Rekabet Kurumu Başkanlığından,
(Danıştay'ın İptal Kararı Üzerine Verilen)
REKABET KURULU KARARI
Dosya Sayısı : D1/2/A.G.-00/1 (Soruşturma)
Karar Sayısı : 05-81/1118- 320 10
Karar Tarihi : 5.12.2005
A. TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
Başkan : Mustafa PARLAK
Üyeler : Tuncay SONGÖR, Prof.Dr. Zühtü AYTAÇ, Rıfkı ÜNAL,
M. Sıraç ASLAN, Süreyya ÇAKIN, Mehmet Akif ERSİN
B. RAPORTÖRLER : H.Hüseyin ÜNLÜ, Harun ULU, Özgür BAL
20
C. BAŞVURUDA BULUNAN : - Re’sen
D. HAKKINDA SORUŞTURMA YAPILANLAR:
- Ado Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Ado
Çimento)
Uncalı Mah. Hürriyet Cad. No:495/A P.K.626
07100 Antalya
- Bursa Çimento Fabrikası A.Ş. (Bursa Çimento) 30
P.K.15 16451 Kestel / Bursa
- Nuh Çimento Sanayi A.Ş. (Nuh Çimento)
P.K.7 41800 Hereke / Kocaeli
- Lafarge Aslan Çimento A.Ş. (Lafarge Aslan)
Darıca Taşliman Mevkii 41700 Gebze / Kocaeli
- Konya Çimento Sanayii A.Ş. (Konya Çimento)
Ankara Yolu 8.km. No:355 42005 Konya 40
E. DOSYA KONUSU : Danıştay 13. Dairesinin 1.2.2002 tarih, 02-
06/51-24 sayılı Rekabet Kurulu kararının iptaline ilişkin 8.7.2005 tarih ve
2005/3434, 3.10.2005 tarih ve 2005/4819, 25.10.2005 tarih ve 2005/5176;
2005/5177; 2005/5182 sayılı kararları üzerine İç Anadolu, Akdeniz ve
Marmara bölgelerinde faaliyet gösteren soruşturmaya konu
teşebbüslerin, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal
eder nitelikteki eylemlerinin yeniden değerlendirilmesi.
05-81/1118-320
2
F. İDDİALARIN ÖZETİ : İç Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde 50
faaliyette bulunan soruşturmaya konu çimento fabrikalarının 4054 sayılı
Kanun'u ihlal ettikleri iddia edilmektedir.
G. DOSYA EVRELERİ : Rekabet Kurulu [Kurul] 17.06.1999 tarihinde,
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 40(1). maddesi
uyarınca, çimento sektörüne yönelik olarak önaraştırma yapılmasına karar
vermiştir.
Resen yapılan önaraştırma sonucu düzenlenen 16.05.2000 tarih ve
D1/2/A.G.-00/1 sayılı Önaraştırma Raporu, Kurul’un 20.06.2000 tarihli 60
toplantısında görüşülmüş ve 4054 sayılı Kanun’un 41 ve 43(1). maddeleri
uyarınca, yukarıda adı geçen 22 teşebbüs hakkında, aynı Kanun’un 4 üncü
ve/veya 6 ncı maddelerini ihlal edip etmediklerinin tespiti için soruşturma
açılmasına karar verilmiştir.
Bu karar üzerine, Kanun’un 43(2). maddesi uyarınca, 04.07.2000 tarihinde,
ilgili teşebbüslere soruşturma açıldığına dair bildirimde bulunularak 30 gün
içinde ilk yazılı savunmalarını göndermeleri istenmiştir.
Haklarında soruşturma açılan teşebbüslerin ilk yazılı savunmaları yasal süresi 70
içinde Kurum kayıtlarına intikal etmiştir.
Kurul’un 12.12.2000 tarihli toplantısında, Kanun’un 43(1). maddesi uyarınca
soruşturmanın süresi 6 ay uzatılmıştır.
Soruşturma Heyetince tamamlanan 20.06.2001 tarih ve SR/01-4 sayılı
Soruşturma Raporu, Kanun’un 45(1). maddesi uyarınca, Kurul üyeleri ile ilgili
teşebbüslere tebliğ olunmuş ve aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince
teşebbüslerden 30 gün içinde yazılı savunmalarını göndermeleri istenmiştir.
80
Haklarında soruşturma yürütülen teşebbüslerin ikinci savunma yazıları yasal
süresi içinde Kurum kayıtlarına girmiştir.
Soruşturma Heyeti’nin hazırladığı ek yazılı görüş, Kanun’un 45/2 nci maddesi
uyarınca, 18.09.2001 tarihinde Kurul üyeleri ile ilgili teşebbüslere tebliğ
edilmiştir.
İlgili teşebbüslerin ek yazılı görüşe karşı cevapları yasal süresi içinde Kurum
kayıtlarına intikal etmiştir.
Kurul’un 27.11.2001 tarihindeki toplantısında, yürütülen soruşturma ile ilgili 90
olarak 17.01.2002 tarihinde sözlü savunma toplantısı yapılmasına karar
verilmiş ve sözlü savunma toplantısı davetiyeleri, Kanun’un 46(2). maddesi
uyarınca ilgililere gönderilmiştir.
17-18.01.2002 tarihlerinde yapılan sözlü savunma toplantısında teşebbüsler
son savunmalarını yapmıştır.
Kurul, 01.02.2002 tarihinde, 02-06/51-24 sayı ile nihai kararını vermiş ve
karar, 04.02.2002 tarihinde tefhim edilmiştir.
05-81/1118-320
3
Anılan Kurul kararı, hakkında soruşturma yürütülen teşebbüsler tarafından 100
iptal istemli açılan davalar sonucunda, Danıştay 13. Dairesinin 8.7.2005 tarih
ve 2005/3434 sayılı, 3.10.2005 tarih ve 2005/4819 sayılı, 25.10.2005 tarih ve
2005/5176; 2005/5177; 2005/5182 sayılı kararlarıyla, soruşturmayı yürüten
Kurul üyesinin, nihai karar toplantısına katılarak oy kullanması nedeniyle iptal
edilmiştir.
Bunun üzerine 1.12.2005 tarih ve 05-80/1102-M sayılı Kurul toplantısında;
mevcut dosya üzerinden yeniden karar verilmesini teminen gerekli hazırlık
çalışmalarının yapılmasına ve konunun Kurul gündemine getirilmesine karar
verilmiştir. 110
Kurul’un konu ile ilgili olarak almış olduğu kararın gereği olarak rapor üzerinde
yeniden yapılan incelemeler ve değerlendirmeler ışığında düzenlenen dosya
28.11.2005 tarih ve REK.0.05.00.00-110/225 sayılı Başkanlık önergesi ile 05-
81 sayılı Kurul toplantısında görüşülmüş ve 2002 yılında görev yapan Kurul’un
yapısının da değişmiş olduğu ve bu çerçevede soruşturmacı üyenin halen
Kurul’da görev yapmadığı da dikkate alınarak, önaraştırma ve soruşturmaya
ait tüm savunma, ek savunma, sözlü savunma tutanakları, raporlar,
Danıştay’ın iptal kararları, tüm dosya münderecatında yer alan bütün bilgi ve
belgelerin incelenmesi sonucunda karara bağlanmıştır. 120
H. RAPORTÖRLERİN GÖRÜŞÜ: İlgili dosyada; soruşturma sürecinde elde
edilen bilgi ve belgeler ışığında, Soruşturma Raporu’nda varılan sonuçlarda
herhangi bir değişikliğe gidilmesine gerek olmadığı ifade edilmektedir.
I. İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
I.1. İlgili Pazar
130
I.1.1. İlgili Ürün Pazarı
İlgili ürün pazarı, ana başlık olarak, ikame edilemez niteliği ile “çimento”dur.
Ancak bu başlık altında alt grupların oluştuğu tespit edilmiştir.
İlk olarak çimento “gri” ve “beyaz” şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Az sayıda
teşebbüs tarafından üretilen beyaz çimentonun tüketimi, gri çimentonun
%1’ine tekabül etmektedir. Gri çimentodan daha yüksek bir maliyetle üretilen
bu ürünün satış fiyatı da, gri çimentonun iki katıdır.
140
Ayrıca, ilgili pazarın belirlenebilmesi için yöneltilmiş sorulara, soruşturma
kapsamındaki teşebbüs yetkililerinin verdiği cevaplar1, yeni ayrımlar
yapılmasını gerektirmiştir. Bu çerçevede, gri çimentonun da kullanılan katkı
maddelerinin cinsi ve miktarına göre alt gruplara ayrıldığı anlaşılmıştır.
Soruşturmanın konusu itibarıyla çimento türlerinin tamamı hakkında bilgi
1 Bu cevaplar, Baştaş, BÇS, Çimsa Kayseri, Set Afyon, Set Ankara ve YLOAÇ’ta hazırlanan tutanaklarda yer
almaktadır.
05-81/1118-320
4
verilmekle birlikte; Türkiye’de, çimentonun mukavemet alma süresinin hızlı
olması gereken yerlerde çoğunlukla PÇ 42,5 türünde çimentonun kullanıldığı
belirtilmelidir (üretimi çok daha az olmakla beraber PÇ 52,5, PKÇ/A 42,5 ve
PKÇ/B 42,5 bu grup içinde değerlendirilebilir). Bu ürün grubu genellikle
daha nitelikli işlerde kullanılmak üzere büyük inşaat şirketleri ve endüstriyel 150
üreticiler tarafından talep edilmektedir. Aynı miktarda betonun daha az
çimento ile elde edilmesini sağladığından, nispeten daha az nakliye maliyetine
katlanmak isteyen hazır beton tesisleri de bu ürün grubunun müşterisidir.
Mukavemet alma süresinin daha uzun olabileceği yerlerde ise çoğunlukla
PKÇ/B 32,5, PKÇ/A 32,5, KZÇ 32,5, TÇ 32,5, KÇ 32,5 ve CÇ 32,5
kullanılmakta ve bunlar da ayrı bir grup teşkil etmektedir. Bu iki ana grup
dışında, SDÇ 32,5 gibi özel nitelikli işlerde kullanılan çimento türleri de vardır;
ancak bunların üreticileri az sayıda olduğu gibi, kullanım alanları da sınırlıdır.
Çimento türlerine göre ayrımdan sonra, çimentonun pazarlama yöntemine 160
göre, “ambalajlı” ve “dökme” şeklinde de bir ayrım yapılması gerekmektedir.
Çünkü bu ikisinin tüketici grupları birbirinden farklıdır. Dökme çimentonun
müşteri grubu, hazır beton tesisleri, diğer endüstriyel üreticiler ve silosu olan
büyük inşaat şirketleriyken; torbalı çimento, “elle beton dökümü” gibi daha
düşük yoğunluklu tüketim gerektiren işlerde kullanmak üzere, bireyler
tarafından talep edilmektedir. “Ambalajlı-dökme” ayrımı, beraberinde, tüketim
merkezleri bakımından da ayrım getirmektedir. Dökme çimento müşterileri
genellikle şehir merkezlerinde yer almaktadır. Ayrıca dökme çimentonun
nakliyesi silobaslarla yapıldığından tek yönlü nakliyeye neden olmakta ve bu
da nakliye maliyetini yükseltmektedir. Buna karşılık, torbalı çimentonun 170
nakliyesi kamyonlarla yapılabilmekte ve çift yönlü nakliye avantajına sahip
olunduğundan daha düşük maliyetle daha uzun mesafelere satılabilmektedir.
Gri çimento başlığı altında yapılan açıklamalar çerçevesinde “PÇ 42,5 dökme”
ve “PKÇ 32,5 torbalı” çimento müşterileri şeklinde iki grup oluşmaktadır.
Birinci grubun tüketimi gerek müşteri kitlesinden gerekse de bir ölçüde nakliye
dezavantajından dolayı şehir merkezlerinde ve daha dar bir alanda
gerçekleşirken; fabrikaların satış alanları bakımından kesişim torbalı
çimentoda ortaya çıkmaktadır.
180
İlgili soruşturmanın esas konusunun “fiyat tespiti” ve “pazar paylaşımı” olması
nedeniyle ana ürün pazarı çimento olmakla beraber, analizler PKÇ/A (KÇ),
PKÇ/B (TÇ) ve KZÇ (CÇ) 32,5 torbalı çimento üzerinde yoğunlaşmıştır. İlgili
ürün pazarı, değerlendirmelerde genel pazar olan “çimento” ifade edilmedikçe
PKÇ ve KZÇ 32,5 torbalı çimento olarak belirlenmiştir.
I.1.2. İlgili Coğrafi Pazar
İlgili coğrafi pazar da, ana başlıklar halinde belirlenmiştir. Buna göre, ilgili
coğrafi pazarlar, İç Anadolu, Marmara ve Akdeniz Bölgeleridir. Ege Bölgesi’ne 190
ilişkin çimento soruşturmasında bulunan ve 17.06.1999 tarih ve 99-30/276-
166 (a) sayılı Kurul kararına2 konu olan, çimento satış projeksiyonu
anlaşmalarının da yukarıdaki ayrım göz önünde bulundurularak yapılması, bu
2 06.10.2000 tarih ve 24192 sayılı Resmi Gazete.
05-81/1118-320
5
tanımı desteklemektedir. Ancak çimentonun nakliye maliyetinin önemli olması
ve teşebbüslerin satış politikaları gibi nedenlerle bu genel başlığın altında alt
pazarlar da oluşmaktadır.
Örneğin; İç Anadolu Bölgesi’nde, pazarın en batısında yer alan Set Afyon ile
en doğusunda yer alan OYSA Niğde’nin hiçbir ortak faaliyet alanı
bulunmamaktadır. Buna karşılık, her iki fabrikanın da Konya Çimento ile 200
kesişen pazarları bulunmaktadır. Konya Çimentonun, gerek Konya’da, gerek
Set Afyon ile kesişim bölgesi olan Akşehir’de gerekse de OYSA Niğde ile
kesişim bölgesi olan Karaman’da farklı fiyatlar uyguladığı saptanmıştır.
Benzer durum İç Anadolu Bölgesi’ndeki diğer teşebbüsler için de geçerlidir.
Teşebbüsler il, hatta ilçe bazında, pazarın uzaklığı, pazarda faaliyet gösteren
diğer teşebbüslerin davranışları, nakliye imkanları gibi etkenlere bağlı olarak
farklı fiyat politikaları uygulamaktadır. Bu durum mikro marketler oluşmasına
yol açmaktadır. Bu çerçevede, İç Anadolu Bölgesi başlığı altında alfabetik
sırayla Afyon, Akşehir, Ankara, Bolu, Çorum, Eskişehir, Karaman, Kayseri,
Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Tavşanlı ve Yozgat bölgelerinde fiyat 210
analizleri yapılmıştır. Bunların belirlenmesinde göz önünde bulundurulan
kriter, fabrika merkezi ya da kesişim bölgesi olmalarıdır. Bölgede faaliyet
gösteren teşebbüslerin fiyat listeleri, stratejik çalışmaları vb. dokümanlarında
yapılan incelemeler neticesinde, benzer bir ayrımın kendileri tarafından da
yapıldığı saptanmıştır. Fiyat analizleri dışında ise, aksi belirtilmedikçe, genel
pazar tanımı olan İç Anadolu Bölgesi, ilgili coğrafi pazar olarak kabul
edilecektir.
Akdeniz Bölgesi ise Batı ve Doğu Akdeniz şeklinde iki alt pazara
ayrılmaktadır. Bu noktada Göltaş’tan alınan, “Ege Bölgesi ve Batı Akdeniz 220
Bölgesinin Bütünleşik Değerlendirilmesini Zorunlu Kılan Sebepler” başlıklı
yazıya yer verilmelidir. İlgili yazıda, “Çimsa, Adana ve İskenderun fabrikaları
Akdeniz Bölgesi’nde bulunmasına rağmen, Batı Akdeniz’den çok farklılık
göstermektedirler. Bu üç fabrikanın bulunduğu bölge ile Batı Akdeniz’de
bulunan Göltaş’ın konum ve pazar durumu itibarıyla hiç bir ilgisi yoktur.
Örneğin Adana Çimento’nun ürettiği çimentonun tamamını iç piyasaya,
Göltaş’ın ürettiği çimentonun da tamamını ihracata verseniz bile birbirine hiç
bir etkisi olmaz. Doğu Akdeniz ile Batı Akdeniz Bölgeleri coğrafi olarak
birbirine etkileşimi olmayan pazarlardır. Fabrika kapasitelerinin müsbet veya
menfi yönde birbirine etkisi yoktur” denilmektedir. Batı ve Doğu Akdeniz 230
pazarlarına ilişkin fiyat analizleri de, bu iki bölgenin birbirinden farklılığını
ortaya koymaktadır. Bu nedenlerle, Anamur’a kadar olan bölge, Batı Akdeniz;
Taşucu’ndan başlayıp Antakya’ya kadar uzanan bölge ise Doğu Akdeniz
pazarı olarak kabul edilmiştir.
Marmara Bölgesi’nde de, coğrafi özellikler, fabrikaların dağılımı gibi
nedenlerle alt pazarlar oluşmuştur. Ancak Akçansa, Set Balıkesir ve Bursa
Çimento’nun faaliyet gösterdiği “Güney Marmara Pazarı” olarak
adlandırılabilecek bölge dışındaki alt pazarların önemi bulunmadığından
bunlara değinilmeyecektir. 240
05-81/1118-320
6
I.2. Sektöre İlişkin Genel Bilgiler
I.2.1. Çimento Sektöründe Maliyetler
I.2.1.1. Tespitler
Temel konusu fiyat tespiti ve pazar paylaşımı olan bu soruşturmada,
maliyetlere ilişkin analizlerin önemli bir yer tuttuğu açıktır. Bu çerçevede, 250
öncelikle, çimento üreticileri arasında maliyetlerin farklılık gösterip
gösteremeyeceği açıklanacaktır.
Aşağıdaki belgeler, çimento fabrikalarının birbirlerinden farklı maliyetlerle
üretim yaptıklarını ve bunun nedenlerini ortaya koymaktadır:
1. VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Çimento Hammaddeleri ve Yapı
Malzemeleri Raporu’nda (s.54), “…hammadde kullanım miktarlarının çok
yüksek olması, nakliye maliyetlerinin düşük olmasını gerektirdiğinden ana
hammadde sahalarının fabrikaya yakın olması (ençok 5 km) büyük önem 260
taşımaktadır. Ayrıca hammaddelerin kaliteli, kolay kırılabilir, öğütülebilir ve
pişebilir özellikte olması, düşük nem içermesi, sahaların ocak işletmeciliğine
uygun olması, dekapaj gerektirmemesi, tarım-orman alanları içinde olmaması
hammadde maliyetlerinin düşük olmasını sağladığından hammadde
etütlerinde esas alınması gereken kriterler olmaktadır” denilmektedir.
2. VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Çimento ve Hazır Beton Sanayi Özel
İhtisas Komisyonu Raporu:
1) “…Çimento üretim metod ve teknolojisinde en önemli farklılıklar fırın 270
ünitelerinde kendini göstermektedir…
iv. Isı enerjisinin daha tasarruflu kullanılmasına yönelik teknolojiler:
…Ön kalsinasyonlu sistem ise bir japon firması tarafından
geliştirilmiştir…Sistem ayrıca ısı sarfiyatını %5-10 civarında azaltmaktadır. Bu
uygulama aynı zamanda çimento fırınlarında düşük kalorili kömürlerin ve
atıkların yakılması imkanını da getirmektedir.
v. Elektrik enerjisinden tasarruf sağlayan yenilikler: Çimento üretiminde
kullanılan elektrik enerjisinin %40’ının öğütme sistemlerinde kullanılması
gerçeği, üreticileri daha az enerji kullanan öğütme metotları aramaya
sevketmiştir. Dolayısıyla yeni eziciler, kırıcılar, öğütücüler, separatörler ve 280
değirmenler geliştirilmiştir. Çarpmalı kırıcılar, şakuli tipli valsli değirmenler
veya yüksek basınçlı merdaneli öğütücüler, klinker, kömür veya hammadde
öğütmede %15-20 enerji tasarrufu sağlamaktadırlar. Yüksek randımanlı
separatörler tesis edilmek suretiyle %15-20 enerji tasarrufu
sağlanabilmektedir. Yeni uygulanan yoğun-faz pnömatik taşıma sistemleri
enerji tüketiminde önemli tasarruf sağlamaktadır…
05-81/1118-320
7
vi. Katkı maddeleri kullanımında artış: Enerji tasarrufunun önemli bir
yolu da çimentoda katkı maddeleri kullanımıdır ve bu yöntem dünyanın birçok
bölgesinde gittikçe önem kazanmaktadır…” (s.27-35 arasından)
2) “…Fabrikanın hammadde ocaklarına yakınlığı, yakıt, kraft kağıdı 290
torba temininde dağıtım merkezlerine mesafesi vs. gibi unsurlar maliyetlerde
farklılık getirmektedir.” (s.54)
3. Bolu Çimento Sanayii A.Ş.(BÇS)’den alınan maliyetlere ilişkin bir
belgede “(Prekalsinasyon yolu ile kapasite artırımı) Yatırım(ı) sonucunda; 1-
Elektrik ham çimentoda (….) kwh’dan (….) kwh’a inmiştir. Yılda (…….) ton
çimento üretildiğinde sağlanan tasarruf (………….) kwh olup, bugünkü fiyatı
(Nisan 1999) (….) kwh/TL’den yıllık tutarı (……….)TL’dir. 2-Klinker pişirme
kalorisi (….) k.kaloriden (….) k.kaloriye inmiş olup, (………….)ton klinkerde
sağlanan tasarruf (……….) k.kaloridir. 1 k.kalori fiyatı (…...) TL’den yıllık tutarı 300
(………..) TL’dir. 3-Üretimin 260 kişi ile yapıldığını varsaydığımızda kişi başına
klinker üretimi (….) ton’dan (………/…….) (…….) tona çıkmıştır (…..…./..…)”
ifadeleri yer almaktadır.
4. ESÇİM Eskişehir Çimento Fabrikası T.A.Ş.(Esçim) 2000–2004 Dönemi
Gelişme Planı ve 2000 Yılı Programı’nda, özetle fabrikalarının belli
kısımlarında üretim maliyetleri açısından tasarrufa yönelik yatırımlarda
bulunulduğu ve önemli oranlarda tasarrufların sağlandığı ifade edilmektedir.
5. “Set Afyon Pazarlama ve Satış 3 Yıllık Plan Sunumu-Kuvvetli ve Zayıf 310
Yönler Analizi”nde, “Tehditler ve Fırsatlar Analizi” başlığı altında, “Tehditler”
arasında yer alan, “rakip fabrikaların (Denizli, Göltaş) kapasitelerinin yüksek
olması nedeniyle, düşük maliyetle ürünlerini bize göre daha uygun vade ve
fiyatla satabilecek olmaları” ve “Denizli fabrikası 1999 yılından itibaren kendi
elektriğini üreterek üretim maliyetlerini düşürecek” şeklindeki ifadeler, sektörde
nasıl maliyet avantajı sağlanabileceği sorusuna cevap niteliğindedir.
6. Set Afyon’un rakiplerine ve pazarına ilişkin, 30.6.2000 tarihli çalışmada,
Denizli Çimento’nun kuvvetli yönlerinden biri, “Fabrikanın ihtiyacı olan
elektriğin %65’ini kendisi üretiyor olması”; Esçim’in zayıf yönlerinden biri ise, 320
“Eski bir fabrika olması ve kapasitesinin düşük olması” şeklinde belirtilmiştir.
7. Set Ankara Satış ve Pazarlama 3 Yıllık Plan Güçlü ve Zayıf Noktalar
Analizi’nde, “Tehditler ve Fırsatlar Analizi” başlığı altında, “Tehdit” olarak
değerlendirilen “Bolu Çimento fabrikasının kurmayı planladığı termik santral
projesi. Ucuz enerji avantajı sağlama” ifadesi dikkat çekicidir.
8. Set Ankara’nın rakiplerine ve pazarına ilişkin, 27.06.2000 tarihli
çalışmada, Yozgat Fabrikası’nın kuvvetli yönü, “Hammadde ucuz”; Bolu
Fabrikası’nın kuvvetli yönleri, “Ucuz maliyet, yakın hammadde imkanları, 330
enerji santralı kurma planları mevcut”; Baştaş Fabrikası’nın kuvvetli yönleri
05-81/1118-320
8
ise, “hammadde kaynaklarına yakınlığı, ucuz maliyet ve enerji girdisinde
önemli yeri olan ithal kömürünü ucuza temin etmesi” şeklinde belirlenmiştir.
9. Raportörler tarafından yöneltilen “Çimento üretiminde bir optimum ölçek
var mıdır? Örneğin 1.000.000 ton/yıl üzerinde üretim optimum ölçek olarak
kabul edilebilir mi?” sorusuna BÇS yetkilileri, “Kullanılan teknolojiye bağlı
olarak daha az kapasitede de etkin çalışılabilir; ancak doğal olarak aynı
teknolojik altyapıya sahip iki fabrikadan daha çok üretim yapan daha etkin
olacaktır. Bu noktada fabrikaların sahip olduğu fırın sayısı da önem 340
kazanmaktadır. Çünkü 1.000.000 tonu tek bir fırında üretiyorsanız o fırından
yalnızca tek bir ekip sorumlu olacaktır. Ancak örneğin üretim kapasitesi bizim
fabrikamızdan yüksek olan Adana çimentonun 4 fırını olduğundan her fırın için
ayrı ekipler kurulması gerekmektedir ki bu maliyetleri artıran bir durumdur.
Fabrikamızın üretim kapasitesi, tek fırınla 1.000.000 tonun üzerinde olmasına
rağmen bizim de hammaddeden kaynaklanan dezavantajımız var. Çünkü
bölgemiz deprem bölgesi ve yerküre hareketleri nedeniyle hammaddeler
homojen biçimde elde edilemiyor. Ayrıca hammadde alanlarına uzaklık da
maliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir” cevabını vermiştir3.
350
10. Raportörler tarafından yöneltilen “Fabrikanızı, maliyet faktörleri
bakımından, Ankara’daki diğer üreticilerle karşılaştırabilir misiniz?” sorusuna,
Baştaş yetkilileri, “Entegre tesis olduğumuzdan klinker üretimi yapmaktayız.
Bu sayede, klinker üretimi yapamayan Yibitaş Lafarge Hasanoğlan ve Bolu
Çimento Ankara öğütme tesislerine nazaran bir maliyet avantajımız var. Set
Ankara fabrikasının bize göre avantajlı olduğu husus, Ankara pazarına
yakınlıktan kaynaklanan nakliye maliyetlerindeki düşüklüktür. Buna karşılık
Set Ankara’nın hammadde kaynaklarına uzaklıktan kaynaklanan maliyet
dezavantajı var. Ayrıca belediye mücavir alan sınırları içinde olduklarından
kömürü yalnızca BELKO’dan alabiliyorlar ki, bu da üretimde çok önemli bir 360
kalem olan yakıt maliyetlerini artırmakta. Bunlara karşılık, bizim Ankara
pazarına uzaklıktan dolayı nakliye maliyetlerimiz fazladır. Fakat hammadde
kaynaklarımızın fabrika sahasında bulunması bir ölçüde avantaj
sağlamaktadır” cevabını vermiştir4.
11. Raportörler tarafından yöneltilen “Fabrikanızın yarı yaş sistemde üretim
yapması maliyetlerinizi nasıl etkiliyor?” sorusuna, Set Afyon yetkilileri, “Yarı
yaş sistemde üretebilmek için kuru sistemden farklı olarak hammaddeye %13-
14 oranında su katılmaktadır. Bu suyu buharlaştırmak için ekstra yakıt
harcanmakta ve bu üretim maliyetini kuru sisteme göre yaklaşık 2 ABD $/ton 370
artırmaktadır. Öte yandan kuru sistemde ürünün kurutulması fırının kendi
gazlarıyla yapılmaktadır. Bu unsurlarla birlikte yarı yaş sistemin üretim
kapasitesinin kuru sisteme göre yaklaşık %10 daha düşük olmasından dolayı
sabit maliyetler bakımından da bir dezavantajı söz konusu olmakta ve yarı yaş
sistemde üretilen çimentoya göre maliyeti daha yüksek olmaktadır” cevabını
vermişlerdir.
3 Benzer cevaplar, Baştaş, Çimsa Kayseri ve YLOAÇ’ta hazırlanan tutanaklarda da yer almaktadır.
4 Benzer cevap, Set Ankara’da hazırlanan tutanakda da yer almaktadır.
05-81/1118-320
9
Aşağıdaki belgeler, aynı grup içinde yer alan çimento fabrikalarının bile
maliyetlerinin birbirlerinden farklılaştığını ortaya koymaktadır:
380
12. BÇS’den alınan 18.11.1996 tarihli belgede, OYAK (Adana, Bolu,
Elazığ, Mardin ve Ünye) ve OYSA (Niğde ve İskenderun) fabrikaları
karşılaştırılırken kullanılan ifadeler, aynı gruba ait çimento fabrikaları
maliyetlerinin nasıl farklılaştığını ortaya koymaktadır:
“GENEL İŞÇİLİK
…Adana ve Bolu’nun çimento üretimleri hemen hemen aynı olmasına
karşın, Bolu’nun işçi sayısının az oluşu (az işçi ile aynı üretimi yapması
nedeniyle) genel işçilik maliyetinin oldukça aşağıda kalmasını sağlamıştır.
Adana’da ünitelerin fazlalığı (4 fabrikanın olması) nedeniyle daha çok işçi 390
çalıştırılmakta, bu nedenle genel işçilik maliyetleri yüksek çıkmaktadır. Aynı
yorum, çok rahatlıkla Elazığ için de yapılabilir…
YAKITLAR
a) Pişirme :
…Diğer yandan, fabrika teknolojisi de yakıt giderlerini etkilemektedir.
Yine açık bir örnekle, Bolu Çimento 1 ton klinker üretmek için (…..) kalori
harcarken, Adana (…..) kalori harcayarak 1 ton klinker üretebilmiştir. Bolu
Çimento Fabrikası’nın döner fırın teknolojisinin Adana’ya göre daha iyi oluşu
pişirme ve hammadde kurutma maliyetlerinin daha aşağıda oluşmasına etkide
bulunmuştur. 400
b) Hammadde Kurutma :
Pişirmede ifade edilen hususlar, her iki şıkda da girdinin aynı olması
nedeniyle burada da geçerlidir. Elazığ’ın hammadde kurutmada yüksek
maliyete sahip olmasının nedeni, diğer fabrikalar gibi farin kurutmasının yanı
sıra, %39 nemli Gölbaşı kömürünü de kurutuyor olmasıdır…
PERSONEL ÜCRETLERİ
Bu gider kalemi, çimento üretimi, kapsam dışı teknik personelin sayısı
ve ücretiyle ters yönlü ilişkilidir. Adana’nın ünitelerinin dağınıklığı nedeniyle
diğer fabrikalara göre daha fazla kapsam dışı personel çalıştırması bu giderin
yüksek çıkmasına neden olmaktadır… 410
DIŞARIDAN SAĞ.FAY. VE HİZ.
a) Enerji :
Fabrikaların kapasiteleri ölçüsünde puant saatlere girip girmediğine,
kalkınmada öncelikli yörelerde bulunup bulunmadıklarına, üretim
teknolojilerinin eskiliği-yeniliği, klinkerin olup olmadığına göre enerji maliyetleri
farklılık göstermektedir. Bolu’nun enerji gideri, satın aldığı klinkerin üretimine
yansıması, teknolojinin daha yeni olması nedeniyle düşük kalmaktadır…”
13. Yibitaş Lafarge Orta Anadolu Çimento San. ve Tic. A.Ş. [YL veya YLOAÇ]
7.7.1999 tarihli 1999 İlk Yarı Yıl Değerlendirmesi’nde, YLOAÇ’ın, Yozgat, 420
Çorum, Sivas, Hasanoğlan, Nevşehir ve Samsun fabrikaları için ayrı ayrı
yapılan analizlerde, her fabrikada kullanılan katkı oranlarının, yakıt
karışımlarının, yakıt tüketimlerinin, elektrik enerjisi tüketimlerinin birbirinden
farklı olduğu görülmektedir. Nitekim bu farklılıklar, 6 fabrikanın da birbirinden
farklı “değişken, sabit ve toplam” maliyetlere sahip olmasına yol açmıştır.
05-81/1118-320
10
14. YLOAÇ’tan alınan Lafarge Turkey September’99 Management Report
çalışmasında, “…Yozgat ve Ağustos’tan itibaren Sivas fabrikası, elektriğe yarı
fiyat ödemek şeklindeki devlet teşviğinden yararlanıyor. Teşvik miktarı aylık
olarak Yozgat için (…) MUSD ve Sivas için (…) MUSD. Tasarrufun, yıllık 430
olarak, Yozgat için (…) MUSD ve Sivas için (…) MUSD olması bekleniyor…”
ifadesi yer almaktadır.
15. YLOAÇ’tan alınan “Key Performance Indicators” başlıklı tabloda, “Katkı
Oranı, Enerji Tüketimi, Yakıt, Enerji Maliyeti ve Hammadde Maliyeti” başlıkları
altında, Yozgat, Çorum, Sivas, Hasanoğlan, Nevşehir ve Samsun
fabrikalarına ait verilere yer verilmiştir. Aynı şirket fabrikalarına ait bu veriler
arasındaki büyük farklılıklar dikkat çekicidir.
Aşağıdaki belgeler, fabrikaların üretim maliyetlerinin birbirlerinden önemli 440
miktarlarda farklılaşmasının nedenlerini ortaya koymaktadır:
16. YLOAÇ’tan alınan 19.7.1996 tarihli Fabrikaların Uzun Vadeli Planı
1996–2006 çalışması:
“YLOAÇ Fabrikalarının Rakiplerinin Analizi” tablosunda, “Kapasite,
Performans Değerleri (C/K, Sp. Isı, Sp.Güç) ve Takribi Maliyetler (Hammadde,
Yakıt, Elektrik, İşçilik, Bakım, Diğer, Toplam)” başlıkları altında YLOAÇ
rakiplerine ilişkin veriler ortaya konmuştur. Bu verilerden de anlaşılacağı
üzere, çimento fabrikalarının maliyetleri arasında büyük farklılıklar 450
bulunmaktadır Örneğin, en düşük maliyetli fabrikanın birim maliyeti 20.6 ABD
Doları iken, en yüksek maliyetli fabrikanın maliyeti 29.7 ABD Doları olarak
gösterilmiştir. Görüldüğü üzere arada %50’ye yakın bir fark bulunmaktadır.
Bu farklılıkların nasıl oluştuğuna dair açıklama yine ilgili çalışmadan alıntılarla
açıklanabilir:
“Aşağıda rakip firmalar hakkında bazı stratejik bilgiler yer almaktadır:
Set–Ankara Çimento
Hammadde maliyetleri 2 US$/ton’dur. Fabrika şehrin içinde kaldığından dolayı 460
çevre problemi vardır ve ocakları gelecek senelerde kapatmak zorundalar.
Fabrikanın şehre çok yakın olmasından dolayı SO2 emisyonlarını engellemek
amacıyla oldukça pahalı olan düşük kükürt muhteviyatlı kömür kullanıyorlar.
Kalori sarfiyatları 810 kcal/kg. Yakıt maliyeti 5 US$/t ve toplam maliyet 23
US$/ton KK’dir…
Baştaş Çimento
…Hammadde maliyetleri düşüktür (1.5 US$/ton). Spesifik kalori ve elektrik
üretimleri 850 kcal/kg ve 110 kwh/ton’dur. Çevre konusunda şimdilik kritik
problemleri olmadığından her tip kömür kullanılabilmektedir. Bunun yanısıra,
05-81/1118-320
11
pazara yakınlıklarından dolayı nakliye maliyetleri düşüktür…Toplam maliyet 470
23.8 US$/ton KK’dir.
Bolu Çimento
Hammadde maliyeti 1.8 US$/t KK’dir…PASEC Sistem-Voest Alpine’den
dolayı spesifik yakıt tüketimi ve spesifik elektrik tüketimi 765 kcal/kg ve 90
kwh/t’dur. Fabrikanın konumundan dolayı yakıt nakliye masrafları
yüksektir…Toplam maliyet 20.1 US$/t KK civarındadır…
Niğde Çimento
…Hammadde maliyetleri açısından oldukça rekabetçi bir durumdalar (1.5
US$/ton). Öte yandan spesifik kalori sarfiyatları 950 kcal/kg ve spesifik elektrik
sarfiyatı ise 110 kwh/ton CC’dir…” 480
İlgili çalışmada bu ifadelerin ardından, Yozgat, Çorum ve Sivas fabrikalarının
maliyetleri arasındaki farklılık nedenleri, hammadde, enerji, bakım,
organizasyon, çevre gibi başlıklar altında açıklanmıştır. “Hammadde” başlığı
altında yapılan değerlendirmelerden, hammadde ocağının fabrikaya olan
uzaklığının ve çıkarılan hammadde kalitesinin, maliyetler üzerinde etkili
olduğu anlaşılmaktadır. “Enerji” başlığı altında ise, klinker ve çimento üretim
süreçlerinde yapılması gereken teknolojik yenilemelerden ve bunların elektrik
ve yakıt tüketimini azaltarak getireceği maliyet avantajlarından
bahsedilmektedir. Bu başlık altında yer alan “…Arçelik firması tarafından inşa 490
edilen, çimento fabrikası için yeterli 10 MW’lık bir dizel elektrik santrali 1995
fiyatlarıyla 12 milyon dolara malolmuştur. Üretim maliyeti 3.5 cents/kwsaat’dir.
TEK fiyatı olan 7.5 cent/kwsaat ile mukayese edildiğinde 4 centlik bir kazanç
yılda 4.5 milyon US$/yıl tasarruf anlamına gelir. Yatırımın geri dönüşü 3
yıldır…” ifadesi özellikle dikkat çekicidir.
17. Haziran 1998 tarihli Lafarge Turkey Central Anatolia Strategy Review
Extension çalışmasında, “İktisadi fiyattan yaklaşık 5 $/t daha yüksek olan fiyat
ödülünün korunabilmesi, Bolu, Konya gibi nakliye dahil maliyetleri Ankara’daki
oyunculara çok yakın olan dış oyuncuların davranışlarına bağlıdır” ifadesi yer 500
almaktadır. Bu belge, 1.000.000 ton/yıl’ın üzerinde kapasitesi olan Bolu ve
Konya Çimento’nun, üretim maliyetlerinin düşüklüğü sayesinde, nakliye
maliyetleri eklendiğinde dahi, Ankara’daki üreticilere yakın bir dağıtım
maliyetine sahip olacağını göstermektedir.
I.2.1.2. Savunmalar ve Bu Savunmalara İlişkin Değerlendirmeler
Soruşturma kapsamındaki teşebbüslerin, yukarıda yer verilen tespitlere ilişkin
olarak yaptığı başlıca savunma5, “çimento fabrikalarında üretim maliyetlerini
oluşturan kalemlerin büyük ölçüde aynı olduğu, bu kalemlerde anlamlı 510
değişiklik yapmanın ve iddia edildiği üzere, maliyetlerde %50’ye yakın fark
yaratılmasının mümkün olmadığı” şeklindedir.
5 “Savunma” ifadesi, haklarında soruşturma yapılan teşebbüslerin, birinci ve ikinci yazılı savunmaları, ek
görüşe cevapları ile sözlü savunma toplantısında ileri sürdükleri hususları kapsamaktadır.
05-81/1118-320
12
Üretim girdileri aynı olmasına rağmen değişik üretim teknolojileri sayesinde
maliyetlerin nasıl ve ne kadar farklılaştığı, soruşturma kapsamındaki
teşebbüslerde yapılan yerinde incelemelerde bulunan belgelerle tespit
edilmiştir.
Diğer bir savunma ise, “teşebbüslerin farklı teknikler kullanarak maliyetlerini
hesapladığı; dolayısıyla bu verilerin kıyaslanmasının doğru olmayacağıdır.” 520
Kurul’umuz, teşebbüslerin maliyet belirleme tekniklerinin farklı olabileceğini
kabul ettiğinden, soruşturma kapsamındaki teşebbüslerin gönderdiği maliyet
verilerine tek başına itibar etmeyip, yukarıdaki gibi ayrıntılı analizleri dikkate
almıştır.
Sonuç olarak, yukarıdaki belgeler çerçevesinde, savunmalardaki iddialar ve
yaygın kanının aksine, çimento üreticilerinin maliyetleri arasında, hammadde
kaynaklarına yakınlık, teknolojiye yatırım, doğru personel politikası gibi
etkenler sayesinde büyük farklılıklar oluştuğu söylenebilir. Bu durum, 530
istenildiği takdirde aynı ilde hatta yakın bölgelerde yer alan çimento
üreticilerinin sahip olduğu üretim maliyeti avantajını kullanarak rekabet
edebileceğini göstermektedir.
I.2.2. ÇİMENTO SEKTÖRÜNDE NAKLİYE MALİYETLERİ
I.2.2.1. Tespitler
Üretim maliyetlerinin önemli ölçüde farklılaşabildiği ve bu sayede, aynı il veya
yakın bölgelerdeki çimento fabrikalarının istedikleri takdirde rekabet 540
edebilecekleri yukarıda ortaya koyulmuştur. Bu aşamada, görece uzak
bölgelerde yer alan çimento fabrikalarının birbirleri ile rekabet edip
edemeyeceğine ilişkin analizler yapılacaktır. Bunun için, çimento, gübre gibi
taşıma maliyetinin üretim maliyetine oranının yüksek olduğu sektörlerde
nakliye maliyetlerini incelemek gereklidir. Bu çerçevede, öncelikle nakliye
maliyetlerinin nasıl hesaplanacağı ve bu maliyetleri nelerin etkileyeceği
konuları incelenecektir.
Çimento sektöründe, çift yönlü nakliyenin söz konusu olduğu durumlarda
“motorin zam miktarı x 0,0386 x kilometre” şeklinde bir formül kullanıldığı; tek 550
yönlü nakliyede ise, yukarıdaki formül neticesinde oluşan verinin 2 (iki) ile
çarpıldığı tespit edilmiştir. Teşebbüs yetkilileri “bu formülün tecrübeler
neticesinde oluştuğunu” belirtmiştir.
Nakliye maliyetlerine ilişkin olarak değinilmesi gereken diğer bir husus,
Komisyonun çimento kararında da belirtildiği üzere, nakliye mesafesi
uzadıkça, nakliye maliyetlerinin azalan oranlı olarak artmasıdır. Benzer
05-81/1118-320
13
şekilde, fabrika merkezlerine yapılan nakliyelerde de, yükleme-boşaltma
giderlerinden dolayı, belli bir mesafeye kadar olan nakliye maliyetine yakın bir
miktar oluşmaktadır. 560
Nakliye maliyetlerini, yukarıdaki reel etkiler yanında, bazı savunmalarda da
belirtildiği üzere, nakliyenin kim tarafından, hangi saikle yapıldığı da
etkilemektedir. Ancak tekrara yol açmamak bakımından buna ilişkin
değerlendirmeler, dikey kısıtlamalara ilişkin bölümde yapılacaktır.
Yukarıdaki formül dikkate alınarak hesaplanan nakliye maliyetleri, Türk
çimento endüstrisinde yaygın bir davranış olan rakip fabrika merkezlerine
satış yapılmaması uygulamasını, o bölgedeki fabrikanın üretim maliyetlerine
yakın düzeyde bir fiyatla satış yapması halinde haklı kılmaktadır. Ancak Kurul 570
tarafından yapılan analizler şunu göstermiştir; çimento fabrikalarının
bulundukları merkezde üretim maliyetlerinin çok üzerinde bir fiyatla satış
yapmaları, rakiplerin yüksek nakliye maliyetine rağmen karlı biçimde ilgili
merkeze gelebilmesine imkan vermektedir. Bu noktada, Set Group’ta bulunan
ve temel varsayımları, Kurul’un analizlerinde de kabul edilen ve yukarıda
metnine yer verilen belgeye değinilmelidir:
1. Set Group’tan alınan, üretim ve nakliye maliyetleri ile birlikte mikro
marketler ölçeğinde Set Afyon ve rakiplerinin değerlendirildiği çalışmadan
çıkarılabilecek sonuç, Set Afyon’un üretim maliyetleri bakımından Konya, 580
Denizli ve Göltaş’a göre en dezavantajlı konumda olmasına rağmen, nakliye
maliyetleri dahil edildiğinde Afyon pazarında en avantajlı konuma geçtiğidir.
Ancak, tabloya göre pazarda oluşması gereken ekonomik fiyat (….) ABD
Doları iken, yine Set Afyon verilerine göre Afyon il sınırları içindeki 1999 yılı
ortalama PKÇ 32,5/A torbalı fiyatı 34,53 $ olmuştur. Dökme çimento
fiyatlarının daha da yüksek olduğu ve ilgili bölgenin, Set Afyon’un görece
rekabet içerisinde olduğu, dolayısıyla daha düşük fiyatla satışların yapıldığı
Afyon Merkez dışındaki pazarları kapsadığı düşünüldüğünde, bu ortalama
satış fiyatı daha da yükselecektir. Bütün bu hususlar göz önünde
bulundurularak Afyon’a, Konya ve Denizli’nin 30 ABD Doları, Göltaş’ın ise 27 590
ABD Doları nakliye dahil maliyetlerine rağmen girmemesi, rakip fabrika
merkezine satış yapılmamasının nakliye maliyeti ile ilişkili olmadığının
göstergesidir. Benzer tablolar, fabrika bulunan diğer merkezler için de
yapılmıştır. Bu bölgelerde de, iktisadi fiyatın üzerinde fiyatlar olmasına
rağmen, nakliye dahil maliyetleri daha düşük olan diğer fabrikalar, rakiplerinin
bölgelerine girmemektedir.
Kurul’umuzca yapılan hesaplamada da rakip fabrika merkezlerine satış
yapılmamasının en yaygın olduğu İç Anadolu Bölgesi’ndeki fabrikaların üretim
maliyetlerine, yukarıdaki formülle hesaplanan nakliye maliyetleri eklenmiştir. 600
1998-1999’daki her ayın ortalama üretim ve nakliye maliyet verileri ile elde
edilen sonuç, rakip fabrika merkezlerindeki aylık ortalama fiyatlara, tıpkı Set
Group’un çalışmasındaki gibi 2 USD eklenerek, elde edilen fiyatla
karşılaştırılmıştır. Bulunan sonuçlar, nakliye maliyeti “tek yönlü” varsayımı
05-81/1118-320
14
altında hesaplansa dahi, rakip fabrikaların bulundukları merkezlere her zaman
için karlı satışlarla girme olanağını göstermektedir. Bu sonuçlara “Bölgeler”e
ilişkin bölümde ayrıntılı olarak yer verilecektir.
Nitekim aşağıdaki belgeler de, mevcut fiyat yapısında, istenildiği takdirde rakip
fabrika merkezlerine girilebileceğinin göstergesidir: 610
2. Set Afyon’un rakiplerine ve pazarına ilişkin, 30.6.2000 tarihli çalışmada,
Göltaş Fabrikası’na ilişkin olarak, “Tehditler” başlığı altında, “Afyon’dan
Antalya bölgesine Tuğla gitmesi nedeniyle, bölgemize çimento gelmesi
bakımından uygun nakliye bulunması”; Konya Fabrikası’na ilişkin olarak ise
yine “Tehditler” başlığı altında, “Afyon’dan Konya bölgesine Tuğla gitmesi
nedeniyle bölgemize uygun fiyatla çimento nakliyesi olması” ifadeleri yer
almaktadır. Bu ifadeler, Set Afyon’un isimleri geçen rakiplerinin istedikleri
takdirde Afyon’a girebileceğini ortaya koymaktadır.
620
3. 7.10.1997 tarihli Esçim III. Stratejik Planlama Komitesi Toplantı
Raporu’nda yer alan Genel Müdür Sadık AKALAN’ın, “Eskişehir ve Bilecik’e
başka çimento fabrikaları girmiyor, girerse savaşa gireriz. Ton başına 13 $
kaybederiz. Diğerlerinin pazarına girmeye çalışırsak onları tedirgin ederiz”
şeklindeki sözleri, istenildiği takdirde Esçim’in diğer fabrika merkezlerine, diğer
teşebbüslerin de Eskişehir’e girebileceğini göstermektedir.
4. ÇMİS Türk Rekabet Hukuku ve Rekabet Kurumu Uygulamaları
Semineri’nde, Batıçim Yönetim Kurulu üyesi Şinasi ERTAN’ın, “... 1989 veya
90 senesinde İstanbul’da yüzer bir terminal vardı. Oraya 10 bin ton mu ne 630
İzmir’den ihtiyacı var. Bölge fabrikalarından temin edemiyor. Herhalde talep
fazlası var o sıralarda bir dökme gemisi gönderdik. Hiç unutmuyorum, dünya
başımıza yıkıldı. Ne oldu biliyor musunuz? 4 fabrika gayet güzel bir
organizasyon içerisinde yemin ediyorum ki size yaptığım hesaplamalara göre
o günkü maliyetine fiyatlarla İzmir’e günlerce çimento sattım” şeklindeki sözleri
(s.176), istenildiğinde İzmir-İstanbul arasında bile çimento satışının
yapılabileceğini göstermektedir.
5. Haziran 1998 Tarihli Lafarge Turkey Central Anatolia Strategy Review
Extension çalışması: 640
1) “Strategic Options New Assumptions” başlıklı sayfada, “YLOAÇ fiyat savaşı
tehdidine bağlı olarak Ankara pazarında yapay bir pazar payını
sürdürebilmektedir” ifadesi yer almaktadır.
2) “Price Sensitivity in Ankara” başlıklı sayfada, “Ankara’daki 5 $/t’luk fiyat
ödülünün nedeni fiyat savaşı tehdidir. YLOAÇ’a rakiplerini fiyat savaşı ile
tehdit etmesine bağlı olarak Ankara’da pazar payı bırakılmıştır.” ifadesi yer
almaktadır.
650
05-81/1118-320
15
3) “Ankara Market Competitive Pressure from Outside Players” başlıklı
sayfada, “Fakat, bugün, Konya ve Bolu gibi aktörler pazara girebilir ve
YLOAÇ’a bırakılan %23 pay üzerinde hak iddia edebilir” ifadesi yer
almaktadır.
4) “Additional Strategic Options Incremental NPV – Price in Ankara: 35$/t”
başlıklı sayfada, “Ankara’da %23 pazar payı ile 35 $/t fiyatı koruyabilen
seçenekler YLOAÇ’ın Konya ve Bolu’yu pazarın dışında tutabilme
kapasitesine bağlıdır” ifadesi yer almaktadır.
660
5) “Conclusion” başlıklı sayfada, “İktisadi fiyattan yaklaşık 5 $/t daha yüksek
olan fiyat ödülünün korunabilmesi, Bolu, Konya gibi nakliye dahil maliyetleri
Ankara’daki oyunculara çok yakın olan dış oyuncuların davranışlarına bağlıdır.
Bu dış oyuncuların varlığında, %23 pazar payını ve 5 $/tonluk fiyat ödülünü
koruyabilmek zordur” ifadesi yer almaktadır.
Pazarda fiyat savaşı tehdidine bağlı olarak rekabetçi fiyatların oluşmaması,
düşük üretim maliyetine sahip teşebbüslerin nakliye maliyetine rağmen
uzaktaki rakibin pazarına girebilmesine imkan vermektedir.
670
I.2.2.2. Savunmalar ve Bu Savunmalara İlişkin Değerlendirmeler
Soruşturma kapsamındaki teşebbüslerin, yukarıda yer verilen tespitlere ilişkin
olarak yaptığı başlıca savunma, “motorin zam miktarı x 0,0386 x kilometre
formülünün, belli bir nakliye maliyetinin üzerine eklenecek motorin fiyat artışını
hesaplamak için kullanılabileceği; kaldı ki, nakliye maliyetinin, araç büyüklüğü,
mevsim, nakliye yapılacak yer gibi faktörler gözetilmeden, yalnızca bu nitelikte
bir formülle belirlenmesinin mümkün olmadığı” şeklindedir.
Kurul’umuzca nakliye maliyetinin yalnızca ilgili formülle hesaplanamayacağı, 680
başka etkenlerin de göz önünde bulundurulması gereği zaten kabul edilmiş;
hatta çimento sektöründeki dikey kısıtlamalara ilişkin görüşler bu doğrultuda
oluşturulmuştur. Yukarıdaki formülün kullanılmasının sebebi ise, yapılan
analizlere belli bir ölçüde ışık tutulabilmesinin sağlanmasıdır.
Yukarıdaki analiz ve belgeler çerçevesinde sonuç olarak şunlar söylenebilir.
Çimento endüstrisinde nakliye maliyetinin, üretim maliyetine oranı yüksektir.
Bu durum, eğer nakliyenin yapıldığı bölgedeki fiyatlar, üretim-değişken maliyet
seviyesine yakın oluşmuşsa rakiplerin girmesine engel teşkil etmektedir.
Ancak şu da bir gerçektir; fabrikalar kuruldukları merkezde, rakiplerinin 690
anlaşma ya da tek taraflı politikalara bağlı olarak girmemesi neticesinde
önemli bir pazar gücüne sahip olmakta ve maliyetlerinin çok üzerinde fiyatlar
uygulamaktadır. Bu fiyat yapısı, çevre teşebbüslerin pazara girebilmesine
imkan vermekte; ancak anlaşma ya da misillemeye uğrama korkusuna
dayanan tek taraflı şirket politikaları yüzünden rakip fabrikaların kurulduğu
pazara girmemek şeklindeki davranış devam etmektedir. Böylece “yumurta-
tavuk” ilişkisi şeklinde özetlenebilecek bir yapı oluşmaktadır. Hemen belirtmek
05-81/1118-320
16
gerekir ki “tek taraflı şirket politikaları” ifadesi bir bilinçliliği ifade etmektedir.
Çimento sektöründeki teşebbüsler bilinçli olarak rakip bölgelere girmemektedir
ancak bu bilinçli davranış tek yönlü olduğu sürece bir ihlal teşkil etmez. 700
I.2.3. Sektöre Genel Bir Bakış
I.2.3.1. Tespitler
Üretim ve nakliye maliyetlerine ilişkin açıklamalardan sonra sektöre genel bir
bakışta bulunmak yerinde olacaktır.
Çimento sektörü kar marjının yüksek olduğu bir sektördür. Aşağıdaki iki belge
ve maliyet-fiyat analizleri bunu destekleyici niteliktedir: 710
1. Özgür Çimento’dan alınan bir yazıda, “…Çimento piyasasında ise
durum çok farklı. Radikal dalgalanmalar olmuyor, çimento piyasası hazır
beton piyasası gibi değil. Yatırımı çok ağır olduğu için piyasaya yeni üreticiler
giremiyor. Bizim bölgemizdeki üreticiler yüksek karla çalışmaya alışmış ve
şartlanmışlar. Zaman zaman fiyat rekabete girip fiyat kırımı oluyor. Ancak
bunlar çok kısa vadeli oluyor, hemen oturup tekrar anlaşıyorlar, yüksek karla
çalışmak onları rehavete itmiş. Dolayısıyla çimentodaki karlılığımızın hiçbir
zaman %25’in altına düşmeyeceğini hesaplıyoruz” denilmektedir.
720
2. Esçim 1998–2002 Dönemi Gelişme Planı ve 1998 Yılı Programı’nda,
“Türkiye genelinde azalmakta olan pazar payımızın arttırılması, ancak
Eskişehir dışında bir fabrika almak veya kurmakla mümkün olabilecektir.
Bugünkü ekonomik dengelerle Çimento fabrikalarının akıllı bir yöntemle %35
kar marjı ile çalışabileceği ve kendini yaklaşık 4 yılda geri ödeyebileceği
düşünülürse karlı bir yatırım olarak görülmektedir” ifadesi yer almaktadır.
Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir. Bu nedenle gelişmiş ülkeler gibi
yatırımların durduğu olgun bir pazar değildir. Alınması zor olan ÇED raporu
dışında pazara girişe hukuki bir engel bulunmamaktadır. Bu etkenler karlılıkla 730
birleşince, çimento sektörüne gerek yerli sermayenin gerekse de Lafarge,
Italcementi, Heidelberger, Vicat ve Cementir gibi yabancı sermayenin
yatırımları devam etmektedir. Ancak bu noktada bir hususu belirtmek gerekir.
Yatırımlar, sektöre yeni oyuncuların girişi ya da yaklaşık 100.000.000 ABD
Doları maliyetindeki klinker ve çimento üretimini bir arada gerçekleştirebilen
entegre tesisler kurmak yerine; mevcut kapasitelere, prekalsinasyon yatırımı
gibi teknik müdahaleler, yeni fırın kurulması ya da daha küçük çaplı
revizyonlarla ilave yaratmak şeklindedir. Ayrıca görece düşük bir maliyetle
çimento öğütme tesisleri kurulmaktadır. Bu yatırımlar neticesinde, sektörde,
bugün için aşırı kapasite meydana gelmiştir. Çimento üretiminde dünyanın 740
önde gelen ülkelerinden biri olan Türkiye’deki bu durum, gerek yurt içindeki
gerekse de yurt dışındaki piyasaları etkileyebilecek niteliktedir. Aşağıdaki
05-81/1118-320
17
belge, halen ülkemizde ne kadar klinker fazlası olduğunu ve konunun Türkiye
sınırlarının ötesinde, uluslararası bir öneme sahip olduğunu ortaya
koymaktadır:
3. Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli bir şirketten alınan
strateji çalışmasında, “…Türk çimento pazarında aktif bir oyuncu olmamak
Grup için aşağıda sunulacak potansiyel tehlikeyi getirecektir: Türkiye’nin,
ihracat da dahil edildiğinde 9 milyon ton fazla klinker kapasitesi mevcuttur. 750
…’nın yokluğunun avantajını değerlendirecek yerel üreticiler, çimento
fiyatlarının her zaman çekici olduğu Avrupa çimento pazarına ihracatlarını
artırma tehdidi oluşturacaktır. Bu tehdit, Türkiye AB’nin tam üyesi olduğunda
çok daha önemli olacaktır…” ifadesi bulunmaktadır.
Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki, her coğrafi bölge ya da bunların altında
yer alan mikro pazarlar için kapasite fazlası söz konusu değildir. Nitekim bazı
bölgelerde, gerek klinker gerekse de çimento öğütme kapasitesinin yetersiz
olduğunu gösteren belgeler aşağıdadır:
760
4. Set Ankara Satış ve Pazarlama 3 Yıllık Plan Güçlü ve Zayıf Noktalar
Analizi’nde, “Pazar ve Çevre” başlığı altında, zayıf yön olarak “Çimento
öğütme kapasitesinin yetersiz olduğu” ifade edilmektedir.
5. Set Afyon Pazarlama ve Satış 3 Yıllık Plan Sunumu-Kuvvetli ve Zayıf
Yönler Analizi’nde, “Ürün” başlığı altında, zayıf yönler olarak belirtilen
hususlardan biri; “Talebin yüksek olduğu dönemde, öğütme kapasitesinin
yetersiz olması”dır.
Türk çimento pazarındaki kapasite fazlası ve bölgesel bazda oluşan 770
dengesizlikler, Ege Bölgesine ilişkin çimento soruşturmasında bulunan ve
Kurul kararına konu olan anlaşmaların yapılmasına yol açmaktadır.
Soruşturma kapsamındaki teşebbüslerin bir kısmının savunmalarında varlığını
kabul ettiği Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) öncülüğünde yapılan
bu anlaşmaların amacı, pazarda oluşan kapasite fazlasının ve
dengesizliklerinin giderilebilmesi için teşebbüslerin ihracat, bölge içi ve dışı
satış miktarlarının belirlenmesidir. Bu sayede teşebbüslerin çıkarları ortak bir
noktada birleştirilmekte ve nihai tahlilde, fiyatın, yapay bir şekilde oluşmasına
neden olunmaktadır. Sektörün genel yapısını belirleyen bu anlaşmalar, mikro
marketlerde oluşacak fiyat ve benzeri parametrelerin tayinini ise daha alt 780
ölçekli anlaşmalara bırakmaktadır:
6. Set Group teşebbüslerinin savunmalarında TÇMB öncülüğünde
gerçekleştirilen anlaşmaların varlığı, “‘Rekabeti Sınırlayan Anlaşmalar’ olarak
nitelendirilen 4. madde kapsamına giren değerlendirmelerin büyük bölümü,
Rekabet Kurumunun kuruluş tarihi olan 5 Kasım 1997 tarihinden öncesine ait
bazı üretim, satış, kapasite kullanımı, bölge ihtiyacı planlaması ve ihracat
tahminleri olup; esas itibariyle Türkiye Çimento Müstahsiller Birliği
05-81/1118-320
18
(T.Ç.M.B.)'nin Milli Koruma Kanununa dayalı olarak çıkarılan 1164 ve 1180
sayılı Bakanlar Kurulu kararnamelerine istinaden, çimento fonunun 790
yönetilmesi ve ilgili istatistiklerin toplanarak, yetkili mercilerin yanı sıra, tüm
birlik üyesi çimento kuruluşlarına dağıtılması kapsamında yürüttüğü bir dizi
çalışmaların sonunda elde edilmiş, üretilmiş bilgilerdir. Bu bilgilerin, T.Ç.M.B.
dışında sağlıklı takibini yapabilecek başkaca bir kuruluş olmaması nedeniyle,
teşebbüsler arasında bilgi alışverişine gidilmesine gerek dahi duyulmaksızın,
herkesin aynı anda sahip olduğu ve sektörün mevcut durumu ve geleceği
hakkında doğru analiz yapılmakta kullanılan resmi ve aleni bilgiler olduğu
malumunuzdur…” sözleriyle kabul edilmiştir.
7. 4.7.1994 Tarihli Oyak Çimento İştirakleri Koordinasyon Toplantısı 800
Tutanağı’nda varılan sonuçlar, “...Sektörde karşı karşıya kalınan durum
nedeniyle, üretim planlaması konusu gündeme gelmiştir. Sektörde önemli bir
konuma sahip olan OYAK Grubu Çimento fabrikalarının üretim planlaması
konusunda politika oluşturmaları önem arz etmektedir. 1994 yılında 1993
yılına göre çimento üretiminde %8 civarında bir azalma beklendiğinden
gündeme gelen üretim planlamasında dikkate alınacak üç hareket noktası
bulunmakta olup bunlar fabrikaların kapasiteleri, Şirketlerce Çimento Müst.
Birliği’ne önceden bildirilen 1994 yılı program çimento iç satışları ve Şirketlerin
1993 yılı fiili çimento iç satışlarıdır…Üretim ve satış planlaması kontrolünün
Çimento Müstahsilleri Birliği’nce yapılabileceği, her fabrikanın kendilerine 810
verilen kontenjan çerçevesinde yaptığı satışı Birliğe bildirmesi, kontenjanına
göre ilgili ayda aşağı veya fazla sattıysa fiyatını aşağı yukarı çekerek bir
sonraki ay telafi yoluna gidilmesinin mümkün olabileceği, kontrol için gerekirse
her ay toplantı tertiplenebileceği, fazla üretimin ise ihracata yöneltilmesi
gerektiği belirtilmiştir” şeklinde ifade edilmiştir.
8. BÇS’den alınan “Stratejiler-Varsayımlar” başlıklı belgede, “Dış Satım
Olanakları: Fabrikamızın ihraç limanlarına uzak olması, tonaj tahdidi ve liman
masraflarının yüksek olmasının yanısıra, T. Çimento Müstahsilleri Birliği’nin
sektördeki planlayıcı ve onarıcı çalışmalarının, Rekabet Kanunu nedeniyle 820
azalması olağan koşullarda ihracat yapmamızı imkansız kılmaktadır...” ifadesi
yer almaktadır.
9. Esçim 7.10.1997 Tarihli III. Stratejik Planlama Komitesi Toplantı
Raporu:
“Sadık AKALAN (Genel Müdür): Klinker alımı sorun yaratıyor. Marmara
bölgesi satıcıları “diğer bölgelerin klinkerini çimentoya dönüştürerek bizim
pazarımıza sokuyorsunuz” diyerek bize tepki gösteriyorlar. Yönetim kurulu da
klinker satın alınmasına tepki gösterecektir…Klinker satın almak için aceleci 830
olmayalım. En ucuz zamanda satın alalım. Doğu Anadolu’dan satın alınan
klinker Esçim tarafından öğütülüp, Marmara’ya satılıyor. Bölgesel kaymalar
oluşuyor. Bu da Marmara bölgesi üreticileri tarafından ciddi eleştiri konusu
yapılıyor, savaşın içine düşebiliriz. İyi bir hesaplama ile klinkeri az satın
almalıyız.
05-81/1118-320
19
Nafi MAKAROÇ (Satış Müdürü): Eğer klinker satın almazsak; Ankara bizim
alanımıza girecektir.
Fikret ULUAKAY (Teknik Genel Müdür Yardımcısı): Biz kapasitemizin ne
kadarını afişe edeceğiz?
Sadık AKALAN (Genel Müdür): 300.000 ton/yıl diyebiliriz. Duruş süresi 840
boyunca kaybettiğimiz klinkeri alacağımızı söyleyebiliriz.
Fikret ULUAKAY (Teknik Genel Müdür Yardımcısı): Finansman sıkıntısı var.
Şimdiden tarih bildiremeyiz.
Sadık AKALAN (Genel Müdür): 1997 yılında klinker satın almak için acele
ettik, piyasa karıştı, telaş oldu, Set en fazla 40.000 ton klinker teklif etti, daha
sonra 60.000 ton verebildi. Bizde hemen satın aldık fakat yıl içindeki
satışlarımız beklediğimizin altında gerçekleştiği için stok klinker fazla. Bu
fazlalığı yedirtmek amacıyla ucuza satış yaparsak bu savaş bize para
kaybettirir. 700.000 tonluk bu pazarı kaybetmemeliyiz.”
850
Anlaşma yapmak kadar bu anlaşmayı sürdürmek de önemlidir. Sektörde,
yapılan anlaşmaların devamını sağlamak için, AB Komisyonu’nun çimento
sektörüne ilişkin bir kararında “carrot&stick (havuç ve sopa)” şeklinde
tanımlanan ödüllendirme ve yaptırım politikaları uygulanmaktadır.
Ödüllendirmeye bir örnek, anlaşmada belirlenen kontenjanın altında satış
yapan teşebbüsün satışlarını artırabilmek için rakiplerinin fiyatlarını
artırmasıdır:
10. 4.7.1994 Tarihli Oyak Çimento İştirakleri Koordinasyon Toplantısı
Tutanağı’ndaki, “Üretim ve satış planlaması kontrolünün Çimento Müstahsilleri 860
Birliği’nce yapılabileceği, her fabrikanın kendilerine verilen kontenjan
çerçevesinde yaptığı satışı Birliğe bildirmesi, kontenjanına göre ilgili ayda
aşağı veya fazla sattıysa fiyatını aşağı yukarı çekerek bir sonraki ay telafi
yoluna gidilmesinin mümkün olabileceği, kontrol için gerekirse her ay toplantı
tertiplenebileceği, fazla üretimin ise ihracata yöneltilmesi gerektiği belirtilmiştir”
ifadesi, bu düşüncemizi desteklemektedir.
Yaptırıma örnek ise, topluca ya da bireysel olarak, anlaşmaya uymayan
teşebbüsün faaliyet alanına misilleme satışları yapmaktır:
870
11. Set Ankara Satış ve Pazarlama 3 Yıllık Plan Güçlü ve Zayıf Noktalar
Analizi’nde, “Ürün” başlığı altında kuvvetli yön olarak gösterilen “klinker
kapasitemizin yüksekliği nedeniyle rakiplerin bizden çekinmeleri” ifadesi,
pazarda anlaşmanın bozulması halinde sahip olunan yaptırım gücünü
göstermesi bakımından kayda değerdir.
12. Haziran 1998 Tarihli Lafarge Turkey Central Anatolia Strategy Review
Extension çalışmasındaki ifadeler, fiyat savaşı tehdidi ile YLOAÇ’ın Ankara’da
sahip olduğu yapay pazar payını ortaya koymaktadır.
05-81/1118-320
20
880
13. ÇMİS Türk Rekabet Hukuku ve Rekabet Kurumu Uygulamaları
Semineri’ndeki Batıçim Yönetim Kurulu üyesi Şinasi ERTAN’ın sözleri,
anlaşmaya uymayan teşebbüslere yönelik toplu misillemeyi ortaya
koymaktadır.
Ancak ödüllendirme ve yaptırım politikalarının varlığına rağmen oligopolist
piyasalarda anlaşmalar yapıldığı sıklıkta da bozulmaktadır:
14. 9-11.10.1997 tarihinde Colossae Hotel Thermal’de yapılan TÇMB
Arama Konferansı tutanaklarında yer alan, “Güvensizlik şuradan çıkabiliyor; 890
zor dönemlerde (kış ayları) verilen sözler tutulamayabiliyor. “Sen benim
pazarıma girmeyeceğini söyledin ama girdin” gibi sözler...” ifadesi, sektörde
talebin azaldığı dönemlerde aldatmaların (cheating) yaygınlaştığını ortaya
koymaktadır.
15. BÇS Ticaret Müdürü tarafından 27.11.1996’da “Genel Müdürlük
Makamına” gönderilen, “Ankara bölgesinde pazarı paylaştığımız çimento
fabrikaları 15.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere uygulamaya alınan fiyat
ve ödeme koşullarına uymamakta, buna bağlı olarak da bölge bayilerimiz
Ankara bölgesinde çimento satamamaktadırlar. Bu sebeple 02.12.1996 900
pazartesi gününden geçerli olmak üzere: Ankara Öğütme ve Paketleme
tesisimiz bandı teslimi 4.000.000 TL/TON+KDV fatura tarihi + 30 gün vadeli
fiyat uygulanabilmesini…emir ve müsaadelerinize arz ederim” şeklindeki yazı,
oligopolistik piyasalarda sıklıkla görülen, belirlenen fiyata tarafların
uymamasına ve dolayısıyla fiyat savaşlarının yeniden başlamasına, Kurul’un
henüz oluşmadığı bir dönemden örnektir. Bu duruma 1998-1999 yıllarında da
rastlanmaktadır.
Eldeki bilgiler çerçevesinde, TÇMB öncülüğünde yapılan yukarıdaki türden
anlaşmaların sonuncusu 1998 yılına ilişkindir. Ancak bu tür anlaşmalarla 910
kurulmak istenen yapı, oligopolist pazarın genel dengeleri içinde olduğu
belirtilerek, halen devam etmektedir:
16. Ado Çimento Satış Müdürü’nün, “Çimento sektöründeki ticari teamüller
gereği her çimento fabrikasının, müteahhit, hazır beton gibi önemli miktarda
çimento satın alan müşteriler bellidir. Çimento fabrikası ile bu müşteriler
birlikte çalışmaya alışmışlardır. Bu nedenle başka bir fabrikanın müşterisi olan
bir müteahhit ya da şirket mal talebinde bulunduğu zaman mal satılması için
fazla istekli davranılmamakta ve daha yüksek bir fiyat ya da kısa vade gibi
daha dezavantajlı bir koşul sunulmaktadır. Bu konuda çimento fabrikaları 920
arasında herhangi bir anlaşma bulunmamasına rağmen herkes müşterisini
bilir ve buna razı olur. Aksi takdirde bir çimento fabrikasının diğer bir
fabrikanın müşterisine mal satmak suretiyle müşterisini elinden alması
durumunda, o fabrika da kendi müşterisini almaya çalışır. Bu şekilde sektörde
bir karışıklık meydana gelir. Bu nedenle genel olarak kimse kimsenin
müşterisine karışmaz. Bu durum çimento fabrikasının müşteriden alacağının
05-81/1118-320
21
tahsilini de kolaylaştırmaktadır. Çünkü diğer çimento fabrikaları o müşteriye
mal vermediğinden ve müşteri fabrikasına bağlı kaldığından fabrikaya
borçlarını ödemek ve fabrikayla olan ilişkilerini iyi tutmak zorunda kalmaktadır”
şeklindeki ifadeleri tutanağa geçmiştir. 930
17. Set Group’tan alınan 28.5.1999 tarihli Türkiye Sunumu’nun “Ankara”
başlıklı sayfasında, “Pazardaki oyuncular arasındaki iyi klinker anlaşmaları, iç
pazardaki sürdürülebilir stabiliteye katkı sağlayacak” ifadesi yer almaktadır. Bir
başka yerde ise, “Klinker kapasitesindeki ciddi fazlalığa rağmen, oyuncuların
süregelen ihracatları ve klinker anlaşmaları, Nuh ve Çanakkale’nin ihracat
konusunda uzlaşmaları halinde, kavga riskini azaltacak” denilmektedir.
Nitekim Ankara ve İstanbul’a ilişkin bu değerlendirmelerin satış miktarı ve fiyat
üzerindeki etkileri, aynı belgenin “Turkish Cement Market–Situation&Outlook”
başlıklı sayfasında, “Genellikle düşük yakıt ve nakliye maliyetlerine bağlı 940
düşük üretim maliyetleri, bazı sorunlu bölgelerde, satışları artırma amacına
yönelik rekabetçi saldırganlığı ateşlemektedir. Bunun sonucunda, rekabetçi
tehditlere bağlı olarak, fiyatlar bir bölgeden diğerine çok büyük değişkenlik
göstermektedir. Aşırı derecede düşük fiyatlardan kötü etkilenen Ege, Akdeniz
ve Güney Anadolu bölgelerinin aksine, Ankara ve İstanbul bölgeleri, dışarıdan
gelen sürekli tehditlere rağmen, genellikle, satış miktarı ve fiyatlarını
koruyabilmektedir” şeklinde belirtilmektedir.
Bu noktada sektördeki fiyatların yıllar itibarıyla genel seyrine bakmak yerinde
olacaktır. Kurul’umuz analizlerini, esas olarak 1998-1999 yılları verileri 950
çerçevesinde yapmıştır. Bundan önceki döneme ilişkin olarak ise soruşturma
kapsamındaki bazı teşebbüslerin savunmasını yapmış bir firma tarafından
yapılan değerlendirmelerden alıntılar aşağıdadır:
18. ESC Consulting Ltd. tarafından hazırlanan, “Türkiye Çimento
Piyasalarında Rekabet Hukuku Kapsamında Temel Göstergeler ve
Teşebbüslerin Uygulamaları Üzerine Sektör Analizi”:
“...Çimento üreticisi grupların ve fabrikaların bölgesel satışlarını ve pazar
paylarını incelemek çimento üreticilerinin bölgesel yoğunlaşmalarını 960
belirlemek için gereklidir. Bu gruplar Türkiye’de bölgesel olarak bazı
pazarlarda hakim konumdadırlar...
AKDENİZ BÖLGESİ
...Bölgeye Konya, Afyon ve Denizli fabrikaları da ürün sevkıyatı yapmaktadır.
Böylelikle çimentoda navlun faktörünün sanıldığı kadar önemli olmadığı
anlaşılmaktadır...
Maliyet Yapısı ve Çimento Fiyatları
...Çimento fiyatlarının 1996 12 aylık ve 1997 6 aylık değişimleri
incelendiğinde,
Dökme çimento fiyatların 1996 yılında %124 ve 1997 ilk 6 ayında %64 970
oranında artmış olduğu tespit edilmektedir.
1996 yılında ham petrol fiyatları %120, elektrik dağıtım fiyatları ise %88
oranında artmıştır. Bu iki maliyet girdisinin maliyetteki payları da
05-81/1118-320
22
incelendiğinde çimento fiyatlarının maliyetin üzerinde bir artış içerisinde
olduğunu tespit edilmektedir.
Dolar bazında ise 1996 yılında
dökme çimento fiyatları %23.53 artmıştır.Bu artış yine dolar bazında
1997 yılının ilk 6 ayında %17.73 olarak belirlenmiştir.
1997’nin ilk altı ayında TL olarak dökme çimento fiyatları %55.3 oranında
artmıştır. Buna karşılık toptan eşya fiyatları endeksinde artış %30.5 olarak 980
gerçekleşmiştir...
Örnek olarak sadece Mayıs ayı çimento fiyatları incelendiğinde, bir ton dökme
çimentonun fiyatı 1996 Mayıs’ında 36 USD iken bu rakam 1997 Mayı’ında 47
USD olmak üzere bir artış göstermektedir. Diğer bir deyişle, söz konusu
dönemde çimento fiyatları dolar bazında %49.65 artmıştır. Ekonomik
göstergeler açısından bakıldığında, 1996-1997 arası toptan eşya fiyatlarındaki
artış oranının Mayıs ayı itibariyle %77.7 ve dolar artış oranının aynı dönemde
%75.81 olduğu belirlenmiştir. Bu da, dolar artışının enflasyona yakın
oranlarda arttığını göstermektedir. Aynı dönemde dökme portland çimento
fiyatları ise bir önceki döneme göre %110.8 oranında artış göstermiştir. 990
Çimentodaki bu fiyat artışlarını maliyet girdilerindeki artışa dayandırmak
mümkün gözükmemektedir. Ancak petrol fiyatlarındaki artış çimento nakliye
maliyetlerini kısmen artırmış ve satış hinterlandının daralmasına neden
olmuştur. Bütün bunlara rağmen bölgesel taleplerde bir azalma olmaması
pazar paylaşımı olanağını da beraberinde getirmektedir...
Demir ve çimento fiyatlarının ilk 7 ayda karşılaştırılması da çimento fiyat
artışlarının inşaat sektöründe kullanılan diğer malzemelerin çok üzerinde
artmış olduğunun göstergesidir...Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere, esas
inşaat gereçleri kategorisine giren çimento fiyatları diğer bazı inşaat
malzemeleri ile karşılaştırıldığında 1996-1997 yılı arasında daha yüksek bir 1000
artış trendi göstermiştir. Çimentoya yönelik talebin, inşaata olan talebe göre
şekillendiği göz önüne alınırsa, çimento fiyatlarında daha yüksek olarak
belirlenen artışın serbest piyasa düzenini belirleyen arz-talep dengesi
kaidesine göre oluşmadığı ortaya çıkmaktadır. Çünkü aynı dönemde çimento
fiyatları %174 oranında artmış, fakat esas inşaat gereçlerinde ortalama
%112.7’lik bir artış olmuştur. Bu dönemde genel inşaat malzemeleri
endeksinde %78.8’lik artış gerçekleşmiştir...
Sektördeki rekabet yapısı
...Türkiye pazarını bütün olarak değerlendirdiğimizde herhangi bir grubun
hakim konumda olduğu söylenemez. Fakat çimento sektöünde pazar 1010
oluşumları bölgesel düzendedir. Piyasaların bölgesel yapıları ve bölgesel
üreticiler değerlendirildiğinde ise, ayrı ayrı her piyasada, bölgesel lider
konumundaki grupların hakim konuma sahip oldukları görülmektedir...Sürekli
artış kaydeden çimento talebine karşın, üretim kapasitesinin aynı oranda
artmadığı, bu durumun ise piyasa fiyatlarının gelişmesine yansıdığı
görülmektedir. Bunun yanısıra 1996 yılında fiyatların Türk Lirası bazında
%123, Amerikan doları bazında ise %24 oranında artması da üretim ve talep
şartlarının bu şekilde gelişmesinin bir sonucunda bölgesel pazarların hakim
durumdaki üreticileri arasında uyumlu eylem halinde paylaşılmasının bir
göstergesidir.” 1020
05-81/1118-320
23
Kurul’umuz fiyatların; ana maliyet kalemleri, enflasyon, ABD Doları veya diğer
inşaat malzemelerindeki artışla kıyaslanması gibi bir yöntemi
benimsememektedir. Çünkü maliyetleri etkileyen unsurlar üretim teknolojisi,
ürün gamındaki değişimler gibi çok komplike etkenlere bağlıdır. Keza çimento
sektörünün tabi olduğu üretim koşulları bilinse bile, diğer inşaat
malzemelerindeki koşullar ortaya konulmadan bu şekilde bir kıyaslama
yapılması doğru değildir. Ancak çalışmada geçen, fiyatların pazar koşulları
dışında oluşması, pazar paylaşımı, navlun maliyetlerinin sanıldığı kadar
önemli olmaması, hakim durumun oluşması gibi ifadeler 1998 öncesine ışık 1030
tutmasının yanında sektöre ilişkin analizleri desteklemektedir.
Çimento sektörünün 1998-1999 dönemine bakarsak 1998 yılının özellikle ilk
yarısının üreticiler açısından parlak geçtiğini söyleyebiliriz. Ancak 1998’in
ikinci yarısında dünya ekonomisinde Asya ve Rusya krizleri patlak vermiştir.
Bu krizler çimento sektöründe kendisini hissettirmeye başlamış, ancak gerek
çimento sektörünün niteliği gereği geç tepki vermesinden gerekse de
uygulanan seçim ekonomisi, gecekondulaşmaya imkan verilmesi gibi
etkenlerden dolayı asıl etkilerini 1999’un ikinci yarısında göstermiştir. 1999
Ağustos ve Kasım aylarındaki deprem felaketlerini takip eden gelişmeler 1040
çimento pazarındaki daralmayı daha da artırmıştır. Son olarak 1999’un
sonundan itibaren başlayan ağır kış koşulları, talebi daha da azaltmıştır. 1998-
1999 dönemindeki gelişmelere ilişkin olarak teşebbüs yetkilileri ile yapılan
görüşmeler aşağıdadır:
19. Raportörler tarafından yöneltilen “1999 yılının ikinci yarısından itibaren
çimento fiyatlarındaki düşüşün sebebi nedir?” sorusuna YLOAÇ yetkilisi,
“Çimento sektöründe sıkıntı aslında 1998 ortalarında başladı ancak uygulanan
seçim ekonomisi, gecekondulara göz yumulması gibi etkenlerle bu durum
fazla hissedilmedi. Sektörün niteliği gereği, ekonomik krizlerin etkileri daha 1050
sonra ortaya çıkmaktadır. 1998 yılındaki Asya ve Rusya Krizlerinin etkileri de,
1999 yılının ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Ayrıca ilgili dönemde yaşadığımız
deprem afeti de sektörümüzü etkilemiştir. Çünkü, çok uzun bir süre ne tür
tedbirler alınması gerektiğine dair tartışmalar yürütülmüş ve bu dönemde
belediyeler inşaat ruhsatı vermemiştir. Keza psikolojik nedenlerden dolayı
konut talebinin azaldığı da söylenebilir. Depremin ekonomik etkileri önceki
krizin etkilerini de perçinlemiştir. Hemen belirtmek gerekir ki deprem yalnızca
deprem bölgesini değil tüm Türkiye’yi etkilemiştir çünkü yukarıdaki gerekçeler
tüm Türkiye için geçerlidir. Son olarak İç Anadolu bölgesinde 1999 yılının
sonundan itibaren başlayan ağır kış koşullarının da talep, dolayısıyla fiyat 1060
üzerinde olumsuz etkileri olmuştur” cevabını vermiştir6.
Yukarıdaki nedenlerle, çimento sektörünün karşı karşıya olduğu talep eğrisinin
1998’de başlayan ama 1999’un ikinci yarısında açıkça ortaya çıkan biçimde
sola kaydığını söyleyebiliriz. Bu durum teşebbüslerin hakim durumda olduğu
bölgelerde dahi hedeflediği fiyatları uygulayamamasına neden olmuş; faaliyet
bölgelerinin kesiştiği bölgelerde ise kendini daha açık belli etmiştir. Ancak belli
6 Benzer cevaplar, Set Ankara, Baştaş ve Set Afyon’da hazırlanan tutanaklarda da yer almaktadır.
05-81/1118-320
24
pazarlarda bu dönemde dahi anlaşmalar yapılmıştır. Fakat anlaşmaların
bozulmasının temel nedeni olarak gösterilen güvensizlik ortamının, bu
daralma döneminde daha fazla ortaya çıktığı da açıktır. 1070
Bu noktada önemli olduğunu düşündüğümüz bir husus daha belirtilmelidir.
Sektörde daralma olmasa bile çimento fiyatlarının düşmesi gerektiği
söylenebilir. Çünkü üretim maliyetleri de, üretim teknolojisindeki gelişmelerden
ve ürün gamındaki değişmelerden dolayı düşmektedir:
20. YLOAÇ’tan alınan PKÇ/B 32,5R ve KÇ 32,5 Tip Çimento Maliyet
Karşılaştırılması çalışmasında, YLOAÇ Hasanoğlan Çimento Fabrikası, 1998
Ocak ayından itibaren, KÇ 32.5 tip çimentodan, PKÇ/B 32,5R tip çimento
üretimine geçtiği için, geçişin enerji ve çimento maliyetine etkisi, Nisan-Ekim 1080
ayları periyodu baz alınarak Şirket yetkilileri tarafından değerlendirilmiştir. İlgili
çalışmada, klinker, alçı, yakıt maliyetlerinin azaldığı; tras, kalker, kömür,
elektrik ve işletme malzemesi maliyetlerinin ise yükseldiği söylenmektedir.
Ancak toplu bir değerlendirme yapıldığında, “1997 ve 1998 yılı Nisan-Ekim
ayları kümülatifte yapılan değişken maliyetlerde gerçekleşen toplam
tasarrufun (….) $/tÇ; birim maliyetler sabit olduğu varsayılarak yapılan
karşılaştırmalarda ise maliyetlerde gerçekleşen toplam tasarrufun (.…) $/tÇ
olduğu” söylenmektedir.
21. ESÇİM 1998–2002 Dönemi Gelişme Planı ve 1998 Yılı Programı’nda, 1090
“…Şirketimizin ana üretimi çimento olmakla birlikte (Eski tarihlerde genellikle
Portland Çimentosu üretilirken) teknolojide, standartlarda, maliyetlerde ve
pazardaki gelişmeler çerçevesinde son yıllarda üretim içinde Katkılı Portland
Çimentosunun ve Traslı Çimentonun payı giderek artmıştır. Bu suretle üretilen
klinker daha fazla çimentoya tahvil edilerek satış potansiyelini arttırmak
mümkün olmuştur. Ayrıca katkı miktarının oran olarak artışı üretim
maliyetlerini de azaltmıştır. Şirketimiz de bu gelişme istikametinde,
önümüzdeki yıllarda klinker kalitesindeki olumlu gelişmeleri, aynı miktar
klinkere daha fazla katkı malzemesi katarak daha fazla çimento üretme ve ton
başına çimento üretim maliyetini düşürmek yönünde çalışmalarını 1100
sürdürecektir…” ifadesi yer almaktadır.
22. ESÇİM 1999–2003 Dönemi Gelişme Planı ve 1999 Yılı Programı’nda,
“…TÇ 32,5 ve KÇ 32,5 tip çimentoların üretiminden vazgeçilerek; AB
normlarına uygun olarak 1.8.1998’de yürürlüğe giren 97/51-52 mecburi
standart çerçevesinde Ağustos 1998’den itibaren Portland Kompoze Çimento
(PKÇ 32,5) üretilmesine başlanmıştır. Böylece daha az klinker ve daha fazla
gerekli kompoze katkılar kullanılarak aynı evsafta daha çok çimento üretmek
dolayısı ile katma değeri artırmak mümkün olmuştur. Bu kompozisyonu daha
elverişli bir katmadeğer formüle edene kadar muhafaza etmek ve tespit etmek 1110
uygun görülmektedir…” denilmektedir.
05-81/1118-320
25
I.2.3.2. Savunmalar ve Bu Savunmalara İlişkin Değerlendirmeler
Yukarıda yer verilen tespitlere ilişkin olarak, soruşturma kapsamındaki bazı
teşebbüsler, “homojen bir malın söz konusu olduğu, ürünün niteliği gereği
maliyetlerin de birbirine çok yakın seyrettiği oligopolistik çimento sektöründe
uyumlu hareketlerin zorunlu bir sonuç olduğunu” ileri sürmüş; bazıları ise,
“‘oligopolistik bağımlılık’ argümanının, ‘fiyat tespiti’ ve ‘pazar paylaşımı’
iddialarına karşı savunma olarak kabul edilmesi gerektiğini” söylemiştir. 1120
Çimento üreticilerinin maliyetlerinin nasıl ve ne kadar farklılaştığı, uyumlu
hareketlerin homojen bir malın söz konusu olduğu oligopol pazarların zorunlu
bir sonucu olmadığı yukarıda ortaya koyulmuştur. Buna karşılık Kurul’umuzca,
“oligopolistik bağımlılık” savunmasını kabul etmektedir. Zaten bu savunma
kabul edildiğinden, fiyat hareketlerinin maliyetlerden bağımsız paralelliği; rakip
teşebbüslerin mevcut maliyet yapıları ve fiyat seviyeleri ile birbirlerinin ana
hinterlandlarına satış yapabileceğini gösterdiği durumlarda bile, uyumlu eylem
karinesine başvurmadan, teşebbüsler arasındaki koordinasyonu gösteren
delillerin varlığı aranmıştır. Başka bir deyişle, yalnızca iktisadi analizlerin 1130
bulunduğu durumlarda, “uyumlu eylem karinesi”ne bile başvurmadan, ihlalin
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık, teşebbüsler arasındaki
koordinasyonu gösteren delillerin varlığında “oligopolistik bağımlılık”
savunmasının kabul edilemeyeceği; aksine, bunun, teşebbüslerin yapacakları
diğer savunmaların çürütülmesinde kullanılabileceği açıktır.
I.2.4. Çimento Sektöründe Bilgi Değişiminin Önemi Ve Bilgi Değişimine
Rekabet Hukukunun Bakışı
I.2.4.1. Tespitler 1140
Çimento endüstrisini analiz ederken değinilmesi gereken bir diğer husus,
sektördeki bilgi değişimidir:
1. 1994 Mart tarihli Cembureau7 İstatistik Kuralları çalışmasında yer alan,
“Bu {Cembureau İstatistik} kuralların{ın} amacı, Cembureau çalışanlarına ve
üyelerine Cembureau’nun istatistiksel faaliyetleri için bilgi toplama ve
değişiminde rehberlik etmektir. Bu kurallar, Avrupa Topluluğu’nun rekabet
hukuku ilkelerini yansıtmak amacıyla düzenlenmiştir. Bilgilerin Cembureau
tarafından toplanması ve dağıtılması, kurumun önemli ve yasal bir görevidir. 1150
İşletmeler, etkili karar alacakları zaman kendi endüstrilerindeki koşullar
hakkında güvenilir bilgi alma ihtiyacı duyarlar. Endüstri ve kamu yararı için bu
istatistiksel programların değeri mahkemeler ve Avrupa Komisyonu tarafından
kabul edilmiştir. Bununla birlikte, fiyat veya üretim düzeylerinin belirlenmesi,
müşterilerin ya da satış alanlarının paylaşılması gibi işletmelerin rekabetçi
davranışlarını koordine etmeye yönelik olan (yahut bu şekilde algılanabilecek
olan) istatistiksel faaliyetlerden kesinlikle kaçınılmalıdır. Cembureau’nun
7 Avrupa Çimento Birliği.
05-81/1118-320
26
politikası, firma bazında, gizli ve doğası gereği rekabete duyarlı8 herhangi bir
bilginin dağıtılmasından veya birleşik bir yapıda olsa dahi rekabetçi
davranışların koordinasyonunu kolaylaştırdığı şeklinde yorumlanabilecek 1160
herhangi bir bilginin mübadelesinden kaçınmaktır” şeklindeki ifadeler,
istatiksel bilgi değişimine rekabet hukukunun bakış açısını özetlemektedir.
İlgili belgede, bu ifadelerin ardından, Rekabet Kurumu tarafından, TÇMB’ye
menfi tespit verilmesi için gerekli görülen koşullara benzer kurallar yer
almaktadır.
2. Bilgi değişimine ilişkin olarak TÇMB ile Rekabet Kurumu arasındaki
yazışmalar ve bunlara ilişkin diğer belgeler:
1) TÇMB’den Rekabet Kurumu’na gönderilen 1.12.1997 tarihli yazıdaki, 1170
“Çimento kalkınmanın temel maddelerinden biri olması bakımından ülkede
istenilen yerde, zamanda ve miktarda çimentonun bulunmasını temin etmek
üzere Birliğimiz kısa, orta ve uzun vadeli çimento üretim, tüketim ve ihracat
projeksiyonları yapmakta ve bu projeksiyonları izlemek ve gerektiğinde
düzeltici tedbirler almak amacına yönelik olarak tüm üreticilerden üretim, iç
satış, ihracat, stok bilgilerini aylık olarak derlemekte ve bilgileri tüm çimento
üreticilerine eşit olarak dağıtmaktadır...Geçmişte, ülke ekonomisi açısından
önemli yararlar sağlayan bu projeksiyon, bilgi toplama ve dağıtma
faaliyetlerimizin rekabetin korunması konusundaki yeni mevzuat
muvacehesinde değerlendirilerek sürdürülebilmesi için gereğini emir ve 1180
müsaadelerinize arz ederiz” şeklindeki ifadeler, bilgi değişiminin çimento
sektöründe taşıdığı anlamı, bizzat TÇMB’nin bakış açısıyla ortaya
koymaktadır.
2) Rekabet Kurumu’ndan, cevaben, 15.5.1998 tarih ve 1054 sayı ile TÇMB’ye
gönderilen ve menfi tespit verilmesinin hangi koşulların yerine getirilmesi
halinde mümkün olacağını gösteren yazıdaki şu ifadeler önemlidir:
“Teşebbüs bazında miktar verilerinin mübadelesini içeren bilgi değişim
sistemleri, çimento pazarının yukarıda değinilen özellikleri ile biraraya 1190
geldiğinde, Rekabet Hukuku uygulamaları ile önlenmek istenen yapılanma ve
davranış türlerinin oluşumunu kolaylaştırma potansiyeli ihtiva etmektedir.
Böyle bir pazarda sık ve ayrıntılı bilgi değişiminin, ekonomik birimlerin
davranışlarındaki esnekliğin giderilmesine ve rekabetin doğasında bulunan
risklerin bertaraf edilmesine yönelik olarak anormal saydam ve istikrarlı bir mal
akışını içeren yapay piyasa koşullarının yaratılmasına araç olabileceği açıktır.
Bunun için, benzer bilgi değişim sistemlerinin teşebbüs bazında ayrıntılı ticari
bilgi içermesinden kaynaklanan; teşebbüslerin ticari davranışlarının serbest
rekabet şartları altında oluşan bireysel tercihler haricindeki etkenlere
dayanılarak belirlenmesini, piyasa davranışlarının koordinasyonunu ve 1200
Rekabet Hukukuna aykırı yapılanmaların işleyişlerinin denetlenmesini
sağlama ihtimali mevcuttur.
8 Rekabete duyarlı temel veriler: Fiyatlar, Üretim, Kapasite, Ticaret.
05-81/1118-320
27
Yukarıda belirtilen sakıncalar Birliğiniz tarafından halen sürdürülmekte olan
uygulamaya Menfi Tespit verilmesine engel olmaktadır. Söz konusu
sakıncaların ortadan kaldırılması ve dolayısıyla Rekabet Hukuku esaslarının
ihlal edilmesine engel olunması amacıyla verilerin toplanması ve dağıtılması
aşamalarında aşağıdaki prensiplere uyulması gerekmektedir:
1. Miktara ilişkin verilerin (üretim, satış, stok, ihracat vb.) gösterildiği
tablolar, bu tür verilerin teşebbüs veya ekonomik birlik teşkil eden teşebbüs 1210
grupları bazında bilinmesine imkan vermeyecek şekilde hazırlanmalıdır. Bu
nedenle tablolarda yalnızca her coğrafi bölge için toplam üretim, satış, ithalat,
ihracat ve stok bilgilerine yer verilmeli; bir bölgedeki teşebbüs ya da ekonomik
birlik teşkil eden teşebbüs grubunun sayısı üçten az ise, söz konusu bölgeye
ilişkin veriler, bireysel bazda hesaplanmalarına imkan vermeyecek şekilde
çevre bölgelerden birinin verileriyle birleştirilerek (toplanarak)
tablolaştırılmalıdır.
2. Herhangi bir veri grubuna dayanılarak teşebbüslerin birbirleriyle
karşılaştırıldığı tablolar hazırlanmamalıdır.
3. Tablolarda yer alan istatistiki veriler teşebbüs temsilcilerinin biraraya 1220
geldiği toplantılarda hiçbir görüşmeye ve tartışmaya konu edilmemelidir.
4. Dağıtılan istatistiklere ek olarak teşebbüslerin karşılıklı rekabetçi
davranışlarını etkileyebilecek herhangi bir yorum, analiz veya tavsiyeye yer
verilmemelidir.
5. Her bir ürün türünden belirli bir dönemde üretilen miktarların gösterildiği
tablolar bu listedeki bireysel bilgilerin açıklanmamasına yönelik prensiplere
aynen uyularak hazırlanmalıdır. Bunun için, ürün türleri en fazla üç gruba
ayrılarak bölgesel toplamlar halinde yayınlanmalıdır.
6. Fiyatların, üretimin, satışların ve kapasite kullanım oranlarının
gelecekteki durumlarına dair tahminler yapılmamalıdır. 1230
7. Teşebbüs Birlikleri, verilerin toplanması ve tablolaştırılması ile görevli
olan kişilerin, rekabete hassas bilgileri (özellikle teşebbüslerden toplanmış
bireysel miktar verilerin) Birlik üyelerinden ve üçüncü kişilerden gizli
tutmalarını sağlamalıdır.
8. Belirli bir teşebbüse ilişkin rekabete hassas bilgilerin anlaşılması
ihtimali varsa özetler ve toplamlar dahi yayımlanmamalıdır.
9. Aylık verileri gösteren tablolar, ilgili ayın bitiminden itibaren iki ay
geçmeden dağıtılmamalıdır.
10. İstatistiki bilgi talep eden kamu kuruluşları (DİE, DPT vb.) ile ilişkilerin
aynen sürdürülmesinde sakınca yoktur. 1240
Başvuruya konu olan uygulamanızın Menfi Tespit kapsamında
değerlendirilebilmesi için yukarıda sayılan prensipler doğrultusunda yeniden
düzenlenmesi ve uygulamanın düzeltilmiş halini gösteren taslak tabloların
ivedilikle Kurumumuza intikal ettirilmesi gerekmektedir.”
3) Bu yazı üzerine, TÇMB tarafından gerekli koşullar yerine getirilmiş ve bu
durum tüm üyelere, 22.05.1998 tarihinde TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı
Ayduk ÇELENK ve Genel Koordinatör Yavuz BAYAR imzalı, “Birliğimizin
faaliyetleri hakkında Rekabet Kurumu’na yapmış olduğumuz, müracata adı 1250
05-81/1118-320
28
geçen kurum tarafından verilen cevabi yazı ilişikte sunulmuştur. Yazıdan da
anlaşılacağı gibi Birliğimiz üreticilerinden aylık ve devre olarak klinker, çimento
üretimi, iç satış, ihracat ve ithalat rakamları ile klinker ve çimento stok
rakamlarını almaya devam edecektir. Ancak, Birliğimiz bu rakamları Devlet
Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve diğer isteyen resmi kuruluşlar
dışındaki üyelere veya üçüncü şahıslara üretici bazında hazırlanmış olan
bölgesel sonuçları ihtiva eden tabloları iki ay gecikmeli gönderecektir. Birlikçe
toplanan bu istatistiki değerler gizlilik içinde muhafaza edilecektir. Bilgilerinizi
ve gereğini rica ederiz” şeklindeki yazı ile bildirilmiştir.
1260
4) TÇMB yetkilisi, Raportörler tarafından yöneltilen sorulara şu cevapları
vermiştir:
“Soru: Birlik’e hangi teşebbüsler üyedir?
Cevap: Birliğimize, Uzan grubu dışında Türkiye’de klinker ve çimento üretimi
yapan tüm teşebbüsler üyedir. Birliğimize üye olabilmek için klinker ve
çimento üretiminin bir arada gerçekleştirilmesi gereklidir. Dolayısıyla yalnızca
çimento üreten ya da paketleyen teşebbüsler üye değildir.
Soru: Üye teşebbüslerden Birlik’e fiyat konusunda veri transferi olmakta
mıdır? 1270
Cevap: Hayır.
Soru: Üye teşebbüslerden Birlik’e yapılan üretim ve satış miktarına ilişkin bilgi
aktarımı nasıl bir prosedüre tabi tutulmaktadır?
Cevap: Üye teşebbüslerden üretim ve satış miktarına ilişkin bilgiler Birlik web
adresine gelir. Bilgisayar sistemimiz uyarınca bana gelen bu bilgiler,
tarafımdan kullanıma hazır hale getirilmek üzere, Birlik personeli Kerem
ERŞEN’e aktarılır. Benim herhangi bir nedenle Ankara’da bulunmadığım
dönemlerde ise, yerime vekalet eden Ar-ge Direktörü Prof.Asım Yeğinobalı
tarafından bu görevliye aktarılır. Dolayısıyla, Rekabet Kurulu’nun ilgili
kararından bu yana, teşebbüsler tarafından üretim ve satış bilgilerini, ham hali 1280
ile yalnızca iki kişi (Genel Koordinatör veya onun olmadığı dönemlerde yerine
vekalet eden kişi ile verileri hazırlayan görevli) görebilmektedir. Bunlar dışında
hiç kimse, Birlik Yönetim Kurulu Başkanı dahil olmak üzere, veriler Kurulunuz
kararına uygun hale gelmeden göremez.”
TÇMB’nin belirlenen ilkelere aykırı hareket ettiğini gösteren hiçbir delil
bulunamaması, yetkilinin sözlerini desteklemektedir.
Bilgi değişiminin önemi şu belgelerle de ortaya konabilir:
1290
3. 4.7.1994 tarihli Oyak Çimento İştirakleri Koordinasyon Toplantısı
Tutanağı’ndaki “…Üretim ve satış planlaması kontrolünün Çimento
Müstahsilleri Birliği’nce yapılabileceği, her fabrikanın kendilerine verilen
kontenjan çerçevesinde yaptığı satışı Birliğe bildirmesi, kontenjanına göre ilgili
05-81/1118-320
29
ayda aşağı veya fazla sattıysa fiyatını aşağı yukarı çekerek bir sonraki ay
telafi yoluna gidilmesinin mümkün olabileceği, kontrol için gerekirse her ay
toplantı tertiplenebileceği, fazla üretimin ise ihracata yöneltilmesi gerektiği
belirtilmiştir...” ifadesi, yapılan anlaşmaların devamını sağlamak için satış
miktarlarının bilinmesinin önemini göstermektedir.
1300
4. 7.10.1997 tarihli Esçim III. Stratejik Planlama Komitesi Toplantı
Raporu’nda yer alan Genel Müdür Sadık AKALAN’ın, “Afyon’un 1996 yılına
göre 54.000 ton fazla satışı var. Denizli ve Afyon ucuz satışlarını kontrol
edemiyor, normalde Antalya yöresine gönderiyor. Fakat bizim bölgemize
kaçak girişler oluyor…” şeklindeki sözleri, aylık satış miktarlarının bilinmesinin
yarattığı aşırı şeffaflığı ortaya koymaktadır. Bu şeffaflık bir sonraki bölümde
değinileceği üzere, bayilerin sektörde yarattığı rekabetçi etkilerin tespitine
imkan ve dolayısıyla dikey kısıtlamaların getirilmesine sebebiyet vermektedir.
Sektördeki teşebbüsler, gerek TÇMB vasıtasıyla üye oldukları Cembureau 1310
istatistik kurallarından gerekse de Rekabet Kurumu-TÇMB arasındaki
yazışmalardan dolayı konunun önemini bilmektedir; hatta bazı teşebbüsler,
savunmalarında, sektörün rekabet hukuku bakımından miladının TÇMB’nin
üyelerine gönderdiği yazı ile başlaması gerektiğini ifade etmiştir. TÇMB’nin
belirlenen ilkelere uygun şekilde faaliyetlerini sürdürdüğü düşünüldüğünde,
teşebbüslerde bulunan rakiplere ilişkin satış miktarı ve diğer verilerin tek
açıklaması, teşebbüslerin, konunun hassasiyetine rağmen, birbirleri ile bilgi
değişimi içinde bulunduğudur.
I.2.4.2. Savunmalar ve Bu Savunmalara İlişkin Değerlendirmeler 1320
Soruşturma kapsamındaki teşebbüsler, yukarıda yer verilen tespitlere ilişkin
olarak, “‘her fabrika bünyesinde bulunan piyasa araştırmacıları ve analiz
uzmanlarının, rakip teşebbüslerin satış fiyatı ve miktarı vb. bilgilerini,
piyasanın şeffaf yapısı, SPK’ya bağlı şirketlerin üçer aylık kesin üretim ve
satış rakamlarını yayımlamaları, yıl sonu faaliyet raporları, TÇMB’den temin
edilen veriler gibi etkenler sayesinde kesinliğe yakın bir oranda tahmin
edebildiğini’ iddia etmekte; dolayısıyla, bu nitelikteki bilgilerin edinimi için
teşebbüsler arasında bir iletişimin kurulmasına ihtiyaç bulunmadığı”
savunmasını ileri sürmektedir. 1330
Kurul’umuz, bir teşebbüste yapılan yerinde incelemede bulunan rakiplere ait
bilgilerin, piyasadaki araştırmalarla elde edilebileceğini (örneğin, alıcılara
duyurulmuş fiyatlar, mevzuat gereğince yayımlanmış veriler) tespit etmişse,
bunları zaten teşebbüsler arasındaki koordinasyonu gösteren deliller olarak
kullanmamaktadır. Buna karşılık, soruşturma kapsamındaki teşebbüslerin ileri
sürdüğü yöntemlerle de, ilerleyen bölümlerde gösterilecek kadar yakın
tahminlerin yapılması mümkün değildir. Kaldı ki, yapılan yerinde
incelemelerde, “...’nın verdiği-...’dan alınan bilgiler” gibi ifadelerin yer aldığı
belgeler de bulunmuştur. Ancak vurgulamak gerekirse, bunlar olmasaydı dahi, 1340
yukarıdaki nitelikteki belgeler delil olarak kullanılabilir.
05-81/1118-320
30
I.2.5. Çimento Sektöründe Dikey Kısıtlamalar
I.2.5.1. Tespitler
Çimento sektöründeki dikey kısıtlamalara ilişkin olarak değerlendirme
yapabilmek için, öncelikle, sektörde kullanılan fiyatlandırma sistemi
açıklanmalıdır. Soruşturma kapsamındaki teşebbüslerin hemen tamamı
“birden fazla baz noktası sistemi” olarak adlandırılan sisteme benzer bir 1350
fiyatlandırma politikası uygulamaktadır. Bu uygulamalar, Amerika Birleşik
Devletleri (ABD) Yüksek Mahkemesi tarafından 1948’de yasaklanan9 sisteme
benzemektedir. Benzerlik, örnek olarak alınan aşağıdaki belgede belirtildiği
üzere, diğer çimento fabrikalarının, satış yaptıkları bölgeye en yakın çimento
fabrikasının o bölgeye uygulamakta olduğu fiyata uygun fiyatla satış
yapmasından kaynaklanmaktadır:
1. “Bolu Çimento Sanayii A.Ş.’nin Tüketiciyi Koruma ve Rekabetin
Korunması Hakkındaki Kanunlar İle İlgili Görüş ve Düşünceleri” başlıklı
yazıda, “…Bolu Çimento diğer tüm fabrikaların yaptığı gibi hinterlandı 1360
içerisinde her bölgeye en yakın çimento fabrikasının o bölgeye uygulamakta
olduğu fiyata uygun fiyat tespit ederek, satışlarını yapmaktadır…”
denilmektedir.
Uygulanan sistemde fiyat, diğer fabrikaların bir bölgeye geliş maliyetine göre
belirlendiği için genelde fabrika merkezlerindeki fiyat seviyesi de yüksek
olmaktadır. Ancak bazen arz-talep dengesi içinde İstanbul, Ankara gibi
bölgelerde daha yüksek fiyat seviyesi oluştuğundan, fabrika merkezine aynı
mesafedeki iki bölgede fiyat farklılıkları meydana gelmekte ve aşağıdaki
yasaklamalar söz konusu olm