"İçtihat Metni"
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Ağır Ceza Mahkemesinin
Suç : Silahlı Teşekkülün Yöneticisi Olmak
GENEL OLARAK
Ceza Muhakemesi Kanunu 308. maddesi gereğince; Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde aleyhe, süre koşulu olmaksızın lehe itiraz edebilir. İtirazı, kararı veren daire inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir, görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderir.
İtirazı incelemekle görevli daire, sanığın üzerine suç örgütü yöneticisi suçunun temyiz inceleme tarihi itibari ile 6545 sayılı Kanunun 35 maddesi ile değişik Yargıtay Kanununun 14. maddesi hükmü, 20.07.2014 gün ve 29066 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 17.07.2014 tarih ve 2014/2 sayılı kararına göre Yargıtay 9. Ceza Dairesidir.
Ancak, 2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen geçici 14. madde hükmü doğrultusunda Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulunun 19.01.2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 2015/ 8 sayılı kararı ile itiraza konu suçların kanun yolu incelemesi yapmakla Yargıtay 16. Ceza Dairesi görevlendirilmiştir.
Yasal düzenleme ve Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun kararı doğrultusunda itirazın incelemesinde Dairemizin görevli olduğu kabul edilmiştir.
I- İTİRAZIN KONUSU:
“Suç işlemek amacıyla oluşturulan silahlı teşekkülün yöneticisi olmak” suçundan Sanık ...’ın hükümlülüğüne ilişkin ... (kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 15.09.2011 gün ve 2008/398 esas, 2011/193 karar sayılı kararının Cumhuriyet savcısı, sanık ve sanık müdafisi tarafından temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 20.03.2012 gün ve 2012/50335 sayılı tebliğnamesiyle hükmün onanması talep edilmiştir.
Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 13.04.2012 gün ve 2012/2536 – 2012/4839 sayılı kararında;
“Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yüklenen suçun niteliği ile sanığın memuriyet sıfatı ve Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerine göre Mahkemenin davaya bakmakla görevli ve yetkili olduğu; ... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 09.02.1998 tarih ve 1997/221 hazırlık, 1998/159 esas, 1998/143 sayılı iddianamesi, Anayasa Mahkemesinin 31.12.1997 tarih ve 1997/72-74 sayılı, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 09.07.1998 tarih ve 1998/8817 - 10786 sayılı, Danıştay Birinci Dairesinin 03.01.2008 tarih ve 2007/1293 esas ve 2008/17 sayılı kararları ve atılı suçun kesintisiz suçlardan olması nazara alınarak tespit edilen suç tarihi ile soruşturma ve kovuşturma safhalarında gerçekleşen zaman aşımını kesen ve durduran sebeplere göre, dava zamanaşımı bakımından bir kovuşturma engelinin bulunmadığı tespit edilip; 5271 sayılı CMK'nın 266/1. maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısının sanık lehine yaptığı temyiz başvurusundan sanığın rızası olmaksızın vazgeçemeyeceği gözetilerek sanık müdafilerinin ve Cumhuriyet savcısının temyizlerine yönelik yapılan incelemede;
Sanığın yöneticisi olduğu iddia ve kabul edilen teşekkülün sübutu ve niteliğinin, Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen ... 6 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 12.02.2001 gün ve 1997/180 esas, 2001/36 sayılı kararı ile de ortaya konulduğu anlaşılmakla;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığa yüklenen suç işlemek amacıyla kurulmuş silahlı teşekkülü yönetmek suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezanın teşdiden uygulanmasında dosya kapsamına ve kanuna aykırılık bulunmamış, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafileri ile Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA”
Şeklinde karar verilmiştir.
1-İTİRAZ NEDENLERİ :
a-Konu İle İlgili Yasal Düzenleme;
1982 Anayasasının “YASAMA DOKUNULMAZLIĞI” başlıklı 83. maddesi; “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.”
5237 s. TCK’nın “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesi;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) (Değişik fıkra: 02/07/2012-6352 S.K./85.md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. (Ek cümle: 11/04/2013-6459 S.K./11. md) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
(7) (Değişik fıkra: 02/07/2012-6352 S.K./85.md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.
(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan
kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
5237 sayılı TCK’nın “Silahlı örgüt” başlıklı 314. maddesi;
(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”
765 sayılı TCK’nın 313. maddesi;
"Her ne suretle olursa olsun cürüm işlemek için teşekkül oluşturanlara veya bu teşekküllere katılanlara bir yıldan iki yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Bu teşekkül halk arasında korku, endişe veya panik yaratmak veya siyasi veya sosyal bir görüşten kaynaklanan amaçla veya ammenin selameti aleyhine cürümlerle kasten adam öldürmek veya yağma ve yol kesmek ve adam kaldırmak cürümlerini işlemek için meydana getirilmişse, verilecek ceza bir yıldan üç yıla kadar ağır hapistir.
Teşekkül mensupları dağlarda ve kırlarda veya genel yollarda veya meskun yerlerde içlerinden iki veya daha fazlası silahlı olarak dolaşır veya buluşma yerlerinde veya emin bir yerde silah saklarsa; birinci fıkradaki halde bir yıldan üç yıla, ikinci fıkradaki halde iki yıldan dört yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Teşekkülün yöneticileri hakkında yukarıdaki fıkralar uyarınca hükmedilecek ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.
Teşekkül mensuplarının teşekkülün amacına yönelik cürüm işlemeleri halinde, verilecek cezaların toplamı en ağır cezayı gerektiren fiilin cezasının azami haddini geçemez.
Bu maddede yazılı teşekkül, iki veya daha fazla kimsenin birlikte cürüm işlemek amacı etrafında birleşmesi ile oluşur.
Bu kanun ve diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.”
765 sayılı TCK’nın madde 314. maddesi
“Yukarıdaki madde uyarınca oluşturulan teşekküllerin mensuplarına bilerek ve isteyerek barınacak yer gösteren veya erzak yahut silah ve cephane tedarik veya yardım edenlere altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Bu yardım; dernek, siyasi parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğrenim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde yapılırsa bu fıkradaki ceza, bir kat artırılır.
Bu suretle usul ve füruundan olan hısımlarından veya karı veya koca veya kardeşinden birine barınacak yer gösteren veya yiyecek veya içecek sağlayan kişi hakkında bu cezalar yarısından üçte ikisine kadar azaltılır.”
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c)Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zaman aşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
(5) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./8.mad) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.
(6) Zaman aşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.
(7) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde dava zamanaşımı uygulanmaz.”
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi” başlıklı 67. maddesi;
“(1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
(2) Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi, halinde, dava zamanaşımı kesilir.
(3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zaman aşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zaman aşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
(4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.”
765 sayılı TCK’nın 102. maddesi;
“Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku amme davası:
1- Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,
2- Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3- Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4- Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5- Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6- Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur.”
765 sayılı TCK’nın 104. maddesi;
“Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkumiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya Cumhuriyet müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.
Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102'nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.”
5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi;
“(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.”
1412 sayılı CMUK’nın 150. maddesi;
“Tahkikat ve hükmün, yalnız iddianamede beyan olunan suça, ve zan altına alınan şahıslara hasredilir.
Bu hudut dahilinde olarak, mahkemeler istiklal ile hareket etmek hak ve vazifesini haiz olup Ceza Kanununun tatbikında kendilerine arzedilen iddialar ile bağlı değildirler.”
1412 sayılı CMUK’nın 257. maddesi;
“Hükmün mevzuu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir.
(Değişik fıkra: 21/05/1985 - 3206/51 md.) Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir.”
4483 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi;
“Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerine göre başlatılmış bulunan işlemler, adı geçen Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkatın 7. maddesi;
"Lüzumu muhakemesine karar verilen memurin bu kararı ita eden meclisi idarenin bulunduğu mahaldeki mahkemei adliyede muhakeme olunur. Şu kadar ki bir kaza meclisi idaresince lüzumu muhakemesine karar verilen bir memurun cürmü cinayet nev’inden ise muhakemesi merbut bulunduğu livada cinayet davasını rü’yet eden mahkemeye aittir. Vilayet merkezlerinin ba iradei seniye mansup memurini ile mecalisi idaresi azasından Şurayı Devlet mülkiye dairesince lüzumu muhakemelerine karar verilen memurların icrayı muhakemeleri dairei mezkürece lüzumu muhakeme kararında tayin ve tasrih edilecek en yakın vilayet merkezi mehakimi adliyesine aittir.”
Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkatın 8. maddesi;
“Valilerin müstelzimi ceza bir fiil ve hareketi ihbar ve istihbar edildikte evvelemirde Dahiliye Nezaretinden tahkikatı iptidaiye icrası için icabına göre mahalline bir veya müteaddit memur gönderilir. Gidecek memur müteaddit olursa bunlar tahkikatı bir komisyon şeklinde icra etmek üzere içlerinden birisi reis nasbolunur. Bunların tanzim edeceği tahkikatı iptidaiye evrakı üzerine valilerin lüzum veya men’i muhakemelerine karar itası Şurayı Devlet mülkiye dairesine ve bu karara vukubulacak itirazın tetkiki Şurayı Devletin heyeti umumiyesine aittir.
Lüzumu muhakemesi karargir olan valilerin muhakemesi mahkemei temyiz ceza dairesinde ve derecei saniyede heyeti umumiyesinde icra olunur.”
Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkatın 10. maddesi;
“Devairi merkeziyede iradei seniye ile mansup memurin hakkında tahkikat icrası nazırlarca daireleri erkanından teşkil edilecek heyetlere ve lüzum veya men’i muhakemeleri hakkında karar itası Şurayı Devlet mülkiye dairesine ait olup dairei mezkurenin bu baptaki kararlarına vukubulacak itirazat Şurayı Devletin heyeti umumiyesinde tetkik olunur. Devairi merkeziyede iradei seniye ile mansup olmayan memurin hakkında icra edilecek tahkikat üzerine lüzum veya men’i muhakemelerine karar itası daireleri erkanından teşkil edilecek heyetlere ve bunların kararları aleyhindeki itirazatın tetkiki de Şurayı Devlet mülkiye dairesine aittir.”
Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkatın 13. maddesi;
“Birinci madde mucibince hadis olacak cürümlerinden dolayı lüzumu muhakemelerine karar verilip mahkemeye sevkedilmek üzere evrakı ve lüzumu muhakeme mazbatası müddeiumumilere tevdi edilmedikçe bunlar tarafından memurin hakkında doğrudan doğruya takibat icrası memnudur.”
Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkat’ın 14. maddesi;
“Bir memurun lüzumu muhakemesine karar verildikte mahkemeye sevkini mucip olan cürüm neden ibaretse yalnız o husustan dolayı muhakemesi lazım gelip esnayı muhakemede diğer bazı ceraimi de ika eylemiş olduğu veyahut diğer bazı memurların da o cürümde duhul ve iştirakleri olduğu anlaşıldığı takdirde devairi aidesine malumat ita olunur. Devairi mezkurece dahi bu kanuna tevfikan tahkikat icra ve ikmali lazım gelir.”
Hükümleri yer almaktadır.
b- Usul yönünden itirazlar:
Dava zamanaşımı yönünden
1. Sanığın süreç içerisindeki konumu
..., 08.07.1993 günlü, 93-4610 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile...Valiliği görevinden Emniyet Genel Müdürlüğüne atandığı, sanığın 09.07.1993 tarihinde başladığı bu görevi milletvekili olabilmek için 31.10.1995 günü istifa etmesine kadar devam ettiği,
Sanık, 24.12.1995 tarihinde yapılan 20. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde milletvekili olarak seçildiği,
06.03.1996 ila 28.06.1996 tarihleri arasında Adalet Bakanlığı, bu tarihten 08.11.1996 tarihine kadar ise İçişleri Bakanlığı görevini yürüttüğü,
18.04.1999 tarihinde yapılan 21. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde milletvekili olarak seçildiği,
Yine 03.10.2002 tarihinde 22. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde milletvekili olarak seçildiği,
Son olarak 22.07.2007 tarihinde milletvekilliği sona erdiği anlaşılmaktadır.
2. Davaya konu olaylar
31.01.1994 tarihinde ...’ün ..., ...7-8 Kısım L-9 A Blok
D:6’da bulunan evinde yapılan arama,
04.03.1995 tarihinde Silivri ilçesi civarında ...’in kaçırılarak öldürülmesi,
28.07.1996 Günü saat 23:30 sıralarında ..., ..., ...Sokak içerisinde ...’ın otomatik silahlarla aracının taranarak öldürülmesi, 06.08.1996 Tarihli kararla on polis memurunun ... ...’ın yakın koruması olarak tayin edilmeleri (İl Koruma Kurulu kararı ve İçişleri Bakanlığı Merkez Kurulu kararına rağmen ... ...’ın dilekçesi ve ... havaleli dilekçe üzerine),
03.11.1996Tarihinde meydana gelen Susurluk Kazası,
3. Yargısal Süreç
Kamuoyunda “Susurluk Kazası” olarak bilinen ve 03.11.1996 tarihinde ...İli Susurluk İlçesi ...Mevkii’nde meydana gelen trafik kazasında ...’nin yönetimindeki kamyona saat 19:15 sıralarında ... ...’ın yönetimindeki otomobilin çarpması sonucu Araç sürücüsü ve ... Emniyet Müdür Yardımcısı ... ..., aynı araçta bulunan hakkında çeşitli suçlardan aranan ve üzerinde ... sahte kimlik çıkan ...ve ...’un öldüğü, ... ...’ın yönetimindeki araç içerisinde olduğu anlaşılan Milletvekili ...’ın yaralandığı, bu olay üzerine Susurluk Cumhuriyet savcılığının olay tarihi itibariyle soruşturma başlattığı, daha sonra “taksirle ölüme neden olmak” suçundan soruşturmanın tefrik edilerek “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçuna ilişkin soruşturma evrakları 11.11.1996 tarih ve 1996/961, 963, 964 sayılı görevsizlik kararı ile ... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği ve burada 1997/221 hazırlık numarasını aldığı,
Milletvekili olan sanık ... hakkında dokunulmazlığının kaldırılması için 30.01.1997 tarihli “fezleke” düzenlendiği,
Türkiye Büyük Millet Meclisince (TBMM) 11.12.1997 günlü ve 527 sayılı kararı ile... Milletvekili olan ...’ın dokunulmazlığının kaldırıldığı,
Anayasa Mahkemesi 31.12.1997 tarih ve 1997/72-74 esas ve karar sayılı kararı ile dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin TBMM kararın iptal isteminin reddine karar verdiği (Yüksek Mahkeme, “Dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin karar, bakanlık dönemindeki eylemleri kapsamadığından davacının bu yöndeki itirazı reddi gerekir” demek suretiyle davaya konu olayların sanığın Emniyet Genel Müdürlüğü dönemiyle sınırlandırıldığı),
... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ... hakkında 09.02.1998 tarih ve 1997/221 hazırlık, 1998/159 esas numarası ile “cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek (765 s. TCK’nın 313/2-3)”, “gıyabi tutuklu sanığın gizlenmesine yardım (765 s. TCK’nın 296)” ve “görevi suistimal (765 s. TCK’nın 240)” suçlarından cezalandırılması için kamu davası açıldığı,
... 6 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 04.05.1998 tarih ve 1998/43-49 esas ve karar sayılı görevsizlik kararı verdiği (suç tarihinde sanığın "Bakan" olması ve görevinin devam etmesine rağmen tabi olduğu soruşturma ve kovuşturma hükümlerine riayet edilmeden dava açılması ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturma suçunun sanığın bakanlık dönemini de kapsaması nedeniyle yargılama yetkisinin yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesine ait olacağı gerekçesi ile ),
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 09.07.1998 tarih ve 1998/8817-10786 esas ve karar sayılı ilamı ile kararın bozulmasına karar verildiği (Mahkemenin, sanığın Anayasa’nın 148. maddesine dayanılarak Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanmasını öngören görevsizlik kararının yasal olmadığı, sanığın, suç tarihlerindeki sıfat ve görevi itibariyle milli irade ile atanmış memur statüsünde olduğu, bu nedenle hakkındaki soruşturmanın Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun hükümlerine göre yasal ve doğal mahkemesinde yapılması gerektiği gerekçesi ile),
Anılan bozma ilamı üzerine dava dosyasının ... 6 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1998/201 esasına kaydının yapıldığı ve 24.08.1998 tarih ve 1998/145 karar sayılı kararı ile davanın ve usulü işlemlerin durdurulmasına, dava dosyasının Danıştay’a gönderilmesine karar verildiği,
Danıştay 2. Dairesinin 16.09.1998 tarih ve 1998/2810-2437 esas ve karar sayılı kararı ile “Dosyanın incelenmesinden, sanık ...’ın Emniyet Genel Müdürlüğü dönemine ilişkin olarak üstüne atılı suçlardan dolayı MMHK uyarınca yetkili makam tarafından verilmiş bir soruşturma emri olmadığı ve kurul halinde usulüne uygun soruşturma yapılıp fezleke düzenlenmediği halde, ... 6 nolu DGM tarafından 24.8.1998 gün ve E:1998/201, K:1998/145 sayılı kararıyla yargılamanın durdurulması kararı verilerek dosyanın, adı geçen hakkında 1. aşama karar verilmek üzere dairemize gönderildiği anlaşılmakla, ... hakkında yetkili makam tarafından üstüne atılı suç konularını açıkça gösterir bir soruşturma emri verildiği taktirde, kurul halinde soruşturma yapılıp fezleke düzenlenmesi ve görüş getirilerek 1. aşama karar verilmek üzere fezleke ve eklerinin dairemize iadesi için İçişleri Bakanlığı’na gönderilmesine” şeklinde karar verildiği,
Sanık ... hakkında 1. aşama işlem yapılmak İçişleri Bakanlığı’nın 02.03.1999 tarihinde üzere soruşturma izni,
Danıştay 2. Dairesinin 07.05.1999 tarih ve 1999/945-1328 esas ve karar sayılı kararı ile sanık ...’ın 18.04.1999 günü yapılan 21 nci Dönem Milletvekili Genel Seçiminde tekrar milletvekili seçilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığını tekrar kazandığı ve öncelikle dokunulmazlığın kaldırılması gerektiği gerekçesiyle dosyanın İçişleri Bakanlığı’na iadesine karar verildiği,
İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 08.06.1999 tarih ve 6827 sayılı Adalet Bakanlığına ilişkin sanık ...’ın 18.04.1999 günü yapılan 21 nci Dönem Milletvekili Genel Seçiminde tekrar milletvekili seçilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığının yeniden kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunda gereğinin yapılması için yazı yazıldığı,
Başbakanlık Personel Genel Müdürlüğünün 28.06.1999 tarih ve 08787 sayılı yazısı ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83. maddesine göre gereğinin yapılmasının istendiği, İçişleri Bakanlığının 02.11.2007 tarihli yazısı ile 1. aşama karar verilmek üzere Danıştay 1. Daire’ye dosyanın gönderildiği,
Danıştay 1. Dairesi’nin 03.01.2008 tarih ve 2007/1293 esas, 2008/17 karar sayılı kararı ile;
“Açıklanan nedenlerle, mülga 765 sayılı Kanunun 240 ve 196'ncı maddelerine ilişkin olan, 1993-1996 yılları arasında işlenen suçların 21.12.2000 günlü, 4616 sayılı Kanun kapsamında kaldığı anlaşıldığından, şüpheli ... hakkında 2, 3, 4 ve 5 inci maddelerde atılı suçlardan karar verilmesinin ertelemesine,
Şüpheli ...’ın 1'nci maddeden atılı suç yönünden lüzumu muhakemesine, eylemlerine uyan 26.09.2004 günlü 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 220'nci ve 7'nci maddeleri gereğince, Vali statüsünde bulunması nedeniyle yargılamanın Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinde yapılmasına” karar verilmiştir.
Danıştay 1. Dairesinin bu kararı Danıştay İdari İşler Kurulunun 08.04.2008 tarih ve 2008/2-5 esas, karar sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07.02.2008 tarih ve 2008/6 esas sayılı görevsizlik kararı verilmesi istemli yazısı üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 09.07.2008 tarih ve 208/1- 3 müt esas, karar sayılı ilamıyla davaya bakma görevinin ... Ağır Ceza Mahkemesine ait olacağı gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği,
... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.11.2008 tarih ve 2008/306, 354 esas, karar sayılı kararı ile davaya bakma görevinin ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin bakması gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği,
... 11. Ağır Ceza mahkemesi (CMK’nın 250. maddesi ile Görevli) 15.09.2011 tarih ve 2008/398 esas, 2011/193 karar sayılı kararı ile sanığın 765 s. TCK’nın 313/2-3-4, 59/2, 31 ve 33. maddeler uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, müebbeten kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına karar verildiği,
Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesinin 13.04.2012 gün ve 2012/2536 – 2012/4839 sayılı kararı ile mahkemenin kararının onanmasına karar verildiği, anlaşılmaktadır.
4. Konunun değerlendirilmesi;
Dava zaman aşımı, kanun koyucunun suç olarak tanımladığı fiilin işlenmesinden itibaren belli bir süre geçmesine rağmen fiilin cezalandırılamaması halinde faili ister belli olsun isterse belli olmasın ceza soruşturmasından vazgeçilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Buna göre dava zaman aşımı, fiili suç olmaktan çıkarmamakta ancak suç olduğu iddia edilen fiili cezalandırılmasını engellemektedir.
Dava zamanaşımı şartların oluşması halinde soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına, yargılama aşamasında ise davanın düşmesine karar verilecektir (CMK m. 223)
Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 1559-147 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zaman aşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zaman aşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir. TCK’nın 72. maddesinin ikinci fırkasında da benzeri bir ifade şekliyle “Dava ve ceza zaman aşımı re’sen uygulanır ve bundan şüpheli sanık ve hükümlü vazgeçemezler” denilmek suretiyle bu husus açıklanmıştır. Kanunda açıkça aksine hüküm bulunmadığı takdirde bütün suçlarda dava zamanaşımı uygulanır.
TCK’da dava zamanaşımı sürelerinin hesaplanması hangi suç açısından hesaplama yapılacaksa kanunda belirtilen ceza süresi göz önüne alınacaktır. 07.05.1947 Tarih ve 3/15 sayılı İBK “Türk Ceza Kanunu dava zaman aşımının hesap edilmesinde hükmedilecek cezayı esas tutmamış, o suçun iltizam ettiği cezayı göz önünde bulundurmuştur.” demek suretiyle bu hususa dikkat çekilmiştir.
İtiraz ve yazılı emir yoluna gidilirken, istem kabul edilerek kararın bozulması söz konusu olur ve karar lehe de olur ise bu durumlarda da dava zamanaşımı dikkate alınacaktır.
“Temyiz yargılaması sonunda özel dairelerin (onama) kararları üzerine karar kesinleştiğine göre, bu karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz halinde öncelikle işin esasına gidilmeli, hukuka aykırılık bulunmadığı, bir başka anlatımla özel daire kararı yerinde görüldüğü takdirde, Ceza Genel Kurulunda yapılan inceleme sırasında zaman aşımı süresi dolmuş olsa bile bu husus göz önüne alınmamalıdır. ancak, özel daire onama kararı hukuka aykırı görülerek kaldırıldığı ve yerel mahkeme hükmü bozulduğu takdirde Ceza Genel Kurulunda inceleme yapılırken dava zaman aşımı süresi dolmuş bulunursa, CYUY'nın verdiği yetkiye dayanılarak esastan veya usulden karar bozulursa dava zaman aşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmelidir.” (CGK. 10.5.1993, 4-11/151)”
Kovuşturma şartlarını içeren suçlar ve cezalandırılabilme şartlarını içeren suçlar ile iştirak halinde işlenen suçlarda dava zaman aşımı ne zaman başlayacağına dair TCK’da bir açıklık yoktur. Talep ( TCK m. 12/1-3-4, 13/2), izin ( TCK m. 299/3, 305/3, 306/5; 4483 s. K m. 3 gibi) ve karar (Anayasa m. 83) gibi kovuşturma (dava) şartlarını gerektiren suçlarda devletin doğan cezalandırma hakkına halel gelmemesi ve kovuşturma yapılmasının bu şartın gerçekleşmesine bağlı olması nedeniyle dava zaman aşımı aksine bir hal tarzı düşünülemeyeceğinden kovuşturma şartının gerçekleştiği günde değil, TCK’nın 66/6. maddede gösterilen tarihlerde başlayacağını kabul etmek gerekir.
Kanunda sayılan durma nedenlerinin varlığı halinde dava zaman aşımı durur; bu nedenler ortadan kalkınca durduğu yerden işlemeyi sürdürür. Yani zaman aşımını durduran nedenden önce işlemiş olan süre geçerlidir. Bu nedenle durmadan önce işleyen süreye durmanın sona ermesinden sonra işleyecek sürenin eklenmesi gerekir. Kanunda sayılan dava zamanaşımı durduran ve kesen nedenler haricinde durma ve kesme nedenleri uygulanamaz.
Buna göre soruşturma yapılması ve kamu davasının açılıp kovuşturma yapılması, bir izni gerektiriyorsa işlemeye başlayan dava zamanaşımı süresi bu izni almak için yapılacak başvuru üzerine duracak, izin verildiği günden itibaren de kaldığı yerden yeniden işlemeye başlayacaktır (CGK. 13.11.2007, 124-236).
Yine soruşturma yapılması ve kamu davasının açılıp kovuşturma yapılması, bir karar alınmasını gerektiriyorsa işlemeye başlayan dava zaman aşımı süresi bu karar almak için yapılacak bildirim üzerine duracak, soruşturulması ve kovuşturulmasına ilişkin karar ile dava zamanaşımı süresi kaldığı yerden yeniden işlemeye başlayacaktır (Yargıtay 2. CD 14.10.1997, 14400-13205).
İnceleme konu dava dosyasında suç tarihi ile dava zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin öncelikle tespiti gerekmektedir.
Sanığın üzerine atılı suç, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçudur. Suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 313. maddesinde düzenlenen bu suç 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 s. TCK’da 220. maddesinde “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçu olarak düzenlenmiştir.
Suç, 765 sayılı TCK’nın 313. maddesi ikinci kitabının, “Amme Nizamı Aleyhine İşlenen Cürümler” başlıklı 5. Kitabında düzenlenmekte olup bir tehlike suçu olarak kabul edilmiştir (CGK 03.03.2009 gün, 2009/11-4-2009/50). Buna göre her ne surette olursa olsun cürüm işlemek için teşekkül oluşturanlar veya teşekküle katılanlar cezalandırılmaktadır
Suç işlemek için örgüt kurma suçu, kesintisiz bir suçtur. Kesintisiz suç süreklilik gösteren, devam eden suç demektir. Suç, örgütün kurulması ile tamamlanmış ve bu andan itibaren kesintisiz suç olarak devam etmektedir. Bu durumda zamanaşımı kesintinin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecektir. Buna göre;
-Failin yakalama, tutuklama gibi nedenle özgürlükten yoksun bırakılması veya fiille ilgili işlem yapılması halinde,
-Faile karşı söz konusu suçla ilgili dava açılmışsa,
-Fail, söz konusu suçla kesin olarak mahkum olmuş ise kesinti gerçekleşecektir.
Somut olayda sanık hakkında kabul edilen, sanığın cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçu ile ilgili soruşturma 03.11.1996 tarihinde meydana gelen ve “Susurluk Kazası” olarak bilinen olaydır. Bu olay üzerine sanık hakkında soruşturma başlatılmış ve açıklanan yargısal süreç başlamıştır. Ancak;
Sanık hakkında düzenlenen ... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09.02.1998 tarih ve 1997/221 hazırlık, 1998/159 esas numarası iddianamesinin 39. sayfasında “Ayrıca, ...’ın, BAKAN olarak görevli olduğu dönemde bu iddianamenin kapsamı dışındadır” demek suretiyle sanığın bakan olarak görev yaptığı dönemlerin iddianame kapsamı dışında bırakıldığı,
Anayasa Mahkemesi 31.12.1997 tarih ve 1997/72-74 esas ve karar sayılı kararında “Dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin karar, bakanlık dönemindeki eylemleri kapsamadığından davacının bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekir”
açıklamasıyla dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin TBMM kararının sanığın bakanlık dönemini kapsamaması,
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 09.07.1998 tarih ve 1998/8817-10786 esas ve karar sayılı ilamında; cürüm işlemek için teşekkül oluşturma suçunun mütemadi suç özelliği taşımadığı, CMUK’nun 150/1. maddesine göre tahkikat ve hükmün yalnız iddianamede beyan olunan suça ve suçlanan kişiye hasredileceği belirtilerek sanığın emniyet genel müdürlüğü dönemi ile Memurin Muhakemesi hakkındaki Kanun hükümlerine göre yargılanması gerektiği yönündeki kararı,
Danıştay 1. Dairesinin 03.01.2008 tarih ve 2007/1293 esas, 2008/17 karar sayılı kararı ile “Açıklanan nedenlerle, mülga 765 sayılı Kanunun 240 ve 196'ncı maddelerine ilişkin olan, 1993-1996 yılları arasında işlenen suçların 21.12.2000 günlü, 4616 sayılı Kanun kapsamında kaldığı anlaşıldığından, şüpheli ... hakkında 2, 3, 4 ve 5'inci maddelerde atılı suçlardan karar verilmesinin ertelemesine ilişkin kararı,
Şüpheli ...’ın 1'nci maddeden atılı suç yönünden lüzum-u muhakemesine, eylemlerine uyan 26.09.2004 günlü 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 220'nci ve 7'nci maddeleri gereğince, Vali statüsünde bulunması nedeniyle yargılamanın Yargıtayın ilgili ceza dairesinde yapılmasına” şeklinde karar verirken suç işlenme tarihinin yine sanığın emniyet genel müdürlüğü görevi ile sınırlaması,
... 11. Ağır Ceza mahkemesi (CMK’nın 250. maddesi ile Görevli) 15.09.2011 tarih ve 2008/398 esas, 2011/193 karar sayılı kararında sanığın en son tespit edilen eyleminden sonra iddianame tarihine kadar eyleminin tespit edilmediğine ilişkin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında açılan davada, iddianame yerine geçen lüzum-u muhakeme kararına göre sanık hakkında iddia edilen örgüt kapsamında en son tespit edilen eyleminin 04.03.1995 tarihinde ...’in öldürülmesi olayı olduğu kabul edilmesi karşısında dava zaman aşımı süresinin işlemeye başladığı tarih 04.03.1995 olduğunun kabulü zorunludur.
Sanık ...’ın