Sargsyan / Azerbaycan - 40167/06 - 16.06.2015 tarihli Karar [BD]
Olaylar — Etnik Ermeni olan başvuran ve ailesi, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin (“Azerbaycan SSC”) Shahumyan bölgesinin Gülistan köyünde yaşamaktaydı. Söz konusu köyde evleri ve arazi parçaları bulunmaktaydı. Başvuran, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle, ailesinin, 1992 yılında evlerinden kaçmak zorunda bırakıldığını ileri sürmüştür.
Sovyetler Birliği 1991 yılı Aralık ayında dağıldığı sırada, Dağlık Karabağ Özerk Oblastı (“DKÖO”), Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne (“Azerbaycan SSC”) bağlı özerk bir ildi. 1989 yılında, DKÖO’nun nüfusunun %77’si etnik Ermenilerden, %22’si etnik Azerilerden oluşmaktaydı. Shahumyan ile DKÖO arasında ortak bir sınır mevcuttu ve Shahumyan, söz konusu sınırın kuzeyinde yer almaktaydı. Başvuran, çatışma öncesinde, Shahumyan nüfusunun %82’sinin etkin Ermenilerden oluştuğunu belirtmiştir. Dağlık Karabağ bölgesinde silahlı çatışmalar 1988 yılında başlamıştır. 1991 yılı Eylül ayında, yani Azerbaycan’ın Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından, DKÖO Ulusal Konseyi, DKÖO bölgesini ve Azerbaycan’ın Shahumyan bölgesini içine alan “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin” (“DKC”) kurulduğunu ilan etmiştir. Azerbaycanlıların boykot ettiği ve katılımcıların %99,9’unun Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı yönünde oy kullandığı 1991 yılında gerçekleştirilen halk oylaması sonucunda, “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”, Azerbaycan’da ayrılarak bağımsız olduğunu 1992 yılı Ocak ayında yeniden tasdik etmiştir. Ardından, çatışma giderek topyekûn savaşa dönüşmüştür. Etnik Ermeni kuvvetleri, 1993 yılı sonuna kadar, eski DKÖO topraklarının neredeyse tamamının ve civardaki Azerbaycan topraklarının hâkimiyetini ele geçirmiştir. Çatışma, yüz binlerce kişinin ülke içinde göç etmek zorunda kalmasına ve çatışan her iki tarafta da insanların mülteci konumuna düşmesine neden olmuştur. 1994 yılı Mayıs ayında, çatışan taraflar ateşkes anlaşması imzalamışlardır ve söz konusu anlaşma günümüzde de geçerlidir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) himayesi altında barışçıl bir çözüme yönelik müzakereler gerçekleştirilmiştir. Ancak, şu ana kadar söz konusu sorunun siyasi yollarla çözüme kavuşturulması mümkün olmamıştır. Kendi kendine bağımsızlığını ilan eden “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”, hiçbir devlet veya uluslararası bir kurum tarafından tanınmamaktadır. Gerek Ermenistan gerekse Azerbaycan, 2001 yılında Avrupa Konseyine katılmadan önce, Bakanlar Komitesi ve Parlamenter Meclis nezdinde, Dağlık Karabağ sorununu barışçıl yollarla çözüme kavuşturacaklarına dair taahhütte bulunmuşlardır.
Başvuranın ailesinin yaşadığı Shahumyan bölgesi, DKÖO sınırları içerisinde yer alan bir toprak parçası değildi. Ancak, daha sonra, söz konusu bölgenin, “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin” topraklarından biri olduğu ilan edilmiştir. 1991 yılında, Azerbaycan SSC’nin özel amaçlı milis birlikleri, amaçlarının “pasaport kontrolü” yapmak ve bölgedeki yerel Ermeni militanlarını silahsızlandırmak olduğunu belirterek bölgede operasyon başlatmıştır. Ancak, çeşitli kaynaklara göre, Azerbaycan SSC milis birlikleri, bu durumu, bölgedeki bazı köylerdeki Ermenileri kovmak amacıyla bahane olarak kullanmıştır. Çatışmanın savaşa dönüştüğü 1992 yılında, Shahumyan bölgesi, Azerbaycan kuvvetlerinin saldırısına uğramıştır. Başvuran ve ailesi, köyün ağır şekilde bombardımana maruz bırakılması üzerine köyden kaçmışlardır. Başvuran ve eşi, daha sonra, Ermenistan’ın Erivan kentinde mülteci olarak yaşamışlardır.
Başvuran, göç etmek zorunda bırakılana kadar, yaşamının büyük bir kısmı boyunca Gülistan köyünde yaşadığı yönündeki iddiasını desteklemek amacıyla, eski Sovyet pasaportunun ve evlilik cüzdanının bir nüshasını Mahkemeye sunmuştur. Başvuran, ayrıca, köyde bulunan iki katlı bir evin ve 2.000 metre kareden daha büyük bir arsanın kendi adına kayıtlı olduğunu gösteren resmi bir belgenin (“teknik pasaport”) suretini, evin fotoğraflarını ve köyde bir evi ve arazi parçası bulunduğunu doğrulayan köy heyetinin eski görevlilerinin ve eski komşularının yazılı beyanlarını sunmuştur.
Hukuki Değerlendirme
(a) İlk itirazlar
(i) İç hukuk yollarının tüketilmesi — Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışma ve neticede aralarındaki diplomatik ilişkilerin sona ermesi ve sınırların kapatılması, söz konusu ülkelerin birinin vatandaşı olan bir kişinin diğer ülkede dava açması konusunda uygulamada önemli ölçüde zorluk teşkil edebilecek etkenlerdir. Azerbaycan Hükümeti, mülkiyetin korunmasına ilişkin mevzuatın, çatışma ortamında geride bıraktığı mal ve mülkünü kaybetmiş olması ile ilgili olarak eski hale iade veya tazminat talebinde bulunmak isteyen Ermeni bir mültecinin durumunda nasıl uygulanabileceğini açıklayamamıştır. Hükümet, başvuranın durumundaki bir kişinin Azerbaycan mahkemeleri nezdinde başarılı sonuçlar aldığı herhangi bir dava örneği sunmamıştır. Dolayısıyla, Hükümet, başvuranın şikâyetleriyle ilgili olarak tazmin imkânı sunabilecek bir hukuk yolunun mevcut olduğunu kanıtlayamamıştır.
Sonuç: ilk itiraz reddedilmiştir (ikiye karşı on beş oyla).
(ii) Azerbaycan’ın yetki alanı ve sorumluluğu — Gülistan köyünün uluslararası düzeyde tanınan Azerbaycan sınırları içerisinde yer aldığı konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Mahkemenin içtihadı uyarınca söz konusu köyün Azerbaycan’ın yetki alanı içerisinde kaldığı şeklinde bir varsayım ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, Sözleşme’nin 1. maddesi kapsamındaki sorumluluklarını kısıtlayacak istisnai koşulların söz konusu olduğunu kanıtlama görevi davalı Hükümete aittir. Gülistan ve Azerbaycan askeri kuvvetleri, nehrin kuzey yakasında konumlanmışken, “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” kuvvetleri güney yakada konumlanmıştır. Mahkemeye sunulan bilgi ve belgelere dayanılarak, bazı deliller mevcut olsa da, Azerbaycan askeri birliklerinin, Azerbaycan’ın Sözleşme’yi onayladığı 2002 yılı Nisan ayında başlayan zaman bakımından yetkisi kapsamına giren süre boyunca Gülistan köyünde konuşlanıp konuşlanmadığını tespit etmek mümkün değildir. Ancak, taraflardan hiçbirinin “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin” söz konusu köyde birliklerinin bulunduğu yönünde herhangi bir iddia öne sürmediklerine dikkat çekilmelidir.
Bahsi geçen köyün mayınlarla çevrili ve muhalif askeri birlikler tarafından kuşatılmış tartışmalı bir bölgede yer alması nedeniyle, Azerbaycan’ın Sözleşme kapsamında sadece sınırlı bir sorumluluğunun söz konusu olduğunu belirten davalı Hükümetin bu beyanı Mahkeme açısından ikna edici değildir. Devletin, başka bir Devlet tarafından işgal edilmiş veya ayrılıkçı bir rejimin kontrolü altına girmiş topraklarının bir kısmı üzerinde sadece sınırlı bir sorumluluğunun bulunduğuna karar verilen diğer davaların aksine, Gülistan köyünün başka bir Devletin silahlı kuvvetleri tarafından işgal edildiği şeklinde bir tespitte bulunulamamıştır.
Mahkeme, Sözleşme’nin koruma mekanizmasında bir boşluğun oluşmasının önüne geçilmesi gerektiğini dikkate alarak, davalı Hükümetin, Sözleşme kapsamındaki sorumluluklarını sınırlandırabilecek nitelikte istisnai koşulların söz konusu olduğunu kanıtladığı kanaatinde değildir. Somut davadaki durum, davalı Devletin, Gülistan bölgesindeki yetkisini