Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2007/14922 Esas 2008/16270 Karar
Karar Dilini Çevir:

10. Hukuk Dairesi 2007/14922 E., 2008/16270 K. GEÇİCİ KÖY KORUCULARI SİGORTALILIĞIN TESPİTİ

442 S. KÖY KANUNU [ Madde 13 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 16 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 17 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 19 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 69 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 70 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 72 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 73 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 75 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Madde 82 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Ek Madde 16 ] 442 S. KÖY KANUNU [ Ek Madde 17 ] 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 79 ] 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 2 ] 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 3 ] 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 4 ]

"İçtihat Metni"

Davacı vekili, davacının 12.08.1991 tarihinden itibaren, davalı T.C. İçişleri Bakanlığı'na bağımlı, hizmet akdine dayalı, köy korucusu olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece istem aynen hüküm altına alınmıştır.

Hükmün, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı) vekili ile davalı T.C. İçişleri Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Davacı vekilinin, sigortalılık sürelerinin saptanması istemini içeren davasını 506 sayılı Kanun hükümlerine dayandırdığı, iş mahkemesince yürütülen yargılama sonunda, anılan Kanun'un 79. maddesinin onuncu fıkrasına göre istemin yerinde bulunarak, davacının sigortalılık sürelerinin hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.

İş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde, bu Kanunda yazılı koşullar altında, sigortalılar ile bunların eş, çocuk ve hak sahiplerine sosyal sigorta yardımları sağlanması amacıyla kabul edilip yürürlüğe giren 17.07.1964 gün ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Ka-nunu'nun 2. maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre "sigortalı" sayılacağı belirtildikten sonra, 3. maddesinde kimlerin bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları ve hangi kişiler hakkında da bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı açıklanmıştır. Buna göre sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, 3. maddede belirtilen "sigortalı sayılmayan" kişilerden olunmaması şeklinde sıralanabilir. Söz konusu Kanunda "hizmet' akdi" tarifine yer verilmemiş ise de, gerek 4857 sayılı İş Kanunu'nun 8. maddesinde iş sözleşmesi (hizmet akdi) tanımlanmış, gerekse Borçlar Kanunu'nun 313-354. maddelerinde bu konuda düzenleme yapılmıştır. Borçlar Kanunu'nda, anılan sözleşme, "Hizmet akdi bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeği ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder." şeklinde tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, hizmet akdinin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp, yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin "parça üzerine hizmet" veya "götürü hizmet" adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, "ücret" unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanun'un sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekline göre, bu unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, "zaman" ile "bağımlılık" unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.

Diğer taraftan inceleme konusu hizmet tespiti niteliğindeki davalarda işverenin doğru olarak belirlenmesi önem taşımakta olup, bu konuda temel dayanak noktası ve yol gösterici, 506 sayılı Kanun'un "İşveren ve işveren vekilinin tarifi" başlığını taşıyan 4. madde hükmüdür. Anılan maddede; bu Kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler "işveren", işveren nam ve hesabına işin yönetim görevini yapan kimseler de "işveren vekili" olarak tanımlandıktan sonra, Kanunda geçen işveren deyiminin işveren vekilini de kapsadığı belirtilmiştir.

Şu durumda denilebilir ki, 506 sayılı Kanun hükümlerine göre sigortalılık niteliği için; 2. madde kapsamında bulunanlar yönünden 3. maddede sıralanan olguların gerçekleşmemiş olması gereklidir veya ayrık bir durum olarak farklı

yasal düzenlemelerde ilgilinin, anılan Kanuna tabi sigortalı kabul edildiğinin/sayıldığının açıkça belirtilmiş olması zorunludur. Türk hukuk sisteminde köy korucularının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduklarına ilişkin açık hüküm/hükümler içeren herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığından, anılan kişilerin hukuki durum ve statülerinin, Kanunun 2 ve 3. madde içeriklerine göre değerlendirilmesine gereksinim duyulduğu gibi, davalı konumunda yer alması gereken "işveren" saptanırken, bir başka anlatımla köy korucularının işvereninin kim olduğu belirlenirken 4. maddedeki tanımdan yola çıkılması gereklidir. Bunun için de öncelikle köy koruculuğu kurumu ile söz konusu kuruma ilişkin düzenleyici hükümler içeren 18.03.1924 gün ve 442 sayılı Köy Kanunu irdelenmelidir.

Anılan Kanun'un 13. maddesinde, köye korucu tutma, köylünün zorunlu işleri arasında sayılmış; 16. maddesinde, köy gelirleri, köy işlerini gören köyün aylıklı adamlarının aylık ve yıllıklarını karşılamaya yetmediği takdirde herkesin hal ve vaktine göre köy ihtiyar meclisi kararıyla köyde oturanlara ve köyde maddi ilgisi bulunanlara salma salınacağı belirtilmiş; 17. maddesinde, geliri yetişmeyen köylerde korucu gibi köy adamlarının aylıkları için salınacak para veya ürünlerin "köy parası" içinde yer aldığı açıklanmış; 19. maddesinde, köylünün isteğine bağlı olmayarak harcanacak paralar sayılırken, köy işine bakacak adamların aylığına yer verilmiştir. Kanunun "Köy Korucuları ve Göreceği İşler" başlığını taşıyan sekizinci faslı ise, 68-82. (dahil) maddelerini içermektedir. 68. maddede, köy sınırı içinde herkesin ırzını, canını ve malını korumak için köy korucuları bulundurulacağı; 69. maddede, her köyde en az bir tane korucu bulunacağı; 70. maddede, korucuların ihtiyar meclisi tarafından tutulacağı ve köy muhtarının vereceği haber üzerine kaymakamın emri ile işe başlayacakları; 72. maddede, korucuların köy muhtarının emri altında olduğu ve resmi işlerde onun emirlerine uymak zorunda bulundukları; 73. maddede, korucuların silahlı oldukları ve kendilerine karşı gelenlerin jandarmaya karşı gelmiş gibi cezalandırılacakları; 75. maddede, koruculara verilecek silah ve cephanelerin Hükümet tarafından ihtiyar meclisine mazbata karşılığında demirbaş olarak teslim edileceği; 78. maddede, korucuların kıyafet ve silahlarının şeklinin İçişleri Bakanlığı tarafından belirleneceği, elbise paralarının köy gelirinden yılda bir kez karşılanacağı, kendilerine teslim edilen koruculuk cüzdanını sürekli üzerlerinde bulunduracakları; 80. maddede, görevinde kayıtsızlığı ve tembelliği görülen veya 81. maddede yazılı yasak işleri yapan koruculara ihtiyar meclisince önce uyarma, ikincisinde kınama cezası verileceği, üçüncüsünde ise işten çıkarılacakları; 82. maddede, silahını ve cephanesini kayıtsızlığı yüzünden kaybeden veya isteğiyle bir başkasının eline geçmesine sebep olan korucunun da işten çıkarılacağı açıklanmıştır.

Kanun koyucu, anılan maddelerle "köy korucusu" kavramını benimseyip buna ilişkin düzenleme yaptıktan sonra 74. maddede, bu kez belirli durum ve koşullarda, bunlara yardım ve destek amacıyla "gönüllü korucu" adı altında bazı kişilerin görev yapabileceğini belirtmiştir. Maddede; ürün zamanlarında eşkıya ve çapulcuların türemesi durumunda, köy halkını yağmadan korumak için, köy muhtarı ve ihtiyar meclisince, eli silah tutan köylüler arasından gerektiği kadarının "gönüllü korucu" olarak ayrılıp, bu kişilerin adlarının kaymakama bildirileceği, kaymakamın izin vermesi durumunda bunların asıl korucularla birlikte eşkıya ve yağmacılara karşı köyü ve köylüyü koruyacakları hüküm altına alınmıştır.

Bu konudaki diğer düzenleme; 442 sayılı Kanun'a dayanılarak İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve amacı, sözü edilen Kanun'un 70. maddesine göre ihtiyar meclisince tutulan köy korucularının işe alınması, görev alanlarının belirlenmesi, görevleri, sorumlulukları, eğitimleri ve işten çıkarılmaları ve diğer özlük hakları ile ilgili esas ve yöntemleri düzenlemek olan Köy Korucuları Yönetmeliği'dir. Yönetmeliğin 6. maddesinde, ihtiyar meclisince belirlenen korucuların adlarının muhtar tarafından kaymakama bildirileceği ve kaymakam onayı ile işe alınma işleminin tamamlanacağı, işe alınan koruculara kaymakamlıkça düzenlenen kimlik cüzdanı verileceği; 7. maddesinde, işe alınma işlemi tamamlanan köy korucusuna, ihtiyar meclisince silah, mühimmat ve teçhizat, elbise, araç, gereç ve diğer eşyaların zimmetle teslim edilerek göreve başlatılacakları; 8. maddesinde, köy korucularının görevli oldukları köyün sınırları içinde kalan bölgede görev alanına sahip oldukları, gerektiğinde mülki amir tarafından, bu sınır dışında da görev alanlarının genişletilebileceği; 11. maddesinde, köy korucularının idari bakımdan köy muhtarına bağlı olup, onun gözetim ve denetimine tabi oldukları, mesleki yönden ise görev yaptıkları köyün bağlı olduğu Jandarma Komutanının emir ve komutası altında bulundukları, İlçe Jandarma Komutanının köy korucuları teşkilatının eğitim ve özlük haklarını yürütmek, görevlerini etkin bir biçimde yapmalarını sağlamak ve denetlemekle mülki amir adına sorumlu olduğu; 12. maddesinde, köy korucularının taşıyacakları silah, mühimmat ve teçhizatın temin giderlerinin İçişleri Bakanlığı bütçesinden, bu silahların bakım ve onarım giderlerinin ise köy bütçesinden karşılanacağı; 13. maddesinde, köy korucularına, hizmetin devamı süresince ödenecek ücretin, o köy ihtiyar meclisince belirlenip köy bütçesinden karşılanacağı, görevde bulundukları süre içinde yaralanmaları, sakatlanmaları veya ölümleri durumunda 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı; 14. maddesinde, köy korucularının kıyafet ve silahlarının şeklinin İçişleri Bakanlığı'nca belirleneceği, elbise paralarının köy gelirinden yılda bir kez verileceği, ellerine verilen koruculuk kimlik kartını sürekli üzerlerinde bulunduracakları; 15. maddesinde, köy korucularına otuz gün yıllık izin dışında, mazeretleri nedeniyle yılda toplam on beş günü geçmemek üzere ilgili köy muhtarının onayı ile izin verileceği; 17. maddesinde, görevinde kayıtsızlığı ve tembelliği görülen veya yönetmeliğin 16. maddesinde sayılan yasak işleri yapan koruculara, ihtiyar meclisi tarafından önce uyarma, ikincisinde kınama cezası verilip, üçüncü defasında işten çıkarılacakları, ayrıca izinsiz veya özürsüz olarak görev yerine iki günden fazla gelmeyen veya görev yerini terk edenlerin, silahını ve cephanesini kayıtsızlığı yüzünden kaybeden veya isteğiyle başkasının eline geçmesine neden olanların da işten çıkarılacakları belirtilmiştir.

Şu durumda açıklanan düzenlemeler karşısında; 442 sayılı Köy Kanunu ve ilgili Yönetmeliğin yukarıda ayrıntıları ile belirtilen maddelerine dayanılarak çalıştırılan köy korucularının işvereninin, görev yaptıkları köy tüzel kişiliği olduğu, taraflar arasında hizmet akdi ilişkisinin kurulduğu ve giderek köy korucularının hukuki statülerinin 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tanımlanması gerektiği, dolayısıyla, köy korucuları tarafından yetkili iş mahkemelerine, 506 sayılı Kanun'un 79. madde hükmü gereğince, işveren konumundaki ilgili köy tüzel kişiliği ve hak alanını ilgilendirdiğinden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı) aleyhine husumet yöneltilerek, sigortalı hizmetlerin saptanmasına yönelik dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır.

Bununla birlikte, köy korucularına ilişkin yapılan bu saptama ve varılan sonucun yanında, söz konusu yasal düzenlemelerde karşımıza bir başka kavram daha çıkmaktadır ve bunun da kuşkusuz irdelenmesi zorunludur.

Yasama organı, ülkemizde terör eylemlerinin yoğunluk kazanması üzerine, özellikle güvenlik güçlerinden ve jandarma karakollarından uzak yerleşim birimlerinde yaşamını sürdüren bireylerin mal ve can güvenliğinin korunmasında güvenlik güçlerine destek ve yardımcı olmak ve anında müdahaleyi gerçekleştirmek amacıyla 26.03.1985 gün ve 3175 sayılı Kanun'u kabul ederek 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74. maddesine iki fıkra eklemiştir. Buna göre eklenen ilk fıkra (ki maddenin yeni şekline göre teselsül nedeniyle ikinci fıkraya karşılık gelmektedir), "Bakanlar Kurulu'nca tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde de, valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığı'nın onayı ile yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilen geçici köy korucularına görevleri süresince ödenecek ücret ile hizmetin bitiminde verilecek tazminat miktarı ile giyim bedelleri İçişleri Bakanlığı'nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu'nca tespit edilir ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine ilgili transfer harcamaları bölümünden İçişleri Bakanlığı bütçesine aktarılacak ödenekten bu Bakanlıkça karşılanır." hükmünü taşımakta, ikinci fıkrada (maddenin yeni şekline göre teselsül nedeniyle üçüncü fıkraya karşılık gelmektedir) ise, "Köy Korucuları ve Geçici Köy Korucularının görevde bulundukları süre içinde yaralanmaları, sakatlanmaları veya ölümleri halinde "2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun" hükümleri uygulanır." yönünde düzenleme yer almaktadır. Anlaşılacağı üzere kanun koyucu "köy korucusu" ve "gönüllü korucu" kavramlarından farklı olarak, anılan kişileri kapsamına almayan, değişik amaçla "geçici köy koruculuğu" kurumunu ihdas ederek hukuk düzeninde yaşama geçirmiş, yürütme organı oian Bakanlar Kurulu'nca da 27.06.1985 gün ve 9632 sayılı kararla geçici köy korucularının çalıştırılacağı iller saptanarak ilk olarak on üç ilde eylemli olarak uygulamaya geçilmiştir. Belirtilmelidir ki amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı veya görevleri sona ermiş olsa b

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat