AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
ÇAM / TÜRKİYE
(Başvuru No. 51500/08)
KARAR
STRAZBURG
23 Şubat 2016
İşbu karar Sözleşme’nin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.
Çam / Türkiye davasında,
Başkan
Julia Laffranque,
Yargıçlar
Işıl Karakaş,
Paul Lemmens,
Valeriu Griţco,
Ksenija Turković,
Jon Fridrik Kjølbro,
Georges Ravarani
ve Bölüm Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Abel Campos’un katılımıyla Daire olarak toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm), 2 Şubat 2016 tarihinde gerçekleştirilen müzakerelerin ardından yukarıda belirtilen tarihte aşağıdaki kararı vermiştir:
USUL
1. Davanın temelinde, T.C. vatandaşı olan Ceyda Evrim Çam’ın (“başvuran”), İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca 22 Ekim 2008 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde Mahkeme’ye yapmış olduğu bir başvuru (No. 51500/08) yer almaktadır.
2. Başvuran, İstanbul Barosu’na bağlı Avukat M. Boduroğlu tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (“Hükümet”), kendi görevlisi tarafından temsil edilmiştir.
3. Başvuran, eğitim hakkının ihlal edildiğini (Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi) ve görme engelli olması nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını (Sözleşme’nin 14. maddesi) iddia etmektedir.
4. Söz konusu şikâyetler, 11 Haziran 2014 tarihinde, Hükümete iletilmiş ve başvurunun geri kalan kısmının ise, Mahkeme İçtüzüğü’nün 54. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
OLAYLAR
I. DAVANIN KOŞULLARI
5. Görme engelli olan başvuran, 1988 doğumlu olup, İstanbul’da ikamet etmektedir.
6. Başvuran, 2004-2005 eğitim yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın (bundan böyle metinde “Konservatuar” olarak anılacaktır) giriş sınavına 15 Haziran 2004 tarihinde başvurmuştur.
7. Başvuran, 21 ve 31 Ağustos 2004 tarihlerinde, bağlama[1] çalarak söz konusu Konservatuarın giriş sınavlarına girmiştir.
8. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müdürlüğü tarafından, 7 Eylül 2004 tarihinde, başvuranın da isminin bulunduğu, Konservatuar giriş sınavını kazanan kişilerin listesi açıklanmıştır.
9. Bunun üzerine, başvuran, Konservatuar’da eğitim görmeye elverişli olduğunu gösteren bir sağlık raporu almak amacıyla Büyükçekmece Devlet Hastanesi’nin Sağlık Kurulu’na başvurmuştur.
10. Söz konusu Sağlık Kurulu tarafından, 9 Eylül 2004 tarihinde, bir rapor düzenlenmiştir. Bu raporda, başvuran hakkında hipermetrop nistagmus bilateral derin ambliyopi teşhisinin konulduğu bildirilmiştir. Söz konusu Kurul, başvuranın bir üst sağlık kuruluna sevk edilmesinin uygun olacağı sonucuna varmıştır.
11. Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Sağlık Kurulu tarafından (bundan böyle metinde, “Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olarak anılacaktır), 16 Eylül 2004 tarihinde, bir sağlık raporu tanzim edilmiştir. Söz konusu raporda, başvuranın, Konservatuar’da görme yetisi gerektirmeyen bölümlerde eğitim ve öğretim alabileceği bildirilmiştir.
12. Aynı gün, söz konusu Konservatuarın Müdürü tarafından, başvurana bir yazı gönderilmiştir:
“Size anne ve babanıza defalarca anlatıldığı üzere, (...) tam teşekküllü devlet hastanesinden[2] Konservatuar öğrencisi olur onaylı rapor getirmediğinizden kaydınız yapılmamıştır. (...) Acilen Konservatuar öğrencisi olur ibaresini taşıyan devlet hastanesinden alınan sağlık raporunuz beklenmektedir. (...)”
13. Başvuranın babası, 20 Eylül 2004 tarihinde, söz konusu Konservatuar’ın Müdürlüğü’ne bir yazı göndermiştir. Başvuranın babası, söz konusu yazıda, talep edilen sağlık raporunun aynı tarihte Konservatuar’a iletildiğini belirtmiştir.
14. Aynı tarihte, Konservatuar Müdürlüğü tarafından, Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Başhekimi’ne bir yazı gönderilmiştir. Konservatuar Müdürlüğü, 16 Eylül 2004 tarihinde, söz konusu hastanenin Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen rapora atıfta bulunarak, Konservatuar’daki yedi bölümün de, görmeyi gerektirmeyen bölümler olmadığı hususunda Başhekim’e bilgi vermiştir. Yazıda, bir öğrencinin Konservatuar’ın herhangi bir bölümünde eğitim görebilmesi için, eğitim görmeye elverişli olduğunu gösteren bir sağlık raporu sunması gerektiği belirtilmiştir. Konservatuar Müdürlüğü tarafından, Konservatuar’daki yedi bölümün görmeyi gerektirmeyen bölümler olmadığı hususu dikkate alınarak ve dolayısıyla, ilgilinin söz konusu Konservatuar’da eğitim ve öğretim görmeye elverişli olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla Başhekim’den yeni bir sağlık raporu düzenlenmesi talep edilmiştir.
15. Belirtilmeyen bir tarihte, söz konusu Konservatuar, başvuranın kaydının yapılması yönündeki talebi reddetmiştir.
16. Başvuranın ebeveynleri, 24 Eylül 2004 tarihinde, kızları adına, Konservatuar’a kaydının kabul edilmemesiyle ilgili Konservatuar kararının iptal edilmesi amacıyla, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne karşı dava açmak için İstanbul İdare Mahkemesi’ne (bundan böyle metinde,“İdare mahkemesi” olarak anılacaktır) başvurmuştur. Bu davada, iptali istenilen kararın yürütmesinin durdurulması da talep edilmiştir. Başvuranın avukatı, dilekçesinde, müvekkilinin sekiz öğretmenden oluşan bir komisyon önünde sınavdan geçerek Konservatuar’a giriş sınavını 21 Ağustos 2004 tarihinde başardığını ve yirmi öğretmenden oluşan bir komisyon önünde sınav vererek jürinin takdiri ile son giriş sınavını 31 Ağustos 2004 tarihinde başardığını ileri sürmüştür. Başvuranın avukatı, Konservatuar’a giriş koşullarını belirterek, koşulların tamamının mevcut olduğunu ileri sürmüştür. 15 yaşını doldurmamış olmak, temel eğitim mezunu olmak, kaydını yaptırdığı ve tercih ettiği çalgının gerektirdiği fiziki özelliklere sahip olmak, vücut yapısında bu bölümde eğitimine mani bir özrü bulunmamak, yapılacak yetenek ve seviye sınavını kazanmış olmak bu koşullar arasında yer almaktadır. Başvuranın avukatı, ilgilinin yalnızca görme engelli olması nedeniyle Konservatuar’a kaydının yapılmadığını ve bu durumun hukuka ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvuranın avukatı, başvurusunu destekleyecek nitelikte, Anayasa’nın 42. maddesini, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 4, 7, 8 ve 27. maddelerini (bundan böyle metinde, “1739 sayılı Kanun” olarak anılacaktır) ve 573 sayılı Özel Eğitim hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 9. maddesini ileri sürmüştür. Öte yandan başvuranın avukatı, aynı Konservatuar’dan mezun olan görme engelli eski öğrencilerin isimlerini belirtmiştir.
17. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, 12 Ekim 2004 tarihli savunma dilekçesinde, başvuranın babasının kayıt sırasında kızının görme engelli olduğunu belirten herhangi bir belge sunmadığını ileri sürmüştür. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, başvuranın babasının bu hususu gizlemekle, herhangi bir engeli bulunmayan bir çocuğun ebeveyni gibi hareket etmekle ve böylelikle, kayıt bürosunu yanıltmaya çalışmakla suçlamıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, Konservatuar’a giriş ve kayıt esnasında öngörülen ilkelerin 4. maddesinde “engel bulunmaması” koşulunun yer aldığını ifade etmektedir. Öte yandan İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, bütün adaylar tarafından sağlık raporu sunulmasının zorunlu olmasına karşın, başvuranın, konservatuar öğrencisi olabileceğini gösteren bir sağlık raporu sunmadığını ileri sürmüştür. Böylelikle, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, başvuranın kaydının görme engelli olması nedeniyle değil, kayıt için gerekli bütün belgeleri kayıt süresi içerisinde sunmaması nedeniyle yapılmadığını belirtmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, başvuran tarafından sunulan sağlık raporunda, ilgilinin, görmeyi gerektirmeyen Konservatuar bölümlerinde öğrenim görebileceği belirtilmiş olsa bile, Konservatuar’da bu tür bir bölümün bulunmadığını ifade etmiştir. Son olarak, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, uygun donanımın ve gerekli uzmanlığa sahip öğretmen bulunmaması nedeniyle, Konservatuar’ın, ne görme engelli öğrencilere ne de, engelin niteliği ne şekilde olursa olsun, engeli bulunan diğer kişilere eğitim sunabilecek durumda olmadığını ileri sürmüştür. Bu bağlamda, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, 1976 yılında eğitim öğretim faaliyetlerine başladığında, görme engelli öğrencilere eğitim vermek için girişimde bulunmak istediklerini; ancak Braille alfabesini bilen öğretmenlerin bulunmaması nedeniyle, bu yönde bir girişimde bulunmaktan vazgeçtiklerini ifade etmiştir.
18. İdare mahkemesi, 4001 sayılı Kanun ile değişikliğe uğradığı şekliyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (bundan böyle metinde, “2577 sayılı Kanun” olarak anılacaktır) 27. maddesinin 2. fıkrasında sıralanan koşulların mevcut olmadığını değerlendirerek, başvuranın yürütmenin durdurulması talebini 14 Ekim 2004 tarihinde reddetmiştir.
19. Başvuranın ebeveynleri, 26 Ekim 2004 tarihinde, kızlarının adına, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi önünde bu karara karşı itirazda bulunmuşlardır. İlgililer, 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinin 2. fıkrası gereğince, yürütmenin durdurulması için iki şartın gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Telafisi güç veya imkânsız olan bir zararın bulunması veya söz konusu idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması bu şartlar arasında yer almaktadır. İlgililerin kanaatine göre, mevcut koşullarda, kızlarının Konservatuar’a kaydının yapılmamasının, kızları bakımından, telafisi güç bir zarar doğurduğu aşikârdır. Öte yandan başvuranın ebeveynleri, kızlarının Konservatuar’a kaydının yapılmamasının yasaya aykırı olduğunu savunmuşlardır. İlgililer, dilekçelerinde, başvuranın temel eğitim mezunu olduğunu ve görme engeli dışında bağlama çalmak için gerekli bütün fiziki özelliklere sahip olduğunu belirtmişlerdir. Bunun yanı sıra, başvuran, Konservatuar giriş sınavını kazanmış ve bir sağlık raporuyla Müzik Bölümünde eğitim görmesini engelleyebilecek herhangi bir engeli bulunmadığı bildirilmiştir. İlgililer, söz konusu sağlık raporunun uygunluğuna itiraz edilemeyeceğini, başvuranın raporunu düzenleyen kuruma benzer kurumların tanzim ettiği sağlık raporlarının başka öğrenciler tarafından sunulduğunu ve Konservatuar’ın bu raporları kabul ettiğini ileri sürmüşlerdir. İlgililer, raporda bilhassa, başvuranın konservatuar öğrencisi olabileceğinin bildirilmemesinin, bu raporu geçersiz kılamayacağı kanısına varmışlardır. Diğer taraftan, ilgililer, gerekli süre içerisinde sağlık raporunun sunulmadığı yönündeki davalı İdarenin iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu ifade etmişlerdir. İlgililer, raporun sunulmasını talep eden Konservatuar’ın yazısını almalarına müteakip 20 Eylül 2004 tarihinde pazartesi günü yani ilk çalışma günü bu raporun Konservatuar’a sunulduğunu ileri sürmüşlerdir. Öte yandan başvuranın ebeveynleri, başvuranın, kaydının yapılması için gerekli bütün şartları taşıdığını ve kayıt süresi içerisinde talep edilen bütün belgeleri sunduğunu belirtmişlerdir. İlgililer, başvuranın kaydının yapılmamasının, yalnızca görme engelli olmasından kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Konservatuar’da görmeyi gerektirmeyen bölümlerin bulunmadığını ifade ederek kendisini savunan davalı İdare’ye cevaben, başvuranın ebeveynleri, görme engelli ve Konservatuar’dan mezun olan dört eski öğrencinin isimlerini vermişlerdir. İlgililer, görme engelli olmanın müzik aleti çalmaya engel teşkil etmediğini, birçok görme engelli müzisyenin bulunduğunu ve Konservatuar’ın, hiçbir öğretmenin Braille alfabesini bilmediği yönündeki iddiasının, Braille alfabesine dönüştürmeye yönelik bilgisayar sistemlerinin mevcut olması ve teknolojik ilerlemelerin kaydedilmesi nedeniyle geçerli olmadığını ileri sürmüşlerdir. Son olarak başvuranın ebeveynleri, itiraz edilen tedbirin, Anayasa’nın eşitlik ilkesine ve uluslararası metinlere aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
20. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 28 Ekim 2004 tarihinde, ihtilaf konusu kararın, telafisi güç veya imkânsız olan bir zarara sebep olacak nitelikte olmaması ve söz konusu kararın yasaya aykırı olmaması nedeniyle, 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinin 2. fıkrasında yer alan yürütmenin durdurulmasına ilişkin şartların birlikte gerçekleşmediğini değerlendirerek, söz konusu başvuruyu reddetmiştir.
21. Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim’i tarafından, 29 Kasım 2004 tarihinde, 16 Eylül 2004 tarihli sağlık raporunun gözden geçirilmesi hakkında bilgi vermek amacıyla Konservatuar’ın Müdürlüğü’ne bir yazı gönderilmiştir. “Görmeyi gerektirmeyen Konservatuar bölümlerinde eğitim ve öğretim görebilir” ibaresi “eğitim ve öğretim göremez” olarak düzeltilmiştir.
22. Başvuranın ebeveynleri, 11 Mart 2005 tarihinde, kızlarının adına, görevi kötüye kullanma nedeniyle, Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Başhekim ve 16 Eylül 2004 tarihli sağlık raporunu değiştiren diğer doktorlar hakkında Bakırköy Cumhuriyet Savcısı’na şikâyette bulunmuştur. İlgililer, doktorların, kızlarını muayene etmeden, sağlık raporunu keyfi bir şekilde değiştirdiklerini ileri sürmüşlerdir. İlgililer, yapılan değişiklikle, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne karşı açılan davanın söz konusu Kurum lehine sonuçlanmasının hedeflendiğini ifade etmişlerdir.
23. Bu nedenle, aynı gün, başvuranın ebeveynleri, İstanbul Tabipler Odası’ndan soruşturma açılmasını talep etmişlerdir.
24. İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü, 23 Mayıs 2005 tarihinde, suçlanan Başhekim hakkında soruşturma açılmasına izin verilmemesine karar vermiştir. İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü, kararında, rapor sonuçlarının Konservatuar Müdürlüğü’nün talebi üzerine değiştirildiğini ve mevcut durumda, herhangi bir kusur ve görevi kötüye kullanma halinin olmadığını belirtmiştir.
25. Başvuranın ebeveynleri, 4 Temmuz 2005 tarihinde, kızlarının adına, söz konusu kararın iptal edilmesi ve suçlanan Başhekim’e karşı soruşturma açılmasına izin verilmesi için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurmuşlardır. İlgililer, bu başvuru sonucunda bir sonuç elde edemediklerini ifade etmişlerdir.
26. İlgililer, 18 Temmuz 2005 tarihinde, başvuranın Konservatuar’a kaydının yapılmamasına dair kararın iptal edilmesi için İstanbul İdare Mahkemesi’ne dilekçe sunmuşlardır. İlgililer, kanaatlerince, eğitim konusunda her türlü ayrımcılığa son veren 1 Temmuz 2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkındaki Kanun’un 15. maddesini (Bundan böyle metinde, “5378 sayılı Kanun” olarak anılacaktır.) ileri sürmüşlerdir.
27. İdare Mahkemesi tarafından, 14 Ekim 2005 tarihinde, başvuranın talebi reddedilmiştir. Somut olayda, söz konusu mahkemenin gerekçesinin ilgili kısımları aşağıdaki şekildedir:
“ (...)
İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’na kayıt ve giriş sınavlarında öngörülen esaslar (...), Üniversite Eğitim Komisyonu tarafından uygun olduğuna karar verilmiş ve Konservatuar kurulunda tartışıldıktan sonra bölüm kurulunun talebi üzerine (...) üniversite senatosu tarafından kabul edilmiştir. (...) Bu ilkeler arasında, Konservatuar’a kayıt için sınavlarda başarılı olan adaylarda [kabul edildiği Konservatuar] bölümünde eğitim görmesini engelleyen fiziki engelin bulunmaması koşulu yer almaktadır. Ayrıca bu koşul, adaylara verilen formda belirtilmekte ve bu formda kesin kayıt için gereken belgeler listelenmektedir. “Konservatuar öğrencisi olabileceğini” belirten ve tam teşekküllü bir devlet hastanesi tarafından düzenlenen raporun sunulması zorunlu kılınmaktadır.
Söz konusu dosyanın incelenmesi sonucunda, [ilgilinin] giriş sınavını başardığı ve kayıt olma hakkını elde ettiği anlaşılmaktadır. Ancak, Büyükçekmece Devlet Hastanesi’nin raporunda bir üst sağlık kurulunca rapor düzenlenmesi gerektiği sonucuna varılmasına rağmen, başvuranın rapor elde etmek için eşdeğer bir sağlık kurulu olan Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvurmuştur. Davalı İdarenin savunmasından, 1970 yıllarında kurulduğu sırada Konservatuar’ın gerçekleştirilen sınavların sonucunda görme engelli birkaç öğrenciyi kayıt ettiği ancak Braille alfabesini bilen eğitim personelinin bulunmaması ve karşılaşılan çeşitli zorluklar bakımından bu deneyime son verildiği anlaşılmaktadır. Görme engelli öğrenciler, bundan sonra kabul edilmemiştir. İdare tarafından, Bakırköy Hastanesi tarafından düzenlenen sağlık raporuna verilecek anlam ve ardından düzeltilmiş olan bu rapor sonuçları hakkında bilgi edinmek amacıyla söz konusu Hastane’nin Başhekime bir yazı gönderildiği tespit edilmektedir. Başvuranın, tam teşekküllü bir devlet hastanesi tarafından düzenlenmiş ve Konservatuar öğrencisi olabileceğini gösteren bir rapor sunamaması nedeniyle, söz konusu İdarenin, kaydını kabul etmemesinde hukuka aykırı bir durum bulunmamıştır. Başvuranın aksi yöndeki iddiaları dayanaktan yoksundur. (...)”
28. İdare Mahkemesi, Anayasa’nın 42. maddesine ve 1739 sayılı Kanun’a atıfta bulunarak, hiç kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılmayacağını belirten ve aksi yönde bir karar alan mahkeme başkanının görüşüne karşı oyçokluğuyla bu kararı almıştır. Mahkeme başkanı, görme engelli kişilerin ihtiyaçlarına uygun olacak eğitim ve öğretime uygun bir çerçeve hazırlamanın idarelerin sorumluluğunda olduğundan şüphe duyulamayacağı kanısına varmıştır. Söz konusu Mahkeme, 1976 yılında görme engelli öğrencileri bünyesine almaya çalışan davalı İdarenin savunma argümanlarına atıfta bulunarak, görme engelli kişilere müzik eğitiminin sunulabileceğini tespit etmiştir. Bu bağlamda, İdare Mahkemesi, görme engelli birçok ünlü müzisyenin bulunduğunu vurgulamıştır. İdare mahkemesi, kişilerin eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılması hususunun, sosyal hukuk devleti ile bağdaşmadığı kanaatindedir. Sonuç olarak, İdare Mahkemesi, söz konusu idari tedbirin hukuka uygun olmadığı kanısına varmıştır.
29. İstanbul Tabipler Odası Yönetim Kurulu tarafından, 9 Kasım 2005 tarihinde, başvuranın babasının 11 Mart 2005 tarihli başvurusuna cevaben bir yazı gönderilmiştir (yukarıdaki 23. paragraf). Somut olayda, söz konusu yazının ilgili kısımları aşağıda şekildedir:
“ 1. Soruşturmaya konu olan iki raporun da içerik olarak aynı olduğuna,
2. Ancak Hastane İdaresinin (...) Konservatuar İdaresinin zorlayıcı yönlendirmesi ile ilk rapora sahip çıkmayarak istenen değişikliği yapmasının uygun bir davranış olarak görülemeyeceğine,
3. (...) Konservatuar Müdürlüğü’nün, (...) Hastanesi Başhekimi’ne göndermiş olduğu 22.10.2004 tarih ve 5821 sayılı yazışmada görüleceği gibi “bu bölümlerde eğitim gören öğrencilere yönelik verildiğinden, görme engelli öğrenciler için ayrıca herhangi bir yapımız (araç, gereç, teknik donanım, öğretim kadrosu) mevcut olmadığına; bu sebepten gören öğrenciler ile görmeyen öğrencilerin müşterek ders yapmalarının söz konusu olmadığına”.
(...) Uluslararası sözleşmeler ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında bu durumda İdareden beklenmesi gereken hastanenin raporunu düzeltmek için zorlamak ve bu yolla görme engelli bir vatandaşın eğitim ve öğretim hakkını engellemek değil, (...) sonuçta hastane başhekimliğince raporun biçimsel olarak düzeltildiğini, içerik olarak aynı olduğu, bu nedenle hastane başhekimine atfedilecek bir kusur bulunmadığı, hak talebinin gerçekleşmesi için idari ve hukuki yollarının kullanılmasının gerektiğine (...) karar verilmiştir.”
(...). ”
30. Başvuranın ebeveynleri, 18 Nisan 2006 tarihinde, kızlarının adına, 14 Ekim 2005 tarihli İdare Mahkemesi’nin kararına karşı temyiz başvurusunda bulunmak için Danıştay’a başvurmuşlardır (yukarıdaki 27. paragraf). Başvuranın ebeveynleri, dilekçelerinde, bu kararın Anayasa’ya, 1739 sayılı Kanun’a ve birçok uluslararası metin ve deklarasyonlara aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvuranın ebeveynleri, Konservatuar’ın görmeyi gerektirmeyen bölümlerinin bulunmadığı yönündeki davalı İdare’nin savunma argümanının gerçeğe aykırı nitelikte olduğunu ileri sürmüşlerdir. Aynı zamanda, başvuranın ebeveynleri, Konservatuar’dan mezun olan, görme engelli olan eski müzisyen öğrencilerin isimlerini vermişlerdir. Başvuranın ebeveynleri, İdare Mahkemesi Başkanı’nın görüşünde yer alan argümanlar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının bozulmasını talep etmişlerdir.
31. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, 4 Ocak 2007 tarihinde, savunma dilekçesini sunmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, başvuran hakkındaki sağlık raporunda, Konservatuar’ın görmeyi gerektirmeyen bölümlerinde ilgilinin öğrenim görebileceğinin belirtildiğini ancak Konservatuar’da bu tür bölümlerin bulunmadığını ileri sürmüştür. Son olarak, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, Konservatuar’a kaydının yapılması için, başvuranın gerekli şartları taşımadığını belirtmiştir.
32. Danıştay, 19 Şubat 2008 tarihli kararıyla, temyiz başvurusunu reddetmiş ve kararın İdare Mahkemesi’nin yetki alanı dışında kalmadığını, yasaya aykırı olmadığını ve usul kurallarına uygun olduğunu tespit ettikten sonra iptali istenilen kararı onamıştır. Söz konusu karar, başvuranın avukatına 28 Nisan 2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bunun yanı sıra Danıştay kararından raportör hâkimin temyiz başvurusunun kabul edilmesi yönünde karar verdiği anlaşılmaktadır. Öte yandan Danıştay Başsavcısı, temyiz başvurusu hakkındaki mütalaasında, 1739 sayılı Kanun’un 4, 7 ve 8. maddelerine ve aynı zamanda, Anayasa’nın 42. maddesine atıfta bulunarak, eğitim ve öğretimden sorumlu olan kurumların, özel eğitime ihtiyaç duyan kişileri dikkate almakla ve bu kişilerin eğitim ve öğretim görmeleri için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduklarını belirtmiştir. Danıştay Başsavcısı, davanın koşullarında, – Konservatuar’a giriş sınavını başarıyla geçen ve kanunda öngörülen şartları taşıyan – başvuranın kaydının yapılmamasının, anayasal ve yasal hükümlere aykırı olduğunu ve dolayısıyla, konuyla ilgili verilen kararın iptal edilmesi gerektiği kanısına varmıştır.
33. Başvuranın Mahkeme’ye ilettiği bilgilere göre, Konservatuar’a kaydının yapılmamasının ardından, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü’ne girmeden önce, eğitimine normal bir okulda devam etmiştir.
II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMASI
A. İlgili İç Hukuk
34. Anayasa’nın 42. maddesinde, hiç kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtilmektedir.
35. 24 Haziran 1973 tarihli ve 1739 sayılı Kanun 26 Haziran 1973 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu Kanun aşağıdaki şekildedir:
“ İkinci Bölüm
Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri
I. Genellik ve eşitlik
(...)
Madde 4. Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik[3] ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır.
(...)
II. Eğitim Hakkı
(...)
Madde 7. İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır.
İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.
(...)
V. Fırsat ve İmkân Eşitliği
Madde 8. Eğitimde (...) herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır.
(...)
Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır. ”
36. 5378 sayılı Engelliler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun 1 Temmuz 2005 tarihinde kabul edilmiştir. Kabul edildiği dönemde yürürlükteki söz konusu Kanun’un 15. maddesi aşağıdaki şekildedir:
“Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelli çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumlar