruklanmış, tokatlanmış ve tekmelenmiş olmakla beraber diğer avukatlar gibi hiçbir zaman çırılçıplak soyulmamış ve soğuk su uygulamasına tabi tutulmamıştır. Cumhuriyet Savcısı'nın önüne çıkartılmadan önce doktor raporu alınmış ancak vücudunda herhangi bir iz tespit edilmemiştir. Cumhuriyet Savcısı'nın önünde iken Güven'in iddialarını ve aramada el konulan her türlü suç unsurunu yalanlamıştır. Sorgu esnasında kendisine hiçbir zaman açıkça bir belge gösterilmemiştir. Ne Cumhuriyet Savcısı ne de sonradan karşısına çıkartıldığı DGM Yedek Hakimi başvuru sahibinin işkence iddialarını dikkate almamışlardır. 10 Aralık günü serbest bırakılmadan önce, sivil kıyafetli bir kişi, diğer avukatlarla birlikte kendisini uyarmış ve hala gözaltında olduklarını söylemiştir. Nihayet saat 13 gibi serbest bırakılmıştır. Dört gün sonra Cumhuriyet Savcısı'nın karara itirazı sebebi ile tekrar yakalanmış ve Diyarbakır E-Tipi Cezaevine götürülmüştür. 9-10 gün sonra diğer avukatlarla birlikte Mardin Cezaevi'ne sevk edilmişlerdir. Hakkındaki adli işlemler hala devam etmektedir.

9. Meral Danış Beştaş

188-189. Bayan Beştaş 1967 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 16 Kasım 1993 günü saat 17-18 sıralarında, kendisi ve eşi DGM'den çıkarken dört sivil kıyafetli polis tarafından durdurulmuştur. Her ikisi de gözaltına alınmıştır. Baki Demirhan ve Arif Altınkalem de aynı zaman da göz altına alınmışlardır. Gözleri bağlanmıştır ve kaybolan kişilerin bulunduğu Elazığ veya Silvan'a götürüldükleri söylenmiştir.

190-191. Bayan Beştaş küçük bir odaya götürülmüş ve tüm kişisel eşyalarını teslim etmesi istenmiştir. Daha sonra gözlerindeki bağların çözüldüğü hücresine götürülmüştür. Bir buçuk saat sonra gözleri bağlanmış ve sorguya götürülmüştür. Bir tabureye oturtturulmuş ve itilmiştir. Birisi "Kurye olduğunu -örgüt için bir kurye- itiraf et" demiştir. Bunu inkâr etmiş ve sert bir tokat yemiştir. Elektrik verilmekle tehdit edilmiştir. Daha sonra hücresine götürülmüştür.

192. Ertesi gün gece yarısı tekrar sorguya alınmış, İnsan Hakları Derneği'nin bir kolunun başkanı olduğunu reddetmiş sadece sekreteri olduğunu söylemiştir. Kendisine PKK ile bağlantıları olduğu söylenmiştir. Dernek için yaptığı işler, Derneğin PKK ile ilişkileri, Türkiye hakkında Avrupa'ya yapılan başvurular hakkında sorular sorulmuştur. Beştaş, insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçilere demeçlerde bulunduğunu ve bu ihlallerin önüne geçebilmek bazı önlemler alınması için çalıştığını itiraf etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na sunulmak üzere başvurular da hazırlamıştır. Ancak herhangi yasadışı bir örgütle bağlantısı olduğunu inkâr etmiştir.
193-194. Bu sorgular bir hafta boyunca devam etmiş ancak başvuru sahibi sorulan sorulara cevap verdiği için daha nazik bir hal almıştır. Mahkemeye çıkartılmadan iki gün önce, içeriğini bilmediği bazı belgeleri imzalamaya zorlanmış, reddettiğinde ise başka bir yere götürülerek soyulmuş ve üzerine bir saat süreyle basınçlı soğuk su tutulmuştur. Ancak hiçbir şey imzalamamıştır.

195. Başvuru sahibi, Abdülhakim Güven'i, müvekkillerinden birisinin kardeşi ve mahkum temsilcisi olarak tanımaktadır. Bu kişi ile yüzleştirilmiştir. Kendisi aleyhine Güven'in bazı iddialarda bulunduğu söylenmiştir. Güven'in de bulunduğu bir ortamda insan hakları ihlalleri konusunda demeçler verdiğini ve DGM önünde bazı dosyaları savunduğunu itiraf etmiştir.

196-198. Hücresindeki bir delikten Tahir Elçi ve Niyazi Çem'i çıplak bir halde üzerlerine basınçlı su tutulurken görmüştür. Sabahattin Acar ve Arif Altınkalem solundaki, Şinasi Tur da sağındaki hücrede kalmaktadır. Hüsniye Ölmez'in ağlayarak "Bunu yapmayın" diye bağırdığını duymuştur. Kaldığı hücre ise geniş, nemli bir yerdir. Yerde iki parça tahta vardır ve kendisine iğrenç bir battaniye verilmiştir. Hava çok soğuk olup herhangi bir ısıtma veya aydınlatma yoktur. Sadece sorgu için dışarı çıkarılmasına ve bir akşam bir de sabah olmak üzere iki kere tuvalete gitmesine izin verilmiştir. Akşam kendisine bir parça ekmek verilmiştir. Herhangi bir bayan görevli yoktur.

199-204. 10 Aralık 1993 günü doktor muayenesine götürülmüş, hasta olduğunu söylemesine rağmen doktor kendisini muayene etmeyi reddetmiş ve sadece görünen yaraları raporuna yazmıştır. Aynı gün Cumhuriyet Savcısı, Ünal Haney'in ve DGM Yedek Hakimi, Cafer Sadık Ünal'ın karşısına çıkartılmış ve gözaltında iken uğradığı muameleleri anlatmıştır. Ancak her iki yetkili de bunlarla ilgilenmemiştir. Serbest bırakılmadan önce, Jandarma Alay Komutanı, Eşref Hatipoğlu, kendileriyle konuşmuş ve uyarmıştır. Serbest bırakıldıktan sonra bir doktora gitmiş ve 15 günlük rapor verilmiştir. Doktora gözaltında neler yaşadığını anlatmamıştır. 1996 yılında genel seçimlerden önceki akşam, Abdülhakim Güven ve birisi JİTEM'de görevli olan iki jandarma tarafından takip edilmiştir. Eşi ve kendisi daha sonra bazı kişilerce takip edilmiştir. Avukat arkadaşları, baro yöneticileri ve kendisine tek başına dolaşmamasını tavsiye eden Cumhuriyet Başsavcısı, Bekir Selçuk ile konu hakkında konuşmuştur.

10. Mesut Beştaş

205-206. Başvuru sahibi, 1966 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. Gözaltına alınması ve jandarma komutanlığına götürülüşü ile ilgili olarak eşi ile aynı ifadeyi vermiştir (yukarıdaki par. 189-190). Buraya geldiklerinde eşinden ayırılmış ve üst kattaki bir hücreye götürülmüştür. Kırk beş dakika sonra gözleri bağlanmış, aşağı kata indirilmiş ve sorguya alınmıştır. İnsan Hakları Derneği ilgili sorular sorulmuştur. Oysa başvuru sahibi bu derneğe üye olmayıp sadece aynı binada aynı katta çalışmaktadır.

207. Ertesi gün ikinci sorguda hiç ayak basmadığı cezaevleri arasından kuryelik yapmak suretiyle PKK'ya yardım etmekle suçlanmıştır. Bu suçları reddetmiştir.

208-210. Üçüncü veya dördüncü sorgularda, karısının önünde, her ikisi de çıplak iken işkence yapılmakla tehdit edilmiştir. Sorguya götürülürken tokatlanmış, tekmelenmiştir. Sorguda ise birkaç kez yumruklanmıştır. 24 veya 25. gün içeriğini bilmediği bazı belgeleri imzalaması istenmiş, karısına bir kötülük gelmesin diye bunları imzalamıştır. Hücresinde tahta bir zemin vardır ancak karanlık ve soğuktur. Kendisine günde bir parça ekmek ve iki kere tuvalete gitme izini verilmiştir. Çok küçük bir battaniyesi de vardır. Son günlerde yüksek sesli müzik çalınmış, bu arada korkunç çığlıklar duymuştur.

211. Eşini, binada olduğundan haberdar etmek için yüksek sesle öksürmüş, eşi de aynı şekilde cevap vermiştir.

212. Abdülhakim Güven ile yüzleştirilmiş ancak gözleri bağlı olduğu için bu şahsı görmemiştir. Eşi ile beraber Güven'in kardeşinin bir davasına bakmışlardır. Aynı zamanda kendisini mahkum temsilcisi olarak tanımaktadır. Yüzleştirme esnasında Güven herhangi bir suçlamada bulunmamıştır.

213-219. Cumhuriyet Savcısı'nın karşısına çıkartılmadan önce doktor muayenesine götürülmüştür. Doktor, başvuru sahibinin akciğer şikayetlerini incelemek istememiş sadece görünen izleri kaydetmeye meyilli görünmüştür. Başvuru sahibinin vücudunda görünen herhangi bir iz yoktur. Cumhuriyet Savcısı'na götürülürken görüntüleri çekilmiş ve daha sonra televizyonda yayınlanmıştır. Cumhuriyet Savcısı ve DGM Yedek Hakimine kötü muamele gördüğünü söylemiştir. Serbest bırakılmadan önce Jandarma Alay Komutanı, Eşref Hatipoğlu, kendilerini uyarmış ve onları unutmayacağını söylemiştir. Serbest bırakıldıktan sonra Mardin Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde bir doktora muayene olmuş ve zatürre teşhisi konulmuştur. Kendisine verilen raporun kaç günlük olduğunu hatırlamamaktadır. Ertesi gün, 15 Aralık 1993, Cumhuriyet Savcısı'nın karara itiraz etmesi sebebiyle tekrar yakalanmış ve Diyarbakır E-Tipi Cezaevine gönderilmiş daha sonra Mardin'e sevk edilmiştir. Diyarbakır'daki cezaevi doktoruna gitmiş, kendisine ilaç verilmiş ancak rapor istememiştir.17 Şubat 1994 günü serbest bırakılmıştır. Diyarbakır DGM'deki işlemler devam etmektedir.

11. Vedat Erten

220-222. Erten, 1965 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 23 Kasım 1993 günü Diyarbakır DGM'den ayrılırken kendisi ve stajyer bir avukat iki sivil polis tarafından durdurulmuş ve kimlikleri sorulmuştur. Daha sonra Erten'i gözaltına almışlardır. Bir arabaya bindirilerek 18 gün kalacağı Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüştür. O günlerde meslektaşlarının gözaltına alındığını bilmektedir. Kovuşturma makamlarına göre gözaltına alınma sebebi, PKK itirafçısı Abdülhakim Güven'in, başvuru sahibi aleyhine yapmış olduğu suçlamalardır.

223. Binaya girerken, Vedat Erten olup olmadığı sorulmuş, onayladığında düşmesine yol açacak şiddette iki kere tokatlanmıştır. 15 dakika boyunca çömelmek zorunda kalmış ve elbiselerini çıkartması istenmiştir. 1987'de JİTEM'de gözaltına alındığında öğrendiği "Filistin askısı" olarak bilinen bir işkence şekli olan helikoptere alınma atfı yapılmıştır. Nihayet birkaç metre uzunluğundaki bir koğuşa götürülmüş ve elbiseleri arkasından atılmıştır. Tuvalet kokan hücrenin ıslak beton zemininde oturmak zorunda kalmıştır. Gözbağlarını açmaması söylenmiştir. Bazı meslektaşların seslerini duymuştur.

224-225. Kendisine günde bir parça ekmek verilmiş, fazla istediğinde bu isteği geri çevrilmemiştir. Su ihtiyacını ise günde iki kez gitmesine izin verilen tuvalette gidermektedir. Ekmek dağıtılmayan bir gün arkadaşlarının protestolarını duymuştur. Yüksek sesle müzik çalınmıştır. Gözaltındaki şahıslara yapılan muameleyi eleştirdiğinde yüzü ve göğsü tekmelenmiştir. Bu olaydan sonra hangi görevliyle karşılaşsa tekmelenmiştir.

226-227. 10-12 gün sonra sorguya alınmıştır. Bir tabureye oturtturulmuş, gözlerindeki bağları çıkartmasına izin verilmiş ancak tepesindeki güçlü ışık sebebiyle yine bir şey görememiştir. "Anlatması" söylenmiş, anlatacak bir şeyi olmadığını söyleyince dövülmüştür. PKK'nın cezaevi kuryesi olmakla suçlanmıştır. Bunu reddettiğinde tekrar dövülmüştür. Cezaevleri arasında günlükler, sigara ve kalem taşıdığını itiraf etmesi söylenmiştir.

228. Tutulduğu dar yerde, Tahir Elçi'nin dehşet verici çığlıklarını, Elçi ve Çem'in birbirlerine vuran dişlerinin seslerini duymuştur. Meral Danış Beştaş'ın hıçkırarak ağladığını, birisinin Hüsniye Ölmez'i konuşmazsa öldürülmekle tehdit ettiğini, Ölmez'in "Beni öldürecekler, burada ölmezsem dışarıda beni öldürecekler" diyerek ağladığını duymuştur. Erten, Elçi ile dertleşmeyi denediğinde tokatlanmıştır.

229. Cumhuriyet Savcısı'nın önüne çıkartılmadan iki gün önce, içeriklerini bilmediği bazı belgeleri imzalamaya zorlanmış, dayak yemekten korktuğu için de bunları imzalamıştır. Bu arada diğer meslektaşlarının "yeter, beni öldürmeyin" çığlıklarını duymuştur.

230-231. Kendisini tam olarak muayene etmek istemeyen bir doktora götürülmüştür. Sadece başvuru sahibinin yüzünde herhangi bir ize rastlanılmadığını kaydetmiştir. İki gün sonra gece yarısı, Cumhuriyet Savcısı'nın önüne çıkartılmış, PKK için kuryelik yapmakla suçlandığı söylenmiştir. İlk defa bölgedeki bir PKK koordinatörünün görevleri ile ilgili bir belge taşımakla suçlanmıştır.

232. Erten, haksız şekilde suçlandığını ve üzerinde bulunduğu iddia edilen belgelerin düzmece olduğunu ileri sürmüştür. Abdülhakim Güven ile yüzleştirme tutanağı kendisine okunmuş ancak yüzleştirildiği kişinin Güven olup olmadığını bilmemektedir. Güven, başvuru sahibinin müvekkilleri ile görüşürken mahkum temsilcisidir.

233-234. Başvuru sahibi, Cumhuriyet Savcısı'na ve daha sonra DGM Yedek Hakimi'ne, işkence gördüğünü ve ifadelerini baskı altında verdiğini söylemiştir. Hakim kendisini serbest bırakmıştır. Bununla beraber gözleri bağlanmış ve diğer meslektaşlarının yanına götürülmüştür. Öldürülmeye götürüldüğünü zannetmiştir. Ancak bir görevli kendileriyle konuşmuş ve uyarılarda bulunmuştur. 10 Aralık 1993 günü salıverilmiştir. Cumhuriyet Savcısı, başvuru sahibinin serbest bırakılmasına itiraz etmiş ve sonuç olarak Ertesi birkaç gün sonra tekrar mahkemeye çıkartılmış ve Diyarbakır E-Tipi Cezaevi'ne gönderilmiştir. 17 Şubat 1994 günü tekrar mahkemeye çıkartılmış ve serbest bırakılmıştır. Mahkemede, kendisine karşı yöneltilen suçlamaları reddetmiş, işkence gördüğünü ve ifadelerini baskı altında verdiğini söylemiştir.

12. Baki Demirhan

235-236. Demirhan, 1966 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 16 Kasım 1993 günü Diyarbakır DGM çıkışında Arif Altınkalem ile birlikteyken, JİTEM'den olduklarını düşündüğü güvenlik güçleri tarafından durdurulmuşlar, kimlikleri tespit edildikten sonra bir arabaya bindirilmişler, Bay ve Bayan Beştaş'ın getirilmelerini beklemişler, daha sonra Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülmüşlerdir. Başvuru sahibi ve Mesut Beştaş, 26 gün kaldığı üst kattaki bir hücreye götürülmüşlerdir.

237-238. İlk gece sorguya alınmış ve genel olarak Abdülhakim Güven'in yaptığı suçlamalardan haberdar edilmiştir. Demirhan, bu iddiaları reddetmiştir. Başvuru sahibinin kardeşi de Güven ile aynı hapishanededir ve Güven, müvekkilleri ile yapmış olduğu tüm görüşmelere katılmıştır. Başvuru sahibinin kardeşi PKK'ya katılması için baskı altında olduğunu, Güven ise kardeşinin verdiği sözleri tutmadığını söylemiştir.

239. Başvuru sahibi, gözleri bağlı bir halde Güven ile yüzleştirilmiş, içeriklerini bilmediği bazı belgeleri imzalamıştır.Sorgular esnasında Avrupa'daki insan hakları kuruluşları ile ilgili olarak herhangi bir atıfta bulunulmamıştır. Zaten kendisi de herhangi bir müvekkili için Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na herhangi bir başvuruda bulunmamıştır.

13. Arif Altınkalem

240-242. Altınkalem, 1965 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. Gözaltına alınması ile ilgili olarak Demirhan ile benzer bir ifade vermiştir (bak. par. 236). Jandarma Komutanlığı'nda bir koridorda çökmek ve duvara bakmak zorunda bırakılmıştır. Neden gözaltına alındığı ve kimler tarafından tutulduğu konularında bilgi sahibi değildir.

243-244. Bir iki gün sorguya alınmamıştır. Sorguya alındığında DGM'leri önünde savunduğu davalar ile ilgili olarak sorulara muhatap olmuştur. Davalarıyla PKK arasında bağlantı olduğu çıkarımları yapılmıştır. PKK'lı mahkumlar için kuryelik yapmak ve hukuki çalışmaları için para almamakla suçlanmıştır. Abdülhakim Güven'in kendisi aleyhine bazı suçlamalarda bulunduğu söylenmiştir. Güven'i Diyarbakır Cezaevine yaptığı ziyaretlerde mahkum temsilcisi olarak tanımıştır. Güven, olduğu iddia edilen bir kişi ile yüzleştirilmiş, gözleri bağlı olduğu için bu şahsı tanıyamamıştır. Güven, başvuru sahibinin, yapmış olduğu hukuki işler sebebiyle muhtemel bir PKK'lı olduğunu ima etmiş ancak özel bir suçlamada bulunmamıştır. Güven, başvuru sahibine kurye aracılığı ile taşınabilecek bir belge vermediğini itiraf etmiştir.
245. Fiziksel ve psikolojik baskı altında olduğundan, hiçbir zaman sahip olmadığı, "ERNK Makbuzu" başlıklı, PKK'ya mali yardım ettiği anlamına gelen bir tutanak haricinde içeriklerinden haberdar olmadığı çeşitli belgeleri imzalamıştır.

246-248. 10 Aralık 1993 tarihli doktor raporunda, vücudunda şiddet izleri taşıdığını belirtilmiştir. Aynı gün mahkemeye çıkartılmış ve serbest bırakılmıştır. Daha sonra meslektaşlarıyla beraber bir jandarmanın uyarı konuşmasını dinlemiştir. Başvuru sahibi, daha sonra Güven'in polise vermiş olduğu ifadelerde adının geçmediğini öğrenmiştir. Bu yüzden de İnsan Hakları Derneğine üye olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na başvuruların hazırlanmasına yardımcı olması sebebiyle gözaltına alındığını düşünmektedir. Serbest bırakılmasından sonraki birkaç ay, hakkında gıyabi tutuklama kararı olması sebebiyle Diyarbakır dışında kalmıştır.

14. Gazanfer Abbasioğlu

249-251. Abbasioğlu, 1967 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. 15 Kasım 2003 günü DGM çıkışında bazı meslektaşları ile birlikte durdurulmuş ve kimlik tespiti yapılmıştır. Bazı avukatlar gözaltına alınırken kendisi serbest bırakılmıştır. 30 Kasım günü, bir meslektaşının bürosunda iken sivil kıyafetli polis ve jandarmalar içeri girmişler ve kimliğini kontrol etmişlerdir. Gözaltına alındığı söylenmiş ve jandarmalar tarafından doktor raporu alınmıştır. Gözleri bağlı bir halde iken meslektaşlarının da bulunduğunu düşündüğü bir yere götürülmüştür. PKK mensubu olmak ve bu örgüte yardım etmekle suçlanana kadar neden gözaltına alındığı kendisine söylenmemiştir. Başvuru sahibi, bu iddiaları reddetmiştir.

252-253. Daha önceden Abdülhakim Güven'in itirafçı olduğunu ve göz altıların bundan sonra başladığını bilmektedir. Güven'i cezaevine yapmış olduğu bir ziyarette mahkum temsilcisi olarak tanımıştır. İlk sorgusunda gözleri bağlı iken Güven'le yüzleştirilmiş, sesini tanımıştır. PKK mensubu olmak ve daha ziyade PKK davalarını savunmakla itham edilmiştir. Serbest bırakılmasının akabinde, dava dosyasını incelemesi ile, hakkında, PKK kuryeliği gibi asılsız başka ithamlarda da bulunulduğunu fark etmiştir.

254-255. Tahir Elçi, Meral Danış Beştaş, Niyazi Çem ve Hüsniye Ölmez gibi işkenceye maruz kalmamak için içeriklerini bilmediği bazı belgeleri imzalamıştır. Hakim tarafından serbest bırakılmasının akabinde, Jandarma Alay Komutanı, Eşref Hatipoğlu, kendileriyle konuşmuş ve uyarılarda bulunmuştur. Başvuru sahibi konuşmayı tehdit olarak algılamıştır. Bu konuşmadan sonra salıverilmiştir.

15. Fuat Hayri Demir

256-259. Başvuru sahibi, 1967 doğumlu olup olay zamanı Diyarbakır'da avukatlık yapmaktadır. Öğle yemeği sırasında DGM'yi terk ederken iki sivil tarafından durdurulmuş ve kimliği kontrol edilmiştir. Şahıslar, jandarma istihbaratından olduklarını söylemişlerdir. Kimliği kontrol edildikten sonra gözaltına alınmıştır. Bir araca bindirilmiş ve atkısı ile gözleri bağlanmıştır. Beş dakika sonra arabadan indirilmiş ve bir duvarın dibinde beklemesi söylenmiştir. Daha sonra bir binaya sokulmuş ve Gazanfer Abbasioğlu ve Tahir Elçi gibi bazı meslektaşlarının fısıldaştıklarını duyduğu bir koridorda çöktürülmüştür. Sekiz gün boyunca beton bir zemin üzerinde oturmuşlardır. Neden gözaltına alındığı söylenmemiştir. Mahkum temsilcisi Abdülhakim Güven ile cezaevinde tanışmıştır. Başvuru sahibi, kendisi ile mesleki veya diğer herhangi bir bağlantısı olmadığı için, Güven'in kendisi aleyhine suçlamalarda bulunduğunu tahmin etmemektedir.

260-261. Bir iki gün sonra sorguya alınmış ve PKK kuryesi olmak ve PKK'ya yardım ve yataklık etmekle suçlanmıştır. Kendisine "Güven" diyen bir kişi de orada bulunmaktadır ve kendisi gibi itirafta bulunmasını tavsiye etmiştir. Güven olduğunu tahmin ettiği kişiye, cezaevleri arasında herhangi bir şey taşımadığını pekala bildiğini söylemiştir. Birkaç gün sonra yüksek sesli müzik çalınmaya başlamış ve insanlara, bazı belgeleri imzalamaları için bağırıldığını aksi takdirde öldürüleceklerinin söylendiğini duymuştur. İşkence tehditleri sebebiyle, içeriklerini bilmediği belgeleri imzalamak zorunda olduğunu hissetmiştir.

16. Abdülhakim Güven

262-263. Güven, 1962 doğumlu olup ticaret haricinde herhangi bir işle uğraşmamıştır. Olay zamanı, PKK mensubu olmak suçundan Diyarbakır E-Tipi Cezaevinde yatmaktadır. 1993 yılında, bir anlaşmazlık yüzünden PKK'dan ayrılmış, 1989'da ceza almasından önce tanıdığı bazı avukatlardan başlamak suretiyle Devlet'e PKK hakkında bilgiler vererek itirafçı olmuştur. PKK, kendisini cezaevinde örgütün temsilcisi yapmıştır ve tüm örgüt mensuplarının savunma avukatları da dahil olmak üzere dış dünyayla bağlantılarından sorumlu olmuştur. Bu PKK mensuplarına verilen eğitimin bir parçasıdır. Güven, aşağıdaki ifadeyi vermiştir:

264-265. Güven, Kasım 1993'te, Tahir Elçi'nin evinde Berivan kod adlı bir PKK'lı ile görüştüğü ve Elçi'ye dışarıdaki PKK mensuplarına ulaşt

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat