(AİHS. m. 8, 9, 10, 14, 25, 27, 44, I NOLU PROTOKOL, 11 NOLU PROTOKOL) (2709 S. K. m. 1, 2, 3, 4, 10, 14, 24, 174) (743 S. K. m. 17) (491 S. K. m. 10) (2547 S. K. m. 13)
(Başvuru no. 44774/98)
KARAR
STRASBOURG
29 Haziran 2004
Bu karar Sözleşmenin 44/2. maddesinde öngörülen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Karar yayım için gözden geçirilebilir.
(SON METİN)
Leyla Şahin Türkiye başvurusunda,
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (Dördüncü Bölüm) aşağıdakilerden oluşan bir daire olarak :
Sir NİCOLAS BRATZA, Başkan,
Bay M. PELLONPAA,
Bay A. PASTOR RİDRUEJO,
Bayan E. PALM,
Bay R. TÜRMEN,
Bay M. FİSCHBACH,
Bay J. CASADEVALL, hakimler,
ve
Bay M. O'BOYLE, Bölüm Yazı İşleri Müdürü,
2 Temmuz ve 19 Kasım 2002, 9 Aralık 2003 and 8 Haziran 2004'te istişarelerde bulunarak,
Bahsedilen son tarihte aşağıdaki karan vermiştir:
USUL
1- Olay, bir Türk vatandaşı olan Bayan Leyla Şahin (başvuran) tarafından 21 Haziran 1998 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine, Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşmenin (Sözleşme) eski 25. maddesi uyarınca Avrupa İnsan Haklan Komisyonuna yapılan bir başvurudan (no. 44774/98) kaynaklanmıştır.
2- Başvuran yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü takma yasağının Sözleşmenin 8, 9, 10 ve 14.maddeleri ile 1.Protokolün 2. maddesindeki haklarını ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
3- Başvuru 11 No'lu Protokolün yürürlüğe girdiği 1 Kasım 1998'de, Mahkemeye devredilmiştir. (11 No'lu Protokolün 5/2.maddesi).
4- Başvuru Mahkemenin Birinci Bölümüne verilmiştir. (Mahkeme İçtüzüğünün 52/1.maddesi). Bu Bölüm içerisinde, davayı görecek daire (Sözleşmenin 27/1. maddesi) Mahkeme İçtüzüğünün 26/1. maddesi uyarınca oluşturulmuştu.
5- 1 Kasım 2001'de Mahkeme, Bölümlerinin oluşumunu değiştirmiştir. (İçtüzük 52/1). Bu başvuru yeni oluşturulan Dördüncü Bölüme gönderilmiştir.
6- 2 Temmuz 2002 tarihli kararı ile Daire başvuruyu kabul edilebilir bulmuştur.
7- Gerek başvuran gerek Hükümet esasa ilişkin yazılı görüş vermiştir (İçtüzük 59/1).
8- 19 Kasım 2002'de, Strazburg'da, İnsan Hakları Binasında duruşma yapılmıştır (İçtüzük 59/3).
Mahkeme huzuruna,
- Hükümet adına
Bay Ş. ALPASLAN, Temsilci,
Bay S. GÜRAN,
Bay B. YILDIZ, Avukat,
Bayan D. KİLİSLİOĞLU,
Bayan B. ÖZAYDIN,
Bayan M. GÜLŞEN, Danışmanlar;
- başvuran adına
Bay S. GROSZ, Avukat,
Bay H. TUNA,
Bay A. SELAMET
Bay M. EMERY
Bay M. ERBAY
Bay M. ÖZKAYA Danışmanlar,
Bayan L. ŞAHİN, Başvuran.
Çıkmışlardır.
Mahkeme Bay Grosz, Bay Alpaslan ve Bay Güran'ın açıklamalarını dinlemiştir.
9. Hem başvuran (21 Kasım 2002, 9 Mayıs, 4 Temmuz ve 25 Eylül 2003 tarihlerinde) hem Hükümet (5 ve 18 Mart, 7 ve 13 Kasım 2003 tarihlerinde) yazılı görüşlerini ve ek delillerini sunmuşlardır (İçtüzük 59/1 ve 4. fıkralar ve İçtüzük 60. madde). 11 Aralık 2003 tarihinde, Hükümet bir açıklama yapmaksızın 7 ve 13 Kasım 2003 tarihlerinde verdiği görüş ve eklerini dava dosyasından çekmiştir.
OLAYLAR
I. OLAYIN KOŞULLARI
10. 1973 yılında doğan başvuran, Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp eğitimine devam etmek için İstanbul'dan ayrıldığı 1999 yılından bu yana Viyana'da yaşamaktadır. İbadetlerini yerine getiren geleneksel bir Müslüman aileden gelmekte ve başörtüsü takmayı dini bir vecibe olarak görmektedir.
A. 23 Şubat 1998 tarihli Genelge
11. 26 Ağustos 1997'de, o tarihte Bursa Üniversitesi Tıp Fakültesinin beşinci Sınıfında okuyan başvuran İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesine kaydolmuştur. Kendisi Bursa Üniversitesinde tıp okuduğu dört yıl boyunca başörtüsü takmadığını ve 1998 Şubatına kadar da durumun böyle devam ettiğini söylemektedir.
12. 23 Şubat 1998'de İstanbul Üniversitesi öğrencilerin üniversite yerleşkesine alınmalarını düzenleyen bir genelge yayımlamıştır. Genelgenin ilgili kısmına göre:
"Anayasa, yasa, yönetmelikler, Danıştay ve Avrupa İnsan Haklan Komisyonunu ile Üniversite Yönetim Kurulu Kararları doğrultusunda, (yabancı öğrenciler dahil) bayan öğrencilerin başlan bağlı olarak (başörtülü olarak), erkek öğrencilerin sakallı olarak ders, staj ve uygulamalara alınmamaları gerekmektedir. Bu nedenle öğrencilere ait yoklama listelerine, başlan bağlı öğrencilerin numara ve adları yazılmamak, numaraları ve adlan listede olmadığı halde, pratik ve dershaneye girip orada bulunmakta ısrar eden öğrenciler uyarılmalı ve dershaneden çıkmıyorsa, isim ve numaraları alınarak, dersin yapılamayacağı kendilerine bildirilmeli ve dershaneden çıkmamakta direniyorlarsa, öğretim üyesi tarafından tutanakla durum saptanarak, dersin engellendiği belirtilmeli ve ders yapılmayarak, durum öğrenciler hakkında cezai işlem yapılmak üzere ilgili Anabilim Dalı, Bölüm ve Dekanlığa/Müdürlüğe ivedi olarak bildirilmelidir.
13. 12 Mart 1998'de, yukarıda bahsedilen Genelgeye uygun olarak, başvuran başörtüsü takması sebebi ile sınav gözlemcileri tarafından onkoloji sınavına alınmamıştır. 20 Mart 1998'de ortopedik travmatoloji bölüm başkanlığı başvuranın başörtüsü takması sebebi ile kaydolmasına izin vermemiştir. 16 Nisan 1998'de nöroloji dersine kabul edilmemiş, 10 Haziran 1998'de de kamu sağlığı sınavına yine aynı sebeple alınmamıştır.
B. 23 Şubat 1998 tarihli Genelgenin iptal edilmesi için açılan dava
14- 29 Temmuz 1998 tarihinde başvuran 23 Şubat 1998 tarihli Genelgenin iptali için dava açmıştır. Dilekçelerinde, Genelgenin yasal bir dayanağı bulunmadığı ve öğretim makamlarının bu bakımdan bir yetkilerinin olmadığından bahisle, Genelgenin ve uygulamasının Sözleşmenin 8, 9 ve 14. maddeleri ile 2. Protokolün 1. maddesinin ihlali olduğunu ileri sürmüştür.
15- 19 Mart 1999 tarihli kararı ile, İstanbul İdare Mahkemesi, Yüksek Öğrenim Kanunu'nun ( 2547 sayılı- aşağıda 50. paragrafa bakınız) 13/(b) maddesinin, üniversitenin idare organı olan rektöre düzenin sağlanması için üniversite öğrencilerinin kılık kıyafetlerini düzenleme yetkisi verdiği gerekçesi ile davayı reddetmiştir, (İdare mahkemesine göre) Söz konusu düzenleyici yetki, ilgili kanunlar, Anayasa Mahkemesinin kararları ve Danıştay'ın kararlarına uygun olarak kullanılmak zorundaydı. Bu mahkemelerin yerleşmiş içtihadına atfen ne davası konusu Genelge ne de bireysel önlemler hukuk dışı değerlendirilemezdi.
16- 19 Nisan 2001 tarihinde Danıştay başvuranın temyiz talebini reddetmiştir.
C. Başvurana verilen disiplin cezaları
17- 1998 Mayısında Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin 6(a) maddesi uyarınca, başvuranın kılık kıyafet kurallarına uymaması sebebi ile, başvurana yönelik disiplin işlemlerine başlanmıştır.
18- 26 Mayıs 1998'de, başvuranın davranışları ile derslere ve pratik çalışmalara başörtüsü ile girmeye niyetlendiğini dikkate alan fakülte dekanı, başvuranın kılık ve kıyafet kurallarına uymamasının öğrenciye yakışan bir davranış olmadığını açıklamıştır. Bu sebeple başvurana uyarma cezası verilmiştir.
19- 15 Şubat 1999 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanlığı önünde kılık kıyafet kurallarını protesto eden izinsiz bir gösteri düzenlenmiştir.
20- 26 Şubat 1999 tarihinde, fakülte dekanı gösteriye katıldıklarından bahisle aralarında başvuranın da bulunduğu bir kısım öğrenci hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. 13 Nisan 1999 tarihinde, başvuranı dinledikten sonra, kendisini Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin 9(j) maddesi uyarınca bir dönem okuldan uzaklaştırmıştır (aşağıda 48. paragrafa bakınız).
21- 10 Haziran 1999'da uzaklaştırma cezasının iptali istemiyle İstanbul İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
22- 20 Ağustos 1999'da İstanbul Üniversitesi davaya ilişkin cevaplarını vermiştir. Diğerlerinin yanı sıra başvurana verilen bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma disiplin cezasının, kendisinin izinsiz bir gösteriye katılması sebebi ile hukuka uygun olduğu iddia edilmiştir.
23- 30 Kasım 1999'da başvuranın disiplin cezasının iptali istemi ile açtığı dava, dava dosyasının içeriği ve konu hakkındaki yerleşmiş içtihadın ışığında uygulanan cezanın yasal olduğuna karar veren İstanbul İdare Mahkemesince reddedilmiştir.
24- 28 Haziran 2000 tarihli ve 4584 sayılı Kanunun (öğrencilerin disiplin cezalarını ve bunların sonucunda ortaya çıkmış olan kısıtlılıkları affeden) yürürlüğe girmesini takiben, başvuranın tüm disiplin cezalan ve sonuçlan ortadan kalkmıştır.
28 Eylül 2000'de Danıştay bahsedilen yasanın başvuranın 30 Kasım 1998 tarihli karara karşı yaptığı temyiz talebinin esasının incelenmesini gereksiz hale getirdiğine karar vermiştir.
25- Bu arada, 16 Eylül 1999'da, başvuran üniversite öğrenimim devam ettirdiği Viyana Üniversitesi'ne kaydolmuştur.
II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA
A- Anayasa
26.Anayasanın ilgili maddeleri
Madde 2
"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı. Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
Madde 4
"Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile. 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez."
Madde 10 § 1
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."
Madde 14 § 1
"Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak. Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek. Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din, mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamazlar."
Madde 24 §§ 1 ve 4
"Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz."
"Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."
B. Tarihçe ve evveliyat
1- Dini kıyafet ve laiklik ilkesi
27- Türkiye Cumhuriyeti Devletin laik olması ilkesi üzerine kurulmuştur. 29 Ekim 1923 'de Cumhuriyetin ilanından sonra, kamu ve din alanları bir dizi reformla birbirlerinden ayrılmıştır: 3 Mart 1923'de hilafetin ilgası; 10 Nisan 1928'de İslam'ı devlet dini kabul eden anayasa hükmünün kaldırılması; ve son olarak, 5 Şubat 1937'de laiklik ilkesine anayasal bir statü kazandıran anayasa değişikliği (bakınız 1924 Anayasasının 2. maddesi ve yukarıda 26. paragrafta yer verilen 1961 ve 1982 Anayasalarının 2. maddeleri).
28- Cumhuriyet sisteminin en önemli özelliği bireysel haklardan kadınların da yararlanmalarını sağlayan kadın haklarına verilen statüdür. Süreç kadınlara ve erkeklere özellikle boşanma ve miras bakımından, medeni haklardan yararlanmada eşitlik sağlayan Medeni Kanunun 17 Şubat 1926'da kabulü ile başlamıştır. Müteakiben, 5 Aralık 1934 tarihli bir anayasa değişikliği ile (1924 Anayasasının 10. maddesi) kadınlar erkeklerle eşit siyasi haklara kavuşmuşlardır.
29- Osmanlı İmparatorluğu zamanında, gerek merkezi hükümet gerek dini gruplar kişilerin dini inançlarına göre giyinmelerini istemekteydi. Cumhuriyetin kıyafet sorunu ile ilgili olarak yaptığı reformlar toplumun 19. yüzyıldaki evriminden ilham almış ve öncelikle ve en fazla din ve mezhep sebebi ile ayrımcılık olmaksızın, tüm vatandaşların eşitliğini güvence altına alan dindışı bir alan yaratmayı hedeflemiştir. Bu alandaki ilk kanun, kıyafete çağdaşlık ile ilgili bir mesele olarak davranan, 28 Kasım 1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanundur. Benzer şekilde, ilgili inançlar arasında fark gözetmeksizin dini kıyafetlerin mabet ve ayinler haricinde giyilmesi 3 Aralık 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun ile yasaklanmıştır.
30- 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu ile, dini okullar kapatılmış ve tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Bu kanun Anayasanın 174. maddesi ile korunan anayasal statüden yararlanmaktadır.
31- Okullar ve üniversitelerde başörtüsü takılması Türkiye'de 1980'lerde başlayan yeni bir olgudur. Sorun hakkında yoğun tartışmalar yapılmakta, mesele Türk toplumunda hararetli münakaşaların konusu olmaya devam etmektedir. Başörtüsünün tarafında olanlar, takılmasını bir görev ve/veya dini kimlik ile bağlantılı bir açıklama şekli olarak görmekteyken; başörtüsüne karşı olanlar, onu dini akaidi temel alan bir rejim kurulmasını isteyen ve iç huzursuzluk tehlikesi yaratan ve cumhuriyet yönetiminde kadınlar tarafında elde edilen hakları ortadan kaldırmayı hedefleyen siyasi İslam'ın bir simgesi olarak görmektedirler. 28 Haziran 1996 tarihinde iktidara İslamcı Refah Partisi ile merkez sağdaki Doğru Yol Partisi'nden oluşan bir koalisyon hükümetinin gelmesi tartışmaya kuvvetli siyasi vurgular kazandırmıştır. Refah Partisinin, Başbakan dahil, liderlerinin demokratik değerlere bağlılıkları hakkında gösterdikleri kararsızlık ve her dini cemaat için farklı dini kurallara göre işleyecek birden fazla hukuk sisteminin varlığını savunmaları, Türk toplumunda cumhuriyet değerlerine ve iç barışa yönelik açık bir tehdit olarak algılanmıştır, (bakınız Refah Partisi ve Diğerleri başvurusu-. Türkiye (GC), sayılar 41340/9S, 41342/98, 41343/98 ve 41344/98, ECHR 2003-11).
32- Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin siyasi partilerin kapatılmasına dair verilen iki kararında ele alınan konulardan birinin siyasi amaçlarla dini simgelerin kullanılması olduğu kaydedilmelidir ( 9 Ocak 1998 Refah Partisi ve 22 Haziran 2001 Fazilet Partisi kararları). Anayasa Mahkemesi, bu partilerin liderlerinin, başka şeylerin yanı sıra, okullarda ve/veya kamusal alanda başörtüsünün takılıp takılmaması sorununa yönelik açıklamalarını şeriata dayalı bir rejim kurma niyeti olarak değerlendirmiştir.
2- Yüksek öğrenim kurumlarında kıyafet ve Anayasa Mahkemesinin içtihadı
33- Yüksek öğrenim kurumlarında kıyafete ilişkin ilk yasama, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların, personelin ve öğrencilerin olağan, makul ve çağdaş kıyafet giymelerini zorunlu tutan Bakanlar Kurulunun 22 Haziran 1981 tarihli bir dizi düzenlemesidir. Bu düzenlemeler kadın çalışanların ve öğrencilerin eğitim kurumlarında kapalı giyinmelerini engellemekteydi.
34- 20 Aralık 1982 tarihinde Yüksek öğretim Kurulu, yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü takılması ile ilgili bir genelge çıkardı. Dershanelerde başörtüsü takılması yasaklandı. Danıştay 13 Aralık 1984 tarihli kararında söz konusu Genelgenin yasal olduğuna karar vererek;
"Başörtüsü takmak, bu çok masum uygulamanın arkasında, Cumhuriyetin temel ilkelerine ve kadın özgürlüklerine aykırı bir sembol görüntüsü vermeye başlayan bir sürecin bir parçasıdır"
sonucuna varmıştır.
35. 10 Aralık 1988 tarihinde Yüksek Öğretim Yasası'nın geçici 16.Maddesi yürürlüğe girdi (2547 Sayılı Yüksek öğretim Yasası). Buna göre:
"Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur- Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir."
36. Anayasa Mahkemesi 5 Temmuz 1989 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7 Mart 1989 tarihli kararından yukarıda bahsedilen hükmün Anayasanın 2. Maddesindeki "laiklik". 10. maddesindeki "kanun önünde eşitlik" ve 24. maddesindeki "din özgürlüğü" ilkelerine aykırı olduğu kararına varmıştır. Kararında ayrıca bu düzenlemenin cumhuriyetçi ve demokratik değerlerde yer alan cinslerin eşitliği ilkesi ile de bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (Bkz. Anayasa- Önsöz ve 174. Madde)
Anayasa Mahkemesi hakimleri kararlarında, ilk olarak ülkenin geçirdiği tarihsel tecrübeler ve İslamın diğer dinlere oranla özelliğinin dikkate alınması sonucunda laikliğin anayasal bir statü kazandığını; laikliğin demokrasi ve din özgürlüğü ve kanun önünde eşitliğin zaruri bir şartı olduğunu, belirtmişlerdir. Ayrıca laiklik, Devletin belirli bir din ve inanışı tercih ettiğini göstermeyi engelliyor, sonuç olarak laik bir devlette yasama faaliyetini yürütülürken herhangi bir dini inanışın etkisinde kalınamazdı.
Anayasa Mahkemesi din, vicdan ve kanaat özgürlüğünün çiğnenemeyecek yapıda olduğunu, herhangi bir dine ait bir kıyafetin giyilmesi hakkını verdiği şeklinde yorumlanamayacağını vurgulayarak, bu özgürlüğün bir dine inanma veya inanmama özgürlüğünü de öncelikle içerdiğini ifade etmiştir. Bir kimsenin ibadetini yapma özgürlüğü ve kişisel inancının özel alan dışında laiklik ilkesini korumaya yönelik olarak kamu düzeni gerekçesi ile sınırlanabileceğini açıklamıştır.
Karara göre herkes dilediği şekilde giyinme özgürlüğüne sahipti ve sosyal ve dini değerler, toplumsal geleneklere de saygı gösterilmek zorundaydı. Ancak, bir dine atıf yaparak kişiler belirli bir şekilde giyinmeye zorlanıyorsa, bu bahsedilen dinin, çağdaş toplumla çatışan bir değerler dizisi olarak algılanmış ve takdim edilmiş oluyordu. Bunlara ek olarak nüfusunun büyük bir çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'de, başörtüsü takmayı zorunlu bir dini görev haline getirmek, dini vecibelerini yerine getiren ve getirmeyen Müslümanlar ile inanmayalar arasında, başörtüsünü takmayı reddedenlere giyim nedeniyle dine karşı veya dinsiz oldukları kabul edilerek ayırımcılığa neden olacaktı.
Anayasa Mahkemesi öğrencilerin eğitimlerini, sakin, hoşgörülü ve karşılıklı olarak destekleyici bir atmosferde, dini bağlılık gerekçesiyle eğitimin bu amacından sapmayarak yapmaları gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, başörtüsün İslamın bir gereği olmasından bağımsız olarak, bu tür bir dini simgeye yasal bir tanıma sağlanmasının Devlet eğitiminin tarafsız olması gerektiği ilkesi ile bağdaşmaz olduğu ve Devletin böyle bir durumda değişik din ve inanca sahip Grenciler arasında uyuşmazlık çıkarmaktan dolayı sorumlu olacağı sonucuna varmıştır.
37. 25 Ekim 1990 tarihinde 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurulu Kanunun geçici 17.Maddesi yürürlüğe girmiştir. Buna göre:
"Yürürlükteki Kanunlarla aykırı olmamak kaydı ile ; Yükseköğretim Kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir."
38. Anayasa Mahkemesi 31 Temmuz 1991 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 9 Nisan 1991 tarihli kararında daha önceki 7 Mart 1989 tarihli kararında ortaya koyduğu ilkeler ışığında yukarıda belirtilen hükmün yüksek öğretim kurumlarında dinsel amaçlı başörtüsüne izin vermediği ve bunun Anayasaya uygun olduğu sonucuna varmıştır. Kararda şunları belirtmiştir:
"Yüksek öğretim kurumlarında boyun ve saçın dinsel amaçlarla kapatılması, laiklik ve eşitlik ilkelerine aykırıdır. Bu şartlar altında, bahsedilen hükümdeki giyim özgürlüğü, "dinsel amaçlı giyinme veya başörtüsü, peçe ile boyunu ve saçları örtme ile alakalı değildir"...Geçici 17.maddede bahsedilen özgürlük, yürürlükteki kanunlara aykırı olmama" şartına bağlıdır. Anayasa Mahkemesinin 7 Mart 1989 tarihli kararı bir kimsenin saçları veya boynunu başörtüsü ile kapatmasının Anayasaya kesinlikle ve öncelikle aykırı olacağı sonucuna varmıştır. Sonuç olarak, söz konusu Maddedeki, yürürlükteki kanunlara aykırı olmayacak şekilde giyinme şartı, "bir kimsenin boynunu ve saçını başörtüsü ile kapatması" eylemini bu özgürlük dışında bırakmaktadır.."
3. İstanbul Üniversitesindeki Genelgelerin Uygulanması
39- İstanbul Üniversitesi 15. yüzyılda kurulmuştur ve Türkiye'deki önemli yüksek öğretim merkezlerinde birisidir. Laik bir Üniversitedir ve (Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakülteleri de dahil olmak üzere) 17 fakülte, 12 Yüksek Okula sahiptir. 50.000'den fazla öğrencisi bulunmaktadır.
40- 1994 yılında, Tıbbi Meslek Yüksek Okulu ebelik bölümündeki bayan öğrenciler tarafından başlatılan dilekçe kampanyası sonrasında, Rektör Yardımcısı İslami başörtüsünün tarihçesini ve ilgili düzenlemelere göre hukuki temelini anlatan bir Genelge yayınlamıştır. Genelgede şunları ifade etmiştir:
"Ebelik bölümündeki bayan öğrencilerin dersleri sırasında başörtüsü takmasının yasaklanması onların din ve vicdan özgürlüklerini ihlal etmeye yönelik değil, yürürlükteki kanun ve düzenlemelere uygunluğu sağlamaya yöneliktir. Ebeler ve hemşireler görevlerini yaparken bir forma giymektedirler. Bu üniformaların şekli Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgelerle belirlenmiştir. Bu mesleğe girmek isteyen öğrenciler bunun farkındadır. Bir ebelik öğrencisinin küvezden bir bebeği alırken veya yerine koyarken veya gebelik ünitesinde bir doktora yardım ederken uzun bir pardösü giyindiğini düşünün..."
41- Rektör, İslami giysilere izin verilmesi amacıyla yapılan kampanyanın bütün Üniversiteye yayılmasından ve çıkardığı karara Üniversitenin kalan bölümlerinde ve Cerrahpaşa Hastahanesi Yüksek Okulunda da uyulmaması riskinin bulunduğundan endişeliydi.Öğrencileri, özellikle hasta haklarını hatırlatarak, giyim kurallarına uymaya çağırdı.
42- Üniversite yönetimi tarafından l Haziran 1994 tarihinde, üniversite çalışanları ve öğrenciler için giyim kurallarına ilişkin bir ilke karan kabul edildi. Buna göre:
"Üniversitelerde giyime ilişkin kurallar kanun ve yönetmeliklerde gösterilmiştir. Anayasa Mahkemesi dini giysilerin üniversitelerde giyilmesini yasaklayan bir karar vermiştir.
Bu karar Üniversitemizin idari ve başka pozisyonlarında yer alan tüm personel ve öğrencilerine uygulanır, özellikle hemşire, ebe. doktor ve hastabakıcılar bilimsel gerekçeler ve düzenlemelerde de yer aldığı şekilde, sağlık ve uygulamalı bilimsel çalışmalar (hemşirelik. laboratuvar çalışması, ameliyat ve mikrobiyoloji) sırasında giyim kuşama ilişkin kurallara uymak zorundadırlar. Giyime ilişkin kurallara uymayan kişiler derslere alınmayacaktır."
43- 23 Şubat 1998 tarihinde başörtüsü ve sakallı öğrencilerin okula kabulüne ilişkin bir talimatları içeren bir genelge yayınlanmıştır. Bu Genelge (metni için yukarıdaki 12.paragrafa bakınız.) İstanbul Üniversitesi Rektörü tarafından imzalanmıştır.
44- 19 Kasım 2002 tarihli duruşma sonrasında başvurucu Yüksek Öğretim Kurulunun Üniversite makamlarına göndermiş olduğu Yahudi tatili sırasında Yahudi öğrencilerin derslere devam etmemesine yönelik olarak bir talepte bulunmasına davet eden l Nisan 2002 tarihli bir mektubu sunmuştur.
45- Hükümet 18 Mart 2003 tarihinde mahkemeye, İstanbul Üniversitesi tarafından 9 Haziran 1998 tarihinde Kabul edilen 11 Nolu ilke kararını sunmuştur. Buna göre:
"1. İstanbul Üniversitesindeki öğrenciler Anayasa Mahkemesi ve diğer yüksek yargı organı kararlarında bahsedilen giyim kurallarına ve hukuki ilkelere uymak zorundadırlar.
2. İstanbul Üniversitesindeki öğrenciler, İstanbul Üniversitesinin herhangi bir bölüm veya enstitüsünde veya ona ait herhangi bir yerde, herhangi bir din, inanç, ırk ve ideolojik fikri temsil veya sembolize eden giysiler giymeyeceklerdir.
3. İstanbul Üniversitesi öğrencileri kayıt yaptırdıkları bölüm veya enstitülerde iş ile ilgili sebeplerden dolayı belirli şekilde giyinmeye ilişkin kurallara uymak zorundadırlar.
4. İstanbul Üniversitesi öğrencileri bağlı bulundukları enstitü veya bölümlere verdikleri fotoğraflar ön cepheden, baş ve boyun açıkta kalacak şekilde olmalıdır. Altı aydan daha fazla süre önce çekilmemiş olmalı ve öğrencilerin kolayca tanınmasına imkan verecek şekilde olmalıdır.
5. Yukarıda bahsedilen noktalara aykırı davrananlar veya sözleri, yazı veya fiilleri ile bu şekildeki bir yaklaşımı teşvik edenler, öğrenciler aleyhine uygulanan disiplin usullerine ilişkin kurallardan sorumlu olacaklardır.
4- Öğrenci Disiplin Yönetmeliği
46- 13 Ocak 1985 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Öğrenci Disiplin Yönetmeliği 5 tür disiplin cezası öngörmektedir: uyarma, kınama, bir hafta ila 1 ay arasındaki bir süre geçici uzaklaştırma, bir veya iki dönem okuldan uzaklaştırma veya atılma.
47- Üniversite içerisinde İslami başörtüsü takma genel olarak bir disiplin cezası oluşturmamaktadır. Ancak, giyime ilişkin kurallara uymama başka kuralların uygulanmasına imkan verebilir.
48- Disiplin Usul Kurallarının 6(a) maddesine göre "davranış ve eğilimi yakışıksız" olan öğrenci uyarma cezasından sorumlu olacaktır.Kınama cezası ise derslerin, seminerlerin, laboratuvar veya atölye çalışmalarının kesilmesine sebep olan öğrenciler hakkında uygulanacaktır (Madde 7(a) ve (e)) yüksek öğretim kurumlarında ihtiyaç duyulan sakin, huzurlu çalışma ortamını bozacak şekildeki faaliyetleri ile diğerlerinin eğitim ve öğretim hakkını doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan veya bu şekildeki kurumlarda siyasi faaliyetlere giren öğrenciler bir haftadan 1 aya kadar geçici uzaklaştırma cezası alacaklardır (8(a) ve (c)Maddesi). 9(j) maddesi Üniversite alanı içerisinde izinsiz toplantıya katılanların bir veya iki sömestr okuldan uzaklaştırılabileceğini öngörmektedir;
49. Disiplin şikayetleri soruşturmalarında uygulanacak usul 13 ila 34. maddeler arasında öngörülmüştür. 16 ve 33. maddeler göre öğrencilerin savunma haklarına riayet edilmeli ve disiplin kurulu öğrencilerin kuralları neden çiğnediklerini dikkate almalıdır. Bütün disiplin cezaları idare mahkemelerinde incelemeye tabidir.
5. Üniversite rektörlerinin düzenleme yapma yetkisi
50. Üniversiteler kamu hukuku birimleri olduklarından Anayasanın 130. maddesine tabidirler ve Devlet denetimine tabi olarak özerklikten yararlanırlar, bu da idare organları tarafından idare edilmelerinde ve rektöre düzenleyici işlem yapma yetkisi vermek şeklinde tezahür eder.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 13. Maddesinin ilgili hükümlerine göre;
"...(b) Rektörler aşağıdaki görev, yetki ve sorumluluklara sahiptir :
1. Üniversite kurullarına başkanlık etmek, yükseköğretim üst kuruluşlarının kararlarını uygulamak, üniversite kurullarının önerilerini inceleyerek karara bağlamak ve üniversiteye bağlı kuruluşlar arasında düzenli çalışmayı sağlamak,
5. Ün