CASE OF GÜLER AND UĞUR v. TURKEY - [Turkish Translation] by the Turkish Ministry of Justice
Karar Dilini Çevir:

 

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

 

GÜLER VE UĞUR / TÜRKİYE

 

(Başvuru No. 31706/10 ve 33088/10)

 

KARAR

 

STRAZBURG

 

2 Aralık 2014

 

 

İşbu karar Sözleşme’nin 44 §2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup bazışekli değişikliklere tabi tutulabilir.

 

GülerveUğur / Türkiyedavasında,

 

Başkan

Guido Raimondi,

Yargıçlar

Işıl Karakaş,

András Sajó,

Helen Keller,

Paul Lemmens,

Robert Spano,

Jon Fridrik Kjølbro,

veBölüm Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Abel Campos’un katılımıyla Daire halinde toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm) 4 Kasım 2014 tarihinde gerçekleştirdiği kapalı oturumdaki müzakereler sonucunda anılan tarihte aşağıdaki kararı vermiştir:

USUL

1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan (No. 31706/10 ve No. 33088/10) davanın temelinde, iki Türk vatandaşının –İhsan Güler ve Sinan Uğur- (“başvuranlar”) sırasıyla 5 Mayıs 2010 ve 13 Mayıs 2010 tarihlerinde İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca yapmış oldukları iki başvuru bulunmaktadır.

2. Başvuranlar, Ankara’da görev yapan Avukat C.Kayhan tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti ise (“Hükümet”) kendi görevlisi tarafından temsil edilmiştir.

3. Başvuranlar, Mahkeme önünde özellikle, dini anma törenine katılmaları nedeniyle terör örgütü lehine propaganda yapmakla suçlanıp mahkûm edilmelerinin, Sözleşme’nin 9. maddesinin ihlalini teşkil ettiğini ileri sürmektedirler.

4. Başvurular, 21 Kasım 2011 tarihinde Hükümet’e bildirilmiştir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOŞULLARI

5. İhsan Güler ve Sinan Uğur sırasıyla 1964 ve 1947 doğumlu olup, sırasıyla Ankara’da ve İzmir’de ikamet etmektedirler.

6. Olayların meydana geldiği dönemde, Demokratik Toplum Partisi (DTP) aktif üyesi ve bölge yöneticisiydiler. Söz konusu parti, daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştır. Eski Başkale (Van) Belediye Başkanı olan başvuran Güler, olayların meydana geldiği dönemde KÜRT-DER (Kürt Demokrasi Kültür ve Dayanışma Derneği) isimli bir derneğin başkanıydı.

7. Başvuranlar 21 Ağustos 2006 tarihinde, güvenlik güçlerince öldürülen üç PKK üyesi için DTP’nin Altındağ’daki (Ankara) binasında düzenlenen dini bir törene (mevlit)[1] katılmışlardır.

8. Katılımcılar, Kuran’dan bölümler ve dualar okumuşlar ve müteveffaların hayatlarını anlatan bir video filmi göstermişlerdir. DTP bölge temsilcisi, kısa bir konuşma yapmıştır. Konuşma şu şekildedir:

“Korkularımız ve endişelerimiz sürüyor. Orada ölümler devam ediyor. Böyle bir bağlamda, bu mevlidin barışve kardeşlik zamanıolmasınıistiyoruz.”

 

9. Muş Savcılığı 3 Ekim 2006 tarihinde, söz konusu tören kaydının yer aldığı CD ile birlikte isimsiz bir ihbar mektubu almıştır. İhbarda bulunan şahıs, kendisinin de katıldığı ancak sonrasında pişman olduğu törenin “PKK’nın şehitleri” anısına düzenlendiğini bildirmiştir.

10. Savcılık tarafından yürütülen soruşturma akabinde, başvuran Güler, 28 Aralık 2006 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Ertesi gün ise salıverilmiştir.

11. Her iki başvuran, daha sonra Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılmıştır. Bu mahkeme önünde, dini vecibelerini yerine getirmek amacıyla törene katıldıklarını ileri sürmüşlerdir.

12. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi 24 Eylül 2008 tarihinde verilen kararla, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca her iki başvuranı on ay hapis cezasına mahkûm etmiştir.

13. Ağır Ceza Mahkemesi, kararında öncelikle, düzenlenen törende anılan kişilerin terör örgütü üyesi olmalarını ve söz konusu örgüte yönelik yürütülen operasyonlar sırasında güvenlik güçlerince öldürülmelerini göz önünde bulundurmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi ayrıca, tören için seçilen yerin –yani siyasi bir parti binası-, masalara PKK bayrağı serilmesinin ve örgüt üyelerinin fotoğraflarının konulmasının, başvuranların savunmalarında ileri sürülen toplanmanın gerçek gerekçelerine ilişkin ciddi şüpheler uyandıran yeterli unsurlar olduğu kanaatine varmıştır.

14. Başvuranlar tarafından yapılan temyiz başvurusunun akabinde, karar, Yargıtay tarafından 8 Mart 2010 tarihinde verilen nihai kararla onanmıştır. Başvuranlar, cezalarını çekmeleri için tutuklanmıştır.

II. İLGİLİİÇHUKUK

15. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasının birinci cümlesinin, olayların meydana geldiği dönemde yürürlükte olan şekli aşağıdaki gibidir:

“Terör örgütünün propagandasınıyapan kişi, bir yıldan beşyıla kadar hapis cezasıile cezalandırılır. (...)”

 

16. 30 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe giren yeni 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasının birinci cümlesi şu şekildedir:

 

“Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (...)”

 

III. İLGİLİULUSLARARASI HUKUK

17. 18 ve 19 Haziran 2004 tarihli HukukYoluyla Demokrasi Avrupa Komisyonu’nun (“Venedik Komisyonu”) 59. genel kurulunda kabul edilen dini veya dinî inanışları etkileyen kanunların incelenmesini amaçlayan temel ilkelerin ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir:

“B. Ulusal güvenlik/Terörizm

Ulusal güvenlik ve dinî terörizm ile ilgili kanunlar genellikle tam anlamıyla meşru olarak kabul edilseler bile, bu kanunların, objektif olarak bakıldığında herhangi bir suç ya da şiddet eylemine yönelmeyen dini organizasyonları sorumlu tutmak için ileri sürülmemesi gerekmektedir. Anti terörist kanunlar, meşru dini faaliyetleri kısıtlamak için bir bahane olmamalıdır.”

 

18. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi tarafından 12 ve 30 Temmuz 1993 tarihli 48. oturumunda kabul edilen 22 No.lu Genel Görüşünün 4. paragrafı şu şekildedir:

“Din ya da inancıaçığa vurma özgürlüğü, bireysel olarak ya da başkalarıyla birlikte özel ya da kamusal alanda icra edilebilir. Dinini ya da inancınıibadet ederek, ayinler yaparak, fiili olarak uygulayarak ve öğreterek açığa vurma özgürlüğüçok çeşitli davranışlarıkapsamaktadır. Ayin kavramı, inancıdoğrudan ifade eden ayinsel ve törensel davranışlar ile ibadet yeri inşa etme, ayinsel obje kullanımı, semboller taşınmasıve tatil ve dinlenme günlerine uyulmasıgibi bu tip davranışların ayrılmaz parçasıniteliğindeki çeşitli uygulamalarıkapsamaktadır. Ayinlerin yapılması, din veya inancın uygulanmasıve ayinler sadece törensel davranışlarıdeğil, ayrıca beslenmeye ilişkin düzenlemelere uyulması, ayırt edici kıyafet giyilmesi veya başörtüsütakılması, hayatın belli aşamalarıiçin belirlenmişayinlere katılma ve bir grup tarafından geleneksel olarak konuşulan belli bir dilin kullanılmasıgibi gelenekleri de kapsamaktadır. Ayrıca, din veya inancın uygulanmasıve öğretilmesi, bir dini grubun içişlerinin idaresinin parçasıolan, kendi dini liderlerini, rahiplerini veya öğretmenlerini seçme özgürlüğü, dini okullar veya kurumlar oluşturma özgürlüğüve dini metinler ve yayınlar hazırlama ve dağıtma özgürlüğügibi davranışlarıiçermektedir.”

19. 16 Mayıs 2005 tarihinde Varşova’da imzalanan Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi’nin giriş bölümünde şu ifadeler yer almaktadır:

“ (...)

Bu Sözleşme’nin mevcut ifade özgürlüğüve dernek kurma özgürlüğüne ilişkin ilkeleri değiştirme niyetinde olmadığınıkabul ederek;

(...)”

 

20. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi’nin 1. maddesi aşağıdaki gibidir:

 

“Madde 1 - Terminoloji:

1) Bu Sözleşmenin amaçları açısından, “terör suçu” Ek’te sıralanan antlaşmalardan birinin kapsamına giren veya bu antlaşmalarda tanımlanan suçlar anlamına gelir.

 

(...)”

 

21. AynıSözleşme’nin 2. maddesişu şekildedir:

 

“Madde 2 - Amaç

Bu Sözleşmenin amacı Tarafların, terörizmin ve terörizmin insan hakları, özellikle yaşam hakkının tam olarak uygulanması üzerindeki olumsuz etkilerini, gerek ulusal düzeyde gerek, Taraflar arasında mevcut uygulanabilir çok taraflı ve ikili antlaşmalara ve anlaşmalara gerekli saygıyı göstermek suretiyle, uluslararası işbirliğinde bulunarak alacakları önlemlerle engelleme çabalarını geliştirmeyi amaçlamaktadır.”

 

22. Söz konusu Sözleşme’nin 5. maddesi aşağıdaki gibidir:

 

“Madde 5 - Terör suçunun işlenmesine alenen teşvik

1) Bu Sözleşmenin amaçları açısından, “bir terör suçunu işlemeye alenen teşvik”, terör suçunun işlenmesini kışkırtmak niyetiyle, böyle bir eylemin dolaylı olsun veya olmasın terör suçlarını savunarak, bir veya birden fazla suçun işlenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın kamuoyuna yayılması veya başka bir şekilde erişilebilir hale getirilmesi anlamına gelir.

2) Her bir Taraf, 1. paragrafta tanımlandığı şekilde, yasadışı olarak ve kasten işlediği durumlarda, terörizm suçunu işlemeyi alenen teşviki ulusal mevzuatı açısından cezai suç olarak ihdas etmek üzere gerekli olabilecek tedbirleri alacaktır.”

 

23. Bu Sözleşme’nin 12. maddesişu şekildedir:

 

 

 

“Madde 12 - Koşullar ve Güvenceler

1) Her bir Taraf, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına dair Sözleşme, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve uluslararası hukuk uyarınca diğer yükümlülüklerinde yer aldığı şekilde ve o tarafa uygulanabildiği durumlarda, insan hakları yükümlülüklerine, özellikle ifade özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü ve din özgürlüğüne saygı göstererek bu Sözleşmenin 5 ila 7 ve 9. maddelerde yer alan konuların suç haline getirilmesinin ihdasını, uygulanmasını ve yerine getirilmesi sağlayacaktır.

2) Bu Sözleşmenin 5 ila 7 ve 9. maddelerde yer alan konuların suç haline getirilmesinin ihdası, uygulanması ve yerine getirilmesinde ayrıca, izlenen meşru amaçlar ve demokratik toplum açısından gereklilik göz önünde bulundurularak oransallık ilkesine bağlı kalınacak ve her türlü keyfilik, ayrımcılık veya ırkçı muamele dışında tutulacaktır.”

 

24. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi’nin Açıklayıcı Raporuna göre, söz konusu Sözleşme’nin 5. maddesi terör suçunun işlenmesine alenen teşviki 1. fıkrasında, “terör suçunun işlenmesini kışkırtmak niyetiyle, böyle bir eylemin dolaylı olsun veya olmasın terör suçlarını savunarak, bir veya birden fazla suçun işlenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın kamuoyuna yayılması veya başka bir şekilde erişilebilir hale getirilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Terörizm uzmanlar komitesi, bu hükmü kaleme alırken, bu hükmün, terör şiddetine dolaylı tahrik oluşturabilecek bir eylemin failini öven mesajları veya mağdurların aşağılanması, terörist örgütlere mali kaynak isteyen veya diğer benzeri davranışları kapsayabileceğini ileri süren, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin görüşleri (Görüş 255(2005), §§ 3.vii ve devamı) ile Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’nin görüşlerini (Belge BcommDH (2005) 1, §30 in fine) dikkate almıştır.

HUKUKİDEĞERLENDİRME

I. BAŞVURULARIN BİRLEŞTİRİLMESİ

25. Mahkeme, başvurulardaki olay ve olgular ile esasa ilişkin sorunun benzerliğini dikkate alarak, İçtüzüğün 42. maddesinin 1. fıkrası uyarınca başvuruları birleştirmeye ve tek ve aynı kararda birlikte incelemeye karar vermektedir.

II. SÖZLEŞME’NİN 9. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

26. Başvuranlar, Sözleşme’nin 7, 9 ve 11. maddelerini ileri sürerek, mahkûmiyetlerinin, dini uygulamalarının sadece açığa vurulmasından ibaret olduğu dini bir törene katılmalarına dayandığını iddia etmektedirler. Başvuranlar ayrıca, mahkûmiyetlerinin, haklarında uygulanan 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrası bakımından yeterince öngörülebilir olmadığı kanaatindedirler.

Mahkeme, ihtilaf konusu durumun, aralarında başvuranlar tarafından ileri sürülen maddelerin de bulunduğu Sözleşme’nin farklı maddeleri açısından incelenebilecek sorunlarla ilgili olduğunu tespit etmektedir. Bununla birlikte, başvuranların şikâyetlerini dile getirme şekli ve içeriği dikkate alındığında, Mahkeme, mevcut davadaki esas sorunun başvuranların dini bir törene katılmaları nedeniyle mahkûm edilmeleriyle ilgili olduğu kanaatindedir. Mahkeme, bu koşullarda, söz konusu şikâyetlerin Sözleşme’nin yalnızca 9. maddesi açısından incelenmesinin uygun olduğu kanaatindedir. Sözleşme’nin 9. maddesi aşağıdaki gibidir:

 

“1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.

2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.”

 

27. Hükümet, başvuranların iddiasına karşıçıkmaktadır.

A. Kabul edilebilirlik hakkında

28. Hükümet, Sözleşme’nin 9. maddesinin somut olaya uygulanamayacağını ileri sürmektedir. Hükümete göre, terör örgütü üyelerinin hayatlarını kaybetmelerinin akabinde düzenlenen bir törenin gerçekleştirilmesi için siyasi bir parti binası seçilmesi ve bu binada söz konusu örgüte ait sembollerin bulunmasına yönelik kararın, katılımcıların dini değil siyasi bir amaç güttüklerini göstermektedir.

29. Başvuranlar iddialarını tekrar etmektedirler.

30. Mahkeme, Sözleşme’nin 9. maddesinin uygulanabilirliğine ilişkin sorunun özellikle başvuranların din özgürlüğü haklarına bir müdahalenin varlığıyla ilgili olduğunu tespit etmektedir. Dolayısıyla Mahkeme bu itirazı davanın esası ile birlikte incelemeye karar vermektedir.

31. İşbu şikâyetin, Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının a) bendi anlamında açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve başka hiçbir kabul edilemezlik gerekçesi bulunmadığını tespit eden Mahkeme, kabul edilebilirliğine karar vermektedir.

B. Esas hakkında

1. Tarafların iddiaları

 

32. Hükümet, somut olayda başvuranların, inançlarını açığa vurma nedeniyle değil, bir terör örgütü lehine propaganda yapma nedeniyle mahkûm edildiklerini belirtmektedir. Hükümet, başvuranların yakındıkları müdahalenin makul olduğunu; zira bunun, huzursuzlukları ya da suçu önleme amacı taşıdığını ileri sürmektedir.

33. Başvuranlar, Hükümet’in iddialarını reddetmekte ve kendi iddialarını tekrar etmektedirler.

2. Mahkeme’nin değerlendirmesi

34. Mahkeme, 9. maddede korunduğu şekliyle düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün Sözleşme anlamında “demokratik bir toplumun” temel taşlarından birini temsil ettiğini hatırlatmaktadır. Dini yönden bu özgürlük, inananların kimliklerini ve hayata bakışlarını oluşturan çok hayati bir unsur olmasının yanı sıra, ateistler, agnostikler, kuşkucular veya konuyla hiç ilgilenmeyen diğer kimseler açısından da önemli bir unsurdur

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat