"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Davanın reddi
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan davanın reddine dair hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçunun, ani hareketli suç tiplerinden olmasına karşılık, 6831 sayılı Kanunun 93. maddesinde düzenlenen işgal ve faydalanma suçunun temadi eden suç tiplerinden olduğu, bu nedenle, 3. derece doğal sit alanı ve aynı zamanda orman sahası içerisinde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahalelerin, yapıldığı anda 2863 sayılı Kanuna aykırılık; varlığını devam ettirdiği sürece de 6831 sayılı Kanuna aykırılık suçunun oluşumuna sebebiyet verdiği, dolayısıyla, bahse konu suç tipleri arasında "fikri içtima" yerine "gerçek içtima" hükümlerinin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla; 6831 sayılı Kanuna aykırılık suçu yönünden zamanaşımı süresi içerisinde hüküm tesisi mümkün görülmüştür.
Mahkemece hakkında katılma kararı verilen Milas Orman İşletme Müdürlüğü'nün 2863 sayılı Kanuna aykırılıktan doğan davalara katılma ve tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığından, katılan vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE, 19/01/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Muhalefet Şerhi:
Sanık ... ... hakkında; Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; 23/01/2014 gün, 2012/306 E-2014/23 K sayılı karar ile sanık hakkında aynı yerle ilgili olarak 28/07/2008 tarihinde tutanak düzenlenmesi üzerine 10/03/2010 tarihli iddianamenin düzenlendiği ve yapılan yargılama sonucunda adı geçen sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, 16/10/2009 tarihinde düzenlenen tutanakla ilgili olarak 29/12/2009 tarihli iddianamenin düzenlendiği, aynı konuda daha önce yargılama yapıldığından incelemeye konu davanın sanık açısından mükerrer dava olduğundan bahisle davanın REDDİNE, karar verilmiştir.
Bu karara karşı katılan ... idaresi tarafından açılan temyiz davası üzerine, Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 19/01/2017 gün, 2016/4257 E-2017/ 508 K sayılı karar ile;
1-)2863 sayılı kanuna muhalefet suçunun, ani hareketli suç tiplerinden olmasına karşılık, 6831 sayılı kanunun 93. maddesinde düzenlenen işgal ve faydalanma suçunun temadi eden suç tiplerinden olduğu, bu nedenle, 3.derece sit alanı ve aynı zamanda orman sahası içerisinde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahalelerin yapıldığı anda 2863 sayılı kanuna aykırılık, varlığını devam ettirdiği sürece 6831 sayılı kanuna aykırılık suçunun oluşumuna sebebiyet verilmesi nedeniyle her iki suç arasında “fikri içtima” yerine “gerçek içtima” hükümlerinin uygulanmasında zorunluluk bulunduğundan; 6831 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı zaman aşımı süresi içerisinde hüküm kurulması mümkün görüldüğünden bahisle; anılan suçla ilgili herhangi bir inceleme yapılmamış,
2-)Katılan ... İşletme Müdürlüğünün 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan kurulan hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından bahisle; katılan vekilinin temyiz talebinin REDDİNE, karar verilmiştir.
Sanık ... hakkında incelemeye konu 16/10/2009 tarihli tutanağa istinaden düzenlenen 29/12/2009 tarihli iddianame incelendiğinde; 6831 sayılı Orman Kanunu”nun 93/2 maddesine aykırılıktan dolayı kamu davasının açılmasına karşın, 2863 sayılı kanuna muhalefet suçuna; hiç bir şekilde yer verilmediği açıkça anlaşılmıştır.
Bodrum 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 29/04/2011 tarihli görevsizlik kararında ise;
Her ne kadar orman kanununa muhalefet suçundan kamu davası açılmış ise de; sanığa atılı suçun 2863 sayılı kanunun 65 maddesindeki suça girdiğinden bu suça bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilerek, dosya Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; 28/07/2008 tarihli tutanağa istinaden 10/03/2010 tarihli iddianame ile açılan dava dosyasının getirtilerek incelenmesinden sonra aynı eylemle ilgili olarak mahkemece verilen 01/11/2012 gün, 2011/384 E-2012/1153 K sayılı ilam ile mahkumiyet kararı verilen eylem ile incelemeye konu eylemin aynı olması nedeniyle incelemeye konu 16/10/2009 tarihli tutanağa istinaden açılan davanın REDDİNE karar verilmiştir.
Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 01/11/2012 gün, 2011/384 E-2/12/1153 K sayılı ilamı incelendiğinde;
Sanık ... hakkında; 28/07/2008 tarihli tutanağa istinaden yine orman kanununa muhalefet suçundan Sulh Ceza Mahkemesine açılan davanın görevsizlik kararı ile Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesinden sonra yapılan yargılama sonucunda;
Sanığın 6831 sayılı yasanın 93/2 maddesinde öngörülen işgal ve faydalanma suçu ile 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesinde yazılı bulunan suçu işlediği anlaşıldığından; işlediği bir fiil ile birden fazla suçun oluşumuna sebebiyet vermesi nedeniyle TCK'nın 44 maddesi gereğince 2863 sayılı kanunun 65/b, TCK'nın 62, 52/2, 53/1-2-3 Maddeleri uyarınca 1 Yıl 8 Ay Hapis, 2.000 TL Adli Para Cezasına hükmedilerek CMK'nın 231/5 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan usulüne uygun olarak kamu davasının açılmamasına karşın, Bodrum Sulh Ceza mahkemesi tarafından iddianamenin dışına çıkılarak verilen görevsizlik kararına istinaden 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan dava açıldığının kabul edilip edilmeyeceği ve bu tartışmanın sonucuna bağlı olarak anılan suçtan dolayı dava açıldığının kabul edilmesinden sonra, yerel mahkemece, her iki eylemden dolayı karar verilip verilmediği, 28/07/2008 tarihli tutanağa istinaden açılan dava ile incelemeye konu 16/10/2009 tarihli tutanağa istinaden açılan davanın aynı eyleme ilişkin olup olmadığı ve buna bağlı olarak incelemeye konu davanın mükerrer bir dava olup olmadığı, yine 6831 sayılı kanuna muhalefet suçundan hüküm kurulmadığının kabul edilmesi halinde zaman aşımı süresi sona erse dahi karar verilip verilemeyeceği;
Hususlarında Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi'nin sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılıklarının sonucu olarak 6831 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı zaman aşımı süresi içerisinde hüküm kurulmasının mümkün görülerek 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan verilen hükmü temyiz yetkisi bulunmayan katılan ... idaresinin temyiz talebinin reddine ilişkin kararına aşağıda arz ve izah edilecek sebeplerle iştirak edilme-miştir.
Uyuşmazlıkların çözümü için, öncelikle CMK'nın 170 maddesi uyarınca iddianamede yer alması gereken hususlar net bir şekilde tespit edilip, iddianamenin dışına çıkılarak verilen görevsizlik kararında iddinamede yer almayan bir eylemin yargılamaya konu edilmesi durumunda usulüne uygun olarak açılan bir davadan söz edilip edilmeyeceğinin belirlenmesinden sonra; Yargıtay Yüksek 12.Ceza Dairesi tarafından somut olayımızda olduğu gibi usulüne uygun dava açıldığının kabul edilmesi halinde görevsizlik kararı ile 2863 sayılı kanuna muhalefet suçunun yargılamaya dahil edilmesinden sonra 6831 sayılı kanuna muhalefet suçundan hüküm kurulup kurulmadığının anlaşılabilmesi için gerekçeli karar hakkından ne anlaşılması gerektiği ve tarihsel süreç içerisindeki gösterdiği gelişmeler açıklandıktan sonra, gerekçeli kararın gerekçe bölümü ile hüküm fıkrası arasındaki olması gereken irtibatın sınırlarının çizilerek somut olayımızla irtibatlandırılması ve somut olayımızda olduğu gibi gerekçede ve hüküm fıkrasında tartışılarak TCK'nın 44 maddesine dahil edilen eylemin, aslında bağımsız suç olmasına karşın mahkemece hatalı bir şekilde TCK'nın 44 maddesine dahil edilmesi durumunda işten elini çeken mahkeme tarafından zaman aşımı süresi içerisinde yada kabule göre her zaman karar verilmesinin mümkün olup olamayacağının bu husustaki kanuni düzenlemeler ile benzer olaylardaki yargı kararlarından yararlanılarak belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay Yüksek 8. Ceza Dairesinin 09/07/2013 gün, 2012/16396 E-2013/20365 K sayılı ilamında;
Bir olayın anlatılması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi o olay hakkında dava açıldığını göstermeyeceğinden, CMK.nun 170. maddesinde belirtilen hususların iddianamede bulunması ve şüpheliye yüklenen suçları oluşturan olayların, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanması zorunludur. İddianame okunduğunda, sanığın yüklenen suç veya suçları, mevcut delilleri anlayıp savunmasını yapabilecek durumda olması gerekir.
Görüldüğü üzere, sanık hakkında sahte kredi kartı bulundurmak suçundan CMK.nun 170 ve devamı maddeleri uyarınca usulünce açılmış bir dava bulunmayıp, iddianame kapsamı dışına çıkılarak, iddianamede yer almayan fiilden dolayı hüküm kurulması CMK.nun 225. maddesine aykırı davranıldığından bahisle yerel mahkemece verilen hükmün BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 10/12/2013 gün, 2013/699 E-2013/601 K sayılı ilamında;
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Belirtilen kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca da; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Yerel mahkemece iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin konut dokunulmazlığının ihlali suçunu da oluşturduğu değerlendirilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, hırsızlık suçunu oluşturduğu iddia olunan fiile ilişkin açıklamalar ve anlatım içeren iddianamede konut dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturduğu düşünülen eylemin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan konut dokunulmazlığının ihlali suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulmasının kanuna aykırı olduğundan bahisle yerel mahkemece verilen direnme kararının BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin 15/12/2014 gün, 2014/7168 E-2014/25538 K sayılı ilamında;
İddianamedeki olayın anlatım biçimine göre; sanık hakkında, mağdura karşı işlediği kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan CMK'nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, CMK'nın 225/1. maddesine aykırı olarak mahkumiyet hükmü kurulduğundan bahisle yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün BOZULMASINA, karar verilmiştir
Yargıtay Yüksek 6. Ceza Dairesinin 05/02/2014 gün, 2011/13530 E-2014/2001 K sayılı ilamında;
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 16.04.2013 gün, 2012/6-1307 Esas, 2013/151 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, iddianamedeki olayın anlatım biçimi ve uygulanması istenen yasa maddelerine göre; sanık hakkında, işyeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan 5271 sayılı CMK'nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gibi, iddianame de düzenlenmediğinin anlaşılması karşısında; hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemle sınırlı olduğu gözetilmeden dava konusu dışına çıkılarak 5271 sayılı CMK'nın 225/1. maddesine aykırı davranıldığından bahisle yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek 6. Ceza Dairesinin 27/06/2016 gün, 2013/34435 E-2016/5484 K sayılı ilamında;
İddianamede bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesi o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan ve herbiri ayrı ayrı bağımsız suç teşkil eden her bir fiilin açıklanması gerekir.
Sanıkların suç oluşturan hangi eylemlerden yargılandığını bilmek hakkıdır. Bu, savunmanın kullanılması açısından güvencedir.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 08.06.1997 gün, 11/88-147 ve 16.04.2013 gün, 2012/6-1307 Esas, 2013/151 Karar sayılı kararları dikkate alındığında, kamu davasını açma görev ve yetkisinin yalnızca Cumhuriyet Savcısı'na ait olduğu, buna göre sanıkların eyleminin, kasten yaralama suçu olarak nitelendirilip, sadece bu suça ilişkin sevk maddelerine yer verilen iddianame ile açılan dava sonucu Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararında, yağma suçunun gösterilmiş olmasının, sanıklar hakkında yağma suçundan da açılmış bir dava bulunduğu anlamına gelmeyeceği olayda; yağma suçu yönünden 5271 sayılı CMK'nın 170. maddesine uygun biçimde dava açılması sağlanarak, yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, dava konusu dışına çıkılması suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 225/1. maddesine aykırı davranıldığından bahisle yerel mahkeme verilen mahkumiyet hükmünün , BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yukarıdaki içtihatlar ışığında somut olayımıza baktığımızda; sanık hakkında düzenlenen iddianamede 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı CMK'nın 170 maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı ve Bodrum Sulh Ceza Mahkemesinin iddianamenin dışına çıkarak görevsizlik kararı verdiği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Özellikle Yüksek 6. Ceza Dairesinin 27/06/2016 gün, 2013/34435 E-2016/5484 K sayılı ilamında; Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 08/06/1997 ve 16/04/2013 günlü kararlarına atıfta bulunmak suretiyle vurgulandığı üze