Olaylar – Başvuranlar söz konusu arazide, beş ila otuz yıl boyunca yaşamışlar ve bazıları orada doğmuşlardır. Arazi parçaları geçmişte, çevre düzenleme planı uyarınca “koruma altına alınmış doğal alan” olarak tayin edilmiş olup, bölgenin uygun bir şekilde düzenlenmesi ve ilgili kişilerin gerekli izni almaları koşuluyla, bir kısmında kamp kumaya ve karavan ile konaklamaya izin verilmiştir. Yerel mahkeme 2004 yılında, başvuranların bölgede bulunmalarının, çevre düzenleme planını ihlal ettiğine karar vermiş ve başvuranlara araziyi boşaltmalarını yoksa geçen her gün için para cezası ödemek zorunda kalacaklarını bildirmiştir. Karar, temyiz mahkemesi tarafından 2005 yılında onanmıştır. Karar şimdiye kadar icra edilmemiş, ancak başvuranların çoğu, kaldıkları her gün için uygulanacak para cezası riskini almak istemediklerinden, araziyi boşaltmışlardır. Yetkililer ayrıca, hayata geçirildikten sonra dört aileye sosyal konutlandırma kapsamında konut sağlandığı, kentsel ve toplumsal bir çalışma yürütmeye başlamışlardır.
Hukuki değerlendirme – Madde 8: Yıllardır aynı bölgede yaşamış olan başvuranlar, arazi üzerinde bulunmalarının iç mevzuat uyarınca kanuna uygun olup olmadığına bakmaksızın, evleri olarak düşündükleri karavanlar, kulübeler ve bungalovlar ile yeterince sıkı ve devamlı bağlantılar kurmuşlardır. Mevcut dava ayrıca, başvuranların özel ve aile hayatlarına saygı haklarına ilişkin olmuştur. Artık göçebe bir hayat sürmemelerine rağmen, karavanlarda yaşamak, gezginlerin hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve karavanlarını yerleştirmelerini etkileyen kriterlerin, kimliklerini oluşturabilmeleri, özel ve aile hayatlarını bu gelenek doğrultusunda sürdürebilmeleri üzerinde etkisi bulunmuştur.
Başvuranların karavanlarını, araçlarını ve her türlü konaklama yerlerini araziden çıkarmalarının gerekmesi ve araziyi boşaltmadıkları her gün için para cezası ödeyecekleri riskinin bulunması, 2005 tarihinde verilen kararın icra edilmemesine rağmen, başvuranların özel ve aile hayatlarına ve konutlarına saygı gösterilmesi haklarına müdahale teşkil etmiştir. Bunun temelinde özellikle, yaklaşık yüz kişilik bir topluluğun bölgeyi tahliye etmelerine ilişkin kararlar ve bunların neticesi olarak da başvuranların yaşam tarzları, sosyal hayatları ve aile hayatları üzerinde kaçınılmaz etkilerin oluşması yatmaktadır. Müdahale kanuna uygun, erişilebilir ve öngörülebilir olmuş ve çevrenin korunması suretiyle “diğerlerinin haklarının” korunmasına ilişkin meşru hedefe hizmet etmiştir.
Başvuranların söz konusu arazide yıllardır yaşamış veya orada doğmuş oldukları ve belediye ye