Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi .A.İ.H.M. 1996/33420 Esas 2005/ Karar
Karar Dilini Çevir:
(Başvuru no: 33420/96 ve 36206/97)

KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

STRAZBURG

22 Kasım 2005

İşbu karar AİHS'nin 44§2. maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup bazı şekli düzeltmelere tabi olabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan ve ( 33420/96 ve 36206/97) başvuru no'lu davaların nedeni, bu ülke vatandaşları Belkıza Kaya, Meryem Demir, Emine Erbek, Reşit Özdemir, İbrahim Yılmaz, Osman Özdemir, Ramazan Kaya, Osman İlhan, Selahattin Nas ve Halit Kaya'nın oğlu İbrahim Kaya ve Ahmet Kaya'nın yakını olan İbrahim Kaya'nın (başvuranlar) Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna 12 Temmuz 1996 ve 24 Mayıs 1997 tarihlerinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) Temel İnsan Haklarını güvence altına alan eski 25. maddesi uyarınca yapmış oldukları başvurudur.

Başvuranlardan dokuzu İstanbul Barosu avukatlarından S. Okçuoğlu, N. Kaplan ve T. Tepe tarafından temsil edilmektedirler. İbrahim Kaya ve İbrahim Kaya adlı başvuranlar ise merkezi Londra'da bulunan Kürt İnsan Hakları projesi avukatlarından A. Stock tarafından temsil edilmektedirler.

OLAYLAR

Başvuranlar sırasıyla 1972, 1963, 1971, 1973, 1962, 1960, 1967, 1955, 1968 ve 1972 doğumludur.

I. DAVANIN KOŞULLARI

A. Olayların özeti

Başvuranlara göre 12 Ocak 1996 tarihinde, makamlara göre ise 14 Ocak 1996 tarihinde, Abdullah İlhan, Neytullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Halit Kaya ve Ramazan Oruç yakalanmış ve Taşkonak İlçe Jandarma Komutanlığı'nda gözaltına alınmışlardır. İsimleri PKK'ya yardım ve destekte bulunduğundan şüphe edilen köy korucubaşı olan Nurettin Baykara'nın sorgulaması sırasında telaffuz edilmiştir.

Güçlükonak İlçe Jandarması, gözaltındaki kişilerin şubelerine naklini istemiştir. Nakil işleminin yapılması amacıyla, Koçyurdu Jandarma Karakolu'na bilgi verilmiştir.

15 Ocak 1996 tarihinde saat 8 sularında, çavuş Haldun Canatan, üç jandarma ve Abdülhalim Yılmaz, Hamit Yılmaz, Mehmet Önder ve Lokman Özdemir adındaki dört köy korucusu, Taşkonak'a gitmek üzere Beşir Nas tarafından kullanılan bir minibüse binmişlerdir. Taşkonak'a vardıklarında yakalanan kişileri teslim alarak minibüse bindirmişlerdir. Jandarmalar, Taşkonak İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından kendilerine tahsis edilen askeri araçla minibüsü takip etmişlerdir.

Güçlükonak yolunda, minibüs silahlı saldırıya uğramış. Jandarmalar araçlarından inerek, savunma pozisyonu almış ve telsizle durumu bildirmişlerdir. Bölgede güvenliği sağladıktan sonra, güvenlik güçleri minibüsün parçalandığını ve içindekilerin öldüğünü fark etmişlerdir. Minibüs şoförü Beşir Nas'ın vücudu, minibüsün birkaç metre uzağında ve diğer on kişinin vücudu ise aracın içinde bulunmuştur.

Jandarmalara tarafından hazırlanan olay yeri tespit tutanağında, yakalamalar ve meydana gelen saldırı yukarıda belirtildiği şekilde yer almaktadır. Olay yerinde yapılan incelemeler sonrasında dört köy korucusuna ait cephane ve silahlar ve aracın çevresinde 27 kovan bulunmuştur. Aracın üstünde çok sayıda mermi ve roket izi tespit edilmiş ve üç roket aracın yaklaşık beş metre uzağına düşmüştür.

Olaydan yaklaşık beş dakika önce, yolun güvenliğinden sorumlu olan Taşkonak Seyyar Jandarma Birliği üzerine ateş açılmış ve bir gurup teröristin varlığı tespit edilmiştir. Birlik merkeze haber vermiş, savunma düzenine geçmiş, yakın bölgelerden jandarma ve iki helikopter desteği almıştır.

Minibüsün saldırıya uğradığı yerin krokisi tutanağa eklenmiştir.

Aynı gün güvenlik güçleri tarafından hazırlanan raporda olaylar yukarıda anlatıldığı şekilde yer almaktadır.

Güvenlik güçleri tarafından hazırlanan operasyon özetinde, saat 10:00 sularında, Seyyar Jandarma Birliği'nin yaklaşık on kişiden oluşan bir terörist gurubun silahlı saldırısına uğradığı belirtilmektedir. Takviye edilen birlik, teröristlerin bulunduğu yöne doğru ilerlemiş ve çatışma meydana gelmiştir. Bir saat süren atışlar sonrasında, teröristler Doğu'ya doğru kaçmışlardır. Takip sırasında bir kalaşnikof bulunmuştur. Operasyon saat 16:10 sularında sona ermiştir.

15 Ocak 1996 tarihinde saat 11:30 ve 12:15 arasında PKK üyesi oldukları sanılan kişilerin telsiz konuşmaları güvenlik güçleri tarafından tespit edilmiştir.

Doktor eşliğinde Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan otopsi tutanağı, Koçyurdu Jandarma Komutanı Murat Toprak ve çavuş Haldun Canatan'ın ifadelerine yer vermiştir.

Komutan, gözaltında bulunan kişileri taşıyan aracı Güçlükonak Jandarma Karakolu'nda beklediğini ve bu araçla Koçyurdu Jandarma Karakolu'na gitmesi gerektiğini belirtmiştir. Kazayı haber aldıktan sonra olay yerine gitmiş ve aracın mermi ve roket atışlarıyla vurulduğunu görmüştür.

Çavuş, verilen talimatlara uygun olarak gözaltındaki kişilerin Taşkonak İlçe Jandarma Komutanlığı'ndan alındıklarını belirtmiştir. Güçlükonak yolu üzerinde, silah sesleri duymuş ve karşılık vermek üzere araçlarından inmişlerdir. Bulundukları yerden yaklaşık 500 metre uzakta olan minibüs, yoğun ateş altında kalmıştır. Çatışma iki helikopterin destek vermek üzere gelmesiyle yarım saat sonra sona ermiştir. Minibüsü, içinde bulunan kişilerle birlikte yanmış olarak bulmuşlardır, yalnızca minibüs şoförünün cesedi tanınabilir haldedir.

Tutanakta, araçta bulunan on kişinin vücutlarının yandığı ve kimlik tespitinin olanaksız olduğu belirtilmiştir. Beşir Nas'ın vücudunda dört mermi izi tespit edilmiştir. Ölüm nedeni belli olduğundan, klasik otopsi yapılmasına gerek duyulmamıştır.

Eruh Cumhuriyet Savcısı, cesetlerin gömülmesine izin vermiştir.

Yine 16 Ocak 1996 tarihinde, yetkililer çok sayıda gazeteciyi olay yerine götürmüş ve bir basın açıklaması düzenlemişlerdir. Saldırı sırasında ölen kişilerin cesedi kapalı olarak, parçalanmış olan aracın yanına getirilmiştir. Aynı gün olayı akşam haberlerinde yayınlayan televizyon kanalı ve ertesi gün aktaran gazeteler bunun bir terörist saldırı olduğu şeklinde bilgi vermişlerdir.

B. Ulusal makamlar tarafından yürütülen usul işlemleri

Olaydan sonra Eruh Cumhuriyet Savcısı soruşturma başlatmıştır.

1 Şubat 1996 tarihinde, Eruh Cumhuriyet Savcısı ratione materiae yetkisizlik kararı vererek, dava dosyasını Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı'na sevk etmiştir.

22 Ekim 1996 tarihinde Eruh Cumhuriyet Savcısı, maktullerin yakınlarına celp göndermiştir.

4 Kasım 1996 tarihinde, Güçlükonak Kaymakamlığı, Güçlükonak Jandarması'nın başvurusu üzerine, yakınlarının ölümleri nedeniyle tazminat aldıkları Abdulhalim Yılmaz, Lokman Özdemir, Beşir Nas ve Mehmet Öner adlı maktullerin isimlerini bildirmiştir.

18 Kasım 1996 tarihinde, Cumhuriyet Savcısı maktullerin yakınlarının ifadelerini almıştır.

Ali Nas'ın eşi Emine Nas, eşinin eski bir köy korucusu olduğunu, ölümünden sorumlu olan kişileri tanımadığını belirtmiş ve güvenlik güçlerinin bu olayla ilgisi olmadığını ifade etmiştir.

Abdulhalim Yılmaz'ın babası Abdullah Yılmaz, Beşir Nas'ın babası Arap Nas ve Lokman Özdemir'in babası Abdullah Özdemir, oğullarının ölümünden sorumlu olan kişileri tanımadıklarını belirtmiş ve aldıkları tazminatı dile getirmişlerdir. Oğullarının ölümü ile ilgili olarak bir şikayette bulunmadıklarını belirtmiş ve güvenlik güçlerinin bu olayla ilgisi olmadığını ifade etmişlerdir.

Ramazan Oruç'un eşi Cevahir Oruç eşinin ölümünden sorumlu olan kişileri tanımadığını belirtmiş ve güvenlik güçlerinin olayla ilgisi olmadığını ifade etmiştir.

21 Kasım 1996 tarihinde Cumhuriyet Savcısı tarafından ifade alınan Mehmet Öner'in eşi Meryem Öner, eşinin köy muhtarı ve köy korucusu olduğunu belirtmiş, eşinin ölümünden dolayı tazminat aldığını ve halen gıda yardımından faydalandığını ifade etmiştir. Eşinin ölümünden sorumlu olan kişileri tanımadığını ve güvenlik güçlerinin bu olayla ilgisi olmadığını belirtmiştir.

31 Aralık 1998 tarihinde, Güçlükonak Jandarma Komutanı, Şırnak Jandarma Komutanlığına şu bilgileri vermiştir.

Nurettin Baykara, PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle Fındık Jandarma Komando Tabur Komutanlığı tarafından gözaltına alınmıştır. Sorgulaması sırasında, Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'un isimlerini vermiştir. Bu kişiler sorgulamalarının yapıldığı Taşkonak Jandarmaları tarafından gözaltına alınmışlardır. Daha sonra, Güçlükonak Jandarma Komutanlığı sorgulamalarının yapılması için bu kişilerin Güçlükonak'a getirilmelerini istemiştir.

Bu amaçla, bir çavuş, üç jandarma ve dört köy korucusu, saat 8 sularında Beşir Nas yönetimindeki bir minibüsle Koçyurdu Jandarma Karakol Komutanlığı'ndan hareket etmişleridir. Jandarmalar, onları askeri bir araçla takip etmişlerdir. İlerleme sırasında minibüs şiddetli ateşe maruz kalmıştır.

Olayın başlamasından 5 dakika önce Jandarma Komando Timi terörist grubunun taciz ateşine maruz kalmıştır. Taşkonak, Fındık ve Yağızoymak Jandarmaları tarafından destek gelmiş, timler ateş açılan yere ilerlemiştir. Bölgede yapılan aramalar sırasında bir adet kalaşnikof piyade tüfeği bulunmuştur.

Sonuç olarak, maktullerin yakınları ya da diğer köylüler bu olaya ilişkin yetkililere herhangi bir şikayette bulunmamışlardır.

14 Ocak 1999 tarihinde, Diyarbakır Polis Kriminal laboratuarı güvenlik güçleri tarafından yürütülen operasyon çerçevesinde bulunan kalaşnikof piyade tüfeğinin ve olay yerinde bulunan malzemelerin balistik incelemesini yapmıştır. İnceleme neticesinde 7.62x54 mm çapındaki 26 kovanın bu silahtan geldiği ve kalaşnikof kovanının bu silahtan gelmediği belirtilmiştir.

22 Mart 2001 tarihinde, Cumhuriyet Savcısı, Beytüşşebap ve Şırnak Cumhuriyet Savcılıklarından ölen kişilerin gözaltına alınması ile sorgulanmalarına ilişkin bilgi istemiştir.

5 Nisan ve 25 Mayıs 2001 tarihlerinde, Şırnak Cumhuriyet Savcılığı, Fındık Jandarma Tabur Komutanlığı'ndan kendilerini bilgilendirmelerini istemiştir.

15 Haziran 2001 tarihinde, Şırnak Cumhuriyet Savcılığı, köy korucularının gözaltının kayıtlarda yer almadığını Cumhuriyet Savcısına bildirmiştir.

21 Eylül 2001 tarihinde, Cumhuriyet Savcısı'nın başvurusu üzerine, Şırnak Cumhuriyet Savcılığı, tekrar Fındık Jandarma Tabur Komutanlığı'ndan olaya ilişkin bilgi istemiştir.

4 Ekim 2001 tarihinde, Fındık Jandarma Tabur Komutanlığı, Şırnak Cumhuriyet Savcılığı'na, Nurettin Baykara ve ölen altı kişinin gözaltına alınması olayının kayıtlarda yer almadığını ve sağlık raporlarının bulunmadığını bildirmiştir. Şırnak Cumhuriyet Savcılığı, bu mektubu Cumhuriyet Savcısı'na iletmiştir.

2 Mayıs 2002 tarihinde, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi katibi, Nurettin Baykara aleyhine hiçbir cezai soruşturma yürütülmediğini konusunda Cumhuriyet Savcısı'na bilgi vermiştir.

20 Haziran 2002 tarihinde, Cumhuriyet Savcısı, çeşitli illerin Savcılıklarından, olayın meydana geldiği dönemdeki Koçyurdu Jandarma Karakol komutanının, komutan yardımcısının ve üç jandarmanın ifadelerinin alınmasını istemiştir. Sözkonusu kişilerin ifadeleri 11 Temmuz ve 6 Kasım 2002 tarihlerinde alınmıştır.

Komutan Murat Toprak, olaydan bir gün önce izinden döndüğünü ve Güçlükonak'ta bulunduğunu açıklamıştır. Talimat üzerine, Koçyurdu Jandarma Karakol Komutanlığı'nı aramış ve bir çavuş, üç jandarma ve dört köy korucusunun gözaltında bulunan kişileri Taşkonak'tan Güçlükonak'a götürülmelerini istemiştir. Saldırıdan ertesi gün haberdar olmuştur.

Komutan yardımcısı Hakan Ersoy olayın meydana geldiği sırada Koçyurdu Jandarma Karakol Komutanlığı'nda bulunduğunu belirtmiştir. Olayın meydana geldiği yer Karakol Komutanlığı'nın yaklaşık 4 kilometre uzağında meydana gelmiş, silah seslerini duymuş ve duman görmüşlerdir. Çavuş Haldun Canatan kendilerine durumu telsizle bildirmiş ve bölgeye takviye güç gönderilmiştir.

Yakup Çebi adındaki jandarma, minibüsün saldırıya uğradığı sırada Koçyurdu Jandarma Karakol Komutanlığı'nda bulunduğunu belirtmiştir. Aracın yandığını görmüşlerdir. Olay yeri tespit tutanağında yer alan imzayı tanımış ve minibüsün saldırıya uğramasından sonra top atışlarının yapıldığını ve helikopterlerin geldiğini açıklamıştır. Ayrıca, yolun emniyetini sağlamakla görevli birinci gurup saat 8:30 civarında, ikinci ise saat 10:30 civarında Karakol Komutanlığı'ndan ayrılmışlardır.

Halit Yıldırım ve Murat Turna adındaki jandarmalar ise, olayın meydana geldiği gün, gözaltında bulunan altı kişiyi almak ve onları Güçlükonak'a götürmek üzere Taşkonak Jandarma Komutanlığı'na geldiklerini açıklamışlardır. Olayın meydana geldiği sırada, minibüs birkaç yüz metre uzakta bulunuyordu. Araçlarından inerek savunma pozisyonu almışlardır. Kontrolü ele aldıktan sonra, on bir kişinin cesetleriyle karşılaşmışlardır.

8 Ekim 2003 tarihinde, Cumhuriyet Savcısı Batman Cumhuriyet Savcılığı'ndan Nurettin Baykara'nın ifadesini almasını istemiştir.

28 Ekim 2003 tarihinde, Nurettin Baykara olayın meydana gelmesinden önce Jandarma Karakol Komutanlığı'na çağırıldığını ve yaklaşık beş gün orada tutulduğunu belirtmiştir. Jandarmalar, köylülerin PKK'ya yardım etmelerini engellemediği için Nurettin Baykara'yı suçlamışlardır. Jandarma Karakol Komutanlığı gözaltında bulunduğunun kayıtlara düşürülmediğini ifade etmiştir.

HUKUK AÇISINDAN

I. HÜKÜMET'İN İTİRAZI HAKKINDA

Hükümet iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazını yinelemektedir.

AİHM, 23 Ocak 2001 tarihli kabuledilebilirlik kararında, başvuranların sözkonusu sivil ve idari mahkemelere başvurma hakkından mahrum olduklarını ve ilgili itirazları reddettiğini hatırlatmaktadır.

Cezai başvuru hususunda ise, bu itirazın başvuranların AİHS'nin 2. maddesine dayanan şikayetleriyle yakından ilgili sorular içerdiğine ve esasla birleştirilmesine karar vermiştir.

II. OSMAN ÖZDEMİR'İN MAĞDUR SIFATI

AİHM her zaman ve kayıtsız şartsız olarak, içtihadında ölümünden Savunmacı Devlet'in sorumlu olduğu iddia edilen bir kişinin, daha yakınları örneğin maktulun kendi çocukları başvuruda bulunmamış olsalar bile ailesinin, kız kardeşinin, erkek kardeşinin, yeğeninin, AİHS'nin 2. maddesinin ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduklarını iddia edebileceklerini benimsemiştir (Bkz. Yaşa-Türkiye, 2 Eylül 1998 tarihli karar, Derleme 1998-VI, ss. 2429-2430, § 66, ve Velikova-Bulgaristan (karar), no:41488/98, CEDH 1999-V).

Esasında, AİHM başvuran Osman Özdemir'in maktul Abdulhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir'in kuzeni olduğunu not etmektedir. Burada dördüncü dereceden bir akrabalık sözkonusudur. Aynı zamanda, maktullerin yakını olan kardeşleri İbrahim Yılmaz ve Reşit Özdemir, AİHM'ye başvurmuşlardır.

Sonuç olarak, AİHS'nin 35 § 4 maddesi uyarınca dava aşamasında bir başvuruyu kabuledilemez olarak nitelendirebileceğini hatırlatarak ( Bkz. Chamaiev ve diğerleri-Georgie ve Rusya, no:36378/02, § 355, CEDH 2005-…), başvuran Osman Özdemir'in AİHS'nin 34. maddesi uyarınca mağdur olduğunu iddia edemeyeceği kanaatindedir.

Bu nedenle, başvurunun 35 § 3 madde uyarınca AİHS'nin hükümleriyle ratione personae bağdaşmamaktadır ve 35 § 4 maddesi uyarınca reddedilmelidir.

III. AİHS'NİN 2. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuranlar yakınlarının güvenlik güçleri tarafından yargısız infaza uğradıklarını iddia etmektedirler. AİHS'nin 2.maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedirler.

A. Tarafların Argümanları

1. Başvuranlar

Başvuranlar, iddialarını yinelemektedirler. Başvuranlar ulusal makamların ciddi soruşturma yapma yükümlülüklerini yerine getirmediklerini ileri sürmektedirler.

Başvuranlar, bazı köylülerin güvenlik güçlerinin baskısı altında olay yerine gelen Cumhuriyet Başsavcısı'na yaptıkları şikayetleri geri aldıklarını savunmaktadırlar.

AİHM'ye yapılan başvurunun ardından başvuranlar Reşit Özdemir ve Ramazan Kaya'ya baskı yapıldığını ortaya koymuşlardır. Sözkonusu kişiler köylerini terk etmeye zorlanmışlardır.

Buna ek olarak başvuranlar, makamların, gözaltında tutulan kişilerin yaşamını koruma tedbirleri alma pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediklerini iddia etmektedirler. Başvuranlara göre, olayların geçtiği dönemde bölgede hüküm süren olağanüstü hal gözönüne alındığında, bu kişilerin nakli istenilen koşullarda yapılmamıştır. Özellikle sözkonusu kişilerin nakli, sivil bir araçla gerçekleşmiş ve kendilerine eşlik eden askerler yönetmeliğe uygun mesafede bulunmamıştır.

Başvuranlar iddialarına dayanak olarak "Barış için elele" adlı çalışma grubunun düzenlediği ve Amnesty International tarafından yayınlanan raporun bir kopyasını sunmaktadırlar.12 Şubat 1996 tarihinde, dernek ve siyasi parti ( Demokratik Halk Partisi, Özgürlük ve Demokrasi Partisi ve Alman Yeşiller Partisi) üyelerinden, sendikacılar, üniversite mensupları, okuyucu, yazar ve sanatçılardan oluşan bir heyet, başvuranların yakınlarının öldürülme koşullarını tespit etmek amacıyla olay mahallinde çalışma yürütmüşlerdir.

Bu rapora göre, gözaltına alınan altı kişi, gözaltı sırasında uygulanan işkence sonucu ölmüşlerdir. Dört köy korucusu öldürülmüş ve sürücüden Koçyurdu köyüne götürülmeleri istenmiştir. Minibüs olaydan az bir zaman önce bir muavin tarafından görülmüştür. Muavin, minibüs yolcularından bazılarının yatar pozisyonunda, diğerlerinin de gözlerinin bantlı olduğunu gözlemlemiştir. Ayrıca, içlerinden hiçbiri saldırı sırasında araçtan kaçmaya çalışmamış ve silahlı köy korucuları karşılık vermeye çalışmamışlardır.

Ayrıca raporda, minibüsün güvenlik güçleri tarafından kasten parçalandığı savunulmakta ve bu yönde birçok belge bulunmaktadır. Olaydan çok az bir zaman önce, köylüler olay yeri yakınlarında askeri bir helikopter görmüşler ve yol ise jandarmalar tarafından kapatılmıştır. Nehrin karşı kıyısında pozisyon alan köy korucuları saldırı yerinden dumanların çıktığını görmüşler ve kendilerine müdahale etmemeleri emri veren Koçyurdu Jandarma Karakolu'na haber vermişlerdir. Son olarak gözaltına alınan ve saldırıda ölen kişilerin kimlik kartları makamların elinde ve temiz bir şekildeydi.

Bu belgede ortaya konulan iki tanık ifadesi, isimleri verilmeyen Mehmet Öner'in eşine ve Beşir Nas'ın kardeşine aittir. Birinci tanık ifadesi güvenlik güçlerini sorumlu tutarken ikincisi saldırı hakkındaki şüphelerini dile getirmektedir.

2. Hükümet

Hükümet, başvuranların iddialarının dayanaktan yoksun olduğunu ve tamamen uydurma olduğunu savunmaktadır. Hükümet, başvuranların dayandığı "Barış için elele" çalışma grubunun düzenlediği raporun ispat değerine itiraz etmektedir. Kimlik belgelerinin güvenlik güçlerinin elinde bulunması konusunda ise Hükümet, rutin idari tedbir olduğunu belirtmiştir.

Hükümet, gözaltına alınan kişilerin dört köy korucusu ve içinde dört jandarmanın bulunduğu bir askeri araç tarafından eşlik edildiğine dikkati çekmektedir.

Hükümet ayrıca, dört maktul Abdulhalim Yılmaz, Lokman Özdemir, Beşir Nas ve Mehmet Öner'in yakınları olayın ardından tazminat aldıklarını ileri sürmektedir.

Hükümet, cezai soruşturmanın yetkili savcılık önünde hala devam ettiğini hatırlatmakta ve makamları

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat