(6762 S. K. m. 16, 33, 35) (2004 S. K. m. 166) (1412 S. K. m. 402) (2797 S. K. m. 17, 19, 20) (765 S. K. m. 1, 29, 33, 34, 35, 307, 402, 410) (1567 S. K. m. 1, 2, 3, 4) (2559 S. K. m. 21) (1705 S. K. m. 6) (5590 S. K. m. 74) (Ticaret Sicili Tüzüğü m. 38, 41, 49, 50, 51)
Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul Asliye Birinci Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 13.7.1976 tarih ve 1976/1000 sayılı hkmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenilmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu; gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: 1- Davacı İstanbul Ticaret Sicil Memurunun, İstanbul Asliye Birinci Ticaret Mahkemesi Başkanlığı'na hitaben gönderdiği 8.7.1976 tarihli tezkerede davalı (F)'nin İstanbul Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin 24.5.1976 tarih ve 1976/81 esas, 1976/76 karar sayılı kesinleşmiş ilamı ile mesleki faaliyetinden 52 ay 15 gün men'ine karar verildiği, İstanbul Ticaret Odası'nın 15.6.1976 tarihli yazısına ekli İstanbul C. Savcılığı'nın yazısından anlaşılmakla, işletme sahibine sicil kaydının sildirilmesi için gerekli tescil ve ilan işlemini yaptırması hususunda TTK'nun 35. maddesine göre gönderilmiş ihtarnameye müddeti içinde imtina sebebini bildirir cevap verilmiş olduğundan sicil dosyasının muktezasının tayini bakımından ekli olarak gönderildiği, bildirilmiştir.
Davalı vekili, İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu'na verdiği yukarıda değinilen 1.7.1976 tarihli cevabında, Bakırköy Sulh Ceza Mahkemesi'nin, gerek Yargıtay İkinci Ceza Dairesi'nin ve gerekse Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nin içtihatlarını içeren hükmü gereğince iş yerlerinin kapatılması mümkün görülmediğinden, kaydın silinmesine mahal bulunmadığı, savunulmuş ve emsal olarak Bakırköy Sulh Ceza Mahkemesi'nin 29.4.1976 tarih, 1975/1164 sayılı kararının fotokopisi ibraz edilmiştir.
Mahkemece, "İşletme sahibi hakkında İstanbul Asliye Sekizinci Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen ilamı ile 52 ay 15 gün süre ile ticaret ve mesleki faaliyetten men kararı verilmiş ve bu durumda ortaya çıkan bu vakıa nedeni ile ticari kazanç elde etme serbestisi hükmen kaldırılmış olduğundan, tescile mesnet olan vakıada değişiklik meydana gelmiş bulunmaktadır. Bu nedenle (cezanın infazı iktizası olarak) Nizamnamenin 41 ve Ticaret Kanunu'nun 33 ve 35. maddeleri gereğince bu süre devamınca sicildeki kaydın silinmesine" karar verilmiştir.
Davalı vekili 29.7.1976 tarihli temyiz dilekçesinde, müvekkili (F)'nin, işlettiği (M) Gazinosu'nda turist müşteriler tarafından verilen dövizleri Merkez Bankası'na bordro ile bildirilmiş ve fakat usulü bir hata nedeni ile hakkında İstanbul Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan dava sonucu 52 ay 15 gün ticaretten men cezası verilmiş olduğundan bahisle TTK'nun 35. ve nizamnamenin 41. madelerinde, ceza mahkemesinden sadır olan meslekten men cezaları hakkında bu hükümlerin uygulanacağının kesin olarak belirtilmediği ve 35. maddenin ceza mahkemelerinin kararları hakkında hüküm vaz etmediği, yasa koyucunun meslekten men cezasında öngördüğü hususun iş yerlerinin kapatılması değil, meslekten men cezası olduğu, bu nedenle iş yerinin kapatılması manasını kapsayan kaydın silinmesi yolundaki mahkeme hükmünün hatalı ve bozmayı mucip bulunduğu gerekçesi ile ticaret mahkemesi hükmünü temyiz etmiştir.
II- Dosyada mevcut belgelere göre:
a) İstanbul C. Savcılığı'nın Ticaret Odası Başkanlığı'na gönderdiği 2.6.1976 tarih ve 5356 sayılı tezkeresinde, gazino işletmeciliği yapan (F)'nin 1567 sayılı Kanun'a muhalefette bulunması nedeni ile İstanbul Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin 24.5.1976 tarih ve (1976/81 esas, 1976/76 karar) sayılı kesinleşen ilamı ile sonuç olarak 52 ay 15 gün ticaret ve mesleki faaliyetten men'ine karar verildiğinden gereğinin ifası istenmiş ve gereği için (1- İstanbul Belediye Başkanlığı'na, 2- Ticaret Odası Başkanlığı'na, 3- Sanayi Odası Başkanlığı'na, 4- Emniyet İkinci Şube Müdürlüğü'ne) dağıtım yapıldığı bildirilmiştir.
b) İstanbul Ticaret Odası'nın, İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu'na hitaben yazdığı 15.6.1976 tarih ve 20315 sayılı yazıda, İstanbul C. Savcılığı infaz bürosundan alınan tezkerenin sunulduğu, bu tezkerede adı geçen (F)'nin alfabetik sicil fihristinde (Sc: 94649/39973 ..... Eğlence Sitesi Salonları (F); Sc: 97209/42903 .... ..... Şark Gazinosu (F); Sc; 98869/44698 ..... ....... Gazino ve Pavyonu (F)) ticari ünvan ve sicil numaralarının bulunduğu bildirilerek gereği ve bilgi edinilmesi istenmiştir.
c) Davalı vekilinin, İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu'nun vaki davetine cevaben emsal olarak verdiği yukarıda değinilen, 1.7.1976 tarihli dilekçesinin eki Bakırköy Sulh Ceza Mahkemesi'nin 29.4.1976 tarih ve 1975/1164 sayılı infaz ile ilgili bir tavzih kararının fotokopisine göre adı geçen mahkeme, başka bir iş dolayısıyla, san'at ve ticaretten men cezalarının iş yerinin kapatılmak suretiyle infaz edilemeyeceği hakkında yüksek Yargıtay İkinci Ceza Dairesi'nin 12.10.1972 tarih ve 7714/75555 sayılı ilamı ile Yedinci Ceza Dairesi'nin 16.5.1973 gün ve 6740/5735 sayılı ilamı, sanat icrasından men cezalarının iş yerlerinin kapatılmak suretiyle infaz edilmemesi gerektiğinden muterizin iş yerlerinin dahi kapatılmak suretiyle değil, adı geçenin meslek ve sanattan men sureti ile cezasının infazına bilgi edinilmesi gerektiğine, karar vermiştir.
III- Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi, İstanbul Asliye Birinci Ticaret Mahkemesi'nin, temyiz olunan ilamından dosyaya emsal olarak ibraz edilen Bakırköy Sul Ceza Mahkemesi'nin infaz ile ilgili kararında Yargıtay İkinci ve Yedinci Ceza Daireleri'nin, (iş yerinin kapatılması suretiyle muayyen bir meslek ve sanatın tatili cezasının verilemiyeceği) yolundaki içtihatlarının kabul edilmiş bulunmasına uygun olarak, davalının 52 ay 15 gün ticaret ve mesleki faaliyetten men cezasının infazı iktizası olarak bu süre devamınca ticaret sicilindeki kaydının silinmesi, bir başka deyişle iş yeri kapatılamayacağına göre bu cezanın sicildeki kaydın silinmesi suretiyle infazı iktiza ettiği ilkesini benimsediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda keyfiyet dairemizce müzakere olunarak bidayet mahkemesinin benimsediği ilkenin yasaya ve yasa koyucunun amacına aykırı olduğundan karar bozulması gerektiği ve bu suretle ilamlarının örnekleri incelenen yüksek İkinci ve Yedinci Ceza Daireleri'nin görüşlerinden Yargıtay'ca dönülmesinin zorunlu bulunduğu sonucuna varılmış ve içtihadın birleştirilmesi yoluna gidilmesine 29.12.1976 tarihinde oybirliği ile karar verilerek uzun gerekçeli bir yazı ile yüksek birinci başkanlığına başvurulmuştur. Yüksek birinci başkanlık, 15.12.1977 tarih ve 6792/8342 sayılı cevabi tezkeresinde, dairemizin, İkinci ve Yedinci Ceza Daireleri'nin kararlarında benimsenen düşünceye uymayan görüşünü vurgulayan kararının Yargıtay Kanunu'nun 19 ve 20. maddeleri gereğince kesin sonuç doğuran içerikte olmadığı, böylece henüz ortada aynı maddi olgu hakkında farklı hukuksal sonuç doğuran kesinleşmiş kararların varlığından söz etme olanağının bulunmadığı, gerekçesi ile ve birinci başkanlık divanının 15.12.1977 tarih ve 84 sayılı kararına dayanarak, daire kararı ile saptanan isteği reddetmiştir.
Her ne kadar 1730 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 20. maddesi gereğince, Yargıtay'ın bir dairesinin içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmesi konusunda verdiği karar, kesin nitelikte ve buna uyulması, yasal bir zorunluk ve birinci başkanlık divanı ancak birinci başkan, daireler, genel kurullar ve C. Başsavcısı dışında kalan merci veya kişilerin başvuruları hakkında karar vermek yetkisini haiz ise de, olayda içtihadın birleştirilmesine gerek olup olmadığı hakkında karar vermek görev ve yetkisine sahip bulunan, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'na konu intikal ettirilmediğine ve temyiz mahkemesi teşkilatına dair 1221 sayılı mülga kanunun bir çok uygulamalarında yapıldığı üzere yerleşmiş bir içtihadın değiştirilmesine ihtiyaç görülmesi halinde benzer olaylarda uygulanmak üzere bu yola gidilebileceği gibi, esasen 1730 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 17. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde (yerleşmiş içhitattan dönülebileceği) hükme bağlanmış ve bu hüküm hasr ve tahdit niteliğinde olmadığından, genel kurullar yönünden de uygulanabilir bir nitelikte bulunmuş ve 19. maddenin 7. bendinin son kısmında (bir hukuk dairesi ile bir ceza dairesi arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi) için her iki daire kararlarının kesinleşmiş olması, bu daireler dışındaki merci ve kişilerin başvurmaları halinde aranan bir koşul olmakla beraber, bu dairelerin her birinin diğerinin yerleşmiş içtihatından ayrılmak zorunluluğunu tespit ettiği zaman, o içtihadın değiştirilmesini kararla istemesi halinde, tıpkı kendi içtihadından dönmesi durumda olduğu şekilde içtihadın birleştirilmesi yoluna başvurabilir, (Bk. Alman Mahkemeler Teşkilatı Kanunu m. 136/2 hükmü aynı doğrultudadır; Dr. Reisoğlu, Kemal Federal Almanya Cumhuriyeti Adalet Cihazı, Ankara 1954, Sh. 64-65) ve bunun için belki de sonradan yanlışlığı ortaya çıkacak olan bir kararı vermeye zorlamak ve kesinleşmesini beklemek, adli hatalara meydan verebilir ve yüce Yargıtay'ın içtihatları birleştirmek fonksiyonunun kaybettirebilir ise de, olayda içhitadı birleştirme yoluna gitmenin halen bu suretle kapanması karşısında bizarrur işin esasını inceleyip, Yüksek İkinci ve Yedinci Ceza Daireleri'nin yerleşmiş ve uygulamaya yön vermiş içtihatlarına ilkesinde aykırı bir kararvermek durumu hasıl olmuştur.
IV- Meslek yasağı cezası, T. Ceza Kanunu'nda muayyen bir meslek ve sanatın tatili icrası", Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun'da meslek ve sanat icrasından men", değişik 1608 sayılı Kanun'da "ticaret ve sanat icrasından men" ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun'da "mesleki ve ticari faaliyetten men" şeklinde, biraz farklı ve diğer başlıca (257 adet kanunda daha değişik kelimelerle ifade edilmekte ise de asli, fer'i veya bir cezanın sonucu olarak verilen bir ceza şeklinde tecelli etse dahi, bunların hepsinin de aynı nevi ceza olduğundan kuşku yoktur.
Yine kuşkusuz, kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile kimsenin cezalandırılamaması ve kanunda sarahaten yazılmış olmadıkca cezaların ne artırılabilir, ne eksiltilebilir ve ne de değiştirilebilir olması, T. Ceza Kanunu'nun değişik 1. ve 29. maddelerinin birer gereğidir.
Bununla beraber Yüksek İkinci ve Yedinci Ceza Daireleri'nin anılan kararları, iş yerinin kapatılması suretiyle meslek ve san'atın tatiline karar verilemeyeceğini belirtmek suretiyle kanundaki bir cezanın, kanunda adı yazılı olmayan bir ceza olarak hükmedilmesini önlemek amacını da taşımasına rağmen, (muayyen bir meslek ve sanatın tatili icrası) cezasının, meslek ve sanatın icra edildiği yerin kapatılması şeklinde infazına engel olunmak suretiyle kanunlarımızda mevcut bu önemli cezanın, muhtevasının değişmesine ve adeta yeni bir ceza nev'inin ihdasına sebebiyet verildiği tezahür etmektedir.
Bir cezanın, kanunda nasıl isimlendirilmişse, mahkeme kararında da aynı suretle tesmiye edilmesi, (cezaların kanuniliği) ilkesinin bir sonucudur. Ancak yüksek dairelerin kararlarına konu olan mahkeme ilamlarında ceza, kanuni tabirine uygun olarak gösterildiği halde infaz yönünden esasen yapılması gereken de, fazladan zikredildiği için, bozma kararlarının bu fazlalığa yani infaza yönlik olduğu düşünülse dahi, her iki karar, sonucu bakımından bu cezanın mahiyet ve muhtevasını da değiştirmiş bulunmaktadır. Nitekim temyiz edilen İstanbul Asliye Birinci Ticaret ve