CASE OF BUZADJI v. THE REPUBLIC OF MOLDOVA - [Turkish Translation] by Okan Taşdelen
Karar Dilini Çevir:

 

 

© Okan TAŞDELEN, 2019. Bu çeviriyi yayımlama izni, yalnızca Mahkemenin veri tabanı olan HUDOC’a konulması için verilmiştir.

© Okan TAŞDELEN, 2019. Permission to re-publish this translation has been granted for the sole purpose of its inclusion in the Court’s database HUDOC.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

 

 

 

BÜYÜK DAİRE

 

 

 

 

 

BUZADJİ / MOLDOVA CUMHURİYETİ DAVASI

 

(Başvuru no. 23755/07)

 

 

 

KARAR

 

 

STRAZBURG

 

 

 

05 Temmuz 2016

 

 

 

 

 

 

İşbu karar nihai olup, bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.

 

Buzadji / Moldova Cumhuriyeti davasında,

Başkan

Guido Raimondi,
Yargıçlar

András Sajó,

Işıl Karakaş,

Angelika Nußberger,

Dmitry Dedov,

Ledi Bianku,

Nona Tsotsoria,

Nebojša Vučinić,

Vincent A. De Gaetano,

Erik Møse,

Paul Mahoney,

Krzysztof Wojtyczek,

Valeriu Griţco,

Faris Vehabović,

Robert Spano,

Branko Lubarda,

Yonko Grozev

ve Büyük Daire Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Søren Prebensen’in katılımıyla Büyük Daire halinde toplanan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 07 Ekim 2015 ve 04 Mayıs 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen kapalı müzakereler sonucunda, son anılan tarihte kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir:

USUL    Davanın temelinde, Petru Buzadji (“başvuran”) adlı Moldova vatandaşı tarafından, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesine uyarınca 29 Mayıs 2007 tarihinde, Moldova aleyhine Mahkeme’ye yapılan bir başvuru (B. No. 23755/07) bulunmaktadır.    Başvuran, Chişinau Barosuna bağlı avukat F. Nagacevschi tarafından temsil edilmiştir. Moldova Hükümeti (“Hükümet”) ise kendi görevlisi L. Apostol tarafından temsil edilmiştir.    Başvuran özellikle, yargılama sürecindeki tutukluluğunun Sözleşme’nin 5/3 maddesinin gerektirdiği gibi ilgili ve yeterli gerekçeye dayandırılmadığını iddia etmiştir.    Başvuru, Mahkemenin Dördüncü Bölümüne tevdi edilmiştir (Mahkeme İçtüzüğü’nün 52/1 kuralı). Bu Bölümün bir Dairesi 16 Aralık 2014 tarihinde verilen bir kararla, başvuruyu kabul edilebilir bulmuş ve çoğunluk kararıyla Sözleşme’nin 5/3 maddesinin ihlaline hükmetmiştir. Daire, başkan Josep Casadevall, yargıçlar Luis López Guerra, Ján Šikuta, Dragoljub Popović, Kristina Pardalos, Valeriu Griţco ve Iulia Antoanella Motoc ile Bölüm Yazı İşleri Müdürü Stephen Phillips’ten teşkil edilmiştir. Dört yargıç (Josep Casadevall, Luis López Guerra, Dragoljub Popović and Iulia Antoanella Motoc) muhalif görüş belirtmiştir. 16 Mart 2015’de, Hükümet, Sözleşme’nin 43. maddesi gereğince davanın Büyük Daireye gönderilmesi talebinde bulunmuştur. Büyük Daire Kurulu, 20 Nisan 2015 tarihinde bu talebi kabul etmiştir.    Büyük Dairenin oluşumu, Sözleşme’nin 26/4 ve 5 maddesine ve 24. kurala uygun olarak belirlenmiştir. Nihai müzakerelerde, davanın incelemesinin devamına katılamayan Dean Spielmann and George Nicolaou’nun yerini Dmitry Dedov and Robert Spano almıştır (24/3 kural).    Başvuran ve Hükümet, esasa ilişkin ilave yazılı görüş sunmuşlardır (59/1 kural).    Strazburg’da bulunan İnsan Hakları Binasında, 07 Ekim 2015 tarihinde kamuya açık bir duruşma yapılmıştır (59/3 kural).

Mahkeme önünde hazır bulunanlar:

(a)  Hükümet adına,

Temsilci

L. APOSTOL,

(b)  Başvuran adına,

Danışman

F. NAGACEVSCHI’dir

Mahkeme, onların beyanlarını ve hâkimlerin yönelttikleri sorulara yanıtlarını dinlemiştir.

OLAYLAR

I.  DAVANIN KOŞULLARI    Başvuran 1947 doğumludur ve Comrat/Moldova’da ikamet etmektedir.

A.  Başvuran Aleyhindeki Ceza Yargılaması    Başvuran, payların % 82’sine devletin sahip olduğu güney Moldova’daki sıvılaştırılmış gaz şirketinin azınlık ortağı ve yönetim kurulu başkanıydı. Temmuz 2006’da, başvuranın şirketteki faaliyetleriyle bağlantılı akim kalan bir dolandırıcılık teşebbüsü iddiasına ilişkin ceza soruşturması başlatılmıştır. Özellikle, 2000 ile 2006 arasında, Kazakistan ve Ukrayna’dan sıvılaştırılmış gaz ithal edilmesini kapsayan, neticesinde şirketin büyük mali kayıplara maruz kaldığı bir tertip kurmakla suçlanmıştır. Suçlamaya göre, gazı doğrudan üreticilerden almak yerine, gaz maliyetinde önemli bir artışa neden olacak şekilde aracı şirket hizmetlerine başvurmuştur. Bu aracı şirketlerin, onun oğullarıyla bağlantıları da vardır. Daha sonra, aracı şirketlerden cezalar hariç 594.067 Amerikan dolarına varan adli davayla karşılaştığında, borcu mahkeme sürecinde kabul etmiştir.Bu bağlamda, soruşturma makamları Temmuz 2006’da, başvuranı kendileri önüne gelmeye ve ifade vermeye davet etmiştir. Başvuran savunmasında, üreticilerin satmayı kabul ettikleri minimum miktarın şirketin beş yıllık bir dönemdeki ihtiyaçlarını aşması nedeniyle, gazı doğrudan üreticilerden alamadığını iddia etmiştir. Bu nedenle şirketinin, ihtiyaç duyulan gaz miktarını doğrudan üreticilerden alması imkânsızdı. Dahası, üreticiler sadece % 100 peşin ödemeyi kabul ediyordu ve şirketin hazırda bir para kaynağı yoktu. Başvuran, tüm ulusal gaz ithalatçılarının aynı gaz ithali usulünü kullandığını ve şirketi tarafından satın alınan gaz fiyatının serbest ulusal pazardakinden daha düşük olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, üreticilerinkiyle şirketince ödenen arasındaki fiyat farkının taşıma maliyetleri, sertifikasyon, dağıtım, sigorta ve diğer unsurlar tarafından açıklandığını iddia etmiştir. Oğullarının, aracı şirketlerle herhangi bir biçimde ilişkiye girdiğini reddetmiştir.Başvuran, birkaç kez çağrılmış; her birinde soruşturma makamları huzuruna çıkmış ve onlarla işbirliği yapmıştır. Ekim 2006’da başvuranın evi aranmış, kişisel bilgisayarına el konulmuş ve ondan çeşitli belgeler elde edilmiştir. Dava dosyasından, başvuranın soruşturmacıların talimatlarına uymadığı ve/veya soruşturmayı engellemekle suçlandığı herhangi bir durumun gerçekleştiği gözükmemektedir.Cezai süreçte şüpheli de olan ve sonrasında suçla itham edilen başvuranın oğulları, tutuklanmaksızın soruşturma makamları huzuruna çıkmaya davet edilmiştir. Daha sonra, başvuranla ilgili olarak on dört farklı soruşturma başlatılmış ve onların tümü tek bir süreçte birleştirilmiştir.

B.   Başvuranın Tutuklanmasına İlişkin İşlemler

1. Cezaevindeki Tutukluluğu (arestarea preventivă)Başvuran, 02 Mayıs 2007’de yakalanmış ve 05 Mayıs 2007’de çalıştığı şirkete ait malların geniş kapsamlı kötüye kullanımına teşebbüsle, yani yukarıdaki 9. paragrafta anlatılan olaylarla suçlanmıştır. Davadan sorumlu savcı, aynı tarihte otuz günlük tutuklama emri için Buiucani Bölge Mahkemesine belirtilen gerekçelerle başvurmuştur: suçun ciddiyeti, tanıkları etkileme tehlikesi ve yeniden suç işleme tehlikesi.Başvuran buna itiraz etmiş ve suç işlediğine dair hiçbir makul şüphenin bulunmadığını ileri sürmüştür. Bilhassa, hakkındaki cezai sürecin, devletin sahipliğindeki şirket ile aracı şirketlere ait borçlara ilişkin olarak sürmekte olan hukuki yargılamanın sonucunu etkileme aracında başka bir şey olmadığını belirtmiştir. Her halükarda, savcının dayandığı nedenler basmakalıptır ve savcı, başvuranın tanıkları etkilemeye teşebbüs edeceğine ve yeniden suç işleyeceğine dair kanaatinin gerekçelerini açıklayamamıştır. Bölgede tanınmış bir kişi olduğunu ve otuz yılı aşkın bir süredir şirketinde çalıştığını ileri sürmüştür. Başvuran daimi ikametgâh sahibidir, Temmuz 2006’dan beri soruşturmayla işbirliği yapmaktadır ve kaçmaya ya da soruşturmayı engellemeye asla teşebbüs etmemiştir. Dahası, kalp krizi ve inme geçirdiğini belirterek yaşına ve kötü sağlık durumuna dayanmıştır.Buiucani Bölge Mahkemesi, 05 Mayıs 2007’de savcının talebini kısmen uygun bulmuş ve başvuranın on beş gün süreyle tutuklanmasına hükmetmiştir. Mahkeme şu kanaate varmıştır:

“... [başvuranın] suçlandığı eylem fevkalade ciddi bir suç olarak görülmektedir ki bu, yargılama sürecindeki tutuklamaya izin vermektedir. [Mahkeme] suçun mahiyet ve ciddiyetini ve davanın karmaşıklığını dikkate almakta ve soruşturmanın yeni başlangıç aşamasında sanığın, ortak bir tavır almak için diğerleriyle (sorgulanmamış olan oğulları) işbirliğine girişebileceğine inanmak için makul nedenler bulunduğunu değerlendirmektedir.

Savcının dayandığı diğer nedenler, yani kaçma ve tanıkları etkileme tehlikesi ve delilleri yok etme tehlikesi temellendirilmemiştir ve çok olası değildir.”Başvuran, bir suç işlediğine dair hiçbir makul şüphe bulunmadığını ileri sürerek itiraz etmiştir. Cezai soruşturmanın, çalıştığı şirket ile üçüncü bir şirket arasında devam eden hukuki yargılamayı etkileme şeklinde gizli bir amaç güttüğü yönündeki önceki ifadesini tekrarlamıştır. Ayrıca, mahkemenin tutukluluğuna hükmetmek için dayandığı gerekçenin, yani oğullarıyla işbirliğine girme tehlikesinin savcı tarafından ileri sürülmediğini iddia etmiştir. Dahası, iki oğlu resmi olarak suçlanmamıştır ve her halükarda böyle bir meyilleri olsaydı, soruşturmayı ilk defa öğrendikleri Temmuz 2006 tarihi ila Mayıs 2007 arasında işbirliğine girişmek için hepsinin bolca zamanı vardı. Başvuran, ciddi sağlık durumuna da dayanmış ve Moldova’da bir aile, ikamet ve iş sahibi olan, Temmuz 2006’dan Mayıs 2007’ye kadarki dönemde ne zaman çağrılmışsa soruşturma makamlarının huzuruna çıkmış bilinen bir şahıs olduğunu ileri sürmüştür.Chişinau İstinaf Mahkemesi, 08 Mayıs 2007 tarihinde, başvuranın öne sürdüğü iddiaları reddetmek için herhangi bir neden belirtmeksizin, esasen alt mahkemece gösterilen gerekçeleri tekrar ederek 05 Mayıs 2007 tarihli kararı onamıştır.Davadan sorumlu savcı, başvuranın tutukluluğunun otuz gün uzatılması için 11 Mayıs 2007 tarihinde mahkemeye başvurmuştur. Savcı, suçun ağırlığı, tanıkları etkileme tehlikesi, yeniden suç işleme tehlikesi ve kaçma tehlikesi gibi sebeplere dayanmıştır.Başvuran, suç işlediğine dair makul hiçbir şüphenin olmadığını ve zaten sorgulanmış olan tanıkları etki altına alacağına inanmak için hiçbir nedenin bulunmadığını ileri sürerek itiraz etmiştir. Yakalanmasının öncesinde soruşturmayla kusursuz biçimde işbirliği yaptığını ve daimi ikamet sahibi olduğunu da vurgulamıştır. Mahkemeden bu nedenle, tutuklama tedbirinin daha az ağır diğer bir tedbirle değiştirilmesine hükmetmesini talep etmiştir. Avukatlarından biri, tutuklama yerine örneğin ev hapsi gibi daha az ağır bir tedbire hükmetmesini mahkemeden talep etmiştir.Buiucani Bölge Mahkemesi, 16 Mayıs 2007 tarihinde, başvuranın tutukluluğunu yirmi gün uzatmıştır. Tarafların tutumlarını özetlemesinin ve uygulanabilir kanun maddelerini belirtmesinin ardından mahkeme, şu kanaate varmıştır:

“[tutuklama] önleyici tedbirine başvurulurken dayanılan gerekçeler geçerlidir, soruşturma faaliyetlerinin çoğunluğu yerine getirilmiştir; ancak, davayı yargılama mahkemesine göndermek için [başvuranın] katılımını gerektiren birçok ilave tedbir halen gereklidir. Mahkeme, soruşturmanın sorunsuz ve objektif biçimde gidişatını teminin yansıra davanın ciddiyeti ve karışıklığı ile kamu düzeninin ve kamu menfaatinin korunması ihtiyacını dikkate alarak savunma tarafının önleyici tedbirin değiştirilmesi talebinin erken olduğunu değerlendirmektedir.”Başvuran, esasen daha önce ileri sürdükleriyle aynı iddialara dayanarak itiraz etmiştir.Chişinau İstinaf Mahkemesi, 22 Mayıs 2007’de, 16 Mayıs 2007 tarihli kararı onamıştır. Mahkeme, aslında 08 Mayıs 2007 tarihli kararında belirttikleriyle aynı gerekçeleri yani davanın ağırlık ve karmaşıklığını, kaçma veya tanıkları etkileme tehlikesini ve savcılarca henüz toplanmamış olan yazılı delilleri yok etme tehlikesini belirtmiştir.Davadan sorumlu savcı, 01 Haziran 2007 tarihinde, başvuranın tutukluluğunun bir otuz gün daha uzatılması için başvurmuştur. Davanın karmaşık olduğunu, aynı kovuşturma bağlamında başvuran aleyhinde yeni suçlamalar getirildiğini iddia etmiştir: başvuran şimdi görevini kötüye kullanma ve yetkisini aşmakla da suçlanmaktadır. Savcı, önceki kerelerde olduğu gibi, başvuranın tanıkları etkileme ve yeniden suç işleme tehlikesini önlemek için tutukluluğun uzatılmasının gerekli olduğunu iddia etmiştir.Başvuran itiraz etmiş ve mahkemeden tutuklama tedbirini diğer bir tedbirle değiştirmesini talep etmiştir. Önceden olduğu gibi aynı gerekçeleri ileri sürmüş ve tutukluluk süresince sağlığının oldukça kötüleştiğini ve tıbbi bakıma ihtiyaç duyduğunu eklemiştir.Buiucani Bölge Mahkemesi, 05 Haziran 2007’de, tutukluluğunun devamı nedenlerinin geçerli olduğunu belirterek başvuranın tutukluluğunu bir yirmi gün daha uzatmıştır.Başvuran diğer hususların yansıra, savcı tarafından ileri sürülen davanın karmaşıklığının, iş bu kişinin şirketin hesap denetimini yapmayı veya başvuranın belirttiği tanıkları sorgulamayı reddetmesiyle kasten meydana getirildiğini belirterek itiraz etmiştir. Bir suç işlemekle değil, yalnızca onu işlemeye teşebbüs etmekle suçlandığına işaret ederek kendisine yüklenen suçun ağırlığına ilişkin iddiaya da karşı çıkmıştır. Şirkette fiili hiçbir kayba neden olunmadığını ve mahkemenin zanlının bireysel koşullarını dikkate almadığını iddia etmiştir.Chişinau İstinaf Mahkemesi, 11 Haziran 2007 tarihinde yasaya uygun biçimde alındığı kanaatine vararak alt mahkemenin kararını onamıştır. Mahkeme, başvuranın on ile yirmi beş yıl arasında hapisle cezalandırılabilecek özellikle ciddi bir suçla suçlandığını ve soruşturmanın halen sürdüğünü de belirtmiştir. Mahkeme, serbest bırakılırsa başvuranın kaçabileceğine ya da tanıkları etkileyebileceğine hükmetmiştir.Davadan sorumlu savcı, 21 Haziran 2007 tarihinde başvuranın tutukluluğunun bir otuz gün daha uzatılması için tekrar başvurmuştur.Başvuran, kaçacağına ya da tanıkları etki altına alacağına inanmak için hiçbir neden olmadığından hareketle itiraz etmiştir. Savcının uzun süredir herhangi bir soruşturma tedbiri gerçekleştirmediğini ve soruşturmanın görünüş itibariyle tamamlandığını vurgulamıştır. Yerleşik ikamet sahibi olduğunu ve gerektiği her zaman soruşturmacılar huzuruna geldiğini tekrarlamıştır. Başvuran, 18 Haziran 2007 tarihli bir rapor sunmuştur ki buna göre, diğerlerinin yansıra arter yüksek tansiyonu ve inme neticesinde sağ bacağında hafif bir felcin olduğu tespit edilmiştir. Doktor, bir nöroloji kliniğinde tedavi olmayı tavsiye etmiştir. Başvuran, mahkemeden savcının başvurusunu reddetmesini ve şartlı tahliye ya da ev hapsi gibi daha az ciddi bir önleme başvurmasını talep etmiştir.Buiucani Bölge Mahkemesi, 26 Haziran 2007’de, savcının başvurusunu reddetmiş ve otuz gün süreyle ev hapsine konulmasına hükmederek başvuranın talebini kabul etmiştir. Mahkeme şuna karar vermiştir:

“... başvuran yirmi beş gündür tutuklu bulunmaktadır ve gerekli tüm soruşturma faaliyetlerine katılmıştır; ... Sözleşme’nin 5/3 maddesi, bir sanığın, yargılamasını beklerken serbest tutulmaları karinesini getirmektedir; ... vaktin geçmesiyle, daha önce [tutuklamayı] haklı kılan veya alternatif önleyici tedbirleri yetersiz kılan belirli deliller daha az ikna edici olabilir; ... kaçma tehlikesinin varlığını ispatlamak savcıya düşmektedir ve böyle bir tehlike sadece olası cezanın ciddiyetine işaretle ispatlanamaz; [mahkeme başvuranın sağlık sorunlarına ve yaşına, adli kaydının yokluğuna, daimi ikametgahına ve evlilik durumuna işaret etmiştir]; [Avrupa Mahkemesi’nin] içtihatları yargılama sürecindeki tutuklamanın istisnai olmasını, daima nesnel biçimde gerekçelendirilmesi gerektiğini ve kamu menfaatine karşılık gelmesi gerektiğini öngörmektedir; mahkeme, [başvuranın] kaçacağının, tanıkları etkileyeceğinin veya delilleri yok edeceğinin makul olmadığına ve ceza soruşturmasının normal işleyişinin sanık ev hapsi altındayken mümkün olduğuna hükmetmiştir.”

Mahkeme, başvuranın ev hapsi için şu koşulları koymuştur: evden ayrılma yasağı, telefon kullanma yasağı, diğer herhangi bir kişiyle davasını konuşma yasağı.Başvuran derhal, otuz gün kalacağı evine götürülmüştür. Ancak savcı, yukarda anılan karara karşı itirazda bulunmuş ve başvuranın kendisine atılı suçu işlediğini itiraf etmeyi reddetmesini, başvuranın cezaevinde tutukluluğunun devamının gerekçelerinden biri olarak ileri sürmüştür.Chişinau İstinaf Mahkemesi, 29 Haziran 2007’de, 26 Haziran 2007 tarihli kararı bozmuş ve başvuranın yargılama süresince yirmi gün tutukluluğuna hükmederek yeni bir karar almıştır. Mahkeme şuna karar vermiştir:

“... alt mahkeme davanın karmaşıklığını ve [başvuranın] suçlandığı suçun ciddiyetini dikkate almamıştır; mahkeme, ev hapsindeyken [başvuranın] tutuklu bulunmayan ve dahası oğulları da olan diğer suç ortaklarıyla iletişim kurabileceğini değerlendirmektedir; Moldova makamlarının kontrolünde olmayan [kendi kendine ilan eden ve tanınmamış “Transnistria Moldova Cumhuriyeti”ne] giderek kaçabilir; ifadelerini değiştirtmek için tanıkları etkileyebilir; başvuran doktorlarca ziyaret edilmiştir ve cezaevinde tıbbi yardım alabilir.”Davadan sorumlu savcı, 11 Temmuz 2007 tarihinde başvuranın tutukluluk halinin uzatılması için tekrar mahkemeye başvurmuştur. Öncekiyle aynı gerekçelere dayanmıştır.Buiucani Bölge Mahkemesi, 16 Temmuz 2007 tarihinde başvuranın tutukluluğunu bir yirmi gün daha uzatmıştır. Yine başvuranın ciddi bir suçla suçlandığını ve kaçabileceğini veya soruşturmaya engel olabileceğini iddia etmiştir.Başvuran, esasen daha önce yaptığındakiyle aynı iddiaları ileri sürerek itiraz etmiştir.

2. Ev Hapsi (arestarea la domiciliu)Chişinau İstinaf Mahkemesi, 20 Temmuz 2007’de, alt mahkemenin kararını bozmuş ve önleyici tedbiri ev hapsi olarak değiştirerek yeni bir karar almıştır. Mahkeme şuna karar vermiştir:

“savcı, [başvuranın] tutukluluk halinin devamı gereğini teyit eden herhangi bir delil getirmemiş, zaten dinlenilmiş olan tanıklar üzerinde etki kurabileceği olasılığını teyit eden ek bulgular sunmamıştır; [başvuran] ne zaman çağrılırsa soruşturma makamları huzuruna geleceğine söz vermektedir; herhangi bir kaçma tehlikesine ilişkin belirli hiçbir bilgi yoktur”

Mahkeme, başvuranı hakkındaki ceza davasıyla herhangi bir bağı olan kişilerle iletişim kurmaktan ve evinden ayrılmaktan da men etmiş ve her gün savcılığı telefonla aramakla yükümlü kılmıştır.Comrat Bölge Mahkemesi, 14 Eylül 2007 tarihinde savcının başvuranın ev hapsinin doksan gün uzatılması talebini incelemiştir. Başvuran, akrabalarıyla iletişimindeki kısıtlamaya ilişkin tedbirlerin sona erdirilmesi koşuluyla, ev hapsinin uzatılmasına itiraz etmemiştir. Mahkeme, savcının talebini kabul etmiş ve ev hapsinin doksan gün uzatılmasına hükmetmiştir. Başvuranın talebini de kabul etmiş ve akrabalarıyla iletişimi üzerindeki sınırlamayı sonlandırmıştır. Mahkemenin ileri sürdüğü tek gerekçe başvurana atılı suçun ciddiyetidir.Comrat Bölge Mahkemesi, 14 Aralık 2007 tarihinde başvuranın ev hapsini tekrar doksan gün uzatmıştır. Mahkeme tarafından gösterilen tek gerekçe, başvurana atılı suçun ciddiyetidir. Başvuran, hastaneye ve dava dosyasını incelemek için mahkemeye gitmesine izin verilmesi koşuluyla itiraz etmemiştir.Başvuran, belirtilmeyen bir tarihte ev hapsi tedbirinin şartlı tahliye ya da kefaletle tahliye ile değiştirilmesini isteyerek Comrat Bölge Mahkemesine tahliye talebinde bulunmuştur. Ev hapsi kurallarını asla ihlal etmediğini ve soruşturma organlarınca verilen tüm talimatlara daha da fazla uymayı taahhüt ettiğini ileri sürmüştür.Comrat Bölge Mahkemesi, 12 Mart 2008’de, on aydan fazla bir süredir tutuklu kaldığını ve kendisine uygulanan kısıtlamaların hiçbirini ihlal etmediğini gözlemleyerek başvuranı kefaletle tahliye etmeye karar vermiştir.

C. Başvuran Hakkındaki Ceza Kovuşturmasının SonlandırılmasıBaşvuran, 09 Haziran 2011 tarihinde, 02 Mayıs 2007 ila 12 Mart 2008 arasında tutuklu kaldığı suçlamalardan beraat etmiştir. Mahkeme, ona atılı eylemler bakımından hiçbir suçun meydana gelmediğine karar vermiştir. Aynı zamanda, kendisine yöneltilen diğer on üç suçlamadan aklanmış ve bir suçlamadan yani 20.000 Moldova leyi (yaklaşık 1.000 avro) para cezasına çarptırıldığı, icra memurunca el konulmuş sıvılaştırılmış gazı yasa dışı olarak satmaktan suçlu bulunmuştur. Ne başvuran ne de savcı kesinleşen bu kararı temyiz etmiştir. Başvuranın oğulları beraat etmiştir.

II.  İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA Söz konusu tarihte geçerli olan halleriyle, Ceza Usul Kanunu’nun ilgili hükümleri aşağıdaki gibidir:

Madde 166: Cezai Suç İşlediğinden Şüphelenilen Bir Kişiyi Tutuklama Nedenleri

(1) Yalnızca aşağıdaki hallerde, soruşturma organının, bir yıldan fazla bir hapis cezasıyla cezalandırılabilen bir suç işlediğine dair makul şüphenin bulunması durumunda bir kişiyi tutma yetkisi vardır:

1) Eğer kişi suçüstünde yakalanmışsa;

2) Tanık veya mağdur, tam da bu kişinin suçu işlediğini belirtirse;

3) Şüphelinin vücudunda veya elbiselerinde ya da evinde veya arabasında suçun açık izleri bulunursa;

...

(5) Bir kişinin işbu maddedeki şartlardaki tutulması, 72 saatten daha uzun devam edemez;

...

(7) İş bu maddedeki şartlarda tutulan bir kişi, en kısa sürede fakat 5. paragrafta belirtilen süre sınırının dolmasından önce ... tutuklu bırakılması veya salıverilmesi hususunda karar vermesi için soruşturma hakimi önüne çıkartılır.

Madde 175: Önleyici Tedbirlerin Tanımı ve Çeşitli Türleri

(1) Şüpheli olan veya cezai bir suçla suçlanan bir kişinin ceza soruşturmasına zarar verebilecek eylemlerde bulunmasına ... mani olunan kısıtlama tedbirleri, önleyici tedbirlerdir.

...

(3) Önleyici tedbirler şunlar olabilir:

1) Şehri terk etmemeyi üstlenme;

2) Ülkeyi terk etmemeyi üstlenme;

3) Kişisel teminat;

4) Bir kuruluşun teminatı;

5) Ehliyetin geçici olarak geri alınması;

...

8) Yargı denetiminde şartlı tahliye;

9) Kefaletle şartlı tahliye;

10) Ev hapsi;

11) Tutukluluk altına alma.

Madde 176: Koruyucu Tedbirlerini Tatbik Nedenleri

Önleyici tedbirler, soruşturma makamı ya da mahkeme tarafından münhasıran zanlının kaçacağına, ceza kovuşturması esnasında gerçeğin ortaya konulmasını engelleyeceğine veya yeniden suç işleyeceğine inanmak için yeterli makul gerekçelerin bulunduğu hallerde uygulanabilir ya da bir cezanın infazını temin etmek için mahkeme tarafından uygulanabilir.

...

(3) Önleyici tedbirlerin uygulanma gereği hakkında karar verirken, soruşturma makamı ve mahkeme şu ilave kıstasları dikkate alacaktır:

1) Suçun neden olduğu zararın mahiyet ve derecesi,

2) ... zanlının karakteri,

3) Yaşı ve sağlık durumu,

4) Mesleği,

5) Ailevi durumu ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin mevcudiyeti,

6) Mali durumu,

7) Daimi ikamet yerinin mevcudiyeti,

8) Diğer zorunlu şartlar.

Madde 185: Tutukluluk Altına Alma

(1) Tutukluluk altına alma, şüphelinin kanunun öngördüğü yerlerde ve şartlarda tutulmasından müteşekkildir. ...Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 188. maddesine göre, ev tutuklaması, sadece tutukluluk altına alma tedbirinin tatbiki şartları karşılanmadığında uygulanabilir ve tutukluluk altına almaya uygulanan hükümlerde düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ev tutuklanmasının süresi ile hükmedilmesi, uzatılması ve itiraz edilmesi şekli tutukluluk altına almayla tamamen aynıdır. Ev hapsi tedbirine, evi terk etme yasağı, telefon, posta veya diğer iletişim yollarını kullanma yasağı ve belirli kişilerle iletişime geçme ya da onlarca ziyaret edilme yasağı gibi bir veya daha fazla kısıtlama eşlik etmektedir. Şüpheli, onu kontrol etmeye tasarlanmış elektronik aletler takmak, kontrol amacıyla telefon aramalarını yanıtlamak veya arama yapmak ve gerektiğinde soruşturma organı veya mahkeme huzuruna şahsen çıkmak gibi şartlara da tabi tutulabilir. Eğer şüpheli konulan kısıtlamalar ve şartlara uyamazsa, ev hapsi tedbiri tutukluluk altına almayla değiştirilebilir.Ceza Kanunu’nun 88. ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 395. maddesine göre, ev hapsinde geçirilen süre, tutukluluk boyunca hapiste geçirilen süreyle aynı şekilde nihai cezadan düşülmektedir.

III. AVRUPA KONSEYİ ÜYE DEVLETLERİNDEKİ HUKUK VE UYGULAMAMahkeme, tutuklamayı haklı kılan nedenlere ilişkin olarak Avrupa Konseyine üye 31 devletteki, yani Almanya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İtalya, İspanya, İsviçre, Karadağ, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, Monako, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovenya, Slovakya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan’daki, uygulamaları incelemiştir.Mahkeme tarafından gerçekleştirilen karşılaştırmalı hukuk araştırması uyarınca, araştırılan 31 üye devletin tamamının yasalarında yargısal müdahale öncesindeki yakalama ve ön tutuklamanın açıkça düzenlendiği ve süre olarak sıkı sıkıya sınırlandırıldığı görülmektedir.Araştırılan üye devletlerin yalnızca beşi (Bulgaristan, Ermenistan, İtalya, İsviçre ve Litvanya), sadece suç işlendiğine dair “makul şüphesinin” bulunduğu gerekçesiyle ön tutuklamaya izin vermektedir. Bu üye devletlerde, ön tutuklamayı uzatmak için diğer gerekçeleri sunmak açısından yasal makamların 24 ila 96 saat zamanı vardır.Diğer 26 üye devlet, en azından bir ilgili ve yeterli gerekçenin bulunmasını en baştan şart koşmaktadır.Bu şartların, yeniden suçluluk tehlikesi (13 üye devlet) ve bir suç işlenmesine son verme ihtiyacının (2 üye devlet) ardından gelen en yaygın olanı, (17 üye devletteki) kaçma veya saklanma tehlikesi ve şüphelinin yargılama sürecine katılımını temin etme ihtiyacıdır. Adaleti engelleme tehlikesi, 14 üye devlet tarafından açıkça öngörülmüştür.Ek olarak 12 üye devlette, eğer şüpheli tam da bir suç ya da kabahat işleme eyleminde (suçüstü) veya ondan hemen sonra (bu 12 üye devletin 3’ünde) yakalanırsa ön tutuklama haklı görülmektedir.Ön tutuklamanın azami süresi 24 saat (8 üye devlet) ila 96 saat (3 üye devlet) arasında değişmektedir. Üye devletlerin çoğunluğu, 48 saatlik bir süre sınırı koymuştur (12 üye devlet).Yargısal müdahaleyi takiben tutuklamaya ilişkin olarak, araştırılan üye devletlerin tamamında (31), bir suç işlendiğine dair “makul şüphesinin” varlığı, tutuklamanın hukukiliği için olmazsa olmaz bir şarttır. Araştırılan tüm üye devletler bununla birlikte, tek başına “makul şüphenin” tutuklamayı haklı kılmak için genellikle yeterli olmadığını da kabul etmektedir. Ağır suç halinde tutuklamaya hükmetmek için “makul şüphenin” bizatihi ve istisnaen yeterli olduğu 6 üye devlette (Almanya, Avusturya, Belçika, İsviçre, Sırbistan ve Türkiye), sınırlı bir ayrıklık bulunmaktadır.Bu 6 ülke istisna olmak üzere “makul şüphe”, tutuklamaya hükmetmek için yeterli değildir.Araştırılan üye devletlerin (31) tamamının yasaları, yukarıdaki 52. paragrafta anılan sınırlı ayrıklık istisna olmak üzere, ancak ilave gerekçeler mevcutsa yetkili makamların bir kişiyi tutuklamaya tabi tutabileceğini öngörmektedir. Tüm devletlerde, bu ilave gerekçelerin ilgili kişi ilk kez hâkim önüne çıkarıldığında saptanması gerekmektedir. Ulusal yargı makamlarının bu nedenle, tam da bir kişinin tutuklanmasına ilk kez başvurulmasından itibaren bu tutuklamayı haklı kılan ilave nedenleri ikna edici biçimde ortaya koyması gerektiği söylenebilir.Ulusal mevzuatlarda en sık ileri sürülen gerekçeler, kaçma tehlikesi (araştırılan tüm üye devletler), suçun tekrarı tehlikesi (31’inin 30’u) ile yargılamanın engellenmesi tehlikesidir (31’inin 28’i).Dahası, üye devletlerin çoğunluğu (31’inin 18’i), tutukluluğun ancak ilgili suç belirli bir ağırlık derecesinde olduğunda uygulanabileceğini öngörmektedir. Bazı üye devletler (31’inin 10’u), ulusal makamların ilgili kişinin özel koşullarını (sosyal, ailevi ve iş bağlantılarının yansıra kişiliği, yaşı, sağlığı, mesleği ve evvelki herhangi bir suç eylemi gibi) dikkate almasını gerektirmektedir. Birçok üye devlet (31’inin 6’sı), ilgili bir şart olarak kamu düzenini koruma ihtiyacını da zikretmektedir.Araştırılan üye devletlerin mevzuatları, İlave nedenlerin ilgililiğini değerlendirmek için, göz önüne alınması gerekli birtakım özel unsurları ortaya koymaktadır.Araştırılan tüm üye devletler (31), yetkili ulusal makamların, hem her bir tutukluluk dönemini uzatırken hem de ona hükmederken ilgili ve yeterli gerekçe verme yükümlülüğü altında olduğunu kabul etmektedir.Dolayısıyla, onun ilk uygulanışı esnasında ortaya konan şartların yerine getirilmesi hususunda, tutukluluğun uzatılması aynı düzeyde bir gerekçelendirme gerektirmektedir. Ulusal mahkemelerin tutukluluğa karar vermek ve onu uzatmak için ileri sürdükleri gerekçelerin basmakalıp ve soyut olamayacağına hükmetmek olağandır.Araştırılan üye devletlerin neredeyse yarısının (31’inin 15’i) ulusal mevzuatı, tutukluluğun uzatılabileceği azami süreleri ve/veya onun toplam uzunluğu için belirli bir süreyi ortaya koymaktadır. Ancak, uzatmaların veya azami toplam müddetin uzunluğuna ilişkin ortak bir standart bulunmamaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRMEBaşvuran başvurusunda, Sözleşme’nin 5/1 maddesine atıf yaparak ulusal mahkemelerin kendisini tutukluluk altına alma kararları için yetersiz gerekçe gösterdiğinden şikâyet etmiştir. Mahkeme, bu şikâyeti Sözleşme’nin aşağıda belirtilen 5/3 maddesi altında incelemeyi daha uygun bulmaktadır:

“3. İş bu maddenin 1 (c) fıkrasında öngörülen koşullar uyarınca yakalanan veya tutulan herkesin derhal bir yargıç veya yasayla adli görev yapmaya yetkili kılınmış sair bir kamu görevlisinin önüne çıkarılması zorunlu olup, bu kişi makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir. Salıverilme, ilgilinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminat şartına bağlanabilir.”

I. HÜKÜMETİN İLK İTİRAZLARI

A. İç Hukuk Yollarının TüketilmemesiHükümet, Büyük Daire önündeyken, ev hapsine hükmedilen mahkeme kararlarına başvuranın itiraz etmediğini ve böylelikle Sözleşme’nin 35/1 maddesinin gerektirdiği üzere iç hukuk yollarını tüketmediğini yargılama sürecinde ilk kez iddia etmiştir. Bildirim aşamasında hazırlanan olay anlatımı 29 Haziran 2007 tarihinden sonraki olaylara işaret etmediğinden, bu itirazı Daire önünde dile getirebilecek bir durumda olmadıklarını beyan etmişlerdir. Dolayısıyla, bu itirazı şu anki aşamada dile getirmekten men edilmiş addedilemezler.Başvuran, Hükümetin, bu itirazı Büyük Daire önünde dile getirmekten men edildiğini iddia etmiştir. Seçenek olarak, itirazlarının temelsiz olduğunu ileri sürmüştür.Mahkeme, Mahkeme İçtüzüğü’nün 55. kuralı uyarınca, herhangi bir kabul edilemezlik savunmasının, niteliğinin ve koşulların izin verdiği ölçüde, davalı Sözleşmeci Tarafça başvurunun kabul edilebilirliğine ilişkin yazılı veya sözlü beyanlarında dile getirilmesi gerektiğini tekrar etmektedir (Svinarenko ve Slyadnev/Rusya [BD], B. No. 32541/08 ve 43441/08, § 79, İHAM 2014 (alıntılar)).Mahkeme İçtüzüğün 54/2 (b) kuralı uyarınca davalı Hükümete başvuruyu haber verdiği 18 Ocak 2010 tarihli mektubuna Mahkemenin eklediği, Mahkeme Kalemince hazırlanmış olay anlatımının o tarihte Mahkeme’nin elinde bulunan belgelere işaret ettiği ve bu nedenle 29 Haziran 2007 tarihinden önce meydana gelmiş olan olaylardan bahsettiği doğrudur. Mahkeme’nin 18 Ocak 2010 tarihli mektubu, “eğer Hükümet görüş bildirmeye karar verirse, sadece yargılama sürecindeki tutukluluğun gerekçelerine ilişkin şikâyetlere değinmelidir (Sözleşme’nin 5/3 maddesi) [vurgu eklenmiştir]” diye belirtmektedir. Hükümet, görüş bildirme olanağından yararlanırken 02 Mayıs 2007 tarihinden önce, mesela başvuranın yakalanmasının öncesinde, ve 29 Haziran 2007 tarihinden sonra meydana gelen olayları Mahkemenin göz önüne almaması gerektiğini ileri sürerek davanın kapsamını sınırlandırmaya çalışmıştır. Bununla birlikte, bildirdikleri üzere “Hükümet, yukarda anılan süreci [02 Mayıs – 29 Haziran 2007] izleyen belirli usulü eylemleri ifade etmeyi gerekli görmektedir. Bu bahisler, davanın kabul edilebilirliğine ve esasına ilişkin Hükümetin duruşunu arz etmek için zaruridir”.Mahkeme böylelikle, bu özel bağlamda “şikâyetlerin” mahiyetinden ve altında yatan şartlardan, Sözleşme’nin 5/3 maddesi uyarınca bunları incelerken başvuranın 02 Mayıs 2007’de yakalanmasının öncesine gelen olayları Mahkeme’nin yok sayamayacağının ve şikâyetlerin devam eden bir duruma, yani bir bütün olarak başvuranın “yargılama sürecindeki tutukluluğu” için iddia edilen gerekçe yokluğuna, işaret ettiğinin yeterince açık olması gerektiğini ve Mahkemenin, Hükümetin ileri sürdüğü biçimde sınırlandırılmadığını değerlendirmektedir. Başvuru bildirildiğinde, Hükümetin 29 Haziran 2007’den sonrasındaki olayların da tamamen idrakinde olduğunu ve böylelikle kabul edilemezlik savunmasını 55. kural gereklerine uygun biçimde yapma konumunda bulunduğunu varsaymak makul olur.İç hukuk yollarının tüketilmemesi meselesi bununla birlikte, Hükümet tarafından ilk defa Büyük Daire önündeki yazılı görüşlerinde ileri sürülmüştür. Mahkeme, ilk itirazlarını Dairenin kabul edilebilirlik kararının alınmasından önce ileri sürme yükümlülüğünden onları muaf tutabilecek hiçbir istisnai keyfiyet görmemektedir. Sonuç itibariyle, Hükümet yargılamanın bu aşamasında iç hukuk yollarının tüketilmediği ilk itirazını ileri sürmekten men edilmiştir ki itiraz bu nedenle reddedilmelidir.

B. Mağdur StatüsüHükümet, Mahkeme’nin yukarda anılan iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazını reddetmesi halinde seçenek bildirim yoluyla; başvuranın, ev hapsi hakkındaki Sözleşme’nin 5/3 maddesi altındaki şikâyeti bağlamında Sözleşme’nin 34. maddesi anlamında “mağdur” olduğunu ileri süremeyeceğini iddia etmiştir. Bizzat kendisi ev hapsine alınmayı talep etmiştir ve bunun yapılması kararı, bu tedbirin öncesinde meydana gelen olası herhangi bir 5/3 maddesinin ihlali için tazmin oluşturmuştur. İş bu tedbir, başvuranın başlangıçtaki tutukluluğundan tahliyesinin sağlanmasıyla eşdeğerdir. Böylelikle bu, Sözleşme’nin 5/3 maddesiyle teminat altına alınan haklarının herhangi bir olası ihlali için bir tür tazmin oluşturmuştur.Başvuranın bu itiraza ilişkin tutumu, iç hukuk yollarının tüketilmediğine dair itirazına ilişkin belirtilenlerle benzerdir (bkz. yukarıdaki 63. paragraf).Mahkeme’nin yetkisine giren bir hususu ilgilendirmesi ve kendiliğinden inceleme yapmasının önünde bir engel bulunmaması nedeniyle; Mahkeme, Hükümet’in yukarıdaki itirazı yapmaktan men edilip edilmediğini incelemeye gerek görmemektedir (örneğin bkz. R.P. ve Diğ

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat