CASE OF VON HANNOVER v. GERMANY (No. 2) - [Turkish Translation] by the COE Human Rights Trust Fund
Karar Dilini Çevir:

© Avrupa Konseyi/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2012. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (/humanrightstrustfund). Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Daha fazla bilgi için, bu belgenin sonunda bulunan yazarın telif hakkı ile ilgili kısmı okuyabilirsiniz.

 

© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012. This translation was commissionned with the support of the Human Rights Trust Fund of the Council of Europe (/humanrightstrustfund). It does not bind the Court. For further information see the full copyright at the and of this document.

 

© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012. La présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe (/humanrightstrustfund). Elle ne lie pas la Cour. Pour plus de renseignements veuillez lire l’indication de copyright/droits d’auteur à la fin du présent document.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BÜYÜK DAİRE

 

 

 

 

 

 

 

 

 

VON HANNOVER/ALMANYA (no 2) DAVASI

 

(Başvuru nos 40660/08 ve 60641/08)

 

 

 

 

 

 

KARAR

 

 

 

STRAZBURG

 

7 Şubat 2012

 

 

 

 

Bu karar kesindir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir.

Von Hannover/Almanya (no 2) davasında,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire olarak aşağıdaki yargıçlarla toplanmıştır:

Başkan: Nicolas Bratza,
Üyeler: Jean-Paul Costa,
Françoise Tulkens,
Josep Casadevall,
Lech Garlicki,
Peer Lorenzen,
Karel Jungwiert,
Renate Jaeger,
David Thór Björgvinsson,
Ján Šikuta,
Mark Villiger,
Luis López Guerra,
Mirjana Lazarova Trajkovska,
Nona Tsotsoria,
Zdravka Kalaydjieva,
Mihai Poalelungi,
Kristina Pardalos,
Yazı İşleri Müdür Yardımcısı: Michael O’Boyle,

13 Ekim 2010 ve 7 Aralık 2011 tarihlerinde heyet olarak müzakere yapan Büyük Daire, 7 Aralık 2011 tarihinde kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir:

USUL

1. Bu dava, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Sözleşme’nin (« Sözleşme ») 34. maddesine göre, bir Monako vatandaşı olan Prenses Caroline von Hannover ve bir Alman vatandaşı olan Prens Ernst August von Hannover (« başvurucular ») tarafından sırasıyla 22 Ağustos ve 15 Aralık 2008 tarihlerinde Almanya Federal Cumhuriyeti’ne karşı Mahkeme’ye yapılan iki başvurudan (nos 40660/08 ve 60641/08) kaynaklanmıştır.

2. Basvurucular fotoğraflarının yeniden yayımlanmasının yasaklanması taleplerinin Alman mahkemeleri tarafından reddedilmesinin, Sözleşme’nin 8. maddesi tarafından güvence altına alınan özel hayatlarına saygı haklarını ihlal ettiğini düşünmektedirler.

3. Başvuru ilk başta Mahkeme’nin beşinci Bölümü’ne tevzi olmuştur (Mahkeme İçtüzüğünün 52(1). fıkrası, « İçtüzük »). 13 Kasım 2008 tarihinde bu Bölüm’ün bir Dairesi Alman Hükümeti’ni (Hükümet) 40660/08 numaralı başvurudan haberdar etmeye karar vermiştir. Öte yandan, Sözleşme’nin 29(3). fıkrasının o dönemdeki versiyonunun da izin verdiği üzere Daire, davanın kabuledilebilirlik ve esasını birlikte incelemeye karar vermiştir. 8 Ocak 2009 tarihinde beşinci Bölüm’ün başkanı Hükümet’i 60641/08 numaralı başvurudan haberdar etmeye karar vermiştir. Aynı zamanda Başkan, Sözleşme’nin 29(3). fıkrasının o dönemdeki versiyonunun da izin verdiği üzere, davanın kabuledilebilirlik ve esasının birlikte incelenmesine karar vermiştir. 24 Kasım 2009 tarihinde beşinci Bölüm’ün bir Dairesi iki başvurunun birleştirilmesine karar vermiştir.

Başkan Peer Lorenzen, hâkimler Renate Jaeger, Karel Jungwiert, Rait Maruste, Mark Villiger, Mirjana Lazarova Trajkovska ve Zdravka Kalaydjieva ile Bölüm Yazı İşleri Müdürü Claudia Westerdiek’ten oluşan bir Daire, bu başvuruların bir televizyon aktörünün yakalanması ve mahkûmiyetiyle ilgili olarak hazırlanmış iki röportajın başvurucu şirket tarafından yayımlanmasının yasaklanmasıyla ilgili olan ve 13 Kasım 2008 tarihinde Hükümet’e bildirilmiş olan Axel Springer AG/Almanya (no 39954/08) başvurusuyla birleştirilmelerine karar verdikten sonra, 30 Mart 2010 tarihinde, Büyük Daire lehine, bu davadan çekilmiş ve buna bu amaçla danışılan tarafların hiçbiri itiraz etmemiştir (Sözleşme’nin 30. maddesi ve İçtüzüğün 72. maddesi).

4. Büyük Daire’nin oluşumu Sözleşme’nin eski 27. maddesinin 2 ve 3. fıkraları (yeni 26(4) ve (5). fıkraları) ile İçtüzüğün 24. maddesi uyarınca belirlenmiştir. 3 Kasım 2011 tarihinde, Mahkeme başkanı Jean-Paul Costa’nın görev süresi dolmuştur. Nicolas Bratza, Jean-Paul Costa’nın yerine Mahkeme başkanı olmuş ve bu tarihten itibaren bu davada Büyük Daire başkanlığı görevini üstlenmiştir (İçtüzüğün 9(2). fıkrası). Jean-Paul Costa görev süresinin bitmesinden sonra Sözleşme’nin 23(3). fıkrası ve İçtüzüğün 24(4). fıkrasına göre Büyük Daire’de yer almaya devam etmiştir. Son müzakerelerde yedek üye Lech Garlicki ve Nona Tsotsoria, Rait Maruste ve Christos Rozakis’e vekâlet etmişlerdir (İçtüzüğün 24(3). fıkrası).

5. Büyük Daire başkanı Sözleşme’nin 29(3). fıkrasının uygulanmasına, başvuruların kabuledilebilirlikleri ile esaslarının birlikte incelenmesi için, Büyük Daire önünde de devam edilmesine karar vermiştir. Başkan ayrıca mevcut başvurular ile yukarıda geçen Axel Springer AG/Almanya başvurusunun birlikte incelenmelerine karar vermiştir (İçtüzüğün 42(2). fıkrası).

6. Başvurucular ve Hükümet davanın kabuledilebilirliği ve esası hakkında yazılı görüşlerini sunmuşlardır. Tarafların her biri diğerinin görüşleriyle ilgili yazılı yorum sunmuştur.

7. Kendilerine, Başkan tarafından, yazılı prosedüre müdahale izni verilmiş olan Alman Dergi Yayıncıları Derneği (Verband Deutscher Zeitungsverleger), ihtilaflı fotoğraflardan birisini yayımlamış olan basımevi olan Ehrlich & Sohn GmbH & Co. KG Şirketi, Media Lawyers Association, Media Legal Defence Initiative, International Press Institute ve World Association of Newspapers and News Publishers de Mahkeme’ye görüş sunmuştur (Sözleşme’nin 36(2). fıkrası ve İçtüzüğün 44(2). fıkrası). Taraflara bu yorumlara cevap verme olanağı tanınmıştır (İçtüzüğün 44(5). fıkrası).

8. Monako Hükümeti, 17 Kasım 2008 tarihinde görüş sunma hakkının olduğu kendisine bildirilmesinden sonra, yargılamaya müdahil olma niyetinin bulunmadığını Mahkeme’ye bildirmiştir. Daire’nin Büyük Daire lehine davadan çekilmesinden sonra 31 Mart 2010 tarihinde kendisine bu hakkı yeniden hatırlatılan Monako Hükümeti, yargılamaya müdahil olma yönünde bir niyet açıklamamıştır.

9. 13 Ekim 2010 tarihinde Strazburg’taki İnsan Hakları Binasında açık bir duruşma yapılmıştır (İçtüzüğün 59(3). fıkrası).

 

Duruşmada şu kişiler hazır bulunmuştur:

– Hükümet adına
Bayan A. Wittling-Vogel, Federal Adalet Bakanlığı,ajan,
BayC. Walter, kamu hukuku profesörü,danışman,
Bayan von Ungern-Sternberg, asistan,
BaySommerlatte, Federal Kültür Bürosu vedanışman,
BayA. Maatsch, Hamburg bölge mahkemesi hâkimi,danışman;

– başvurucular adına
Bay M. Prinz, Hamburg’ta avukat,danışman,
Bay M. Lehr, Hamburg’ta avukat,danışman,
Bayan S. Lingens, avukatdanışman.

 

Mahkeme Bay Walter ve Bay Prinz’in beyanlarını dinlemiştir.

DAVANIN ESASI

I. DAVA KONUSU OLAYLAR

10. Başvurucular merhum Monako Prensi Rainier III’ün büyük kızı ile bu kızın eşidir. Sırasıyla 1957 ve 1954 doğumlu olup Monako’da ikamet etmektedirler.

A. Davaların doğuşu

11. Prenses Caroline 1990’lardan beridir özel hayatıyla ilgili fotoğrafların basında yayımlanmasını, çoğunlukla adli yollarla, yasaklamaya çalışmaktadır.

12. Sırasıyla 1993 ve 1997’de üç Alman dergisinde yayımlanmış olan ve prenses Caroline’i aktör Vincent Lindon ya da eşiyle gösteren iki dizi fotoğraf, Alman yargı mercilerinin önünde üç dizi yargılamaya ve özellikle de Federal Adalet Mahkemesi’nin 19 Aralık 1995 tarihli ve Federal Anayasa Mahkemesi’nin 15 Aralık 1999 tarihli ilke kararlarına konu olmuş ve prenses Caroline’nin talepleri reddedilmiştir.

13. Bu yargılamalar 24 Haziran 2004 tarihli Von Hannover/Almanya (no 59320/00, CEDH 2004‑VI) kararına konu olmuş ve bu kararda Mahkeme, başvurucunun Sözleşme’nin 8. maddesi tarafından güvence altına alınan özel hayatına saygı hakkının adli kararlar tarafından ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

14. Ulusal yargı organlarının yürüttükleri mantıkla ilgili olarak Mahkeme özellikle şunu ifade etmiştir:

« 72. Mahkeme, yerel mahkemelerin Sanatsal Alanda Telif Hakkı Hakkında Kanun’unun 23/1. maddesine ilişkin olarak yaptıkları ve kişileri modern tarihin « kesin » şahsiyetleri şeklinde nitelendiren yorumu izlemekte güçlük çekmektedir. Kişinin özel hayatına veya görüntüsünün kullanılmasını kontrol etme hakkına ilişkin çok sınırlı bir koruma sağlayan bu tanımlama, resmi bir görev yerine getiren siyasetçiler söz konusu olduğunda anlaşılırdır. Bununla birlikte bu tanım, başvurucu gibi herhangi bir resmi görevi olmamasına rağmen sadece kraliyet ailesinin bir ferdi olması nedeniyle kamuoyunun ve basının ilgisini çeken « özel » kişiler söz konusu olduğunda geçerli değildir.

Mahkeme, bu şartlar altında her halükarda, özel hayatın ve görüntünün kullanılmasını kontrol hakkının korunması hususunda devletin Sözleşme’den kaynaklanan pozitif yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için işbu kanunun dar yorumlanması gerektiği kanaatindedir.

73. Son olarak, bir hukuk devletinde, bir kişinin nasıl davranacağını belirleyebilmesi için, modern tarihin « kesin » ve « göreceli » şahsiyetleri arasında çizilen ayrımın açık ve belirgin olması gerekir. Özellikle de, bireyin tam olarak nerede ve ne zaman korunan bir ortamda bulunduğunu, veya tam tersine, nerede ve ne zaman 3. kişilerin, özellikle magazin basınının, müdahalelerine maruz kalabileceği bir alanda olduğunu bilebilmesi gerekir.

74. Şu halde Mahkeme, yerel mahkemeler tarafından kabul edilen kriterlerin, başvurucunun özel hayatının etkili bir şekilde korunması için yetersiz olduklarına hükmeder: gerçekte, modern tarihin « kesin » şahsiyeti olarak başvurucu, - basın özgürlüğü ve kamu yararı adına – özel hayatının korunmasından sadece toplumun gözü önünde olmayan yalıtılmış mekânlarda bulunduğu ve dahası bunu kanıtladığı durumda yararlanabilecektir ki bunu kanıtlamak da zor olabilir. Eğer bu şartlar yerine gelmemiş ise başvurucu, her an düzenli aralıklarla fotoğraflarının çekilmesine ve çekilen bu fotoğrafların sonra da geniş bir çevrede yayımlanmasına, işbu fotoğraflar ve fotoğraflarla beraber yayımlanan makaleler başvurucunun sadece özel hayatına ilişkin detayları ilgilendirse bile, müsamaha göstermelidir.

75. Mahkeme’nin kanaatine göre, mekânsal yalıtım kriteri teoride açık görünse de, uygulamada çok muğlâk olup ilgili kişi tarafından önceden belirlenmesi zordur: mevcut davada, başvurucunun sadece modern tarihin « kesin » şahsiyeti olarak sınıflandırılması, onun özel hayatına böyle bir müdahaleyi haklı kılmaya yeterli değildir. »

B. İhtilaflı fotoğraflar

15. Sonradan başvurucular, Mahkeme tarafından başvurucunun davasında verilmiş olan karara dayanarak ve Alman dergilerinde yayımlanmış olan fotoğrafların yeniden yayımlanmalarını yasaklamak amacıyla, hukuk mahkemeleri önünde birçok dava açmışlardır.

1. Frau im Spiegel dergisinde yayımlanmış olan fotoğraflar

16. İlk üç fotoğraf Ehrlich & Sohn GmbH & Co. KG basımevi tarafından Frau im Spiegel dergisinde yayımlanmıştır.

a) Birinci fotoğraf

17. 20 Şubat 2002 tarih ve 9/02 sayısında yayımlanmış olan birinci fotoğraf başvurucuları, Saint‑Moritz’teki kayak tatilleri sırasında gezerken görüntülemektedir. « Prens Rainier – evde yalnız değil » (« Fürst Rainier – Nicht allein zu Haus ») başlıklı bir makaleyle birlikte yayımlanmıştır. Makale şöyledir:

« Monako sarayının bahçesinde manolyanın ilk çiçekleri açmakta – ancak doğmakta olan bahar prens Rainier’in (78 yaşında) dikkatini çekmiyor gibi. Kızı Stéphanie (37 yaşında) ile yürüyüşe çıkmış. Kızı ona destek çıkıyor. Adımlarını sürüyerek atıyor. Güneşe rağmen üşüyor. Yaşlı senyör yorgun. Monakolular prenslerini en son üç hafta önce gördüler. Sirk festivalindeydi: gülen kızının yanında canlı ve sevinçli görünüyordu. Ama o gün bu gündür Saraydan çıkmadı. Hatta ulusal koruyucu Azize Dévote’nin bayramında bile. Ülke endişeli. Prens Rainier’in çocukları da. Prens Albert (şu anda Salt Lake City olimpiyat yarışlarına katılıyor), prenses Caroline (Saint-Moritz’te prens Ernst August von Hannover ile tatilde) ve prenses Stéphanie sırayla babalarına bakıyorlar. İyi olmadığı zaman evde tek başına kalmamalı. Çocuklarının aşkından yoksun kalmamalı. »

Aynı sayfada prens Rainier’in kızı prenses Stéphanie ile bir fotoğrafı ve Monako prensi Albert’in Salt Lake City olimpiyat yarışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğrafı yayımlanmıştır.

b) İkinci fotoğraf

18. 20 Şubat 2003 tarih ve 9/03 sayısında yayımlanmış olan ikinci fotoğraf başvurucuları, Saint‑Moritz’te bir gezinti sırasında görüntülemektedir. Resmin altyazısı şöyleydi : « Ernst August von Hannover ve eşi Monako prensesi Caroline Saint‑Moritz’te güneş ve karın keyfini çıkarıyorlar. » Aynı sayfada prens Albert’in küçük bir fotoğrafı ve Avrupalı bir kraliyet ailesinin üyelerini görüntüleyen iki fotoğraf bulunuyordu. Bu fotoğraflara eşlik eden « karda krallık zevki » başlıklı makale, fotoğraftaki insanların Saint-Moritz’te bulunmaktan duydukları memnuniyeti haber yapıyordu.

c) Üçüncü fotoğraf

19. 11 Mart 2004 tarih ve 12/04 sayısında yayımlanmış olan üçüncü fotoğrafta, başvurucular Zürs am Arlberg’te kayak tatilinde bir telesiejin içinde görüntülenmişlerdir. Aynı sayfada prens Rainier’in başvurucu ve prens Albert ile 19 Kasım ulusal bayramı sırasında çekilmiş olan « prensesin sahneye son çıkışı oldu » başlıklı küçük bir fotoğraf var. Sayfanın yarısını kaplayan başka bir fotoğraf, prenses Caroline’i Gül balosundayken görüntülemektedir.

Üç fotoğraf « Prenses Caroline. Bütün Monako onu bekliyor » başlıklı makaleyi resimliyor. Bu makalenin bu olayla ilgili kısımları şöyledir:

« 20 Martta Monako’da gerçekleşecek olan Gül balosunun giriş biletleri haftalar önceden satılmış durumda. Davetliler sadece onun için gelecekler: prenses Caroline von Hannover (47 yaşında). Milli bayramdan beridir hiçbir resmi randevuya katılmamış (...) Sirk festivali ve Monako’nun koruyucusu Azize Dévote’nin bayramında yoktu. Her sene geleneksel olarak prens Rainier’in (80 yaşında) büyük kızı baloyu açar. Bu görevi bir trafik kazasında hayatını kaybeden annesinden devralmış. Bu balo Caroline’in en çok tercih ettiği balo (...) Ağır hasta olan prens bir kalp ameliyatından sonra daha yeni hastaneden çıkmış. Baloya gelemeyecek. Daha çok zayıf. Davetlilerin şerefine yapacağı hoş geldin konuşması televizyon kameralarından yayınlanacak ve büyük ekrana yansıtılacak. Prenses Caroline ve eşi Ernst August von Hannover Gül balosunu valsla açacaklar.

Ocakta beşinci evlilik yıldönümlerini kutladılar. von Hannover evinde kutlanacak başka bir şey daha vardı: prens 26 Şubatta 50 yaşına girdi. Doğum gününü Caroline ve birkaç arkadaşıyla ile birlikte kardan bembeyaz olan Saint-Moritz’in mondaine kayak istasyonunda kutladı. Gerçeği söylemek gerekirse çift tatillerini Zürs am Arlberg’te geçiriyorlardı ama doğum günü partisi için bir kaç günlüğüne Saint-Moritz’teki Palace Hotel’e indiler. »

2. Frau Aktuell dergisinde yayımlanan fotoğraf

20. WZV Westdeutsche Zeitschriftenverlag GmbH & Co. KG basımevi Frau Aktuell dergisinin 20 Şubat 2002 tarih ve 9/02 numaralı sayısında, aynı gün Frau im Spiegel dergisinin 9/02 numaralı sayısında çıkan aynı fotoğrafı (ya da neredeyse aynı olan bir fotoğrafı) (yukarıda paragraf 17) yayımlamıştır. Frau Aktuell’te bu fotoğrafa eşlik eden makalenin başlığı şudur : « İşte gerçek aşk bu. Prenses Stéphanie. Sadece o hasta prensle ilgileniyor. » Makalenin bu olayla ilgili kısımları şöyledir:

« Aşk hayatı başıboş görünüyor. Ancak bir şey kesin: söz konusu olan babası olduğunda prenses Stéphanie kalbinin nerede olduğunu biliyor. Ailenin geri kalanı dünya çapında gezmeye çıkmışken o, sağlık durumu çok bozulmuş olan, prens Rainier’in (78 yaşında) yanına koştu. O hasta hükümdarla ilgilenen tek kişi. Çünkü Stéphanie’nin kardeşi Caroline (45 yaşında) eşi Ernst August (48 yaşında) ve kızları Alexandra (2 yaşında) ile İsviçre Saint-Moritz’teki mondaine kayak istasyonunda bir kaç günlük tatile gittiler.

Prens Albert ise Salt Lake City’deki olimpiyat yarışmalarındaydı. Orada dört kişilik bobsleigh yarışmasına katıldı. « Beşinci ve son sefer », diye ekledi. Ara sıra birkaç günlüğüne kayboluyordu. Monako presinin yüreğinin kadını olan Amerikalı sırık atlayıcısı Alice Warlick’ı (24 yaşında) yeniden göremeye başladığı ve bu kadının presin müstakbel eşi olacağı söyleniyor.

Şimdilerde yalnız kalmaktan nefret eden prens [Rainier] en küçük evladının ziyaretine çok sevindi. Stéphanie prense çok zaman ayırdı. Onunla uzun yürüyüşlere çıktı ve önemli gördükleri her şeyi birbirlerine anlattılar. « Rainier küçük kızının yanında bulunmasının tadını çıkarttı. Kızı onun yanında olduğunda prens gerçekten ışık saçıyor. Böyle anlarda yaşlı ve hasta olduğunu bile unutuyor » diye anlatıyor Monakolular. « Stéphanie çok daha sık gelmeli ». »

Aynı sayfada aynı gün Frau im Spiegel dergisinin 9/02 numaralı sayısında çıkmış olan prenses Stéphanie’nin babasıyla olan bir fotoğrafı (yukarıda paragraf 17), prenses Stéphanie’nin bir portre resmi ve biri prens Albert’i tek başına, diğeri de onu Alice Warlick ile görüntüleyen iki fotoğraf yayımlanmıştır.

C. İhtilaf konusu yargılamalar

1. Prenses Caroline tarafından açılmış olan davalar

a) Birinci yargılama

i. Bölge mahkemesinin 29 Nisan 2005 tarihli kararı

21. 2004 yılında belirtilmemiş bir tarihte prenses Caroline Hamburg bölge mahkemesine, Ehrlich & Sohn basımevine üç fotoğrafı yeniden yayımlamayı yasaklatmak amacıyla, başvurmuştur.

22. 29 Nisan 2005 tarihli bir kararla bölge mahkemesi, Sanatsal Alanda Telif Hakkı Hakkında Kanunu’nun (« Telif Hakkı Hakkında Kanun » – yukarıda paragraf 70) 22. maddesinin gereği olarak prenses Caroline’in fotoğrafların yayımlanmasına rıza göstermemiş olması gerekçesiyle, bu talebi kabul etmiştir. Ancak bölge mahkemesi, aynı yasanın 23 § 1 no 1 maddesi anlamında moderne tarih kapsamına giren bir görüntü (Bildnis aus dem Bereich der Zeitgeschichte) olmasından dolayı birinci fotoğraf için rıza gösterilmesine gerek olmadığı kabul edilse bile bu fotoğrafın yayımlanmasının meşru olmadığını belirtmiştir. Gerçekte bu maddenin 2. paragrafına göre, böyle bir görüntünün yayımlanması, sadece hedef alınan kişinin meşru bir çıkarının ihlal edilmemesi durumunda yasaldır. Mahkemeye göre böyle bir meşru amacın var olup olmadığı sorusu bireyin çıkarları ile toplumun haber alma çıkarı arasında bir denge kurulması suretiyle değerlendirilebilinir.

23. Bölge mahkemesi mevcut olayda prenses Caroline’in kişiliğinin korunması hakkının üstün geldiğine hükmetmiştir. Mahkeme’nin Von Hannover kararında vardığı sonuçlara çok geniş yer veren bölge mahkemesi, prenses Caroline’in babasıyla olan ilişkisinin, babası hasta bile olsa, kamu yararını ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunmadığını, çünkü ilgilinin uluslararası politikada düşük bir öneme sahip olan bir devletin prensiyle sadece bir akrabalık ilişkisinin bulunduğunu ve resmi hiçbir fonksiyonun bulunmadığını belirtmiştir.

24. Bölge mahkemesi, bu düşünce tarzı Federal Anayasa Mahkemesi’nin ortaya koyduğu ilkelere tamamen uymasa da (ki bu ilkelere göre meşru bir çıkar eğer fotoğrafı çekilmiş olan kişi halktan uzak yalıtılmış bir mekanda bulunuyorsa vardır), bu ilkelerle Mahkeme’nin konuyla ilgili içtihadını göz önünde bulunduramayacak derecede bağlı olmadığını belirtmiştir.

ii. İstinaf mahkemesinin 31 Ocak 2006 tarihli kararı

25. Basımevi bu karara itiraz etmiştir.

26. 31 Ocak 2006 tarihli bir kararla Hamburg istinaf mahkemesi bu kararı, prenses Caroline’in hakkının basının temel hakları karşısında kaybolması gerektiği gerekçesiyle bozmuştur. İstinaf mahkemesi, röportajların birinci amacı eğlence olsa da, fotoğrafların yayımlanmasının Federal Anayasa Mahkemesi’nin 15 Aralık 1999 tarihli olan ve gerekçeleri (tragende Erwägungen) istinaf mahkemesi için bağlayıcı olan karar bakımından yasal olmadığını ifade etmiştir. Mahkeme kamusal yaşama ait olan insanların her an ve her yerde fotoğraflarının çekilmesine ve sonrada bu fotoğrafların yayımlanmasına karşı kesinlikle korunmaları gerektiğini belirtmiştir. Ancak istinaf mahkemesine göre, bu insanların Telif Hakkı Hakkında Kanun’un 23(2). fıkrası anlamında meşru çıkarları, geniş halk kitleleri tarafından tanınan insanlar hakkında resmi olanlar dışında her türlü röportajın yasaklanmasıyla sonuçlanmamalıdır. Her halükarda özel hayata saygı hakkı, kamuya açık yerlerde veya kişinin başka birçok insanla birlikte bulunduğu yerlerde çekilmiş fotoğrafların yayımlanmasının yasaklanmasını gerektirmez.

iii. Federal Adalet Mahkemesi’nin 6 Mart 2007 tarihli kararı

27. Başvurucu bu karara karşı temyize gitmiştir.

28. 6 Mart 2007 tarihli (no VI ZR 51/06) bir karar ile Federal Adalet Mahkemesi, prenses Caroline’in birinci fotoğrafla ilgili talebini reddetmiştir. İkinci ve üçüncü fotoğraflara gelince mahkeme, ilgilinin talebini kabul edip istinaf mahkemesi kararını bozmuş ve bölge mahkemesinin hükmettiği yasağı yeniden tesis etmiştir.

29. Federal Adalet Mahkemesi istinaf mahkemesinin görüşünün, Telif Hakkı Hakkında Kanun’un 22 ve 23. maddelerinden yola çıkılarak içtihatla geliştirilen ve Von Hannover kararı üzerine ve Mahkeme’nin bu kararda dile getirdiği ilkesel çekincelere cevaben aldığı birçok yeni kararında açıklık kazandırdığı, kademeli koruma konseptiyle (abgestuftes Schutzkonzept) uyuşmadığına hükmetmiştir. Değiştirilmiş olan bu koruma konseptine göre, bir fotoğrafın ilgili kişinin önceden rızası alınmadan yayımlanamayacağına ilişkin kurala bir istisna getiren Telif Hakkı Hakkında Kanun’un 23(1). fıkrası, kamunun haber almadaki menfaatini ve basın özgürlüğünü göz önünde bulunduruyordu. Bundan dolayı, itiraz konusu yayımın Telif Hakkı Hakkında Kanun’un 23 § 1 no 1 maddesi anlamında modern tarih alanına girip girmediğini değerlendirirken, bir taraftan Anayasa’nın 1(1) ve 2(1). fıkraları ve Sözleşme’nin 8. maddesinden kaynaklanan ve diğer taraftan 5. maddenin 1. paragrafının ikinci cümlesi, Anayasa ve Sözleşme’nin 10. maddesinden kaynaklanan yarışan haklar arasında bir denge kurmak gerekliydi.

30. Federal Adalet Mahkemesi, Mahkeme’nin « modern tarihin kesin şahsiyetleri » tabiri konusundaki eleştirisinin, hangi şartlarda geniş halk kitleleri tarafından tanınan bu tip şahsiyetlerin röportajlara konu olabilecekleri sorusunun esasını ilgilendirdiğini eklemiştir. Mahkeme prenses Caroline’in modern tarihin kesin bir şahsiyeti olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi gerektiği sorusundan bağımsız olarak, ilgilinin her halükarda halk tarafından tanınan ve halkın dikkatini özellikle çeken bir kişi olduğuna karar vermiştir. Ancak ona göre bu durum, prenses Caroline’in fotoğraflar çekilirken halktan uzak yalıtılmış bir mekanda bulunmamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, onun özel hayatını korumamak için yeterli değildi. Bu sonuç sadece Mahkeme’nin görüşünden değil ama aynı zamanda bu şekilde geliştirilmiş koruma konseptinin doğru bir anlayışından da çıkıyordu.

31. Şu halde Federal Adalet Mahkemesi’ne göre, modern tarihteki öneminden dolayı onu görüntüleyen fotoğrafların dağıtımını prensip olarak hoş görmesi gereken bir kişinin görüntülerinin yayımlanması, Telif Hakkı Hakkında Kanun’un 23 § 1 no 1 maddesine göre meşru çıkarlarının ihlal edilmesi durumunda yasadışı olur (madde 23 § 2). Kişinin rızasının alınması zorunluluğuna bir istisna oluşturabilmesi için, röportajın modern tarihin önemli bir olayı hakkında olması gerekir. « Modern tarih » ifadesi – « bilgilendirici değer » terimi gibi – geniş bir şekilde ve kamu yararından hareket edilerek yorumlanmalıdır. Bu ifade genel yararla ilgili her konuyu ve aynı zamanda eğlendirici amaçla yapılmış röportajları kapsar. Bu tip röportajlar da düşünce oluşumuna katkı sunabilir ve hatta sadece olgulara dayanan bilgiye nazaran düşünceyi daha çok etkileyip uyarabilir.

32. Basın özgürlüğü ve sansür yasağı basının hangi konuyla ilgili röportaj yapacağına ve neyi yayımlayacağına kendi başına karar verebilmesini gerektirse de, basın yayım yapma çıkarı ile ilgili kişinin özel alanının korunması arasında bir denge kurmalıdır. Kamu için bilgilendirici değer ne kadar yüksek ise korunma konusundaki çıkar o kadar az olur. Tersine bir şekilde bilgilendirici değer ne kadar az ise ilgili kişinin korunması o kadar ağır basar. Okuyucuların eğlenme konusundaki çıkarları genel kural olarak özel alanın korunması çıkarına göre daha az ağırlıkta olup, bundan dolayı da korunmaya değer değildir.

33. Federal Adalet Mahkemesi sonuç itibariyle o zamana kadar modern tarihin şahsiyetleri olarak nitelendirilmiş olan kişiler için bile, ihtilaflı röportajın olaylar üzerine yapılan bir tartışmaya (mit Sachgehalt) katkı sunup sunmadığı ve içeriğinin halkın merakını giderme isteğinin ötesine geçip geçmediği sorusunu incelemek gerektiğini beyan etmiştir. Bu bakımdan ilgili kişinin ünlülük derecesini göz önünde bulundurmak gerekebilir.

34. Federal Adalet Mahkemesi söz konusu çıkarların bu şekilde dengelenmesinin, Mahkeme’nin özel alanın etkili bir şekilde korunması konusundaki şartları ile basın özgürlüğünün icaplarına uyduğunu ve Federal Anayasa Mahkemesi’nin 15 Aralık 1999 tarihli kararının bağlayıcı gücüyle çelişmediğini belirtmiştir. Kuşkusuz çıkarların bu şekilde dengelenmesi özel alanın istenmeyen fotoğrafların yayımlanmasına karşı korunmasını mekansal yalıtım durumlarıyla sınırlandırmıştır. Ancak bu, dengeleme sırasında, kamu için bilgilendirici değere daha çok önem atfetmeyi engellememektedir. Öte yandan Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Adalet Mahkemesi’nin prens Ernst August von Hannover ile ilgili bir kararında (13 Haziran 2006 tarih ve 1 BvR 565/06 numaralı karar) bu kriterlere uygun bir şekilde çıkarları dengelemesini [yakın bir zamanda] onaylamıştır.

35. Federal Adalet Mahkemesi için, çıkarların dengelenmesi için belirleyici olan kriter fotoğrafın bilgilendirici değeri olduğuna ve baktığı davadaki ihtilaflı fotoğraf yazılı bir röportaj bağlamında yayımlanmış olduğuna göre, fotoğrafa eşlik eden metnin içeriği göz ardı edilemez.

36. Bu şekilde geliştirilmiş olan kriterleri bakmakta olduğu davaya uygulayan Federal Adalet Mahkemesi, ikinci ve üçüncü fotoğraflardan başlamak suretiyle, ikinci fotoğrafın başvurucuları kayak tatilleri sırasında Saint-Moritz’in kalabalık bir sokağında görüntülediğini kaydetmiştir. Basın prensip olarak yayımlarının içeriğinin ne olacağına kendi başına karar verebilse de ve başvurucular kamusal bir alanda başka insanlarla birlikte bulunuyor olsalar da, ne makale ne de fotoğraf genel yararla ilgili bir olay veya modern tarihin bir olayıyla ilgilidir. Ünlü şahsiyetlerin tatilleri özel alanının anahtar bir bölümünü (Kernbereich) oluşturur. Makale ve fotoğrafların yayımlanması sadece eğlence amaçlı olan, hiçbir sosyal sonucu olmayan ve dolayısıyla prenses Caroline’in rızası olmadan yapılamayacak bir şeydir.

37. Federal Adalet Mahkemesi üçüncü fotoğrafın başvurucuları kayak tatilleri sırasında Zürs’te bir telesiejin içinde görüntülediğini kaydetmiştir. Fotoğrafa eşlik eden makalenin bahsettiği Monako’da yapılacak olan gelecek Gül balosu muhtemelen genel bir toplumsal bir yararı ilgilendiren modern tarihin bir olayı olarak nitelendirilebilirse de, fotoğrafla bu olay arasında hiçbir alaka yoktu. Makale prenses Caroline’in Saint-Moritz’teki doğum günü partisi ile başvurucuların Zürs’teki kayak tatillerini haber yaptığından fotoğraf makaleyi tamamlama amaçlıydı. Dolayısıyla prenses Caroline’in sadece özel alanını ilgilendiren ve eğlence dışında başka bir amaca hizmet etmeyen bilgiler söz konusuydu. Sonuç olarak üçüncü fotoğrafta prenses Caroline’in rızası olmadan yayımlanamazdı.

38. Birinci fotoğrafa gelince Federal Adalet Mahkemesi bu fotoğrafın modern tarihin bir olayıyla ilgili olan bilgiler içermediğini ya da genel çıkarla ilgili bir tartışmaya katkı sunmadığını ancak ona eşlik eden metnin durumunun başka olduğunu kaydetmiştir. Kuşkusuz prenses Caroline’in kayak tatilleriyle ilgili kısmın, modern tarihin bir olayıyla ya da genel yararı ilgilendiren bir olayla, bu terimler geniş bir şekilde yorumlansa da, bir ilgisi yoktu. Buna karşın prens Rainier’in sağlığıyla ilgili olarak Federal Adalet Mahkemesi şu görüşleri ifade etmiştir:

« Bilginin konusu aynı zamanda o dönem hüküm süren Monako prensinin hastalığıydı. Dolayısıyla onun hastalığı basının haber konusu yapabileceği modern tarihin bir olayıydı. Makalenin oluşumu ve yazılma kalitesi belirleyici değildir, çünkü basın özgürlüğü temel bir hakkın uygulanabilirliğinin basının ürünleri ile yazılan makalenin kalitesine bağlanmasına izin vermez. Bu aynı zamanda makalenin aile üyelerinin prensin hastalığı boyunca süren davranışlarını yorumladığı için de böyledir. Her halükarda prenses Caroline makaleyi bu noktada eleştirmemiştir. İhtilaflı fotoğraf bu bilgiyi desteklemekte ve ona açıklık getirmektedir. »

39. Federal Adalet Mahkemesi röportajın kontekstini bir bütün olarak değerlendirdikten sonra, bu koşullarda prenses Caroline’in başvurucuları sokağın ortasında görüntüleyen fotoğrafın yayımlanmasına karşı çıkmasını sağlayacak meşru bir çıkarının olmadığı sonucuna varmıştır. Mahkeme bu fotoğrafın özellikle de farklı bir sonuca varılmasını haklılaştıracak ihlal etme etkisinden (eigenständiger Verletzungseffekt) yoksun olduğuna ve fotoğrafın gizlice ya da yayımlanmasını yasadışı kılan benzer teknik araçlarla çekildiğini gösterir bir bulgunun bulunmadığına karar vermiştir.

iv. Federal Anayasa Mahkemesi’nin 26 Şubat 2008 tarihli kararı

40. Federal Anayasa Mahkemesi birinci dairesi (Senat), 26 Şubat 2008 tarihli bir kararla, prenses Caroline (no 1 BvR 1626/07) ile Ehrlich & Sohn GmbH & Co. KG basımevinin (no 1 BvR 1602/07) Federal Adalet Mahkemesi kararına (no VI ZR 51/06) karşı yaptıkları anayasal başvuruları reddetmiştir.

Öte yandan mahkeme, aynı kararla, Klambt-Verlag GmbH & Cie basımevinin, Federal Adalet Mahkemesi’nin hükmettiği 7 Tage dergisinde çıkan, başvurucuları belirtilmemiş bir yerde tatildeyken görüntüleyen ve von Hannover ailesinin Kenya’da bir tatil villası kiralaması olasılığıyla ilgili olarak hazırlanmış yazılı ve fotoğraflı bir röportaja eşlik eden bir fotoğrafın yeniden yayımlanmasının yasaklanması kararına (6 Mart 2007 tarih ve VI ZR 52/06 sayılı karar) karşı yapmış olduğu anayasal başvuruyu kabul etmiştir (no 1 BvR 1606/07). Bu yargılama prenses Caroline tarafından Mahkeme’ye yapılmış olan ayrı bir başvurunun konusunu oluşturmaktadır (no 8772/10).

41. Federal Anayasa Mahkemesi öncelikle, adli kararların prenses Caroline’in Anayasa’nın 1(1) ve 2(1). fıkraları tarafından güvence altına alınan kişiliğin korunması hakkının kullanılmasına yapılmış bir müdahale oluşturduklarını kaydeder. Ancak bu hak ile basın özgürlüğü sınırsız bir şekilde güvenceye alınmamıştır. Basın özgürlüğünün sınırları Telif Hakkı Hakkında Kanun’un 22 ve sonraki maddeleri ile Sözleşme’nin 8. maddesinde belirtilmektedir. Telif Hakkı Hakkında Kanun’un düzenlemeleri ile Sözleşme’nin 10. maddesi ise kişiliğin korunması hakkını sınırlandırmaktadır. Alman hukuk düzeninde Sözleşme olağan bir federal kanun düzeyindedir. Anayasa hukuku açısından Sözleşme’nin güvence altına aldığı hak ve özgürlükler ile Mahkeme içtihadı, temel bir hakkın kapsamı ve içeriğini belirlemek için yorum kılavuzu görevini görmektedirler.

42. Federal Anayasa Mahkemesi, 15 Aralık 1999 tarihli prensip kararında ortaya koyduğu ilkeleri hatırlatmak suretiyle, Sözleşme’nin 8 ve 10. maddeleriyle ilgili Mahkeme içtihadı ile söz konusu farklı temel haklarla ilgili kendi içtihadını hatırlatmıştır (Von Hannover, yukarıda geçen, § 25). Mahkeme bir görüntünün kendisinin kamuoyunun oluşmasına bir katkı sunmadığı durumda, bilgilendirici değerinin fotoğrafa eşlik eden makale bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini eklemiştir. Ancak bu makalenin halk tarafından tanınan bir kişinin bir fotoğrafının yayımlanması için bahane olarak kullanılması durumunda, kamuoyunun oluşmasına bir katkı yoktur ve dolayısıyla yayımlama konusundaki çıkarın kişiliğin korunmasına üstün tutulması uygun olmaz.

43. Federal Anayasa Mahkemesi, kişiliğin korunmasının icaplarını değerlendirmek için, sadece fotoğrafın çekildiği şartların (mesela fotoğrafın gizli mi yoksa fotoğrafçıların sürekli takibi sonucunda mı çekildiği) değil, ama aynı zamanda ilgilinin fotoğrafı çekilirken içinde bulunduğu durum ile ilgilinin ne şekilde sunulduğunun dikkate alınmasının yerinde olacağını beyan ederek devam etmiştir. Fotoğrafın genelde kamusal tartışma konusu olmayan özel hayatın detaylarını ifşa ettiği bir durumda kişiliğin korunması hakkı daha ağır basar. Kişinin, özel alan kapsamına giren bir durumda (räumliche Privatheit), özellikle de çok iyi korunan bir yerde, bulunmasından dolayı, şartlar dikkate alındığında, hiçbir fotoğrafın yayımlanmayacağını meşru bir şekilde bekleyebildiği durumlarda da aynı şey söz konusudur. Kişiliğin korunması hakkı mekansal yalıtım durumlarının dışında, özellikle de ilgili kişinin günlük ve mesleki hayatın zorunluluklarından uzak bir şekilde bir gevşeme ya da kendini salıverme anında bulunması durumda da, yayımlama çıkarına üstün gelebilir.

44. Federal Anayasa Mahkemesi bu bakımdan olayların sunumu ile kanıt yükümlülüğüyle ilgili usul yükümlülüklerinin paylaşımına da önem verilmesinin uygun olacağını belirtmektedir. Basın ve hedef alınan kişinin, çıkarların dengelenmesi amacıyla uygun şartları kanıtlamalarına engel olunmamasının sağlanması gerekir. Eğer basın ilgilinin rızasını almadan bir fotoğrafı yayımlamak istiyorsa, ilgilinin meşru beklentilerinin fotoğrafın yayımlanmasını engelleyip engellemediği sorusunun hâkim tarafından incelenebilmesi için, basından fotoğrafın içinde çekildiği şartları özlü bir şekilde ortaya koyması istenebilir.

45. Federal Anayasa Mahkemesi, medeni hukuk düzenlemelerinin söz konusu temel haklar ışığında ve Sözleşme dikkate alınarak yorumlanması ve uygulanmasının hukuk mahkemelerinin görevi olduğunu hatırlatır. Onun rolü hâkimin, yasayı yorumlayıp uygularken ve çelişkili haklar arasında bir denge kurarken, temel hakların etkisini yeteri kadar göz önünde bulundurup bulundurmadığını denetlemekle sınırlıdır. Yargı mercilerinin Mahkeme içtihadını ulusal hukuk düzeninin ilgili alanının içine sokma yükümlülüğünü (Teilrechtsordnung) yerine getirip getirmediğiyle ilgili olarak Anayasa hâkiminin denetim görevinin de kapsamı budur. Çok kutuplu – yani farklı çıkarları ilgilendiren – ve karmaşık nizalarda hakların hâkim tarafından dengelenmesinin başka bir sonuca varabilmesi, Anayasa hâkiminin adli bir kararı düzeltmesi için yeterli bir neden değildir. Ancak söz konusu temel bir hakkın koruma alanı (Schutzbereich) ya da kapsamının ihlal edilmesi ve dengeleme işleminin bu nedenle kusurlu olması durumunda ya da Anayasa hukuku veya Sözleşme’den kaynaklanan icapların gerekli bir şekilde dikkate alınmaması durumunda Anayasa ihlal edilmiş olur.

46. Önüne getirilen davaya eğilen Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Adalet Mahkemesi’nin kararı ile onun tarafından geliştirilen kriterlerin Anayasa hukuku bakımından eleştirilebilir olduğunu kaydetmiştir. Federal Anayasa Mahkemesi özellikle de Federal Adalet Mahkemesi’nin bu konuda kendi sabit içtihadından ayrılmasını ve yeni bir koruma konsepti geliştirmesini engelleyen hiçbir şeyin olmadığına hükmetmiştir. 15 Aralık 1999 tarihli prensip kararında Federal Adalet Mahkemesi’nin eski koruma konseptini tartışma konusu yapmamış olması, sadece bunun Anayasa hukuku kriterlerine uygun olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte bu başka bir konseptin bu kriterlere cevap olamayacağı anlamına gelmez. Özellikle de Federal Adalet Mahkemesi’nin, modern tarihin şahsiyetleri hukuki konseptini terk etmesini ve bir fotoğrafın modern tarih alanına girip girmediği ve bundan dolayı da ilgili kişinin rızası olmadan yayımlanıp yayımlanmayacağı (söz konusu kişinin meşru bir menfaatine halel getirmemek şartıyla) sorularını incelerken çatışmalı çıkarların dengelenmesine öncelik vermesini engelleyen hiçbir şey yoktur.

47. Söz konusu fotoğraflara, yayımlanma yasağına Ehrlich & Sohn basımevi tarafından itiraz edilmiş olan (yukarıda paragraf 40) ikinci ve üçüncü fotoğraflardan başlamak üzere, bu kriterleri uygulayan Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Adalet Mahkemesi’nin ikinci fotoğrafın prenses Caroline’i izole olmayan ya da kamudan korunmamış olan kamusal bir alanda görüntülediğini dikkate aldığını ancak röportajın prenses Caroline’in sadece kayak tatilleri, yani özel alanın anahtar bir bölümüne ait olan ve prenses Caroline’in gevşeme ihtiyacına cevap veren bir durum, ile ilgili olmasına belirleyici bir ağırlık verdiğini ve dolayısıyla kamu için merakının giderilmesi dışında bir yararın bulunmadığını kaydetmiştir. Öte yandan, basımevinin ileri sürdüğünün aksine, okuyucuların prenses Caroline’in son model kombinezonuna olan ilgisi hiçbir kamu yararına tekabül etmiyordu. Zaten makale bu konudan hiçbir yerde bahsetmemiştir.

48. Federal Anayasa Mahkemesi için aynı sonuç üçüncü fotoğraf için de geçerlidir. Gerçekte ne prenses Caroline’in eşinin doğum gününü kutlamak için onunla Saint‑Moritz’e gitmesini yorumlayan makale, ne de onları bir telesiejin üzerinde görüntüleyen fotoğraf, kamu için, kamunun merakını gidermenin ötesine geçen bir bilgilendirme yararına sahipti. Makale – Federal Adalet Mahkemesi’ne göre muhtemelen modern tarih kapsamında değerlendirilebilecek bir olay olan – Gül balosundan da bahsediyorsa da, bu olayla fotoğraf arasında hiçbir bağ kurulmamıştı.

49. Birinci fotoğraf üzerine eğilen Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Adalet Mahkemesi’nin Monako’nun yönetici prensinin hastalığını geçerli bir şekilde genel çıkarla ilgili bir olay olarak kabul ettiğine hükmetmiştir. Basın, sonuç olarak bu bağlamda, prensin çocuklarının ailevi dayanışma yükümlülükleri ile özel hayatlarının meşru ihtiyaçlarını (ki tatile çıkma arzusu bunun bir parçasını oluşturmaktadır) nasıl bağdaştırdıklarını anlatma hakkına sahiptir. Federal Adalet Mahkemesi’nin yayımlanan fotoğrafın makalede anlatılan olayla yeteri kadar bağlantılı olduğu yönünde vardığı sonuç Anayasa hukuku temelinde eleştirilebilir değildir.

50. Federal Anayasa Mahkemesi, söz konusu fotoğrafın ilgili kişinin tamamen aleyhine olan şartlarda çekilmiş olması durumunda, mesela fotoğrafın gizlice çekilmiş olması ya da fotoğrafın fotoğrafçıların sürekli takibinin ürünü olması durumunda, kişiliğin korunmasının üstün gelebileceğinin Federal Adalet Mahkemesi tarafından belirtildiğinin altını çizmiştir. Ancak basımevi ihtilaflı fotoğrafın çekilme şartlarıyla ilgili detayları sunmuş ve prenses Caroline de, Federal Adalet Mahkemesi ya da alt kademe hukuk mahkemeleri önünde, bu bilgilerin yetersiz olduğunu ileri sürmemiştir. Özellikle de, prenses Caroline itiraz konusu fotoğrafın onun aleyhinde olan şartlarda çekildiğini ileri sürmemiştir.

51. Federal Anayasa Mahkemesi, prenses Caroline’in Federal Adalet Mahkemesi’nin Mahkeme içtihadını tanımadığı ya da kötü bir şekilde dikkate aldığı yönündeki iddiasını da reddetmiştir. Böyle bir şikayetin Anayasa tarafından güvence altına alınan bir temel hakka dayanması halinde onun önünde ileri sürülebileceğini hatırlatan Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Adalet Mahkemesi’nin Von Hannover (yukarıda geçen) ve Karhuvaara ve Iltalehti/Finlandiya (no 53678/00, CEDH 2004‑X) kararlarını göz önünde bulundurduğunu ve Sözleşme tarafından oluşturulmuş kriterlere uyma yükümlülüğünü ihlal etmediğini kaydetmiştir. Mahkeme’nin konuyla ilgili içtihadını analiz eden Federal Anayasa Mahkemesi, çatışmalı haklar arasında bir denge kurulması gerektiği durumlarda, bu içtihadın belirleyici kriterinin, röportajın bütününün (makale ve fotoğraf) kamuoyunun özgür bir şekilde oluşmasına katkı sunup sunmadığı sorusu olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca siyasi şahsiyetler, toplumsal şahsiyetler ve olağan şahsiyetleri bir birinden ayırmak gerekir. Bu sondakiler en geniş korumadan yararlanmakta, siyasi şahsiyetler ise onlarla ilgili röportajlara karşı zayıf bir korumadan başka bir şey umamazlar.

52. Mahkeme içtihadına göre (Gourguénidzé/Gürcistan, no 71678/01, § 57, 17 Ekim 2006, ve Sciacca/İtalya, no 50774/99, § 27, CEDH 2005-I), prenses Caroline toplumsal şahsiyetler kategorisine giriyor, bu da basına, kamunun bilgilendirilmesi konusunda bir çıkarın bulunması durumunda, ilgili kişinin kamusal günlük hayatıyla ilgili fotoğrafları yayımlama hakkı tanıyor. Sözleşme’nin 10. maddesi tarafından korunan böyle bir yayım, ekonomik, kültürel ya da gazetecilik hayatının etkili kişilerinin özel hayattaki davranışları üzerinde kamusal bir denetim uygulamaya yarayabilir. Federal Anayasa Mahkemesi, ulusal hâkimin, medyanın siyasi alana ait olmayan bir kişinin özel hayatı kapsamına giren şartlarla bağlantılı genel yarar hususlarını haber yapıp yapmadığı sorusunu incelerken çok sınırlayıcı kriterler uyguladığı durumlarda, Mahkeme’nin eleştirilerine maruz kaldığını hatırlatmaktadır (Atıf: Tønsbergs Blad A.S./Haukom/Norveç, no 510/04, § 87, CEDH 2007‑III kararına atıf). Röportajın en azından belli bir düzeyde politik ya da başka alanlara giren önemli sorularla ilgili olması yeterlidir (Atıf: Karhuvaara ve Iltalehti, yukarıda geçen, § 45).

53. Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Adalet Mahkemesi’nin mevcut olayda ihtilaflı röportajın demokratik bir toplumda önemli olan konuları işlediğine karar verdiği sonucuna varmıştır. Yukarıda geçen Von Hannover kararında Mahkeme, genel yararı ilgilendiren sorularla ilgili bir tartışmaya katkı sunan bir röportajın, siyasi ya da toplumsal bir şahsiyetin günlük hayatından bir sahne gösteren fotoğraflarla yayımlanmasını prensip olarak dışlamamıştır. Mahkeme, Von Hannover davasında bu davadaki ihtilaflı fotoğrafların bilgilendirici bir değerinin bulunmadığı sonucuna varmışsa da, Federal Adalet Mahkemesi’nin, Mahkeme içtihadı dikkate alınarak önüne getirilen olayın şartlarını değerlendirdikten sonra, söz konusu fotoğrafın bilgilendirici bir değerinin bulunduğu sonucuna varmasının Anayasa hukuku bakımından eleştirilecek bir tarafı yoktur.

b) İkinci yargılamalar serisi

54. Prenses Caroline, belirtilmemiş bir tarihte, Frau Aktuell dergisinin 20 Şubat 2002 tarih ve 9/02 numaralı sayısında çıkan fotoğrafın yeniden yayımlanmasının yasaklanması amacıyla Hamburg bölge mahkemesine başvurmuştur.

55. Bölge mahkemesi 1 Temmuz 2005 tarihli bir kararla prenses Caroline’nin talebini kabul etmiştir.

56. Hamburg istinaf mahkemesi 13 Aralık 2005 tarihli bir kararla basımevinin itirazını kabul etmiş ve bölge mahkemesinin kararını bozmuştur.

57. Federal Adalet Mahkemesi, 6 Mart 2007 (no VI ZR 14/06) tarihli bir kararla, prenses Caroline’in temyiz talebini aynı gün verdiği kararında (no VI ZR 51/06 – yukarıda paragraf 28-39) belirttiği gerekçelerle reddetmiştir. Mahkeme prenses Caroline fotoğrafın gizlice ya da yayımlanmasını yasadışı kılan benzer teknik araçlarla çekildiğini onun önünde ileri sürmediğini – hiçbir şeyin de zaten böyle olduğunu göstermediğini – belirtmiştir.

58. Federal Anayasa Mahkemesi’nin üç hâkimli bir dairesi, 16 Haziran 2008 (no 1 BvR 1625/07) tarihli bir kararla, prenses Caroline’in anayasal başvurusunu kabul etmemeye hükmetmiş ancak kararını gerekçelendirmemiştir.

2. Prens Ernst August von Hannover tarafından açılan davalar

a) Birinci yargılama

59. 30 Kası

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat