Rekabet Kurumu Başkanlığından,
(Danıştay’ın İptali Üzerine Verilen)
REKABET KURULU KARARI
Dosya Sayısı : 02/1/EÖ-99/2 (Soruşturma)
Karar Sayısı : 05-88/1221-353
Karar Tarihi : 29.12.2005
Dosya Konusu : Rekabet Kurulu’nun 20.7.2001 tarih, 01-35/347-95
sayılı Kararı’nın iptaline ilişkin Danıştay 13. Dairesi’nin 15.11.2005 tarih,
2005/5952 E. 2005/5518 K. sayılı kararı üzerine Turkcell İletişim Hizmetleri
A.Ş.’nin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. ve 6.
maddelerini ihlal ettiği iddiasının yeniden değerlendirilmesi.
A - TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
II. Başkan : Tuncay SONGÖR
Üyeler : Prof. Dr. Zühtü AYTAÇ, Rıfkı ÜNAL, Prof. Dr.
Nurettin KALDIRIMCI, M. Sıraç ASLAN, Süreyya
ÇAKIN, Mehmet Akif ERSİN.
B - RAPORTÖRLER : Derya YENİŞEN, E. Ebru ÖZTÜRK
C - ŞİKAYET EDENLER
Başarı Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Çetin Emeç Bulvarı, No:117 06520 Balgat/Ankara
Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş.
Mehmet Akif Mah. İnönü Cad. Star Sokak No:2 34540 İkitelli/İstanbul
D - HAKKINDA SORUŞTURMA YAPILAN
Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.
Meşrutiyet Cad. No:153 80050 Tepebaşı/İSTANBUL
Temsilcisi: Prof. Dr. Arif ESİN
Akaretler Sıraevleri Spor Caddesi No:67 80680 Beşiktaş/İSTANBUL
E - İDDİALARIN ÖZETİ
Başarı Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Başarı Elektronik)'nin şikayet
dilekçesinde,
- Türkiye’de cep telefonu şebekelerinin işletilmesinin Turkcell İletişim
Hizmetleri A.Ş. (Turkcell) ve Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş.
(Telsim) olmak üzere iki şirkete verildiği ve bu şirketlerden Turkcell’in %70 pazar
payı ile hakim durumda olduğu,
- Başarı Elektronik’in Nokia cep telefonlarının Türkiye distribütörü olduğu ve
bu marka cep telefonlarının pazardaki belli başlı rakiplerinin Ericsson, Panasonic
vb. markalardan oluştuğu,
- Turkcell'in ortaklarından olan büyük bir grubun aynı zamanda Ericsson cep
telefonlarının Türkiye distribütörlüğünü yapan KVK Mobil Telefon Sistemleri A.Ş.
(KVK) şirketinin de en büyük hissedarı olduğu,
05-88/1221-353
2
- Turkcell’in diğer cep telefonu satıcılarına uyguladığı distribütör satış destek
primini, önceleri Başarı Elektronik’e de uyguladığı,
- Bu uygulamanın diğer büyük distribütörlere uygulanan orandan daha düşük
olmasına rağmen Başarı Elektronik’in Turkcell hatlı satışlarındaki pazar payının
önemli ölçüde arttığı,
- Başarı Elektronik’in, piyasadaki gücünü artırması üzerine Turkcell’in adı
geçen şirkete uyguladığı satış destek primini kaldırdığı ve ayrımcı bir davranışla
şirketten hat ve sim kart ücreti talep ettiği, bunun sonucunda Başarı Elektronik’in
satışını yaptığı cep telefonlarının bedelinde rakiplerine nazaran 100 - 200 Alman
Markı (DM) arasında bir artış meydana geldiği
belirtilerek 4054 Sayılı Kanun’un gereklerinin yerine getirilmesi talep edilmiştir.
Telsim’in şikayet dilekçesinde ise;
- İki ayrı ürün piyasası olarak ele alınması gereken GSM operatörlüğü
piyasası ile GSM cihazları piyasasının Çukurova Holding tarafından tek bir piyasa
gibi algılandığı ve ekonomik faaliyetlerde ayrı ayrı ürün piyasalarında elde edilen
hakim durumun getirdiği avantajların beraberce kullanıldığı,
- GSM cihazları piyasasında %50'den fazla pazar payına sahip olan Ericsson
cihazlarının GSM operasyonu piyasasında %70 oranında pazar payına sahip
Turkcell hatlarıyla kullanılması zorunlu tutularak her iki piyasadaki hakim
durumlarının daha da güçlendirildiği,
- Hem hat piyasasının hem de cihaz piyasasının dağıtım sisteminde Türkiye
genelinde yaygın olan aynı distribütör ve bayi ağının kullanılması ve sadakat
indirimleri ile Telsim’in ilgili piyasaya sokulmasının engellenmesiyle yüksek pazar
payının muhafaza edilebildiği,
- Kullanıcıların genel olarak, sahip oldukları GSM telefon numarasını
değiştirmeme yönündeki eğilimlerinin, bir malın satışının diğer hizmetin de alımı
şartına bağlanması gibi bir uygulamaya gidilmesini kolaylaştırdığı,
- Ericsson ya da öngörülen belirli markalı cihazların Turkcell hattı ile satıldığı
ve başka GSM hattı veya cihaz satılmaması koşulu ile Turkcell bayilerine bağlılık
indirimi yapıldığı ve bu kurala riayet etmeyenlerin performans primlerinde kesinti
uygulandığı veya primlerin tamamen kaldırıldığı,
- Turkcell’in ikinci GSM hattı satın alanlara önemli oranlarda iskonto
uyguladığı, ilk başta promosyon gibi görülen bu uygulamanın Turkcell’in %70’lik
pazar payı da gözönünde bulundurulduğunda Telsim’i piyasanın dışına itmek
amacını taşıdığı ve Turkcell ile Ericsson’un ayrı ürün piyasalarında elde etmiş
oldukları hakimiyeti ortak davranışlar sergileyerek Telsim’in faaliyetlerini
zorlaştırmak yönünde kullandıkları,
- Türkiye’de Ericsson dışındaki alıcı cihaz satan teşebbüslerin de pazar
aradığı, örneğin Alcatel’in fiyat rekabetine girebilecek bir ürün olduğu, ancak
Telsim hattı satan ihtisas mağazalarından gelen talebin, Alcatel tarafından
Turkcell’in engelleyici tutumu nedeniyle reddedildiği ve bu şekilde, Alcatel’in
Telsim hatlı telefonlar da satarak Ericsson satışlarına karşı yapacağı rekabetin
Ericsson ve Turkcell tarafından ortaklaşa bertaraf edildiği
05-88/1221-353
3
belirtilmiş, Turkcell hakkında 4054 Sayılı Kanun uyarınca gerekli işlemlerin
yapılması talep edilmiştir.
F - DOSYA EVRELERİ
1. Başarı Elektronik’in şikayet dilekçesi 31.8.1999 tarihinde 4190 sayı ile,
Telsim’in şikayet dilekçesi ise 27.9.1999 tarih ve 1145 sayı ile Rekabet Kurumu
kayıtlarına intikal etmiştir.
2. Bu başvurular üzerine hazırlanan 6.10.1999 tarih, D2/1/E.Ö.-99/2 sayılı İlk
İnceleme Raporu 28.10.1999 tarihli Kurul toplantısında görüşülmüş ve bir
soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, Kanun'un
40/1. maddesi uyarınca önaraştırma yapılmasına 99-49/539-340 sayı ile karar
verilmiştir.
3. İlgili karar uyarınca düzenlenen 6.12.1999 tarih, D2/2/E.Ö.-99/3 sayılı
Önaraştırma Raporu 13.1.2000 tarihli Kurul toplantısında görüşülerek 4054 Sayılı
Kanun'un 41. ve 43/1. maddeleri uyarınca Turkcell hakkında aynı Kanun'un 4 ve
6. maddelerini ihlal edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması amacıyla
soruşturma açılmasına 00-2/13-6 sayı ile karar verilmiştir.
4. Aynı Kanun'un 43/2. maddesi uyarınca soruşturma kararı ve teşebbüs ile
ilgili olarak ileri sürülen iddiaların türü ve niteliği hakkında yeterli bilgi 28.1.2000
tarihinde ilgili tarafa tebliğ edilerek 30 gün içinde ilk yazılı savunmaları talep
edilmiştir.
5. Turkcell tarafından yasal süresi içinde gönderilen ilk yazılı savunma
29.2.2000 tarih ve 5506 sayı ile Rekabet Kurumu kayıtlarına intikal etmiştir.
6. Rekabet Kurulu'nun 13.6.2000 tarihli toplantısında Kanun'un 43. maddesi
hükmü uyarınca soruşturmanın süresi 6 ay uzatılmıştır.
7. Soruşturma Heyeti'nce düzenlenen 12.1.2001 tarih ve S.R./01-1 sayılı
Soruşturma Raporu, Kanun'un 45/1. maddesi uyarınca Kurul Üyeleri ile ilgili
taraflara tebliğ olunmuş ve aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince hakkında
soruşturma yürütülen teşebbüsten 30 gün içinde ikinci yazılı savunmasını
göndermesi istenmiştir.
8. Soruşturma Raporu'nun tebliğini takiben, hakkında soruşturma yürütülen
teşebbüs, Kanun'un 45. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca savunma süresinin 30
gün uzatılmasını talep etmiştir. Tarafların bu taleplerinin gerekçesi Kurul
tarafından haklı görülmüş ve talep kabul edilmiştir.
9. Turkcell'in ikinci yazılı savunması 16.3.2001 tarih ve 1056 sayı ile Rekabet
Kurumu kayıtlarına intikal etmiştir.
10. Soruşturma Heyeti'nin hazırladığı 2.4.2001 tarihli "Ek Yazılı Görüş",
Kanun'un 45/2. maddesi uyarınca tüm Kurul Üyeleri ve ilgili tarafa gönderilmiştir.
11. Turkcell'in, 4054 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde
Soruşturma Heyeti Ek Yazılı Görüşüne karşılık oluşturacağı cevaba ilişkin olarak
30 günlük ek süre talebi, Rekabet Kurulu'nun 25.4.2001 tarihli toplantısında
görüşülerek 01-20/190-M sayılı karar ile uygun bulunmuştur.
05-88/1221-353
4
12. Turkcell'in ek görüşe karşı cevap yazısı Kurum kayıtlarına 7.6.2001
tarihinde intikal etmiştir. İlgili teşebbüsün söz konusu cevap yazısındaki talebi
üzerine, Rekabet Kurulu'nun 12.6.2001 tarih ve 01-27/272-M sayılı Kararı ile
19.7.2001 günü saat 10.30'da sözlü savunma toplantısı yapılmasına ve toplantıya
şikayetçi ile soruşturma kapsamında bulunan tüm teşebbüslerin davet edilmesine
karar vermiştir. Sözlü savunma toplantısı davetiyeleri, Kanun'un 46/2. maddesi
uyarınca ilgililere gönderilmiştir.
13. 19.7.2001 tarihinde yapılan sözlü savunma toplantısına şikayetçi Başarı
Elektronik ile Telsim de katılmış ve ilgili taraf savunmasını yapmıştır.
14. Rekabet Kurulu 20.7.2001 tarihinde 01-35/347-95 sayı ile nihai kararını
vermiş ve karar Kanun'un 49. maddesi uyarınca 1.8.2001 tarihinde tefhim
edilmiştir.
15. Turkcell tarafından 01-35/347-95 sayılı kararının iptali ve yürütmesinin
durdurulması istemiyle Danıştay 10. Dairesi’nde 2003/ 3984 E. sayısına kayden
dava açılmıştır.
16. Kurul’un anılan 01-35/347-95 sayılı kararı “Soruşturmayı yürüten Kurul
üyesinin nihai karar toplantısına katılarak oy kullanmasının hukuka aykırı olduğu”
gerekçesiyle Danıştay 13. Dairesi’nin 15.11.2005 tarih ve 2005/5952 E.,
2005/5518 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
17. Bu karar üzerine, Kurul ilk İnceleme ve soruşturmaya ait tüm savunma, ek
savunma, sözlü savunma tutanakları, raporlar, Danıştay’ın iptal kararı, tüm dosya
münderecatında yer alan bütün bilgi ve belgeleri inceleyerek 29.12.2005
tarihinde dosyaya ilişkin nihai kararını vermiştir.
G- RAPORTÖRLERİN GÖRÜŞÜ
Dosyanın raportörleri tarafından;
1. GSM hizmetleri piyasasında Turkcell'in hakim durumda olduğu,
2. a) Turkcell'in, GSM cep telefonu distribütörleri ile münhasır çalışması veya
bunları kendisine bağımlı konuma getirmesi suretiyle, bu distribütörlerin rakip
operatörlerle benzer kampanyalar yapmasını ve sonuç olarak bu distribütörlere
ait cihazların rakip operatör hattı ile satılmasını kısıtlayarak;
Aktivasyon merkezleri ile münhasır çalışmak suretiyle, aktivasyon
merkezlerinin aynı zamanda distribütörlerin bayileri olmaları ve bu distribütörlerin
tamamına yakınının yukarıda açıklanan münhasır ve bağımlı distribütörler
olmalarının birlikte sonucu olarak rakip operatörün piyasadaki faaliyetlerini
zorlaştırarak;
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 6. maddesinin (a)
bendinde;
b) Turkcell'in GSM hizmetleri piyasasındaki hakim durumuna dayalı olarak,
cep telefonu piyasasında faaliyet gösteren distribütörler arasında gerçekleştirdiği
ayrımcı uygulamalar sonucunda kendisi ile münhasır çalışan distribütörler
05-88/1221-353
5
karşısında, münhasır çalışmayan distribütörlerin rekabette dezavantajlı konuma
gelmesine neden olarak,
GSM operatörleri piyasasındaki hakim durumunu, kendisi ile ekonomik birlik
içinde olan KVK Mobil Telefon Sistemleri A.Ş.'nin (KVK) cep telefonu piyasasın-
daki durumunu güçlendirmek için kullanarak ve cep telefonu piyasasında KVK’nın
rakibi durumunda olan distribütörler aleyhine rekabeti kısıtlayarak,
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 6. maddesinin (b) ve (d)
bendlerinde;
c) Turkcell'in buraya kadar belirtilen uygulamalar sonucu, tüketicinin istediği
marka cep telefonunu istediği şebeke hattı ile kullanmasını engelleyerek,
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 6. maddesinin (e)
bendinde
örneklenen kötüye kullanma hallerini gerçekleştirmek suretiyle 4054 Sayılı
Kanun'un 6. maddesi kapsamında ihlale yol açtığı;
Bu nedenle aynı kanunun 16. maddesinin ikinci fıkrası gereğince idari para
cezası ile cezalandırılması gerektiği;
Turkcell'in diğer distribütör ve ithalatçıların eşit talepleri karşısında onlarla da,
yoğun olarak çalıştığı distribütörlere uyguladığı koşullarda çalışması ve
distribütörleri münhasır çalışmak zorunda bırakan uygulamalara başvurmaması
gerektiği;
3. Turkcell'in soruşturulan dönemde dağıtım ağındaki teşebbüsler (TAM -
Turkcell Aktivasyon Merkezi, TAN - Turkcell Abone Noktası) ile yaptığı
sözleşmelerde yer alan fiyat tespitine ve münhasırlığa ilişkin hükümler nedeniyle
bu sözleşmelerin 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi kapsamında ihlal teşkil ettiği,
Soruşturma dönemi boyunca, Aralık 1999 tarihine dek yürürlükte olan
sözleşmelerin ve bu tarihten sonra yürürlüğe giren yeni sözleşmelerin fiyat
tespitine ilişkin hükümleri ve buna dayalı eylemlerinden dolayı 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 16. maddesinin ikinci fıkrası gereğince
idari para cezası ile cezalandırılması gerektiği
ifade edilmektedir.
H - İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
H.1. İLGİLİ PAZAR
İlgili pazar, sayısal hücresel mobil telekomünikasyon hizmetlerinin belirli
karakteristik özellikleri itibarıyla, fiyat, kullanım amaçları, tüketici tercihleri
açısından önce PSTN denilen sabit kablolu telefon hizmetleri ile, daha sonra
analog mobil telekomünikasyon hizmetleri (NMT-450) ile, son olarak da kullanılan
farklı frekanslara göre kendi aralarında ikame edilebilir olup olmadığına ve bunun
05-88/1221-353
6
yanı sıra sürekli bir ihtiyacı karşılamaya uygun olup olmadığına1 bağlı olarak
tespit edilmiştir.
Türkiye'de sayısal (dijital) hücresel mobil telekomünikasyon hizmetleri,
soruşturma döneminde iki operatör tarafından GSM-900 şebekelerinden
verilmektedir. GSM, dijital taşıyıcılar için Avrupa’da en yaygın şekilde kullanılan
standarttır. Bu standardın içinde de GSM-900 ve GSM-1800 Avrupa’nın birçok
ülkesinde ve uzakdoğuda yüksek bir kullanım oranına sahiptir. Zaman içinde
sağlanan teknolojik gelişmeler ile birlikte verilen hizmet türleri çok çeşitlenmiş, bir
sim kart ile birçok hizmetten faydalanmak mümkün hale gelmiştir. Bugün en
yaygın kullanılan hizmetler konuşma ve daha sonra kısa mesaj gönderme olarak
devam etse de bunların yanı sıra kısa mesaj bazlı data hizmetleri, faks, e-posta
gönderme, mobil bankacılık, WAP, GPRS gibi daha birçok hizmet de tüketiciler
tarafından kullanılmaktadır.
Bütün bu hizmet türleri göz önüne alındığında, GSM sistemi kullanılarak
mekan sınırlaması olmaksızın her türlü kişisel iletişim olanağının 24 saat boyunca
erişilebilir olduğu görülmekte, bu hizmetlerin sosyal hayatta ve profesyonel
hayatta bir çok kolaylık yarattığı, farklı teknolojileri bir platform üzerinde
birleştirerek kişinin "yakınsama"nın avantajlarından faydalanmasını sağladığı
anlaşılmaktadır. Özellikle de mobil telefon penetrasyon oranı ve mobil
operatörlerin sayısı arttıkça konuşma dışı katma değerli hizmetlerin kullanım
oranının yükseleceği, operatörler arası rekabetin bu alanda yoğunlaşacağı bir çok
ülke örneğinde gözlemlenmektedir. Bu hizmetlerin, sabit telefon hatları üzerinden
sesli iletişim (PSTN) hizmetinden çok daha geniş kapsamlı olduğu ve çok farklı
ve çok yönlü amaçları sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu iki
şebekenin kesiştiği tek alan olan sesli iletişimde ise PSTN'in mekan ile sınırlı
olduğu göz önüne alındığında söz konusu hizmetlerin birbirinin yerine
geçebilmesinden bahsetmek güç görünmektedir. Bu iki hizmet türünün daha çok
birbirini tamamlaması söz konusu olabilir. Evinde sabit telefonu olan bir kişi
ayrıca mobil telefon sahibi de olmaktadır. Aynı durum işyerlerinde, ofis içinde ve
ofis dışında işleri yürütebilmek amacıyla hem sabit telefon hem de mobil
telefonun kullanılması şeklinde gerçekleşmektedir. Evrensel hizmet niteliğine
bağlı olarak sabit telefon konuşma tarifeleri, şimdilik ağırlıklı olarak özel hizmet
niteliği taşıyan mobil iletişime ilişkin konuşma tarifelerinden daha düşüktür. Bu
bilgiler ışığında, büyük oranda farklı nitelik taşıyan ve farklı amaç ve ihtiyaçlara
yönelik olan sabit telefon hizmetleri ile mobil telefon hizmetlerinin ikame
edilebilirliğinden söz edilemeyeceği, buna dayalı olarak da söz konusu
hizmetlerin aynı pazar içinde yer almasının mümkün olmadığı görülmektedir.
GSM hizmetlerinin analog hizmetler kategorisinde yer alan NMT-450
standardından verilen mobil hizmetler karşısında teknik olarak üstünlükler
taşıması ve hizmet çeşitlendirmesine çok daha elverişli olması, bu nedenle
dünyada analog mobil hizmetlerin çok sınırlı bir gelişme gösterebilmiş olması,
Türkiye'ye özgü olarak bu standarda uygun araçların özel olarak üretiminin
maliyetinin fazla olması ve sadece karayollarında bazı kapsama avantajlarına da
paralel olarak daha çok araç telefonu fonksiyonu ile sınırlı kalmasından ötürü,
1 "Telekomünikasyon sektöründe Avrupa Topluluğu rekabet kurallarının uygulanmasına yönelik
rehber"’de (Guidelines on the application of EEC competition rules in the telecomunications
sector) yer alan ilgili pazar tanımına ilişkin önerilen kriterler dikkate alınmıştır.
05-88/1221-353
7
GSM hizmetleri ile aynı hizmet kategorisi içinde algılanamayacağı, dolayısıyla bu
hizmetlerin tüketici tercihleri açısından ortak bir talebe konu olmadığı, ortak bir
ihtiyacı karşılamadığı, tüm bunların sonucunda da aynı pazar içinde ele
alınamayacağı anlaşılmaktadır.
Son olarak, GSM-900 ile GSM-1800 şebekeleri üzerinden sunulan
telekomünikasyon hizmetleri incelendiğinde, tüketici açısından bu hizmetlerin bir
değişiklik yaratmadığı, aynı türde ve çeşitte hizmetlerin iki şebeke üzerinden de
sağlanabildiği görülmektedir. Dolayısıyla GSM-900 ve GSM-1800'den sunulan
hizmetler, dual-band cihazları kullanmak koşuluyla tam olarak aynı türde
ihtiyaçları sağlamaya yönelik olduğundan birbirini tam olarak ikame edebilen
hizmetlerdir. Bu bakımdan ilgili ürünün bu iki standardı da kapsayacak şekilde
"GSM hizmetleri" olarak, ilgili ürün pazarının da "GSM hizmetleri pazarı" olarak
belirlenmesi gerekmektedir.
İlgili coğrafi pazar ise, GSM hücresel mobil telefon sistemi kurulması,
geliştirilmesi ve işletilmesine ilişkin lisansların "Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
ve tüm yurt sathını kapsayacak şekilde" verilmiş olmasından ötürü "Türkiye
Cumhuriyeti sınırları"dır. Bu değerlendirmeler sonucunda ilgili pazar, "Türkiye
GSM hizmetleri pazarı" olarak belirlenmiştir.
GSM hizmetlerinin tüketiciye ulaşması, başka bir deyişle bir abonenin
kendisine tahsis edilen GSM hattını kullanabilmesi, tüketicinin bu sisteme uyumlu
bir cihaza sahip olması ile olanaklıdır. Bu durumda "GSM cep telefonu pazarı"
bağlantılı pazar olarak tespit edilmiştir.
H.2. HAKİM DURUM TESPİTİ
Dosya mevcudu bilgi ve belgelere göre Turkcell'in soruşturmaya konu olan
dönemde (1994-2000) hakim durumda olduğuna ilişkin tespitlere aşağıda yer
verilmiştir.
H.2.1. Pazar Gücünün Tespiti
H.2.1.1. Pazar Payı
Pazar payı, hakim durumun tespitinde tek başına yeterli olmayan ancak diğer
faktörlere göre her zaman öncelikli öneme sahip olan bir göstergedir2. Çok
yüksek pazar payı ise hakim durumun varlığına ilişkin güçlü bir emaredir3.
Belirli ve uzunca bir süre boyunca sabit bir şekilde seyreden pazar payları,
genelde bir pazarda faaliyet gösteren firmaların, o pazarda sahip oldukları pazar
2 Nitekim 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un hazırlanmasında yararlanılan
Avrupa Birliği rekabet mevzuatında ve uygulamasında aynı doğrultuda değerlendirmeler
yapılmıştır. Örneğin Hoffmann-La Roche v. Commission Davasında Avrupa Topluluğu Adalet
Divanı, hakim durumun tespitinde hiçbiri tek başına belirleyici olmayan faktörler arasında en
büyük öneme sahip olanın yüksek pazar payları olduğunu belirtmiştir. Michelin v Commission
Davasında ise %57 ve %65 pazar payları, karşıt herhangi bir göstergenin yokluğunda, hakim
durum için yeterli kanıt sayılmıştır.
3 Yine Hoffmann-La Roche v. Commission Davasında Adalet Divanı bu değerlendirmeyi
yapmıştır.
05-88/1221-353
8
gücünün bir ifadesidir. Dolayısıyla uzunca bir süre yüksek bir pazar payını
koruyabilmiş olan teşebbüsün hakim durumda olduğu veri kabul edilebilir4.
Bir teşebbüsün pazar payının, en yakın rakiplerinin pazar payı ile
karşılaştırılması sonucu ortaya çıkacak tablo da hakim durum tespitinde rol
oynayabilmektedir. Hakim durumda olduğu iddia edilen firmanın pazar payı, yakın
rakiplerinden açık farkla fazla ise bu, hakim durumun tespitinde önemli bir
gösterge olarak değerlendirilebilir5.
Turkcell ve Telsim’in 1994’den 2000 Temmuz’a kadar geçen altı yıllık sürede
edindikleri abone sayısına dayalı olarak belirlenen pazar paylarının seyri
aşağıdaki gibidir.
Tablo – 1 : Turkcell ve Telsim Pazar Payları (1994-2000 Temmuz)
TURKCELL TELSİM Yıllar
Yıllık % Toplam % Yıllık % Toplam %
1994 78 78 22 22
1995 64 68 36 32
1996 90 80 10 20
1997 74 77 26 23
1998 64 69 36 31
1999 68 69 32 31
2000 67 69 33 31
Temmuz 2000 itibarıyla, Turkcell’in toplam 8.037.000 [6.176.500’i sonradan
ödemeli (postpaid-faturalı), 1.860.500’i ön ödemeli (prepaid-faturasız)], Telsim’in
ise toplam 3.633.398 (2.970.419’u sonradan ödemeli, 662.979’u ön ödemeli)
abonesi olduğu bilinmektedir.
Turkcell'in hem pazar payının piyasaya girişten itibaren rakibinden açık farkla
fazla olması, hem de bu durumun altı yıl boyunca korunmuş olması Turkcell'in
pazardaki gücünün yüksekliğine ilişkin önemli bir gösterge teşkil etmektedir.
Ancak GSM hizmetleri pazarında faaliyet gelirlerinin abonelerin hizmetleri
kullanmalarından oluştuğu, operatörlerin aboneleri sunulan hizmetleri kullanmaya
teşvik etmek için yeni hizmetler geliştirerek ve kullanım avantajları sağlayarak
rekabet ettikleri dikkate alındığında, ses ve veri iletişimi için toplam kullanım
miktarlarına ve bu kullanımlardan elde edilen gelirlere ilişkin rakamlar, şirketlerin
pazardaki konumları ve pazar payına dayalı olarak hakim durumun tespiti
açısından oldukça önemlidir.
4 Hoffmann-La Roche Kararında Adalet Divanı, bir teşebbüs tarafından "bir süre" boyunca
korunan yüksek pazar payının, söz konusu teşebbüsün ilgili pazarda "kaçınılmaz ticari taraf"
olmasına imkan verdiği, bunun ise hakim durum tespitinde önemli bir kriter olan "teşebbüsün
davranışlarında bağımsız olması"’na yol açtığını belirtmiştir. AKZO Chemie BV v Commission
Davasında ise en az üç yıl boyunca süregelen %50'lik pazar payı, hakim durumun varlığına ilişkin
güçlü bir kanıt olarak kabul edilmiştir.
5 Adalet Divanı Hoffmann-La Roche Kararında, A vitamini pazarında %47 pazar payına sahip
firmanın, rakiplerinin %27, %18 ve %7'lik pazar payları karşısında hakim durumda olduğunu kabul
etmiştir. (Burada pazar "dar oligopolistik pazar" olarak tanımlanmıştır.)
05-88/1221-353
9
Bu çerçevede, operatörlerin hizmetlerinin aboneler tarafından ne oranda
kullanıldığına ilişkin en önemli gösterge, "sesli telefon" hizmetinin en çok
kullanılan hizmet olması ve gelirin en büyük kısmını oluşturması itibarıyla,
konuşma süreleridir. 1998 - 2000 yıllarında Turkcell ve Telsim’in abone başına
aylık ortalama kullanım süreleri aşağıda yer almaktadır.
Tablo – 2 : Turkcell Abone Başına Aylık Ortalama Kullanım Süreleri
Yıl Kullanım
1998 164 dk.
1999 132,9 dk.
2000 125 dk.
Tablo – 3 : Telsim Abone Başına Aylık Ortalama Kullanım Süreleri
Yıl Kullanım
1998 69,03 dk.
1999 59,14 dk.
2000 45,57 dk.
Kullanım sürelerinin abone sayılarına dayalı pazar payları çarpımı sonucu
ortaya çıkan rakamlara göre, Turkcell'in pazar payı yaklaşık %83 civarında
belirlenebilmektedir.
Kullanım sürelerine ilişkin 1998-2000 yılları arasındaki verilerinin
karşılaştırılması, Turkcell abonelerinin kullanım oranlarının Telsim'inkilere göre
daha fazla (iki katından fazla) olduğunu ortaya koymaktadır. Bu açıklamalar
göstermektedir ki, Turkcell hizmetlerinin aboneler tarafından daha fazla oranda
kullanılıyor olması nedeniyle Turkcell’in pazardan aldığı pay, rakibine kıyasla
abone sayısına dayalı olarak belirlenen paydan daha da yüksek olarak ortaya
çıkmaktadır.
H.2.1.2. Talebin Yapısı
İlgili dönemde Telsim'in cihaz distribütörlerine çoğunlukla Turkcell'den daha
fazla destek verdiği, bu sayede de aynı markada ve modelde telefonların çoğu
zaman Telsim hatlı satış fiyatlarının Turkcell hatlı satış fiyatlarından daha ucuz
olduğu bilinmektedir. Örneğin Mart 2000'de Ericsson A 1018 model telefonun
Turkcell hatlı satış fiyatı ortalama 70.000.000 TL iken Telsim hatlı ortalama satış
fiyatı 50.000.000 TL olarak gerçekleşmiştir. Nokia 3210'un Turkcell hatlı fiyatı
146.500.000 TL iken Telsim hatlı fiyatı 120.000.000 TL olmuştur. Aynı döneme ait
Telsim ve Turkcell'in abonelik rakamları, bu rakamların söz konusu markalara
dağılımı ve abonelik iptal rakamları ise bu tablo ile ters bir ilişki sergilemekte,
Telsim hatlı cihazların fiyatlarındaki söz konusu ucuzluğa rağmen Turkcell hatlı
cihaz satışlarının daha fazla gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Mart 2000'de
Turkcell'in toplam abonelik rakamı 276.246 olarak, Telsim'in toplam abonelik
rakamı ise 105.615 olarak gerçekleşmiş, bu rakamların markalara dağılımına
bakıldığında ise toplam %28 olan Ericsson satışlarının %89'unun Turkcell hatlı
05-88/1221-353
10
satışlardan, %11'inin Telsim hatlı satışlardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Toplam cihaz satışları içinde Mart ayında %32 paya sahip Nokia satışlarının
%72'sinin Turkcell, %28'inin Telsim hatlı satışlardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu
aya ilişkin şebeke değiştirme rakamlarına bakıldığında ise, diğer şebekeden
Turkcell'e geçişlerin 1162 adet olduğu, Turkcell'den diğer şebekeye geçişin ise
sadece 89 olduğu görülmektedir. Mart ayına ilişkin yapılan bu tespitlerin büyük
ölçüde piyasanın genel durumunu yansıtıyor olduğu, diğer aylara ve kümülatif
olarak yıllara ilişkin verilerle de desteklenmektedir. Şebekeler arası geçiş
rakamlarının 1998 Nisan-2000 Nisan arası seyri ise aşağıdaki gibidir:
Tablo – 4 : Şebekeler Arası Geçiş Rakamları (1998-2000 Nisan)
1998 1999 2000
Telsim'den Turkcell'e 5.507 41.133 5.871
Turkcell'den Telsim'e 676 451 342
Yukarıda yer verilen bu veriler rakip operatör hattı ile satılan cep telefonlarının
daha ucuz olmasına rağmen Turkcell hatlarına olan talebin azalmadığını
göstermektedir. Turkcell hatlarına olan talebin bu yapısı ise Turkcell'in rekabetçi
bir piyasada geçerli olmayacak uygulamalarda bulunma olanağına sahip
olmasına neden olmuştur.
H.2.1.3. Pazara Giriş Engelleri
Bir teşebbüsün bir pazarda pazar gücüne dayalı olarak rekabetçi olmayan
uygulamalarda bulunabilmesi, potansiyel rakiplerin pazara kolaylıkla
girememelerine de bağlıdır. Dolayısıyla hakim durum tespitinde bir pazara girişte
karşılaşılan zorlukların düzeyi ve çeşidi önem kazanmaktadır.
H.2.1.3.1. Yasal Giriş Engelleri
Bir pazarda faaliyet gösterebilmek için bir kamu otoritesi tarafından tahsis
edilen herhangi bir münhasır hak, o pazarda giriş engeli yaratmaktadır. Bu
çerçevede kamusal otorite kullanan bir kurum bir imtiyaz, bir işletme lisansı,
faaliyette bulunabilmek için bir izin, ruhsat alma mecburiyeti söz konusu pazara
girmek isteyen yeni teşebbüsler için "yasal veya idari giriş engeli"
oluşturmaktadır.
Türkiye'de GSM-900 standardında hücresel mobil iletişim hizmetleri, 1994
yılında Türk Telekom'un Turkcell ve Telsim ile düzenlediği "gelir ortaklığı"
sözleşmeleri ile başlamıştır. 1.8.1996 tarih ve 4161 Sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesiyle sözkonusu gelir ortaklığı sözleşmelerinin, lisans sözleşmelerine
dönüştürülmesine yönelik çalışmalar hız kazanmış ve lisans anlaşmaları
27.4.1998’de imzalanmıştır.
Yukarıda özetlenen süreçten anlaşılacağı üzere soruşturma dönemini
kapsayan süre içinde GSM-900 bandında, lisans sözleşmeleri (imtiyaz
sözleşmeleri) uyarınca faaliyet gösteren iki operatör şirket bulunmaktadır.
05-88/1221-353
11
Yukarıdaki açıklamalardan soruşturma döneminde Ulaştırma Bakanlığı6
tarafından verilen lisans olmaksızın herhangi bir aktörün pazara girişinin söz
konusu olmadığı, yani ortada yasal bir giriş engeli bulunduğu anlaşılmaktadır.
Teşebbüs sayısının devlet tarafından belirlendiği bu pazarda faaliyet gösteren az
sayıda operatör, diğer rekabetçi sektörlerde olduğu gibi bir potansiyel rekabet
tehdidi ile karşı karşıya değildir.
H.2.1.3.2. Diğer Giriş Engelleri
Devletten imtiyaz alınarak GSM hizmetleri piyasasında faaliyet göstermeye
hak kazanan bir teşebbüsün söz konusu piyasadaki varlığına “hukuken” izin
verilse dahi, o teşebbüsün "fiili" olarak piyasaya girebilmesi ve piyasada kayda
değer bir güce ulaşabilmesi belirli bir süreci gerektirmektedir. Daha önceden
piyasada var olan operatörlerin konumları ise yeni girişten sonradan girenlerin
etkinlik kazanabilecekleri sürecin zorluk seviyesi ve uzunluğu ile ters orantılı bir
şekilde etkilenecektir. Başka bir deyişle, bu süreci uzatan ve zorlaştıran
engellerden bahsedilebildiği ölçüde, mevcut operatörlerin pazardaki konumları ve
güçleri garanti altında olacak, rekabetçi olmayan davranışlarda bulunma
olasılıkları o kadar artacak, hakim durumun varlığından bahsetmek de bu
durumda o kadar kolaylaşacaktır. Bu engeller aşağıda açıklanmıştır.
H.2.1.3.2.1. Batık Maliyetler
Pazara girişin başarılı olamaması halinde telafi edilemeyecek olan maliyetlerin
tümü batık maliyetlerdir. Bu kapsamdaki maliyetler üretim, araştırma ve
geliştirme, dağıtım ve pazarlama gibi ilgili teşebbüsün faaliyet gösterdiği alana
göre farklılıklar göstermektedir. Fabrika ve diğer üretim faktörlerine yapılan ve
girişin başarılı olmaması durumunda telafi edilemeyecek olan tüm üretim
harcamaları pazara giriş engeli yaratmakta olup, konu GSM hizmetleri piyasasına
ilişkin olarak aşağıda değerlendirilmiştir.
H.2.1.3.2.1.1. Altyapı Yatırım Maliyetleri
GSM hizmetleri pazarında büyük çoğunluğu batık maliyetler kapsamına giren
altyapı yatırım maliyetleri, teşebbüslerin harcamalarının en büyük kısmını
oluşturmaktadır. Bu maliyetlerin batık maliyet olarak nitelendirilmesinde asıl etken
operatörlerle imzalanan lisans sözleşmelerinin "Sözleşme, uzatılmadığı takdirde
lisans süresinin bitiminde kendiliğinden sona erer. Bu durumda işletmeci, GSM
sistemine ait merkezi işletme birimleri olan network management center, gateway
santrallarını ve merkezi abone işleri sistemi (her türlü teknik donanımı dahil) ile
sistemin işleyişini etkileyici tüm teçhizatı ve bu teçhizatın kurulu bulunduğu
işletmecinin kullanımında olan taşınmazları Bakanlığa veya Bakanlığın
göstereceği kuruluşa bedelsiz olarak devredecektir" şeklindeki 47. maddesidir.
Altyapı maliyet kaleminin büyüklüğü, pazarda faaliyet gösteren aktörlerin
kendilerine talep yaratabilme süreçlerini uzatabileceği gibi, birçok aktör üzerinde
de piyasaya girme konusunda caydırıcı etki yaratabilecektir.
6 4673 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi sonrasında işletmecilere yetki belgesi verilmesi görevini
Telekomünikasyon Kurumu üstlenmiştir.
05-88/1221-353
12
GSM operatörleri, imzalamış oldukları lisans sözleşmelerinde yer alan altyapı
yükümlülüklerinin yerine getirilmesi, bunun yanı sıra abone sayısındaki artışa
paralel olarak teknik kapasitelerinin artırılabilmesi ve sunulan hizmetlerin
çeşitlendirilebilmesi için sürekli olarak altyapılarının geliştirilmesi zorunluluğu ile
karşı karşıyadırlar. Operatörlerin hızla değişen koşullar çerçevesinde sıkça
teknolojilerini güncellemeleri ve diğer teknoloji pazarları ile gerekli bağlantıları
kurmaları gereklidir. 1999 yılında Turkcell abonelerinin sayısındaki patlamaya
paralel olarak ek şebeke yatırımları yapılmış, bu şekilde maddi ve gayri-maddi
varlıklar %80 artırılmıştır:
Tablo – 5 : Turkcell Yatırım Harcamaları (000 ABD $) (1997-1999)
%Artış
(1999-1998)
1997 1998 1999
Operasyonel Duran Varlıklar %140 269.210 457.723 1.099.202
Operasyonel Olmayan Duran
Varlıklar
%192 19.846 59.926 174.768
Maddi Olmayan Varlıklar %169 54.726 102.457 275.981
Lisans %1 - 500.000 504.800
Devam Eden İnşaatlar %65 76.436 227.392 375.878
TOPLAM %80 420.218 1.347.498 2.430.629
Turkcell'in yeni abone başına yapılan yeni yatırım oranlarına bakıldığında da
şebeke yatırımlarının önemi anlaşılmaktadır:
Tablo – 6 : Turkcell Abone Başına Yeni Yatırım (1997-1999)
1997 1998 1999
Yeni Yatırım/Yeni Abone (ABD
$/abone)
235 356 345
Yeni Abone Sayısı 582.025 1.199.640 3.124.588
Yeni Yatırım (000 ABD $)
(lisans bedeli dışındaki)
136.633 427.280 1.078.331
GSM hizmetlerinin temel hizmetler ile sınırlı kalmayarak, bankacılık hizmetleri,
fatura bilgi hattı, flaş haber gibi SMS (kısa mesaj servisi) bazlı uygulamaları ile
WAP, GPRS ve benzer data uygulamalarının geliştirilmesi, tüketicilerin bu
hizmetleri kullanmaya yönlendirilmesi, hizmet çeşitliliği üzerinden rekabetin
yaşandığı bir ortam yaratmaktadır. Temel ve yukarıda örnekleri verilen katma
değerli hizmetlerin etkin ve hızlı yürütülmesi, teknik arızaların en aza indirilmesi
de kalite rekabetini oluşturmaktadır. Hizmet çeşitliliği ve kalitesi üzerinden
yürütülecek rekabet özellikle de operatör ve GSM abonelerinin sayısının artması
ile önem kazanmaktadır. Bu durumda gerekli teknoloji yatırımlarını yapmakta
geciken veya zorluklar yaşayan operatörlerin rekabet etme gücü azalacaktır. Bu
açıdan altyapı için yapılan harcamaların büyüklüğü pazara fiili giriş engeli
yaratmaktadır.
05-88/1221-353
13
H.2.1.3.2.1.2. Pazarlama, Satış ve Dağıtım Harcamaları
GSM hizmetlerinin operatörler tarafından kullanıcıya ulaştırılması pazarlama,
satış ve dağıtım için yüksek miktarda harcamayı gerektirmektedir. Bu harcamalar
içinde dağıtım ağının kurulması ve işletilmesi, ürün yönetimi, pazar araştırmaları,
direkt pazarlama, tanıtım ve reklam harcamaları vb. kalemler yer almaktadır. Bu
kalemlerin büyüklüğü, yeni operatörlerin pazarda etkinlik göstermelerini
kısıtlayabilmektedir.
GSM hizmetleri yüksek teknoloji içerdiğinden ve kullanıcı için yabancı ve
karmaşık olduğundan, bu servislerin pazarlanması, operatörler için yüksek
tanıtım harcamalarını gerektirmektedir. GSM hizmetlerinin uygulamada cihazlar
ile birlikte satılması, çoğu zaman operatör tarafından, distribütörlerle düzenlenen
kampanyalarda cihazların tanıtımını içeren reklam harcamalarının bir kısmının
üstlenilmesini de beraberinde getirmektedir. Yazılı ve görsel medyada yayınlanan
reklamlar ve pazarlamaya ilişkin diğer harcamalar, mevcut operatörlerin
maliyetlerinde önemli bir kalemi oluşturmaktadır.
Bu konuda Turkcell'in rakamlarına bakıldığında toplam pazarlama, satış ve
dağıtım harcamalarının 31.12.1999 tarihi itibarıyla 96,5 trilyon TL olduğu, bu
harcamalardan 9,7 trilyon TL'sının yazılı ve görsel medyada yer alan reklamların
karşılığı olduğu anlaşılmaktadır.
Telsim'in 31.12.1999 tarihi itibarıyla pazarlama, satış ve dağıtım harca-
malarına bakıldığında ise Turkcell'in aynı döneme ilişkin harcama rakamlarıyla
neredeyse aynı olmak üzere 95,3 trilyon TL olduğu görülmektedir. Ancak
Turkcell'e göre bunun daha büyük bir kısmı, 1999 yılı için 11,9 trilyon TL'sı reklam
harcamalarından oluşmaktadır.
Başlangıçta yaşadığı bir takım dezavantajlar ve çeşitli yönetimsel ve
operasyonel nedenlerle Turkcell'e göre daha sınırlı bir büyüme kaydeden
Telsim'in, soruşturulan dönemde pazardaki varlığını koruyabilmek için özellikle
Turkcell'in harcamalarını aşan reklam ve tanıtım harcamalarına girdiği
görülmektedir. Telsim, 1999 yılında Turkcell'in reklam harcamalarından 2,2 trilyon
TL daha fazla, 2000 yılında ise Turkcell'in reklam harcamalarının iki katı maliyet
altına girmiştir.
H.2.1.3.2.2. Ürün Bağımlılığı ve Şebeke Dışsallıkları
Ürünlerinin ayırt edilebilir bir kalitede olduğunun algılanmasını sağlayabilen bir
üretici, ürününe karşı bir tür marka bağımlılığı yaratacağından belirli bir miktar
pazar gücünü garanti edebilecek ve ayrıca müşterilerinin tümünü kaybetme riski
olmaksızın fiyatlandırma dahil olmak üzere çeşitli satış stratejilerini uygulayabilme
olanağına sahip olacaktır. Bu bağımlılık, potansiyel üreticilerin "henüz
bilinmeyen" ürünlerini piyasaya sunmalarını güçleştirecektir.
Tüketiciler ürünleri kalitelerindeki veya performanslarındaki farklılıklar gibi
nedenlerle birbirinin tam ikamesi olarak görmeyebilirler. Bunların yanı sıra bir
markadan diğerine geçmek bir takım maliyetleri beraberinde getirebilir.
Dolayısıyla tüketici bir kere böyle bir ürünü satın aldıktan sonra o ürüne bağımlı
hale gelmektedir.
05-88/1221-353
14
Reklamlar sayesinde üreticiler tüketicinin, ürünlerin kalitesine ilişkin kanılarını
etkilemek ve benzer veya aynı ürünler arasında doğal olmayan farklılıklar
algılamalarına yol açmak suretiyle sosyal maliyetler yaratabilirler. Ancak çoğu
zaman farklılaşma algılanan değil de gerçek nedenlere de dayanabilir. Satış
sonrası servisler, garanti servisleri, ürüne ilişkin alışkanlıklar, geçiş maliyetleri gibi
nedenler müşterinin belirli bir ürüne bağlılığını sağlayabilmektedir. Bir kere bu
bağımlılık gerçekleştikten sonra müşterinin diğer bir markaya geçmesi
zorlaşacağından, ürün farklılaşması üreticiye belirli bir düzeyde davranış
serbestisi sağlamaktadır. Ancak bu noktada farklılaşma ile ikame edilebilirliğin
ayrı kavramlar olduğu unutulmamalıdır.
Turkcell örneğinde ise aşağıda yer verilen çeşitli nedenlerden bu firmanın
GSM hizmetlerinde bir farklılaşma yaratabildiği ve hizmetlerine karşı bir marka
bağımlılığı oluşturabildiği görülmektedir.
Lisanslı döneme daha fazla abone ile başlanması, altyapı çalışmalarının
kesintisiz ve etkin bir şekilde sürdürülmesi ve kapsama alanında gerekli
büyüklüklere rakibinden daha önce ulaşabilmesi, etkin ve münhasır çalışan bir
dağıtım ağının kurulması ve ileride de değinilecek olan bu gibi operasyonel
hususlar ve Türk telekomünikasyon mevzuatında numara taşınabilirliğinin
düzenlenmemiş olmasının aboneler açısından yaratacağı geçiş maliyetleri
nedenleriyle Turkcell sadık bir tüketici kitlesi kazanmıştır.
GSM hizmetleri pazarında Turkcell'in pazar gücü üzerinde büyük ölçüde
belirleyici bir role sahip olması nedeniyle üzerinde durulması gereken bir konu da,
bu piyasada "şebeke dışsallıkları"nın varlığıdır. Şebeke dışsallıkları, şebeke
pazarlarında (kablolu-kablosuz telefon, faks, e-posta şebekeleri, vb) her bir
tüketicinin diğer tüketicilerin şebekeye katılmalarından fayda sağlaması anlamına
gelmektedir. Dolayısıyla GSM hizmetleri pazarında GSM abonesi olmak isteyen
bir kişi olabildiğince çok fayda sağlayabilmek için en fazla sayıda aboneyi
bünyesinde bulunduran, yani en yaygın olan GSM şebekesinin parçası olmak
isteyecektir.
Turkcell'in, ilk olmanın sağladığı avantajla beliren liderliği, ilerleyen dönem-
lerde gittikçe artan abone sayısı ile devam etmiştir. Tüketicilerin bu piyasada
yaygın olan şebekeyi tercih etmeleri büyük ölçüde şebeke içi tarife indirimlerinden
fayda sağlamak istemelerine bağlıdır. Diğer bir neden ise tüketicilerin aynı
şebeke içinde iletişimin teknik olarak daha sorunsuz olacağına dair kanılarıdır.
Ancak Turkcell'in tercih edilmesine neden olan ve bu pazarın bir şebeke pazarı
olmasından kaynaklanan doğal (operatörlerin uygulamaları sonucu oluşmayan)
bir etken, şebekelerin gelecekteki durumu hakkındaki tüketici beklentileridir.
Turkcell'in rakibine kıyasla çok daha fazla sayıda aboneye sahip olması, bu
şebekenin gelecekteki büyüklüğü hakkında tüketicilerin olumlu beklentiler içine
girmelerine yol açmaktadır. Bu durumda şebekenin bugünkü konumu büyük
ölçüde gelecekteki konumunun da belirleyicisi haline gelmektedir. Tüketiciler
büyük bir şebekenin parçası olmayı daha güvenli bulmakta, hizmetlere ve
altyapıya ilişkin teknik gelişmelerden daha fazla yararlanabileceklerini
düşünmektedirler. Yeni giriş yapan bir operatörün de, kritik sayıda bir kullanıcı
kitlesi elde etmeksizin, söz konusu dışsallıkları yaratma kabiliyeti olmayacak; bu
durumda pazarda köklü bir değişim yaratacak bir yenilikle pazara girmesi olasılığı
05-88/1221-353
15
dışında, pazarda yerleşik şebeke olan Turkcell karşısında yeterli derecede
rekabet gücü olmayacaktır.
Sonuç olarak Turkcell, yaygın kullanımın yarattığı dışsallıklar nedeniyle çok
etkin bir şekilde abone sayısını korumakta ve arttırmakta; bu durum doğal olarak
rakibi Telsim'in pazar payını koruyabilmesini güçleştirmektedir.
Dolayısıyla ürün bağımlılığı, açıklanan bu dışsallıklar ile, normal ürün
pazarlarına oranla daha da bağlayıcı etkiler doğurmakta, Turkcell'i seçen bir
tüketici "kuvvetle muhtemel" bu seçimiyle bağlı kalacağı gibi, iletişim halinde
olduğu başka tüketicilerin de aynı tercihi yapmalarına neden olabilecektir. Bu
durum ise pazara girişi zorlaştırmaktadır.
H.2.1.3.2.3. Dikey Bütünlük
Bir pazarda bir firmanın rakiplerine göre daha etkin pazarlama ve dağıtım
olanaklarına sahip olması, firmanın diğerleri karşısında belli bir maliyet avantajı
elde etmesine neden olabilir. Bu da o firmanın rakiplerinin pazara fiili girişini
geciktirebilir: Bu durumda bir giriş engelinden bahsedilebilir.
Çeşitli pazarlama ve dağıtım kanallarından faydalanma olanaklarını, bu
kaynakları kendine bağımlı hale getirerek kısıtlayan firma, faaliyette bulunduğu
pazara yeni girişleri zorlaştırmaktadır.
Turkcell'in, soruşturmaya konu olan dönemde uyguladığı çeşitli yöntemler ile
pazarda dağıtım avantajını ele geçirdiği anlaşılmaktadır. Turkcell sim kartlarını
cihaz ithalatçılarına (marka distribütörleri ve paralel ithalatçılar) satmakta, bu
ithalatçılar kartları cihazlar ile eşleştirerek bayilerine göndermekte, buradan da
nihai tüketiciye satış yapılmaktadır. Ancak bu bayiler çoğu zaman ikili bir yapı
sergilemekte, aynı zamanda operatör adına hat aktivasyon işlemlerini de
yürütmektedir. Hat aktivasyonu yapmaya yetki kazanan bayilere aktivasyon
merkezi denmektedir. İlgili dönemde Turkcell’in yaklaşık 610 aktivasyon merkezi
(TAM) bulunmaktadır. Bağımsız çalışan alt bayiler de (6500 civarında) Turkcell
hatlı cihazların satışını yapmaktadır. Bu alt bayilerden 4381'i bir aktivasyon
merkezine bağlı olarak çalışan abone noktaları (TAN) olarak 2000 yılı yazı
itibarıyla yeni bir statü kazanmıştır. Bu merkezler dışında sadece ön ödemeli kart
ve bunların kontör yükleme kartlarının pazarlama, satış ve dağıtımını yapmak
üzere kurulan A-Tel Pazarlama ve Servis Hizmetleri A.Ş. (A-TEL) aracılığıyla
3700 gazete bayisinde söz konusu kartların satışı yapılmaktadır. Dolayısıyla ön
ödemeli kart satışları yukarıda bahse konu olan bayilerin yanı sıra gazete bayileri
üzerinden de yapılmaktadır.
Soruşturma döneminde, yukarıda genel hatları çizilen dağıtım ağı içerisinde
bazı distribütörler (KVK, Genpa, Tekofaks ve Ertel) ve TAM'lar ile münhasır
koşullarla çalışılmakta, TAN'larla da pratikte bu münhasırlık sağlanmaktadır (Bu
konuda H.3 bölümünde ayrıntılı açıklamalar yer almaktadır). Bu durumun diğer
bir açıklaması, yukarıda adı geçen dört distribütör ile aktivasyon işlemlerinin
yapıldığı merkezlere rekabet etmeme yükümlülüğü getirilmiş olmasıdır. Ayrıca
Turkcell tarafından uygulanan çeşitli destek ve bağlılık programlarının da pratikte
Turkcell lehine bu ağın genişlemesinde etkisi olduğu ve Turkcell'e ilişkin bir
marka bağımlılığı yarattığı söylenebilir.
05-88/1221-353
16
Görüldüğü üzere soruşturma döneminde Turkcell'in geniş, etkin ve büyük
ölçüde bağımlı bir dağıtım ağı bulunmaktadır. Bu durumun pratikte yarattığı
sonuçlara bakacak olduğumuzda;
Soruşturulan dönemin sonunda, 2000’de, 4381 alt bayi TAN kimliği altında
Turkcell ile çalışmaktadır. TAN sözleşmesinde münhasır çalışmaya ilişkin bir
hüküm bulunmasa dahi, pratikte (ileride ayrıntılarına yer verilecek olan TAM'lar ile
TAN'lar arasında imzalanan sözleşmelerle de sağlandığı üzere) buraların rakip
teşebbüs ile çalışmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yeni oluşturulan TAN
sisteminin de esasında bayi bağımlılığını artırmanın bir yolu olarak tercih edildiği
görülmektedir.
610 olan TAM sayısının, rakip Telsim'in 220 Telsim Shop'u karşısında oldukça
yüksek olduğu açıktır. TAM'lar sadece Turkcell hatlarının aktivasyonunu
yapmaktadırlar. A-Tel aracılığıyla Turkcell hazır kartlarının satışını yapan 3700
gazete kiosku da sadece Turkcell kartları satmaktadır. Hazır kartlar için kullanılan
kiosklar gerek yaygınlığı, gerek kolay ulaşılabilirliği ile etkin satış yerleridir.
Yine soruşturulan dönemde, Turkcell'in münhasır olarak çalıştığı KVK, Genpa,
Tekofaks ve Ertel Turkcell satışlarının %81'ini gerçekleştirmektedir. Turkcell de
GSM hizmetleri piyasasının %70 abonesini elinde bulundurduğuna göre, bu dört
distribütör Türkiye'de yapılan toplam aktivasyonların yaklaşık %60'ını
gerçekleştirmektedir.
Turkcell ön ödemeli kart satışlarında sadece A-Tel, KVK, Genpa ve Tekofaks
ile (A-Tel, KVK ve Genpa ağırlıklı olmak üzere) çalışmaktadır. Bunlar dışındaki
cihaz ithalatçısına ön ödemeli kart satışı yapılmamaktadır. En yüksek gelişme
potansiyeli gösteren pazar segmentini oluşturan ön ödemeli kart sisteminde yeni
abone kayıtlarının %69'unu Turkcell'in gerçekleştirdiği göz önüne alındığında,
yukarıda sayılan firmalar dışında bütün cihaz ithalatçılarının bu gelişmenin
dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
Turkcell'in GSM cihazları piyasasının yaklaşık %60'ını elinde bulunduran dört
distribütör ile münhasırlık şartı ile kampanya düzenlemesi, yapılan cep telefonu
satışlarının ise tamamına yakınının kampanyalar dahilinde gerçekleşmesi
sonucu, mevcut ve potansiyel rakiplerin Turkcell'in birlikte kampanya düzenlediği
distribütörler ile çalışması zor görünmektedir. Özellikle de bu distribütörlerden
KVK'nın Turkcell ile aynı grubun bünyesinde olması, Genpa ile bir takım stratejik
ortaklıklara girilmiş olması (Mobicom'da), A-tel'de de KVK'nın %50 ortaklık
payının bulunması Turkcell'in birlikte çalıştığı dağıtıcı firmaların büyük ölçüde
kendine bağımlı olması sonucunu doğurmaktadır.
Telsim, soruşturmaya konu olan dönemde, Turkcell'in münhasır
distribütörlerinin dağıtımını üstlendiği Ericsson, Alcatel, Panasonic gibi önemli
markaları ise ancak paralel ithalat yoluyla getiren, çeşitli dezavantajları olan
ithalatçılar yoluyla kendi hattıyla açtırabilmektedir. Bu yolla satılan cihazların
dezavantajına rağmen müşteri tarafından tercih edilebilmesi için çoğu zaman
Turkcell'e oranla daha büyük oranda sübvansiyon yapmak zorunda kalmaktadır.
Telsim'in Unitel'i kurması da, Turkcell kanadındaki KVK oluşumuna karşı bir
gelişme olmuştur.
05-88/1221-353
17
Görüldüğü üzere, Turkcell'in cihaz ithalatçıları ile bir çeşit dikey entegrasyona
girmiş olması, rakibi Telsim'in pazarda tutunmak için katlanmak zorunda olduğu
maliyetleri artırmıştır. Abone sayısına dayalı olarak belirlenen %70 ve %30'luk
farklı pazar paylarına rağmen dağıtım ağı oluşturma, cihaz sübvansiyonu gibi
maliyetleri de içeren pazarlama, satış, dağıtım harcamalarının 1999 sonu
itibarıyla 96,5 trilyon TL ve 95,3 trilyon TL olmak üzere neredeyse aynı olduğu,
daha az sayıda distribütör ve bayi ile çalışan Telsim'in Turkcell kadar harcama
yapmak durumunda kaldığı anlaşılmaktadır. Bu da Turkcell'e dikey
entegrasyonunun kazandırdığı avantajların rakipleri için maliyet artırıcı etkiler
doğurduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilir.
H.2.2. Grup Avantajları
Turkcell'de soruşturma döneminde, Çukurova Grubu'nun %48, Sonera'nın
%41 ortaklık payı bulunmaktadır (mevcut durumda ilgili teşebbüsün ortaklık
yapısı bir hayli değişmiştir). Turkcell'in o dönemki ortaklarının oldukça geniş bir
spektruma yayılan diğer alanlardaki faaliyetlerinin, Turkcell'in GSM hizmetleri
piyasasındaki konumunu nasıl etkilediği, Turkcell'in pazar gücü konusunda
önemli bir kriter teşkil etmektedir.
1972 yılında kurulan Çukurova Holding ilgili dönem itibarıyla Türkiye’nin belli
başlı holdingleri arasındadır. Holdingin iştirakleri bankacılık ve finansal hizmetler,
telekomünikasyon, medya, turizm, demir-çelik, kağıt mamulleri, tekstil, ticari araç
üretimi ve inşaat sektörlerinde faaliyet yürütmektedir. Holdingin bilişim sektöründe
faaliyet gösteren iştirakleri ise; Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş., Verinet Uydu
Haberleşme San. ve Tic. A.Ş. (uydu yer istasyonu hizmetleri), Topaz
Telekomünikasyon Yayıncılık Reklamcılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. (kablo-TV
hizmetleri), Superonline Uluslararası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme
Hizmetleri A.Ş. (internet erişim ve içerik hizmetleri), Mobicom Bilgi İletişim
Hizmetleri A.Ş. (kablosuz telekomünikasyon hizmetleri), Hobim Bilgi İşlem
Hizmetleri, Bilpa-Bilgi İşlem Pazarlama A.Ş., KVK Mobil Telefon Sistemleri
Ticaret A.Ş. (cep telefonu distribütörlüğü) ve Digital Platform İletişim Hizmetleri
A.Ş. (sayısal uydu platform hizmetleri)'dir. Turkcell, ayrıca Avrupa’da en hızlı
büyüyen GSM operatörlerindendir.
Görüldüğü gibi holding bilgi teknolojileri alanında önemli şirketlere sahip olup
soruşturmaya konu olan dönemde bu alanda kazandığı sinerjiyi sürdürmeyi ve
holding olarak özellikle telekomünikasyon, medya ve teknolojide büyümeyi, yeni
ekonomi konsepti çerçevesinde bir strateji izlemiştir. Nitekim bu stratejinin bir
uzantısı olarak medya sektöründe Akşam Gazetesi ve Show TV satın alınmıştır.
Sayısal yayın platformu Digiturk de bu anlamda önemli bir katkıyı ifade
etmektedir.
Çukurova Holding'in yukarıda özetlenen faaliyet alanlarının birbiri ile ilişkisi
"convergence" denen ve telekomünikasyon, medya ve enformasyon teknolojileri
sektörlerinin aynı teknolojileri artan oranlarda kullanması olarak açıklanabilecek
olan "yakınsama" kavramı çerçevesinde önem kazanmaktadır. Birbiri ile ilk
bakışta ilgisiz görünen faaliyet alanları, sayısal tekniklerdeki gelişmeler
sonucunda günümüzde içiçe geçmiş durumdadır. İnternet üzerinden ses
iletişiminin gerçekleştirilmesi, bankacılık hizmetleri verilmesi, sayısal yayın
platformu üzerinden veri iletimi, e-posta, kablosuz telefon şebekeleri üzerinden
05-88/1221-353
18
internet erişimi gibi daha birçok hizmet yakınsamanın somut örneklerini
oluşturmaktadır. Bu kapsamda, kablosuz telekomünikasyon hizmetlerinin internet
servis sağlayıcılığı, sayısal yayın, bankacılık gibi sektörlerden bağımsız olmadığı
açıktır. Özellikle kablosuz telekomünikasyon hizmetlerindeki rekabetin zaman
geçtikçe hizmet kalitesi ve çeşitliliği üzerinden yaşanacağı, bu bağlamda da
internet tabanlı hizmetlerin (mobil çoklu ortam) öneminin artacağı göz önüne
alındığında, Çukurova Grubu'nun avantajlı konumu ortaya çıkmaktadır.
Sonera'nın telekomünikasyon alanındaki tecrübeleri de bu konumu
desteklemektedir.
Yakınsamanın yarattığı yukarıda özetlenen avantajların yanı sıra, Çukurova
Grubu'nun farklı sektörlerde faaliyet göstermesinin başka avantajlar yarattığı da
açıktır. Türkiye'de gelişme aşamasında olan GSM hizmetleri pazarında
operatörler tüketiciye ulaşmak için çok çeşitli yöntemler kullanmak durumundadır.
Bu yöntemler tüketicilerin ilgisini farklı yönlerden çekmeyi amaçlayan satış
kampanyalarından oluşmaktadır. İlgili dönemde Turkcell'in Yapı Kredi Bankası ve
Pamukbank ile düzenlediği kampanyalar bu durumun örneklerini oluşturmaktadır.
Turkcell abonelerinden bir kısmının bedelsiz Digiturk abonesi yapılması da grup
avantajının bir örneğidir.
Yukarıda yer verilen bilgiler çerçevesinde Turkcell'in, hem ortaklarının çeşitli
piyasalardaki konumu ve gücü, hem de ortak olduğu şirketler vasıtasıyla
faaliyetlerini genişletmiş olması sonucunda, büyüklük ve yaygınlığın sağladığı
sinerjiden faydalandığı, pazardaki gücünü pekiştirdiği anlaşılmaktadır. Pazara
yeni girecek operatörler için aynı derecede grup avantajına sahip olunmaması bir
giriş engeli olarak değerlendirilebilecektir.
H.2.3. Hakim Durum İncelemesinin Sonucu
Hakim durum tespitine yönelik olarak yukarıda yer verilen değerlendirmeler
sonucunda 1994-2000 yılları arasında;
Turkcell'in sadece yüksek pazar payı nedeniyle değil, ona pazarda belli bir
davranış serbestisi sağlayan giriş engelleri, dikey bütünlük avantajları ve
büyüklük ve yaygınlık avantajları nedenleriyle de piyasadaki konumunu uzunca
bir süre muhafaza edebildiği ve GSM hizmetleri pazarında altı yıllık süre içindeki
pazar davranışlarında, rekabetçi koşullarda gerçekleşmeyecek bir serbestiye
sahip olduğu,
Tüm bu göstergeler ışığında, Turkcell'in, 4054 sayılı Kanun'un 3. maddesinde
yer verilen hakim durum tanımına uygun olarak, "rakipleri ve müşterilerinden
bağımsız hareket ederek" GSM hizmetleri piyasasında talep üzerinde belirleyici
rol oynayan değişkenleri (sübvansiyon miktarları, hat arz miktarı vb) büyük ölçüde
kendi stratejileri doğrultusunda belirleme gücüne sahip olduğu, dolayısıyla 4054
sayılı Kanun çerçevesinde hakim durumda bulunduğu tespit edilmiştir.
H.2.4. Savunmalar ve Değerlendirilmesi
Hakim durum tespitine yönelik olarak Turkcell yazılı ve sözlü savunmalarında
ilk olarak,
05-88/1221-353
19
- Turkcell ile imzalanan lisans sözleşmesinin 12. maddesi uyarınca tarifelerde
azami fiyatı belirleme yetkisinin Ulaştırma Bakanlığı'na ait olduğunu ve Turkcell'in
bu fiyatın üstüne çıkmasının mümkün olmadığını, devletin arz ve talep miktarı ile
fiyat gibi parametrelere müdahalede bulunma selahiyetinin, tarifelerde uygula-
nacak fiyatların olurunun Bakanlık'tan alınması ile sınırlı olmadığını, Turkcell
faturaları marifeti ile tahsilatı yapılan vergilerin uygulaması ve oranları,
kullanılması zorunlu altyapı unsurlarının bedelleri ve bunların kullanım
koşullarının devletin kontrolünde bulunduğunu, 3.4.2000 tarihinde açılan ihale ile
pazarın düopol yapısının değiştirildiğini,
Dolayısıyla, piyasadaki arz ve talep miktarları ile her türlü ekonomik
parametreleri belirleme yetkisinin kamusal yetkilerle donatılan kuruluşlara ait
olduğunu, bu nedenle Turkcell'in herhangi bir piyasada azımsanacak pazar payı
ile faaliyet gösteren teşebbüslerin dahi sahip olduğu bağımsız olarak ekonomik
parametreleri belirleyebilme yeteneğine sahip bulunmadığını; pazarın tüm
koşullarının bu şekilde devlet eliyle belirlendiği durumda Turkcell'in 4054 sayılı
Kanun'un 3. maddesi anlamında hakim durumda bulunmadığı belirtilmektedir.
Ulaştırma Bakanlığı tarafından azami fiyat belirlenmesi, tarifelerin oldukça
yüksek tutulan bu sınır altında operatörler tarafından serbestçe belirlemesi
hususunda bir engel teşkil etmemektedir. Özellikle de soruşturma döneminin son
zamanlarında Turkcell daha önceki uygulamalarından oldukça farklı birtakım
tarife çeşitlendirmesi ve indirimlerine gitmiş, bu konuda ne derece büyük bir
serbestiye sahip olduğunu bu stratejik uygulamalarla ortaya koymuştur. Kaldı ki
tarifeler, GSM hizmetleri piyasasında talep üzerinde etki eden faktörlerden
sadece biridir. Azami fiyat tespiti şeklinde gerçekleşen devlet müdahalesi,
teşebbüslerin bağımsız davranışlarını ortadan kaldırmamakta ve onların pazar
güçlerinin saptanmasına engel oluşturmamaktadır. Aksi halde regülasyon
kuruluşlarının düzenlemelerde bulunduğu piyasalarda bir teşebbüsün hakim
durumda olamayacağı gibi yanlış bir sonuca ulaşılacaktır.
Devlet tarafından GSM işletme imtiyazları verilerek piyasada faaliyet
gösterecek operatör sayısının belirlenmesi sonucunda piyasa yapısının genel
çerçevesinin belirlendiği doğru olmakla birlikte, bu durumun rekabetçi bir yapı arz
etmesi büyük ölçüde aktörlerin tutum ve eylemlerine bağlıdır. Devletin belirli
konulardaki (roaming, arabağlantı, tarifeler vb) hukuksal düzenlemelerle sınırlı
olan regülasyon faaliyetlerinin teşebbüslerin iktisadi bağımsızlıkları önünde bir
engel olarak görülmesi ve piyasadaki her türlü oluşumdan devletin sorumlu
tutulması ise yine piyasa gerçeklerinin gözardı edilmesi anlamına gelmektedir.
- Turkcell tarafından öne sürülen diğer bir savunma, pazarın doygunluğa çok
uzak bir noktada bulunduğu, pazarın 30 milyon abone derinliğine erişmesinin
beklendiği, pazara yeni giriş yapma hazırlığında bulunan iki teşebbüsün toplam 6
milyon ABD Doları lisans ücreti ödemelerinin ise bu kanıyı desteklediğidir.
Yeni operatörlerle pazarın yapısı değişse dahi, bu durum 1994-2001 yılları
arasında iki aktörlü piyasada Turkcell'in konumuna ve bu konuma dayalı
davranışlarına ilişkin tespitlerin değişmesi için gerekçe teşkil etmemektedir.
- Piyasaya yeni giren aktörlerden birinin, önümüzdeki yıllarda da tekel hakkını
sürdürecek olan ve bu dönemden sonra da tekel hakkının ne şekilde son
bulacağı henüz belli olmayan Türk Telekom olduğu, geleneksel kablolu telefon
05-88/1221-353
20
hatlarına ve 20 milyona yakın aboneye sahip olan Türk Telekom'un potansiyel ve
fiili rakip olduğu bir piyasada, Turkcell'in rakiplerinden ve müşterilerinden
bağımsız olarak hareket edebilmesinin mümkün olmadığı da Turkcell'in
savunmaları arasındadır.
Soruşturma döneminde Türk Telekom henüz bir GSM operatörü olarak
faaliyete başlamamıştır. Türk Telekom'un GSM hizmetleri pazarında faaliyeti
başlaması ile birlikte, telekom altyapısı üzerinde sahip olduğu tekel konumuna
dayalı olarak, piyasanın rekabetçi yapısı üzerinde baş gösterebileceği Turkcell
tarafından öne sürülen muhtemel olumsuz etkilerin Turkcell'in pazar gücüne
ilişkin tespitlerle ilgisi bulunmamaktadır. İleride bundan kaynaklanan
olumsuzlukların ortaya çıkması halinde Türk Telekom'un ilgili davranışları
kuşkusuz rekabet kurallarının uygulama alanına girecektir.
- Türkiye'de bugüne kadar oluşan GSM hizmetleri piyasasında pazar payı
kriterinin, hakim durum tespitinde kullanılmaya elverişli bir faktör olmadığı, hakim
durum tespitinde pazarın, lisans anlaşmaları ile piyasaya girişe olanak tanınması,
yüksek teknoloji kullanımı, yatırım maliyetlerinin büyüklüğü gibi özelliklerinin
dikkate alınması gerektiği getirilen savunmalar arasındadır.
Pazar payının tek başına yeterli bir ölçüt olmadığı bilinmekle birlikte, uzunca
bir süre korunan ve rakiplerden açık farkla fazla olan yüksek pazar paylarının
hakim durum tespitinde önemli bir gösterge olduğu açıktır. Turkcell'e ilişkin olarak
ise, 1994 yılından 2000 yılına kadar %70'ler civarında korunmuş olan pazar
payının Telsim'in %30'luk pazar payı karşısında önemli bir gösterge olduğu,
abone sayısına bağlı olarak belirlenen bu pazar payının yanı sıra hizmetlerin
kullanımından ya da başka bir deyişle hizmet satışından kaynaklanan gelirler
bazında yapılan bir karşılaştırmanın ise Turkcell'in gerçek pazar payının daha da
yüksek olarak belirlenmesine olanak tanıdığı tespit edilmiştir. Hakim durum tespiti
yapılırken pazar payının yanı sıra, talep esnekliği, yasal giriş engelleri, batık
maliyetler, ürün bağımlılığı ve dikey ilişkilerden oluşan diğer giriş engelleri,
stratejik davranışlar ve grup avantajları değerlendirilmiş; bu değerlendirmelerde
pazarın yüksek teknoloji pazarı olması, yasal giriş engelleri bulunması, altyapı
yatırım harcamalarının büyük olması gibi özellikleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiş;
pazarın özellikle de sergilediği şebeke etkileri sonucunda bir operatör lehine
gelişme kaydettiği ortaya konmuştur. Sonuç olarak Turkcell'in pazar
davranışlarında normal rekabet tehdidi altındaki bir teşebbüsün sahip olmadığı bir
davranış serbestisine sahip olduğu belirlenmiştir.
- Pazara girişte lisans sözleşmesinin imzalanması zorunluluğunun piyasayı
göreceli olarak rekabete kapattığı ve GSM operatörlerinin bu kuralı
değiştirmelerinin mümkün olmadığı, ayrıca yüksek teknoloji kullanılan bir pazar
olması nedeniyle kullanılan teknolojideki değişikliklerin sahip olunan pazar payını
bir anda değiştirebileceği, dolayısıyla bu ve benzer sebeplerle, yasal olarak
sadece iki operatörün çalışma lisansına sahip olduğu bir pazarda, sadece
diğerine nispetle daha fazla pazar payına sahip olduğu için bir operatörü hakim
durumda kabul etmenin, pazarın kendine özgü koşullarının göz ardı edilmesi
sonucunu doğurduğu, yeni GSM operatörlerinin pazara katılmaları ve yeni
teknolojinin aşamalı olarak yerleşmesi ile pazar paylarında önemli değişiklikler
yaşanacağı, dolayısıyla Turkcell'in halihazırdaki pazar payının pazarın özellik-
05-88/1221-353
21
lerinden kaynaklanan bir durum olduğu Turkcell'in öne sürdüğü savunmalardan
bir diğeridir.
GSM hizmetleri piyasasında lisans alınması zorunluluğu olarak beliren yasal
giriş engelinin piyasayı potansiyel rekabete kapattığı bilinmekle birlikte piyasada
Turkcell'e diğer operatörden ve müşterilerinden büyük ölçüde bağımsız
davranabilme serbestisi sağlayan birçok unsura hakim durum tespitinde yer
verilmiştir. Yeni GSM operatörlerinin pazara katılmaları ve yeni teknolojinin
aşamalı olarak yerleşmesi ile pazar paylarında önemli değişiklikler yaşanacağı
iddiası bir varsayımı ortaya koymakla birlikte bunun soruşturulan döneme ilişkin
tespitleri geçersiz kılması mümkün değildir.
- Savunmada belirtilen diğer bir husus, Telsim'in raporda da belirtilen
nedenlerle pazarda göreceli olarak düşük bir paya sahip olduğu, bu durumun
sektörün doğasından kaynaklandığı ve geçici bir durum olduğu, bunun Turkcell'in
rekabeti sınırlayıcı müdahalelerinden kaynaklanmadığı; dolayısıyla Telsim'in
kendi hatalarından kaynaklanan sonuçlardan ötürü 4054 sayılı Kanun anlamında
Turkcell'e nazaran dezavantajlı konuma gelmesinin veya Turkcell'in hakim
durumda bulunduğu iddiasına muhatap edilmesinin, kusurun kusur sahibine hak
oluşturması anlamını taşıyacağı ve bunun da hukukun temel bir prensibine
aykırılık doğuracağıdır.
Pazara girişte Telsim'in yaşadığı zorlukların, Turkcell tarafından çeşitli
nedenlerle yaşanmamış olması, Turkcell'e piyasada öncelikli bir konuma sahip
olmasına neden olan bazı avantajlar sağlamış; şebeke dışsallıklarının da etkisi ile
bu avantajlar, abone sayısında artışa neden olmuştur. Burada Turkcell'in hakim
durumda olduğuna dair objektif gerekçelere dayanan bir tespit yapılmaktadır.
- Turkcell'in, Telsim'in başlangıçta kendi kusuru sayılabilecek bir süre kapalı
kalmış olmasından ötürü %70 seviyesine yaklaşan bir paya ulaştığı; ancak 2000
yılının ilk yarısında Telsim'in düzenlediği bir reklam kampanyası ile o dönemde
kaydedilen abone sayılarında Turkcell ile başabaş paylara ulaştığı, aynı dönemde
Telsim'in 30 milyon doları aşkın bütçeyle gerçekleştirdiği reklam kampanyası ile
büyük bir çıkış yakalamış olduğu ve talebi önemli ölçüde çektiği göz önünde
bulundurulduğunda, Turkcell'in rakibinden bağımsız olarak arz ve talep miktarı
gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücüne sahip olmadığının görüleceği
de Turkcell'in savunmalarından biridir.
Savunmada bahsi geçen döneme ilişkin (2000 Ocak-Temmuz arası) abonelik
rakamları, Telsim lehine geçen yıla oranla sadece %1'lik bir artışı sergilemekte;
bu durum da 30 milyon Amerikan Dolarını aşan reklam harcamalarına rağmen
(Turkcell'in aynı dönemde reklam harcamaları bunun yarısı kadardır), istenilen
satış rakamlarına Telsim tarafından ulaşılamadığını, böylesine büyük
kampanyalara karşın Turkcell'in pazardaki konumunun sarsılmadığını ortaya
koymaktadır. Dolayısıyla bu durum Turkcell'in savunmada iddia ettiği üzere
Telsim'in Turkcell karşısında etkin bir rekabet tehdidi oluşturabildiğinin değil, çok
yoğun çabalarına rağmen Turkcell'in pazar gücünü aşındıramadığının kanıtıdır.
- Turkcell'in diğer bir savunması da, hakim durum tespiti için Kanun'un
öngördüğü ölçüt kullanılmazken, AB rekabet hukuku uygulamalarından verilen
örneklerle mücerret hakim durum iddiasının desteklenmeye çalışıldığı; metod
olarak pazara giriş engelleri, altyapı maliyetleri, pazarlama, satış ve dağıtım
05-88/1221-353
22
harcamaları, ürün farklılaştırması, teknoloji avantajları, dikey bütünlük gibi
konuların incelendiği ve soyut bir biçimde Turkcell'in hakim durumda bulunduğu
sonucuna varıldığıdır.
Hakim durum analizinde, 4054 sayılı Kanun'un 3. maddesindeki tanımın lafzi
yorumu yanı sıra bu madde hükmünün fonksiyonel yorumu da yapılmış, madde
hükmünün ardında yatan temel prensipler ve gerekçeler ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Hakim durumda olduğu öne sürülen teşebbüsün bütün pazar
davranışlarının ve pazarın yapısal özelliklerinin detaylı bir değerlendirmesi
yapılarak, bu değerlendirmeler çeşitli verilerle (satış rakamları, istatistikler, mali
tablolar, fiyat listeleri vb) desteklenerek, 3. maddede yer alan "Belirli bir
piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden
bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik
parametreleri belirleyebilme gücü" tanımının ardında yatan iktisadi gerekçeler
gösterilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla Turkcell'in hakim durumda bulunduğu,
yapılan iktisadi ve somut olgulara dayalı analizler sonucunda Kanun'un amacına
uygun bir şekilde belirlenmiştir.
- Savunmalar arasında son olarak, dikey bütünlük konusunda, Turkcell abone
merkezlerinin raporda 610 olarak belirtilen sayısının Telsim'in 220 Telsim Shop'u
karşısında yüksek bir sayıyı ifade etmesinin son derece ekonomik ve rasyonel bir
oluşumu işaret ettiği, Telsim'in de hizmet kalitesini artırması halinde kısa sürede
artacak talep karşısında Telsim Shop'ların sayısının da artış göstereceği, diğer
yandan Turkcell'in TAN olarak adlandırılan teşebbüslerle münhasır çalışmadığı,
A-Tel aracılığıyla Turkcell'in hazır kartlarının satışını yapan 3700 kioska ilişkin
Turkcell'in herhangi bir münhasırlık talebinin bulunmadığı, eğer bu durum bir
olumsuzluk doğuruyorsa bundan Turkcell'in sorumlu tutulamayacağı, A-Tel'in
kartları dağıttığı dağıtım kanalı dışında daha güçlü dağıtım kanallarının
bulunduğu iddiaları yer almaktadır.
Hakim durum analizinde dikey bütünlük konusunda raportörlerin görüşleri bir
durum tespiti şeklindedir ve Turkcell'in dağıtım ağının profili çıkarılmaya
çalışılmaktadır. Bunun sonucunda Turkcell'in Türkiye'deki pazar yapısı içinde son
derece yaygın ve etkin bir dağıtım ağı oluşturmuş olduğu ve bunun da pazardaki
konumunu sağlamlaştırdığı öne sürülmektedir. Bu kanıya varılırken Turkcell'den
elde edilen bilgi ve belgelerden ve bunlarda yer alan ifade ve rakamlardan
yararlanılmıştır. Tabii olarak bunun yanı sıra raportörlerce yerinde gözlemler de
yapılmış, belgelerde yer alan hususların pratikte geçerli olup olmadığı
araştırılmıştır. Bu noktada sayısı 4381 olduğu Turkcell raporlarından öğrenilen
TAN'ların (Turkcell Abone Noktası), sözleşmelerinde münhasırlık şartı yer almasa
dahi pratikte büyük oranda münhasır çalıştıkları, bu noktaların birer TAM'ne
(Turkcell Abone Merkezi) bağlı çalışmalarının da bu münhasırlığı sağlamanın bir
yolu olduğu görülmüştür. Soruşturma raporunda A-Tel aracılığıyla Turkcell'in
hazır kartlarının satışını yapan 3700 kioskun münhasır çalıştığına ilişkin herhangi
bir iddiası ise zaten bulunmamaktadır.
Sonuç olarak savunmalar "Turkcell'in GSM hizmetleri pazarında hakim
durumda olduğu"na ilişkin görüşün değişmesi sonucunu doğurmamıştır.
05-88/1221-353
23
H.3. TURKCELL'İN 4054 SAYILI KANUN'UN 4. MADDESİ KAPSAMINDAKİ
EYLEMLERİ
H.3.1. Yapılan Tespitler ve Elde Edilen Deliller
Hakkında soruşturma yürütülen teşebbüsün 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi
kapsamındaki eylemleri münhasırlık ve fiyat tespiti başlıkları altında
toplanmaktadır.
“Münhasırlık” kavramı rekabet kuralları açısından “sağlayıcı-alıcı” ilişkileri
çerçevesinde birden fazla anlama gelebilen geniş kapsamlı bir kavramdır. Bu
soruşturmada söz konusu kavram, Turkcell’in dağıtım ağı içinde yer alan çeşitli
nitelikte teşebbüslere, imzaladığı sözleşmeler kapsamında ve bu sözleşmelerden
kaynaklanan uygulamalar sonucunda, “rakip ürünleri satmama” veya başka bir
deyişle “rekabet etmeme yükümlülüğü" getirmesi olarak ele alınmıştır.
4054 Sayılı Kanun'un "Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve
Kararlar" başlıklı 4. maddesi “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan
veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan
veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası
anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri
hukuka aykırı ve yasaktır” şeklindedir.
Önaraştırma döneminde yapılan incelemelerde Turkcell’in bayileri ile yaptığı
sözleşmelerin münhasırlık ve fiyat tespiti içerdiği ve bu hükümleri nedeniyle 4054
sayılı Kanun'un yukarıda belirtilen 4. maddesi kapsamında bir anlaşma olduğu ve
aynı Kanun'un geçici 2. maddesi ve 1997/2 Sayılı Anlaşmaların, Uyumlu
Eylemlerin ve Teşebbüs Birliği Kararlarının Kanunun 10. Maddesine Göre
Bildiriminin Usul ve Esasları Hakkında Rekabet Kurulu Tebliği'nin 4. maddesi
uyarınca 5.5.1998 tarihine kadar muafiyet veya menfi tespit talebiyle Rekabet
Kurumu'na bildirilmesi gereken anlaşmalar kapsamında olduğu halde, süresi
içinde bildirilmediği tespit edilmiş, Turkcell Kanun'un 16. maddesinin (c) bendine
göre Kurul kararı ile idari para cezasına çaptırılmış ve 4. maddeye aykırılık
iddiasıyla soruşturma açılmasına karar verilmiştir.
Soruşturma kararının tebliği sonrasında, Turkcell tarafından gönderilen ilk
yazılı savunmayla beraber, anılan anlaşmaların tümünün yürürlükten kaldırılarak,
yerlerine yeni anlaşmaların Türkiye sathında Aralık 1999 tarihinden itibaren
yürürlüğe konulduğu ifade edilmiş ve söz konusu anlaşmaların bir örneği Rekabet
Kurumu'na gönderilmiştir.
Gerek ilk yazılı savunmada ve gerekse verilen idari cezaya yönelik yapılan
itirazda, önaraştırma döneminde tespit edilen anlaşmanın acentelik anlaşması
olduğu ve bu nedenle Rekabet Kurulu tarafından daha önce verilmiş bir karar
dayanak gösterilerek 4054 Sayılı Kanun kapsamında olmadığı savunulmuştur.
Ayrıca aynı savunmanın, yenilenen sözleşme için de geçerli olduğu belirtilmiştir.
Bu iddialar haklı bulunmamıştır.
05-88/1221-353
24
H.3.1.1. Münhasırlık
H.3.1.1.1. Dikey anlaşmalar
Turkcell’in soruşturmaya başlandığı zamanda mevcut dikey anlaşmaları
soruşturma döneminde değiştirilmiştir.
a) Soruşturma Başladığında Mevcut Olan Dikey Anlaşmalar
Bu sözleşmelerde;
Bayi: “GSM işletmecisi olan Turkcell ile yaptığı özel anlaşma uyarınca,
Turkcell'in abonelik işlemleri ile GSM işletmesi kapsamındaki iş ve hizmetlerden
belirleyeceklerini yürüten işletmelerdir.”
Turkcell Abone Merkezi (TAM): “Turkcell'in abonelerine sunmuş olduğu ve
sunacağı tüm servislerde ve hizmetlerde, abonelik işlemleri ve depozito
tahsilatları, abone isteği ile açma-kapama, sim kart değişikliği, vesaire konularda
Turkcell'in abone yönetmeliğine uygun olarak faaliyet gösteren Turkcell ve/veya
Bayi tarafından kurulan birimlerden her biridir” şeklinde tanımlanmıştır.
Soruşturma konularından birisini teşkil eden münhasırlığa ilişkin olarak
sözleşmenin 4.2.2. maddesinde;
“Bayi bu sözleşmeyi imzalamakla, operatör hizmeti olarak sadece Turkcell'in
servis ve hizmetlerini