(AİHS m. 2, 5)
(Başvuru no: 34506 / 97)
KARAR
STRAZBURG
17 Mart 2005
Bu karar nihaidir. Ancak şekle ilişkin değişiklik yapılabilir.
Türkoğlu -Türkiye Davasında,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Sn. B. M. ZUPANCIC, Başkan,
Sn. J. HEDIGAN,
Sn. V. ZAGREBELSKY,
Sn. E. MYJER,
Sn. DAVID THÓR BJÖRGVINSSON,
Sn. M. TSATSA-NIKOLOVSKA, yargıçlar,
Sn. F. GÖLCÜKLÜ, ad hoc yargıç,
ile Bölüm Sekreteri Sn. V. BERGER'in katılımı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Heyeti olarak toplanmış, 24 Şubat 2005 tarihinde yapılan özel görüşme sonucunda, bu tarihte benimsenmiş olan aşağıdaki karara varmıştır:
USULİ İŞLEMLER
1. Davanın nedeni, Türk vatandaşı olan Hasene Türkoğlu'nun ("başvuran"), İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Sözleşme'nin ("Sözleşme") önceki 25. Maddesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na ("Komisyon") yaptığı başvurudur (başvuru no: 34506/97).
2. Başvuran, İstanbul'da çalışmakta olan G. Tuncer tarafından temsil edilmiştir.
3. Başvuran özellikle, kocasının Devlet'in ajanları tarafından kaçırılıp öldürüldüğünü iddia etmiştir. Başvuran, AİHS'nin 2. ve 5. Maddelerine atıfta bulunmuştur.
4. Başvuru, AİHS'nin 11 No.'lu Protokolü'nün yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Kasım 1998'de AİHM'ye iletilmiştir (11 No.'lu Protokol'ün 5 § 2 Maddesi).
5. Başvuru, AİHM'nin Üçüncü Dairesi'ne verilmiştir (İçtüzüğün 52 § 1 Maddesi). Bu Daire içinde, İçtüzüğün 26 § 1 Maddesi'nde öngörüldüğü üzere, davaya bakacak olan Heyet oluşturulmuştur (AİHS'nin 27 § 1 Maddesi). Türkiye için seçilen yargıç R. Türmen, dava oturumundan çekilmiştir (İçtüzüğün 28. Maddesi). Bu nedenle Hükümet, onun yerine davada bulunmak üzere F. Gölcüklü'yü ad hoc yargıç olarak atamıştır (AİHS'nin 27 § 2 Maddesi ve İçtüzüğün 29 § 1 Maddesi).
6. 19 Haziran 2001'de verdiği kararla, AİHM başvuruyu kabul edilebilir ilan etmiştir.
7. Başvuran ve Hükümet, esaslarla ilgili gözlemlerini dosyalamışlardır (İçtüzüğün 59 § 1 Maddesi). Taraflara danıştıktan sonra Daire, esaslar üzerine duruşma yapmanın gerekli olmadığına karar vermiştir (İçtüzüğün 59 § 3 Maddesi in fine). Taraflar birbirlerinin gözlemlerine yazıyla cevap vermişlerdir.
8. 1 Kasım 2004'te AİHM, Dairelerinin içeriğini değiştirmiştir (İçtüzüğün 25 § 1 Maddesi). Bu dava yeni oluşturulan Üçüncü Daire'ye verilmiştir (İçtüzüğün 52 § 1 Maddesi).
OLAYLAR
I. DAVA OLAYLARI
A. Olaylar
9. Başvuranın eşinin kaybolmasıyla ilgili olaylar taraflar arasında görüşülmüştür.
Başvuran tarafından olayların sunulması
10. Başvuranın eşi, Talat Türkoğlu, geçmişte siyasi suçlar nedeniyle birçok kez tutuklanıp yargılanmıştır ve sivil polis gözetiminde tutulmuştur.
11. 29 Mart 1996'da Talat Türkoğlu, akrabalarını ziyaret etmek üzere otobüsle İstanbul'dan Edirne'ye gitmiştir. Edirne'ye giderken, otobüs bir araba tarafından durdurulmuş ve bu araçtan bir kişi otobüse binmiştir. Edirne'ye varmadan önce, aynı araba otobüsü tekrar durdurmuş ve daha önce otobüse binen adam arabaya geri dönmüştür. Bu araba, Talat Türkoğlu'nu Edirne'deki yakınlarının evine gidene kadar takip etmiştir.
12. Talat Türkoğlu, 1 Nisan 1996'da İstanbul'a gitmek üzere Edirne'den yola çıkmıştır. Türkoğlu eve gitmemiş olup, o günden beri kayıptır. Eşinin kaybolmasından beş gün sonra, başvuran evine girerken ön kapının açık olduğunu ve televizyonunun açılmış olduğunu farketmiştir. Başvurana göre, evine giren kişiler bunu eşinin anahtarıyla gerçekleştirmişti.
13. Başvuran, eşinin nerede olduğunu sormak için birçok idari ve adli kuruma dilekçe yazmıştır. 25 Nisan 1996'da, başvuran İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısına, 26 Nisan 1996'da Adli Tıp Kurumu'na ve İstanbul İnsan Hakları Derneği aracılığıyla Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, Adalet Bakanı'na ve Türkiye Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu'na başvurmuştur. Başvuran, 2 Mayıs 1996'da Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulunmuştur. 3 Mayıs 1996'da ise İstanbul Valiliği'ne, Fatih Cumhuriyet Savcılığı'na ve Milli İstihbarat Teşkilatı'na başvurmuştur. Başvuran, 6 Mayıs 1996'da Edirne Valiliği'ne başvurmuştur.
14. 23 Eylül 1996'da, başvuran Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmuştur. Başvuran, sivil polis olduklarını düşündüğü kişiler tarafından takip edilmekten şikayetçi olmuştur. Başvuran ayrıca, kendisine küfreden ve ölümle tehdit eden bir kişiden isimsiz telefonlar almaktan şikayetçi olmuştur.
15. 10 Eylül 1997'deki mektuplarıyla başvuran, bir mahkum olan Kasım Açık'ın diğer mahkumlara Talat Türkoğlu'nun ölümüyle ilgili ayrıntılı bilgi verdiği önemli bir ifade hakkında Cumhuriyet Savcısı'nı ve Edirne Valisi'ni bilgilendirmiştir.
16. Başvuran, Kasım Açık'ın eylemleri hakkında bilgi alabilmek için MLKP'ye ("Marksist Leninist Komünist Parti" - yasaklı bir sol kanat örgütü) gizlice giren bir Devlet ajanı olduğunu iddia etmektedir. Bundan önce, Kasım Açık kontrgerilla eylemlerine katılmış ve birçok kişinin ölümüne karışmıştır. 18 Mayıs 1997'de hapishanede boğularak öldürülmüştür. Başvurana göre, Kasım Açık, daha sonra İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi huzurunda sorgulandığı bir suç olan MLKP üyesi olma şüphesiyle tutuklanıp Gebze Cezaevi'nde alıkoyulduktan sonra sorgulanırken bu ifadeyi vermiştir.
17. Önce teybe kaydedilip sonradan yazıya aktarılan bu ifadeye göre, Talat Türkoğlu polis memurları, askerler ve itirafçılardan(1) oluşan bir ekip tarafından sorgulanmıştır. Talat Türkoğlu daha sonra Murat Demir ve Murat İpek tarafından öldürülmüş ve cesedi Türkiye-Yunanistan sınırının bir bölümünü oluşturan Meriç Nehri'ne atılmıştır. Başvuran mektubunda, Kasım Açık'ın Talat Türkoğlu'nun öldürüldüğü yerin bir taslağını çizdiğini ve Talat Türkoğlu'nun üzerindeki giysilerin, özellikle ayakkabılarının, cüzdanının ve saatinin ayrıntılı bir tanımlamasını verdiğini belirtmiştir. Başvuran, bu detayların doğru olduğunu onaylamıştır. Başvuran son olarak, Talat Türkoğlu'nun öldürülmüş olduğunun kesinlik kazanması gerektiğini ifade etmiştir. Başvuran, yetkililerden bu yeni ifadeyi soruşturmalarını ve o alanda bulunan kimliği belirsiz cesetlerle ilgili belgelerle fotoğrafları kendisine göstermelerini istemiştir.
18. Başvuran, dilekçe verdiği idari ve adli kurumlardan, kendisinden ve eşinin annesinden ifade almak için yollanan ve Talat Türkoğlu'nun kaybolduğu alanda bulunan bir cesedin kimliğini tespit etmek için Talat Türkoğlu'nun kardeşine yollanan birer davet dışında hiçbir karşılık almadığını iddia etmektedir. Bu bakımdan, başvuran, Talat Türkoğlu'nun kaybolmasından sonra kendisinin ve yakınlarının Nisan 1996'da yerel makamlara başvuruda bulunmasına rağmen, Hükümet tarafından sunulan belgelerin Mayıs 1998 tarihli olduğunu belirtmiştir.
Hükümet tarafından olayların sunulması
19. 15 Nisan 1996'da dilekçe alınmasının ardından, Edirne Cumhuriyet Savcısı bir soruşturma başlamıştır. Edirne Cumhuriyet Savcısı, Talat Türkoğlu'nun gözaltına alınıp alınmadığını öğrenmek için Edirne Emniyet Müdürlüğü ile iletişime geçmiştir. 2 Mayıs 1996'da durumun böyle olmadığı kendisine iletilmiştir. Edirne'de Talat Türkoğlu'nun aranması başarısızlıkla sonuçlandığı için, fotoğrafı Türkiye'deki bütün Emniyet Müdürlüklerine yollanmıştır.
20. 2 Mayıs 1996'da Bursa'da alıkonmuş olan on yedi kişinin Talat Türkoğlu'nun akıbetinin açıklanmasını istemelerini takiben, Bursa Cumhuriyet Savcısı, Edirne Cumhuriyet Savcısı ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yeni soruşturmalar başlatılmıştır.
21. 24 Mayıs 1996'da, bir başka isteğe cevaben, Edirne jandarma komutanı, gözaltı kayıtlarının doğrulandığını ve bölgelerinde kimlik kontrolüne başladıklarını Cumhuriyet Savcısı'na bildirmiştir. 10 Haziran 1996'da, jandarma yetkilileri Cumhuriyet Savcısı'na çabalarının başarısız kaldığını ifade etmiştir.
22. 9 Ağustos 1996'da Edirne Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Cumhuriyet Savcısı'nı soruşturma ve Talat Türkoğlu'nun İstanbul'da gözaltına alınıp alınmadığıyla ilgili istenen bilgi hakkında bilgilendirmiştir. 14 Ekim 1996'da İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Edirne Cumhuriyet Savcısı'nı Talat Türkoğlu'nun İstanbul'daki emniyet yetkilileri tarafından gözaltına alınmadığını konusunda bilgilendirmiştir.
23. Başvuranın 10 Eylül 1997 tarihinde Kasım Açık'ın ifadesine dayanarak ek bir soruşturma yapılması için verdiği dilekçenin alınmasının ardından, Edirne Cumhuriyet Savcısı sırasıyla Enez, Meriç, İpsala ve Uzunköprü Cumhuriyet Savcılarını soruşturma ve bölgede bulunan kimliği belirlenmemiş cesetlerle ilgili istenen bilgi hakkında bilgilendirmiştir. Talat Türkoğlu'nun yakınları, fotoğraflardaki bir cesedin kimliğini belirlemek için çağrılmışlardır. Yakınlarına göre, bulunan ceset Talat Türkoğlu'na ait değildir.
24. Kasım Açık'ın verdiği ifadelerle ilgili bir soruşturma yapılmıştır. Bu bağlamda, Kasım Açık'ın Gebze cezaevinde TDP'de (Türkiye Devrim Partisi - yasaklı bir sol kanat örgütü) beraber çalıştığı eylemciler tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. TDP tarafından yapılan bir basın açıklamasına göre, Kasım Açık casusluk yapmış ve örgütün gizli stratejisine ihanet etmiştir. Bu basın açıklamasına göre, Kasım Açık TDP'nin kurallarına göre yargılanmış ve ölüm cezasına çarptırılmıştır. Başvuranın göndermede bulunduğu ifade, bu "duruşma" sırasında TDP üyeleri tarafından alınmıştır. Hükümet'e göre, Kasım Açık bir Devlet ajanı değildi; Devlet'le ve Devlet'e ait mercilerle hiçbir bağlantısı yoktu.
25. Kasım Açık'ın ölümünden sorumlu olduğu düşünülen şüphelilere karşı yapılan cezai kovuşturma sonucunda, Kasım Açık'ın kendisinin çıkardığı bir kavgada bir diğer mahkum Ayhan Güneş tarafından kazayla öldürüldüğü ortaya çıkmıştır.
26. Kasım Açık'ın ifadesinden, başvuranın eşini öldüren çetenin aynı zamanda Diyarbakır'ın Silvan ve Lice bölgelerinde birçok kişiyi kaçırıp öldürdükleri anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Kasım Açık'ın belirttiği yerlerde bir soruşturma yapılmıştır. Bu soruşturma esnasında, soruşturmayı yapan yetkililer Lice bölgesindeki birçok köy muhtarını çağırmış ve ifadelerini almışlardır.
B. Tarafların sunduğu belgeler
Başvuran ve yakınlarının düzenlediği ya da onlar adına düzenlenen dilekçeler
27. 15 Nisan 1996'da Talat Türkoğlu'nun annesi Zeyneti Türkoğlu, Edirne Cumhuriyet Savcısı'na oğlunun kendisini ziyaret etmek üzere İstanbul'dan geldiğini, 1 Nisan 1996'da evinden ayrıldığını ve o günden beri kayıp olduğunu belirttiği bir dilekçe sunmuştur. Cumhuriyet Savcısı'ndan oğlunun aranmasını istemiştir.
28. 25 Nisan 1996'da, başvuran, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı'na dilekçe yazmıştır. Başvuran, Siirt'te tutuklu bulunan bir kişinin ifadesine dayanarak, eşinin tutuklanıp büyük bir ihtimalle Siirt'e götürüldüğünden şüphelendiğini ifade etmiştir. Bununla beraber, Siirt'teki makamlar başvurana eşinin orada alıkonmadığını bildirmişlerdir. Başvuran, savcıdan eşinin aranmasını istemiştir.
29. 26 Nisan 1996'da, başvuran İstanbul Adli Tıp Kurumu'na eşinin 1 Nisan 1996'da kaybolduğunu bildirmiştir. Başvuran ayrıca, eşinin geçmişte siyasi nedenlerden dolayı birçok kez tutuklandığını ve kaybolmadan önce polis tarafından takip edildiğini belirtmiştir. Başvuran Adli Tıp Kurumu'ndan, eşinin parmak izlerine Emniyet Müdürlüğü'nden ulaşmasını, bu parmak izlerini bulunan bütün kimliği belirsiz cesetlerin parmak izleriyle karşılaştırmasını ve kendisine yardımcı olabilecek bilgi sağlamasını istemiştir.
30. Aynı gün, Türkiye İnsan Hakları Derneği, başvuran adına T. C. Cumhurbaşkanı'na Talat Türkoğlu'nun kaybolduğunu ve başvuranın çeşitli makamlara başvurduğunu belirten bir mektup sunmuştur. Cumhurbaşkanı'ndan Talat Türkoğlu için bir arama emri vermesi istenmiştir. Türkiye İnsan Hakları Derneği aynı gün, Başbakan'a, İçişleri Bakanı'na ve İnsan Hakları Meclis Komisyonu'na benzer mektuplar göndermiştir.
31. 2 Mayıs 1996 tarihli mektupla, başvuran Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne eşinin kaybolduğunu bildirmiş ve çeşitli makamlara başvurduğu ifade etmiştir. Eşi geçmişte siyasi suçlar nedeniyle tutuklanmış, alıkonulmuş ve yargılanmış olduğu için, başvuran eşinin yine tutuklanıp alıkonulmuş olduğunu akla yatkın bulmuştur. Başvuran ayrıca Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı, Devlet Güvenlik Mahkemesi ve Siirt emniyet müdürlüğü terörle mücadele şubesiyle de iletişime geçmiştir. Daha önce Siirt'te alınan bir ifadede bir kişinin eşini ima etmesi nedeniyle, eşinin oraya alınmış olabileceğini düşünmektedir. Siirt'teki makamlar kendisine kayıtlarında eşinin adının geçmediğini bildirdiği için, başvuran İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı'na da başvurmuştur. Burası da başvuranın eşinin adının kayıtlarında yer almadığını bildirmiştir. Başvuran son olarak, yaptığı bütün araştırmaların, sağlık ya da aile sorunları olmayan eşinin MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı), JITEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) ya da kontrgerillaların elinde olduğunu gösterdiğini belirtmiştir. Başvuran, başka bir ihtimal olmadığı takdirde, "Devlet'in resmi politikasına aykırı siyasi kimliğe sahip bir kişinin bu tür kuruluşların elinde olabileceği sonucuna varmanın normal olduğunu" ifade etmiştir. "Bu kuruluşlar birçok yasadışı infazdan sorumludur ve zaman zaman Devlet makamları bunun doğruluğunu kabul etmektedir. Ayrıca, anahtarla kapıyı açarak evime gizlice birinin girmesi ve benim takip edilmiş olmam çıkardığım bu sonucu güçlendirmektedir". Başvuran, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden eşinin aranmasını istemiştir.
32. 3 Mayıs 1996'da başvuran, Milli İstihbarat Servisi'ne, bu servisin eşinin kaybolmasıyla ilgili bilgisi olup olmadığını sormak için benzer bir mektup yollamıştır.
33. 3 Mayıs 1996'da başvuran, İstanbul Valisine eşinin 1 Nisan 1996'dan beri kayıp olduğunu, daha önce siyasi nedenlerle birçok kez tutuklandığını ve kaybolmadan önce polis tarafından takip edildiğini bildiren bir mektup yollamıştır. Başvuran, Edirne'deki Cumhuriyet Savcısı'na, Valiye ve Emniyet Müdürlüğü'ne, Edirne'deki birçok karakola, hastaneye ve morga başvuruda bulunduğunu da Valiye bildirmiştir. Başvuran ayrıca, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı'na, cezaevlerine ve Adli Tıp Kurumu'na başvurduğunu da belirtmiştir. Başvuran, İnsan Hakları Derneği'ne, Uluslararası Af Örgütü'ne, Helsinki İzleme Komitesi'ne ve diğer sivil toplum örgütlerine, Başbakan'a, İçişleri Bakanlığı'na ve Ankara'daki Emniyet Müdürlüğü'ne başvurduğundan da bahsetmiştir. Başvuran, Vali'den olayı soruşturmasını istemiştir. 6 Mayıs 1996'da başvuran, Edirne Valisi'ne benzer bir mektup yollamıştır.
34. 3 Mayıs 1996'da başvuran, Fatih Cumhuriyet Savcısı'na eşinin kaybolmasıyla ilgili soruşturma yapılmasını istediği bir dilekçe yazmıştır. Eşini tarif etmiş ve savcıdan eşinin parmak izlerini savcının yargı alanında bulunan ya da bulunması muhtemel olan kimliği belirsiz cesetlerinkiyle karşılaştırmasını istemiştir. Eşinin geçmişte tutuklandığını ve makamların kayıtlarında eşinin parmak izlerinin yer alıyor olması gerektiğini belirtmiştir.
35. 23 Eylül 1996'da başvuran, Küçükçekmece Cumhuriyet Savcısı'na, Devlet ajanı olduğunu düşündüğü kişilerce rahatsız edilip tehdit edildiğini belirttiği bir dilekçe yazmıştır. Başvuran, savcıdan bu kişilerin kimliğini belirlemesini ve onları cezalandırmasını istemiştir.
36. 10 Eylül 1997'de, başvuranın avukatı başvuran adına Edirne Cumhuriyet Savcısı'na, Talat Türkoğlu'nun hala kayıp olduğunu ve başvuranın çeşitli makam ve kurumlara yazdığı dilekçelerin hiçbir sonuca ulaşmadığını belirttiği bir dilekçe yazmıştır. Dilekçede ayrıca, bir kontrgerilla olan Kasım Açık'ın itirafından, Talat Türkoğlu'nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent'te polis memurları, askerler ve itirafçılardan (örgüt hakkında makamlara bilgi sağlayan, yasadışı bir örgüte mensup üyeler) oluşan ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırımın başkanlık ettiği bir çete tarafından sorgulandığının ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bu ifadeye göre Talat Türkoğlu, Murat Demir ve Murat İpek tarafından işkence görmüş ve daha sonra bu kişiler tarafından öldürülerek cesedi Meriç Nehri'ne atılmıştır. Kasım Açık tarafından imzalanmış olan bu ifadenin teyp kaydının yazılı dökümü ve Talat Türkoğlu'nun öldürüldüğü yerin bir krokisi dilekçeye eklenmiştir. Cumhuriyet Savcısı'ndan soruşturmayı yaparken bu öğeleri göz önüne alması ve Meriç Nehri'nde ya da civarında bulunan kimliği belirsiz cesetler hakkında bilgi sağlaması istenmiştir. Ayrıca, Murat Demir ve Murat İpek'in o sırada İstanbul'daki Metris cezaevinde tutulduğu Cumhuriyet Savcısı'na bildirilmiştir.
37. Aynı gün, başvuranın avukatı benzer bir mektubu Edirne Valisi'ne yollamıştır. 10 Eylül 1997'de avukat ayrıca, Edirne Adli Tıp Kurumu'ndan Talat Türkoğlu'nun parmak izlerini bütün kimliği belirsiz cesetlerinkiyle karşılaştırmasını ve yardımcı olabilecek bilgileri sağlamasını istemiştir.
Talat Türkoğlu'nun kaybolmasına yönelik yapılan soruşturma ve Kasım Açık'ın ifadesinde yer alan iddialar
38. 15 Nisan 1996'da Edirne Cumhuriyet Savcısı, Edirne Emniyet Müdürlüğü'nden Zeyneti Türkoğlu'nun ifadesini almasını, Talat Türkoğlu'nu aramasını ve fotoğrafını Türkiye'deki bütün polis karakollarına dağıtmasını istemiştir.
39. 19 Nisan 1996'da başvuran, Edirne'deki Ayşekadın polis karakolunda eşinin kaybolmasıyla ilgili ifade vermiştir. Başvuran, eşinin İstanbul'da malzeme yapıp satma işinin olduğunu, hiç borcu olmadığını ve hiçbir durumda borçlarının eşinin eve gelmesini engellemeyeceğini, ailevi sorunları olmadığını ve eşinin yaşamından endişelendiğini belirtmiştir. Başvuran, polisten eşini aramasını istemiştir.
40. Aynı gün Zeyneti Türkoğlu, Edirne'deki Ayşekadın polis karakolunda ifade vermiştir. Oğlunun 1 Nisan 1996'da İstanbul'a dönmek üzere evinden ayrıldığını ve o günden beri kayıp olduğunu söylemiştir. Zeyneti Türkoğlu, 15 Nisan 1996'da Edirne Cumhuriyet Savcısı'na dilekçe verdiğini doğrulamıştır. Ailenin başarısız bir biçimde oğlunu aradığını ve oğlunun hayatından endişe ettiğini belirtmiştir. Zeyneti Türkoğlu, 1951 doğumlu, 1. 80 boyunda, 78 kg, esmer olan ve sağ yanağında bir yara izi bulunan Talat Türkoğlu'nu tarif etmiştir. Zeyneti Türkoğlu, polisten oğlunu aramasını istemiştir.
41. 2 Mayıs 1996'da Edirne'deki Ayşekadın polis karakolu, 19 Nisan 1996'da başvurandan ve Zeyneti Türkoğlu'ndan alınan ifadeleri, Ayşekadın karakolundaki polis memurlarının bazı adreslerde Talat Türkoğlu'nu aradığını ve Türkoğlu'nun fotoğrafının Türkiye'deki bütün polis karakollarına dağıtıldığını bildirerek, Edirne Emniyet Müdürlüğü'ne iletmiştir. Edirne Emniyet Müdürlüğü'nden dosyayı Cumhuriyet Savcısı'na iletmesi istenmiştir.
42. 6 Mayıs 1996'da Fatih Cumhuriyet Savcısı, başvuranın 3 Mayıs 1996 tarihli dilekçesini olayı soruşturması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne iletmiştir.
43. 24 Mayıs 1996'da Edirne İl Jandarma Komutanlığı, Edirne Cumhuriyet Savcısı'na Talat Türkoğlu'nun kendileri tarafından alıkonmadığını, Türkoğlu'nu aradıklarını ve trafik kontrol noktaları oluşturduklarını bildirmiştir. Aramalarının başarısız olduğu, ancak aramaya devam edecekleri belirtilmiştir.
44. 30 Mayıs 1996'da Edirne Emniyet Müdürlüğü, Talat Türkoğlu'nun 1980'de yasaklı TKP/B (Türkiye Komünist Partisi Birlik) partisinin üyesi olması nedeniyle Ankara'da tutuklandığını Edirne Cumhuriyet Savcısı'na bildirmiştir. Talat Türkoğlu, 13 ay 17 gün alıkonduktan sonra kefaletle serbest bırakılmıştır. Aynı nedenlerden dolayı, 1984'te İstanbul'da tekrar tutuklanmıştır. 1989'da kefaletle serbest bırakılmıştır. Başka tarihler vermeden mektup, Talat Türkoğlu'nun üçüncü kez İstanbul'da yasaklı TDP partisinin üyesi olması nedeniyle tutuklandığını belirtmektedir. Bir süre alıkonmuş ve sonra kefaletle serbest bırakılmıştır. 21 Eylül 1994'te Talat Türkoğlu Edirne yakınlarındaki Havsa'da dördüncü kez tutuklanmıştır. Kendisi dışında dört kişiyle beraber tutuklanmıştır. Aynı gün, Talat Türkoğlu kendisini İstanbul'a götüren İstanbul polisi tarafından teslim alınmış ve orada alıkonmuştur. Mektup son olarak, kaybolduğu iddia edilen Talat Türkoğlu'nun 21 Eylül 1994'ten beri Edirne'de tutuklanmadığını ya da alıkonmadığını belirtmektedir.
45. Aynı gün, İstanbul Emniyet Müdürlüğü başvuranın ifadesini alması ve eşini araması için Fatih Emniyet Müdürlüğü'ne talimat vermiştir.
46. 10 Haziran 1996'da Edirne İl Jandarma Komutanlığı, Edirne Cumhuriyet Savcısı'na içeriği 24 Mayıs 1996 tarihli mektupla aynı olan bir yazı göndermiştir.
47. 19 Haziran 1996'da Fatih polis karakolunda başvuranın ifadesi alınmıştır. Başvuran, 3 Mayıs 1996'da(2) Fatih Cumhuriyet Savcısı'na bir dilekçe verdiğini doğrulamış ve bu dilekçenin içeriğini açıklamıştır. Başvuran, polise, kocasının vesikalık bir fotoğrafını vermiş ve fiziksel ve kişisel özelliklerini tanımlamıştır. Kayda geçilen bu bilgiler ile fotoğraf, soruşturmada görev alan diğer polis kuvvetlerine iletilen bir proforma belgeye eklenmiştir.
48. 27 Haziran 1996'da Fatih Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne 6 Mayıs 1996'da gönderilen talimatı yeniden göndermiştir.
49. 2 Temmuz 1996 tarihinde Fatih Emniyet Müdürlüğü, Fatih Cumhuriyet Savcısına başvuranın ifadesinin alındığını ve kocasının aranmakta olduğunu bildirmiştir.
50. 10 Temmuz 1996'da, Fatih Cumhuriyet Savcısı, başvuranın suç duyurusuna istinaden, bir şüpheli olmadığı için Talat Türkoğlu'nun kaybolmasına ilişkin herhangi bir cezai işleme başlamama kararı almıştır.
51. Edirne Cumhuriyet Savcısı, 9 Ağustos ve 9 Eylül 1996 tarihli yazılarıyla, İstanbul Cumhuriyet Savcısı'na Talat Türkoğlu'nun İstanbul'da alıkonulup konulmadığını sormuştur.
52. Edirne Cumhuriyet Savcısı 17 Ocak 1997'de, Talat Türkoğlu'nun kayboluşuna ilişkin soruşturmanın ulaştığı aşama hakkında bilgi talep eden 14 Ocak 1997 tarihli bir yazıya cevaben, Edirne Cumhuriyet Başsavcısı'na soruşturmanın halen sürmekte olduğunu bildirmiştir.
53. 21 Mayıs 1997'de Edirne Cumhuriyet Savcısı, Edirne Emniyet Müdürlüğü'ne Talat Türkoğlu'nun aranması ve diğer polis kuvvetlerinin bu aramadan haberdar edilmesi talimatın vermiştir. Aynı gün Edirne Jandarma Komutanlığı'na da benzer bir yazı yazarak Edirne jandarmasının Talat Türkoğlu'nu aramasını ve bu aramayı diğer jandarma kuvvetlerine bildirmesini talep etmiştir.
54. 26 Mayıs 1997'de, Edirne Emniyet Müdürü, emrindeki tüm polis kuvvetlerine Talat Türkoğlu'nun kayboluşuna ilişkin soruşturmayı bildirmiş, Türkiye'deki tüm polis kuvvetlerinden Talat Türkoğlu'nu aramalarını istemelerini ve tüm bulguları kendisine iletmelerini emretmiştir. 28 Mayıs 1997'de Türkiye'deki tüm polis kuvvetlerine bu konuda bir tebliğ iletilmiştir.
55. 26 Haziran 1997 tarihli, üç jandarma tarafından imzalanan bir raporda, Talat Türkoğlu'nun geçmişte kendileri tarafından alıkonulmadığı bildirilmiştir. Rapor ayrıca jandarma kuvvetlerinin yetki alanları içerisindeki tüm köylerde Talat Türkoğlu'nu aradığını, ancak kendisi hakkında bilgisi olan kimseyi bulamadıklarını belirtmiştir. Raporda, raporu kaleme alanların hangi jandarma karakoluna bağlı olduğunu gösteren bir şey bulunmamaktadır.
56. 3 Temmuz 1997'de Edirne Jandarma Komutanlığı, 21 Mayıs 1997 tarihli yazıya cevaben Edirne Cumhuriyet Savcısı'na Talat Türkoğlu'nun jandarma tarafından hiçbir zaman alıkonulmadığını ve nerede olduğunun bilinmediğini belirtmiştir.
57. Edirne Cumhuriyet Savcısı, 12 Eylül 1997 tarihli bir yazıyla, Uzunköprü Cumhuriyet Savcısı'na yetki alanında kimliği belirsiz bir ceset bulunup bulunmadığını sormuş ve eğer bulunduysa ayrıntıların kendisine bildirilmesini talep etmiştir. Aynı gün Edirne Cumhuriyet Savcısı sırasıyla Meriç, Enez, Keşan ve İpsala cumhuriyet savcılarına da benzer bir yazı göndermiştir.
58. Meriç Cumhuriyet Savcısı, 18 Eylül 1997'de, Edirne Cumhuriyet Savcısı'na, 21 Mayıs 1996 ve 19 Haziran 1997 tarihlerinde yetki alanı içerisinde bulunan iki cesedin otopsi raporunu ve bu cesetlerin fotoğraflarını iletmiştir.
59. 19 Eylül 1997'de Enez Cumhuriyet Savcısı, Edirne Cumhuriyet Savcısı'na, yetki alanında bulunan kimliği belirsiz cesetler hakkında süregelen bir soruşturma olmadığını ve dairesinde Talat Türkoğlu'na ilişkin bir kayıt bulunmadığını bildirmiştir.
60. 15 Ekim 1997 tarihinde İçişleri Bakanlığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden, başvuranın Avrupa İnsan Hakları Komisyonu nezdindeki başvurusunda yer alan iddialara ilişkin yürütülen soruşturma hakkında bilgi vermesini talep etmiştir.